Tip:
Highlight text to annotate it
X
İşte Ted Winston.
Başarılı bir doktor.
32 yıldır dul.
Henüz vefat etti.
Ve işte oğlu, Rafe.
Ralph?
Aslında adım, Rafe diye okunuyor. Aynı Ralph Fiennes gibi.
Pardon... Kim?
İngiliz Hasta, Schindler'in Listesi, Harry Potter...
Evet. Çok iyi direndi ama... Başın sağ olsun.
Hayır, teşekkürler ama makyajımı temizleyemem. İşe geri dönmem lazım. Bu...
Mendil ağlarsan diye.
Sizi biraz yalnız bırakayım.
Ama Rafe'in yalnız kalkmaya ihtiyacı yoktu.
Bir sırrı vardı.
Hiç kimseye söyleyemediği bir sırrı.
6.3 milyar insan arasında, eşşizdi.
32 yıl 5 ay, 17 gün 6 saat ve 29 saniyelik hayatında
Rafe Winston hiç ağlamamıştı.
HİÇ AĞLAMAMIŞ ADAM
Beş ay erken doğmuştu. Fakat ana rahminden çıkarıldığında Rafe hiç ses çıkarmamıştı.
Ve bu durum çocukluğu boyunca da devam etti.
Rafe hiç ağlamadı.
Ne 489 gün süren tuvalet eğitimi sırasında,
ne Süpermen güçlerini 11. deneyişinde,
ne de en sevdiği oyuncağı olan üç tekerlekli bisikleti
bir cenaze arabası tarafından ezildiğinde ağladı.
Bu ilginç durum dışında gayet normaldi. Rafe, her zaman
gülmeye hazır bir şekilde mutlu bir çocukluk geçirmişti.
En yakın arkadaşı Matthew'in Steven Spielberg'in E.T.'sini izlerken
ağladığını görene kadar bu gereksiz göz yaşlarının nedenini anlayamamış...
ve asla tecrübe edememişti.
Ne lise aşkı Lisa tarafından okula bisiklitle geldiği için terkedildiğinde...
Ne tıp fakültesine ilk, ikinci ve üçüncü yerleşemeyişinde...
Ne de eski eşi Jaine, hamileliğinin üçüncü trimesterinde aniden çocuğunu düşürdüğünde ağlayabilmişti.
O zaman kaybetmenin o büyük ağırlığı altında ezilmiş fakat acısını dışarıya akıtmayı yine becerememişti.
İşte şimdi kaybetmenin ağırlığıyla tekrar yüzyüze geldi, ama görünüşe göre kuyu hala kuruydu.
Teşekkürler.
Bu çocuklar ölümcül, şu ana kadar geldiğim en zorlu iş.
Ciddi misin?
Evet, durum cidden kötü.
Kafanı dağıtacak bir espri ister misin?
Espri? Bir işe yarayacağını sanmıyorum ama dene bakalım.
Bir diş hekimi günün en çok hangi saatini sever?
Bilmiyorum.
Diş buçuk. Diş buçuk.*
İyiymiş. Gayet iyiymiş.
Eh, üzerinde biraz daha çalışmak lazım sanki.
Baban için üzüldüm. Başa çıkabiliyor musun?
Evet, evet.
İyi madem.
Burnumu taksana.
Zevkle.
Ağlamak da aynen gülmek gibi sadece insanlar tarafından gerçekleştirilen duygusal bir süreçtir.
Eğer bu doğruysa, bu durumda Rafe ne oluyor?
Haydi, şurada biraz nefes alalım. İşte böyle.
Aa, özür dilerim, ben...
Oh, yok problem değil. Arada bir böyle yaparlar, değil mi tatlım?
Dışarda gayet komiktin, çocuklar sana bayıldı.
Görünüşe göre herkes bayılmamış.
Eğer bundan bir tebessüm dahi koparabilirsen, buna muzice derim.
Bile... miyorum.
Bu arada ben Ginny.
Ben de Rafe.
Aynen, aynen Ralph Fiennes gibi mi?!
Evet.
Ailen İngiliz falan mıydı?
Yok...
Genellikle İngilizler çocuklarını bu ismi verirler de,
gerçi bir dakika; aslında bu isimle sadece Ralph Fiennes var.
Ve bir de ben.
Pardon, sanırım sizi yalnız bırakmalıyım.
Eee, aslında... Bir saniye.
Doğum günü yaklaşıyor. Ve bunu planmaya hiç vaktim yok.
Acaba haftasonu müsait misin?
Haftasonu... Değilim... Meşgulum ben...
Başka bir doğum günü partisi mi?
Aslında cenaze töreni.
Kimin cenazesi?
Özür dilerim...
Yok, yok problem değil...
Biz... Eee, pasta yemeye...
Bir saniye... Bu benim kartım. Bilmiyorum, belki şey hakkında, doğumgünü, ararsın.
Teşekkürlerler, cenazede iyi şanslar.
Yani... Sanırım "İyi şanslar" buraya pek uygun...
Başın sağolsun. Kaybın için üzüldüm.
Kayıp, kaybetmek. Rafe'in hayatı kayıplarla doluydu.
Ama artık kaybecek hiçbir şeyi kalmamıştı.
Babası da gitmişti. Hiçbir şey için yapamadığı gibi babasının gidişi için de ağlayamamıştı.
Bir şeylerin değişmesi gerekiyordu.
Gözyaşlarını saklandıkları yerden çıkarmak zorundaydı.
Bilindik taktiklerle başladı.
Alkolün hislerini uyuşturup onu ağlatabileceğini düşünmüştü.
Fakat elde ettiği tek şey Condor isimli bir ayyaşın yürek burkucu hikayesi oldu.
Merge öldüğünde doktor diyabet yüzünden ayaklarımı kaybedebileceğimi söyledi.
Bunu bile denedi.
Hank'in Nalburu'na bir daha asla 100 metreden fazla yaklaşamayacaktı.
Eğer Rafe ağlamak istiyorsa daha da derinlere inmesi gerekiyordu.
Kalifiye Palyaçolar. Kim? Ah, merhaba.
Şunu tutar mısın?
Özür dilerim, ben gideyim.
Hayır, lütfen. İçeri gel.
Banyolarda karşılaşmaya bir son vermeliyiz.
Bu durum seni bu kadar mı çok üzüyor?
Saçmalama, onunla bir alakası yok.
Sadece Gavin'i babası gittiğinden beri hiç bu kadar mutlu görmemiştim.
Sürekli ağlardı. Ama bugün? Gülmekten başka bir şey yapmadı.
Çocukların olduğunda kalbinin göğüs kafesinde durmadığı söylemiyorlar.
Onlar acı çektiğinde sen de acı çekiyorsun. Onlar ağladığında sen de ağlıyorsun.
Güldüklerinde de...
Teşekkürler.
Sırf büyüdük diye ağlamayı bırakmak zorunda mıyız?
Su tabancasını hep yanında mı taşıyorsun?
Hadi ama, şu halime bir baksana.
Böyle bir işte çalışmaya nasıl karar verdin ki?
Sanırım insanları güldürmekte oldum olası iyiydim.
Ne kadar hoş. Eminim ailen de bundan gayet memnun olmuştur.
Annemi hiç tanımadım, babam da... yeni vefat etti.
Yarınki cenaze onun.
Hayır, hayır. Prob...
Özür dilerim.
Erkekler de ağlar. Sorun değil.
Makyajımı temizlemeliyim.
Teşekkürler.
Merhaba, Rafe ben. Sen de Randy olmalısın.
Şunları geçir üstüne.
Benim işim, kalbinin etrafına diktiğin o duvarları parçalamak.
Hatırladığın en üzücü anın hangisi?
En sevdiğin duygusal şarkı hangisi?
Her yıl iki milyon çocuk susuzluktan ölüyor.
Petrole bulanmış pelikan. Ne kadar da içler acısı değil mi? Değil mi!
İnsanlar gerçekten bunun için para ödüyorlar mı?
Ölüme yaklaştıran deneyimler arı duyguları su yüzüne çıkarır.
Aşağıda ne oldu? Ne düşünüyordun?
Kafayı yemişsin sen.
En azından senin gibi ucube değilim.
Ben ucube değilim. Belki de normal olan benimdir?
Sence insanlar neden ağlıyor ki? Bunun hakkında hiç düşündün mü?
«Ağlamak, kederin derinliğini azaltır.» Bunu William Shakespeare söylemiş.
Kederim yeterince derin. Oldu mu? Teşekkürler.
Yeterince kederli olduğun konusunda şüpheliyim.
Sana bir şey söyliyeyim:
Hayatım boyunca sevdiğim herkesi ama herkesi kaybettim.
Yani Shakespeare'den neyi alıntılarsan alıntıla
zaten hissettiğimden daha kötü hissetmemi sağlayamazsın.
İçinde bayağı bir öfke birikmiş. Annen seni yeterince kucaklamadı mı?
Annem öldü...
Beni doğurmaya çalışırken öldü. Bayağı bir trajik, değil mi?
Yok artık...
Uzak dur benden!
Mary Winston 38 yaşında doğum sonrası komplikasyonlarından dolayı öldü.
Hemşireler kucağından almadan önce Rafe'i tam 17 saniye kucaklama şansı olmuştu.
Bu kederli anda, hayatı boyunca 3204 defa ağlamış olan Mary son kez ağladı.
Bu gördüğünüz onun yanağından süzülen tek gözyaşı damlası. Tek ve ona ait olmayan...
Günaydın anne, bayağıdır uğrayamıyordum, ha?
Kusura bakma... Buraya gelmek benim için hep çok zor oluyor.
Babamın mendilini getirdim.
Zaten bunu sadece buradayken kullanıyordu.
Burada olmadığımız zamanlarda onun da benim gibi olduğunu düşünüyordum.
Ama...
Hiç kimse benim gibi değil.
Neyse işte, cenaze töreni yarın. Belki yardımın dokunur diye düşünmüştüm.
O sabah Rafe babasının eski takımlarından birini giydi.
Annesinin cenazesinde ve Rafe'in mezuniyetinde giydiği takımı.
# When peace like a river, attendeth my way,#
# When sorrows like sea billows roll;#
# Whatever my lot, Thou hast taught me to say, #
# It is well, it is well, with my soul.#
# It is well, it is well, with my soul.#
Eğer içini döküp rahatlamak için uygun bir zaman arıyorsa
tam da şuan en uygun zamandı.
Ama hiçbir şey olmadı.
Merhaba...
Merhaba, makyaj malzemelerini bende unutmuşsun.
Teşekkürler.
Bir erkeğe bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi.
Seni güldürdüm!
Sana "Erkekler de ağlar, sorun değil." demiştim ya,
Ağlamıyorlarsa da sorun değil.
ÜÇ YIL SONRA
Baylar, bayanlar bugün sizin için büyük bir süprizimiz var.
Brader, duyduğuma göre bugün senin doğum gününmüş! Gel bakalım buraya!
Alo. NE?!
Hadi bakalım, ıkın. Biraz daha kuvvetli ıkın.
Beyfendi! Beyfendi! Bir palyaço mu? Ne yapıyorsunuz?
Daha beş haftası vardı!
Pekala Ginny, şimdi biraz ıkınman lazım. Bırak da işimizi yapalım. Babası mısın sen?
Evet.
O benim kocam.
Nefes almasına izin ver... Ginny, bana bak. Biraz daha ıkınman lazım.
Oluyor! İşte! İşte bu!
Babası, gelip bir görün isterseniz.
Tebrikler, çok sağlıklı.
Ağlaması gerekmiyor mu?
Bütün yeni doğanlar ağlar diye bir şey yok. Sessizliğin tadını çıkarabildiğiniz kadar çıkarın.
Kucağına almak ister misin?
Tatlım...
Rafe Winston ve oğlu o an ilk defa ağladılar.
Acı veya kederden değil
bunlar sevinç gözyaşlarıydı.
Çevirmeye çalışan: @GunhanSelas