Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Meriç Gençay - mericg@yahoo.com
İnsanlarla olan ilişkilerimizde,
temelde onların karakterini ve
davranışlarını tartışır ve değerlendiririz.
İşte bu yüzden,
bu sözde ilişkilerin tümünden kendimi geri çektim.
Bu benim yaşlılık günlerimi daha da yalnız kıldı.
Hayatım çalışmakla geçti ve buna müteşekkirim.
(Hayatım)Ekmek ve tereyağı için yorulmadan çalışmakla başladı
ve bilim aşkıyla sona erdi.
Lund'da yaşayan, aynı zamanda doktor olan bir oğlum var.
Uzun yıllardır evli. Çocukları yok.
Annem hala yaşıyor ve yaşına rağmen oldukça hareketli.
Karım Karin, uzun yıllar önce öldü.
Akşam yemeği hazır Profesör Borg.
Teşekkür ederim.
İyi bir hizmetçiye sahip olduğum için şanslıyım.
Sanırım, zaman zaman kendim ve çevremdekiler için uğraşan,
yaşlı bir titiz olduğumu da
eklemeliyim.
Adım Isak Borg,
ve 78 yaşındayım.
Yarın Lund Katedrali'nde bir fahri derece alacağım.
YABAN ÇİLEKLERİ
1 Haziran gününün erken saatlerinde,
garip ve rahatsız edici bir rüya gördüm.
Sabah yürüyüşüm esnasında,
yolumu harap evlerle dolu...
sokaklar arasında kaybediyordum.
Hasta mısınız?
Bayan Agda, lütfen kahvaltı hazırlayın. Arabayı alıyorum.
Lütfen Profesör! Lütfen yatağa dönün ve size 9'da kahve getireceğim,
ve planladığımız gibi 10'da çıkacağız.
Oh iyi, kahvaltı etmeden çıkacağım.
Peki bavulunuzu kim hazırlayacak?
- Kendim yapacağım. - Peki ya ben?
Arabayla gelebilirsin ya da uçabilirsin. Sana nasıl uyarsa.
Sizin fahri derece almanızı heyecanla bekliyordum.
Ve her şeyi gayet iyi ayarlamıştık,
ve siz şimdi arabayı alıyorsunuz.
Tören 5'e kadar başlamayacak.
Eğer hemen ayrılırsam, törenden önce 14 saatim var.
Her şeyi mahvedeceksiniz!
Peki ya sizi Malmo Havaalanı'nda bekleyen oğlunuz ne olacak?
Bir açıklama düşünebilirsin.
Eğer arabayı alırsanız, ben gelmiyorum.
Dinleyin Miss Agda!
Arabayı alın ve hayatımın en mükemmel gününü mahvedin.
Biz evli değiliz, Miss Agda.
Bunun için her gece Tanrı'ya teşekkür ediyorum.
74 yıldır sağduyuma göre hareket ediyorum, beni yarı yolda bırakmayacaktır.
Bu son sözünüz mü?
Evet.
Ama kendime, kendisine 40 yıldır sadakatle hizmet edenleri hiç düşünmeyen...
bencil ve huysuz yaşlı adamlar hakkında birçok şey söylemeliyim.
Sizin patronluğunuzda...
bu kadar dayanmam mucize.
Sadece söyleyin ve yarın ayrılırım.
Yine de ben arabayı alıyorum, ve siz canınız nasıl istersen öyle yapın.
Ben yeterince büyüdüm ve sizden emir almaya ihtiyacım yok.
Hiç kimse sizin gibi bavul hazırlayamaz, Miss Agda.
Gerçekten mi?
Yaşlı muşmula surat.
Size birkaç yumurta haşlayayım mı?
Evet, lütfen. Eğer bu kadar kibar olacaksanız.
Fakülte beni fahri salak yapmalıydı.
Yaşlı kızı bir hediyeyle sakinleştireceğim.
Kırgın insanlardan nefret ederim.
Hayatımda bir sineği bile incitmedim, Miss Agda'yı idare edeceğiz.
Tost?
Hayır, kendinizi benim için zahmete sokmayın.
Neye sinirlendiniz?
Bir bardak istemez misiniz?
Günaydın Isak amca.
Neden gelinim bu saatte kalkmış?
Siz Agda teyzeyle kavga ederken kim uyuyabilir ki?
Kavga değildi.
Hayır, pek sayılmaz.
Lund'a arabayla mı gideceksin?
Evet.
Seninle gelebilir miyim?
Eve mi gidiyorsun?
Evet, eve gitmek istiyorum.
Eve, Evald'a mı?
Sebebini sormak zorunda değilsin.
Eğer param olsaydı trenle giderdim.
Tabii ki benimle gelebilirsin.
10 dakika içinde hazır olacağım.
Aman tanrım!
Lütfen sigara içme. Sigara dumanına dayanamıyorum.
Unutmuşum.
Kadınlara sigara içmeyi yasaklayan bir yasa olmalı.
Güzel hava.
Evet öyle ama bunaltıcı.
- Sanırım bir fırtına kopacak. - Bence de.
Hayır, puro versen tamam.
Puro, canlandırıcı ve rahatlatıcı. Erkekler için bir keyif.
Peki kadınların keyif aldıkları şeyler neymiş?
Ağlamak, doğurmak ve komşuları hakkında dedikodu yapmak.
Gerçekten kaç yaşındasın Isak amca?
Neden soruyorsun?
Sebebi yok.Neden?
Neden sorduğunu biliyorum.
Oh güzel.
Numara yapma.Benden hoşlanmıyorsun. Hiçbir zaman hoşlanmadın.
Sizi yalnızca bir kayınpeder olarak biliyorum.
Neden eve gidiyorsun?
Canım istedi o kadar.
Evald bir zamanlar benim oğlumdu.
Halen öyle.
Evald ve ben birbirimize çok benzeriz. Prensiplerimiz vardır.
Bunu bana söylemene gerek yok.
Mesela şu borç.
Ne diyeceğini tamamen biliyorum.
Doçent olduğu zaman borcunu geri ödemeliydi.
Yılda 5,000 ödemek, onun için bir onur meselesi...
vesaire, vesaire.
Söz sözdür.
Bizim için bu asla tekrar özgür olamayacağımız anlamına geliyor,
ve senin oğlun ölesiye çalışıyor.
Senin kendi gelirin var.
Özellikle de birisinin çok zengin olduğu...
ve paraya ihtiyacı olmadığı dikkate alınırsa.
Söz sözdür. Ve Evald'ın buna saygı duyduğunu biliyorum.
Belki. Ama aynı zamanda senden nefret de ediyor.
Benimle sorununuz nedir?
Açık mı konuşayım?
Evet bunu istiyorum.
Sen bencil ve yaşlı bir adamsın Isak amca.
İnsafsızsın birisin ve kendin dışında kimseyi dinlemiyorsun.
Ama bütün bunları eski moda görgü kuralların ve cazibenin arkasına gizliyorsun.
Yardımsever dış görünüşün altında, bir çivi kadar sertsin.
Ama seni yakından tanıyanları kandıramazsın.
Bir ay önce yanına geldiğim zamanı hatırlıyor musun?
Evald ve bana yardım edebileceğine dair aptalca bir düşünceye kapılmıştım.
Ve senin yanında birkaç hafta kalıp kalamayacağımızı sordum.
Ne cevap verdiğini hatırlıyor musun?
Memnun olacağımı söylemiştim.
Herhalde unutmuşsun, ama şöyle dedin,
"Beni kendi evlilik sorunlarınıza karıştırmayın.
Umurumda bile değil.
Sen ve Evald en iyisini yapmalısınız."
Böyle mi dedim?
- Sadece bunları değil. - Öyle mi.
Şunları söyledin:
"Ruhsal sıkıntılara karşı saygım yok,
bu yüzden ağlayarak bana gelmeyin.
Eğer terapiye ihtiyacınız varsa, bir psikiyatriste görünün.
Ya da papaza? Bu aralar moda oldu."
Bunları mı dedim?
Yargılarınız çok kesin Isak amca.
Size muhtaç olmaktan nefret etmeliyim.
Senin evde olman hoşuma gidiyordu.
Bir kedi gibi.
Bir kedi veya bir insan.
Sen iyi bir genç kadınsın, ve benden hoşlanmadığına üzüldüm.
- Sizden hoşlanmıyorum değil. - Gerçekten mi?
- Sizin için üzülüyorum. - Üzülmek mi?
Sana bu sabah gördüğüm rüyadan bahsetmek istiyorum.
Rüyalar pek ilgimi çekmez.
Hayır. Hayır tabii ki.
Şimdi nereye gidiyorsunuz?
Sana bir şey göstermek istiyorum.
Hayatımın ilk 20 yılı boyunca her yazımız burada geçti.
Belki biliyorsundur, biz 10 çocuktuk.
Burada şimdi birisi yaşıyor mu?
Hayır, bu yaz değil.
Eğer sizin için sorun olmazsa yüzmeye gideceğim.
Oldukça zamanımız var.
Evet, tabii ki.
Yaban çilekleri!
Belki biraz fazla duygusallaştım.
Belki biraz yoruldum...
ve biraz üzgün hissettim.
Çocukken oynadığım yerlerle ilgili, şunu bunu düşünmeye...
başlamam imkansız bir şey değil.
Nasıl olduğunu bilmiyorum,
ama o günün tüm gerçekliği,
olayların gerçek akışıyla...
gözlerimin önünde kare kare oluşmaya başladı.
with the strength of a true stream of events.
Sara.
Sara,
ben kuzenin Isak.
Şey tabii ki çok yaşlandım, o yüzden aynı görünmüyorum.
Ama sen, sen hiç değişmemişsin.
Günaydın tatlı kuzenim. Ne yapıyorsun?
Çilek topluyorum aptal. Görmüyor musun?
Peki sabahın erken saatlerinde, bu sevimli bayan tarafından toplanan...
bu lezzetli çilekler kimin için?
Saçma. Bugünün Aron amcanın isim günü olduğunu gayet iyi biliyorsun.
Bir hediye hazırlamayı unuttum.
Bu yüzden hediye yerine bir sepet yaban çileği alacak.
Sana yardım edeyim.
Biliyorsun, Sigbritt ve Charlotta bir duvar halısı yaptı ve Angelica kek pişirdi,
ve Anna gerçekten iyi bir resim hazırladı,
ve Kristina ve Birgitta ona söylemek için bir şarkı yazdılar.
En iyisi buymuş. Aron amca duvar kadar sağırdır.
Onun hoşuna gidecek ve sen bir salaksın.
Ve senin güzel şirin bir boynun var.
Bunu yapmaman gerektiğini biliyorsun.
- Kim demiş? - Ben diyorum.
Ayrıca, sen kendini bir şey zanneden,
aşırı derecede çekilmez genç bir adamsın.
Ben senin kuzeninim ve sen bana aşıksın.
Sana mı!
Yaklaş ve dudaklarından öpül.
Eğer durmazsan, Isak'a, senin sürekli beni öpmeye çalıştığını söylerim.
Küçük Isak! Onu tek elimle dövebilirim.
Isak'la benim gizlice nişanlandığımı gayet iyi biliyorsun.
O kadar gizli ki, herkes biliyor.
İkizlerin her şeyi ortaya çıkarmaları benim suçum değil.
Evlilik ne zaman? Evlilik ne zaman?
Siz dört kardeşin hangisi en az kibirli bilmiyorum,
ama sanırım bu Isak.
Isak en iyiniz.
Ve sen en kaba, en iğrenç,
en salak, en aptal olanısın. Seni tarif edecek kelimeleri bulamıyorum!
Bana karşı zayıf bir tarafın olduğunu kabul et.
Ve sigara kokuyorsun.
Bu güzel erkeksi bir kokudur.
Ve her şeyi bilen ikizler,
o Berglund denen kız için pek iyi şeyler düşünmediğini söylüyorlar.
İkizler onun iyi bir kız olmadığını söylüyorlar ve ben de katılıyorum.
Utandığın zaman ne kadar güzel oluyorsun.
Beni öpmelisin. Buna daha fazla dayanamıyorum.
Şimdi düşünüyorum da, sana çılgınca aşığım.
- Sadece öyle olduğunu söylüyorsun. - Hayır.
Ve ikizler...
senin kızlar için deli olduğunu söylüyor.
Bu doğru mu?
Oh, ne yaptığına bak!
Beni gerçekten seven Isak ne diyecek?
Çok üzgünüm! Beni o kadar incittin ki!
Beni kötü bir kadın yaptın.
Neredeyse her açıdan kötü.
Seni bir daha görmek istemiyorum, en azından kahvaltıdan önce.
Acele etmem gerek. Çilekleri toplamama yardım et.
Oh, ve şimdide önlüğüm lekelendi!
Isak nerede?
Babayla balığa gitti ve gongu duyamıyorlar.
Her neyse, baba kahvaltıyı bekletmememizi söyledi.
İsa'nın adıyla yerimizi alıyoruz.
Tanrım, yediğimiz bu yemeği kutsa. Amen.
Benjamin, hemen git ve ellerini yıka.
Temizliği öğrenmen için kaç yaşına gelmen gerekli?
Yıkadım.
Sigbritt, lapayı Angelica'ya uzat.
Tırnakların kirli.
Hagbart, ekmeği uzat.
O kadar tereyağı alma.
Charlotta, tuz topak topak olmuş. Nemlenmesine izin vermişsin.
Sana kaç kere böyle olmasın dedim.
Tırnaklarımdaki şey boya.
Yaban çileklerini benim için kim topladı?
- Ben. - Ne?
Yüksek sesle konuş canım. Aron amca duyamıyor.
Ben topladım!
İsim günümü hatırlamanız çok düşünceli bir davranış.
Ne kadar kibarsınız.
Amcam kutlamak için bir içki alamaz mı?
Baba evde olmadan katiyen olmaz.
Amca zaten üç tane içti.
Onu 8:00'de yıkanmaya giderken gördük.
Demek çilekleri siz de topladınız. Teşekkürler.
İkizler, sizinle konuşulduğu zaman konuşun.
Ve yataklarınızı toplamadığınıza göre, yemek takımlarını kurulayabilirsiniz.
Teyzenizin dediği gibi yapacaksınız.
Benjamin tırnaklarını yeme.
Anna, ne yapıyorsun? Artık küçük bir kız olmadığını hatırlasan.
Amcama resmimi vermek istiyorum.
Lütfen teyze, ona hediyelerimizi şimdi veremez miyiz?
- Hediyeniz nerede? - Masanın altında.
Hayır, yedikten sonra.
Çok üstün bir sanat eseri: Fritjof ve Ingeborg.
Fritjof'un hangisi olduğunu söyleyemiyorsun!
Sara ve Sigfrid yaban çileği korusunda ne yapıyorlardı?
Sizi gördük! Sizi gördük!
Şu ikizleri susturun.
İkizler sessiz olacak ya da masayı terk edecekler.
Konuşma özgürlüğü yok mu?
Kapayın çenenizi sizi yumurcaklar.
Sara kızarıyor! Sara utançtan kızarıyor!
Sigfrid de kızarıyor! Sigfrid ve Sara! Sigfrid ve Sara!
Herkes sussun!
Ama Sara!
Yalan söylüyorlar! Yalan söylüyorlar!
Isak çok iyi ve ince,
ahlaklı ve duygusal.
Şiir okumamızı...
ve sonraki yaşam hakkında konuşmamızı...
ve dört-el piyano çalmamızı istiyor.
Ve yalnızca karanlıkta öpüşmek istiyor,
ve günahlar hakkında konuşuyor.
O çok yüksek bir seviyede,
ve ben kendimi çok değersiz hissediyorum.
Ve ben değersizim-- bunu reddetmiyorum.
Ama bazen Isak'tan çok daha yaşlıymışım gibi geliyor,
ne demek istediğimi anlarsın.
Ve sonra onun çocuk olduğunu düşünüyorum, aynı yaşta olmamıza rağmen.
Ve Sigfrid o kadar cesur ve heyecan verici ki...
Ve eve gitmek istiyorum.
Tüm yaz boyunca burada kalıp,
ikizler ve hepiniz için alay konusu olmak istemiyorum.
İstemiyorum!
Sigfrid'le konuşacağım.
Eğer nazik davranmazsa,
yaz tatillerinde çalışmasını sağlayacağım.
Baba bunu da her şey gibi kolayca halledecektir.
O da Sigfrid'in bir işe yaramadığını ve çalışması gerektiğini düşünüyor.
Zavallı küçük Isak, bana o kadar iyi davranıyor ki.
Her şey ne kadar adaletsiz.
Göreceksin her şey iyi olacak.
Dinle, Aron amca için şarkı söylüyorlar.
Yaşlı sağır bir adam için şarkı yazmak ne kadar aptalca.
Tam ikizlere göre.
Çiçekler sallanır, çimenler eğilir...
sevimli evimizin etrafında.
Biz, Aron amcayı kutlar...
ve şarkımızla...
alnını süsleriz.
Aron amca için 4 defa.
Hurrah, hurrah, hurrah, hurrah!
Ben aşağı inip Isak ve amcamla buluşacağım.
Sen yap.
Boşluk duygusu ve üzüntü ile ezilmiştim,
ama çok geçmeden düşlerimden, bana sürekli tekrarlayarak...
bir şeyler soran genç bir kızın sesi ile uyandım.
Bu sizin eviniz mi?
Hayır değil.
Doğruyu söylediğin için şanslısın.
Tüm buruna sahip olan benim babam, ev de dahil.
Bir zamanlar burada yaşadım. İki yüz yıl önce.
Öyle mi?
- Kapıdaki senin araban mı? - Evet benim arabam.
Antika gibi görünüyor.
Evet antika.Sahibi gibi.
Demek kendinle dalga geçebiliyorsun. Bu harika.
Nereye gidiyorsun? Yani hangi yöne?
Şey, Lund'a gidiyorum.
Tam bana göre. İtalya'ya giderken yolumun üzeri.
Onur duyarım.
Benim adım Sara. Salak bir isim değil mi?
Benim adım Isak. Bu da salak.
Onlar evli değiller miydi?
Hayır, maalesef. O Abraham ve Sara'ydı.
Hadi gidelim o zaman.
Benimle bir bayan daha var. İşte geliyor.
- Marianne, bu Sara. - Selam.
Lund'a kadar beraber olacağız.
Sara İtalya'ya gidiyor, ama bizimle yolculuk etmeye söz verdi.
Yine ironik ama sana yakışıyor.
Hadi gidelim.
Hey çocuklar, neredeyse İtalya'ya kadar bir araç buldum.
Bu Anders ve bu Viktor ve bu da Isak baba.
Ağzın açık baktığın şeftali ise Marianne.
Ne büyük bir otobüs.
Evet, hepimiz için yer var.
İsterseniz valizlerinizi bagaja koyun.
Sana söylemeliyim Isak, Anders ve ben sevgiliyiz.
Birbirimize deli oluyoruz.
Viktor arkadaş rolünde. Bizimle gelmesini babam ısrar etti.
Viktor da bana aşık.
Babamın mükemmel bir numarası.
Ondan kurtulmam için Viktor'u baştan çıkarmam gerekebilir.
Size bakire olduğumu söylesem iyi olacak. Bu yüzden bu kadar arsızım.
Ve ben pipo içeceğim.
Viktor senin için iyi olduğunu söylüyor. Sağlıklı olan her şeye deli olur.
Ben de bir zamanlar Sara adında bir kadına aşıktım.
Olamaz! Bana benziyordu, değil mi?
Aslında evet.
Ona ne oldu?
Ağabeyim Sigfrid ile evlendi ve altı çocukları oldu.
Şimdi 75 yaşında ve oldukça güzel yaşlı bir bayan.
Yaşlanmaktan daha kötü bir şey düşünemiyorum.
Oh, işte şimdi pot kırdım.
Siz iyi misiniz?
Mazeretim yok. Tamamıyla bizim hatamız.
Karım kullanıyordu. İyi misiniz?
Katiller kendini tanıtmalı!Benim adım Alman.
Bu karım Berit. Bir aktris olduğunu görebilirsiniz.
İşte tartıştığımız sorun buydu--
Buraya gel Berit, ve üzgün olduğunu söyle.
Çok üzgünüm. Tamamıyla benim hatamdı.
Kocama vuracaktım ki viraj karşımıza çıktı.
Tanrı bazılarını hemen cezalandırıyor ha, sen Katolik misin?
Arabanızı ters çevirelim.
- Oh, bizi boş verin.Lütfen. - Kapa çeneni Sten.
Sen öyle olmadığını düşünsen de bazı insanlar bencil değil.
Karım biraz sinirli. Bir şok geçirdik.
Şuna bakın, gençlerle boy ölçüşerek,
şu tatlı kızın önünde sarkmış kaslarını zorluyor
ve gösteriş yapmaya çalışıyor.
Hayatım, bir yerini vurmuş olabilirsin.
Karım benle eğlenmeyi sever.
Buna izin veriyorum. Bu psikoterapi.
Karım gerçekten ağlıyor mu yoksa rol mü yapıyor hiç bilemiyorum.
Eğer bu gerçek değilse lanetleneceğim.
Ölümle burun buruna geldiğinizde bu olur.
Çeneni kapatamaz mısın?
Karım bir rolü gerçekten yaşayabilir.
İki yıl boyunca kanser olduğunu düşünmemi sağladı,
ve bizi mümkün olan her türlü semptom ile bezdirdi,
ama yine de doktorlar bile onda bir sorun bulamadılar.
Sonuç olarak ona doktorlardan daha çok inandık!
Altüst olman doğal,
ama neden birazcık karını rahat bırakmıyorsun?
Bir kadının gözyaşı dökmeye hakkı var ha?
Bir kadının gözyaşlarına engel olmaya çalışma.
Sen güzelsin, ama yaşlı Berit güzel günleri biraz geride bıraktı.
Öyleyse onu savunabilirsin.
Duygularını paylaşıyorum. Çeşitli nedenlerden dolayı.
Çok iğneleyici!
Sen pek kontrolsüz (hysterical) görünmüyorsun.
Ama küçük Berit öyle.
Bunun benim için ne anlama geldiğini biliyor musun?
Sanırım sen Katoliksin.
Oldukça doğru. Bu sayede buna katlanabiliyorum.
Birbirimizle alay ediyoruz.
Onun kontrolsüzlüğü, benim Katolikliğim var.
İşte görüyorsunuz, birbirimize ihtiyacımız var.
Birbirimizi öldürmememizin tek sebebi egoizm.
İşte geldi.
Sanırım senkop dedikleri şey bu değil mi?
Çok komik.
Eğer bir saatim olsaydı patlamayı ayarlayabilirdim.
Kapa çeneni! Kapa çeneni!
Bu çok kabaca olabilir,
ama çocukların hatırına, lütfen dışarı çıkar mısınız.
Bizi affedin, eğer yapabilirseniz.
Bu bölgeyi gördüğümde karışık duygular içindeydim.
İlk stajımı burada yapmıştım,
ve yaşlı annem yakınlarda yaşıyor.
Merhaba Doktor.
Demek yine buralardasınız Doktor?
Doldurayım mı? Kapağın anahtarını bana verin.
Eva! Biraz buraya gelir misin!
Dr. Borg geldi.
Annem ve babam ve tüm bölge hala onun hakkında konuşuyor.
Dünyanın en iyi doktoru.
Bebeğe onun adını verelim.
Isak Akerman-- bir başbakan için fena bir isim değil.
Ya kız olursa.
Bizim yalnız oğlan çocuğumuz olur.
Bu günlerde babanız nasıl?
Oh, babam biraz kötüleşiyor.
Ama annem bir ağustos böceği kadar hayat dolu.
Siz annenizi mi göreceksiniz Doktor?
O inanılmaz. En az 95 yaşında olmalı.
- 96. - Düşünsene.
Borcum ne kadar?
- Bu Eva ve benden! - Kesinlikle olmaz!
Bizi aşağılamayın Doktor. Biz de doğru olanı yapabiliriz!
Benim benzin paramı neden siz ödeyesiniz?
Bazı şeyler geri ödenemez--
benzinle bile.
Biz unutmadık.
Çevredeki herkese sorun.
Nezaketinizi hepsi hatırlar.
Belki de burada kalmalıydım.
Ne demek istediniz?
Kalsaymışım dediniz.
Öyle mi dedim?
Şey, her neyse, teşekkürler.
Yeni oğlan doğduğunda haber verin ve bende vaftiz babası olurum.
Beni nerede bulacağınızı biliyorsunuz.
Öğle yemeği boyunca halim iyiydi...
ve gençlere, bölge tıbbi memurluğu günlerimi anlattım.
Hikayelerim gayet iyiydi,
ve kibarlıktan güldüklerini pek sanmıyorum.
Öğle yemeğiyle şarap içtim. Kahveyle de porto şarabı.
Ah, yaratılanlar bu kadar güzelken,
kaynağı ne kadar parlak olmalı!
O bir rahip olacak, Viktor da bir doktor.
Şiir okumak, bu gezide tanrı ve bilim...
tartışmayacağımıza dair anlaşmamıza uymuyor.
Güzeldi!
Günümüzde birisi nasıl rahip olmak için çalışabilir!
Akılcılığın bir toz kadar kuru.
Bence modern insan--
Derim ki--
yalnızca kendine inanır
ve biyolojik ölümüne.
Modern insan senin hayal gücünün ürünü.
İnsan ölüme korkuyla bakar.
İnsanlar için din. Ağrıyan organlar için afyon.
İkisi de ne kadar tatlı!
En son hangisiyle konuşursam ona hak veriyorum.
Bir zamanlar Noel Baba'ya inanırdın-- şimdi de Tanrı'ya.
Senin hiç hayal gücün olmadı!
Siz ne diyorsunuz profesör?
Ne dersem hoşgörülü bir alay ile karşılanacak,
o yüzden bir şey demeyeceğim.
Eminim hayal kırıklığına uğrayacaklar.
Hayır Sara. Çok, çok mutlu.
"Şafak vakti...
aradığım arkadaş nerede?
Gece çöktüğünde-- "
"Gece çöktüğünde, onu hala bulamamıştım."
"Yanan kalbim bana onun izlerini gösteriyor-- "
Siz dindar mısınız Profesör?
"Çiçeklerin açtığı her yerde
onun izlerini görüyorum.
Onun sevgisi tüm havaya karışmış."
"Sesi yaz rüzgarında uğulduyor"
Bir aşk şiiri için fena değil.
Yine sebepsiz yere ciddileştim.
Peki, ben annemi arayacağım. Yakında dönerim.
- Ben de gelebilir miyim? - Tabii ki.
İşte fırtına geliyor.
Bu büyük gününde, sana biraz önce...
bir telgraf yolladım.
Ve şimdi sen buradasın.
Hepimizin parlak zamanları vardır, anneciğim.
Oradaki senin karın mı?
Onunla konuşmak istemiyorum.
Bize çok zarar verdi.
Hayır, anneciğim.
Bu Evald'ın karısı, Marianne.
İçeri gelip bana merhaba diyebilir.
İyi günler, Mrs. Borg.
Sen niye böyle dolanıyorsun?
Ziyaret için Stockholm’deydim.
Neden Evald ve çocukla beraber değilsin?
Evald ve benim çocuğumuz yok.
Şimdiki gençler! Ben 10 çocuk doğurdum.
Bana lütfen şuradaki büyük kutuyu uzatır mısın?
Benim annem bu evde yaşadı.
Onu görmeye geldiğini hatırlıyor musun, Isak?
Çok iyi hatırlıyorum.
İşte bazı oyuncakların.
Hangisi, hanginizindi düşünmeye çalışıyorum.
10 çocuk...Ve Isak dışında hepsi öldü.
20 torun.
Sadece Evald beni görmeye geliyor.
Beni yanlış anlama-- Şikayet etmiyorum.
15 torunumun çocuklarını hiç görmedim.
Ama hepsinin yaş gününde hediyeler gönderirim.
Teşekkür mektupları alırım, ama kimse...
borç istemek dışında, beni ziyaret etmez.
Oh, sıkıcı olduğumu biliyorum.
Böyle düşünme anne.
Ve bir yanlışım daha var.
Ölmüyorum.
Miras, bu kurnaz gençlerin planladığı...
gibi bölünmüyor.
Bu Sigbritt'in bebeğiydi.
8 yaşına bastığında almıştı.
Elbisesini kendim yaptım.
Ama onunla hiç ilgilenmedi..
böylece Charlotta'nın oldu.
O oldukça özen göstermişti-- Bunu iyi hatırlıyorum.
Bu kim biliyor musun?
Sigfrid 3 ve sen 5 yaşındaydın.
Ve ben.
O zamanlar korkunç görünüyormuşum.
Onu alabilir miyim?
Tabii ki, her yönüyle değersiz bir şey.
Ve işte bir boyama kitabı.
Kimin olduğunu bilmiyorum.
Hepsi içine isimlerini yazmışlardı.
Kristina şöyle yazmıştı:
"Babamı dünyadaki her şeyden çok seviyorum."
Ve Birgitta şöyle yazmıştı: "Ben babamla evleneceğim."
Komik değil mi? Gördüğümde gülmüştüm.
Sence de burası soğuk değil mi?
Hayır, pek sayılmaz.
Hayatım boyunca soğuk hissettim.
En çok da karnımı. Neden merak ediyorum.
Kan basıncın düşüktür.
Biraz çay yap, oturup konuşalım.
Hayır teşekkürler anne. Seni daha fazla rahatsız etmeyeceğiz.
Sigbritt'in en büyük oğlu yakında 50 yaşında olacak.
Ona babanın altın saatini vermeyi düşündüm.
Ama akrep ve yelkovanı yok. Sence sorun olur mu?
Sigbritt'in oğlunun bebekliğini hatırlıyorum.
Yazlıktaki leylakların arasında yatardı.
Ve şimdi 50 yaşına giriyor.
Ve küçük kuzeni Sara onu etrafta taşır ve ona şarkı söylerdi.
Sigfrid'le evlendi, o işe yaramazla.
Şimdi gitmelisin, yoksa seremoniye geç kalacaksın.
Geldiğine çok sevindim, ve seni tekrar görmeyi umuyorum.
Evald'a sevgilerimi ilet. Hoşça kal.
Anders ve Viktor neredeler?
Tanrı hakkında tartışmaya başladılar, ve sonra sinirlendiler.
Ve Anders Viktor'un kolunu bükmeye çalıştı,
ve Viktor bunun tanrı'nın varlığını kanıtlamak için
rezil bir davranış olduğunu söyledi.
Onlara, bunun yerine benim hakkımda konuşabileceklerini söyledim.
Sonra bana çenemi kapamamı çünkü tartışmayı anlamadığımı söylediler.
Bende ayrıldım.
Sonra dövüşmek için tepeye çıktılar çünkü her biri...
diğerinin kendi duygularını incittiği konusunda ısrar etti.
- Şimdi neredeler? - Yukarıda.
Onlara bakacağım.
En çok hangisini seviyorsun?
En çok hangisini seviyorsun?
Bilmiyorum. Anders bir papaz olacak--
O çok tatlı.
Ama bir papazın karısı olmak--
Viktor da iyi. Başka bir açıdan.
- Viktor çok daha ileri gidecek tabii ki. - Ne demek istiyorsun?
Bir doktor daha çok para kazanıyor. Ve papazların modası geçti.
Ayrıca güzel bacakları ve tatlı bir boynu var.
Ama birisi tanrıya nasıl inanabilir ki?
Şey, tanrı var mı?
Uyukladım, ama bazı akılda kalıcı...
ve gurur kırıcı rüyalar gördüm.
O rüya görüntülerinde, aklıma acımasızca giren...
ezici bir şey vardı.
Aynaya baktın mı Isak?
Ve sonra sana neye benzediğini göstereceğim.
Sen, yakında ölecek olan, üzgün yaşlı bir adamsın...
ama benim önümde koca bir hayat var.
Bu sonuçta duygularını incitti.
Hayır, incitmedi.
Evet, incitti çünkü gerçeğe dayanamıyorsun.
Gerçek şu ki ben çok düşünceli oldum.
Ve böylece istemeden acımasız...
Anlıyorum.
Hayır anlamıyorsun. Biz aynı dili konuşmuyoruz.
Aynaya tekrar bak.
Hayır arkanı dönme.
Görüyorum.
Beni dinle.
Kardeşin Sigfrid'le evleneceğim.
Aşk bizim için neredeyse bir oyun.
Şimdi yüzüne bak. Gülümsemeye çalış!
İşte! Şimdi gülüyorsun.
Ama acıtıyor.
Emekli bir profesör olarak, neden acıttığını biliyor olmalısın.
Ama sen bilmiyorsun.
O kadar çok şey biliyorsun, ve hiçbir şey bilmiyorsun.
Gitmeliyim.
Sigbritt'in bebeğine bakacağıma söz verdim.
Zavallı küçük şey.
E bebeğim... Uyu.
Rüzgardan...
ya da kuşlardan...
ya da denizdeki dalgalardan korkma.
Ben burada seninleyim, seni sıkıca tutarak.
Korkma küçüğüm.
Yakında tekrar gün doğacak.
Hiç kimse seni incitmeyecek.
Ben seninleyim. Seni tutuyorum.
Lütfen içeri gelin, Profesör Borg.
Sınav defterinizi getirdiniz mi?
Lütfen mikroskoptaki bakteri örneğini tanımlayın.
Bir hata olmalı.
Mikroskopla ilgili değil.
Bir şey göremiyorum.
Lütfen bu metni okuyun.
Bu ne anlama geliyor?
Bilmiyorum.
Gerçekten?
Ben bir doktorum, bir dilbilimci değil.
Tahtada gördüğünüz şey bir doktorun ilk görevidir.
Bunun ne olduğunu bilmiyor musunuz?
Düşünmeme izin verin.
Zamanınızı kullanın.
Bir doktorun ilk görevi--
Bir doktorun--
Unuttum.
Bir doktorun ilk görevi af dilemektir.
Elbette! Şimdi hatırlıyorum!
Suçlanıyorsunuz.
Suçlamayı anlamadığını not edeceğim.
Ciddi bir şey mi?
Maalesef profesör.
Zayıf bir kalbim var.
Ben yaşlı bir adamım.
Bana karşı yumuşak olmalısınız. Adil olan bu.
Kağıtlarımda kalbinizle ilgili bir şey yok.
Sınavı durdurmak mı istiyorsunuz?
Hayır, tanrı aşkına, hayır!
Lütfen hastayı teşhis edin.
Hasta ölü.
Defterime ne yazıyorsunuz?
- Kararımı. - Ve kararınız?
Yetersiz olduğunuz.
Ayrıca bazı küçük fakat önemli şeylerle suçlanıyorsunuz.
Duygusuzluk, bencillik, acımasızlık.
Suçlamayı karınız yaptı.
Onunla yüzleştirileceksiniz.
Ama karım seneler önce öldü!
Şaka yaptığımı mı sanıyorsunuz?
Lütfen benimle gelin.
Seçim hakkınız yok.
Birçok kişi 30 senedir ölü olan bir kadını unutur..
Biraz hatırla, tatlı ve solgun bir resim...
ama bu sahneyi her zaman hatırlayabilirsiniz.
1 Mayıs Salı, 1917.
Tam bu noktada durmuştunuz...
ve bir adam ve bir kadını bir şeyler yapıp konuşurken gördünüz.
Şimdi eve gidip Isak'a anlatacağım. Ne diyeceğini biliyorum.
"Zavallı kızım, senin için üzgünüm."
Sanki tanrıymış gibi.
Sonra ağlayıp diyeceğim ki, "Benim için gerçekten üzgün müsün?"
O da şöyle diyecek, "Evet, çok üzgünüm."
Sonra daha çok ağlayacağım ve beni affetmesini isteyeceğim.
Ve Diyecek ki,
"Benden af dilememelisin. Affedecek bir şey yok."
Ama söylediği hiçbir kelimenin anlamı olmayacak...
çünkü o bir buz kadar soğuk.
Ve aniden çok şefkatli olur,
ve ona deli olduğunu...
ve onun ikiyüzlülüğünün beni hasta ettiğini haykırırım.
Ve sonra beni sakinleştireceğini...
ve her şeyi oldukça iyi anladığını söyler.
Ve ona, benim böyle olmamın onun hatası olduğunu söylerim.
Ve bana üzgünce bakar ve kendi hatası olduğunu söyler.
Ama aslında hiçbir şey umurunda değildir...
çünkü o kadar soğuktur ki.
O nerede?
Gitti. Hepsi gitti.
Bir ameliyatla alındı profesör.
Bir cerrahi şaheseri. Acısız.
Kanama ve titreme olmadan.
Ne kadar sessiz.
Mükemmel bir başarı profesör.
Ya ceza?
Bilmiyorum. Sanırım her zamanki.
Her zamanki?
Yalnızlık.
Yalnızlık?
Aynen öyle.
Af yok mu?
Bana sorma.Bilmiyorum.
Bu nedir?
Çocuklar bacaklarını uzatmak istediler.
Ama hala yağmur yağıyor.
Onlara bugünden bahsettim ve sizi onurlandırmak istediler.
İyi uyudunuz mu?
Evet ama son zamanlarda en garip rüyalarımı gördüm...
şöyle ki kendime bir şey anlatmak istersem, uyanık olduğum zaman dinlemeyeceğim.
O Nedir?
Ölü olduğum. Aynı zamanda yaşadığım.
Siz ve Evald çok benziyorsunuz.
Öyle diyorsan.
O da aynı şeyi söyledi.
Benim hakkımda mı?
Hayır, kendisi hakkında.
Ama o sadece 38 yaşında.
Size anlatabilir miyim?
Evet, memnun olurum.
Birkaç ay önce Evald'la konuşmak istedim,
o da beni deniz kıyısına götürdü.
O zaman da yağmur yağıyordu. Şimdi oturduğunuz yere oturdu.
Tamam, beni yakaladın. Ne söylemek istiyorsun?
Nahoş bir şey tabii ki.
Keşke söylemek zorunda olmasaydım.
Başka bir şey buldun.
Çocuk olma.
Bana hüzünlü bir ses tonuyla benimle konuşmak zorunda olduğunu söylüyorsun,
sonrada başlamakta zorlanıyorsun.
Tanrı aşkına yapma! Beni diken üstünde tutma!
Şu an neredeyse gülmek istiyorum.
Sana ne söyleyeceğimi düşünüyorsun?
Birisini öldürdüğümü ya da fakültenin parasını çaldığımı mı?
Bir bebeğim olacak.
Emin misin?
Doktor dün söyledi.
Demek sır buydu.
Sana çocuk sahibi olmayı planladığımı da söyleyebilirdim.
- Kararını verdin mi? - Evet verdim.
Bir çocuk istemediğimi biliyorsun.
Benimle çocuk arasında bir seçim yapmalısın.
- Zavallı Evald. - Bana "Zavallı Evald" deme!
Bu dünyaya çocuk getirip bizden daha iyi...
olacaklarını düşünmek saçma.
- Bu yalnızca bir mazeret. - Ne dersen de.
Ben, berbat bir evlilikte istenmeyen bir çocuktum.
O, benim onun oğlu olduğumdan bile emin mi ki?
Bu böyle davranmak için bir sebep değil.
Saat 3:00'te hastanede olmalıyım.
Bunu daha fazla tartışacak ne zamanım ne de isteğim var.
Sen bir korkaksın.
Evet.
Bu hayat beni hasta ediyor.
Beni, istediğimden bir gün fazla...
yaşamak sorumluluğuna itilmeye zorlanamam.
Ve dediğimi gerçekten kastettiğimi biliyorsun.
Bunun doğru olmadığını biliyorum.
Doğru ya da yanlış bile yoktur.
İhtiyaçlarımıza göre davranırız.
Ve neymiş onlar?
Seninki yaşamak ve bir hayat yaratmak için duyulan lanet bir istek.
Ya seninki?
Benimki ölmek. Taş gibi ölü olmak.
Sigara içmek istersen umursamam.
Bana bütün bunları neden anlattın?
Seni annenle gördüm ve panikledim.
Anlamadım.
Düşündüm ki: Bu onun annesi.
Yaşlı bir kadın, buz gibi soğuk,
ölümden bile sert.
Ve bu da onun oğlu,
ve aralarında ışık-yılları var.
Kendisi bile yaşayan bir ölü olduğunu söylüyor.
Ve Evald da yalnız büyüyor, soğuk ve ölü.
Ve içimdeki bebeği düşündüm.
Nesiller boyunca, soğukluk, ölüm ve...
yalnızlık dışında bir şey yok.
Bu bir yerde sone ermeli.
Ama Evald'a geri dönüyorsun!
Onun koşullarına uyamayacağımı söylemek için.
Bu çocuğu istiyorum. Onu benden hiç kimse alamaz.
En çok sevdiğim adam bile.
Sana yardım edebilir miyim?
Hiç kimse bana yardım edemez.
Biz çok yaşlıyız. Artık bizden geçti.
Konuştuktan sonra ne oldu?
Hiçbir şey. Ertesi gün ondan ayrıldım.
Seninle irtibat kurmadı mı?
- Şey gibi olmamızı istemiyorum-- - Ne gibi?
Bugün arabadaki çift gibi.
Ben de onları düşünüyordum.
Bana kendi evliliğimi hatırlattı.
Ama biz birbirimizi seviyoruz.
Uzun yaşasın Uzun yaşasın
100 yaşına kadar yaşasın
Bugün büyük bir olayı kutladığınızı duyduk.
Bu basit çiçeklerle,
sizin 50 senedir bir doktor olmanızdan etkilendiğimizi söylemek istiyoruz.
Sizin, hayat hakkında her şeyi bilen çok akıllı bir adam...
olduğunuzu ve...
tüm kuralları kalpten öğrendiğinizi biliyoruz.
Teşekkürler.
Biz şimdi devam gitmeliyiz. Geç oluyor.
Sonunda geldiniz. Evald ve ben umudu kesmiştik.
Güzel bir gezinti insanı rahatlatıyor değil mi?
Biran önce frakınızı giymeniz lazım
İyi günler Marianne. Evald'a geleceğinizi söyledim.
Teşekkürler. Çok düşüncelisiniz.
Demek geldiniz Miss Agda.
Bunun görevim olduğunu düşündüm. Ama yine de keyfim kaçtı.
Hoş geldin baba.
Gördüğün gibi Marianne'i de benimle beraber getirdim.
- Merhaba Marianne. - Eşyalarımı üst kata koyabilir miyim?
Her zaman olduğu gibi misafir odasına, baba?
Çantanı alayım. Epeyce ağır sayılır.
- Yolculuk iyimiydi? - Güzeldi.
Bu genç insanlar kim?
Bilmiyorum. İyi insanlar ve İtalya'ya gidiyorlar.
- İyi gibi görünüyorlar. - Evet, çok iyiler.
Saat 4ü çeyrek geçiyor.
Size yeni ayakkabı bağları aldım.
Yarın ayrılıyorum bu yüzden üzülme.
- Bir otele mi gidiyorsun? - Hayır, neden?
Bir geceliğine daha yatak odasını paylaşamaz mıyız?
Sen itiraz etmediğin sürece.
- Bana bavulları açmada yardım edecek misin? - Seni görmek güzel.
Ve beklenmedik.
Aynen.
Sonra ziyafete gidecek miyiz?
Evet birazdan Stenberg'i arayıp ona, yanımda bir bayan olacağını söyleyeceğim.
Çabuk olun profesör!
Seremoni boyunca, düşüncelerim...
gün boyu olanlar arasında dolaştı...
ve işte o zaman neler olduğunu...
yazmaya karar verdim.
Bu karmakarışık olaylar içinde,
garip bir mantık fark ettim.
Seremoniden keyif aldınız mı?
Evet teşekkürle.
Yorgun musunuz Miss Agda?
Yorgun olduğumu inkar edemem.
Benim uyku haplarımdan birini alın.
Miss Agda, bu sabah için üzgünüm.
Siz hasta mısınız profesör?
Hayır, neden?
Bana iyi bir şey gibi gelmiyor.
Benim 'özür dilerim' demem bu kadar nadir mi oluyor?
Carafe*'yi masanın üzerinde mi istersiniz?
Yine de teşekkürler profesör. İyi geceler.
Miss Agda,
birbirimizi bu kadar yıldan beri...
tanıdığımıza göre,
sizce de birbirimizi Agda ve Isak diye çağırmamalı mıyız?
Hayır, çağırmamalıyız.
Neden?
Dişlerinizi fırçaladınız mı, profesör?
Fazla samimiyete gerek yok, teşekkürler.
Aramız bu şekilde iyi.
Ama artık yaşlıyız.
Kendi adınıza konuşun. Kadınlar itibarlarına düşkündür.
Biz birden birbirimize Agda ve Isak demeye başlarsak insanlar ne düşünür?
Bizimle alay ederler.
Siz her zaman haklı mısınızdır?
Neredeyse her zaman.
Bizim yaşımızda nasıl davranmamız gerektiğini bilmeliyiz.
İyi geceler, profesör. Kapıyı aralık bırakacağım.
Bir şey isterseniz nerede olduğumu biliyorsunuz.
Isak baba! Geçit töreninde muhteşemdiniz.
Sizi tanıdığımız için korkunç bir gurur duyduk.
Yaşlı bir kız bizi Hamburg'a kadar bırakacak.
- Anders ona deli oldu. - Oh sessiz ol.
Sadece hoşça kalın demek istedik.
Hoşça kalın. Ve arkadaşlığınız için teşekkürler.
Gerçekten sevdiğim sensin, biliyorsun.
Bugün, yarın, her zaman.
Bunu hatırlayacağım.
Gel.
Şimdi gitmeliyiz.
Bizi habersiz bırakmayın.
- Sanırım amcam uyudu. - Evald!
Evet baba?
Döndünüz mü?
Marianne ayakkabısının topuğunu kaybetti.
Demek dans edeceksiniz?
Sanırım öyle.
- Nasılsın baba? - Harika.
- Kalbin iyi mi? - Harika.
İyi uyu.
Bir saniye otur.
Özel bir şey mi?
Sen ve Marianne'in arası nasıl?
Sormamı bağışla.
Bilmiyorum.
Benim işim değil ama--
Ama--
Ona benimle kalmasını söyledim.
Sence de-- yani--
- Onsuz yaşayamam. - Yani yalnız mı yaşayamazsın?
Onsuz yaşayamam. Demek istediğim bu.
Oh anlıyorum.
Onun istediği gibi olacak.
Ve o--
Ve o bunun hakkında düşüneceğini söyledi.
Senin borcun hakkında--
Merak etme, paranı alacaksın.
Bunu demek istememiştim.
Nasılsın Isak amca?
İyi.Sadece iyi.
Topuğumu kaybettim. Bu ayakkabılar nasıl olur?
Oldukça güzeller.
Benimle geldiğin için teşekkürler.
Seni seviyorum Marianne.
Ben de seni seviyorum Isak amca.
Eğer gün boyunca sıkıntılı ve üzgün olmuşsam...
çoğunlukla çocukluk anılarımı düşünmek beni sakinleştirir.
Bu akşam da böyle yaptım.
Isak, başka yaban çileği kalmadı.
Teyzem baban için biraz aramanı istiyor.
Biz etrafta dolanıp seninle adanın diğer yanında buluşacağız.
Babamı da annemi de bulamıyorum.
Gel, sana yardım edeceğim.
Çeviri: Meriç Gençay - mericg@yahoo.com