Tip:
Highlight text to annotate it
X
Bu dizinin sesli ve yazılı betimlemesi TRT tarafından...
...Sesli Betimleme Derneğine yaptırılmıştır.
Erişim: www.seslibetimlemedernegi.com
(Müzik - Jenerik)
"Zengin Kız, Fakir Oğlan"
"Her devrin hikayesi"
"Gönül ferman dinlemez ki"
"Aşksız dünya dönmez ki."
(Gülme sesleri)
(Müzik)
(Nurhan) Nereden geldi?
(Gülme sesleri)
(Nurhan) Off Allah'ım sana şükürler olsun ya vallahi...
(Kemal) Nereden aklınıza geliyor ya?
(Gülme sesleri)
Nurhan Bey, Nilgün Hanım geldiler. Sizinle görüşmek istiyorlar.
Nilgün... Nilgün Hanım mı?
Nilgün Hanım kim? Ne için görüşmek istiyormuş?
Vallahi ben de bilmiyorum, GBT'sine bakmadım yani.
Hayatım, kim bu Nilgün Hanım?
Vallahi bilmiyorum ki.
Ayy Şükrü Efendi, öyle duracağına çağır da gelsin...
...hepimiz anlayalım kim olduğunu.
He Şükrü...
...gözlerin soru işareti, suratın öyle şapşal bakacağına...
...git de çağır.
Emredersiniz efendim.
-Rüyam... -Hı?
Hakikaten kimmiş bu Nilgün ya?
Nereden bileyim aşkım ben yani...
...çağırdığı adam bile bilmiyor sonuçta, ben nereden bileyim?
(Şükrü) Nilgün Hanım geldiler efendim.
Nurhan Bey burada.
(Şükrü) Şöyle hafif sollu.
Tamam.
Bir dakika, bir dakika.
Nilgün.
Sen misin?
Evet Nurhan, benim.
Ahh.
Ne güzel bir sürpriz bu ya. Hoş geldin.
Nasılsın?
Ne haber? Anam, bu paşalar senin mi?
Nurhancığım kim bu hanım?
Şey, Nilgün...
...üniversiteden arkadaşım.
Yalnız konuşabilir miyiz Nurhan?
Yalnız mı?
Benim buradaki insanlardan hiçbir gizlim, saklım yoktur.
Bence mutlaka baş başa konuşmamız lazım Nurhan.
Nurhancığım acaba bir sorun mu var?
Ya yoo, yok, ne sorunu olabilir ki?
Bence bir sorun var.
Vallahi bence de var.
On yıl falan oldu herhalde görüşmeyeli. Değil mi?
Böyle ayakta da kaldınız.
Şöyle geçin, rahat rahat oturun, öyle konuşalım.
Bu çocukların babası olduğunu...
...bu insanların yanında mı konuşmak istiyorsun Nurhan?
(Hepsi) Ne?
Anne...
...ben yanlış mı duydum?
Çocukların babası olduğunu mu, dedi?
Evet boncuğum, ben de öyle duydum.
Bir dakika, bir dakika, bir dakika hanımefendi.
Şimdi...
...bu uşakların babası...
...Nurhan mı yani?
Evet efendim.
Ben bomba diye buna derim.
Vallahi ben de.
İşte çocuklar babanız, sarılın.
Baba.
Yok artık.
(Müzik)
(Kuş sesleri)
Ne var ne yok Şükrü?
İyidir Sarp Bey. Hoş geldiniz?
Hoş bulduk. Var mı villadan bir havadis?
Numara aldınız mı?
Numara mı? Ne numarası çeviriyorsun yine Şükrü?
Numaratörden numara alıyorsunuz efendim.
Sonra efendim yok sen erken geldin, yok sen geç geldin diye kavga çıkmıyor.
Ne numaratörü, ne sırası Şükrü?
Sıra numarası Sarp Bey.
Bakın, şu numaratörü buraya boşuna koymadık.
-Bu ne ya? -Numaratör efendim.
Buradan sıra numarası alacaksınız, sıranız geldiği zaman...
...sizinle ilgileniyorum.
Ne anlatıyorsun Şükrü?
Ne saçma sapan konuşuyorsun ya, ne numaratörü, ne sırası?
(Sarp) Ayrıca sen bunu nereden buldun?
Efendim bankacı bir arkadaşım var.
Bankaları tadilata girmiş. Üç, beş ay kapalıymış.
Ben de iki üç günlüğüne ödünç aldım. Götürüp bırakacağım inşallah.
İyi de burada sıraya giren insanlar mı var?
Öyle demeyin efendim.
Haber bültenlerini milyonlar izliyor, ben de bir haber bülteni sayılım yani.
Abartma Şükrü, senden benden başka bilgi alan mı var ki?
Efendim bu bilgi ücrete tabi. Lütfen numara alın.
Bir dakika, bir dakika, ne yani şimdi...
...senden, benden başka birileri bilgi mi alıyor?
Dedim ya efendim, bu bilgi ücrete tabi. Lütfen numara alın.
Atıyorsun Şükrü.
Senden...
...yok, yok, benden başka kimse bilgi almıyordur.
Yalan, bir habercinin sonudur.
Efendim yani kuru fasulye yemeye tövbe ederim...
...ama hayatta yalan söylemem efendim.
Allah Allah, demek bu evde başkaları da haber alıyor ha.
Şükrü, Nurhan mı yoksa?
Lütfen numara alın.
Alacağım Şükrü, alacağım.
Alacağım...
...ama bak bir numara yapıyorsan, elimden çekeceğin var, ona göre.
Buyurun efendim.
-Tekrar hoş geldiniz. -Hoş bulduk.
Gişe işlemlerine basın lütfen.
Basıyorum.
Basıyorum.
(Sarp) Şükrü basıyorum ama vermiyor.
Nasıl vermiyor ya. Bozdun mu, ne yaptın?
Ben bir şey yapmadım Şükrü.
Çekil oradan.
Ben bir şey yapmadım, ben sadece düğmeye bastım.
(Şükrü) Gişe işlemlerine bir daha bir bas.
Ben basmam Şükrü, ben bir kere bastım, bitti. Ben bozmadım.
(Şükrü) Nereye bastın sen bunu?
Ben sen nere... sen nereye diyorsan, ben oraya bastım Şükrü.
(Şükrü) Ortaya mı, en üste mi, alta mı bastın?
Bana dediğin yere bastım Şükrü.
Ben vallahi sorumluluk kabul etmem. Koca makine, banka, sen ödersin.
(Şükrü) Ya ne yaptın ya? Allah'ım.
Ayrıca bankadan niye alıp getiriyorsun ya?
Ya ödünç aldım, götüreceğim diyorum ya. Sen bunu tamir edebilir misin?
Nereden bileyim ben ya bunun tamirini? Allah Allah.
Her şeyi biliyorsun, bunu da bil.
Bunun sıkıntısı nedir acaba ya?
Sıkıntı sen, sıkıntı sen.
Bu aralar bayağı bir ağlıyor Ramin Beyciğim.
(Biricik) Evet Ramin Bey, neden ağlıyor olabilir acaba?
Bence sütünüz az Biricik Hanım.
Sütüm mü az? İyi de be sürekli emziriyorum.
Emzirmeniz çok güzel bir şey. Çünkü...
...anne sütü bebek için en önemli şeylerden biridir.
Ama bazen olur ki anne sütü bebek için yeterli olmayabilir.
Şey peki, o zaman mama mı vereceğiz?
Hemen değil.
Sütünüzü arttırmak daha iyi olur.
Çünkü anne sütü alan bebeklerde, enfeksiyon hastalıkları daha az olur.
Beyin gelişimi daha iyi olur...
...alerjik hastalıklar, ishal ve solunum yolu hastalıkları daha az olur.
Hem de süt vermek anne için de çok iyidir. Çünkü süt veren annelerde...
...meme kanseri, yumurtalık kanseri...
...kemik erimesi hastalığı, bir de kansızlık hastalığı daha az olur.
Peki, şimdi ne tavsiye ediyorsunuz?
Daha çok sıvı alın, bir de dengeli beslenin.
Ben yine de sizi kontrol edeceğim.
Tamam. Çok teşekkürler Ramin Bey, çok sağ olun.
Ne demek, bu benim vazifem.
Hiç merak etmeyin Ramin Beyciğim.
Ben çok yakında süt rekoltesini ikiye katlarım.
Tabii, tabii.
Duydun mu, duydun mu?
Anneanne çalışacak bizim için. Evet, evet.
Nasıl şimdi gülüyor ama bak.
Fişi çıkmış Sarp Bey.
Şimdi gişe işlemlerine basabilirsin, numara alabilirsin şimdi.
Allah Allah.
Sanki başka seçenek varmış gibi, bir de konuşuyorsun Şükrü.
Hayır, buradan benden başka kim sıra numarası alıyor, onu merak etmesem...
...asla bu tuhaflıkların içine girmezdim yani.
Sevgili mudim...
...Şükrü gold kart alabilirsiniz.
Her türlü ayrıcalıklardan yararlanabilirsiniz.
Mudi mi? Mudi nedir ya?
Mudi bankalarda oluyor ya hani.
Gold kart nedir?
Ya hani banka kredi kartlarında oluyor ya.
Sana önlerden numara veriyor. Bu da öyle.
Sana bir Şükrü gold kart vereyim mi? İki yüz TL.
Yok ya.
Beni yeterince yoldun zaten Şükrü. Bırak artık bu zırvalıkları ya.
Tamam, gişe işlemlerine basabilirsiniz.
Basıyorum.
Aa, numara verdi.
(Sarp) Aldım.
Hı hı, şimdi numaranız burada yanacak.
Sıranız geldiği zaman sizinle ilgileneceğim efendim.
Üff, peki.
Tuvalet mi?
Ne tuvaleti Şükrü? Oturacak bir yer yok ya.
Pardon.
İş yeri açıyorsun, oturacak yer koymuyorsun ya.
Yeni açtık da efendim.
Diring, bir numara.
Aa ben.
Buyurun, evet sizin.
İsmim Şükrü. Size nasıl yardımcı olabilirim?
Şimdi Şükrü Bey benim...
...ya beni saçma saçma cümleler kurmak zorunda bıraktırma Şükrü.
Neymiş şu senden sıra alan kişi, onu öğrenmek istiyorum.
Efendim bunun ücreti iki yüz TL.
Vezneye yatırırsanız, hemen bu bilgiyi size verebilirim.
Tamam.
-Vezne nerede? -Burası efendim.
-Bura mı? -Hı hı. Her yer burası.
Al bakalım Şükrü.
Mersi.
Efendim, haber almak için Rüyam Hanım geldi.
Rüyam mı?
Rüyam Hanım buraya, ajansıma...
...iş yerime geldi ve bana...
Gel Şükrü Efendi.
Buyurun efendim. Ne bu telaş?
Şükrü Efendi, benim sana bir şey danışmam lazım.
Buyurun, sizi dinliyorum efendim.
Yalnız bu konuştuklarımız aramızda kalacak, tamam mı?
Tabii ki efendim, sizin istekleriniz benim için emirdir.
Bak şimdi, ben geçen gün Sarpişkomu aradım.
Bana "İşteyim" dedi, ben de işkillendim.
Ofise gittim, ofiste yok.
Ne yaptığını çok merak ediyorum Şükrü Efendi.
Benim için ne yaptığını, öğreneceksin, tamam mı?
Söylerim de efendim, buradaki işlerim ne olacak?
Allah Allah, ben izin veriyorum sana Şükrü Efendi.
Benim için alışverişe gittiğini söylerim.
Yani bir nevi sizin dedektifiniz olacağım.
CSI Şükrü yani hı?
Aynen öyle Şükrü Efendi, merak etme, bu iyiliğini de karşılıksız bırakmam.
Tabii ki efendim, inanın Sarp'a bir kene gibi yapışırım.
Olan biteni gelir, size ispiyonlarım efendim.
Ayy sana güvenebileceğimi biliyordum Şükrü Efendi.
Tabii ki güveneceksiniz efendim.
Sarp dış kapının mandalı yani, yabancı.
Siz benim ailem sayılırsınız.
Ayy çok teşekkür ederim. Hadi göreyim seni Şükrü Efendi.
(Rüyam) Ayy, bak, ha bak, gördün mü?
Bak, bu kapının kolu yine elimde kaldı.
Ya gerçekten korkuyorum odada kilitli kalacağım diye.
Bunu bir ara yaptır Şükrü Efendi.
Bir ara yaparım efendim.
Şimdi isterseniz yerine koyun ki çıkabileyim.
Teşekkürler, iyi günler. En kısa zamanda yapacağım.
(Rüyam) Tamam.
Ben dedim efendim, yanlışınız var dedim.
Sarp Bey'e ben kefilim dedim.
Ha benim öz kardeşim, ha Sarp dedim. Böyle şeyler yapmaz dedim.
Vay be.
Demek Rüyam peşime adam taktı ha?
Gerçi sen adamdan sayılmazsın ama.
Çok ayıp ediyorsunuz. Niye böyle şeyler söylüyorsunuz?
Ben kendimi sizin için tehlikeye atıyorum, siz bana neler söylüyorsunuz.
Ee Rüyam Hanım'a niye yalan söylüyorsunuz efendim?
Ee, şeyden dedim.
Ee şimdi bizim...
...Rüyam'la karşılaşmamızın...
...iki yıl dördüncü ayı, biliyor musun?
O yüzden ona ben bir hediye alacaktım da, o yüzden.
Sürpriz yapacaksınız yani.
Evet, evet, öyle yapacağım ama sen yine de çaktırma, tamam mı?
Yani Rüyam'ı şüphelendir.
Niye ki ne?
Ya sen söylediğimi yap.
Size güvenim sonsuz ama emin misiniz?
Rüyam Hanım'ı üzmeyelim derim ben.
Ya Şükrü, sen benim dediğimi yap, dediğimi.
Efendim, sizi takip etmezken, vakit geçirmem gerekiyor.
Yani ne bileyim bir restoranda, şuraya, buraya gitmem lazım.
Onun için de para lazım biliyorsunuz.
İyi, tamam Şükrü, tamam.
Al parayı Şükrü, istediğin yerde yemeğini de ye.
Yani lahmacun ye diyorsun, öyle mi?
Bu sene Bodrum'da bir lahmacun elli TL'ydi efendim.
Ne saçmalıyorsun Şükrü? Bodrum'da mısın sen?
Bodrum'da değilim efendim, yaz da değil ama ben zaten lahmacunu hiç sevmem.
Ee?
Al o zaman şunu.
Al.
(Şükrü) Yani şey diyorsun, iyi yemek yeme.
Git, kendine bir dürüm al diyorsun. Öyle mi yani?
Dürüm mü? Bak, şimdi düreceğim senin defterini Şükrü.
Abartma ya.
Kusura bakmayın ama ben koskoca sanayici, müteahhit...
...inşaatçı Kemal Bey'in kâhyasıyım.
Biz onun sayesinde çok Fransız mutfakları gördük.
Ne yani, sen şimdi yemek yemeye Fransız restoranına mı gidiyorsun?
Sadece oraya değil ki efendim.
Ne bileyim, Uzakdoğu mutfakları olabilir.
Füzyon mutfakları olabilir, steakçi olur, suşici olur...
...her yere gidiyoruz biz hemen hemen.
İnanmıyorum sana Şükrü.
Gol pozisyonu buldun. Muhakkak o golü atacaksın, değil mi?
Al şunu, al. Unutma.
Rüyam'ı şüphelendirmeye devam edeceksin.
Tamam efendim.
İyi, tamam. Ben gidiyorum.
(Şükrü) Ha, git.
(Sarp) Ha!
-(Sarp) Şükür! -Ha.
Ya şuradan bir numara alsam da bir daha geldiğimde sıraya girmesem.
Sırf senin için yapıyorum, başkasına yapmam ha. Gişe işlemlerine bas.
-(Sarp) Çalışmıyor Şükrü. -Nasıl çalışmıyor ya?
-(Sarp) Vallahi çalışmıyor. -(Şükrü) Gene mi bozdun, ne yaptın?
-(Sarp) Ben bir şey yapmadım Şükrü. -(Şükrü) Yaptın diyorum sana.
(Sarp) Ne demek ben yaptım ya, ben hiçbir şey yapmadım.
Bozuk aleti getiriyorsun şuraya Şükrü. Allah Allah.
(Şükrü) Sana gösteririm ha.
(Şükrü) Ya bozma diyorum şu aleti sana ya, kaç defa elleme diyorum ya.
Daha ilk günden alet gitti ya, aman.
Bak işte, yok ya.
Yok, çalışmıyor, vallahi çalışmıyor ya.
(Makine zili sesi)
Bir daha basayım.
Haha.
Bir daha.
İşte bu kadar.
Nazlı.
Aa Ramin. Ne işin var burada?
Ee Rüyam Hanım burada olduğunu söyledi.
Rüyam ablanın ojesini sürüyordum ben de.
Hıı. Nazlı, seninle bir şey konuşmak istiyordum.
Dinliyorum.
Önce kapıyı kapatalım, sonra.
Hayda.
Bu elimde kaldı.
Ben takarım şimdi.
(Ramin) Bak şey...
(Nazlı) Aa...
...kapının kolu arkaya düştü.
(Ramin) Ya biz neyin içine girdik. Bu kapı nasıl açılacak?
Bilmem. Nasıl açacağız?
(Müzik)
Aa.
Biri kapının kolunu düşürmüş.
(Junior) Anne, anne!
Kapının önünde biri var galiba. Junior mu bu?
(Nazlı) Junior!
Junior Kemal!
(Nazlı) Junior!
Niye cevap vermiyor.
Gitti mi?
Neyse canım, ya bir başkası gelir nasılsa.
(Nazlı) Bekleyelim biraz.
(Ramin) Hıı.
Ver, bir ben deneyeyim.
Ben bir filmde görmüştüm, ıslık çalarak kapı açılır.
(Ramin) Bir deneyeyim.
(Islık sesi)
Bence sen şaka yapıyorsun Ramin.
O bir filmdi.
(Müzik)
Hoppacık, hoppacık.
Dedesinin Kemal'i...
...minik Kemal.
Ayy bak, gözün aydın boncuğum.
Mahmut Kemal'in hiçbir şeyi yokmuş.
Ne dedi Ramin Bey?
"Sütün az olabilir, beslenmene dikkat et" dedi
Doğru söylüyor kızım, senin bol bol yemen lazım şimdi.
Senin iki kişilik yemen lazım yani.
Bak, baban doğru söylüyor. Sen doğum kilolarına taktın.
Yeteri kadar beslenmiyorsun evladım.
Hayır, sonuçta bebek emziriyorsun, akışına bırak.
Bana bak, Ramin Bey nerede bu arada?
Buralarda bir yerde olması lazım, arabası garajda.
İyi.
Ben ona bir bakayım da. Ya adam iki güne bir geliyor, uşağı kontrol ediyor.
Biricik'i kontrol ediyor.
Olmaz öyle şey yani, onu bir konuşmamız lazım.
Ayy evet babacığım ya, Nurhan'la ben de teklif ediyoruz ama...
...tek kuruş bile istemiyor.
"Mahmut Kemal benim ilk bebeğim, ondan para mı alacağım?" diyor.
Olmaz öyle şey, benim onunla konuşmam lazım.
Al bakalım.
(Serpil) Gel bakalım, gel bakalım.
(Serpil) Aman da aman, aman da aman.
Mahmut Kemal bebek, güzel bebek misin sen?
Aslında baş başa kalmamız iyi oldu.
Sana bir şey söylemek istiyorum Nazlı.
Dinliyorum seni.
Nazlı...
Hı?
Ben...
(Kemal ses) Ramin Bey!
Aa Kemal Bey.
(Kemal ses) Ramin Bey.
Ramin, ne yapıyorsun?
Ya duymadın mı? Kemal Bey beni çağırdı.
Duydum, duydum tabii. Duymaz mıyım?
İyi işte, gelip bizi buradan çıkarır.
Ya çıkartır tabii. Ama bu durumu dayıma ben nasıl açıklarım sonra?
Burada baş başa ne yapıyorsunuz derse, ne derim?
Yani bırak beni, sen ne dersin?
Kapı kapandı, içeride kaldık diyeceğim.
Olmaz. Yani burada yabancı biriyle baş başa ne yapıyorsun diye bana çok kızar.
O yüzden sakın sesini çıkartma, tamam mı?
Yabancı bir adam mı?
Yani sonuçta sen bir yabancısın.
Ve burada ikimizin kilitli kaldığını görürse, hiç hoşlanmaz Ramin.
Yani lütfen sessiz olalım.
Tamam, tamam, doğru diyorsun.
Sonuçta...
...ben bir yabancıyım.
Ayy, nasıl çıkacağız buradan Ramin?
Dayım bizi yakalayacak Ramin.
(Nurhan) Teşekkür ederim Resmiye Hanım.
Şey Erdemciğim, merkeze göndereceğin belge burada, al.
Sağ ol Nurhancığım.
Aa...
...bu ne ya?
Yeğenime oyuncak aldım. Yarın doğum günü de ona vereceğim Nurhancığım.
İyiymiş. Ne aldın?
Uzaktan kumandalı araba, en çok sevdiği şey.
Vay, neymiş paşamın adı?
Mustafa.
Zaten burada da yazıyor, bak "Mustafa'ya sevgilerle".
Darısı senin başına Nurhan.
Yakında Mahmut Kemal de istemeye başlar oyuncaklar, arabalar.
Ama endişe etme, çok ucuza aldım. Fiyatına inanamazsın.
Ya Allah'ın izniyle ya.
Oğlum o yaşlara gelsin de var ya, ne isterse alırım ben. O önemli değil.
Bir şey soracağım ya, bu uzaktan kumandalı arabayı pilli mi aldın, şarjlı mı aldın?
Pilli aldım onu Nurhancığım.
Keşke şarjlı alsaydın ya.
Şimdi pil parası, arabanın parasını geçer.
İstersen abartmayalım ha Nurhan.
Yok, yok, öyle.
Misal, printerlarda öyle.
Printerı o kadar ucuza satıyorlar ki.
Ama kartuş, öyle mi?
Kartuşun parası daha pahalı.
Bir yılda kartuşlar, o printerın parasını kat kat çıkarıyorlar.
Neyse.
Mantıklı Nurhancığım, doğru söylüyorsun.
Selam söyle yeğene, öp benim için, tamam?
Tamam, selamını söyleyeceğim.
Müthiş bir tablo.
Kuru fasulyeyi tek tek yiyeceksin.
Tadını tek tek alacaksın.
2013 Gümüşhane, Kelkit.
Harika yahu, harika.
Ohh.
(Müzik)
Baba.
Kapının kolu düşmüş.
Düşenin dostu olmaz oğlum, bırak, düştüğü yerde kalsın.
Hem bana niye getiriyorsun ki onu?
Baba, sen bu evin kâhyası değil misin? Tamir et.
Sen de benim keyfimin kâhyası mısın ha? Allah Allah.
Ne işime karışıyorsun sen benim?
Sen bilirsin baba...
...o kapı açılmadığında, hesabını senden sorarlar.
Yetersiz beslenmenin doktora tezi, ne olacak.
Oğlum, biraz kuru fasulye yeseydin, beynin çalışırdı, biliyor musunuz?
Baba kuru fasulye beyni değil...
...bağırsakları çalıştırır, pırrrttt.
Ne bu şimdi, çalışan bağırsak sesi mi? Allah aşkına, yaptığın şeye bak.
Oğlum kuru fasulye var ya...
...her derde devadır.
(Şükrü) Baş ağrısına, diş ağrısına, kaynana zırıltısına.
Şu haline bak.
Oğlum, burada böyle benimle boş boş çene çalacağına...
...git akranlarınla oyna. Biraz bahşiş mahşiş topla etraftan ya.
Tamam baba ya, başlama bahşiş bahşiş diye.
Nasıl başlamayayım ha? Bu değirmenin suyu nereden geliyor, biliyor musun sen?
Kemal amcadan tabii ki de.
Kemal amcadan da, bu değirmenin suyu nereden geliyor, diyorum sana.
Bizim değirmen çalışmıyor ki baba, sen yan gelip yatıyorsun...
...üstüne para veriyorlar.
Seni bana parayla mı verdiler demiyorum.
Doğumunda gittim, annene bir çeyrek altın taktım, seni hemen kucağıma verdiler.
Oğlum git, akranlarınla oyna, bir bahşiş mahşiş topla ya.
Off baba ya.
Tövbe estağfurullah ya.
Tövbe estağfurullah ya.
Bir yedirmedi bana.
Ahh.
Aman, aman!
Öff!
Şuncağız bir zevkim vardı, onun da içine ettin ya.
Şu hale bak.
Güzelim kuru fasulyenin...
Off.
(Müzik)
(Kemal) Ya Serpil...
...sen bu Ramin Bey'i gördün mü, nerede ya?
Bilmiyorum Kemal'im. Ne oldu?
Yahu sanki yer yarıldı, yerin içine girdi ya.
(Kemal) Kızım, sen gördün mü Ramin Bey'i?
Yok babacığım, ben de şimdi Mahmut Kemal'i yatırdım, öyle aşağı indim, kimseyi görmedim.
Ee gitmiştir adam Kemal'im.
Ya gitse, arabası ön garajda ne arıyor Serpil?
(Serpil) Hıı.
-Arabası burada adamın. -Nerede o zaman bu adam?
Ben de onu merak ediyorum zaten.
Belki tuvalettedir.
Cık. Baktım ben, orada yok.
O zaman ben bir arayayım.
Kızım sen ara. Ben gene bir bakayım sağa, sola.
Nereye kayboldu bu adam ya?
(Müzik - Gitar)
(Telefon zili sesi)
Aa, Biricik Hanım arıyor.
Açma, açma!
Niye? Gelip bizi buradan çıkarır.
Ya niye burada böyle baş başa kilitlisiniz diye sorarsa, ben ona ne derim?
İşte burada bir aksilik oldu diyeceksin.
(Kemal ses) Ramin Bey!
(Kemal ses) Ramin Bey!
Dayın geldi.
Al işte, dayım.
Ya bizi böyle baş başa görürse, bana çok kızar.
Ne yapacağız şimdi?
Ne yapacağız ki?
Dereye düşmüş sıçan gibi oturuyoruz.
Ne?
Kapana kısılmış fare gibi, dikilip duruyoruz.
Aynen öyle.
Ay Nazlı da yok ortada.
Nerede bu kız? Allah Allah.
Ev değil, Bermuda Şeytan Üçgeni.
Bahçeye falan bakayım bari.
Ben de bir Ramin Bey'i arayayım bari ya.
Allah Allah.
Alo.
Ramin Bey.
Ay çok şükür, neredesiniz? Herkes sizi merak ediyor.
Hıı, Rüyam'ın odasında mı?
Kapalı mı kaldınız?
Nazlı?
Senin ne işin var orada kızım?
Tamam, tamam Nazlıcığım, dinliyorum.
(Kemal) Şükrü!
Şükrü!
Ulan, herif Nisan hamsisi gibi ha, ara ki bulasın.
(Kemal) Ulan bu kapının kolu nerede?
Ahh, şimdi mahvolduk.
Yani dayım kapının önünde, her an kapıyı açıp içeri girebilir.
Pencereden atlayayım mı?
Olur mu öyle şey? Hem oran, buran bir şey olur, kırılır.
Hem biri görür, bu çocuk niye pencereden kaçıyor der.
Sus, sakin ol.
Şimdi dayın duyacak.
Pisstt!
Biricik Hanım ne dedi?
Ay ne bileyim, tam hatırlamıyorum ama "Bir an önce çıkaracağım sizi oradan" dedi.
(Kemal) Ulan Şükrü!
(Kemal) Ulan neredesin?
Kapının kolu yok, ara ki adamı bulasın ha.
(Kemal) Cık. Ya arkadaş ya.
Deli olacağım ya, deli olacağım.
Ne oldu babacığım, neye sinirlendin?
Ya kapının kolu yok, ortada Şükrü de yok.
Bu yani değil mi? Bu kadar? Başka bir şeye sinirlenmedin?
Kızım, bu evde ne Ramin Bey'i, ne Şükrü'yü, ne de o kapının kolunu bulamıyorum.
Doğrudur babacığım ama ben Şükrü abiyi ön bahçede görmüştüm sanki.
İyi kızım, ben ona bir bakarım.
(Müzik)
Ya Biricik Hanım nerede kaldı?
Ay ne bileyim Ramin, ben de seninle burada kilitliyim.
Hıı, doğru.
(Biricik ses) Nazlı, Ramin Bey!
(Nazlı) Biricik abla.
Biricik Hanım, biz burada kilitli kaldık.
Ya ne olur, dayım gelmeden bizi buradan çıkar Biricik abla.
(Biricik ses) Çıkarmasına çıkarayım ama kapının kolu yok.
(Ramin) Yok mu?
(Nazlı) Ama oraya düştü Biricik abla.
(Ramin) He.
(Biricik ses) Yok işte arkadaşlar, tamam, sakin olun.
(Biricik ses) Ben de sizi oradan çıkaracak, bir yol bulup geliyorum.
Şansa bak ya.
Üff.
Nerede kaldı bu adam ya?
Buyurun efendim.
Şükrü! Neredesin Şükrü?
Efendim Sementa ikiye bakıyordum.
Onun trene baktığı gibi ben de ona zevk ve şevkle bakıyordum efendim.
Ya bırak şimdi boş laf etmeyi. Kapının kolu düşmüş.
Niye onu tamir etmedin?
Rüyam Hanım'ın odası değil mi efendim?
He.
Efendim, ben de tam şeyden, mutfaktan kapının kolunu aldım.
Ona uygun vida arıyordum, hemen takacaktım efendim.
Kes, kes, boş laf etme. Bana bak, Ramin Bey'i gördün mü?
Görmedim efendim.
İyi, git o şeyi, kapının kolunun bir an önce vidasını midasını bul.
Bakmadığım bir o oda kaldı. Kapıyı açalım, hadi.
Tabii efendim, yetiştim efendim.
Nereye babacığım?
Ya kızım, Ramin Bey'i bulamıyorum.
Koca evi dolandım, bulamadım bu Ramin Bey'i ya.
Telefonlara da cevap vermiyor. Başına bir iş mi geldi bu uşağın ya?
Aa yok babacığım, iyidir ya, o buralardadır.
Yok kızım, o kapısında kolu olmayan oda dışında her yere baktım, yok.
Bir oraya bakacağım yani. Her halde başına bir iş geldi onun.
Babacığım boş ver şimdi sen onu da. Ben sana bir şey sormak istiyorum.
Dur kızım ya, şimdi işim, gücüm var. Orayı halledeyim, ondan sonra.
Ama baba...
Yani Ramin Bey'in başına bir şey gelmiş midir bilmiyorum ama...
...şimdi sen o odaya girersen eğer... başına her şey gelebilir.
Hadi, acele etsene Şükrü ya.
Buyurun efendim, geldim.
Nerede kapının kolu?
Efendim kapının kolunu bulamadım ama ben şimdi bununla hallederim efendim.
Hadi, bakalım.
Buyurun efendim.
Ee bu adam burada da yok.
(Müzik - Gitar)
Evet, şimdi bana birisi neler olduğunu açıklayabilir mi acaba?
Ben, Nazlı Hanım'a sağ ol demeye gitmiştim.
Oldu da herkesin başına gelebilecek, bir aksilik başımıza geldi.
Ee?
Ya ee'si bu işte Biricik abla.
Kapının kolu bozukmuş, o da düştü, biz de içeride kilitli kaldık.
Ya dayım da bir yabancıyla odada kilitli ne yapıyorsun...
...der bana diye, ben paniğe kapıldım.
Ya ama Allah'tan Meryem abla kapının...
...kolunun bozuk olduğunu biliyormuş da kontrol etmeye geldi.
Eğer hayatımda Nurhan gibi biri olmamış olsa...
...bu küçük aksilik, bana pek açıklanabilir gibi gelmezdi.
Ama neyse ki Meryem abla durumu kurtarmış.
-Ramin Bey burada mıydın? -Ben buradayım Kemal Bey.
Yahu nereye kayboldun evladım?
Ben şeydeydim, şeyde...
Ramin Bey şeydeymiş ee, lavabodaymış babacığım.
Evet, oradaydım.
Hı hı.
Ya bütün tuvaletlerin kapılarını tıklattım ya. Duymadın mı?
Herhalde siz tıklattıktan sonra denk gelmiş.
Neyse canım, Allah'tan başına bir iş gelmemiş.
-İyisin değil mi uşağım? -Yok, şükür olsun, her şey güzel.
İyi, iyi, ohh ya.
Dört tarafını dolaştım evin, bahçenin her tarafını ya.
İyi, tamam.
(Müzik)
İşte böyle.
Doktor "Sütün azalmış" demiş.
Eh, bakamıyorlar tabii kıza.
Ee kankacığım onun bol bol tatlı yemesi lazım şimdi.
Ayy kız, tatlı dedim de aklıma geldi. Çok ballısın, şanslısın vallahi.
Benim yeğen geldi Denizli'den, Buse.
Denizli'de benim, senin gibi kankam var. Necip Kardeşim.
O iki tepsi revani göndermiş, haşhaşlı revani.
Onun bir tanesini sana veririm ben. Götürürsün Biricik'e, yedirirsin.
Yaa, ayy, sağ ol, sağ ol.
Bir de rejim yapıyor Biricik.
Ya lohusa kadın hiç rejim yapar mı?
Tam tersi, iki kişilik yer.
Rejim ne ayol, ben rejim mejim bilmem. Ben ancak demokrasi rejimimizi bilirim.
Başka rejim mejim bilmem ben kanka.
Aslında bizim rejim yapmamız lazım.
Şu halimize bak.
Aşk olsun kanka, hakaret ediyorsun. Benim kilom mu var ayol? Fazlam mı var?
Bak inceciğim. Hem kadın dediğin etli, butlu olur.
Ne demişler "Bir dirhem et, bin ayıp örter."
O zaman bizim milyonlarca ayıbımızı örter, maşallah halimiz.
Aman kanka, neyimiz var ayol?
Hadi belki ben bir iki kilo fazlayım da sen gayet formdasın böyle bak.
Fatmacığım, sen gönül gözüyle bakıyorsun da ondan.
Yani rejim konusunda...
...bir reklam filmi çevrilse...
...bu hâlimiz, önceki hâl olur.
Yani sonraki hâl için otuz yıllık fotoğrafımız belki idare eder.
Boş ver be kanka.
Can boğazdan gelirmiş. Ye, ye, boş ver hadi, al, al bir tane ye bakayım, hadi.
Ohh, can boğazdan da gider yani.
Neyse, şimdi Mahmut gelince, o...
...Necip Bey'in Denizli'den yolladığı o...
...revaniyi de alır, götürürüz Biricik'e.
Var ya, Biricik bu tatlıyı yedikten sonra...
...sütün kalitesi ikiye katlar Holstein olur, Holstein.
Yapma ya, sütü artacak mı?
İnşallah ya, inşallah kanka ya, inşallah.
Allah'ım inşallah.
Hadi, hadi için ısınsın, bir tane ye, hadi.
Hadi be, yiyelim hakikaten.
Hadi yarasın, yarasın, afiyet olsun. Holstein, Holstein.
Holstein.
Bayağı arttırır.
Hıı hıı, bayağı, bayağı Holstein.
İnşallah yarabbim.
İki günde, iki günde Holstein olur.
İnşallah. Güzel olmuş ama değil mi?
Hıı, güzel, güzel. Eline sağlık, çok güzel olmuş kankacığım.
Sen yaparsın, kötü mü olur?
Meryemciğim.
Bak, Ramin Bey'i duydun. Biricik'in sütünü arttırmamız lazım.
Hee, biliyorum.
Yani ben de kaç kere dedim.
Bol bol tuzlu ve soğanlı yersen...
...o sütün artar dedim ama beni dinlemedi ki.
Aaa yani bu gidişle torunum sütsüz kalacak canım.
Ya rejim de yok, itiraz da yok.
Rica ediyorum, başka da bir şey söylemiyorum yani.
Aaa yani Biricik'imin sütünü akışına bırakması lazım.
Hani doktorlar anne sütünün önemini anlata anlata bitiremiyorlar canım.
Ya çok doğru.
Yani biz bile köyde bol bol tuzlu ve soğanlı yediriyoruz.
Ahh o süt...
...nasıl bereketli geliyor, nasıl bereketli geliyor vallahi.
İyi, güzel işte.
Yapması senden, yedirmesi benden canım.
Tamam, siz hiç merak etmeyin.
Gerçi benim de sütüm pek fazla gelmedi ama yani işte.
Ne diyorsun?
Halbuki bakacak olursak, mandıra gibisin maşallah.
Yani Serpil Hanım biliyorsunuz, değil mi?
Aslında anne sütünün dış görünüşle...
...pek bir alakası yok yani.
Ya benim bir tane komşum vardı köyde.
Böyle pıtıcık bir kız, benim çeyreğim kadar...
...anam, anam, anam, ondan bir süt gelirdi...
...bir süt gelirdi, Junior'a kadar bile yetti vallahi billahi ha.
Ne diyorsun?
Vallahi ben sorun yaşamadığım için bu konuda pek tecrübem yok Meryemciğim.
Hadi, el ele halledelim şu işi.
Tamam, tamam Serpil Hanım, siz hiç merak etmeyin.
Mandıraymış.
Ne mandırası be?
Erdem bu 2014'deki...
...bireysel kredi başvurularını, şeylerini...
Beyler.
Müdür Bey bizi yemeğe bekliyor.
-Yemeğe mi? -Evet.
Hayırdır, hangi dağda kurt öldü?
Müdür Bey günahını bile vermez. Yemek nereden çıktı dersin?
Ya.
Kesin biriyle iddiaya falan girmiştir. Bizi de araya sıkıştırmaya çalışıyordur.
Abi sonuçta yemek, ben onu bilirim. Hadi yürüyün, gidelim.
Durun bekleyin, ben de geliyorum ya. Dur, bakalım neymiş?
Hoş geldiniz arkadaşlar.
Hoş bulduk.
(Nurhan) Hoş bulduk müdürüm şey ee...
...yemeğe gidiyormuşuz?
Bol tuzlu bir yemek olacak hem de.
Pahalı bir yere gideceğiz galiba Nurhancığım.
Ee, ev yemeği yapacağız. Burada yapacağız.
Burada mı?
(Nurhan) Arkadaşlar.
O tencere aksesuar olarak masada durmuyor.
Bundan eminim.
Evet arkadaşlar, iyi dinleyin.
(Lütfü) Bir kadın, yemeği...
...pişmesi için ocağa koymuş ve kaynamaya bırakmış.
Evin büyük oğlu gelip...
...üç avuç dolusu tuzu tencereye atmış.
Erdem Bey gelir misiniz?
Üç avuç çok değil mi müdürüm?
Sana ne diyorsam onu yap.
Arkadaşlar anlaşıldı. Bu yemek bize bayağı tuzluya patlayacak.
(Lütfü) Aynen öyle. At canım.
(Erdem) Bir.
(Lütfü) Çok güzel.
(Erdem) İki.
(Erdem) Üç.
Teşekkürler, yerine geçebilirsin.
(Lütfü) Daha sonra evin ortanca oğlu...
...o da gelip...
...üç avuç dolusu tuzu tekrar tencereye atmış.
Nurhan Bey buyurun.
Sanırım benim de üç avuç tuz atmam lazım.
Aynen öyle.
(Nurhan) Bir.
İki.
Bu da üç.
(Nurhan) Oldu mu?
Çok teşekkür ediyorum, sağ olasın. Buyur, yerine geçebilirsin.
Daha sonrasında evin küçük kızı da gelip...
...yemeğin içine iki avuç dolusu tuz atmış.
Tuğba Hanım gelir misiniz?
İki avuç dolusu tuz atar mısınız?
(Lütfü) Bir.
İki.
Çok teşekkür ediyorum.
(Lütfü) Ve kadın, yemeği pişmeye bırakmış.
Yemek bir dönem sonra pişmiş...
...ve sonra tadına bakmışlar.
(Lütfü) Bir de ne görsünler?
Yemek tuzlu değilmiş.
Bu nasıl oluyor arkadaşlar?
Sanırım bizim...
...yemek yememiz...
...bu bilmeceyi çözmemize bağlı Müdür Bey, öyle mi?
Aynen öyle.
Arkadaşlar, bu bilmeceyi çözerseniz...
...sizleri yemeğe götüreceğim.
Ha çözemezseniz...
...sizin yemeğinizi ben yerim.
Hiç tuz yokmuş içinde. Bu kadar tuzdan sonra.
(Lütfü) Nasıl olmuş?
(Müzik)
Evet, kolay gelsin.
Sağ olun.
(Müzik)
İyi madem aşkım. Hadi, görüşürüz o zaman.
Görüşürüz canım, görüşürüz.
Aa akşama gelecek misin aşkım?
Hayatım, mümkün değil ya. Çok yoğunum ya, şirketten çıkamıyorum.
Aaa, şirketten çıkamıyorum diyorsun.
Aynen öyle, aynen öyle.
Ehh.
Ne yapalım? Tamam, hadi görüşürüz o zaman.
Bay bay.
Bay bay canım.
Hoşça kal aşkım.
Şükrü Efendi!
Hah, burada mıydın?
Tüm olayları duydum ve gördüm efendim.
Hıh tamam o zaman, Sarpişkomu hemen takip ediyorsun.
Adım adım peşine düşüyorsun.
Sonra bana tek, tek, tek, tek rapor veriyorsun Şükrü Efendi.
Bu işi hiç merak etmeyin, iş bende efendim. Tamam.
Tamam.
Ee Şükrü Efendi.
...niye duruyorsun o zaman hâlâ? Koşsana Şükrü Efendi.
Sarpişkom kaçıyor, koşsana.
O zaman ben taksiyle onu takip edeyim efendim.
İstiyorsan benim arabamı alabilirsin.
Sizin araba riskli olur.
Görürse şüphelenir, tanır, biliyor musun?
Ama taksiyle kimse şüphelenmez efendim.
Doğru söylüyorsun. O zaman hadi bir taksiye atla, git. Koş hadi, hadi.
Ee bütün gün taksiyle dolaş diyorsun.
Ee şey ben devamlı otobüs ve metrobüse bindiğim için efendim...
...taksi fiyatlarını bilmiyorum. En son açılış ne oldu taksinin Rüyam Hanım?
Nereden bileyim ben Şükrü Efendi ha, nereden bileyim?
Benim kendi arabam var herhalde.
Ben de ona göre o zaman parama bakayım efendim.
Biliyorsunuz, taksi metrenin rakamları...
...kutuda durduğu gibi durmuyor. Biliyor musunuz?
Bilmiyorum Şükrü Efendi.
Ben hiç böyle taksiye binip, taksi metre ne kadar yazdı diye bakacak biri miyim hı?
Efendim, yani takside rehin kalmayayım diye diyorum.
Sonuçta ben de kuru maaşa bakan...
...bir emekçiyim efendim.
Haa anladım.
Sen yok musun?
Bahşiş istiyorsun değil mi, bahşiş?
Efendim, sizin bu engin anlayışınız beni her zaman şaşırtmıştır efendim.
Ya orası kolay.
Fuşk fuşk, üç yüz yeter mi?
Yetmezse de sonra helalleşiriz efendim.
Ya sen git, hallet her şeyi, tamam mı? Cebinden öde.
Para hiç önemli değil, sorun değil. Ben hepsini sonra sana fazlasıyla vereceğim.
Siz hiç merak etmeyin, bu iş bende efendim.
Run Şükrü Efendi.
Run, run, run, run.
Runıyorum.
Ahh, hadi koş, koş, koş.
Sen görürsün Sarp.
Sen görürsün.
İnşallah bir şey yapıyorsundur, inşallah.
Ama hata bizde arkadaşlar.
Hayır, yemek deyince anlamalıydık bilmece olduğunu.
O kadar tuz katacaksın ve yemek tuzsuz olacak, ihtimal yok abi.
Acaba şöyle mi olmuştur?
Yani mesela suyu çok kaynatırsın ya, sonra buhardan tuz da uçar falan...
...öyle bir şey olabilir mi?
O dediğin Tuz Gölü, Tuğba ya.
Hem bir kere yemeği kaynatırken yemek, tuzu çeker ya.
Ya bu arada bir şey söyleyeceğim ya, siz de işi kaynatmayın, bak bu kadar iş var.
İş kaldı ya, hadi.
Nurhancığım, işin ucunda yemek var.
Her halükarda tuzlu bir yemek.
Bilirsek bizim için, bilmezsek Müdür Bey için.
Ben yemem, içmem, bu yemeğin neden tuzsuz olduğunu öğrenirim Nurhancığım.
Ve Müdür'e yemek ısmarlamam.
İyi de abiciğim, cevap ne o zaman ya? Allah Allah.
O kadar tuz atıyorsun yemeğe...
...ama yemek tuzsuz oluyor. Ee nasıl oluyor abiciğim?
Allah'ım yarabbim ya. Bilmece yüzünden iş konsantrasyonumuz kalmadı ya.
(Nurhan) Allah Allah.
Büyük çocuk üç avuç atıyor.
Ortancası da üç avuç atıyor.
Küçük çocuk da iki avuç atıyor.
Neyse ya, biz bir yandan düşünelim de bir yandan da çalışmaya devam edelim.
Aklına bir şey gelen olursa, tamam mı, hemen haberdar etsin. Kolay gelsin.
Hadi, ters ters bakıyorlar, hadi, hadi, hadi.
Kolay gelsin.
Yani şimdi...
...o revaniyi yiyince, sütü artar, değil mi?
Kesin, kesin. Holstein artacak, Holstein, ikiye katlayacak sütü Biricik'in.
İnşallah, inşallah.
(Kapı kapanma sesi)
Mahmut!
-Evet. -Nerede kaldın canım?
Ne demek nerede kaldın ya, anca geldim işte. Acelen ne ya?
Öyle şey olur mu?
Doktor Ramin, bugün Mahmut Kemal'i kontrole gitmiş.
Biricik'in sütü azalmış.
Bu duruma el koymamız lazım bizim Mahmut.
Ne diyorsun ya, yani bizim torun aç mı kalıyor?
Ya Mahmut Bey, lohusa kadın bakmak, barbekü yapmaya benzemez.
Ona bol bol tatlı yedireceksin ki sütlensin, sütü gelsin.
Mahmutcuğum, Fatma Hanım'ın Denizli'den akrabası...
...Necip Bey koca bir tepsi revani getirmiş.
Onu hemen Biricik'e götürelim biz.
Ya ne hazırlanması Allah aşkına ya, beni niye beklediniz?
Bir taksiye binip gitseydiniz.
Ayy olur mu canım? Taksi oraya çok para yazar.
Bu yokluk zamanında öyle taksiye maksiye para verilmez. Sen götür bizi.
Hadi, hadi, kalk kanka, hemen, hemen gidelim, hemen, hemen.
Sen ne diyorsun ya, sen nereye geliyorsun ya?
Bak Fatma Hanım, istersen sen yorulma.
Ayy ne demek Mahmut Bey, sizin torun benim de torun sayılır.
Tabii ben de geleceğim, bebeği seveceğim.
-Badire! -Tamam, Mahmutcuğum.
Fatma Hanım, sen bu kez gelme, sonra biz ikimiz beraber gene gideriz.
Tamam, söz kanka, gelmeyeceğim ama bak eğer barbekü falan varsa...
...haber etmezsen, inan bak, geçen seferkinden daha beter olur.
Merak etme, ben haber vereceğim.
Fatmacığım, senin eve uğrayalım da revani tepsisini alalım.
Hem seni de bırakmış oluruz.
-Hadi. -Hadi, hem seni bırakırız.
-Ben de şerbeti alayım. -Olur canım, hadi.
Hadi, sen de paltonu giyin.
Bunları da böyle bıraktık ama neyse.
Olsun, olsun, gelince halledersin.
Önemli mi? Önce bebek önemli.
Neyse Ramin, çok ucuz atlattık.
Ya sen benimle bir şey konuşacaktın. O karambolde kaynadı.
Ben mi?
Ama bu durumu dayıma ben nasıl açıklarım sonra?
Burada, baş başa ne yapıyorsunuz derse, ne derim?
Yani bırak beni, sen ne dersin?
Kapı kapandı, içeride kaldık diyeceğim.
Olmaz. Yani burada, yabancı biriyle baş başa ne yapıyorsun diye bana çok kızar.
O yüzden sakın sesini çıkartma, tamam mı?
Yabancı bir adam mı?
Yani sonuçta sen bir yabancısın.
Ve burada ikimizin kilitli kaldığını görürse, hiç hoşlanmaz Ramin.
Evet, seni dinliyorum, bir şey anlatacaktın.
Öyle önemli bir şey değildi.
Yani...
...öylesine geldim. Hâl hatır sormaya, nasılsın, ne var ne yok?
Yani neyse, sonra görüşürüz.
Görüşürüz. Ee, yarın ne yapıyorsun?
Yarın çok meşgulüm.
Hıı, ertesi günü?
Ertesi günü de çok meşgulüm. Bu hafta çok meşgulüm.
Çok yoğun çalışacağım.
Boş olduğumda seni ararım.
Sağ ol Nazlı.
Kendine iyi bak.
Sen de.
Allah Allah, nesi var bu çocuğun?
(Müzik - Gitar)
Yani kusura bakmayın Rüyam Hanım.
Bir bilginin doğruluğunu kanıtlamam lazım.
O yüzden sizi çağırdım.
Hangi bilginin doğruluğu?
Ee, şu bilginin...
...şimdi Şükrü bana dedi ki...
...sizin bir işiniz varmış...
...o yüzden siz onu dışarı yollamışsınız, doğru mu, değil mi?
Haa, doğru, doğru.
Benim alınacak şeylerim, birkaç tane paketim vardı.
Onları almaya gitti, doğru.
Haa...
Anlaşıldı.
Demek ki gerçekten işi varmış Şükrü'nün ha.
Arazi Spor'da top koşturmaya gitmedi, iyi.
Aa Arazi Spor mu?
(Meryem) Hıı.
Ayy Şükrü Efendinin futbol takımı mı var?
Futbol takımı mı çalıştırıyor?
Yok, yok Rüyam Hanım, yani araziye uymadı diyelim.
Ayy anlamıyorum Meryem ya, araziye uyması için yeşil falan mı giyinmesi gerekiyor?
Ha.. hayı... hayır Rüyam Hanım, yok, öyle bir şey değil.
Yani bizimki işten kaytarıyor mu, kaytarmıyor mu için şey ettim yani.
Bizimkisi biliyorsunuz yalancı çoban misali hani...
...var ya o hikâye aman... yok, vazgeçtim.
O hikâyeye hiç girmeyelim, zaten biz çıkamayız değil mi onun içinden?
Zaten ben alacağım cevabı aldım sizden. Çok teşekkür ediyorum.
Hadi bana kolay gelsin, hadi bakalım.
(Rüyam iç ses) Meryem'in hatırlattığı iyi oldu.
(Rüyam iç ses) Bu Şükrü Efendi bana hiç rapor vermiyor.
Rüyam Hanım, Sarp Bey'in peşindeyim efendim.
Attığı her adımı kontrol ediyorum efendim, size bildireceğim.
Ya istasyonda mıyız? Atsanız ya taşı ya.
Kök saldım burada, meyve vereceğim.
(Şükrü) Ha Rüyam Hanım.
Emredersiniz efendim, ben peşindeyim.
Efendim, huzurunuza çıktığımda her şeyi bir bir anlatacağım efendim.
Saygı, hürmet gidiyorum. Sağ olun, teşekkürler efendim.
Şükrü abi, yine kimi sahte okeyliyorsun ya, ne dolaplar çeviriyorsun?
Oğlum, hiçbir üstat sırrını vermez.
(Telefon zili sesi)
Ana, Sarp arıyor, bir dakika.
Alo Sarpcığım. Nasılsın?
Evet efendim, Rüyam Hanım sizi takip ettiğimi zannediyor.
Evet, şüphelendirecek bir iki laf söyledim efendim.
Tabii efendim, ne isteyebilirim ki?
(Şükrü) Sadece emirlerinizi bekliyorum, size hizmet etmek için can atıyorum efendim.
Saygı, hürmet sunuyorum.
İyi günler temennisi ediyorum. Sağ olun, teşekkürler.
Şükrü abi var ya, sen şeytana pabucunu ters giydirirsin ya.
Hadi, hadi, hadi, hadi.
Devam, devam, devam.
Devam, hadi bakalım.
Yine okey attı.
Yahu ne tesadüf ya vallahi billahi. Bugün çok şanslıyım ha.
Çocuğum bak, sana lohusa şerbeti getirdim.
Bu revani de ta Denizli'den geldi, özel olarak.
Haşhaşlı revani.
Bunları yiyeceksin, bak o zaman, sütün nasıl geliyormuş.
Badire Hanımcığım, sütünün artması için...
...tuzlu ve soğanlı şeyler yemesi gerekiyormuş.
Yapmayın Serpil Hanım, tatlı yiyecek.
Sonra da böyle tatlı tatlı bebeğini emzirecek.
Badire Hanımcığım, bol bol tuzlu şeyler yiyecek, arkasından tabii susayacak...
...bol su içecek, bol sütü olacak yavrumun.
Badire anneciğim, zaten sabahtan beri yediğim turşunun...
...ve soğanlı salatanın haddi hesabı yok.
Ya.
Hııı.
O kadar çok tatlı, turşu falan filan benim de canım çekti ha.
Gidip biraz yiyeceğim ben de.
Serpil Hanım, lohusa şerbeti diye bir şey var.
Ama lohusa turşusu diye bir şey duymadım.
Badire Hanımcığım bakın, adı üstünde, lohusa şerbeti.
Hani bir hafta, bilemediniz iki hafta ikram edilir.
Oysa uzmanlar diyor ki en az iki sene emzirmek lazım.
Siz hiç iki sene ikram edilen lohusa şerbeti duydunuz mu?
Serpil Hanım tatlı yemesi lazım.
Bakın, bu getirdiğim şerbeti...
...bu revaniyi yiyecek. Bakın bakalım, sütü nasıl artıyormuş?
Ee Badire anneciğim, daha nasılsınız, neler var, neler yok?
Tuzlu yemesi lazım efendim.
Serpil Hanım, tatlı yemesi lazım.
Tuzlu.
Tatlı canım.
Tuzlu.
Tatlı.
Tuzlu dedim Badire Hanım.
Tatlı dedim Serpil Hanım.
Tamam, tamam, ben hem tuzlu yiyeceğim...
...hem tatlı yiyeceğim.
Böylece süt işini de garantiye almış olurum ha, ne dersiniz?
Tuzlu.
Tatlı.
Ohh.
Haydi bakalım be, şeytan be.
(Mahmut) Ohoo dü beş.
Bir, iki, üç, dört.
Ee bir oyun olur.
İki, iki olduk herhalde.
Ee hadi bakalım.
Ya Mahmut Bey, ne iyi ettiniz de geldiniz, özlemişiz sizi ya.
Ne demişler? Yenilen pehlivan, güreşe doymazmış.
Ee sen de tavlada yenildikçe oynamak istiyorsun.
Gören de sizi yenilmez armada zanneder yani.
Birazdan ak pul, kara pul ortaya çıkar, bakarız şimdi.
Oo yalnız bak, yenildikçe öyle zar gelmiyor melmiyor diye mızmızlanmak yok yani.
Bizde hiçbir mazeret başarıya engel değildir, Mahmut Bey.
Çünkü biz Trabzon Sporluyuz.
Kemal Beyciğim ya, hiç kimse mükemmel değildir zaten.
(Telefon zili sesi)
Yahu, bu müsaade ederseniz telefon çalıyor. İşten arıyorlar, bir bakayım ben.
Ben sizi meşgul etmedim, değil mi?
Yok canım, olur mu öyle şey?
Hee, alo.
He.
Getirdiler mi?
Yahu niye oraya bırakıyorlar onu ya?
Tamam, tamam, tamam, neyse tamam, ben hallederim, hallederim, tamam.
Ne oldu, hayırdır?
Ya bana bir paket gelecekti de.
Yanlışlıkla onu Üsküdar'a götürmüşler. Ben şimdi Şükrü'yü gönderir, aldırırım.
Aa ne gerek var göndermene ya. Nurhan bankadan çıktıktan sonra gider, alır.
He doğru diyorsun da, ya uşağa zahmet olmasın?
Olur mu öyle şey canım? Kemal Beyciğim ya, rica ederim.
Sizin için bir iş yapmak, onun için gururdur ya.
Ben bir Nurhan'ı arayayım. Hadi sen başla.
(Mahmut) Haydi bakalım.
Pencüse, severler güzeli gencüse.
İyi başladın ha.
(Telefon zili sesi)
Kim arıyor?
Ah.
Efendim babacığım.
Ee evet.
Tabii canım, ne demek, ne demek? Tabii alırım, tabii alırım.
Sizin için önemli bir paket.
Tamam, alınması lazım. Gayet iyi anladım.
Tamam babacığım, ben şey telefonu alabilir miyim? Bir saniye.
(Müzik)
Vay, vay, vay.
Paraya bak be.
Ne yapıyoruz abi?
Birini gönderip parayı aldıracaklar.
-Kim alacak? -Bilmiyorum. Babanın bir adamıymış.
(Telefon zili sesi)
Dur bakayım, biri arıyor.
Aa iyi günler. Merhabalar efendim, ben...
...şey için aramıştım.
Babamın sizde bir paketi varmış.
Evet, bekliyoruz.
Şey adresi alabilir miyim acaba?
Tamam, yazın bir kenara.
Hemen, bir saniye.
Bir saniye yazıyorum.
Fıstıklı Mahallesi.
Fıstıklı Mahallesi.
Ceylan Caddesi.
Ceylan Caddesi.
Evet.
Numara...
Numara on beş.
Tamam. Kat kaç?
Ha kime sorarsanız gösterirler, tamam, peki, tamam efendim.
Tamam, tamam. Şey ben trafiğe takılmamak için erken çıkacağım.
Yarım saate de orada olurum inşallah.
Peki, çok teşekkür ederim. Kolay gelsin. Sağ olun.
Erken aramadı mı abi?
Bilmiyorum, "Trafiğe takılmamak için erken çıkacağım" dedi.
Galiba polise yakalanmamak için erken geliyor.
Telefonda şifreli konuştu.
Neyse, şu paketi verelim de kurtulalım, gitsin.
(Şükrü) Hadi bakalım atın. Offf.
Aaa gene okey attım.
Tesadüfe bak ya.
Ya Şükrü abi, hile mi yapıyorsun ya?
Oğlum, sen benim eşimsin. Manyak mısın nesin ya?
Allah Allah.
(Şükrü) Benim bir rapor vermem lazım.
Mehmet ya, ben bu Sarp'a şaşıyorum ya.
(Şükrü) Hem Rüyam Hanım bundan şüpheleniyor.
Tutmuş bana diyor ki "Rüyam Hanım'ı kıllandıracak laflar söyle" diyor bana ya.
Olacak iş değil yani.
Senin aklın ermez Şükrü abi öyle işlere.
Ya senin aklın ermez, diyene bak, Allah aşkına.
Oğlum, ben senin gibi fotosentezle yaşamıyorum.
Buzağı yemi, Allah Allah.
Beni tutma da şimdi rapor vermem lazım.
Heh. Alo, Rüyam Hanım.
Hıh, ne oldu Şükrü Efendi?
Ee efendim, şu anda çok değişik olaylar oluyor vallahi.
Erkenden efendim iş yerinden çıktı. Şu anda bir alışveriş merkezinde.
Ne diyorsun sen ya?
Efendim merak etmeyin, ensesindeyim.
Tabii, tabii efendim, ensesindeyim, hiçbir şey yapamaz.
Her şeyi kaydediyorum aklıma.
Tamam Şükrü Efendi.
Bak dikkatli ol, sakın gözden kaçırayım deme.
Ağırlığınca bahşiş vereceğim sana, merak etme, tamam mı?
Efendim, kusura bakmayın ama teknik takipte üstüme yoktur Rüyam Hanım.
Tamam, hadi göreyim seni Şükrü Efendi.
Hee Şükrü Efendi, şu an ne yapıyor peki?
Şu anda birisiyle konuşuyor. Tanıdık biri değil ama.
Ne? Kadın mı yoksa?
Yok, yok. Bay, bay.
Adamla konuşuyor yani.
Ohhh! Tamam Şükrü Efendi.
Efendim, siz hiç merak etmeyin.
Tabii, tabii. Hemen huzurunuza çıkınca her şeyi bir bir anlatacağım efendim.
Hadi Şükrü Efendi, göreyim seni.
Sakın gözden kaçırayım deme, tamam mı?
Efendim merak etmeyin. Elimden ne uçan, ne de kaçan kurtulur.
Her şeyi hafızama tek tek işliyorum. Gelince hepsini sunacağım efendim size.
Tamam. Hadi bays!
Hadi ya, parti çok zayıf gidiyor.
İki tost daha yapsana bana, sucuklu.
-Yiyen var mı? -(Mehmet) Ben de istiyorum abi.
İki tane daha. Siz?
Kaybedeceklerini anladılar ya... At zarı.
Üçün ikisi.
Yemin ediyorum, yalan söylerken çarpılacaksın.
O Picasso'nun resimlerindeki adamlar gibi olacaksın yakında ya.
Oğlum, boş ver, boş ver.
Oynamana bak sen.
Bak sana okey verdim, biliyor musun?
-Bu da benim mi? -Hehe, senin.
Sana da gösterme verdim.
Kendime bir şey almadım vallahi.
Hadi devam, hadi devam.
(Mehmet) Bu benim mi?
Senin tabii oğlum, biraz takip et taşlarını ya!
Okeyini ters çevir, atma adama he.
Sen de göstertmeyi yaz istersen.
Verdim çünkü, iyi biliyorum.
Sende iki tane siyah beşli var.
Hadi bakalım, ne yapacaksan onları?
Yavrum, ye tuzluyu da sütün artsın.
Anneciğim yeterince yedim, lütfen.
Aç, aç ağzını çocuğum.
Bu özel geldi, özel revani.
Aç çocuğum, aç, ye tatlıyı, hadi.
Badire anneciğim, çok teşekkür ederim ama yeterince yedim söylediğim gibi.
Hem bakın tabaklarınızdakiler bitmek üzere zaten, hadi, ne olur, ben doydum.
A aa! Evet, senin biraz daha tatlı yemen lazım.
Ben gideyim de biraz ekleyeyim şu tabağa.
Ben biraz da turşu getireyim bari.
Siz zahmet etmeyin. Ne de olsa burada misafir sayılırsınız.
Serpil Hanımcığım olur mu öyle şey?
Ben bu evin yabancısı mıyım?
Şey... A aa!
Uff!
Ha Meryem abla, Meryem abla gel, gel, gel.
-Ne oldu kızım? -Beni kurtarman lazım, ne olur!
Ne oldu kızım?
Ya Meryem abla, annem ve Badire anne beni hem ruhen hem bedenen çatlatacaklar.
Allah Allah, niye ki? İkisi de seni böyle gözü gibi sakınır kızım.
-Meryem abla. -Hı?
Sütüm az diye biri tatlıyı, biri tuzluyu ağzıma dayayıp duruyor.
Hee. Bak şimdi bu konuda benim de biraz hatam var, yok değil.
Ya ben Serpil Hanım'a dedim ki bol bol tuzlu ve soğanlı yerse, sütü çoğalır dedim.
Ama Badire Hanım'a hiçbir şey demedim, bu konuyla hiçbir alakam yok, haberin olsun.
Ama Badire annenin de durumu farklı değil, senin de haberin olsun.
Ya o da tatlı ne bulursa geliyor ağzıma tıkıştırıp duruyor ya!
Ya ayrıca Ramin Bey böyle bir şey söylemedi.
Ne tatlı, ne tuzlu yiyeceksin diye, hiç öyle bir şey hatırlamıyorum ben.
Doğru. Bak, demedi.
Eheheh ben bundan nasıl kurtulacağımızı biliyorum.
-Aaa nasıl olacak o iş? -Çok basit, telefonunu ver.
-Burada. -Ver, ver telefonunu.
Bana güven, gerisini merak etme sen.
Ne yapıyorsun?
Ya dur, böyle açılıyor, değil mi?
Hah şifre... şifren yok.
Aha, heh telefon rehberi.
Şimdi...
...kişiler.
Buraya mı yazıyoruz?
(Kapı vurulma sesi)
Baksana bir kapıya.
İyi günler.
Efendim, beni babam gönderdi. Bir emanet varmış da onu almaya geldim.
Hoş geldiniz, buyurun.
Teşekkür ederim.
Ya şey mümkünse ben hemen alıp gideyim. Babam merak etmesin.
Etmez arkadaşım, etmez. Merak etme sen.
Mallar yerine ulaşmış mı? Baba ne diyor bu konuda?
Mal, mallar mı? Gitmiştir mallar, gitmiştir. Babam çünkü iş konusunda çok hassastır.
Asla hata yapmaz.
Hatta hata yapanlardan da hiç hoşlanmaz.
O dediğiniz mallar kesin yerine ulaşmıştır, rahat olun siz.
Umarım dediğin gibidir.
Babaya selam söyle.
Söylerim, tabii ki söylerim.
Bir şey merak ediyorum, paket bu mu?
Evet, bu.
Tek başına bu paketle gezmek de iyi cesaret yani.
Hay Allah Allah, babam bana çok güvenir, siz merak etmeyin ya.
Yani siz ne duydunuz bilmiyorum, yani bir iki ufak aksilik yaşadım.
Başıma aksilikler geldi, o kadar ama bunlar herkesin başına gelebilecek şeyler.
Neyse.
-Oldu, tamam. -Çok teşekkür ederim.
Sana kolay gelsin.
Çok teşekkürler, teşekkürler.
Görüşmek üzere, sağ olun.
(Müzik)
-Annenler ne zaman geliyordu Burhan? -Vallahi bir iki saate gelirler ya.
Hadi o zaman acele edelim, hadi, hadi yaa.
Filiz neredeymiş Ceyda?
Hakancığım görüyorsun işte, arıyorum. Yok, açmıyor.
E bir daha ara o zaman Ceyda!
Tamam Hakancığım, arıyorum.
Allah Allah ya, her dakikanın, her saniyenin bizim için altın gibi değeri var.
Filiz ortada yok yaa!
Yani tamam, yapacak bir şey yok, açmıyor işte.
Ya biz hazırlığı yapalım, bitirelim.
Ondan sonra Filiz geldiği zaman da çekeceğiz.
İyi, hadi, hadi, hadi.
-Getir hazırsa. -Hadi ayağını aç, şunu yap, bir şey yap ya.
Oğlum, sen bunları...
Gel Şükrü Efendi.
Ayy! Ay çatlayacağım, anlat hemen.
Rüyam Hanım, söylemeye dilim varmıyor amma...
Lütfen dilin varsın Şükrü Efendi, dilinin varması için ne gerekiyorsa yaparım.
Hangi aracı istiyorsa dilin, tutarım. Sen yeter ki konuş.
Sarp Bey bir işler çeviriyor efendim.
Ne gibi?
İşin mahiyetini bilsem, şu iş derim.
Şu anda sadece iş çeviriyor dedim, dikkat ederseniz efendim.
Vallahi bugün inanmazsınız aç susuz böyle dolaşa dolaşa mahvoldum efendim.
Geberdim, öldüm yani.
Zaten bir iş çevirdiğini biliyordum Şükrü Efendi.
Sadece bir iş çevirmiyor Rüyam Hanım.
Bence çok gizli işler çeviriyor.
İnanın bugün, yani taksiyle dolaşa dolaşa anam ağladı efendim.
Yani verdiğim parayla adam emekli oldu, şu anda şatoda dinleniyor taksici.
Anladım, anladım Şükrü Efendi, bir dakika dur.
Bak şimdi.
Al bakayım... şu...
...bu daha önce konuştuğumuz üç yüz.
Hı hı.
Bu da... diğer işler için.
Tamam mı?
Neyin peşinde olduğunu öğrenene kadar sakın peşini bırakma, tamam mı?
Emredersiniz Rüyam Hanım, emredersiniz.
Al, bu da bir peşin daha.
-Çok teşekkür ederim. -Tamam.
E niye hâlâ daha duruyorsun ya Şükrü Efendi?
-Dünyanın parasını aldın, koşsana! -Koşuyorum efendim.
Ayy!
Demek bir değil, bir sürü işin peşindesin ha?
-Merhabalar. -Nurhan hoş geldin.
Babacığım buyurun, paketiniz.
Nedir bu Nurhan?
İşte bilmiyorum babacığım işte, çantanız, bana al dediniz ya.
Paket varmış. Aldım, geldim işte.
Eee de evladım ben memleketten deli balı istemiştim Ayder Yaylası'ndan.
Ne bileyim babacığım, belki içindedir.
Balı niye çantaya koyup göndersinler?
Ya öyle söyleme Kemal Bey ya! Bu bal çok kıymetli bir bal.
Benim duyduğuma göre kuyumcularda falan satılıyormuş.
E doğru söylüyorsunuz, öyledir, değerlidir de...
...hiç memleketten böyle çanta içinde gelmemişti.
Vallahi babacığım ben bilmiyorum. Bana bu çantayı verdiler, ben de aldım geldim.
Uy!
Ne oldu Kemal Bey, bal dökülmüş mü?
Ooo!
Senin bal bayağı kıymetliymiş, nakde dönüşmüş.
-Ulan Nurhan, nedir bu? -Ne, nedir babacığım?
Yok artık!
(Kapı vurulma sesi)
Tevfik kapıya baksana.
Buyurun.
Kolay gelsin.
Babanın paketini almaya geldim.
Ne paketi kardeşim?
Şaka mı yapıyorsunuz?
Ne demek, ne paketi?
Malları gönderdik, parayı alacağız.
Dalga mı geçiyorsunuz?
Sen bizimle dalga mı geçiyorsun kardeşim?
Sizden biri geldi, parayı aldı.
Parayı almaya gelecek tek kişi bendim.
Biri sizi oltaya getirmiş.
Ya parayı verin ya da mal yerine gitmez.
O herifte bir tuhaflık olduğundan huylanmıştım.
Nereden bulacağız bu adamı?
Telefon numarası görünüyordu, ara senin şu telefon şirketindeki arkadaşını...
...yerini bulsun bize bildirsin.
Size iki saat veriyorum.
İki saat içinde parayı verdiniz verdiniz, yoksa anlaşma bozulur.
Merak etme. O herifi de parayı da bulup size getireceğim.
Cık.
Ya ben kafama göre bir şey yapmadım ya!
Bir dakika baba. Al işte, kanıtı var, sizin bana verdiğiniz numara.
Ben bu numarayı aradım, adresi aldım. Gittim adrese, bana bu çantayı verdiler.
İşte numara burada, buyurun.
Heh, bak, gördün mü? Ya yanlış yazmışsın evladım.
Ben sana yetmiş altı dedim, al, sen yetmiş dokuz yazmışsın.
Ama yok artık ya!
Normaldir efendim.
Bela paratoneri gene belayı kendi üzerine çekmiş, belli oluyor efendim.
Ya Şükrü Efendi, yapmayın Allah aşkınıza ya.
Ya bu herkesin başına gelebilecek küçük bir aksilik.
Tabii, tabii. Bir çanta dolusu parayla eve gelemeyeceğini tahmin etmem lazımdı.
Küçük bir yanlış anlaşılma işte, tamam aaa!
Tabii ki yanlış anlaşılma, kesinlikle yanlışlıkla olmuş.
Yoksa sen bu kadar parayla bu eve nasıl geleceksin, imkansız yani.
Ya tamam Şükrü, tamam, bırakın gevezeliği.
Şimdi bu yanlışlığı anladıkları zaman bu çantanın sahipleri çok kızacaklar yani.
Tamam, panik yok. Ben parayı geri götürüyorum o zaman.
Sen zahmet etme, ben götürürüm.
Ya olur mu öyle şey canım, ben götürürüm.
Nurhancığım lütfen, vallahi ben götüreyim.
Ya Kemal Bey, yani bu kadar parayı böyle elden transfer etmek doğru bir şey mi?
Değil.
Yani legal para olsa böyle bankadan transfer ederlerdi.
Yani.
Bu hiç normal bir şey değil yani.
E peki ne yapacağız baba?
Efendim ben her türlü belaya göğüs gererim, ben götürebilir miyim lütfen?
Ya Şükrü bir dur, bir sus da yaa, dur bir yaa!
İyice bir düşünelim şimdi ne yapacağımızı.
Bak, burayı zaten esli oynayacaksınız.
Sizleri dost bildim, dostlarımı yanımda görmek istedim.
Tamam. Zaten halledersin sen onu sevgilim, o kolay ya.
Tamam, tamam.
Tamam mı Hakan o iş?
Ya Filiz nerede kaldı? Arasanıza bir daha ya, Allah Allah!
Tamam, bir daha arayayım.
Ara, ara.
(Kapı açılma sesi)
Kapat.
Oo gençler, ne yapıyorsunuz burada bakayım, toplanmışsınız da?
Hiç, vallahi bir şey yapmıyoruz. Bir yemek yiyelim de çıkalım demiştik biz de.
-Hadi, hatta çıkalım biz ha? -Çıkalım.
Siz benim gözlerime bakın bakayım, yutacak göz var mı bende?
Anan da yok hazır, burada seti kurdunuz, film çekiyorsunuz değil mi, toplanıp da.
Fatma teyze ya, bunu çekmemiz lazım gerçekten.
Bak, bunu çekemezsek sınıfı geçemeyeceğiz ya!
Ya evet Fatma teyzeciğim, lütfen engel olmayın bize, ne olur ya!
Tamam, tamam, bak bir şartım var, onu kabul ederseniz söylemem, söz.
Tamam da şartınız nedir ki?
Bu dizi de beni de oynatacaksınız.
Yok artık, daha neler?
Yok canım.
Şşş hemen ananı ararım şimdi, arayayım mı?
Fatma teyzeciğim ama senaryoda benim dışımda kadın rolü yok ki oynanacak.
Evet Fatma teyze, yok.
Canım benim senden neyim eksik? Fazlam var, eksiğim yok.
Angelina Jolie gibi kadınım.
Gencim, güzelim, hem senden daha yetenekliyim.
Burhan.
Şey bir dakika şimdi, Fatma teyze şöyle...
Ananı arattırma beni!
Ya tamam, tamam, hadi sen git, bir makyaj falan yap.
Öyle yapalım bari, ne yapalım, oynasın yani.
Ha dur makyaj yapacağız ama önce benim kurallarım var, onları söyleyeyim sana.
Ben Türkan Şoray kanunlarını uygularım.
Öpüşmem, bir.
Karavanım olacak, iki.
Özel asistanım olacak, üç.
Ayrıca on iki bölüm paramı da peşin alırım ona göre, peşin.
Vallahi bana bir şey oluyor, vallahi bayılacağım, tut beni.
Dur hayatım, gel. Fatma teyzeciğim, şaka yapıyorsunuz herhalde değil mi?
Şaka şaka, şaka yapıyorum.
Hadi hazırlanın, çekelim bir an önce.
Hıh ben makyaja alayım sizi, buyurun.
Hadi kızım, hadi süsle beni. Yürü, yürü.
Gel hadi.
Ya işe bak ya!
Ne yapacağız?
Dur bari ben buna bir rol yazayım.
-Şişman bir kadın... -Oğlum, şişman falan yazma yaa aaa!
Kadın alınacak, oynamayacak sonra.
Nasıl bir kadın, şişman bir kadın işte, sağdan girer.
Ulan çantayı geri götürmeye bir ikna edemedim ya!
Vallahi o çanta benim emekli ikramiyem olurdu ha!
Ahh ahh!
Eee ne var ne yok Şükrü?
Sana söylediklerimi Rüyam'a ilettin mi?
Efendim ilettim, o küçük iş. Esas büyük iş var.
Büyük mü? Nasıl büyük işi ya?
Efendim siz bahşişi vermeden şu kadarını söyleyeyim, Nurhan Bey para dolu bir çantayla buraya geldi.
Nurhan, eve para dolu çantayla mı geldi?
Nurhan eve iş mi getirdi? Yani Nurhan'da ne gezer ki o kadar para?
Efendim, haberin ana başlığını söyledim.
Şimdi çok merak ediyorum, bir atasözü vardır biliyorsunuz, para parayı çeker diyor.
Bakalım çekecek mi?
Ne saçmalıyorsun sen Şükrü?
Şey diyorum efendim, para parayı çeker ya...
...konu da Nurhan'ın getirdiği para dolu çanta ya...
...bakalım para parayı çekecek mi? Onu göreceğiz diyorum.
Üff tamam Şükrü, tamam yaa!
Off! Bazen hakikaten çekilmez oluyorsun ha!
Tamam al, al şunu da konuş bakalım.
Vallahi atasözü doğru çıktı. Para parayı çekti ha.
Şükrü, bırak şimdi böyle atasözü, deyimler sözlüğü gibi konuşmayı.
Anlat bakalım, neymiş bu para dolu çanta, nedir bu?
Efendim kimse bilmiyor, herkes onu bulmaya çalışıyor içeride.
İçeride onu mu araştırıyor?
Yani şimdi herkes içeride ve ben buradayım, öyle mi?
Niye tutuyorsun beni Şükrü? Benim şu anda içeride olmam lazım.
Doğru söylüyorsun, koş Sarp! Yürüsene Sarp, koşsana Sarp!
Koşuyorum Şükrü.
Ne diyorsun sen Şükrü?
O laf benim lafım.
Koş Şükrü, durma Şükrü!
Koş Şükrü!
Koş Sarp!
(Müzik)
Telefonun sinyali buradan mı geliyormuş?
Evet abi.
Telefonun sahibi Nurhan Süleymanoğlu diye bir adammış.
O zaman gidip bir ziyaret edelim bakalım.
Baba! Baba!
Baba!
Baba, gene Nurhan bir buçuk porsiyon belayla gelmiş.
Yavaş yavaş.
Ayıp oluyor, ayıp oluyor ama Sarp, bir anlamadan, bilmeden, dinlemeden aaa!
Yani aslında hiç de fena bir şanssızlık değil yani.
Bir çanta dolusu parayla gelmiş.
Ha baba bir de sen başla. Baba yapma, Allah aşkına ya!
Kemal babama memleketten bal gelmiş.
Ben de balı alayım derken yanlışlıkla bir çanta dolusu para alıp gelmişim.
Haa ballı adamsın vesselam.
Ya Kemal Bey, acaba polise mi haber versek?
Yok yok, olmaz.
Şimdi bu kadar parayla dolaşan adamlar öyle normal tekin adamlar değildir.
Başımıza bir iş açmayalım sonra.
(Serpil) Kemal'im!.. Kemal'im!
Dur bir, Serpil çağırıyor. Şşş bana bakın, kadınlara bir şey söylemeyin, tamam mı?
Ee boşuna böyle telaş edip kafa karıştırırlar.
Ben şimdi onu halledip geliyorum.
Siz de kimseye bir şey söylemeyin, kapatın, çantayı kapatın.
Tamam.
Kapasana oğlum.
Doğru söyledin.
Şunu nereye... şu aşağıya bırakayım.
-Yok yok, dursun orada, dursun. -Niye?
Dikkat çekersin, evrak çantan senin, bankadan canım.
Ama hiç görmedi ki böyle bir evrak çantamı.
Ben çantasız gidiyorum. Benim çantam bu değil, aşağı koyalım.
Eve iş getirmişsin.
Sarp ben eve iş getirmem.
Allah aşkına şunu aşağı...
Baba ya, büyüksün, bir şey söylesene.
Oturdun orada, oturmuşsun hiçbir şey konuşmuyorsun.
Ya ben ne karışayım ya sizin işinize ya, ikiniz bir şeyi düzeltemediniz ya!
Tamam, beni dinleyin Allah aşkına, aşağıda dursun, ne olur kardeşim.
Gözünü seveyim, hadi Sarp, hadi.
Tamam canım. Hadi paşacığım, hadi.
Şimdi şunu ortaya alalım, dikkat çekmesin.
Hiçbir şey olmamış gibi davranalım, rahat davranalım, rahat.
Selamünaleyküm, kolay gelsin.
Aleykümselam, buyurun.
Nurhan Süleymanoğlu ile görüşecektik.
Kendisi içeride, kim geldi diyeyim?
Biz arkadaşıyız.
Ne? Askerlik arkadaşı mı? İsminiz misminiz yok mu?
Sen çağırsana şunu kardeşim.
Bak, babanın uşağı yok, tamam mı?
Burada soruları ben sorarım, tamam mı?
Burası Kemal Bey'in villası, ben de onun kahyasıyım.
Burası öyle her gelenin gireceği bir yer değil haa!
Tamam mı?
Arkadaşım, biz Nurhan Bey'le görüşeceğiz!
Bak, Nurhan'la iyi anlaşamayabilirim ama sonuçta bu evin bir elemanı.
Öyle her gelen buraya giremez, tamam mı?
Almayayım ayağımın altına ulan!
Çok konuşma da Nurhan'ı buraya çağır.
Şaka yaa, şaka yaptım.
Ben çok şakacı bir adamım, biliyor musun?
Hemen çağırayım, geleyim. İadeli taahhütlü çağırıp geliyorum.
Hop, geçti Bor'un pazarı, sür eşeği Niğde'ye.
Ara telefonunu, çağır gelsin.
Bir gıkın çıkmasın, bu senin son gıkın olur!
-Duydun mu beni? -Başüstüne efendim, hemen çağırayım.
Şöyle hemen şey yapayım, ben gene...
Hop! Ara gelsin.
Tamam.
Hadi, hadi ara çabuk.
Arıyorum efendim.
Alo.
Tamam.
(Telefon zili sesi)
Bu kim şimdi ya?
Şükrü Efendi arıyor.
Allah Allah, efendim Şükrü Efendi.
Alo... Nurhan Bey.
Gelsene, sana bir sürprizim var.
Ne? Geleyim mi?
Niye geliyorum Şükrü Efendi?
Sürpriz mi?
Ya Şükrü Efendi ne sürprizi ya?
Burada bir çanta dolusu para var. Bundan büyük sürpriz mi olur?
Gelemem. Kapatıyorum, hadi.
Allah Allah!
(Sarp) Ne oluyor Nurhan?
Ya ne bileyim ya, bahçeye çağırıyor, gel, bir tane sürprizim var sana diyor.
Anlamadım ki neyin peşinde ya.
Şurada, şu çantaya çözüm bulmaya çalışıyorum, başım belada.
Gidemem abiciğim, uğraşamam onun şakalarıyla falan ya.
Tamam, tamam, sen dert etme kendine.
Ben şimdi gider bakarım neymiş bunun, gene ne zevzeklik peşinde, ben hallederim.
Sağ ol, sağ ol paşam ya.
İyi, iyi. Hadi ben bir koşu bakayım, geleyim ya.
Ya bu Sarp'ın hani bazı hareketleri, bazı lafları gıcık ama...
...bazen de çok iyi çocuk oluyor ya.
Bak, senin için nasıl uğraşıyor?
Vallahi doğru söylüyorsun baba, ama vallahi hâlâ çözemedim ben bu adamı.
Neyse şimdi arkasından konuşmayalım, dedikodu oluyor yaa.
İnsan, insan işte, insan.
Eşref saati de oluyor, eşek saati de oluyor, çok affedersin.
Estağfurullah canım.
Çantada ne kadar para var, sen anlarsın yaa.
Vallahi baba, ben sana bir şey söyleyeyim mi, yani beş altı milyondan aşağı değildir.
Beş milyon? Hadi yaa.
-Rahat! -Ooo!
Ben hiç öyle bir parayı bir arada görmedim yaa.
Kurban olayım abi, şu silahı öyle bastırma, moraracak vallahi!
Yengene, yani Meryem'e sonra nasıl anlatırım, nasıl izah ederim ya?
Yapma gözünü seveyim, yapma yaa!
Ulan konuşma, ulan! Nerede bu Nurhan?
Efendim, gördünüz, çağırdım. Her an gelebilir.
Vallahi Nurhan'ı bu kadar istekle bekleyeceğim hiç aklıma gelmezdi.
Efendim, onu geldiği zaman alın, beni bırakın, oldu mu?
Yani o kadar size yalakalık, yardım ettim falan, bunları unutmazsınız, değil mi efendim?
Kes ulan, kes!
Ulan sen ne geveze, ne tuhaf bir adammışsın ulan!
Tamam efendim, konuşmayacağım.
Fermuarı kapatıyorum, tamam mı?
Yani konuşanın ağzına sıçan girsin, aha mmm!
(Müzik)
Ne oluyor Şükrü ya?
Nurhan'ı çağırıyorsun, Nurhan'ı çağırıyorsun durmadan!
Kim bu adamlar?
Fermuarı açabilir miyim efendim?
Hani ulan Nurhan? Nurhan bu mu?
Ne oluyor ya Şükrü?
Bak, sana peşin peşin söyleyeyim, benden bahşiş mahşiş koparamazsın ha.
Anladın mı? Çabuk söyle.
Efendim, bu beyefendiler Nurhan'ı arıyorlar.
Nurhan'ı mı arıyor? E o zaman niye sürpriz var diyorsun bana?
Efendim bu arkadaşlar çaktırma demişlerdi de, o yüzden.
Bunlar kim ya? Kimsiniz kardeşim siz?
Kimsiniz ya, kimsiniz?
Kimsiniz?
Ulan asıl sen kimsin? Bize Nurhan lazım, sen değil!
Ooo bu ne yaa, bu ne yaa?
Şükrü?
Neye benziyor?
Sen yine ne haltlar karıştırdın Şükrü?
Ben bir şey karıştırmadım efendim.
Arkadaşlar, beyefendiler Nurhan'ı arıyorlar.
O Nurhan buraya gelecek ulan, duydunuz mu?
Duyduk, duyduk. Vallahi hiç bu kadar kulaklarım duymamıştı.
Yani bir yarasanın kulakları kadar hassasım şu anda.
(Sarp) O Nurhan buraya gelecek, duyduk.
Ya o Nurhan buraya gelecek ya da siz tahtalı köyü boylarsınız, hep birlikte!
Vay vay vay vay!
Bu parayla neler yapılır yaa?
Doğru diyorsun baba ama boş ver, bırak yaa.
Parayla satın alınan mutluluk...
...daha fazla para karşısında mutsuzluğa bile dönüşebilir.
Dikkat etmek lazım.
Vallahi doğru söylüyorsun ya.
Yani biraz züğürt avuntusu olacak ama...
...benim yaşıma gelince anlarsın, en önemli zenginlik, sağlık!
Ya babacığım yapmayın, niye avuntu olsun yaa?
Allah Allah!
Boşuna mı koskoca cihan imparatoru bile...
...” Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” demiş, ha?
Allah Allah, sağlığım olmayınca ne eyleyeyim o kadar parayı?
Ne işe yarar?
(Telefon zili sesi)
Affedersin baba.
-Bu sefer de Sarp arıyor. -Ha?
Efendim Sarp.
Ne?
Garaja mı geleyim?
Ne oldu?
Gelince mi söyleyeceksin?
Sarp?
İyi, tamam, tamam, geliyorum, tamam.
Ne oldu oğlum?
Ne bileyim, Sarp aradı, garaja gel hemen diyor ya.
Yani bir şeyler dönüyor ama dur bakalım yaa.
Bana bak, kötü bir şey olmuş olmasın?
Yok baba ya, kötü bir şey olsa bir şifre bir şey söyler, uyarırlardı herhalde beni.
Merak etme, bir şey yoktur.
Bana bak, telefonda herhangi bir şifre falan verip uyandırmaya kalktıysan aklını alırım senin!
Yok be abiciğim, ne şifresi, siz de kulaklarınızla duydunuz.
Ayrıca kendi girmiş belaya, kendi ayaklasın pirincin taşını.
Zaten ben de kurtulmak istiyorum ondan.
Saf yaa, vallahi saf!
İçi para dolu çanta buluyorsun kardeşim, git, sakla bir yere yaa.
Niye getiriyorsun buraya?
O çanta paralar sizin değil mi efendim?
Bravo Şükrü, gerçekten bravo, yani Einstein'dan sonra IQ testinde ikinci çıkarsın.
Bravo! Bu nedir yaa?
Hahaha!
Çok teşekkür ederim, iltifat ediyorsunuz efendim.
Saçma saçma konuşma Şükrü. Herhalde para dolu çantayı istiyorlar.
Kesin gürültüyü ulan! Ne biçim adamlarsınız siz?
Nerede bu Nurhan denilen herif?
Aha, çok şükür geliyor.
Nurhan geldi, Nurhan!
Nurhan, Nurhan, Nurhan!
Ha ne oldu Sarp, Şükrü Efendi?
A aa!
Abiler hoş geldiniz yaa.
-Siz? -Evet, biz.
Evet, evet, Nurhan, bu beyler seni arıyorlar.
Aa hoş geldiniz yaa şey, çanta için geldiniz, değil mi?
Vallahi senin bu kavrama gücün Junior'da yok.
O kadar iyisin yani!
Çanta nerede?
İşte çanta yaa, şükürler olsun ya.
Olacak iş değil, bak babam, Anzer Yaylası'ndan deli bal gelecekti...
...balları almak için beni göndermişti.
O çanta, o çanta işte, olacak iş değil yaa.
Gevezeliği bırak, para çantası nerede?
Niye bağırıyorsun abi?
Yanlışlık oldu işte, artı bir de çok komik bir şey oldu, olacak iş değil yaa.
Şimdi babam bana bir tane telefon numarası verdi, ben babamın bir tane akrabasını arayacağım...
...ama onu arayacağıma gitmişim, sizi aramışım.
Eheh!
Sen ne anlatıyorsun ya Nurhan?
Saçma saçma, yaptığın saçmalıkları anlatacağına çantayı versene.
Çanta nerede?
Çanta, çanta nerede, çanta nerede olacak, evde yaa.
Vallahi biz de çantayı ne yapacağımıza karar vermeye çalışıyorduk.
Çok iyi oldu.
Biz ne yapılması gerektiğine karar verdik.
Çantayı bu beylere veriyoruz.
Efendim, götüreyim vereyim dedim de bunlar vermediler bana.
Nurhan, bakın beyler, bizim bu olayla bir ilgimiz yok.
Nurhan söylesene!
Ya sessiz olun!
O çanta hemen buraya gelecek!
Tamam, bir dakika, şimdi dur, tamam, çanta sizin.
Ama içindeki para, temiz bir para mı?
Ben onu merak ediyorum şu anda.
Hahaha!
Sana ne Nurhan ya, sana ne?
Ne demek sana ne yaa?
Ya ben kirli bir işin içinde olmak istemem abiciğim.
Nurhan, sus, adamlar seni taca atabilir, daha anlamıyor musun yaa?
Ya arkadaşlar siz niye anlamıyorsunuz, ya kirli bir paraysa, ya kirli bir iş için kullanılacaksa?
Yaa olur mu öyle şey Nurhan?
Baksana beyefendilere, pırıl pırıl insanlar, pırlanta gibiler maşallah.
Hele beyefendi, hele beyefendi...
Hoyt! Hoyt!
Ne geveze adammışsınız ulan siz?
Sen de al şunu.
Hemen o çanta buraya gelecek yoksa bu herifi temizlerim!
Nurhan, çabuk getir şu çantayı, çabuk getir!
Ben getireyim, ben getireyim.
Tamam sen getir, çabuk gel.
Hemen efendim, emredersiniz!
Koş Şükrü, koş Şükrü.
İki dakikan var.
İki dakika içinde gelmezsen bu herifin kafasına sıkarım.
Emredersiniz, hemen geliyorum efendim.
Koş Şükrü, koş Şükrü.
Hadi Şükrü.
Şimdi bakın, güzel abilerim, yanlış anlaşılma gibi olmasın ama izin verirseniz bir şey açıklamak istiyorum.
Ben bankacıyım öncelikle.
Ee bu tür meblağdaki bir parayı, bu kadar çok parayı transfer etmenin...
...daha kanuni ve daha uygun yolları var.
Ve bunları ben biliyorum ve açık olarak da size yardım edebilirim, yardımcı olabilirim.
Açık çek.
Bu hâlâ konuşuyor yaa, hâlâ konuşuyor!
Sen hâlâ konuşuyor musun yaa, hâlâ konuşuyor musun?
Bir sus Nurhan, bir sus Nurhan!
Ya acaba biz Nurhan'la yer mi değiştirsek?
Çanta, çanta, çanta!
Ya ne çantası ya, burada çanta işte.
İzninizle çantayı almam lazım efendim.
Ne yapıyorsun Şükrü, nereye gidiyorsun ya?
Efendim, lütfen bırakın, bunu biraz gezdirip getireceğim.
Olur mu öyle şey canım? Kemal Bey gelsin, ne olacağına karar versin.
Efendim vaktimiz yok. Herkesin iyiliği için bu çantayı almam lazım.
Ya bir dakika Şükrü Efendi, bu kadar para dolu çantayı oğlum istese vermem.
Nurhan'a verilmez zaten. Alır parayı, kim bilir ne yapar?
-Ver diyorum. -Olmaz, bırak Şükrü Efendi!
Ya bıraksana şunu yaa!
Kemal Bey buyurun.
Hah Kemal Bey versin.
Aaa!
Aldı gitti çantayı yaa.
Ya Kemal Bey! Kemal Bey!
Ben ne diyeceğim?
Bravo sana Nurhan!
Tebrik ediyorum, birazdan senin yüzünden öleceğim.
Yaa Allah Allah Sarp, sakin ol!
Biz yanlış bir şey yapmadık abiciğim.
Biz yanlış bir şey yapmadık, yanlış yapan sensin.
(Sarp) Bütün belaların altından sen çıkıyorsun yaa!
Bu ne idüğü belirsiz adamları sen getirdin buraya.
(Adam) Ne idüğü belirsiz mi?
Yani yanlış anlamayın canım.
Ne idüğü belirsiz derken yani o anlamda söylemek istemedim.
Yoksa sizin kim bilir ne kadar köklü bir aile geçmişiniz vardır.
Bakın beyler, açık net konuşuyorum...
...bu yaptığınız, yani adam kaçırma ve tehdit çok büyük bir suçtur.
Hadi yaa!
Biz bunu bilmiyorduk.
E o zaman dönelim biz bu yoldan, bırakalım, serbest bırakalım bu adamları, öyle mi?
Vallahi doğru. Yani zararın neresinden dönerseniz kardır.
Sen ne biçim adamsın yaa!
Son yirmi saniye. Yirmi saniye içinde o çanta buraya gelecek!
Gelmezse patlatırım!
Bak, bakın beyler, büyük bir yanlış yapıyorsunuz.
Yani Şükrü'yü göndermekle çok büyük bir hata yaptınız.
Şükrü o kadar para için değil bizi, dünyayı satar yaa!
Getirdim, getirdim çantayı.
-Helal olsun sana Şükrü Efendi! -Getirdim.
Umarım demin söylediklerin için utanmışsındır.
Bak, geldi işte.
Buyurun.
-Şükrü. -Hıh?
Sen paralarla geldin.
Gelmesem sizi vuracaklardı. Kıyabilir miyim ben size yaa?
Vallahi Şükrü senin gibi karaktersizden böyle bir davranış beklemezdim.
Aşk olsun efendim.
Ben alnımın teriyle, alnımın akıyla yalakalık yapıp paramı kazanırım.
Harama hiç el uzatmam efendim.
Kesin konuşmayı!
Bak bakalım, paralar tamam mı?
Tamam abi.
Bakın, bundan sonra sizi var ya yöremde civarımda görmek istemiyorum.
Eğer bir daha karşılaşırsak bu sefer affetmem, gebertirim.
Bize niye söylüyorsunuz efendim, Nurhan'a söyleyin.
Bütün belaların altından çıkan o.
Sarp, ayıp oluyor ama haa!
Ayıp mı?
(Polis sireni)
Ne oluyor ulan?
Aha vallahi geldi, vallahi geliyorlar ha!
Aha polis!
Kımıldamayın, polis!
Teslim olun!
Alın şunları.
Alın bakayım şunları alın, alın.
Alın bunları, alın bunları yaa, öyle kolay değil işte.
Öyle kolay değil!
Sap döner kervan döner, gün gelir hesap döner!
Komiserim, çok teşekkür ederiz, sağ olun, var olun yaa.
Rica ederim efendim, görevimiz.
-İyi günler. -İyi günler.
Oh bee!
(Müzik - Aksiyon)
Vallahi bravo Şükrü, demek polise haber verdin ha.
Yoo, ben vermedim.
Nasıl sen vermedin yaa?
E ben de vermedim.
E peki polise kim haber verdi?
(Müzik)
Allah Allah ben de diyorum ki kim aradı acaba polisi?
Evladım ben aradım ya.
Şimdi ben anladım bu işin içinde bir dalavere olduğunu.
Bak, iyi ki de aramışım, kapıya kadar geldi adamlar ya.
Ya zaten bir kere polisi aramadan, polise danışmadan...
...böyle kendi kafamıza göre hareket etmemek lazım ya.
Zaten çok tehlikeli ya!
Aynen öyle.
Yani biz burada boncuğuma turşu yedirmeye çalışırken...
...siz bahçede ne tatsızlıklar yaşamışsınız.
Ayy iyi ki hatırlattınız Serpil Hanım, ben Biricik'e biraz daha revani getireyim.
O zaman ben de turşu alırım.
A aa!
Oğlum ne yapıyorlar ya?
Hayatım bak, kurtar beni ne olur, yoksa annenle annemi polise vereceğim artık ya.
Ya sabahtan beri bir tanesi tatlı, bir tanesi tuzlu dayayıp duruyor.
Öleceğim yaa!
Ya bir tanem Allah aşkına biraz sakin olur musun?
Ben ne yapayım ya, nereden bileyim?
Sakin ol!
Ne yapıyorsunuz öyle, kendi aranızda konuşuyorsunuz öyle?
Bana bak, Sarp nerededir?
Sarp?
Efendim, silahları görünce bir korktu, bir yerlere pısmıştır ama nereye gitti?
Eheheh!
Yaa Şükrü Efendi yaa, Allah Allah!
-Çok mu korktu? -Çok.
Sarp Bey.
Sarp Bey.
O gitmiştir, villanın dışında bir yerdedir o.
Yaa inanamıyorum hayatım, ben iki dakika önce ölüm tehlikesi atlatayım...
...sen bana hâlâ tavır yapıyorsun yaa!
Yaparım tabii Sarpişkom.
Sen bugün bana nerede olduğunu söyledin?
Neredeydim dedim?
Ofisteydim dedin.
Evet.
Ama ben senin ofiste olmadığını biliyorum.
Nasıl yani?
Bak, bak nasıl şaşırdın?
Şu surata bak, nasıl şaşırdın?
Bugün bütün gün o AVM senin, bu AVM benim dolaşıp durmuşsun.
Sen bunu nereden biliyorsun?
Kuşlar söyledi.
Hay Allah yaa!
Görüyor musun, kesin birisi gördü beni.
Ee bu durumda sana yapacağım sürprizin de hiçbir anlamı kalmadı, görüyor musun?
-Sürpriz mi? -Evet hayatım.
Seninle tanışmamızın yirmi sekizinci ayı şerefine ben bunu almıştım.
Ayy aşkım.
Sen bana sürpriz yapmaya mı çalışıyordun?
Aynen öyle hayatım yaa.
Ya yoksa ben sana hiç yalan söyler miyim?
Ayy! Ayy!
Ayy yani Sarpişkom şu an kendimden o kadar utanıyorum ki!
Yani çok kızıyorum kendime senden şüphelendiğim için.
Böyle kendimi cimcik cimcik yapasım var.
Yapma öyle şeyler canım, ne alakası var ya?
Ben seni o kadar çok seviyorum ki artık sana böyle şeylerden ötürü kızamıyorum bebeğim.
Canım.
Hii!
Ay zevkimi o kadar iyi biliyorsun ki...
Ay dur, şunu çıkaracağım.
Hahay!
Canım benim, canım.
Çok yakıştı parmağına.
Tak bir daha.
Hııı!
Çok güzel.
Ay ne olur, yeter, koyun artık. Yiyemeyeceğim, patlayacağım, uff!
Evet, buyurun Ramin Bey geldi.
Heh.
Selamlar. Nicesiniz?
Aa Ramin Bey muayene çantasını burada unutmuş Biricik.
Ha yaa ya, öyle mi? Hoş geldiniz, buyurun Ramin Bey.
Hoş geldiniz Ramin Beyciğim.
Hoş geldin çocuğum, nasılsın?
Sağ olun, iyiyim, siz nasılsınız?
Ee hanımlar, şimdi hazır doktorumuz gelmişken...
...acaba biz doktorumuza bir danışsak mı, yani Biricik'e ne yedirelim?
Tuzlu mu, tatlı mı, değil mi ama? Hı?
A aa tabii bak, akışına bırakınca akış Ramin Beyciğimi buraya getirdi.
En iyisi ona sormak Badire Hanımcığım.
Eh evet, evet. Soralım Serpil Hanımcığım.
Evet, şimdi Ramin Bey, annem emziren annenin turşu yedirilirse sütünün artacağını...
...Badire annem ise tatlı yedirilirse sütünün artacağını söylüyor.
Acaba hangisi doğrudur?
Biz yanlış bir şey mi yapıyoruz, sizden öğrenelim istedik.
Ohoo! Siz ne yapmışsınız hanımlar?
Ee emziren anneye ne çok tatlı, ne de çok turşu yedirmiyorlar.
Öyle ki anne ancak dengeli gıda almalı, bir de bol bol su içmelidir.
Kalsiyum olmazsa olmaz ama...
...şimdi çok aşırı derecede tuz ve tatlı yedirmek çok yanlış bir şeydir.
Ayy, ne yapmışız biz böyle?
Ayy boncuğum, çok özür dilerim.
Yaa hanımlar hiç üzülmeyin.
Şimdi doktorumuzdan tavsiyemizi aldık.
Biz de bu tavsiyelere göre Biricik'e yemek yediririz artık, değil mi?
Evet.
Meryem ablacığım, çok teşekkür ederim. İyi ki Ramin Bey'i çağırmayı akıl ettin.
Yoksa biz bu işin içinden çıkamayacaktık, kusura bakmayın.
A aa!
Teşekkürler.
Saygılar, sevgiler.
Ohh şükür, rahatladım.
Aman tepemize falan düşmez, değil mi?
Yok yok. Hadi Şükrü Efendi.
(Şükrü) Ne yazıyor? Mustafa'ya sevgilerle.
Bu ne?
Şey ya, oyuncak.
Junior'a mı aldın?
Yok Junior'a almadım ya, bizim Erdem yok mu bankada çalışan...
...o yeğenine almış, bankada unutmuş, ben de yanıma aldım.
Şuradaki, şu işimi bir bitireyim, dönüşte evine bırakacağım Erdem'in.
Sen birden oyuncak deyince Junior'a aldın zannettim, biliyor musun?
Ha yok bu başka ya, bu Erdem'in yeğenine.
Ben alırım, Junior'a da alırım ya.
Zaten bu pilli biliyor musun?
Ben Junior'a şarjlısını alırım, buna pil dayanmaz çünkü.
Tabii canım, böyle adi şeyler alma.
Şimdi benim oğlan, Junior villalarda büyümüş.
Öyle adi, çakma yani oyuncaklarla hayatta oynamaz çocuk benim.
Tamam, ben aldım mesajı Şükrü Efendi, merak etme, en güzelinden alırım.
Hadi, az laf çok iş, hadi.
Kaç kaç vallahi tepemize düşer ha!
Allah Allah yaa!
Şişt dur bir elma. A aa durmuyor ayol!
Dur, hah.
Sen de böyle dur.
Kolay gelsin Meryem Hanım.
Sağ olun.
E şey, alışveriş yapmıştım da ev için biraz.
Bunları şöyle bırakayım mı?
Siz böyle bırakın, bırakın.
İyi de şey, Şükrü size yardımcı olmuyor mu?
Ya ben de anlamadım ki, yardım ediyordu, birden gözden kayboldu, yani ortadan kayboldu.
Tipik Şükrü işte.
Eğer iş varsa, Şükrü bir Ninja'dan bile daha hızlı olarak ortadan kaybolabilir, puff diye.
Cık cık cık!
Tamam, ben hallederim bunları, siz rahat olun.
Meryem, ben çok acıktım, bana yiyecek bir şeyler hazırlayabilir misin?
Hoş geldin Nurhoş bu arada.
Hoş bulduk Rüyam.
Ben size hemen yiyecek bir şeyler hazırlarım.
Hah, aaa ne pişiriyorsun tencerede?
Haa yumurta.
Ayy benim de canım çok yumurta çekti. Ben de yiyebilir miyim?
Yalnız pişirirken bol bol tuzla, tamam mı? Hep benim yumurtam tuzsuz oluyor.
Hee şimdi Rüyam Hanım, yumurtayı siz istediğiniz kadar haşladığınızda tuzlayın...
...onun içine tuz geçmez.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü kabuklu bir şey ya hani o, o yüzden kabuğundan içeri tuz geçmiyor.
O yüzden siz yerken onun kabuklarını soyarken üstüne tuz atmanız lazım.
O da bir fikir tabii.
Aaa... yumurta!
Tabii yaa.
Nasıl aklıma gelmedi bu benim yaa?
Bak, senin de mi yumurtayı tuzlamak aklına gelmemişti soyduktan sonra?
Evet.
Yaa aklıma gelmedi.
Hadi be Nurhan Bey!
Yani ben şimdi Rüyam Hanım'a alıştım tabii artık da, siz de mi yani?
Yok yok, hayır ya, ya bizim Müdür Bey'in sorduğu bir bilmece vardı...
...onun cevabı aklıma gelmemişti, onu diyorum.
Bilmece mi? Ne bilmecesi?
Şimdi bir tane kadın yemek yapıyormuş, tamam mı?
Bunun da üç tane çocuğu varmış.
Büyük çocuk gelmiş, yemeğin içine üç avuç tuz atmış.
Sonra ortanca çocuk gelmiş.
O da yemeğe üç avuç tuz atmış.
Sonra evin küçük kızı gelmiş, o da iki avuç tuz atmış yemeğin içine.
E bu kadar tuz atılmasına rağmen yemek nasıl tuzsuz oluyor?
Bilmece de buydu.
E işte iki avuç attı ya kız çocuk... bilmecenin sırrı orada bence.
Tabii ki değil yaa Rüyam.
Yemeği yapan kadın gibi Meryem Hanım da aynı onun gibi yumurta haşlıyormuş.
Ya ne kadar tuz atarsan at, yemeği hiçbir şekilde etkilemiyor.
Yumurta olunca zaten hiçbir şekilde etkilemiyor.
Cevap yumurta.
Ben bunu nasıl bulamadım?
Olabilir, olabilir. Bazen aklına gelmeyebilir insanın.
-Ben yardım edeyim size. -Yok, ben hallederim, siz rahatınıza bakın.
Bunlar meyve.
Ahahah!
Nereden geldi bu aklına?
Kırk yıl düşünsem...
Bir de konuşacak ama...
Off Allah'ım sana şükürler olsun yaa.
Nereden aklınıza geliyor yaa?
Ahahah!
Oyy!
Ahahah!
Nurhan Bey, Nilgün Hanım geldiler. Sizinle görüşmek istiyorlar.
Nilgün, Nilgün Hanım mı?
Nilgün Hanım kim? Niçin görüşmek istiyormuş?
Vallahi ben de bilmiyorum. GBT'sine bakmadım yani.
Hayatım, kim bu Nilgün Hanım?
Vallahi bilmiyorum ki.
Ay Şükrü Efendi, öyle duracağına çağır da gelsin...
...hepimiz anlayalım kim olduğunu.
He Şükrü, gözlerin soru işareti, suratın öyle şapşal bakacağına, git de çağır!
Emredersiniz efendim.
-Rüyam. -Hı?
Hakikaten kimmiş bu Nilgün ya?
Nereden bileyim aşkım ben yani?
Çağırdığı adam bile bilmiyor sonuçta, ben nereden bileyim?
Nilgün Hanım geldiler efendim.
Nurhan Bey burada.
Şöyle, hafif sollu.
Tamam. Duralım, duralım.
Bir dakika, bir dakika.
Nilgün.
-Sen misin? -Evet Nurhan, benim.
Ahh ne güzel bir sürpriz bu yaa?
Hoş geldin. Nasılsın, ne haber?
Anam, bu paşalar senin mi?
Nurhancığım, kim bu hanım?
Şey, Nilgün... üniversiteden arkadaşım.
(Müzik - Piyano - Gerilim)
Yalnız konuşabilir miyiz Nurhan?
Yalnız mı?
Benim buradaki insanlardan hiçbir gizlim, saklım yoktur.
Bence mutlaka baş başa konuşmamız lazım Nurhan.
Nurhancığım, acaba bir sorun mu var?
Yani yok, ne sorun olabilir ki?
Bence bir sorun var.
Vallahi bence de var.
On yıl falan oldu herhalde görüşmeyeli, değil mi?
Böyle ayakta da kaldınız.
Şöyle geçin, rahat rahat oturun, öyle konuşalım.
Bu çocukların babası olduğunu bu insanların yanında mı konuşmak istiyorsun Nurhan?
Ne?
Anne!
Ben yanlış mı duydum?
Çocukların babası olduğunu mu dedi?
Evet boncuğum, ben de öyle duydum.
Bir dakika, bir dakika hanımefendi.
Şimdi bu uşakların babası Nurhan mı yani?
Evet efendim.
(Müzik - Aksiyon)
Ben bomba diye buna derim.
Vallahi ben de.
İşte çocuklar, babanız. Sarılın.
Baba!
Yok artık!
Nurhan... bunu bana nasıl açıklayacaksın?
Bir dakika, neyi açıklayacağım? Açıklanacak bir şey yok ki ortada.
Ya bir dakika, ya Biricik, Biricik, bir dakika bakar mısın?
(Nurhan) Allah Allah!
(Müzik - Hüzünlü)
-Siz ikiz misiniz? -(Çocuklar) Evet.
Hem de bayağı birbirinden ikiz yaa.
Değil mi?
(Kapı tıklama sesi)
Biricik.
Biricik lütfen açar mısın kapıyı, bak...
...ben şu anda ne olduğunun farkında değilim bir tanem, açar mısın kapıyı?
(Kapı tıklama sesi)
(Biricik ses) Nurhan rica ediyorum git, seni görmek istemiyorum.
Lütfen yalvarıyorum sana şu kapıyı aç bak, benim bu çocuktan haberim yok.
Evet, Nilgün'le üniversitede arkadaştık ama sadece arkadaştık, o kadar.
(Biricik ses) Yaa öyle diyenleri çok gördük biz, sonra neler oluyor, görüyoruz işte!
Aşkım, bak yemin ediyorum ben de ne olduğunu bilmiyorum, bak lütfen bana inan.
Aç şu kapıyı, konuşalım aşkım, Allah'ını seversen, bak insanlar aşağıda bizi...
Biricik aç...
-Anne, babam nerede? -Bahçeye yolladım.
Çok sinirliydi, elinden bir kaza çıkacak diye düşündüm.
Ama haklı anneciğim, yani babam ne yapsın? Nurhan'a bak yaa!
İki tane evladı varmış boyu kadar.
Yani o kıza da yazık.
Bunca yıldır iki tane çocuğu tek başına büyütmüş canım.
Neredeler Şükrü?
Meryem mutfakta bebeleri besliyor.
Ama ben o oyuncaktan anlamalıydım ha.
Oyuncak mı? Ne oyuncağı?
Nurhan'ın arabasının bagajında bir tane oyuncak vardı.
A aa! Nasıl yani?
Mustafa isminde bir çocuk için doğum günü hediyesi vardı.
Ayy ne diyorsun sen Şükrü?
Mustafa mı? Mustafa nedir ya?
E çocuklardan hiçbirinin adı Mustafa değil.
O zaman bir başka çocuğu demek ki.
Ayy Kemal'im duymasın sakın!
Ama anneciğim yani, bu kadar da olmaz ya!
Her limanda bir sevgili, bu nedir ya?
Vallahi bu benim için de sürpriz oldu.
Sürpriz mi oldu?
Yani adamın iki tane çocuğu var, sürpriz olmadı da bu mu sürpriz oldu?
Hayır, o da sürpriz oldu tabii de, bir de üstüne bunu duyunca, bu da sürpriz oldu, manasında.
Anne, bu iş böyle olmaz.
Ben diyorum ki boşansınlar.
Bu ne ya, her liman, her liman.
Vallahi adam kunduz gibi, yedi tane karısı var herhalde.
Ayy Kemal'im duymasın bunu, vallahi küplere biner.
Ayy ne bu laflar canım, boşanma moşanma...
Baksana Serpil Hanım, iki tane burada, bir de Mustafa, üç...
Dördü, beşi bulur o!
Dört var zaten, Mahmut Kemal.
Hee. O da var.
Yaa böyle şey söyleme, sessiz!
(Şükrü) Adını da Mustafa koymuş.
Yok, yok abiciğim, ne söylediysem aşağıya inmeye razı edemedim.
Ay Nurhancığım, akışına bırakmak lazım. Yani hepimiz çok üzüldük.
Ama Biricik daha fazla üzüldü tabii.
Hayır nasıl oldu, hâlâ anlamış değilim ya.
Ya bak, bu arada ciddi ciddi söylüyorum Nilgün benim üniversiteden arkadaşım sadece, tamam mı?
Hee sanatçılar da öyle diyor. Lütfen çekmeyin, sadece arkadaşım.
Biz de paparazzi programlarından falan görüyoruz, izliyoruz işte.
Şükrü Efendi yapma Allah aşkına ya. Nilgün benim arkadaşım sadece.
Neyse ya Nurhancığım, sen kendine bir avukat bul.
-Ne avukatı abiciğim? -Ne avukatı mı?
Ne demek ne avukatı? Boşanma avukatı.
Sarpişkom doğru söylüyor vallahi. Bu ne böyle canım Nurhan?
Her limanda bir çocuk, her limanda bir çocuk.
-Bir de Mustafa var tabii. -Bir dakika dur, Mustafa, ne Mustafa'sı yaa?
Hani şu arabasında oyuncağını sakladığın çocuk.
Sana inanamıyorum Şükrü Efendi ya!
O benim değil.
Bankada bir arkadaş unuttu.
Hatta sana da söyledim ya Şükrü Efendi, buradaki işlerimi halleder halletmez, ona götürecektim.
Verecektim onun hediyesi.
Aman neyse ne yaa! Ha bir eksik, ha bir fazla.
Nasıl olsa boşanacaklar.
Çocuklar, haddinizi aşıyorsunuz galiba biraz!
Allah Allah, ne bu böyle boşanma lafları falan canım!
Annem haklı, ortada bir yanlış anlaşılma var, bir yanlışlık var.
Ortaya çıkacak.
Babam nerede?
Vallahi babamı hiç sorma, babamın gözüne de görünme.
Yani bir çay kaşığı suda boğar seni bulursa!
Ya sen ne sahtekar, ne hilebaz bir adammışsın be!
Yahu yapmayın, bakın, o çocuklar benim olamaz.
Ya Allah'ım böyle bir şey nasıl olur ya?
Hayır, ben Biricik için üzülüyorum, yani Allah saklasın, yani bu şokla sütü kesilir.
Nasıl, sütü mü kesilir?
Gerçekten olabilir mi böyle bir şey annişkocuğum?
Tabii yavrucuğum, yani emziren annenin sakin, stressiz ortamda olması lazım.
Aksi takdirde sütü kesilebilir Allah korusun.
Ayy o zaman ben artık bu şakayı daha fazla uzatmayacağım.
Yani en azından benim kısmımı.
-(Serpil) Şaka mı? -(Sarp) Şaka mı?
(Nurhan) Bir dakika ne şakası ya?
Şey... kamera şakası.
Kamera şakası mı?
Sen ne diyorsun ya Rüyam, ne diyorsun sen ya?
Evet, kamera şakası.
Ben bunu bir programda izledim, aslında her hafta izliyorum.
Ayrıca çok komik, çok eğlenceli bir program yani.
Ben de düşündüm, dedim ki ben kendi kendime de böyle bir şey yapabilirim dedim.
Çok eğleniriz diye düşündüm.
Bilgisayarın da hastasıyım ya, girdim Facebook'a...
...işte Nilgün'ü buldum, Nurhan'ın üniversiteden arkadaşı.
O da benim kafadanmış, tamam, yaparız falan dedi.
Aslında çok komik olacaktı da, neden böyle oldu, hiç anlamadım vallahi.
Ne şakası, ne şakası yaa?
Şaka nedir ya?
Böyle saçma sapan kamera şakası mı olur?
Ayrıca ortada kamera yok.
Ekip yok... hani nerede?
Böyle bir şakanın sonunda o ekip gelir, böyle kucak kucağa sarılınır, kameraya el sallanır.
Saçma sapan bir şey yapmışsın sen, bu şakayı bana yapmışsın.
Nurhan hâlâ bu evde.
Evladım, bu kamera şakası değil, eşek şakası!
Ya annişkocuğum bak izleseydiniz eğer, gerçekten yemin ederim, çok komikti.
Yüzü burada diye söylemiyorum, Nurhan Bey hiçbir zaman böyle bir şey yapmaz...
...dedim mi, demedim mi? Lütfen söyleyin, duysun.
(Nurhan) Bir dakika, bir dakika şimdi...
...hakikaten şaka mı bu?
Hıı.
Kamerasız kamera şakası.
Ama Mustafa'yı bilmiyorum.
Ya ne Mustafa'sı ya?
Deminden beri anlatmaya çalışıyorum, bankada Erdem var arkadaşım, onun yeğeni Mustafa.
Birazdan da hediyesini götüreceğim, görürsünüz.
O problem değil ki.
Üniversiteden arkadaşım Nilgün ve onun çocukları sorun.
Aferin sana ya, vallahi aferin ya!
-Ya vallahi eğleniriz diye... -Ya Rüyam, rica ediyorum bak!
(Nurhan) Biricik, Biricik!
(Müzik - Gitar)
Suçsuz yere yaa, cık!
Görüyorsun yaptığını.
Ben gidip açıklasam?
Ay şakaya bak!
Hayatım...
...çok özür dilerim.
Rüyam'ın böyle bir şaka yapacağı aklımın ucundan geçmezdi.
Yani bir yandan da Rüyam'dan da her türlü saçmalık beklenir ya, neyse.
Boş ver, hiç önemli değil ya.
Ya ben de şaşırdım.
Ama şunu bilmeni isterim...
...dünyadaki tüm kadınlar bir yana... sen diğer yana aşkım.
Sen benim her şeyimsin ya.
Sen de benim her şeyimsin hayatım.
Ya onun için bu kadar üzüldüm ya.
Ben seni çok seviyorum.
Ben de seni çok seviyorum.
"Zengin Kız, Fakir Oğlan"
"Her devrin hikayesi"
"Gönül ferman dinlemez ki"
"Aşk çilesi bitmez ki"
"Zengin Kız, Fakir Oğlan"
"Her devrin hikayesi"
"Gönül ferman dinlemez ki"
"Aşksız dünya dönmez ki."