Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Mehmet Şeker Gözden geçirme: Ramazan Şen
Söyleyeceklerim benim görüşlerimdir
ve herhangi bir savcılık ofisinin
görüş ve politikasını yansıtmamaktadır.
(Gülüşmeler)
Ben bir savcıyım.
Kanun ve düzene inanırım.
Ben, denizci ve berber olan bir polisin evlat edinilmiş çocuğuyum.
Hesap verilebilirliğe ve
toplum içinde hepimizin güvende olması gerektiğine inanırım.
İşimi ve bu işi yapan
insanları seviyorum.
Daha iyisini yapabilmenin
bizim sorumluğumuz olduğunu düşünüyorum.
Ellerinizi kaldırarak,
kaçınız, 25 yaşına kadar
okulda yaramazlık yaptı
ya da size özellikle gitmemeniz söylenilen yere gitti
veya reşit olmadan önce alkol aldınız.
(Gülüşmeler)
Evet.
Kaçınız mağaza soygunculuğu yaptı,
yasadışı bir madde kullanmayı denedi
veya fiziksel bir kavgaya girişti --
evet, kardeşinizle dahil?
Şimdi, kaçınız bu fiillerden dolayı
bir gün bile hapse girdi?
Burada bulunanlardan kaçınız,
toplum için bir tehlike olduğunuzu
veya cahillikle yaptığınız bu fiillerle tanımlandırılmanız gerektiğini düşünüyor?
(Gülüşmeler)
Mesaj alındı.
Ceza yargılaması reformundan konuştuğumuzda,
genellikle birkaç şeye odaklanırız
ve işte bunlar, benim burada konuşmak istediğim şeyler.
Ancak öncelikle ben de -- çünkü siz benimle paylaştınız,
ben de kendi adıma bir itirafta bulunacağım.
Para kazanmak amacıyla
hukuk fakültesine gittim.
Bir devlet memuru olmaya karşı bir ilgim yoktu,
ceza hukukuna karşı bir ilgim yoktu
ve kesinlikle de bir savcı olabileceğimi düşünmüyordum.
Hukuk fakültesinin birinci sınıfının sonuna doğru,
Boston Belediye Mahkemesinin Roxbury Bölgesinde bir staj hakkı elde ettim.
Roxbury'i, Boston'da yoksul bir mahalle olarak biliyordum,
silahlı şiddet ve uyuşturucu madde suçlarının yaygın olduğu bir yer olarak.
Hayatım ve hukuk kariyerim, bu stajın ilk gününde değişti.
Mahkeme salonuna girdim ve insanların bir bir,
mahkeme salonunun önüne iki kelime, sadece iki kelime
söylemek için yaklaştıklarını gördüm;
"suçlu değil".
O insanlar çoğunlukla siyahiydi.
Sonrasında bir hakim, sanık vekili ve bir savcı
kendi bilgilerini ortaya koymaksızın o kişi hakkında hayati bir karar verebiliyorlardı.
Onlar ise çoğunluk olarak beyazlardı.
Her bir kişi, bir bir mahkemenin önüne yaklaştı,
şunu düşünmekten kendimi alamadım:
Bu insanlar nasıl buraya geldi?
Bu kişilerin hikayelerini bilmek istiyorum.
Savcı her bir dosyanın içeriğini okudukça,
kendi kendime düşünüyordum,
bunu tahmin edebilirdik.
Onlar çok önlenebilir görünüyor.
tabii ki ceza hukukunda uzman olduğum için değil
ama bu bir sağduyu olduğu için.
Staj süreci boyunca,
salondaki insanları tanımaya başladım,
onlar ceza konusunda dahiler oldukları için değil
fakat bize yardım etmek amacıyla geldikleri için
ve biz onlara yardım etmeden geri gönderiyorduk.
Okulun ikinci senesinde savunma avukatının yanında avukat yardımcısı olarak çalıştım
ve bu tecrübe sayesinde cinayet ile suçlanan bir çok genç adamla tanıştım.
"En kötüsü"nde bile, bir insanın hiyakesini gördüm.
Ayrıca onların hepsi, çocukluk travması geçirmişler,
mağduriyet, yoksulluk, kayba uğramışlar
okulla ilişikleri kesilmiş,
polisle ve ceza yargılaması sistemiyle erken yaşta tanışmışlar
yani onları mahkemeye taşıyan şeylerle karşı karşıya gelmişler.
Cinayetle suçlu bulunanlar, hapishanede ölmeye mahkum edildiler
ve bu kişilerle yapılan görüşmeler sırasında,
bu parayı tekrar sonrasında tekrar kullanabilecekken
ve belki de ilk seferinde olayın oluşmasını engelleyebilecekken
bu kişiyi hayatının geri kalan 80 yılında
niye hapiste tutmak için bu kadar para harcadığımızı idrak edememiştim.
(Alkışlar)
Hukuk fakültesinin üçüncü yılında,
çoğunlukla zihinsel olarak hasta,
genellikle evsiz,
genellikle madde bağımlısı,
yardıma ihtiyacı olan,
küçük sokak suçlarıyla suçlanan kişileri savundum.
Bize gelirlerdi
ve biz onlara yardım etmeden geri gönderirdik.
Onların bizim yardımımıza ihtiyacı vardı.
Ancak biz onlara bunu vermiyorduk.
Kendisini tanımayan kişiler tarafından
yargılanıyorlar, hüküm veriliyor ve savunuluyorlar
Bu işe yaramazlık beni ceza yargılaması işine taşıyan şeydir.
Bu adaletsizlik, benim bir sanık vekili olmayı istememi sağladı.
Benim anladığım bu güç dinamiği
beni bir savcı haline getirdi.
Ben problem hakkında konuşarak daha fazla vakit kaybetmek istemiyorum.
Biliyoruz ki ceza yargılaması sisteminin bir reforma ihtiyacı var;
biliyoruz ki hapishanelerde 2.3 milyon Amerikalı var;
bu da bizi gezegendeki en çok mahkuma sahip ülke yapıyor.
Biliyoruz ki gözaltında olan veya şartlı salıverilen yedi milyon insan var;
biliyoruz ki ceza yargılaması sistemi
orantısız şekilde beyaz olmayan insanları etkilemektedir,
özellikle de fakir ve beyaz olmayanları.
Her yerde insanları mahkemelerimize taşıyan sistemsel bozukluklar
olduğunu biliyoruz.
Fakat, tartışmadığımız mesele şu;
bizim eksik donanımlı savcılarımız bu kişileri nasıl ele alacaklar.
Ceza yargılaması reformundan konuştuğumuz zaman,
biz, toplum olarak, üç şeye odaklanıyoruz.
polis, hukukun uygulanması ve hapishaneler hakkında
şikayet ediyoruz, tweet atıyoruz
ve protesto ediyoruz.
Biz nadiren, tabii eğer yaparsak, savcı hakkında konuşuyoruz.
2009'un sonbaharında,
genç bir adam Boston Polis Departmanı tarafından tutuklandı.
18 yaşındaydı, Afro-Amerikandı
ve yerel devlet okulunda son sınıf öğrencisiydi.
Hedefine, üniversiteyi yerleştirmişti
ama onun yarı zamanlı, en düşük maaşlı işi
ona, okuluna devam etmesi için gereken finansal imkanı sağlamıyordu.
Kötü kararlar silsilesi içinde,
bir dükkandan 30 tane dizüstü bilgisayar çaldı ve onları internet üzerinden sattı.
Bu da onun tutuklanmasına
ve 30 suçtan hüküm verilebilecek bir şikayete sebep oldu.
Christopher'ın karşısındaki olası hapis süresi onu en çok strese sokan şeydi.
Fakat onu endişelendiren şey,
bu adli kaydın geleceğine yapacağı etkiydi.
Christopher'ın dosyasının masama geldiği gün
sorgudaydım.
Dramatik görünmeyi göze alarak, o anda,
Christopher'ın hayatı ellerimdeydi.
29 yaşındaydım
ve verdiğim kararın Christopher'ın yaşamını nasıl etkileyeceği
konusunda küçük bir takdir hissi duyuyordum.
Christopher'ın dosyası ciddiydi
ve bu itibarla çözülmesi gerekiyordu
ama onu hayatı boyunca bir suçlama ile damgalamayı düşünmemiş olmam,
doğru bir çözümdü.
Genellikle savcılar, kararlarımızın etkisini az takdir ederek
ve bizim niyetimizi dikkate almaksızın
işe başlarlar.
Geniş hoşgörümüze rağmen
hoşgörümüzün bedelini ödeyerek,
ne olursa olsun risklerden kaçınmayı öğreniyoruz.
Deliller tam tersini gösterse de,
tarih bizi, bir şekilde ceza yargılaması sisteminin
hesap verilebilirliği sağladığına
ve kamu güvenliğini geliştirdiğine şartlandırdı.
İçten ve dıştan, mahkumiyetlerimizle ve davalarımızı kazanmakla değerlendirildik,
bu yüzden de savcılar, davalarımızın niyeti konusunda yaratıcı olmak için
ya da insanlar hakkında risk almak için
teşvik edici değillerdir.
Hepimizin istediği daha güvenli bir toplum
amacımıza zarar veren, modası geçmiş
bir usule saplanmış durumdayız.
Ancak, benim yerimde olan bir çok savcı Christopher'ı suçlu bulabilirdi.
Bizim yapabileceğimiz şeyleri çok az takdir ediyorlar.
Chritopher'ı suçlu bulmak ona bir adli sicil kaydı olarak dönecek ve
onun iş bulmasını daha zor hale getirecekti.
Bugün ceza yargılama sisteminin başarısızlığını tanımlayan
kısır döngüyü başlatan şey işte bu.
Adli sicil kaydı ve işsizlik ile
Christopher iş, eğitim ve ev bulma konusunda sıkıntı yaşayabilirdi.
Hayatında bu gibi koruyucu faktörler olmadan
Christopher büyük ihtimalle başka, daha ciddi suçlar işleyecekti.
Christopher ceza yargılaması sistemi ile ne kadar ilişki içinde olursa,
o kadar bu sisteme tekrar, tekrar ve tekrardan
dönmesi daha mümkün olacaktı.
Tüm bunların hepsi, onun çocuklarına, ailesine ve arkadaşlarına
sosyal bir maliyet oluşturacaktı.
Yani, hanımlar ve beyler,
bizim için çok kötü bir kamu güvenliği sonucu ortaya çıkacaktı.
Hukuk fakültesinden ayrıldığımda,
ben de herkesin yaptığı şeyi yaptım.
Savcı olarak adaleti sağlamakla görevli hale geldim,
ancak sınıfımda adaletin ne olduğunu hiç öğrenmedim
hiçbirimiz öğrenmedik.
Hiçbirimiz öğrenmedik.
Ancak savcılar ceza yargılaması sisteminde
en güçlü konumda olan kişilerdir.
Gücümüz neredeyse sınırsız.
Bir çok davada, ne hakim,
ne polis, ne kanun koyucu,
ne belediye başkanı, ne vali, ne de Başkan
bize bir davayı nasıl soruşturacağımızı söyleyemez.
Christopher'ın suçlu bulunması ve adli kayda sahip olması kararı
münhasıran bana aitti.
Ben onu 30 suç, bir suç veya bir kabahat
veya hepsi için
soruşturmayı seçebilirdim.
Christopher'ı bir uzlaşmaya gitmek konusunda zorlamayı
veya dosyayı mahkemeye taşımayı
ve nihayetinde Christopher'ın hapse atılmasını seçebilirdim.
Bu tarz kararlar savcıların aldığı günlük, pervasız kararlardır
ve bizler bu kararların ağır sonuçlarından
habersiziz ve bu konuda eğitilmedik.
Geçen yaz, bir gece,
şehirdeki beyaz olmayan uzmanların katıldığı
küçük bir toplantıdaydım.
Orada devlet memurlarının yaptığı gibi
bedava minik sandviçleri ağzıma doldururken,
(Gülüşmeler)
Salonun diğer ucundan
genç bir adamın bana el salladığını, gülümseyerek bana yaklaştığını fark ettim.
Onu tanıdım ancak nereden tanıdığımı çıkaramadım
ve ben bunu hatırlayamadan önce bu genç adam bana sarılıyordu.
Ayrıca bana teşekkür ediyordu.
"Beni umursadın ve benim hayatımı değiştirdin."
O, Christopher'dı.
Christopher'ı hiç kovuşturmadım.
Bir yargıç veya cezaeviyle yüz yüze gelmedi,
bir adli sicil kaydı olmadı.
Bunun yerine ben, Christopher ile çalıştım;
öncelikle onun fiilleri için sorumlu olduğu yönünde,
sonrasında onu hiç suç işlemeyeceği bir yere yerleştirdim.
Sattığı bilgisayarların yüzde 75'ini geri kazandık
ve BestBuy'a iade ettik
ve ödeyemediğimiz bilgisayarlar için
bir geri ödeme planı çıkardık.
Christopher kamu hizmeti yaptı.
O, bu dosyanın onun geleceğini ve toplumunu nasıl etkileyeceğini ortaya koyan
bir yazı yazdı.
Üniversiteye başvurdu,
finansal yardım elde etti
ve 4 yıllık okuldan mezun oldu.
(Alkışlar)
Biz sarılmayı bitirdikten sonra onun yaka kartına baktım,
Boston'daki büyük bir bankada yönetici olduğunu öğrendim.
Chritopher başardı -- ve benden daha fazla kazanıyor --
(Gülüşmeler)
O tüm bunları, benim onu
Roxbury Mahkemesinde ilk kez görmemden sonraki altı yıl içinde başardı.
Christopher'ın bu başarı hikayesi için kendimi övmüyorum
ama ben kesinlikle onun yoldan çıkmaması için üzerime düşeni yaptım.
Dışarıda binlerce Christopher var,
bazıları hapishanelerde ve tutukevlerinde.
Bunları anlamaları ve onları korumaları için
binlerce savcıya ihtiyacımız var.
İş sahibi bir Christopher, kamu güvenliği için hüküm giymiş bir kişiden daha iyidir.
Bu hepimiz için daha büyük bir başarıdır.
Geçmişe baktığımda, Christopher'ı suçlu bulmama kararı
çok mantıklı geliyor.
Onu, Roxbury Mahkemesindeki ilk günümde gördüğümde,
orada duran bir suçlu görmedim.
Kendimi, müdahale ihtiyacı duyan, genç bir insan gördüm.
Ergenliğimin sonlarında büyük miktarda uyuşturucu satarken yakalanan biri olarak,
ceza yargılama sisteminin hiddeti karşısındaki
fırsatın gücünü yakinen biliyordum.
Benim bölgemin başsavcısının, amirimin ve yargıçların yardımı
ve yönlendirmesi ile
insanların hayatlarının mahfedilmesi yerine değiştirilmesi adına,
savcıların gücünü öğrenmiş oldum.
İşte biz Boston'da böyle yapıyoruz.
Çocuklarını beslemek için manavdan bir şeyler çalarken yakalanan bir kadının
iş bulmasına yardım ettik.
Suistimal edilmiş bir gencin başka bir genci yumruklaması dolayısıyla
bir yetişkin hapishanesine koymaktansa,
ona psikolojik tedavi ve kamu gözetimi sağladık.
Sokakta hayatta kalmak için fuhuş yapmaktan tutuklanmış
kaçak bir kadının,
yaşayacak güvenli bir yere ihtiyacı vardı --
bu, bizim ona yardım edebileceğimiz bir şeydi.
Okuldan sonra karşısına çıkan kendinden büyük çeteden çok korktuğu için
bir sabah çantasına beslenme koymak yerine
9 milimetrelik koyan bir çocuğa
bile yardım ettim.
Problemlere yönelik gerçek çözümler ile
davaya giden süreçte aylarca hazırlık çalışması yaptığımız
normal zamanlardaki gibi vaktimizi kullanabilirdik.
Hangi kullanım şekli daha iyi?
Savcınızın vaktini nasıl geçirmesini tercih edersiniz?
80 milyar doları başarısız olduğunu bildiğimiz
hapishane endüstrisi için neden harcıyoruz?
Bunun yerine, toplumu geliştirmek adına
eğitime, akıl hastalıkları tedavisine,
madde bağımlılığı tedavisine,
ve toplum yatırımına dönüştürebiliriz.
(Alkışlar)
Peki bu, sizin için ne önem taşıyor?
Birincisi, çok fazla para harcıyoruz.
Bizim paramız.
Bazı eyaletlerde, hapishanedeki bir gencin bir yıllık masrafı
190.000 doları buluyor.
Bu kişinin aynı sisteme geri dönme ihtimali yüzde 60'tır.
Bu çok kötü bir yatırım şekli.
İkinci olarak, bu yapılan doğru bir şey.
Eğer savcılar sorunun bir parçası ise
çözümün de bir parçası olmak zorundalar.
Ve bunu diğer disiplinlerin bizim için
önceden yaptıkları çalışmaları kullanarak yapabiliriz.
Ve üçüncüsü,
sizin sesiniz ve sizin oyunuz bunun gerçekleşmesini sağlayabilir.
Bir dahaki sefere sizin bölgenizde yapılacak olan
bir bölge temsilcisi seçiminde,
adaylara şunları sorun.
Bir: Beni ve komşularımı daha güvende tutmak için neler yapacaksın?
İki: Hangi bilgileri topluyorsun
ve çalıştığından emin olduğun savcıları
nasıl eğitiyorsun?
Ve üç:
Herkes için işe yaramayan bir şey olduğunda,
bunu nasıl düzelteceksin?
Eğer bu soruları cevaplayamazlarsa,
o işi yapmamaları gerekiyor.
Bu konuşmanın başında elini kaldıranlarınızın her biri
fırsatın,
müdahalenin,
desteklenmenin
ve sevginin gücünün yaşayan, nefes alan bir örneğidir.
Her biriniz, yaptığınız kötülük nedeniyle
bir şekilde terbiye edilmiş olabilirsiniz.
Ama hemen hemen hiçbiriniz, şu an olduğunuz gibi,
gezegendeki muhteşem dahilerden olmak için
hapishaneye gerek duymadınız.
Her gün, bir günde binlerce kez,
Birleşik Devletler'deki savcılar gücü müthiş bir şekilde kullanıyorlar
bu ise; yıkımı getirdiği hızda,
fırsatı,
müdahaleyi,
desteği
ve evet sevgiyi bile meydana getirebilir.
Bu özellikler güçlü bir toplumun alamet-i farikasıdır
ve güçlü bir toplum ise güvenli bir toplumdur.
Eğer toplumumuz işlemez hale gelirse,
hukukçuların bu problemi
modası geçmiş, yetersiz, pahalı yöntemlerle çözmesine izin vermeyin.
Daha fazlasını isteyin; insanları hapishaneye atan değil
onları dışarıda tutmaya çalışan savcılara oy verin.
Daha iyisini isteyin.
Bunu hak ediyorsunuz, sizin çocuklarınız bunu hak ediyor,
sistem içinde birbirine bağlanmış insanlar bunu hak ediyor.
Her şeyden önemlisi,
korumaya ve adaletli olmaya yemin ettiğimiz insanlar bunu hak ediyor.
Yapmak zorundayız,
daha iyisini yapmak zorundayız.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
Teşekkür ederim.
Çok teşekkür ederim.
(Alkışlar)