Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: serdar onuk Gözden geçirme: Sancak Gülgen
New York Times'in haftalık teknoloji yazarıyım.
Kullanışlı alet ve benzeri ürünleri incelerim.
Aslına bakılırsa yılın bu zamanları, iyi babalar çocuklarıyla vakit geçirmeli
ve yeni yıl ağacını süslüyor olmalı.
Ben ise
kablolu televizyona çıkıp aynı soruya cevap veriyorum:
"Gelecek senenin teknoloji trendleri neler olacak?"
Sonra da, "İyi de bunu daha geçen sene söylememiş miydik?" oluyorum.
Ama şimdi bunların arasından en çok dikkatimi çekeni seçeceğim ve bu da
cep telefonu ile internetin tamamlanmış evliliği olacak.
Biliyorsunuz, şu volkanı Google görsellerden buldum,
tabi ki Dianetik kitabının kapak resmine ne kadar benzediğini farketmemiştim.
(Gülüşmeler)
Neyse, bütün her şey birkaç yıl önce başladı.
Sesimizi bir telefon hattı yerine internet üzerinden taşımaya başladılar
ve o günlerden bu zamana uzun bir yol katedildi.
Fakat bu kendi başına bile enteresan bir şeydi. Vonage gibi şirketler örneğin.
Aslında sıradan bir telefonu alıyorsunuz, fişini bu küçük kutuya takıyorsunuz
ki bu kutuyu şirket size veriyor, onu da kablolu modeminize bağlıyorsunuz.
İşte, aynen normal bir telefon gibi çalışıyor.
Ahizeyi kaldırıyorsunuz, çevir sesini duyuyorsunuz,
ama biraz uyduruk bir ses. Çevir sesinin WAV dosyası halinde kaydı,
sadece dünyanın sonunun gelmediğinden emin olmanız için.
Herşey olabilir. Salsa veya komedi
programı müziği olabilir -- mesele değil.
Bu küçük kutu sizin telefon numaranıza sahip.
Süper bir şey değil mi -- bu kutuyu Londra'ya veya Sibirya'ya götürebilirsiniz
ve komşunuz ev telefon numaranızı çevirdiğinde telefonunuz çalar,
çünkü gerekli olan her şey kutuda.
İnsanlık tarafından bilinen tüm özellikler onun içinde mevcut
Çünkü yeni bir özellik eklemek sadece bir yazılım işi.
IP Üzerinden Ses Transferi'nin sonucunda --
-- İnternet Üzerinden Ses -- ki bu terimden nefret ediyorum,
son üç senede sabit ev telefon hat talebinde yüzde 30'luk düşüş meydana geldi.
Yani, artık kendisine saygısı olan hiçbir üniversite öğrencisi ev telefonu kullanmıyor.
İşte size, o gençlerin büyük olasılıkla sahip olacağı şey. Dünyanın en popüler
VOIP servisi: Skype.
Mac veya PC'nize bu ücretsiz programı yüklüyorsunuz
ve dünyanın her yeri ile bedava görüşmeler yapıyorsunuz.
İşin kötü tarafı, inek öğrenci gibi bir kulaklık takmak zorundasınız.
O sizin telefonuz değildir -- bilgisayarınızdır.
Fakat yine de, eğer bir üniversite öğrencisi iseniz ve paranız yoksa,
inanın bana, bu cep telefonunuzu kullanmaya çalışmaktan çok daha iyi birşey.
Benim gibi orta yaşlı insanları, Skype'ı ilk defa
denerken görmek çok hoş bir şey
ki genelde bu çocuklarının yarıyıl tatili için yurt dışına çıktıkları zamandır.
Onlar uluslarası görüşme ücreti ödemek istemezler,
o yüzden şöyle konuşurlar, "Timmy! Sen misin?"
(Gülüşmeler)
Gerçekten, çok sevimli.
Fakat ben -- en azından ben yaptığımda öyleydi --
(Gülüşmeler)
Sanırım, VOIP servisinin en ilgi çekici olmaya başladığı zaman
onun, cep telefonlarının içine yerleştirilebildiği andır.
Düşünsenize, sıradan bir cep telefonunuz var
ve kablosuz bağlantı bulduğunuz zaman,
dünyanın her yerine bedava arama yapabilirsiniz
üstelik cep telefonu şirketlerine bir kuruş bile ödemeden.
Gerçekten, çok ama çok hoş olurdu -- ama,
bunu mümkün kılan teknoloji 5 yıldır var olmasına rağmen
beş senedir, şaşırtıcı bir şekilde,
ABD operatörlerinin sağladığı
ücretsiz VOIP hizmeti olan standart telefon sayısı
sıfırdır!
Nedenini anlayamıyorum!
(Gülüşmeler)
Aslına bakılırsa, bu bilgiyi güncellemem gerek. Şu anda bir tane var.
Ve o kadar ilginç ki, size söylemem gerektiğini düşündüm.
Bu ürün T-Mobile'dan.
Maaşım T-Mobile tarafından ödenmiyor.
T-Mobile'ı kullanmıyorum.
The New York Times'ın bu konuda çok katı kuralları var.
Jayson Blair ahmağının hepimizi mahveden haltı yemesinden beri.
(Gülüşmeler)
Aslında, bu servisi duymamanızın sebebi
programın geçen sene 29 Haziran'da
hizmete sunulması.
İçinizde 29 Haziran'da başka ne olduğunu hatırlıyan var mı?
iPhone. iPhone da o gün piyasaya çıktı.
Şimdi beni, T-Mobile'ın halkla ilişkiler
çalışanının yerinde hayal edin. Anlarsınız ya?
"Merhaba, bir duyurumuz olacak ---- VAYY!!!"
(Gülüşmeler)
Aslında çok hoş. Önünüzde bir sürü telefon var
ve burada akıllı telefonlardan bahsetmiyoruz --
içinde Wi-Fi özelliği olan, Blackberry'nin de olduğu sıradan telefonlar.
Konu şu, Wi-Fi noktasında olduğunuz her an
yapacağınız bütün görüşmeler bedava olacaktır.
Ve bölgenin dışına çıktığınızda da, normal şebekeye bağlanıyorsunuz.
Şimdi diyorsun, "Ne zaman Wi-Fi noktasında olacağım?"
Cevap şu ki, "Her zaman!"
Çünkü size
evinizde kullandığınız telefonunuz ile çalışan
bir kablosuz modem veriyorlar.
Bu hakikaten çok zekice, çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz ki
diğer servis sağlayıcılar arasında T-Mobile en ümitsiz olanı.
Baş parmağım kadar kapsama alanları var.
(Gülüşmeler)
Fakat, hani şu kulelerden birisi için yüz milyon dolar harcamak gerekir. Değil mi?
Tabi, buna harcayacak paraları yoktur. Onun yerine bize
yedi dolar 95 sentlik bir kutu veriyorlar. Adeta görünmez birer yükleme tesisi gibiler.
Onlar için evlerimize koyuyoruz!
Neyse, Avrupa'da Wi-Fi telefonlar var.
Ama mesele şu ki, T-Mobile daha önce kimsenin yapmadığı birşeyi yaptı.
telefonla konuşuyorken Wi-Fi sahasından çıkıp normal şebeke alanına girdiğinizde,
konuşma sorunsuz bir şekilde bir servisten diğerine aktarılıyor,
pürüzsüzce. Size şimdi bu ileri teknolojiyi göstereceğim,
bizim bu donanımı New York times'da test etmek için kullandığımız teknolojiyi.
Elinde kamera telefona bakarak
giden bu adam benim.
(Gülüşmeler)
Wi-Fi noktasından normal şebekeye geçmek üzere
evin dışına çıktığımda yürüyor o anda da eşimle konuşuyorum--
sol üste bakın. Bu gördüğünüz Wi-Fi sinyali.
(Video): Jennifer Pogue: Alo?
David Pogue: Merhaba bebeğim, benim.
JP: Oh, merhaba aşkım, nasılsın?
DP: Wi-Fi ile konuşuyorsun. Ses nasıl?
JP: Oh, oldukça güzel.
DP: Şimdi, yürüyüşe çıkmak için evden ayrılıyorum - bir sakıncası yok değil mi?
JP: Hayır, kesinlikle, ben de çocuklarla harika bir gün geçiriyorum.
DP: Ne yapıyorsunuz?
Bakın, tam burda!
Konuşmanın tam ortasında Wi-Fi'dan cep telefonu şebekesine geçiş yaptı.
Eşimin kendisini hiç dinlemediğimi söyleyip durmasını anlamıyorum. Hakikaten anlamıyorum.
(Gülüşmeler)
İşin temeline inince şu sınırlar ve kısıtlamalar
internet ve telefonun birlikte kullanımı ile eriyor artık.
T-Mobile telefonların en hoş olan yanı ise
kablosuzdan normal GSM kullanımına geçiş teknolojilerinin hayli ilerlemiş olmasına rağmen
faturalandırma teknolojisinin çok geride kalmış olmasıdır.
Demek istiyorum ki; aramayı başlatıyorsunuz
evinizde, Wi-Fi çekim alanı içinde,
arabanıza geçebilir telefon piliniz bitene kadar konuşabilirsiniz --
yani yaklaşık 10 dakika kadar --
(Gülüşmeler)
Ve yaptığınız arama hala bedava olacak.
Çünkü, bunu yapacak faturalandırma sistemleri yok --
yoo, durun bekleyin! Öyle hemen bitirmeyelim.
Tersinde de aynı şey sözkonusu.
Normal GSM servisinizle konuşmaya başlarsanız
ve evinize Wi-Fi çekim alanına girseniz bile, faturalandırılacaksınız.
Onun için bu servisi kullanan birçok kişi
şu duyacağınız cümleyi söyleme alışkanlığını edinir,
"Hey, tam şimdi eve girdim. Kapatıp geri arayabilir miyim?"
Şimdi anladınız.
Eğer, bu tür telefonlardan birini Avrupa'da kullanırsanız,
hangi internet noktasında olduğunuzu anlamayacaktır.
İnternetteyken kimse nasıl bir çakal olduğunuzu bilmez.
Değil mi? Kimse Pakistan'da olduğunuzu bilmeyecektir.
Evinizden Amerika ile
sınırsız bedava görüşme yapmak bu telefonlarla mümkün. Çok, çok ilginç.
Bu benim bir başka favorim.
Burada, şu anda telefonu çeken birisi
beni tam şu anda arayabilir mi?
Tamam. Beni arar mısınız, lütfen?
TELEFON NUMARASI VERİLMİŞTİR
Ama, Bakın! Sakın sabahın üçünde yazıcınızı tamir etmemi istemek için aramayın.
(Gülüşmeler)
Benim iki tane cep telefonum var, eğer işe yararsa çok sıradışı birşey olacak.
Aslında teknolojik örnek gösteriler yapmamalıyım,
yani seyircilerin önünde yapmamalıyım. Yani, nasıl desem? Saçma.
Bu telefon çalıyor. Ve -- oh, Zili kapalıymış. Püfff! Harika(!)
Neyse, bu telefon da çalıyor. Yani, ikisi de aynı anda çalmaya başlıyor.
Afedersiniz, bir saniye.
Alo?
Oh. Nereden arıyorsunuz?
Hayır, hayır sadece şakaydı. İşte buyrun. Çok teşekkür ederim bunu yaptığınız için.
Siz olduğunu anlamadım bile. Ben şuradaki adama bakıyordum.
Oh harika! Evet. Evet, aramayı sonlandırabilirsiniz artık!
(Gülüşmeler)
Tamam! Anlaşıldı!
Tamam. Zil kapalı. Herkes hareketin içinde olmak istiyor.
(Gülüşmeler)
Şimdi, bu iş yerinizde herşeyin kalbinin attığı yer. - O bir...
Hadi ama, Allah aşkına!
(Gülüşmeler)
Şimdi bende numaralarınız var!
(Gülüşmeler)
Siz ödeyeceksiniz.
Büyük Merkez fikri sizce çok parlak bir fikir mi?
Size yeni bir telefon numarası verirler
ve bu noktada bir telefon numarası tüm telefonlarınızı çaldırır.
Ev telefonunuzu, iş telefonunuzu, cep telefonunuzu, yat telefonunuzu.
Bu EG kalabalığıdır.
(Gülüşmeler)
Bu olayın güzelliği ise tek bir aramayı bile kaçırmamanızdır.
Biliyorum, birçoğunuz şimdi,
"Günün her saati ulaşılmak istemem doğrusu." diyorsunuz.
Fakat işin güzelliği tüm bu olan bitenin internet üzerinden olmasıdır,
yani tüm bu güzel özellikleri --
örneğin, ben şu şahısların bana şu saatlerde ulaşabilmesını istiyorum diyebilirsiniz
Ve ben bu insanların şu karşılama mesajını duymalarını istiyorum.
"Merhaba patron, dışardayım, ikimiz için de para kazanıyorum. Mesajını bırak."
Ve sonra eşiniz arıyor ve: "Merhaba tatlım, mesajını bırak."
Çok hoş, isteğinize göre ayarlanabilir.
Bunu Google satın aldı ve bir yıldır üzerinde çalışıyorlar.
Yakın bir zamanda hizmete sunacaklardır.
Yeri gelmişken, bu da beni baya rahatsız eden birşey.
Bilmiyorum farkında mısınz? Cep telefonunuzdan 411'i aradığınızda,
bu size 2 dolara mal oluyor.
Biliyor muydunuz bunu? Akıl almaz birşey!
Aslına bakarsanız tam burda Verizon çalışanının bir fotoğrafı var elimde.
Şimdi size bu parayı vermemenin yolunu söyleyeceğim.
Kullanacağınız şey Google cep telefonu.
Tamamıyla bedava -- reklam bile yok.
Eğer kısa mesaj atmayı biliyorsanız, aynı bilgiyi bedava olarak edinebilirsiniz.
Hayatınızı değiştirmek üzereyim. Evet, seyredin yapıyorum.
"Googl" kelimesine bir kısa mesaj atıyorsunuz
kelimeyi rakam olarak görecek olursak bu "46645" olur.
Sondaki "e" harfini sonra kullanmak üzere saklayın.
Neyse, Şikago yakınında bir eczaneye ihtiyacınız var.
"eczane Şikago," veya posta kodunu yazıyorsunuz.
Gönder'e basın, ve beş saniye sonra,
size en yakın iki eczanenin ismini göndereceklerdir.
Tam ad, adres ve telefon numaraları ile...
İşte buyrun.
Yazılı olarak geldi bile -- yani, eğer araba kullanıyorsanız,
"Peki, tamam." deyip kafa sallamak zorunda kalmazsınız.
Hava durumunda da işe yarıyor.
"Hava" ve seyahat edeceğiniz şehri yazıyorsunuz.
Ve beş saniye sonra, size bilgiyi gönderiyorlar
yani şehrin tüm hava tahmin ayrıntılarını raporu.
Kısaca size neden Milano'da olduğumu söyleyeyim.
İşte. Ve bunlar sadece başlangıç.
Bunlar, Google kısa mesaj atıp sorabileceğiniz tüm şeyler ve onlar size --
evet! Hepiniz not almaya çalışıyorsunuz.
Çok hoş. Tabi ki e-posta adresim var. İstediğiniz zaman yazıp sorabilirsiniz.
Bu kesinlikle olağanüstü. Tek kötü tarafı
mesaj yazmayı bilmek zorunda olmanız--
Mesaj göndermeyi 40 yaşının üstündeki kimse bilmiyor.
O halde ben de size daha iyi bir şey göstereyim.
Bunun adı Google Bilgilendirme.
Sesli bağlantı servisine de geçiş yapmış bulunmaktalar.
Daha önce hiç duymadığınız bir ses tanıma sistemine sahip.
Diyelim ki Monterey'deyim,
ve ne isteyeyim?
Neyi bulmak isteyeyim? Bagel (bir çeşit simit). Tamam.
Google: İşi, şehri ve bölgeyi belirtiniz.
DP: Bagel, Montrey, California.
Baharat yolundayım.
(Kahkahalar)
Google: Bagel, Montrey, California.
En iyi sekiz sonuç: Bir numara,
Bagel Fırını, El Dorado Sokağı'nda.
Bir numarayı seçmek için 1'e basın ya da "bir numara" deyiniz.
İki Numara: Bagel Fırını, malzeme bölümü.
İki Numara. İki Numara. İki.
(Gülüşmeler)
Neden seyirciyi dinliyorum ki?
Her neyse -- oh! İşte oldu!
Google: ... malzeme bölümü McClellan Avenue üzerinde.
Sizi bağlayacağım, ya da "detaylar" veya "geri dön" deyiniz.
DP: Beni bağlıyor! Numarayı bile söylemeden.
Beni direk bağlıyor. Cüzdanında taşımak gibi.
Google: Bekleyin.
(Gülüşmeler)
DP: Selam, 400 adet peynirli istiyorum.
Hayır, hayır. Sadece şaka yapıyorum, hayır, hayır.
Neyse, numarayı görmüyorsunuz bile.
Tek kelime ile muhteşem.
Tam anlamıyla muhteşem bir doğruluğu var.
Bu ise çok daha harika. Hızlı arama seçeneklerinize ekleyin.
İstediğiniz her soruyu sorun.
1958 Serilerini kim kazandı?
İyi bir kokteylin tarifi nedir?
Kesinlikle harika bir şey ve cevabı size mesaj olarak geri gönderiyorlar.
Hala işe yarıyor mu görmek için daha bu sabah denedim.
James Bond'u hangi aktörler canlandırmıştır?
Bana geri gönderdikleri mesaj: Sean Connery,
George Lazenby, Roger Moore, Timothy Dalton, Pierce Brosnan, Daniel Craig.
Doğru! Ve dahası kasaba kızıymış gibi hareket ettim.
"Şey, bilirsiniz işte, şu kelimenin anlamı nedir, şey gibi,
güneş, dünya, ay hani aynı sıraya girerler ya, neydi o?
Sadece tanıma sisteminin nasıl olduğunu anlamak için.
Bana gönderdikleri mesaj, "Bu konum olarak adlandırılır."
Ki biliyordum, bu kelime ile 1976'da Ohio heceleme yarışmasını kazanmıştım.
Bilirsiniz, etrafta merak içinde bir dünya insan var, "Yahu bu adamlar
nasıl para kazanıyor?" Cevap son satırda yatıyor, bakın.
10 karakterlik mini minnacık bir reklam almışlar.
Ve ayrıca bir çok insan, bu şeyin nasıl çalıştıgını bilmek istiyor.
Nasıl bu kadar iyi olabiliyor? Hattın diğer ucunda
bekleyen biri varmış gibi.
Aslında evet birileri var.
10,000 kişi var
verdikleri her cevap karşılığında 20 cent kazanan.
Hayal edebileceğiniz gibi, bunlar üniversite öğrencileri ve yaşlı insanlar.
Bunu sağlayabilecek olan insanlar.
Ama yine de hattın diğer ucunda bir "insan" var. Ve bunun beni
zor durumlardan kurtarmışlığı var, "Chicago'ya giden son uçak ne zaman?
Anlıyorsunuz. Tek kelime ile muhteşem.
Bugün cep telefonları konusunda beni oldukça rahatsız eden bir diğer şey ise --
ki bu muhtemelen benim bu konudaki en büyük şikayetim.
Sana bir sesli mesaj bırakmak istediğimde,
15 saniyelik o giriş bölümünü dinliyorum
bir üçüncü sınıf öğretmeninden!
(Gülüşmeler)
"Bu kişiye haber iletmek için..."
Haber iletmek? Hangi yıldayız, 1975 mi?
Kimse kimseye haber etmiyor artık?
"Ton sesini duyduktan sonra mesajınıza başlayabilirsiniz.
Kayıdı bitirdiğinizde,
kapatabilirsiniz." Haaayır!
(Gülüşmeler)
Daha da beterleşiyor:
mesajlarımı dinlemek için aradığımda,
ilk duyduğum şu: "87 mesajınız var.
Mesajlarınızı dinlemek için..."
Niye arıyorum ki ben?
(Gülüşmeler)
Tabi ki mesajlarımı dinlemek isityorum!
(Gülüşmeler)
Oh! Hepinizin cep telefonu vardı değil mi?
Geçen yıl Milano'ya gittim, İtalya'ya.
Ve dünyanın 200 ülkesinden gelen
cep telefonu şirketleri yöneticilerine karşı konferans vermem gerekiyordu.
Şaka olarak dedim ki -- şaka olarak, dedim ki,
" Hesabını yaptım. Verizon'un 70 milyon müşterisi var.
Sesli mesaj kutunuzu günde iki kere kntrol etseniz,
bu yılda 100 milyon dolar yapar.
İddiaya girerim ki siz bunu bizim kontörlerimizi yemek için yapıyorsunuz, değil mi?"
Kimse sırıtmadı bile. Aynen şöyleydiler --
(Gülüşmeler)
Öfke nerde dostlar? Kaldırın yumrukları!
(Gülüşmeler)
Üzgünüm. O kadar da öfkeli değilim.
(Gülüşmeler)
Size bundan çıkış yolunu göstereceğim.
Sesli mesajınızı yazıya
çeviren servisler var.
Bunu e-posta adresinize
ya da cep telefonunuza mesaj olarak gönderiyorlar.
Hayatınızı değiştirecek bir şey.
Ve bu arada, bazen kelimenin tam anlamıyla çeviri yapamıyorlar,
çünkü telefon üzerinden olan bir şey bu.
Ses dosyasını e-postanın altına ekliyorlar
kontrol etmek için yeniden dinleyebilesiniz diye.
Bu hizmet Spinvox olarak adlandırılıyor,
Phonetag -benim kullandığım bu-
Callwave. Bir çok insan diyor ki, "Bunu nasıl yapıyorlar?"
İnsanların benim aramalarımı dinlemelerini istemiyorum."
Bu firmaların yöneticilerinin bana söylediği şu,
Biz kişiye özel B-to-B kullanıyoruz, türünün en iyisi,
kullanıcıdan kullanıcıya çözüm..." anlıyorsunuz.
Sanırım bu beyler Hindistan'da kafalarına kulaklıklarını takmış dinliyorlar.
Böyle düşünmeme sebep
bu servisi denediğim ilk günde,
İki sesli posta mesajı aldım. Bunlardan biri Micheal Stevenson'dandı,
çevirmesi çok zor olmaması gereken bir taneydi, ama yanlış yazılmıştı.
Diğeri benim Times'daki video yapımcımdandı, adı Vijaiy Singh,
sessiz "h" ile, onu bile yakalamış.
(Gülüşmeler)
Siz karar verin.
(Gülüşmeler)
Her neyse, bu hizmet, Callwave, bunun tamamının
sadece bir yazılım olduğunu söylüyor, kimse mesajınızı dinlemiyor.
Ve taahhüt ettikleri bir diğer şey ise size mesajınınızın sadece
kısaltılmışını gönderecekleri.
(Gülüşmeler)
Bunun nasıl çalıştığını anlayabileceğimi düşündüm.
Şu deneyen adam benim.
(Video): Merhaba, ben Micheal.
Umarım iyisinizdir. Ben de iyiyim. Her şey güzel.
Hey, sokaktan aşağıya yürüyordum ve gökyüzü maviydi.
Ve kızın top oynarken bacağını kırdı.
Ben öğle yemeği için bir sandviç alacağım.
O şimdi acil serviste 53w numaralı odada.
Tamam, sonra görüşürüz-- güle güle.
(Gülüşmeler)
İşimi seviyorum.
(Gülüşmeler)
Bir kaç dakika sonra şu e-postayı aldım.
Harika bir deşifre. Ama bir kaç dakika sonra,
cep telefonuma mesaj olarak geldi. Şimdi hatırlayın,
bir cep telefonu sadece 160 karakter uzunluğunda olabilir.
Özetin özeti olsa daha iyi olur. Değil mi?
Şaka yapmıyorum. Mesaj diyor ki,
"Sokaktan aşağıya yürümek" ve "gökyüzü maviydi" ve "acil" !
(Gülüşmeler)
Hay ---?
(Gülüşmeler)
Sanırım özet buydu.
(Gülüşmeler)
Son olarak, bunun hakkında bir kaç şey söyleyeceğim.
Bu her zaman benim favorim olmuştur. Bunun adı Popularitydialer.com.
Temel olarak, şüpheli bir buluşmaya gideceksiniz,
ya da potansiyel olarak kötü bir yemeğe.
Servise girip ve telefon numaranızı girersiniz,
ve kesin olarak aranmak istediğiniz dakikayı
(Gülüşmeler)
Ve tam o anda telefonunuz çalacaktır.
Siz de, "Üzgünüm. Buna cevap vermem gerekiyor." yaparsınız.
Güzel olan şey şu ki,
yanınızda oturan kişinin sizi arayanın sesini
iyi kötü duyacağını bilmenizdir.
Servis size seçenekler sunar
diğer taraftan duymak istediklerinizle ilgili.
İşte bu kız arkadaş modeli.
Telefon: Hey sen, naber?
DP: Şimdi sana bir şeyler söylüyorum.
Phone: Anladım, güzel.
DP: Sen ne yapıyorsun?
Phone: Senin ne yaptığını merak ediyordum.
DP: Şu anda seninle gerçekten konuşamam.
Bu da -bunun hastasıyım- patron araması.
Phone: Hey, ben Johnson, ofisten arıyorum.
DP: Oh, merhaba, efendim.
Phone: Geçen ay verdiğmiz şeyi tamamladın mı? Şu fotokopi makinası eğitimini?
DP: Oh, üzgünüm unuttum.
Phone: Evet, fotokopi makinasını en son ne zaman kullanmıştın?
DP: Üç hafta falan önceydi.
Phone: Anladım, duydun mu bilmiyorum, Lenny'den duymuş olman lazım, ama-
(Gülüşmeler)
Sanırım internet ile telefonun birleşmesindeki en büyük değişim
iPhone ile oldu.
Benim New York Tımes gazeteciliğimdeki en harika an değil.
2006'nın sonbaharı idi.
Apple'ın neden bir cep telefonu yapmayacağını açıkladım.
(Gülüşmeler)
Tam bir gerizekalı gibi göründüm. Ama yine de, mantığım iyiydi.
Bunu fark ettiniz mi bilmiyorum, ama iPhone piyasaya çıkana kadar,
cep telefonu şebekeleri --Verizon, AT&T, Cingular --
her anlamda tüm telefon modelleri için
hayır deme haklarını ellerinde tutuyorlardı.
Treo'da çalışan insanları tanıyorum.
Bu şebekelere gidip dediler ki,
Şu harika özelliklere bir bakın." Ve Verizon şöyle dedi, "Hmmm, hayır.
Sanmıyorum."
Bu yaratım sürecine pek de yardımcı değildi.
Tahmin edemediğim Steve Jobs'un etrafta olması
ve "Size ne diyeceğim -- Size beş yıllık özel taahhüt veriyorum
eğer bu telefonu dizayn etmeme müsade ederseniz --
ve bitene kadar da görmeyeceksiniz."
Böyle olmasına rağmen Verizon ve diğerleri tarafından reddedildi.
En sonunda Cingular "Tamam." dedi.
iPhone'nun etkilerinden bahsedeceğim.
Lütfen gece partide beni gösterip
"Naber iPhone fanı?" demeyin.
Biliyorsunuz. Değilim.
Ne dediğimi duyuyorsunuz. Bu kusurlu bir şaheser.
İyi ve kötü yönleri var. Bunu böyle kabul edelim.
Ama bir kaç şeyi değiştirdi. Değiştirdiği ilk şey
tüm şebeke taşıyıcılarının da gördüğü
bir yıl içinde 10 milyon adet sattıkları.
Ve diyorlar ki, "Aman tanrım, sanırım hata yaptık."
Biz de telefonları dizayn işini telefon dizayn edenlere bıraksak iyi olur.
(Alkışlar)
10 milyon insana sağladığı bir diğer şey ise,
ilk defa, kesintisiz online kalmalarını sağlamak oldu.
Aylık 60 dolarlık
sim katları kullanmadan.
Neden hala buraya gelmiş olmadığımızı anlamış değilim.
Yaşlı bir adam olduğumda, torunlarıma şöyle diyeceğim,
"Sizin yaşınızdayken, e-postalarıma bakmak istediğimde,
arabaya atlar etrafta bir kafe arardım. Aradım!"
(Gülüşmeler)
"Kablosuz bağlantı istasyonlarımız vardı
yayın yapan -evet, neredeyse 50 metre boyunca."
(Gülüşmeler)
Saçma. Güç kaynaklarımız var,
her evdeki her odada. Akan kaynağımız var.
Sorun ne o halde?
Neyse. Ama bu insanlara bunun ne olduğunu gösterecek.
YouTube girin
"iPhone Shuffle" yazın.
Biri mizahi bir video yapmış
bir santimetrekaralik, gerçek iPod Shuffle gibi.
"Sadece bir tuş,
Dokun ve rastgele bir numara çevirsin gibi."
(Gülüşmeler)
"Kim lan bu?"
(Gülüşmeler)
Yaptığı bir diğer şey ise
uygulama mağazasının açılması fikrine öncülük etmesi.
Direk olarak telefona indirebilirsiniz.
Ve sarsma sensörünü kullabilirsiniz
oyun oynarken direksiyonu kontrol etmek için.
Bu programlar iPhone' ait tüm programları
kullanabilirler -dokunmatıik ekranla.
Bu Dokunarak-Tasarla programı - EG 2008'in teması.
Nasıl sileceğinizi biliyor musunuz?
Tabi ki. Sallayın.
Tabi ki. Silmek için sallıyoruz, böyle.
Bunun gibi 10 bin tane program var.
Bu da çeviri programı. Dünya üzerindeki bütün diller var.
Ne isterseniz yazın, size çevirir.
Harika bir şey. Bu da Midomi.
Kafanızın içinde dönüp duran bir şarkı -
buna söylüyorsunuz:
do do do do do, da da da da da da da ...
"Tamam" tuşuna basıyorsunuz ve şarkıyı size bulup çalıyor.
Biliyorum. Delilik bu, değil mi?
Bu da Pandora. Ücretsiz internet radyosu. Sadece ücretsiz internet radyosu değil,
siz grup ya da şarkı ismini yazıyorunuz,
anında şarkıyı ya da grubu bulup çalıyor.
Başarılı ya da kötü seçenekleri var.
Şarkıyı beğendiginizi ya da beğenemedinizi belirtebilirsiniz.
Beğenirseniz, size buna benzer şarkılar bulup getiriyor,
başka bir gruptan, benzer bir enstrümandan, vokalden,
aynı tema ve tempoda.
Bundan hoşlandıysanız ya da hoşlanmadıysanız,
beğenip beğenmediğinizi gösterebilirsiniz. Bir süre sonra şarkıları belirleyip
kötü şarkı çalmayı tamamıyla durdurur.
En sonunda sadece sevdiğiniz parçaları çalar.
Bu Urbanspoon. Şehirdesiniz. GPS sayesinde nerede olduğunuzu belirleyebiliyor.
Yemek yemek için bir yer arıyorsunuz. Sallayın.
Bir restaurant seçiyor.
Size fiyatı, mevkiyi ve hakkında kaç oy kullanıldığını gösteriyor.
(Video): Bütün yolu sifonu çekmek için gitmeyeceğim.
Herneyse, tek kelime ile harika, harika şeyler.
Tabi ki, bu sadece iPhone hakkında değil.
iPhone sınırları aştı, duvarları yıktı.
Ama artık herkeste olacak. Google kendine ait android işletim sistemini yaptı
kısa bir süre içinde de kullanımda olacak -- 34 şirkette bulunacak.
Dokunmatik ekran -- çok, çok hoş.
Ayrıca uygulamaları indirebileceğiniz kendisine ait sanal mağazası da olacak.
Harika bir şey bu. Tüm bunları daha güçlü kılan ise,
Verizon, en sağlam, çok ortaklı,
tutucu cep telefonu şirketi,
"Bizim hatlarımızı istediğiniz her telefonda kullanabilirsiniz." açıklamasında bulundu.
Wired'ın başlığına hayran kaldım:
Domuzlar Uçar, Cehennem Dondu Gitti
ve Verizon Şebekesini Açıyor -- Hayır. Gerçekten.
Yani her şey değişiyor. Yeni bir
icat çağına girdik, cep telefonlarınızın bilgisayarlarınıza dönüştüğü,
istediğiniz şekilde değiştirebileceğiniz.
Her cep telefonu özel. Yükleyebileceğiniz yazılımlar var.
Bir dakikalık bir şarkı daha söyleyebilir miyim? Teşekkürler.
(Alkışlar)
Henüz derleyip topladım -- Bu yeni Apple Power Music Stand.
Sadece 1,5 kilodur
ya da 12 kilo ama -eğer öyleyse- Microsoft Office kuruludur.
(Kahkahalar)
Üzgünüm, bu acımasızdı.
Bu şarkıyı New York Times internet sitesi için hazırlamıştım.
Bayanlar baylar, harika yedi saat.
YouTube da bir numara olan şarkı.
Ve şimdi son yakın.
Ölecek kadar hastayım,
bu eski cep telefonlarını kullanmaktan.
Kötü ses, zayıf sinyal,
yazılımlar rezil.
Acayip bir alet yapmışlar.
Duydum ki yeni bir şey çıkarmışlar --
milyon kere daha hızlı benim telefonumdan.
Ben de katılayım tarikata.
Benim de bir iPhone'um olsun.
Kaygılarım -- evet bir kaç tane, kusurları da var;
olsun yüzleşmeliyiz.
Anahtarsız, hafıza kartsız,
pilsiz sabit,
hiç değiştirmezsiniz.
Ama Tanrım, bu şey çok şeker.
Çok dokunuşlu, iPod, Wi-Fi telefon.
Beni, "Merhaba" demeye getirdin.
Bir iPhone'um olsun.
O harika ekranına dokunayım.
Lekeleri silip çıkarayım.
Arkadaşlarım baksın ve kıskançlıktan çatlasın.
"Oğlum süperim ben" demek istiyorum.
Sıraya girip bir tane de ben alacağım.
Bir iPhone'um olsun.
Bir erkek için nedir ki?
Eğer iPhone değilse telefonu, o nedir ki?
eziyettir tek çektiği.
Bir telefonun yapabileceği her şey onda.
AT&T olmuş kimin umurunda?
Yerimi aldım, 500$ yatırdım.
iPhone'u kaptım.
(Alkışlar)
Teşekürler. Çok teşekürler.
(Alkışlar)