Tip:
Highlight text to annotate it
X
Seni gerçekten özleyeceğim, neden biliyor musun?
Sam, sadece bir kaç hafta
sonsuz gibi görünen
ohh
ohh, o daha iyi, seni lanet olası İngiliz erkeği.
-Onu tekrar söyle. - Neyi söyleyeyim?
'Lanet olası' gibi küfürleri kullandığını duymaktan hoşlanıyorum.
'Lanet olası'
- 'Alçak herif' de söyle. - 'Alçak herif'
Alçak herif, seni lanet olası alçak herif.
İşte o söz.
- Ohh, kahretsin. - Seni gidi kusursuz konuşmacı seni.
Üstümü giyip, notlarımı gözden geçirmem ve sunumumu tekrarlamam gerekiyor.
Hem moralini boz hem de yarı çıplak sevgilini ihmal et. Bana iki saniye ver.
Tam orada kal ve sevimli İngiliz k.çını bir yere kımıldatma.
- Hediye var, deme. - Hediye var.
Her zaman bir hediye vardır. Bu beni çok suçlu hissettiriyor.
Bu genel bir fikir.
Benim de bir hediyem var. Sana sonra vereceğim çünkü o bir sürpriz.
Harika. Sürprizleri severim.
- Mükemmel. - Biliyorum.
Vintage portobello yolu. Sadece on paund.
Ve de bununla birlikte.
Güzel astar, ipek.
Ne?
Hazırlanmak zorundayım, bu toplantının ne kadar önemli olduğunu biliyorsun.
Yolunda giderse, bunun ne anlama geleceğini biliyorsun.
ian...
Sam,
lütfen merhametli ol.
Bilirsin, yani düşünüyordum ki sen toplantıya gidip, işini bitirdikten sonra...
Mükemmel bir zaman geçirebilirdik, geri gelmek, rahatlamak ve...
- Ve? - Ve Ohio' ya gitmek.
Annemin düğününe seninle beraber gitmek istiyorum. Herkesle tanışabilirsin.
Gelmiyor musun?
Serbest olmaya çalışıyorum ama işin ne kadar önemli olduğunu biliyorsun.
Gerçekten üzgünüm.
Tamam.
Bak, Indiana meselesinde seni hayal kırıklığına uğrattığım için gerçekten üzgünüm.
Ohio.
Lanet, özür dilerim, tekrar.
Ben sadece sonraki düğünde annenle tanışmak zorunda kalacağım.
Ne düğünü?
Bizimki. Gelecek yıl.
Ben mi? Seninle mi?
Ohio ile Indiana eyaletlerini birbirine karıştıran bir adamla mı? Hiç sanmıyorum?
- Şimdi duş alacam. - Evinde gibi hisset.
Sam!
Çok iyiyim. Kahvaltı için hazır mısın? Afiyetle ye.
Hey, bu toplantının ne kadar önemli olduğu umrumda değil. Yemek yiyeceksin.
Maalesef, zamanım yok.
Ahh, ne kadar sakarım.
Göster bana.
- İyi mi? - Çok.
İyi.
Yakın bir zamanda genetik makyaj yapmak, hesabındaki parayı kontrol etmek kadar kolay olacak.
'Bu bilgi bize kaderimizi değiştirme gücü verir.'
Kaderi değiştirmek mi? Buna inanıyor musun?
Evet, tabii ki inanıyorum. Sonraki elli yılda sana anlatacağım.
İnsanlar yine de ölecekler.
Yine de arabanı yıkadıktan hemen sonra yağmur yağacak ve kayalar halen yuvarlanıyor olacak.
Bu şeyler senin kontrolün dışında. Kontrol edebileceğin şeyler sadece kendi seçimlerindir.
Tamam.
Doğru, bu da başka bir bakış açısı.
Ama kaderi tartışacak zamanım yok. Sadece konuşmamı tekrar edeceğim.
Özür dilerim.
Eğer sonradan bu akşamki yemek için konuşmazsak, Tantra da saat yedide.
Bu gece yedide mi? Şaka yapıyorsun heralde.
Şaka mı? Farkında bile değilim.
Konserim.
Üç yıldır hazırlanıyor olduğum. Hatırladın mı?
Evet. Mezuniyet konserin. Onu unutmadım. Yani...
bu gece. Saat yedide.
Ben bir budalayım.
Özür dilerim, Sam. Bunu yaptığıma inanamıyorum.
Toplantın için iyi şanslar. İhtiyacın olan bir şey yok. Mükemmel olacaksın.
Üzgünüm.
Benimle dalga geçiyor olmalısın.
Oo hayır, geri zekalı adam.
Biliyorsun, geç kalma. Buna dikkat edeceğim. Bu gece konserde görüşürüz.
Konser mi? Ne konseri?
Şaka yapıyorum. Görüyorsun ki şaka, unutma meselesini temizlemek için ve...
Haa, bu devamlı duyduğum İngiliz mizah anlayışı olmalı.
Tamam. Bu gece görüşürüz.
'Baylar...AGS'de, bizler biyoteknolojinin sadece önünde değiliz...
lider konumundayız!
Kahretsin!
Ne oldu?
Onu bu sabah çatlattım.
Ama saat, on biri gösteriyor.
Eller hareket etmiş olmalı.
En azından günde iki defa doğru olacak.
Bana bir iyilik yap.
Tantra'yı ara, rezervasyonumu saat dokuza al.
Ve birini Harvey Nicks' e gönder. Samantha için bir hediyeye ihtiyacım var.
Samantha' nın mezuniyet konseri için.
Bunu nasıl hatırladın?
Emin değilim, belki de o bana söylediği için
Masanın üstünde sana gönderdiği bir davetiye var, tarihi cep bilgisayarına programladık.
Tamam, anladım, anladım. Teşekkürler.
Her neyse, ona bir sürpriz sözü verdim.
Peki, kazağa ne dersin? Kaşmir yününden yapılmış.
Kırmızı! Kırmızı onun en sevdiği renktir.
Zaten birine sahip.
Kırmızı, kaşmir yünüden yapılmış bir kazağa. En son buraya geldiğinde onu giyiyordu.
Onu ne kadar sevdiğini anlatıp durdu.
Gerçekten mi? Ben neredeydim?
Hemen onun yanında.
' Hiç bir fikrin yok...'
' içimde ne hissettiğimden '
' tut beni, bebeğim '
Seni, devamlı beni arabayla almak zorunda bıraktığım için kusura bakma.
Sana niye katlandığımı bilmiyorum.
Topla, topla... Saçın hoş.
Kahretsin. Sesli mesaj.
Mavi klasörünü henüz buldum. Tüm notların içinde bulunduğu klasörü.
Hemen şimdi otele geliyorum.
Git.
Pardon, pardon.
Bayanlar, baylar,
Bugün, insanlığa hizmet etmek için bir fırsat sağlıyoruz.
- Özür dilerim, efendim. - Evet?
- Bu klasörü benim için toplantı odasına götürebilir misiniz?
Benim... Bay Wyndham bunu bekliyor.
Üzgünüm, bayan, ama bu otel kurallarına aykırı.
Ama o işini kaybedebilir.
Ne üzücü.
Ama ne yazık ki benim sorunum değil.
Siz erkekler kötü olduğunuzda bile sesiniz kibar çıkıyor.
Şimdi, yatırımlarınızla ilgili olarak..
Kahretsin. Çanta açık. İçeri girmek zorundayım.
Kestiğim için özür dilerim, bay Wyndham.
Bu sizin için. Ben sadece sizin elinizde bulunan klasörün tamamen benzerine ihtiyacınız olabileceğini düşünmüştüm.
Görüyorum.
Tamam, iyi...
Yanlış alarm. Çok özür diliyorum.
Ben sadece, onun ihtiyaç duyduğu her şeye sahip olup olmadığından emin olmak istemiştim.
Çünkü ona çok sıkı çalıştı.
Demek istediğim, kendini gerçekten adadı...
ve o, her şeyin mükemmel gitmesini hak ediyor.
Ama böyle değil. Bu benim hatam. Benim.
Her neyse, hepinizle tanışmaktan gerçekten memnun oldum.
Haklıydın, onlar gerçekten ciddi görünen bir grup.
Her neyse.
Bu yüzden, sonuç olarak...
ian iyidir. Parayı ona verin. Görüşmek üzere.
Peki, devam edelim, değil mi?
El çantamı unuttum.
Klasörü zaten varmış. Al şu klasörü.
Onu bir daha görmek istemiyorum.
- Sanırım iyi gitti. - Değil mi?
Evet, kızgınlık, beceriksizlik. ian 'dan soğuk bir bakış.
Tam da umduğum.
- Sanırım çok fazla konuştum. - Sen mi?
Neyse, hadi işe gidelim.
Orda senin telaşlı kişiliğini memnuniyetle seven bir adam var.
Yapamıyorum. Ben kötüyüm.
Buraya gel.
Sen kötü değilsin. Biliyor musun neden?
Eğer, sen kötü olsaydın, bu benim kötü bir öğretmen olduğum anlamına gelirdi.
halbuki ben mükemmel bir öğretmenim, değil mi?
Belki de bu yüzden kötü olamazsın.
Bu da sizin görüşünüz.
Haydi. Hep beraber çalalım.
Hazır mısınız? Bir, iki, üç...
Sonra borç para verdin mi?
Verdim, avuç dolusu verdim.
Tüm sabahı, şimdi olmaz dediğim halde beni kışkırtmakla ve bu tür saçma şeylerle geçirdi.
Samantha'nın bu kadar çaba sarfettiğine inanamıyorum.
Tüm kuşlar böyle.
Özellikle yanklar. Onlar nereden akıllarına geliyor?
Oprah.
Doğru.
Kalkın beyler.
Özür dilerim, bayan. Burda çalıştığınızı farketmemek elimde değildi.
Sadece işinizin ne zaman bittiğini merak ediyordum.
Sadece defol git, tamam mı?
Ooo, kahretsin. Kusura bakma, dostum.
Pekala, dostum. Kenarda bir yerde durmalıyım.
Samantha. Pekala. Sonra görüşürüz, beyler.
Güle güle, Romeo.
- Sanırım o sana aşık. Kesinlikle aşık, dostum.
Kendimi anlatmak için objektif bir insana ihtiyaç duyuyorum sadece.
Doğu tarafında ya sürrealist çıplak figürler kalmalı ya da oraya çok algılamalı heykellerden koymalıyım.
Güneş vurduğunda çok şaşırtıcı görünüyorlar.
Bahse girerim öyledir.
Şu ian mı?
Ne yapıyor?
Sürpriz.
Clifton Hall, lütfen.
Müzik okulu, değil mi?
Evet, bu gece orada bir konser var.
Kız arkadaşın bir müzisyen.
Doğru.
Ve aşk hayatınla ilgili bir problem yaşıyorsun.
Bunu nerden biliyorsun?
Kalp meselelerini bilmekte, barmenlerden sonra mesleğimdeki insanlar gelir.
Peki sorun ne?
Onunla ilgili konuşmak istemiyorum.
İyi fikir. Belki de kendi kendine çözülecektir.
Pekala, onu mutlu yapacak gibi görünmüyorum.
Nasıl birini bu kadar çok sevebiliyorsun ve nasıl olduğunu bilmiyorsun.
Onu nasıl sevdiğimi mi?
Peki, ona aşık mısın?
Evet, hem de çok.
Evet, işte bütün mesele bu.
Yarın ayrılıyor, iki hafta için.
Onunla beraber gitmemi istiyor.
Ya bir daha geri dönmezse?
Ne biçim soru, bu böyle.
Peki, hadi onu hayal et. Uçağa binerken ona el sallıyorsun.
Onu bir daha asla görmeyeceksin.
Canlandırabildin mi?
Hayır.
Hayır, yapamadım.
Pekala, ne yapacağını biliyorsun.
Ona ve sahip olduğun şeye saygı göster.
Onu sadece sev.
O, iki farklı karakter için geçerli değil.
Boş ellerle ortaya çıkamazsın.
Biliyorsun, eğer ian bir bilet aldıysa ve benimle eve geliyorsa,
gerçekten çok hoş. Demek istediğim belki de iyileşiyordur.
Umarım öyledir, sen onu hakediyorsun.
Ve eğer ian bunu bilmiyorsa, baş belasından başka birşey değil.
Her zaman ne söyleneceğini biliyorsun.
Şimdi hatırla, sen mükemmel birisin.
Bu güzel. Bu gece hoşça vakit geçir.
Teşekkür ederim, güle güle.
Şimdi, Melvina Walters şarkı söyleyecek.
Guno tarafından bestelenen Juliet' in Valsi.
Merhaba, teşekkürler.
Hazır mısınız?
Evet. Görüşmek üzere.
Gezip eğlenmeğe bak.
Hey Oliver, sen de gelmişsin, merhaba!
Şaka mı yapıyorsunuz? O hayatta kaçırmazdı.
O en iyisiydi.
Bayan Andrews' i seviyorum, onu herkes sever.
Sadece birkaç yaş daha büyük olsaydım...
Sen!
-Bu sizin için. - Teşekkür ederim.
ian, en şirin kart bu değil mi?
Evet, gitsek iyi olur.
- Şey, ben... - Sorun değil.
Bizim de gitmemiz gerekiyor.
Tam bir felaketti.
Dunbar çekip gitti, Drown sinirlendi ve ben de çıldırdım.
- ian, çok özür dilerim. - Unut onu.
Eee, başka ne var ne yok?
Lottie' nin yarın sergisi var.
büyük bir sergi, 'Zinc.'
Yardım etmek için oraya gittim...
Eğlenceli görünüyor.
Dans etmek ister misin?
Benim dansettiğimi ne zaman görmüştün?
Peki, öğleden sonra toplantı çıkışı nereye gittin? Defalarca cep telefonunu aradım.
Onu kapattım, kimseden birşey duymak istemiyordum.
Günün geri kalanında şehirde gezdim, düşünerek.
Neyi?
Bizi ve onu yapıp yapamayacağımızı.
Hayır, bunu kastetmedim. Anlamıyorsun.
İtiraf etmem gerekir ki gündüzümüz de iyi değildi, toplantı da.
Ne yapacağımı şaşırıyordum ve sonra taksi şoförüyle karşılaştım.
Bir taksi şoförüyle konuştun.
Garip gelebilir ama hoştu, gerçekten.
O , problemlerimiz olmasına rağmen bunların birçoğunu paylaşabileceğimizi de bana farkettirdi.
Birbirimizden hoşlanıyoruz, bunu takdir etmeliyim.
Bu herşeyden farklı. Ve bu berbat güne rağmen,
Sana tapıyorum.
Sanırım söylediğim, ben...
Devam etmek istiyorum.
Gerçekten.
Tamam mı?
Hayır.
Niye hayır?
Devam etmek istemiyorum.
ian, eğer şuan Londra' da kalmak zorundaysam bu senin içindir.
Bizim için, bunu bir kalp atışında yaparım,
eğer gerçekten özel olduğumuzu düşünürsem.
- Öyleyiz. - Gerçekten mi?
Kendinden ve ne hissettiğinden hiç bahsetmiyorsun.
Ailemi görmek istemedin, mezuniyetimi unuttun.
Benim gözde öğrencime rastladık ve sen ona sanki bir çeşit bulaşıcılığı varmış gibi davrandın.
ian, çok iyi niyetlerin var, biliyorum.
Ama senin gözünde son derece ikinci planda olduğumu düşünüyorum.
Bu yaralıyor.
Ve en kötü kısmı da, buna alışmaya başlıyorum.
Anlamıyorum.
Biliyorum.
Beni öldüren de bu.
Eğer sadece bir gün olsaydı, ian...
bir gün, bizim dışımızda önemli bir şey olmadığında.
- Sana tapıyorum. - Tapınılmış olmak istemiyorum.
Sevilen olmak istiyorum.
Nereye gidiyorsun?
Yarın havaalanına gitmek için geceyi Lottie' lerde geçirecem ve...
Artık bunu yapamam.
Seni seyahat acentasında gördüm.
Nereye gidiyorsun?
Johannesburg, iş için.
Samantha, Samantha bekle, lütfen.
Bunu bana yapamazsın. Beni bırakamazsın.
Seni bir daha asla görmeyeceğimi söylüyorsun.
Geliyor musun? Gelmiyor musun?
İçeri veya dışarı, dostum, bu senin seçimin.
Samantha!
Hayır, Samantha!
Bebeğim, bebeğim... Lütfen! Hayır.
Bebeğim, bebeğim lütfen...
Yardım edin, yardım edin, yardım edin!
Çok üzgünüm.
Onunla olmak istiyordum.
Gerçekten istiyordum.
Bu nasıl olur? Nasıl gidebildi?
Bir kelime oku seni öldüreyim.
Sadece şaka yapıyordum!
Sen, sen, sen buradasın!
Evet evet, ve beni korkutuyorsun.
Ben, ben, ben...
sen...
- Ben
sen...
Tamam, sana yaklaşacağım,
ve şimdi seni kucaklayacağım.
Tamam, herşey düzelecek.
Seni gerçekten özleyeceğim.
Ben de, Sam, seni gerçekten özleyeceğim, umarım bunu biliyorsundur.
Bana inanman önemli.
Sana inanıyorum.
Ve nefret ediyorum, bu kadar çok acı çekmek zorunda kalmandan hiç hoşlanmıyorum.
peki, beni özlemek yerine niçin benimle Ohio' ya gelmiyorsun?
Samantha...
Kesinlikle gitmiyorsun.
Yapamam.
Tabii yapamazsın, iş, biliyorum, büyük toplantı...
Toplantım vardı... ve sen...
ian, sakinleş. Sakinleş,
bak, bugün için çok hazırsın ve mükemmel olacaksın.
Hiçbir yere gitme, ne yapıyorsun?
Otur, sevimli İngiliz k.çını bir yere kımıldatma.
- Bir hediye var. - Bir hediye var.
Bu olamaz.
Tabii ki de olabilir. Senin için özel şeyler almayı seviyorum.
Portobello caddesi. 10 paund.
Ayrıca, bak şuna.
Aman Allah'ım!
Tamam, beklediğim, tepki değildi.
Üzgünüm, sadece, kötü bir rüya gördüm.
Ve ondan kurtulabilecek gibi görünmüyorum.
Ben...ve sen...
Biz mi?
Biz...
yemek mi yemeliyiz?
Evet, evet! Kahvaltı yapsak iyi olur.
Hadi beraber kahvaltı yapalım.
Tamam.
Çok iyiyim.
Samantha. Dikkat et, kahve kabı!
Onu görüyorum, seni çılgın çığırtkan adam.
Biliyorum, sadece kendini yaralayabileceğini düşündüm.
Sam,
Üzgünüm. Çok mu sesliyim?
Hayır. Aslında şarkı söylemeni umuyordum.
Daha fazla dışarı çıkmaya ihtiyacın var.
Sen büyük bir bestecisin. Ve insanların bunu görmelerine izin vermen gerekiyor.
Şaşırtıcı bir hediye.
Önyargılısın.
Bu gerçek.
Aman Allah' ım, ne kadar sakarım.
Elinle kendini yaktın.
Keskin gözlem gücü.
ian, senin neyin var? O lanet şeyle diğer günlerde de kendimi yakarım.
Yakar mısın?
Evet, yakarım.
Ne yapıyorsun?
Devamlı bu yoldan gidiyoruz.
Ve neden olduğunu biliyor musun?
Neden?
Çünkü burası senin ve benim işe gittiğimiz yer.
Hadi yeni bir yol deneyelim. Çevresinden dönelim. Eğlenceli olabilir!
Bu yolu diğerinden daha çok seviyorum, ya sen?
Açıklamak ister misin?
Sadece, skutırın birazcık hızlı gibi göründüğünü düşünüyordum.
Nereye gittiğinize dikkat edin!
Benimle dalga geçiyor olmalısın.
O rüya değildi.
Ne?
Bugün olan tüm bu şeylerin gerçekleşeceğini, ben zaten biliyordum.
Ne demek istiyorsun?
Deri ceket. Yanık. Kazağına dökülen kola.
Ben bu şeyleri rüyamda veya düşüncelerimde önceden görmüştüm. Bazıları biraz farklı meydana geldi, ama...
Tamam, ian, sakinleş. Bilirsin, bazen, bende de deja vu olurdu ve...
Ama bu dejavu değil. Dejavu'da..
o önceden olmuş gibi hissedersin. Ne olacağını bilmezsin.
Pekala, rüyanda seni bu kadar korkutacak ne gördün?
Şey...
Korkunçtu.
Tamam. Hadi ama biraz mantıklı olalım.
Rüyanda veya hayalinde ya da her neyse, sonra ne oluyor?
Sen kazağını yıkamak için eve dönüyorsun ve ben toplantıma gidiyorum.
Bu korkunç.
Toplantıma giderken, yolda saatim çatlıyor.
Tamam. İşte ne yapacağımız.
Beraberce ofise yürüyeceğiz. Ve eğer saatin çatlarsa...
neyin olup bittiğini anlayıp, onunla ilgileneceğiz.
Tamam mı?
Neredeyse geldik.
El ele tutuşuyoruz. El ele tutuşmayı seviyorum.
Ben de.
Zamanın var mı?
Özür dilerim. Bak. İncitici mesele.
Güzel.
Biraz gerginsin.
Haklısın, eminim haklısın.
Peki, sen iyi misin? Toplantı için hazır mısın?
Evet
İyi şanslar. İhtiyacın olan bir şey yok. Mükemmel olacaksın.
Bu gece konserde görüşürüz.
Konser mi? Ne konseri?
Şaka yapıyordum. O benim şakamdı.
Biliyorsun, İngiliz mizah anlayışı...
önemli değil.
Güle güle.
Tamam, yarın görüşürüz.
Bana bir iyilik yap. Tantra' yı ara ve rezervasyonumu saat dokuza al.
Ve birini Harvey Nicks' e gönder. Bir hediyeye ihtiyacım var.
Samantha' nın mezuniyet konseri için. Sen unuttun. Sana iki kez hatırlattım.
Evet, hayır, bilmiyorum. Onu unutup unutmadığımı bilmiyorum.
Dün unuttum ama bugün unuttuğumu sanmıyorum.
Dün bunu giydin mi?
Büyük ihtimalle.
Bana ödediğiniz azıcık ücretle ancak birkaç şeye sahip olabiliyorum.
Claire, sana bir soru sorabilir miyim?
Eğer zorundaysanız.
Hiç bir rüya görüp ertesi gün de herşeyin tanıdık olduğunu hissettin mi?
Yani, rüyadan gelir gibi.
Evet, oldu. Mesela dün gece
Rüyamda, bu sabah ilk iş olarak, sizin beni dayanılmaz derecede sıkacağınızı gördüm ve bakın...
Hadi, cidden.
Cidden mi?
Evet.
ian, rüyaların çok önemli olduğuna inanıyorum.
Onlara önem verilmeli.
Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?
Evet.
Ve şuna da inanıyorum. Bu toplantıyı halletsen iyi olur...
ya da işten kovulacaksın ve ben de işsizlik maaşı alacam.
Ve bunlar
AGS' nin esas hedefleridir.
İnsanoğluna acı çektiren sayısız hastalıklarla ilgilenmek,
onları iyileştirmek veya hastalıkları önlemek için yeni yöntemler tasarlamak.
Memnuniyetle ve biraz da gururla söyleyebilirim ki;
AGS bu alandaki rekabetin çok önündedir.
Şimdi...
yatırımlarınızla ilgili olarak...
bu yedi yıllık planlar, şimdiye kadar bahsettiğimiz herşeyi açıkça belgemektedir..
On yıllık bir periyottan daha fazlasının araştırma giderlerini amorti ettik.
Biliyordum! Burada olacağını biliyordum.
Tamam.
Sesimin şiddetini duydunuz. Ayrıca yüzlerinizde kontrolsüz bir heyecan olduğunu söyleyebilirim.
Hadi beyler. Rahat olun. Bu bir politik toplantı değil.
Bu araştırma, kusursuz planlar, amorti edilmiş giderler veya kazanılmış rekabetler ile alakalı değildir.
İnsanlara mümkün olan en değerli hediyeyi vermekle ilgili...Zamanı.
Bu büyük bir fırsat, bunu yakalayın derim.
Ne düşünüyorsun?
- Borç para verdin mi? - Verdim.
Ve o en garip şeydi çünkü son defa Samantha toplantıya girdiğinde,
herşeyi berbat edeceğini düşünüyordum.
Aa, beyler size gördüğüm rüyayı anlatmayı unuttum.
Tabii ki hayır, çünkü o bu akşam olacaktı.
Tamam. Bize rüyanı anlat.
Br dejavudan daha fazla.
Deja vu bazen rastgele sinirsel bir olay olarak ortaya çıkar
fakat sıklıkla ruhun derinliklerinden gelen bir mesajdır.
Ve ruh kapıyı çalmaya geldiğinde içeriye girmesine izin verme zamanıdır.
Oprah.
Hayır.
Dr. Phil.
Kalkın beyler.
Hayır, hayır, hayır. Söylediğim bu değil.
Olacağını bildiğim belirli şeyler var.
Özür dilerim? Ama daha önce karşılaşmıydık?
rüyalarımda.
Sadece defol git, tamam mı?
Görüyor musunuz? Bunun olacağını biliyordum.
Bunun olacağını hepimiz biliyorduk.
Başka işe yarar şeyler hatırlayabiliyor musun? Mesela Newmarket' te, 3:30' da galip geleni?
Korkarım hayır. Fakat her şey aynı.
Sadece sırası birazcık farklı.
Biraz sırası farklı.
Gitmek zorundayım.
Mackenzie caddesi, lütfen
Evet, efendim.
Benimle dalga geçiyor olmalısın.
Özür dilerim, efendim?
Dünkü şoförsün.
Her şey mümkün.
Dün benimle ilgili belli şeyler biliyordun.
Aşk hayatınızla mı ilgili?
Evet.
Açıkçası , kalp meselelerini bilmekte,
barmenlerden sonra mesleğimdeki insanlar gelir.
Ve, aynen bunu söyledin.
Eğer sen aynıysan, taksi yolculuğu da aynıysa
bugün kü başka herşey aynı olacak.
Günün sonunda, kız arkadaşım bu taksiye biner.
Taksi ışıkta durur, çarpışır ve o...
Bu olacak mı?
Olacak mı?
Ya, taksiye binmezse?
Ya, onu Londra dışına götürsem?
Belki evde kalırsak...
söyle bana, ne yapabilirim? Yapabileceğim bir şey olmalı.
Bir şey var.
Ona ve sahip olduğun şeye saygı göster.
Onu yalnızca sev.
Çıkmama izin
Tabiiki, efendim.
Hayır, sorun değil, efendim.
Niye?
Bana dün ödediniz.
Acele etseniz iyi olur. Fazla zamanınız yok.
Samantha Andrews nerede?
Bilmiyorum. Sen iyimisin?
Oliver?
Üç kapı ilerde de var.
Oliver?
Samantha!
Özür dilerim.
Sam?
Lottie!
Haydi...
Yardım edebilir miyim?
Merhaba. Tanımadığınızı biliyorum. Ben Lottie'nin arkadaşıyım.
Gerçekten biraz garip gelecek ama onun dairesine girmem gerekiyor.
Seni daha önce buralarda görmemiştim.
Aslında ben onun en iyi dostunun erkek arkadaşıyım. Samantha Andrews' i tanıyor musunuz?
Tabii ki. Bayan Andrews' i severim. Herkes hoşlanır.
Sadece birkaç yaş daha genç olsaydım....
Zinc!
Hey, herhangi bir yerde yemek yiyebilir miyiz? Zorlukla kahvaltı yapmıştım.
Yaşı büyük kız çocuğu gibi davranmayı bırak.
Zayıf. Korkak. Mızmız.
Samantha! Çok şükür seni buldum.
Lottie, üzgünüm ama, Samantha' yı hemen buradan çıkarmam gerekiyor.
Neyin var bugün?
Bana güvenmek zorundasın. Dünden beri bir şeyler oluyor. Olaylar karışıyor
ama bir şekilde yeniden oluyorlar.
Biz bunu zaten görüşmüştük.
Biliyorum, ve belki de sen haklısın. Belki bu bir stres. Fakat bütün bildiğim
bizim Londra'dan ayrılmak zorunda olduğumuz. Hemen!
Lottie'ye söz verdim.
Yüklere yardım ettiniz. Haklısınız. Yanlışlar bahçede harika görünürler.
ian, bu gece konserim var. Hatırlıyor musun?
Zamanında geri döneceğim. Yemin ederim.
Hadi gidelim. Şimdi seni Londra'nın dışına çıkarmak zorundayım. Bu konuda bana güven.
Tamam, gidelim.
Şimdi bana nereye gittiğimizi söyleyecek misin?
Nereye istersen demiştin.
Soru sormayı bırak. Sadece ne olacağını bilmeden eğlenmene bak.
Bir dakika, bekle!
Ne düşünüyorsun?
Eğer burada bırakmak istemiyorsan devam edebiliriz.
-Bu arada nasıl biliyordun benim.... - Nerede yaşadığını söylemiştin.
Senin ailen ile hiç tanışmadım.
Onlar hep meşguldü.
Gerçekten senin büyüdüğün yeri görmek istiyorum.
Küçük ian'ın nerede okula gittiğini, nerede futbol oynadığını görmek istiyorum.
Pardon, Amerikan Futbolu.
Aşık olduğum adamın nerede doğduğunu görmek istiyorum.
Sakladığın bir şeyler vardıysa, ''sen nereyi istersen'' diye söylememeliydin.
Sanırım gök gürültüsü duydum. Yağmur boşalacak.
Yağmur yağdığının farkındasın, değil mi?
Sen sadece bundan kaçmaya çalışıyorsun. Devam et.
Ya beni hemen geç ya da sonuçlarına katlan.
Çocukken burası daha dikti.
Ağır makinalarla gelip, burayı düzleştirmiş olmalılar.
Senin değişmen dışında.
Ben mi? Mümkün değil.
Şu kulübeye mi gidiyoruz?
- Hayır. Yukarı çıkmamız gerekiyor, yürümeye devam et. - Evet, şef.
Peki ian'ın büyülü tepesinin en üstünde ne var?
Gerçekten, hiç birşey. Yalnızlık dışında.
Her şeyden uzak olmak. Oraya kitap okumak veya düşünmek için çıkardım.
Orada, sessizlikte kendimi güvende hissediyordum
Belli ki sağanak yağacak.
İngiltere' de sağanak yağmur mu?. Pek görülmüş değil.
Haydi.
Beni ailenle tanıştırmaya hiç getirmemene şaşırmamak lazım. Çok küçük bir evleri var.
Onları bana niye anlatmadın?
Her zaman ailemden ve arkadaşlarımdan söz ediyorum ama sen kendininkilerden hiç bahsetmiyorsun.
Sam, hadi şimdi her şeyi unutalım.
Biliyorsun...İstediğim sadece
Sadece burada olmak istiyorum. Seninle.
Gerçekten, geçmişin ile ilgili konuşmak istemiyorsun, değil mi?
Geçmiş önemli değil.
Önemli olan yalnızca şu an.
Bugün gerçekten tuhaf davranıyorsun.
Devam et, tamam mı?
Sana bir soru sorabilir miyim?
Tabii ki.
Eğer bazı sebeplerden dolayı fazla zamanının olmadığını düşündüysen...
Bugünü mü kastettin?
Hayır, demek istediğim hayatta iken.
Bir günün kalmış olsaydı ne yapardın?
Ne garip bir soru.
Sadece bilmek istiyorum.
Şey, bakalım... dünyadaki son günümde.
Ayakkabı almaya giderdim. Ve on taze meyvalı dondurma yerdim.
Ve bir de Calvin Klein' in iç çamaşır modeli. Onu daha iyi anlamak eğlenceli olabilirdi.
Kolay bir cevap. Düşünmeye gerek yok.
Seninle geçirirdim.
Gerçekten mi?
Elbette.
Yalnızca beraber olmak. Şimdiki gibi.
Hiç bir şey yapmadan.
Ve hepsi bu mu?
Başka?
Yakınlık. Güçlü bir yakınlık.
Birbirleri ile gerçekten bir şeyler paylaşmak.
Saçma şeyler. Zor şeyler.
Bizim için devamlı istediğim buydu ve buna sahip olsaydık...
hiçbir şey bizi yaralayamazdı.
Seni seviyorum.
İyi.
Yağmur azalıyor. Senin tepenin üstüne çıkmamızı ister misin?
Hayır.
Seni başka bir yere götürmek istiyorum.
Tırmanmak zorunda mıyım?
Belki de başka bir zamanı beklemeliyiz.
İyi fikir.
Baban çok yakışıklı bir adammış.
Öyleyse, sanırım annene çekmişsin, değil mi?
O burada çok vakit geçirdi mi?
Evet, geçirdi.
93'te işten çıkarılmasından sonra. Tüm zamanını burada geçirdi.
Çocukken, babam benim kahramanımdı.
Onun dünyanın en güçlü adamı olduğunu zannediyordum.
Çok gururluydu.
Fabrikadaki işi herhangi bir iş değildi onun için, biliyor musun?
Herkes onu severdi.
Ve onun ailesi olarak hepimiz ona saygı gösterirdik.
Mükemmel biri yani.
Öyle.
Şey, öyleydi.
İşveren yerlerini değiştirmeye karar verdi ve onların hepsi işlerini kaybetti.
Başkasını bulamadı. Bu onun ikinci evi oldu.
15 yaşımdan beri onu hiç ayık gördüğümü sanmıyorum.
Ve bunun bana olmasına izin vermemeye karar vermiştim.
Başkalarının isteğiyle hayatımı yaşamak.
Zorunda değilsin.
Bunu şimdi biliyorum.
Sadece ona yardım etmiş olabilmeyi isterdim.
Sen sadece bir çocuktun.
Biliyorum.
Ama babanı izlemek, kahramanının...
gözlerinin önünden yok olmaya başlaması.
Babanı gerçekten seviyordun.
Evet.
Umarım ne kadar olduğunu biliyordur.
O her neredeyse, bahse girerim ne hissettiğini biliyordur.
ian, ölüm sevgiye son vermez.
Öyle mi düşünüyorsun.
Biliyorum.
Bunu bana niye hiç anlatmadın?
Sanırım...
Sanırım bunların hiç birini hissetmek istemiyordum.
Burada olmamızdan o kadar mutluyum ki.
Ben de.
Keşke gitmek zorunda kalmasak.
Nereye?
Londra'ya. Mezuniyet konserime. Bunları hiç aklına getirmedin mi?
Geri dönmeyelim.
Hadi hemen trene binelim ve herhangi bir yere gidelim.
-Bak şimdi. 16 yıldır keman çalıyorum.
3 yıldır çalışıyorum. Londra'nın en iyi müzik okullarının birinden mezun olmak üzereyim.
Sanırım eve gitsek iyi olur.
Geliyor musun?
Evet.
Ne yapıyorsun?
Sadece küçük bir sürpriz. Seveceğin bir şey.
Tamam.
Yeterli zaman olduğunu sanmıyorum.
Saçmalama.
Belki eve dönsek iyi olur.
Hadi ama. Bunu yapmayı her zaman istediğini söyledin.
Ve neden istemediğimi de biliyorsun. Çünkü yüksekten korkuyorum.
Bebeğim, korkacak bir şey yok. Seninle olacağım.
Kapılar.
Ne güzel.
Halen korkuyor musun?
Garip. Sanırım unuttum.
Yaşı büyük kız çocuğu gibi davrandığım için üzgünüm.
Ne?
Bunu nerden aldın?
Lottie. Doğru mu kullandım?
Daha iyi olamazdı.
Teşekkür ederim.
Ne için?
Mükemmel bir gündü.
Sanırım bunu akşam yemeğinde giyeceğim. Bu gece şarkı söylemeyi seveceksin.
O benim bayıldığım opera mı?
Burada kalıp senin şarkı söylemeni dinlemeyi tercih ederim.
Ciddi ol.
Öyleyim. İnsanların senin şarkılarını dinlemelerine neden izin vermediğini anlamıyorum.
Neden korkuyorsun? Başarıdan mı başaramamaktan mı?
Evet.
Sam.
Onlara şarkı söyleyeceğim. Yapacağım.
Ne zaman?
Bir gün. Başka bir gün.
Anahtarlarımı gördün mü?
- Neyin? - Anahtarlarım. Biraz önce bendeydiler.
Pekala. Onları buldum. Ofise koşmak zorundayım.
Ofis mi? Şimdi mi?
Bütün öğleden sonra orda değildim. Bensiz karışmış olabilir.
Çok az bir zaman alacak.
Orada görüşürüz.
Evet.
Selam. Bana 75 kopya lazım. Birkaç dakika içinde geri döneceğim.
Sorun değil.
Baylar ve bayanlar...
akşamın son gösterisi bu olmalıydı,
fakat sizin için çok özel bir sürprizimiz var.
Samantha Andrews, Amerika'dan misafir sanatçımız...
kendi bestelerinden biriyle bizi şereflendirmeyi kabul etti.
Samantha.
Gelecekteki hayranlarının hayal kırıklığına uğramasına izin vermek istemezsin.
Başın büyük belada.
# Bugün eminim ki hayatım
# hiçbir fikrin yok...
# içimde ne hissettiğimden
# onu göstermekten korkma.
# hiç bilmediğinden
# eğer onu serbest bırakırsan
# Seni seviyorum, sen de beni
# bu hediyeyi al ve niye diye sorma
# bana izin vereceğin için
# derinlerde sakladığın, seni korkutan şeyden kurtaracağım.
# ve bana neden diye sorarsan...
# Seninle olduğum ve senden asla ayrılmayacağım için
Aşk sana herşeyi gösterecek.
# bir gün # gençlik sadece bir anı iken
# Biliyorum duruyor olacaksın # tam benim yanımda
# Seni seviyorum, sen de beni
#bu hediyeyi al ve neden diye sorma
# bana izin vereceğin için
# Seni korkutan şeyden kurtaracağım. # derinlerde sakladığın
# ve neden diye sorarsan...
# Seni sevdiğim ve senden asla ayrılmayacağım için
# aşkım sana her şeyi anlatacak
# aşkım sana her şeyi anlatacak
# aşkım sana her şeyi anlatacak
# aşkımız bize her şeyi gösterecek.
Bunu yaptığına inanamıyorum.
Ne şaşırtıcı bir duygu! Sence ne kadar kötüydüm?
Kesinlikle kötü görünmedin. Mükemmeldin.
Başlangıçta nefes bile alamıyordum.
Daha sonra sakinleştim. Aman Allah'ım, ne büyük bir duygu!
O kadar inanılmazdın ki.
Önyargılısın.
İstek suçlusuyum.
Hey, açlıktan ölüyorum. Yemeğe nereye gidiyoruz.
Nereye istersen.
Tamam.
Buradan hoşlanıyor musun? Hiç sevmeyeceğini düşünüyordum. Rahat, samimi...
Tam olarak benim stilim.
Bugünkü toplantında gerçekten çok tatlıydın.
Demek istediğim güçlü ve merttin.
Nasıl yani?
Boğa gibi güçlüydün.
Ama bugün işe gelmedin. Yani seni görmedim.
Sana mavi klasörü getirdim ama sende zaten varmış.
Bu yüzden sıvışıp gittim.
Bu arada gerçekten çok şirin baktın.
Gözlerini kapat.
Mutlu mezuniyetler.
Aman Allah'ım.
Bazı nazarlıklar eski, bazıları da yeni.
Şu bir nota. Bir keman. Şu da bir çiçek.
O zarif ama sende olan hiçbir duyguya sahip değil.
Bakalım. Bugün bineceğimiz tren.
Bu Eyfel Kulesi, her zaman görmeyi istediğin.
Ve burada bir tava var.
Sen tanıdığım tek insansın, para döndürme işini gerçekten yapabilen.
Bu bir kalp.
Benim kalbim.
Şimdi senin.
Hazır mısın?
Yürüyemeyeceğimizden emin misin?
Bu yağmurda mı? Saçmalama. İşte gidiyoruz.
Bekle!
Ne?
Seni seviyorum.
Ben de seni seviyorum.
Seni niye sevdiğimi söylemek istiyorum.
Yağmur yağıyor. Farkındasın, değil mi?
Bunu anlatmalıyım ve senin de duyman gerekiyor.
Seninle karşılaştığımdan beri sana aşığım.
ama bugüne kadar, bunu gerçekten hissetmek için kendime izin vermezdim.
Her zaman ileriyi düşünüyordum. Korkusuzca karar verebilmeyi.
Bugün, senden öğrendiklerimden dolayı...
her yaptığım seçim farklıydı ve hayatım tamamen değişti.
Ve şunu öğrendim; eğer hayatını dolu dolu yaşarsan,
önemi yok, beş dakikaya veya 50 yıla sahip olmanın.
Samantha, bugün olmasa, sen olmasan...
aşkı tamamen bilmezdim.
Sevmek için beni düşündüğünden dolayı teşekkür ederim.
Ve aşık olmak için.
Ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
Hiç bir şey söylemek zorunda değilsin.
Sana sadece söylemek istedim.
Teşekkür ederim.
Eve dönelim.
Geliyor musun?
Elbette.
Ludgate Meydanı, lütfen.
Evet, bayan.
Fazla zamanınız yok.
Herhangi bir şey olabilir.
Çok üzgünüm.
Onun gittiğine inanamıyorum.
Neden ben burdayım, o değil.
Bazı şeyler bizim kontrolümüz dışında, tatlım.
ian' ın bir önsezisi vardı, veya rüyası, veya her neyse.
Biliyordu.
Ve bana anlatmaya çalışırdı ama ona inanmadım.
Taksiye binmeden hemen önce...
Benim, sevmeyi ona nasıl öğrettiğimi söyledi.
Onu sevmek benim için o kadar kolaydı ki.
Her şeyi sadece söylemek istemişti.
Her şey düzelecek...
# söyledin, yarın...
# ağlama...
# göz yaşı dökme
# uyandığında...
# Hala burada olacağım
# uyandığında...
# tüm korkularınla savaşacağız
# ve şimdi kalbimi geri alıyorum
# resimlerini yerde bırak
# anılarımı geri ver
# Artık onu alamam
# Gözlerimden yaşlar boşaldı
# Ve, şimdi yıllarla karşı karşıyayım
# senin sevmen gibi ...
# tüm gözyaşları da yok oldu.
# tüm ihtiyacımız yalnızca biraz daha zamandı
# görmek için yalnızca biraz daha zaman
# sana hayat verebilen ışık
# seni özgür de bırakabilir.
# onun için, şimdi senden kalbimi geri alıyorum
# resimlerini yerde bırak
# anılarımı geri ver.
# Artık onu alamam
# Gözlerimden yaşlar boşaldı
# ve şimdi yıllarla karşı karşıyayım
# senin sevmen gibi ...
# tüm gözyaşları da yok oldu.