Tip:
Highlight text to annotate it
X
Bu video, Çernobil felaketinin temizleme çalışmaları sırasında hayatını kaydebenler,aileleri, ailelerimiz ve tüm S.T.A.L.K.E.R fanları için yapılmıştır.
26 Nisan, 1986.
Herşeyi kaybettiğimiz gün.
Gece yarısı, Çernobil nükleer santrali 4. Reaktörde bir patlama oldu,
31 kişi o anda öldü, zamanla bu sayı bir milyonu buldu.
Bio-robot olarak adlandırılan çalışanlar hayatları pahasına çalıştılar
Hepsi gönüllü olarak felaketin sonuçlarını en aza indirmeye çalıştılar.
Ölümcül yıkıntıyı gömmek için,
Hepsi cesurca savaştılar.
Güneşin doğuşuyla öleceklerini bile bile.
Radyoaktif bulutlar komşu ülkelere kadar uzandı,
Sarcophagus adı verilen koca bir tabutu andıran metal binayı yaptılar.
Ordu, Çernobilden yaklaşık 135.000 kişiyi tahliye etti
Pripyat,
ve çevresinde.
Evlerimiz ordu tarafından karantinaya alınan bölgedeydi,
Herşeyimizi aldılar, geçmişimizi
geleceğimizi,
ve hayallerimizi.
Temmuz, 2006.
Santalden emisyonlar gelmeye başladı,
ve Sarcophagus çöktü.
20 kişilik bir bilim ekibi gönderildi.
Sacede ikisi hayatta kaldı,
Döndüklerinde akıllarını kaçırmış bir şekilde tuhaf hikayeler anlatıyorlardı.
Sonları intihar oldu.
Ordu 2006'da bölgeyi kapattı,
Ve Zone böyle oluştu..
Gizemli hikayeler ve mucizevi şeyler anlatılmaya başlandı.
Fiziğin tüm kurallarını inkar eden bölgeler olduğu söyleniyordu,
ve korkunç yaratıkların olduğu hayalet şehirler.
Üstün özellikleri olduğu söylenen,
Artifact'ler oluşmaya başladı.
Kara borsacılar ve devletin gizli ajanları
Artifact'ler için yüksek paralar ödüyorlardı.
Kendilerine STALKER diyen insanlar,
Artifact aramak için bölgeye girdiler.
Zone'daki büyük macera
Ordunun tüm engellerini aştılar
Ordu sessiz ve gizli bir savaş başlattı.
Ve ordu Cordon'a kadar geri çekildi, çünkü Zone'un merkezine gitmek imkansızdı.
Tehlikelerle dolu yolları aşamadılar.
Stalker'lar hergün bölgeye hü*** ediyorlardı,
Ve Ukrayna hükümeti kontrolü kaybetti .
Adım Alexey Savchuk.
1980'de Pripyat'da doğdum.
Kazadan sonra Kiev'de bulunan toplama kampında birkaç ay kaldık,
Daha sonra ailem Amerika'ya taşındı.
Ukrayna'dan çok uzaklarda yaşamamıza rağmen,
Köklerimiz burada kaldı.
20 yıl geçmesine rağmen evimizin özlemi dinmedi
Erkek kardeşim eve dönmek istiyordu,
Bölgeye girebileceğini umut ederek.
ve başardı Zone'a girdi ama geri dönmedi.
Zone'a gidişinden iki sene sonra,
Onun neler hissetiğini anlamaya başladım.
Kardeşimi bulabilme umuduyla Ukrayna'ya gittim,
Gidişimin sebebi sadece onu bulmak değildi,
Zone'un beni çağırdığını hissediyordum.
KUZEY UKRAYNA'DA BİR YER, 2012
Karantina bölgesine girebilmek için,
Kendilerine MERC diyen bir grupla anlaştım.
Yüksek bir miktar karşılığında kabul ettiler ancak bir şartları vardı:
Yolculuk sırasında gözlerim bağlı olacaktı.
Yaklaştığımızı hissediyorum!
Nasıl anladın?
Kokusundan, çocukken buralardan çok geçtim.
Boşversene?!
Peki bu kokuyu tanıdın mı?
Hayır.
Ölü taşıyan kamyonlar,
Senin gibi çaylaklar,
Bu kamyonlarla geri giderler.
Harika...
¡Zone'a hoşgeldin!
Türkçe Çeviri by NeCcko İyi seyirler...
Birkaç saatlik yolculuktan sonra hedefimize geldik,
Ve ödeme yapmam gerekiyordu.
Gidebilirsin.
Iş bitti paramızı ver.
30 bin, anlaştığımız gibi.
Tamamdır.
Şimdi ne var?
Buyur Zone'un haritası,
PDA'na yükleyeceğim daha fazlasını bekleme.
Kardeşimi nerede bulabilirim?
Biz buraya para için geliriz, aile için değil.
Yeni gelenlerin hepsi Wolf'a gider,
Sen de aynısını yap Wolf'la konuş.
Wolf'un koordinatlarını PDA'na gönderdim.
Gidebilirsin.
Hey çaylak!
İyi avlanmalar.
CORDON'UN 30 KİLOMETRE GÜNEYİ
¡DUR!
¡Çabuk, yürü!
¡Dur!
¡Pis Bandit dur yoksa ateş edeceğiz!
¡Ateş edeceğiz dedim!
¡Dur orada!
Ne yapacağız bunu?
Lanet olsun... Bandit değilmiş!
Orada neler oldu çok zor hatırlıyorum,
Bir ara rehine olarak alındığımı düşündüm,
Herşey çok farklı oldu.
Neyseki Wolf'a ulaşmak çok zamanımı almadı.
Beni küçük ve terkedilmiş bir köye götürdüler.
Silahlı askerlerin arasında kolayca farkediliyordum.
Soğuk bir geceydi ve duyabildiğim tek ses gitar sesiydi.
Söyle bakalım yeni çocuk adın ne?
Alexey.
Buralarda yenisin ha?
Senin Zone lakabında yoktur şimdi!
Sanırım yok... Buraya daha bu sabah geldim.
Yaşananlar için özür dilerim,
Kıyafetlerin Bandit kıyafetine benziyor kaçmayada çalışınca,
Seni Bandit sandılar.
Ne konuşuyorsunuz bakalım?
Organize olamamış bir grup çakaldan...
Pekala, Üniforma yakıştı ha!
Boşver...
Sonra seni diğerleriyle tanıştıracağım.
İlk gün hayatta kalmayı başaran adamın şerefine!
Şimdi... söyle bakalım seni rahatsız eden nedir.
Düşündüğümün aksine Zone çok kalabalık bir yermiş.
Burası savaş meydanıydı.
Wolf burada savaş içinde olan gruplardan bahsetti.
Ben ve bu köyde yaşayan herkes Loner yani yalnızlar olarak biliniyordu.
Loner'lar hiçbir gruba dahil değildi,
Hepsi kendi istedikleri gibi yaşıyorlardı.
Her ne kadar kimseyle dost veya düşman olmasalarda,
Merc'ler ve Bandit'ler rahat bırakmıyorlardı.
Bu gruplar para için herşeyi yapıyorlardı ve yakaladıklarından herşeylerini alıyorlardı.
Bu yüzden bana saldırmışlardı beni Bandit sanmışlar.
Duty ve Freedom grupları sürekli bir savaş içindeydiler.
Duty sıfır tölerans mantığıyla çalışıyordu.
ve Zone'u yok etmek istiyorlardı,
Freedom grubu biraz daha liberaldi ve Loner'lara karşı iyiydiler.
Ve Monolithlerden bahsetti, bu gruba herkes düşmandı ve onlarda herkese.
Tuhaf ve kendilerini Zone'a adamış bir grup, Zone'un merkezinde yaşıyorlardı.
Onlar hakkında o da fazla birşey söyleyemiyordu.
Sadece çok dikkat etmem gerektiğini söyledi.
Tüm grupların kendilerine ait bölgeleri vardı,
WOlf bana Zone'da görünmeyen bir bariyer olduğunu söyledi.
Stalker'ların Zone'un merkezine gitmesini engelleyen beyin eritici bir bariyer.
Kimsenin bilmediği ve gidenlerin geri gelmediği bir yer.
Zone'un merkezine gitmek imkansızdı.
Wolf bana demir vida verdi,
ve bana bu küçücük şeyin hayatımı kurtarabileceğini söyledi.
Dediğinden birşey anlamadım, zaten anlayamayacak kadar yoğundum.
Dinlen biraz, sana karşı cömert olacağım.
Yarın sana kardeşini bulmana yardım edecek birini bulacağım.
Uyan!
Uyan Stalker! Neredeyse öğlen oldu!
- Oh, senmisin... - Bak, Sana iyi haberlerim var çaylak.
Bana iyilik borcu olan eski bir dostum var onunla görüştüm,
Seni bekliyor, beni takip et.
Teşekkürler.
Wolf beni Seeker'la tanıştırdı,
kendisi usta bir iz sürücüydü, kardeşimi bulmama yardım edecekti.
Tek bir şartı vardı, yolda bulacağımız tüm artifact'leri ona verecektim.
Ben hiç artifact görmedim,
Bu işi sadece artifact için yapacağına göre
buna değecek bir şey olmalıydı.
Gel.
Freedom üssüne doğru yola çıktık.
Burada kardeşimi bulabileceğimi düşünüyordu.
İyi avlar Stalker.
Zone izin verirse!
Oraya gidebilmek için "Dark Valley" denen bir yerden geçtik,
Seeker'a güvenmiştim, herşey güzel gidiyordu.
Bu taraftan, dikkat et burası çok tehlikeli bir yer.
Şşş! Şuna bak!
Bu nedir böyle?!
Sorun çıkmayacak, güven bana.
Anladım, koru beni.
Ne olursa olsun, sakın ateş etme.
Git şimdi!
Uzun zaman önce ölmüş.
Cesedin çürümesi lazım ama daha çürümemiş...
Doğru.
Bu işaretler...
Kurşun deliği yok... Darbeyle veya zehirle ölmüş.
Ceset Çürümemiş...
Çünkü içinde kan yok...
Bloodsucker'lar!
O da nedir?!
Bak, yaşamak istiyorsan sessiz ol ve beni takip et.
Sakın ateş etme!
Radyasyonlu bölge...
Şu tarafa git ben seni yakalarım.
Koş!
Seeker!
Yardım et!
Kafayı mı yedin?! Beni yem olarak kullandın!
Tek yol buydu!
Ölebilirdim dostum, özrünü kendine sakla!
Dinle çaylak, senin götünü kurtardım!
İnan bana başka yollarda vardı!
Neyse vaktimiz yok, hemen gitmeliyiz!
Bunu sonra konuşuruz...
Şuradan bi gidelim!
Çek elini sayko!
Seeker'ın mutasyona uğramış yaratıkların olduğunu bilmesi işimize yaradı.
Beni yem olarak kullanığı için,
Seeker bulduğumuz artifact'i bana verdi.
Adı "Jellyfish'di", radyasyonu vücuttan atmaya yarıyordu.
İnanılmaz gibi ama doğru.
Her zamanki gibi boktan bir gün, içki yok.
Herkesden işini düzgün yapmasını beklerim.
Aksi halde canınıza okurum.
Sadece uyarıyorum!
Bugün dünden bile kötü!
Bugün birçok kelle gidecek.
Zone'u hiç böyle düşünmemiştim, herşey farklıydı.
Çok ıssızdı.
Freedom üssü iyi korunuyordu,
Her an savaşa hazırlardı.
Girişe geldiğimizde nöbetçilerin bakışlarındaki gerginliği gördüm,
Sanki her an birşey olacakmış gibi.
Çaylak orada kalsın!
Sakin ol yoldaş, sadece kardeşini arıyor.
Seninle mi?
Herif temiz, ajan değil.
Az kalsın Freedom üssüne giremiyordum.
Eğer Seeker'ı tanımasalardı beni içeri almazlardı.
Ne oldu?
Duty ile savaş içindeler.
Seni Duty ajanı sandı, benimle güvendesin.
Seeker artifact'i satmak zorunda kaldı.
Böylece bana yeni ekipmanlar alacaktı.
Artifact ne kadar?
Sen de ne kadar var?
22 bin.
Dostum cinmiyim ben! Bakalım birşeyler yapabilir miyim.
Hepsini ver.
Hepsi mi?! Olmaz!
Hadi ama! İşe yaramaz, zaten ölüsün.
Sence bu mermileri durdurabilir mi?
Elimde artifact ve para olmasına rağmen
yetmeyecekti.
Seeker'a iyilik borcu olan bir tüccarla pazarlığa oturdu.
Seeker çaylakların genellikle artifact avına çıktıklarını söyledi,
böylece onları satıp hem günü kurtarıyorlar hemde ekipmanlar alıyorlardı,
ama buna vaktim yoktu.
Ormandayken, Zone'da her dakikanın önemli olduğunu anladım.
Pazalık baya zorlu geçiyordu ama sonunda anlaştılar.
Bu arada, bende Freedom database'inden Zone ile ilgili harita ve bilgileri indiriyordum
Freedom Loner'lara karşı dostça davranıyordu, şanslıydım,
bizimle bilgi paylaşıyorlardı.
Ben beklerken o da Tüccarla pazarlık yapıyordu ve bir sonraki durağımız için bilgi almaya çalışıyordu.
Bir grup stalker ateşli bir şekilde tartışıyorlardı.
Zone'un merkezi hakkında konuşuyorlardı.
Ben de dinlemeye başladım.
... Neler duydun anlatsana.
Kafayı yemişler... Zone'un merkezine gidemezler.
Kimse gidemez!
Açgözlülük güçlü bir duygu.
Dilek taşının gerçek olduğunu sanıyorlar.
Çok saçma!
Peki ya gerçekse...
Denemeye değmez miydi?!
Ne dilersen dile!
- Belki yok öyle birşey! - Ama hadi varsa...
Bir saniyede çok zengin olabilirsin! Bu cehennemden uzakta!
- Tabi! - Belki ölümsüzlük... Kim bilebilir ki?!
Tabi!
Ne yapıyorsun?
Anlamadım?
Boşver, al bakalım silahını.
Seeker bana "Sunrise" suiti almıştı. Bu suitle radyasyonlu bölgelerden rahatça geçebilecektim,
ve yeni silahlar.
Dark Valley'deyken,
Sadece bir mont ve tabancayla yapamayacağımı biliyordum.
Seeker yerel Freedom lideri Skinflint'ten bilgide almıştı.
Kardeşimin nerede olabileceğine dair.
Bir Stalker'dan yardım sinyali geliyor.
Yolumuzun birkaç kilometre kuzeyinde.
Oraya gidelim.
Rostok'a doğru gittik,
Freedom'un yeni üssünü bulmaya,
Eski ordu depolarının oraya.
ROSTOK, VAHŞİ BÖLGE
Civarda Stalker'lar var.
Dikkatli ol.
Dikkatli ol.
¡Hadi, hadi, hadi!
¡Bekle!
4 kişiler, bir tane de sniper.
Planın ne?
Düşünüyorum.
Şimdi plan şu:
Sen sağdan git, bende pozisyon alacağım.
Tamam.
Siper alır almaz el bombasını at,
Beraber onları gebertiriz.
Sniper'ı ben indireceğim, OK?
Anladım.
Şimdi git, geberdiklerinde bana işaret ver.
Sakın bu işi batırma Alexey yoksa ikimizde ölürüz.
El bombası!!!
Hadi, yürü!
Siperin arkasına!
Temiz!
Tamamdır!
İyi işti...
İyi misin?!
İyiyim, sadece vuruldum.
- Sadece vuruldum mu...?! - Şimdi anlarsın,
Bu artifact'in adı "Mika".
Bu artifact kanamaları birkaç dakika içinde durdurur.
Hadi gidelim, burası tehlikeli.
Doğru, kuzeye doğru gidelim.
Çabuk, Merc'ler gelmeden gidelim.
Zorlu ve uzun bir yolculuktan sonra, Freedom'un yeni üssüne geldik.
Dark Valley'in kuzeyinde eski askeri depolarının içindeydi.
Seeker her zamankinden daha sağlıklıydı.
Mika artifact'i tüm yaralarını iyileştirmişti.
Şimdi o artifacti neden bu kadar sahiplendiğini anladım.
Freedom'ların lideri Lucash'la görüştük.
Bize birkaç asi Freedom askerinde bahsetti.
Zone'un merkezine doğru yola çıkmışlar,
belki kardeşim onların içinde olabilirmiş,
tabi bu sadece bir varsayımdı.
Arkalarından birkaç Stalker göndermiş, ama hiçbiri dönmemiş.
Zone'un merkezine yaklaştıkça gelen sinyala doğru devam ediyorduk.
RED FOREST'IN DOĞUSU
Ters birşeyler var.
Acayip sinyaller?
Evet.
Hassktr... Hayır!
Ne oldu?
Ne olacak...
Emisyon...
Ne emisyonu?
Gökyüzüne bak!
Çabuk bir sığınak bulmalıyız!
Niçin? Fırtınadan kurtulmak için mi?
Birazdan görürsün, yürü!
Nereye?!
Koş!
Buradan!
Nereden?!
Yürü!
Bacağım !
Hadi ama, kalk ayağa!
Bekle!
Bekle!
Ne var?!
Vidayı ver!
- Bak... - Bu ne?
Anomali.
Adımlarımı takip et!
Seeker!
Alexey!
Yardım et!
Dayan!
Ne oluyor?!
Güvendeyiz...
Ucuz atlattık...
Dikkatli ol.
SOS SİNYALİNİN GELDİĞİ YER
Freedom gözcüsü.
Sanırım geç kaldık, Sence bir Bloodsucker'mı yaptı bunu?
Zannetmiyorum, burada Bloodsucker olmaz.
Kontrol edelim.
Bekle! Güvenli olup olmadığını bilmiyoruz.
Sen git! Ben seni korurum.
Tamam
Tuzak!
Yere yat!
Ateş et Alexey!
Koru beni Seeker!
Hepsi geberdi, cesedi kontrol et!
Dikkat!
Lanet olası Monolith'ler!
Kardeşimle ilgili birşey var mı?
Buna ne dersin?
Seeker Lukash'ın gönderdiği ajanların PDA'sında kardeşimin fotoğrafını buldu.
Çekilme tarihi çok yakın, hayatta olma ihtimali yüksek.
Burası Monolith bölgesi, Rehin alınmış veya ölmüş olabilir. Acele edelim.
Ölen ajanın PDA'sındaki koordinatlar,
bir buluşma yeriydi, bizde oraya doğru gittik.
Arayışımız bitmek üzereydi.
Monolith bölgesinin içlerine doğru gittik.
Freedom ekibinin bulunduğu koordinatlar,
Birkaç kilometre güneyi gösteriyordu,
Aramaya başladık.
RED FOREST'DA BİR YER
Dur!
Sakın arkanı dönme!
Sorunun ne senin?
Sakın arkanı dönme...
Buraya kadar...
Neden bahsediyorsun sen? Sorunun ne?
Sana dilek taşı ile ilgili söylemediğim birşey var.
Rivayetlere göre dilek taşı sadece bir dileğe cevap verir.
Doğru olup olmadığını bilmiyorum ama riske atamam.
Bekle, böyle olması gerekmiyor...
Dizlerinin üstüne çök!
İndir silahını Seeker...
Dizlerinin üstüne dedim!
Silahı indir Seeker!
Dostum bunu yapmana gerek yok!
Anlamıyorsun...
Dilek taşının canı cehenneme
Kes sesini! Dileğimi kardeşini bulmak için harcayamam!
Düşünsene...
Taşıyabildiğim kadar Artifact! Tek dileğim bu!
İstediğini dile!
Evet! Sen de beni sırtımdan vur hemen değil mi?
Kafayı yemişsin!
Hayır! Çok zengin olur ve bu cehennemden kurtulurum!
Gitmeme izin ver!
Vereceğim!
Tabi sırtında bir kurşunla!
Yapma Seeker!
Bunu yapmana gerek yok!
Ne olduğunu anlamadım.
Tek bildiğim Seeker beni öldürmeye çalışırken kendisi öldü.
Ondan bana kalan tek şey Seeker'ın Artifact'i.
Şans eseri kurtulmuştum.
Şimdi olacaklara hazırlıklı olmalıyım.
Kardeşimin olabileceği koordinatlara çok yakınım,
Hazır olmalıyım,
Burası düşman bölgesi.
Oraya gitmeden önce, Zone'un mucizelerle dolu bir yer olduğuna inanıyordum,
Gizemli ve seçkin bir yer.
Eğer Zone'u anlatmam gerekirse,
Tıpkı bir insan gibi diyebilirim.
Zone'un kendine has bir hayatı var.
Bazen sinirli,
Bazen barışcıl.
Bazen nazik,
Bazen de hırçın.
Zone hayat veriyor.
ve hayat alıyor.
Zone aynı benim gibi...
...diğer Stalker'lar gibi.
Kaçmasına izin vermeyin!
Kaçırmayın!
Kendi kardeşimi öldüreceğim hiç aklıma gelmezdi.
Şimdi tek isteğim dilek taşına ulaşmak.
Şimdi tek umudum o,
yapabileceğim tek şey bu.
Dilek taşını bulmalıyım.
Kardeşim dilek taşına giden güvenli bir yol bulmuş,
ve PDA'sına işaretlemişti.
Bende Sarcophagus'a doğru gittim.
Seeker bana ihanet ettikten sonra,
Sarcophagus'a gitmek çok daha zor oldu.
Monolith'lere yakalanmadan gitmek kolay değil.
Burada beni çeken birşeyler var.
ÇERNOBİL NÜKLEER SANTRALİ
Acımayın!
Ne istiyorsan...
Bana gel...
Dilediğin herşey gerçekleşecek...
Bana gel...
Bana gel!
Hakettiğini alacaksın!
Sadece bir kişi ödüllendirilecek!
Acıların sona eriyor insanoğlu...
Bana gel!
Zamanı geldi!
Dileğini görebiliyorum...
Ne dilersen dile gerçekleşecek!
Dileğim...
Kardeşimin...
Tekrar yaşaması.
Bekle!
Neredeyim ben?!
- Ne yapıyorsun? - Konuşuyorum.
Kiminle?
Buraya kadar, daha fazla gidemezsin...
Yapma!
Anlamıyorsun, beyin eritici beynini eritecek!
Yürü!
Bunu yapmana gerek yok!
Yapıyorum!
Anlamıyorsun, ikimizde öleceğiz!
Yalan!
Gidersen ölürsün!
Bu sefer sen.
Neredeyim?!
Ah başım!
Kaçmalıyım...