Tip:
Highlight text to annotate it
X
Esselamu Aleykum, dinleyiciler diyor.
Kim kime dinler? Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki
Hacı, kimse kimseyi dinlemez.
En berbat zaman ne zamandır?
Kimsenin kimseyi dinlemediği zamandır.
Onun için bir kimse bir kimseyi dinlese işler yoluna girer.
Kimse kimseyi dinlemediği vakıtında.. "E nerdeydin bre deli Hüseyin?"
"Aha kahvede oturuyordum be" "Yahu ne yapan kahvede?"
"Yani işte, avaracılıktan burada oturuyorum"
Maşa'Allah, iş güç yok mu sana?
İş gücü bırak yahu. Hükümet bize para verir.
Hükümet de bir dolap döndürür, biz de bir dolap döndürürüz.
Yapacak işimiz yok. Gideriz işte kahvede mıncı***ıp dururuz.
İnsanlığı berbat eden nedir
Hacı Efendi? İnsanlığı berbat eden avaracılıktır.
Bir kelime.
İnsanları avara bıraktığın vakıtında
şerrin arkasında koşturur. Meşgul edersen bir iş yapar sana.
Yaptığı işin kıymetini takdir eder ve emeğini
bilir, bir emek karşılığında birşey aldığını.
Bu dünyanın berbat olması. Bu bizim sözümüz,
kahvede oturan adamlara göre bir sözdür.
Başka türlü neyi söyleyeceğiz? İşte insanları berbat eden şey
avaracılıktır, bir kelimeyle.
Avaracılık dünyayı çığırından çıkarttı.
Avaracılık, boş gezip
boşuna para almak, sonra keyfine bakmak.
İş? İş arama yahu. Biz ödeniriz. Neye karşılık ödenirsin?
Eh işte sigortamız var. Sigorta başına yıkılsın.
Ne demek sigorta var? Çalıyor musun? Yok.
Ama sigortalıyız da bize para verirler. Eh, sonra
yapacak iş? Yapacak işimiz yok.
Aldığımız parayla bütün gün o kahveden bu kahveye,
bu kötü yerden öbür kötü yere, böyle dolaşır zırtapozlar olduk.
Be Hüseyin Ağa nasılsın? Sorma Efendi nasıl olduğumuzu,
keyfimiz yerindedir. Ne için? Beleş para alırız.
Nasıl alırsın? Sigortayla alırız. Sigortadayız madem,
sigortanın manası beleş para alacağın merkez demektir.
Al parayı, sesini kes.
Böyle bir hayat telakkisi insanlara aşılandığı vakitte, yani
çalışmadan birşey eline geçirmek diye bir fikir insanlara verildikten sonra
o insanlar toplanmaz. Hiç toplanmaz.
Ne kendilerine yararlar, ne başkalarına yararlar.
Eh Şeyh efendi, bu mesele mühim meseledir.
Şimdiki zamanımız temokrasidir.
Temokrasi demek bu avamı-ı nası susturmak için
çeşit türlü bahaneler uydurup, onların ağzını tıkayıveririz.
Ellerine geçer geçmez neyse,
eskiden altın vardı, herkes kıymetini bilirdi.
Şimdi kağıt verirler. Kağıt, her matbaa kağıt basar.
Herkes eline aldığı kağıdı götürüp bankaya gösterecek doğru mu eğri mi?
Hükümet kendi bile yapamaz onu. O vakit, insanlık yaratıldığı
hususlardan, ne için yaratıldıysa bunu
bilmeden yaşarsa o insan insan sınıfında değildir.
Ne için yaşıyorum ben? Be Hüseyin ağa, ne için yaşarız biz?
İşte yiyip içeriz. Sonra, ne yaparsın? İş yok.
Hükümet sigortalıdır, biz de parayı alırız, yapacak işimiz yok.
Tarla var süremeyiz. Orman var giremeyiz.
Sürümüz var süremeyiz. Böyle bir kanunlar çıkarırlar.
Biz ne yapacağız? 5-10 kuruş elimize geçince kahvede otururuz.
Musibetlik nedir? Musibetlik derdik biz eskiden.
Musibetlik insanlığı yok eden en kötü ahlaktır.
Musibet adam dediğinde, yani hiçbir işe yaramayan.
Eskiden ecdadımızın her birinin elinde bir sanatı vardı.
Ticareti vardı veyahut ziraatı vardı. E şimdi Şeyh Efendi, ne ister?
Şimdi herkesin elinde arabası var.
En son model arabaların içerisinde geziyor millet.
Hükümetimiz de, yalnız bizim hükümet değil her hükümet, vergisini ver
nerden getirirsen para al. Araba al, istersen tayyare de al.
Uç dolaş.
Ne güzel bir dünyaya düştük şimdi, ne hoş.
Ve bu telakkilerden dolayı insanlar birbirlerini kıskanır oldular.
Birbirlerine hased eder oldular. Birbirlerini çekemez oldular.
Birbirlerine hürmet etmez oldular. Birbirlerini saymaz oldular.
Ellerine ne fırsat geçerse istediklerini yapmak isterler.
"Ben şu olayım, ben bu olayım, yalnız çok kazanayım".
Bu..merhaba kahvede oturan ağalar.
Ağalar, eskiden kahvede oturanların omuzlarına attıkları peşkirleri de vardı
Şimdi peşkir de yok. Peşkirsiz oturuyor kahvede.
Bir tanesi çıkıştı, "aman ne be, eski usulü de kaldırdınız?"
Neydi usta eski usul? Kahveye gelen adam temiz giyinir,
bir de omzuna peşkir atardı.
O peşkiri bazı defa başına sarardı, bazı defa omzuna atardı.
Şimdi yenilik olduğu için, yeni zaman,
bu zaman ne yaparız? O omzuna peşkir atmak ne demek?
Garson muyuz biz, kahveci çırağı mıyız biz nedir?
İşte yok yahu, biz modern hayat yaşayacağız.
Son moda elbiseler giyeceğiz ve omzumuza peşkir atmak yok.
Tarlaya gitmek yok. Öküzlere bakmak yok.
Arabalar varken..Arabalamız olacak.
Be Hüseyin ağa, senin kapının önünde yeni araba vardı. Nasıl oldu bu?
E bizim oğlan diyor, eskiyi beğenmedi de götürüp koçanları verdi içeriye
al bir başka zırtapoz araba getirdi. "E karşı gelemen?" "Ne karşı gelecen?
Bu iskemleyi görürsen be Deli Hüseyin? Görürüm usta.
Bizim çocuklar şimdi öfkelenmedi mi, iskemleyi böyle yere vurdu mu
iskemlenin alt tarafı kalmaz, odunu kalır. Odunu da senin başına vura vura
seni mamırlatır. Yok karşıya gelecen? Deyeceksin nasihat şudur budur..
Yenilik, yenilik derler buna Ağa. Ağa deme bre, ne ağası?
Köylü ağası olur, ağalık kalmadı ki. Herkes ağa olmuş şimdi. Herkes
yeni binalar yapıyorlar.
Bakarsın ki nasıl, o binaların paraları nereden?
Eskiden herkes kerpiçten evde oturur, rahat yaşardı.
Şimdi beton binalarda yaşıyor. Bir kat, 2 kat, 3 kat, 5 kat
daha söyleyim? Söyleme be. 5 katın üstü?
Var yahu, usta var. 5 katın üstünde çok binalar var.
E sonra?
Biz Müslümanız. Peygamberlere inanırız.
Peygamberlerin hiç olmazsa tarihlerini okutun,
ey bizi idare eden gafil tayfa.
Okutun, bir tarih okutun. Evvel zaman tarihlerinden okutun.
Birşey öğrensin millet.
Peygamberler Sultanı Efendimiz
Hz Muhammed Mustafa. Ayağa kalk, hürmet et.
Gökyüzünün haberini getirir onlar.
Gökyüzünden haber gelir mi Şeyh Efendi? Bre ahmek, eline avcun kadar bir
alet kon da mağripten maşrike haber alın, o doğrudur.
O olur. Amma Gökyüzünden başka türlü haber getirdim diyeni kabul etmezsin.
Maşa'Allah Yahu. Ne kadar ileri gitmişsin.
Eski tevarih derler, tarihlerde,
eski hoca efendilerimizin öğrettikleri ilimler vardı da, her peygamberlere ait
Şimdi Peygamber kimdir arayan yok. Soran yok, bilen yok, öğrenen yok.
Tarih okuyan yok.
İbrahim (as),
ala Nebiyyina Seyyidina Muhammedin (sas).
Selam olsun, salatu selam olsun.
Kendi zamanındaki kavıma
doğru yola göstermek için Cenab-ı Hak tarafından gönderildi.
Onun zamanında hüküm eden Kralın adına da Nemrut derlerdi.
Nemrud her zulmu işleyen, zalim kimseler manasında.
Putlara taparlardı. Put dikerdi karşısında, kıçını böyle çevirir
başını öne eğer, bitti der. Bizim yolumuz bundan ibaret.
Bu kadar yaparız. Benim putum vardır, demiş Nemrut.
Ey Nemrut diyor, Peygamber İbrahim (as). "Bu putdur.
Yerin Göğün tanrısı Cenab-ı Hak'tır. Cenab-ı Hak'tır.
Senin Tanrın ne yapar?" Benim Tanrım istediğimi yapar.
Yani senin istediğini yapar. Evet. Sen onun istediğini? Yok.
O benim istediğimi yapar, ben istediğimi yaparım.
E nasıl be Hüseyin ağa, bu Şeyh Efendinin konferansı? Aliyyul Ala.
Hüseyin Ağa da diyor ki, bre haydutlar dinleyin bre Şeyhe,
yoksa başınıza taş yağacak. Hasılı kelam
münakaşa ileri gitti İbrahim (as) ile.
Gök Tanrısı seni gönderdi. Ben de, diyor
bu Gök Tanrısı nerededir bakacağım diyor Nemrud.
Emretmiş mimarlarına ki bir kule yapsınlar.
Burç derler. Çıkayım bakayım dedi o, göreyim
nedir işi, nedir sanatı, diye Nemrut şey yaptı, Nemrut kulesi.
Hasılı kelam, o kule başına yıkıldı. Dünyadan rezil olup çıktı.
Ahir Zaman Peygamberi Efendimizdir, Hz Muhammed Mustafa,
kalk ayağa bre ahmaklar, kalkın!
Ahir Zaman Nebisi geldi, haberini verdi Nemrud'un, ne etti ne eylediğini.
Efendimiz (sav) sonra buyurdu ki, benimle
ahir zaman ümmetleri gelecek. Melaike-i Kiram,
Melaike-i Kiram 2 kat yaptıktan sonra 3. kat bina yapmaya kalkanlar için
öyle çağırırmış: "Ey Nemrut!
Nedir yaptığın? O eski Nemrud gibi gökyüzüne mi çıkacaksın?
Yahu Şeyh Efendi, hangi 2 kat, hangi 20 kat? 100 kat var!
Efendimiz onun için buyurdu: 2 katın üstünde bina yapmaya kalkanlara
Melaike-i Kiram ne dermiş? Ey Ademoğlu,
yeryüzü sana yetişmedi mi? Ne için sen kat kat üstüne bina yaparsın?
Ortalık daraldı mı sana? Geniş, yeryüzü geniş, yapsana.
1 kat yap, 2 kat yap. Onun üstüne yaparsan Nemrutların sınıfına girersin.
Hasılı kelam bugünkü günde insanların uğraştığı:
kim kimi yapıda geçecektir?
Kim daha güzel bina yapacaktır?
Modern diyor, şeytanın tarifi bu: modern binalar.
Bre modern binaların içerisinde yazda fırında gibisin,
kışta buzdolabında gibisin. Seni öldürür, hasta eder, canını çıkarır.
Ona bakma sen diyor Şeyh Efendi. Dışarıya bak, bak koca bina.
Kimin adına? Benim adıma. Niye yazman be adını üstüne?
Gerekmez Şeyh Efendi, bilirler.
Melaike öyle çağırır diyor 2 katı geçince
"Ey Ademoğlu, ey Ademoğu, yetişmedi mi sana yeryüzü
yerleşmeye ki birbiri üzerine bina yapıyorsun?
Nemruta kendini benzetiyorsun, kendini topla" diyerekten
Melaike onlara lanet verir diyor. Hayır etmezler.
O yüce binaların içinde insanlar yaşayamaz, hepsi hastalanır.
Dertlenir ve çürüyüp gider.
Yani şimdi insanların derdi imanı
birbirleriyle "yetetaveluna fil bünyan".
Yapılarda birbirleriyle yarış yapacaklar:
"ben bu kadar yaptım ben şu kadar" Teessüf ederim ki
bu haberleri en iyi bilen İslam ahalisi olduğu halde
bugün Hicazı bu Nemrud kuleleriyle doldurdular.
Hesapları zor olacaktır kıyamet gününde, Allah bizi affeylesin.
Derlenip toplanalım, ey Müslümanlar, ey insanlar.
Bugün dünya yarın mezarlıktır.
Görmedim bilmedim deme. Gösterecekler, bildirecekler.
Kendini topla, mübarek Ramazan'ın sonu geldi.
Hiç olmazsa 3 gün oruç tut, hiç olmazsa 3 gece namaz kıl.
Cuma gecesi namaz kıl. "Beni Yaratan vardır, beni yaşatan vardır de.
Sana secde edeyin ey Rabbim" de. Utan! Secdesiz oturursun.
Verdiği rızkı yersin, O'na teşekkür etmezsin.
Ey bizim Kıbrıslı Türkler, çok cahil kaldık.
Hocalarımız var, birşey söyleyemiyorlar. Çünkü
söyletilmezler. Kendi kahküllerine dokanır derlerdi eskiden.
Ne yapsınlar? Eline verilen kağıdı okuyacak. Bundan fazla ne ziyade
ne eksik olmayacak. Allah, Aman ya Rabbi, tövbe ya Rabbi.
Tövbe Estağfirullah. İşte bu bir kahvehane sohbeti oldu nihayet.
Biz ilim babını açmadık ki. Talebe yok ki açasın.
Kime söyleyecen, duvara? Yok.
Cirlavuk derler şimdi, cır cır cır.
Bizim enavatan insan Ağustos böcüsü der, biz ona cirlavuk deriz.
Cirlavuk, zır zır zır zır, ta çatlayıncaya kadar. Çatlar biter.
Şimdiki insanların da cırlavuklar gibi söylenir söylenir, şunu eder bunu eder
çatlar gider, kabrin içerisinde hapsolur.
Allah bizi kabir azabından saklasın. Ey Müslümanlar,
ey Kıbrısın Müslümanları, sizi cahil bırakanlar yansınlar ateşte.
Yansınlar ateşte. Ben 28'de, 1928'de mektebe başladım.
2 ay yalnız elif be'yi okumaya tamamlayamadan
yukarıki, Anadoludaki yenilik diyerekden bizim buradakiler
Kuran-ı Kerim'i kaldırdılar ve yerine,
elif be'nin yerine alfabe koydular. Millet cahil kaldı.
Başlarına gelmedik şey kalmadı. Tertiplenelim, toplanalım ey gençler.
Siz bu ihtiyarlardan daha çok güzel anlarsınız, anlayacaksınız.
Bileceksiniz, yolunuzu öğreneceksiniz. Mübarek Ramazan'dan
5 gün, 6 gün kaldı. Oruç tutalım, kahvelerde oturmayalım.
Dinimizi bilelim. Rabbımıza tekbir edelim.
Ezanı Muhammediyeye dinleyelim, teravih kılalım.
Birkaç gün olsun oruç tutalım ki Gökyüzünün Rabbisi bizi affeylesin.
Üzerimize azap yağdırmasın. Belli değildir
Gökyüzünden ne yağacağı ey ahmaklar.
Ey ahmaklar, Gökyüzünden neler yağacak belli değildir.
Her gelen bulutu yağmur bulutu zannetme Taş yağan bulut da vardır.
Yağdıran bulut, sakınalım. Kendi nefsimi de sakındırıyorum.
Sizi de sakındırıyorum. Allah beni de sizi de affeylesin. Esselamu Aleykum.
Fatiha. Şükür Allaha,
Kaç gece oldu konuştururlar.
Cenab-ı Hakkın yeryüzündeki salih kulları vardır.
Onlar konuşturdu birkaç kelime, kendi nefsime de nasihat edeyim.
Ey Gani Padişah, ey Rabbımız, kulluğunuzu bize öğretecek
mübarek kimseleri gönder bize ya Rabbi. Biz şaşırıp kaldık.
Sen halimizi ıslah edici kullarını gönder. Sübhansın!
Sultansın! Sen bizim Rabbimiz Allahımızsın, bize merhamet et ya Rabbi.
Fatiha. Resulu Kibriyasına selatu selam olsun,
Hazreti Muhammed Mustafaya da. Fatiha.