Tip:
Highlight text to annotate it
X
Kuyruğuyla ne yapıyorsun, baba?
Yeniden dünyaya geleceği zaman, kuyruklu bir köpek olarak değil de...
...atkuyruklu bir insan olsun diye başının altına koyuyorum.
Sahiden mi?
Herkesin hayatı sona erer, ama hiç kimse gerçek anlamda ölmez.
Gidelim hadi.
Şimdi de kepçe kırıldı.
Buraya gel, Chuluna.
Acele et!
Hadi bakalım. Evine geldin.
Anne!
Canım kızım benim, amma büyümüşsün.
Baba!
Gel bakalım güzel kızım. Yolculuğun iyi geçti mi?
- Evet. - Nasıl geldin buraya?
Şoför getirdi.
- Bizi özledin mi? - Evet, çok.
- Epey şey öğrendin mi? - Evet.
Okul üniforması üzerinde çok güzel duruyor kızımın.
Sahiden de öyle.
- Ama yaka çok sıkıyor. - Öyle olması lazım zaten.
Al kaftanını bakalım.
Baba?
- Ne oldu, çocuğum? - Dışarıda ne yapıyordun?
Koyunlara bakıyordum sadece.
Kurtlar geri mi geldi?
Evet.
Yeni şarkılar öğrendin mi bakalım? - Evet.
Kız kardeşine de öğret, tamam mı?
Dur da giydireyim şunu.
- Okul defterlerimi görmek ister misin, baba? - Tabii.
Ne kadar da büyüdün böyle! Hadi göster de bakalım.
Pekâlâ.
Matematik defterin mi bu? Ne güzel yazın var.
Bak, yıldız da aldım.
Bakayım.
Evet. Bir tane de burada var.
- Birkaç tane kesek alabilir miyim, anne? - Tabii, alabilirsin.
Gel hadi, bunlarla oynayalım.
Şehirde olduğu gibi, üst üste evler inşa edeceğiz.
Tamam.
Şehirde yaşasaydık, ta en tepede yaşamak isterdim.
Alt taraflar çok karanlık oluyor çünkü.
Aynen böyle.
İşte oldu.
Nansal, oyun oynayacağına, eti tütsülemekte kullanmak için biraz kesek toplasan ya?
Ama daha önce hiç toplamadım ki.
Bir denersin işte.
Hadi çık oradan, sepet lazım bana.
- Çok uzağa gitme, Nansal. - Tamam!
O iki akbaba hâlâ daireler çiziyor.
- Selamlar. - Selamlar.
- Sürün iyi otluyor mu? - Evet, her şey yolunda.
- İyi bir yaz geçiriyor musunuz? - Evet, ya siz? - Biz de.
- Avlanma nasıl gidiyor? - Avlanma da iyi.
- Nereden geliyorsunuz? - Baruun Gol'dan.
Orada da kurt avlıyorduk.
Sizin bölge nasıl, sakin mi?
Hayır, hiç sakin değil.
Kurtların sayısı gitgide artıyor.
Evet, sayıları epey fazla.
Aynen öyle.
Düşüyordum az daha.
Kim var orada acaba?
Çoğu insan hayvanlarını satıp, şehre taşınıyor artık.
- Doğru diyorsun. - Öyle.
Zaman değişiyor tabii.
Evet, taşınanlardan geri kalan da, başıboş köpekler oluyor.
İşin kötü yanıysa, kurt sürülerine karışıyorlar.
Geçen gece sürüme saldırıp, koyunlarımdan iki tanesini öldürdüler.
Yazık olmuş.
Son günlerde her yer böyle.
Bu konuyla ilgili bir şeyler yapılmalı.
Gençlik zamanlarımda, herkes kurtlarla mücadelede birbirine destek olurdu.
Ama buralarda yaşayan insanların sayısı azaldıkça azalıyor.
Doğru söylüyorsun. Gidip sürümü kontrol edeyim ben artık.
Sıkça başka yerlere gidiyor musun?
Pek değil ama yarın ölen koyunların derilerini satmaya gideceğim.
Badam'la biraz mühimmat sipariş etmiştik de.
Zaman bulursan bizim için alabilir misin?
Tabii, alırım.
Seni eve götüreceğim.
Bekle beni. Aferin.
Gel bakalım. Haydi, gel.
Gel buraya, küçüğüm. Gel bakayım, gel.
Aferin.
Annen nerede acaba senin?
Nerede acaba ha, nerede?
Nereden aldın canım o köpeği?
Buldum. Onunla oynamak istiyorum.
Sözde kesek toplayacaktın ama oynamaya karar verdin demek.
Sahibi köpeği geri isterse ne olacak?
Vermeyeceğim.
Öyle diyorsun demek. Çok da tatlı köpekmiş.
Kaybolmuştur belki de.
Çok tatlı!
Birileri taşınırken geride bırakmışlar da olabilirler onu.
- Şunu versene. - Evet, benim kuşağımı da taksın.
Üzerindeki lekeler yüzünden, adını Zochor koyacağım.
Beni dinle, Nansal!
Geri götür onu. - Olmaz.
Ne demek "olmaz"? Geri götürmelisin onu!
- Olmaz. - Kurtlarla yaşıyordu büyük ihtimal.
Onu bulduğum yerde kurt falan yoktu.
Hadi ya?
İnlerde sadece kurtlar yaşar ama.
Onu şans eseri buldum.
Artık bana ait o yüzden.
Köpeği ilk getirdiğinde biraz daha sert konuşsaydın ya?
Direkt hayır deseydin, şimdi onu ikna etmek daha kolay olacaktı.
Kızımızın köpeği bulup, eve getirmesi, kaderde vardır belki de.
Git buradan!
Yürü git! Git!
Yarın döndüğün vakit, taşınma hazırlıklarına başlarız.
Tamam.
Bir şeye ihtiyacın var mı? Un, pirinç falan?
Onlar taşınana kadar bekleyebilir ama yeni bir kepçe alırsan iyi olur.
Tamam.
Nansal'a söyle, köpeği tutmasın daha burada.
Kendinize dikkat edin. - Dikkatli sür.
Canavar seni!
Gelip yardım eder misin, Nansal?
Ben kaldıracağım sen de altından çekeceksin.
Haydi.
Biraz daha.
Tamamdır.
Lütfen latayı getirir misin?
Dikkat et de düşürme.
Şuraya koyuver.
Şöyle tutacaksın.
Sakın bırakma.
İlk önce ortadan ikiye kesmen gerekmiyor muydu?
- Çok güzel peynir oldu. - Evet.
Anne, babam bulamasın diye Zochor'u sürünün arasına sakladım.
Öyle yapmanın pek bir faydası olmaz. Geri götür onu lütfen.
Çok kötüsün! Ne kadar tatlı hayvan oysaki.
Niye istemiyorsunuz anlamıyorum ki.
Konu isteyip istememek değil.
Peyniri şöyle yatıralım bir hele.
Elini benim yaptığım gibi gerdir.
Şimdi de avuç içini ısırmaya çalış.
Isıramıyorum!
Öyle mi? Tekrar dene.
Ya şimdi? - Olmuyor.
Anladın mı şimdi? Gözünün dibinde olmasına rağmen, ısırmaktan da bir o kadar uzaksın.
Gördüğün her şeye sahip olamazsın.
Isıramıyorum ya!
Geride hiç hayvan yavrusu bırakma lütfen, Nansal.
Dağı da her zaman gözünün önünde tut ve kaybolmamaya çalış.
Babam çoktan öğretti bana.
Dağın doruğu, yönümü bulmamı sağlar.
Aferin akıllı kızıma benim!
Haydi dikkatlice koyul yoluna artık.
Gel hadi, Zochor! Gel, Zochor!
Neden beni uyandırmadın, anne?
O kadar erken kalkıp ne yapacaktın ki?
Babamla beraber...
...şehre gitmek istiyordum.
Niyeymiş o?
- Şehirdeki evlere bakabilmek için. - Peki o niye?
İnsanlar evlerinin içerisine işiyorlarmış şehirde.
Öyle mi? İnsanlar evlerinin içerisine mi işiyorlarmış?
Nansal öyle dedi.
- Nansal mı dedi? - Evet.
Isırabiliyor musun, Zochor?
Zochor.
Bir denesene hadi!
Hadi bir dene, Zochor.
Sen de yapamıyorsun desene.
Zochor! Zochor!
Zochor, inine dönmeyi mi, yoksa benimle kalmayı mı istiyorsun?
Zochor?
Tadı hoşuna gitti herhalde ha?
Diktiğin kaftanı giyebilir miyim, anne?
Sana olmaz. Kız kardeşin için bu.
Yakın zamanda yine okula dönmek zorunda.
- Tekrar uzunca bir süreliğine mi gidecek? - Evet, öyle.
- Onu özleyeceğim. - Özleyeceksin demek?
Git kardeşini getir. Ağlıyor bak.
Nereye gitti bu?
Zochor?
Nereye gittin?
Zochor! Zochor!
Burada bekle.
Zochor!
Zochor!
Zochor!
Zochor!
Zochor!
Dur bakayım dur.
Sana yedireyim.
Kocaman aç ağzını.
Tamam. Kendi başına ye o zaman. Sen de ye bakalım.
Sürü kendi başına döndü. Gidip kardeşinizi aramalıyım.
Kardeşinle ilgilenebilecek misin? - Evet.
Daha istiyor musun?
Al bakalım.
Zochor.
Zochor! Geldim, geldim.
Ne yapıyorsun burada?
Beni bırakıp gittin diye çok korktum!
İstediğin yere kafayı koyup uyuyorsun, değil mi?
Eve gitmemiz gerek.
Uyan hadi, Zochor.
Yapma. Buda'yla oyun olmaz.
Buda'yla oynanmaz. Anneme söylerim bak!
Burada güzelce kurur.
Büyük bir yudum al.
Çok şükür köpek Sarı Köpeğin İni'ne düşmedi.
Sarı Köpeğin İni ne ki?
Efsaneyi anlatayım sana.
Evvel zaman içinde, zengin bir aile bu topraklarda yaşarmış.
Çok güzel de bir kızları varmış.
Günün birinde, kız amansız bir hastalığa yakalanmış.
Hiçbir ilaç fayda etmiyormuş...
...o yüzden kızın babası da, bilge bir adamdan tavsiye istemiş.
Bilge adam da: "Sarı köpeğinizin içi nefret dolu. Onu başınızdan savmalısınız." demiş.
Baba da, "Neden ki? Sürümüzü koruyup kolluyor o." demiş.
Adam da, "Bilmen gereken ve söyleyeceğim şeyler bu kadar." diye cevap vermiş.
Babanın yüreği sarı köpeği öldürmeye el vermemiş...
...ama kızı için de bir şeyler yapmak zorundaymış.
Bu uğurda, köpeği kaçılması imkânsız bir ine saklamış.
Her gün ona yemek götürüyormuş. Ama günlerden bir gün, köpek ortadan kaybolmuş.
Ama bu sırada da kızın durumu, gün geçtikçe iyiye gidiyormuş.
Meğerse, kızın yataklara düşmesinin asıl sebebi...
...genç bir adama deliler gibi âşık olmasıymış.
Sarı köpek de ortadan kaybolunca...
...âşıklar, hiç kimse tarafından rahatsız edilmeden...
...istedikleri gibi görüşmeye başlamışlar.
Yağmur durdu sanırım.
Kızım bir günlüğüne babasının yerini aldı ve olanlara bak.
- Olur öyle. - Çok teşekkürler!
Güle güle. Dikkatli gidin.
Gel hadi, Zochor.
- Sağlıcakla kalın. - İyi yolculuklar.
Cücelerime bak hele.
Hadi, yatıralım onları.
Sen de yatmak için hazırlan.
Şimdi ne oldu?
- Önceki hayatlarını hatırlıyor musun, anne? - Pek değil.
Neden ki?
İnsanlar sadece küçük çocukların önceki hayatları hakkında konuştuklarını söylerler.
- Ben de konuşur muydum? - Tabii, hem de nasıl.
Ne tür şeyler söylerdim peki?
Yat hadi, kardeşlerini uyandıracaksın yoksa.
Nine...
...sarı köpeğe ne olmuş?
Genç çift evlenmiş ve bir çocukları olmuş.
Belki köpek de, atkuyruklu biri olarak yeniden doğmuştur.
Sahiden mi?
Bir sonraki hayatımda, insan olarak mı dünyaya geleceğim?
Gel bakayım. Sana bir şey göstereceğim.
Bir pirinç tanesi, iğnenin ucuna geçtiği vakit söyle bana.
İmkânsız böyle bir şey olması!
Anladın mı, çocuğum? Tekrar insan olarak dünyaya gelmek de bu kadar zordur işte.
İnsan hayatı da bu yüzden çok ama çok değerlidir.
Deveye binmiş bir çocuk görüyorum.
- Evet, doğru söylüyorsun. - Ata binmiş olan da var.
Nerede?
- Şurada bak. - Gördüm şimdi.
Bir sürü hayvan görüyorum.
Bir tane de fil gördüm.
Evet, ben de gördüm.
Bir tane zürafa görüyorum.
Zürafa ne ki?
Bak orada. Sence nasıl bir şeye benziyor?
- Bilmem ki. - Görmüyor musun?
Zürafa diyorum zürafa.
Çok yaklaşma.
Dumandan uzaklaşalım.
Hadi ben şarkı söyleyeyim, sen de dans et.
Sana bir şey söylemem lazım, anne.
Neymiş?
- Nansalmaa yalan söylüyor. - Nedenmiş?
Ne söyledi?
Zürafa ve ona benzer şeyler gördüğünü söyledi.
Bırak söylesin. Sen de sakın gülme ona.
Belki de...
...tıpkı senin söylediğin gibi, önceki hayatından bahsediyordur.
Evet, olabilir.
Doğru olduğunu düşünsene.
Düşünsene bir!
Çok komik cidden.
Hadi dans edelim şimdi.
Zochor!
Zochor?
Zochor!
Zochor!
Zochor.
- Ben geldim. - Çok şükür gelebildin.
Zochor.
Her şeyi hallettin mi? Yorgun musun?
Yolculuk fena değildi.
Derileri sattım.
- Dorj amcayla görüştün mü? - Evet, ziyaretine gittim.
Nansal hakkında konuştun mu?
Evet, okul zamanı yanında Nansal'ın kalmasına olur verdi.
Ama bu durum, kızımıza uyar mı bilmiyoruz.
Bakarsın şehirde bir mağazada iş bulurum ben de kendime.
Oradan kazanacağın para geçinmemize yetmeyecektir.
- Çocuklar nerede? - Dışarıda oynuyorlar.
- İstediğin gibi kepçe aldım. - Ne güzelmiş.
Isıya dayanıklı mı acaba? Rengi de çok cafcaflı.
- Bu da bizim için. - Hafif ve küçük de.
Bir el feneri demek. Epey işimize yarar.
Elbet lazım olur diye düşündüm.
Seçimlerin sonucu ne oldu?
- Tekrar edeceklerini söylediler. - Neden acaba?
Bilmem ki.
Zochor.
Dediğimi yap ve dur burada.
Gelin kucağıma bakayım, küçüklerim.
Sizi çok özledim.
Gelin bakalım.
- Al babadan şekeri. - Al bakalım.
Sen de al.
Sen de al.
Daha bitmedi.
Alın bakalım. - Babanız size almış.
Dur nasıl çalıştığını göstereyim.
Aynen öyle işte.
Bakayım ben de.
Bekle, bekle.
Sana kendi başına gelecektir o zaten.
Öyle çalışıyor o.
Zochor!
Bana bak, Nansal! Sana köpeği buradan gönder demedim mi?
- Mühimmat eline geçti, değil mi? - Evet, teşekkürler.
Bahsettiğim köpek de bu işte.
Oldukça sağlıklı görünüyor.
İyi bir avcı köpeği olacağı kesin.
- Rengi de uygun. - Doğru.
Avcı köpeğin yaşlandı değil mi?
Evet, fazla yardımı dokunmaz artık.
Nereden buldun bunu? Avcı köpeği mi ki acaba cinsi?
Onu kızım buldu.
Bir inde buldum.
İnde mi dedin?
Sana kim bilir kaç kere ona bakamayız dedim.
Kaftanını getirdim.
Kurtların son saldırısı yeterince kötü değil miydi?
Köpeğin bununla ne alakası var ki?
Geleceğimizi düşünüyorum ben.
Köpek kurtlarla yaşamışsa, kurtlar da onun izini sürerler ve sürümüzü kırıp geçirirler.
Nereden geldiği bile meçhul.
- Çabuk gel, anne! - Ne oldu?
Çabuk gel, anne!
Kaçılın çocuklar, kaçılın. Su dökelim çabuk!
Dikkat edin de yanmayın.
Talihsizlik işte.
Kötü oldu.
Bakayım.
Babanızın güzel hediyesine yazık oldu.
El feneri ile oynayabilir miyim, anne?
- Evet ama dikkatli ol. - Tamam.
Nansal!
Bana bak, Nansal! Bana bak, Nansal!
Kalksana.
Hadi oynayalım ya!
Gel de yardım et bize, Nansal!
Aferin kızıma her işin ucundan tutuyor.
Küçüğüme bak hele!
Dikkat et de düşme. - Aşağı indir onu.
Haydi, düşme sakın.
Bunu da buraya koyalım.
Gel de şuraları biraz temizle, Nansal!
Sensiz ne yapardık biz sürünün haşmetli çobanı?
Kardeşinin yanında kal lütfen, Nansal.
Ona göz kulak ol.
Oradan çıkmasına izin verme.
- Güzel ülkem, senin sayende iyi bir yaz geçirdik. - Haklısın.
Bin şu yük arabasına, Nansal!
Batbayar'ın kuşağını alıyordum sadece!
Dur biraz, Chuluna!
Çocuk yok!
Kardeşin nerede? Gördün mü onu, Nansal?
Yok burada! - Burada değil miydi?
Gitmiş çocuk!
Oğlum nerede? Yok ortalıkta!
Çocuklarla kal, geri gidiyorum.
Ne oldu, anne?
Oğlum.
Dur bir bakayım sana.
Ufaklık.
Zochor.
- Pekâlâ. - Koyuver şuraya.
Hadi otur bakalım.
Oldukça rahat, değil mi?
- Gözünü kardeşinden ayırma. - Dikkat et de kaçmasın kardeşin.
Kaçmaya kalkarsa tutuver kardeşini.
İyisi mi bağlayayım seni.
Tutun kardeşine.
Atını alıyorum.
Sıkı tutun, Nansal!
Yaklaşan seçimlerde...
...oy kullanmanız gerektiğini hatırlatırız.
Umarız oyunuzu doğru taraftan yana kullanırsınız.
BATCHULUUN AİLESİ'NE İÇTEN TEŞEKKÜRLERLE
Ne zaman oynamak istesem uyuyorsun.
Belki de...
...önceki hayatında tam bir tembel tenekeydin.