Tip:
Highlight text to annotate it
X
Makineler tam kapasiteyle
çalışıyor efendim.
Yüzbaşı Chung yokluğumda
çok iyi iş çıkardı.
Kesinlikle öyle. Yarın sabaha kadar
Kosta Rika'da oluruz.
Dikkat!
Komutan güvertede!
- Kıyıdan ne kadar içeri gireceğiz efendim?
- Devam edin.
Doktor Scott ormanın sahile
yakın olduğunu söyledi.
- Bu kolayca girip çıkabilmemizi sağlar.
- Anlaşıldı efendim.
- Bunlar işinizi görür mü efendim?
- Evet. Elinize sağlık.
Aferin çocuklar.
Maymunlar üzerinde deney yapma fikri
pek de hoşuma gitmiyor.
İnsan olmasından iyidir efendim.
Çeviri: *** - Cihan KARAKAŞ.
İyi seyirler dilerim...
- Selam Max.
- Ne haber?
Seni buralarda görmek ne güzel.
Spor yapmak için zaman bulamayalı
bir ay oldu.
Kutuplarda Ruslardan kaçarken
attığın deparı saymazsak tabii.
Evet, haberim var.
6 okka taşak isteyen bir iş.
Ben öyle düşünüyorum.
Hayatta kalma içgüdüsü.
Fazlası değil.
- Halter?
- Hayır.
Yeterince çalıştım.
Teşekkürler.
Nasıl oluyor da subay salonunda
sana hiç rastlamıyorum?
Yemeklerde falan?
Belki duymamış olabilirsin ama...
...gemideki şöhretim pek de iyi sayılmaz.
Hayatta inanmam.
Kutuplardayken onlara dört ay boyunca
yalan söylemek zorunda kaldım.
Dünya parçalanıyordu ve aileleri ölüyordu.
Bunu biliyordum ama kimseye bir şey
söyleme iznim yoktu.
Bence insanların bağışlama kapasitelerini
hafife alıyorsun.
Belki de zorlandığın şey kendini
affedebilmektir.
Bu senin suçun değil.
- Öyle mi dersin?
- Evet.
Görüşürüz.
Subay salonu.
Senin için bir yer tutarım.
5 Kasım Çarşamba.
Doktor Scott'a maymun bulabilmek için
Kosta Rika'ya gidiyoruz.
Bu kayıtları neden yapıyorum...
...ve birileri bu kayıtları bulup
sana nasıl ulaştırır bilmiyorum.
Kafamda hep babamın kulübesinde
olduğunuzu canlandırmaya çalışıyorum.
Babamla bir hafta sonu geçirmeye
bile dayanamazdın.
Muhtemelen şimdiye kadar adamın kafasını
kopartacak seviyeye gelmişsindir.
Burada böyle...
...dünyada neler olup bittiğini bilmeden
eve dönüp dönemeyeceğimi...
...ya da ne zaman döneceğimi
düşünmek gerçekten çok zor.
Nasıl bir dünyaya döneceğiz acaba?
Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
Kosta Rika üzerinden bir sürü
tehlike sinyali alıyoruz.
Özellikle de Limon bölgesinden.
Ne tür tehlike sinyalleri?
Hastalık.
Sivil karışıklık.
O ormanın içine girmek pek de emniyetli
olmayacak gibi görünüyor.
Sivil karışıklık mı?
Yapabileceğimiz bir şey yok.
Haftalarca burada kalıp ülkeyi yeniden
inşa etmek gibi bir niyetin yoksa tabii.
Doktor Scott'u da çağırsak iyi olur.
Onunla konuştum. Diğer seçeneğimizin
Nikaragua olduğunu söyledi.
Şu dar ve uzun nehrin 30 mil yukarısında
maymunların olduğu bir yer varmış.
Gemiyle giremeyiz ama lastik botlarla
birkaç ekip gönderebiliriz.
- 30 mil mi?
- Evet. Radar menzilinin dışında.
Muhabere subayı o bölgedeki telsiz
sinyallerinin...
...muhabere için yeterli olup
olmayacağına da emin değil.
İşler iyiye gitmeye devam ediyor desene.
Daha en iyi kısmını duymadın.
Doktor Scott ekiplerle birlikte
gitmekte ısrar ediyor.
Tabii içimizden biri Caphucin Tepeli Maymun
ve Geoffroy'nin örümcek maymunu...
...arasındaki farkı söyleyebilirse
iş değişirmiş.
Bölgede yerleşim var mıymış?
Birkaç yıl önce oraya gittiğini ve sadece
bir grup antropoloğun ara sıra...
...gözlem için oraya gittiğini söyledi.
Bunun dışında bir şey olmaması gerek.
Lastik botlarda maymunlar için yeteri
kadar yer bırakmamız gerek.
Küçük ekipler ile gideceğiz.
- Üstesinden gelirsiniz.
- Sadece ben değil.
En iyi adamlarıma ihtiyacım olacak.
Sen de dahil.
Ava çıkmayalı epey zaman oldu.
Ava çıkmaya bayılıyorum!
Teğmen Mason bir seyyar telsiz alacak.
Her zamanki gibi Emkon yürürlükte olacak.
Onlar bize rapor verecek ama biz
cevap vermeyeceğiz.
Timlerin menzil dışına çıkacaklarını
tahmin ediyoruz.
Çıktıklarında işaret fişeği ile
haberleşeceğiz.
Yeşil, "telsiz irtibatı yok ama her
şey yolunda" demek.
Kırmızı ise "telsiz irtibatı yok ve
problem var" demek.
Kırmızı işaret fişeğini görmemeyi
umuyoruz ama...
...bu ihtimale de hazırlıklı olacağız.
Kırlangıçlar üzerine gözcüler yerleştirin.
Anlaşıldı yarbayım.
Tanıdık geldi mi?
Burası maymun bölgesinin kenarı.
Hatırladığım kadarıyla içeride bir ırmak ve
bir şelale olacaktı.
Maymunlar temiz su için buraya
geliyorlardır.
Mevkiimizi gemiye rapor edin.
- Emredersiniz efendim.
- Tex, Burk.
Burada Mason ve doktor Scott ile kalın.
Kalanımız bölgeye keşfe çıkacağız.
- Albay Chandler, biz...
- Burada kalacaksınız.
Anlaşıldı.
Maymun rezervinin batı kıyısından
karaya çıktılar.
Güney bankı.
Hâlâ telsiz menzilindeler.
Doktor, erkek arkadaşın var mı?
Son duyduğumda Pekin'deydi ama
üzerinden aylar geçti.
Gazeteci.
Çok seyahat ederdi.
Ya senin?
Ben tahmin edeceğin gibi biraz
serseri mayın sayılırım.
Bu yaşına kadar hiç evlenmedin mi?
Bu yaşıma kadar mı?
Yumuşak noktandan vurdum değil mi?
Vücut yağı oranım %2 tatlım.
Yumuşak bir noktam yok.
O %2'yi saymazsak tabii.
Çok akıllı kadın değil mi?
Şunu duydun mu?
Su.
Şelale.
Maskeleri takın!
Hemen maskeleri takın!
- El Toro!
- El Toro, lütfen!
Geri çekilin!
Geri çekilin!
- Sizin için yapabileceğimiz bir şey yok.
Üzgünüm. - Botlara dönün!
Üzgünüm.
Size yardım edemeyiz.
Tanrım! Nereden geliyor bunlar böyle?
Çekil!
Çekil üzerimden!
- Gidelim buradan.
- El Toro, bayım!
Hemen botlara geri dönün!
- El Toro!
- Üzgünüm. Size yardım edemeyiz.
- Geri çekil! Yürü hadi yürü!
- El Toro!
Burky.
Puro?
Guantanamo ganimetinden dostum.
- Kalsın.
- Peki.
- Bir sorun var.
- Motorları çalıştırın!
Gidin buradan!
Hemen gemiye dönün!
Seni riske atamam.
İtiraz istemiyorum!
Sana her türden maymun getireceğiz.
Onlarla idare etmek zorundasın.
Hadi Burk!
Ayrılıyorlar.
Planda bu yoktu.
Bu krokiye göre en yakın kasaba
nehrin şu tarafında 20 mil içeride.
Ormanın içinden geçip o kadar yolu
yaya olarak mı gelmişler?
Nehrin diğer tarafında ne var?
Hiçbir şey efendim.
En azından bu krokiye göre öyle.
Şelalenin olduğu yerde
toplanmış olmalılar.
Burada maymun bulmak için başka
bir yer daha olmalı.
Kosta Rika'nın işimize
yaramayacağını zaten biliyoruz.
Doktor Scott'a göre kıtanın sıcak kuşağında
kalan yerler içinde fazla seçenek yok.
Nehirde ilerleyeceğiz.
Efendim. Tex ve yüzbaşı Burk az önce
doktor Scott ile birlikte gemiye geldi.
Şu an duşta.
- En kısa zamanda subay salonunda
beni bilgilendirsin. - Emredersiniz.
Nathan James, burası akbaba timi.
Nathan James, burası akbaba timi.
Tamam.
Menzil dışına çıktık efendim.
- Pekâlâ. Yeşil işaret fişeğini atın.
- Emredersiniz.
Hazır!
Bu da ne...
Silahları hazırlayın!
El Toro mu?
O hasta insanlar da bunu
söyleyip duruyordu.
Tekneye çıkacak mıyız efendim?
Kesinlikle hayır.
Yolumuza devam edeceğiz.
Maymunların en yoğun olduğu bölge
nehrin derinlerinde kuzey bandında.
Komutan da bunu biliyor.
Sanırım o tarafa doğru gidiyorlar.
Orada yaşayan kimse olmadığına
emin misin peki?
Evet ama güney bölgesi için de
aynı şeyi düşünüyordum.
Telsiz menzilinin dışına çıktıklarında
çağrı yapamazlar, doğru mu?
Bu durumda işaret fişeği kullanacaklar.
Görüş uzaklığının fişekleri görebilecek
seviyede olması için dua edeceğiz.
Belki diğer lastik bot ile destek ekip
gönderirseniz iyi olur.
Komutan bunu isteseydi söylerdi.
Kırmızı işaret fişeği gelmediği sürece
48 saat bekleyeceğiz.
Lanet olsun.
- Siktir!
- Tanrım!
Çevreyi emniyete alın!
Tamam, tuttum seni.
Bak evlat. Sana yalan söylemeyeceğim.
Bu canını acıtacak.
Tanrım!
Çok acıyor!
Pusu! Pusu!
A.B.D. donanması!
Geri çekilin!
Ateş etmeyin!
Kimse ateş etmesin!
Dale. Dale.
- Camine!
- Vamos!
Devam edin!
Düz devam edin!
Alto.
El Toro, Amerikalılar.
Merhaba.
Ormanıma hoş geldiniz.
Sanırım sen El Toro olmalısın.
Evet öyleyim.
Ben kiminle müşerref
oluyorum acaba?
Tom Chandler.
Birleşik Devletler Donanması.
Adamların silahlarımızı, koruyucu
elbiselerimizi ve teçhizatımızı aldılar.
Onları geri almamız gerek.
Elbiselerinize ihtiyacınız olmayacak.
Burada virüs yok.
Silahlara gelince, adamlarının makineli
tüfeklerle dolaşmasına izin veremem.
Halkımı korkutabilirler.
Korkarım bunu kabul edemeyeceğim.
Ayrıca bunu tartışacak vaktim de yok.
Mürettebatımın geri kalanı, 200'den
fazla Deniz Kuvvetleri askeri...
...şu an körfezde, nehrin girişinde...
...muhribimiz U.S.S. Nathan James'e
dönmemizi bekliyor.
Saat 23:00'a kadar dönmezsek bizi
aramaya gelecekler.
Ve emin olun bizi bulurlar.
Pekâlâ...neden buradasınız komutan?
Geçerken uğradık.
Yiyecek ve erzak arıyoruz.
Adamım tuzaklarınızdan birine bastı.
Evet. Adamın pek iyi görünmüyor.
Onu gemiye ne kadar erken götürebilirsek...
Gemiye kadar gidecek durumda değil.
En azından canlı şekilde.
Kanındaki zehir onu yakında öldürecek
ve panzehir de yalnızca bende var.
Yani ya adamına ihtiyacı olan
yardımı yapmamıza izin verirsin...
...ya da boş tehditler savurmaya
devam edersin.
Seçim senin.
Adamıma hemen o panzehiri vereceksin.
Ve kendi iyiliğin için geç kalmış
olmamak için dua etsen iyi olur.
John Wayne!
Clint Eastwood.
Amerikan erkeği.
Sanırım bu adam bir Tomahawk füzesinin
neler yapabileceğinin bilincinde değil.
Daha iyi hissediyor musun?
Adamına benim cömertliğimin değil de...
...senin gücünün mü yardım
edeceğini sanıyorsun?
Eminim acıkmışsınızdır.
Yemek yiyelim.
Komutan.
Nihayet geldin.
Daha erken gelmeni umuyordum.
Partiyi kaçırdın.
Yemeğimi paylaşabiliriz.
Balık çok güzel.
Bu sabah yakalamışlar.
Yani öyle söylediler.
- Ekip henüz dönmedi.
- Haberim var.
İşaret fişeği de atmadılar.
Yakında hava kararacak.
Evet. Muhtemelen şu an güzel bir
kamp ateşinin etrafına oturmuş...
...hayalet hikâyeleri anlatıp marshmallow
pişiriyorlardır.
Guantanamo körfezinde gördüklerin...
...insan doğasının en kötü örnekleriydi.
Ama sen yine de bir şekilde mizah
anlayışını korumayı başardın.
Mizahın gizli kaynağı neşe
değil, kederdir.
Cennette mizah yoktur.
Twain denen adamın sözü.
Aşağı yukarı böyle bir şeydi.
Huck Finn'in Tom Sawyer'ını
okumuş muydun?
Amerikan klasikleri.
"Herkes, kimseye göstermediği karanlık
tarafı olan bir Ay'dır."
Evet, Twain'i okudum.
Peki o zaman...
Ortak bir noktamız varmış.
Demek Marshmallow?
Kesinlikle.
Bu ıssız yerde böylesi bir zenginliğe
nasıl ulaştığımı merak ediyorsunuzdur.
Nehirde gelirken yatını gördük.
Teknemin kaptanı suyun daha derin
olacağını söylemişti.
Görünüşe göre yanılmış.
Etkileyici ama değil mi?
Adamlarımın batan gemiden her şeyi
çıkarıp getirmesi bir hafta sürdü.
Delgado, lütfen bize katıl.
Otur hadi.
Bu belediye başkanı Ervin Delgado.
Eski kasabanın eski başkanı.
Bocana Caoba.
Halkıyla birlikte virüsten kaçmaya
çalışırken bize rastladılar.
Şansları vardı ki beni buldular.
Şanslıymışsın ki çadırları varmış.
Eminim bunu hiç düşünmemişsindir.
Sonuçta hayatını gemiden kalanlar ile
geçirmeyi bekliyordun.
Çok zekice.
Tebrikler.
Ve sen bu şekilde yaşarken onlar
dışarıda o kirli battaniyelerle...
...doğa şartlarından korunacak bir
barınakları olmadan uyuyorlar öyle mi?
Yöntemlerimi anlamanızı beklemiyorum.
Bas. Sen anlat.
Topluluğumuz mita olarak bilinen
eski bir İnka iş sistemine göre yaşıyor.
İnsanlarımız iş gücünü sağlıyor.
El Toro da altyapı ve
güvenliğimizi sağlıyor.
- Güvenlik mi?
- Evet bayım.
Bizim geldiğimiz yerde buna kölelik derler.
Dünyada milyonlarca insan ölürken...
...bu insanlar benim sayemde hayattalar.
Buradaki korumalar, adamının
bastığı tuzak...
Bunlar nehrin diğer tarafındaki hasta
insanları buradan uzak tutan şeyler.
Delgado'nun halkının hayatta kalmasını
sağlayan şeyler bunlar.
Öyle değil mi Bas?
- Evet, El Toro.
- Gördünüz mü?
Şimdi lütfen yemeğimizi yiyelim.
Hanımlar bu yöresel lezzetleri
sizin için hazırladılar.
Sanırım ateşi düşüyor. Ona ne verdiyse
işe yarıyor gibi görünüyor.
Sence buradan gitmemize
izin verecekler mi?
Peki bu kadar parayı nasıl kazanmıştın?
- Herhalde kadın çantası satarak değildir?
- No.
Bence kokain ya da eroinden olabilir.
Şimdi de yargılıyorsun demek.
- Sadece karşımızda nasıl bir adam
olduğunu anlamaya çalışıyorum. - Mike.
Dur, dur bana bırak.
Bu da...
...Karina. Başkanın kızı.
Başkan Delgado.
Büyük bir ailesi olan büyük bir adam.
Tüm kızları çok ama çok güzel.
Ve Karina hayatının en güzel çağında.
Yani neredeyse.
Esas bomba küçük kız kardeşi.
- O domuzun tekidir.
- Karina!
Babam söylemiyor ama ben söyleyeceğim.
Hayır. El Toro, lütfen. Saygısızlık
etmek istemedi.
Bas. Bana domuz dedi.
Saygısızlık etmek istemedi.
Silahlı adamlarla dolu bir
geminizin olduğunu söylediniz.
- O zaman bir şey yapın!
- Karina!
Küçük işte saçmalıyor.
Burada yapılacak hiçbir şey yok.
Anlayacak yaşta değil.
Hastalıktan uzaktayız ve bunu
El Toro'ya borçluyuz.
Lütfen ona kızımın sizi
kışkırtmadığını söyleyin. Lütfen.
Tek istediğimiz adamlarımız ile
birlikte sağ salim buradan gidebilmek.
Sanırım gidip adamlarımızı kontrol
etsek iyi olacak.
Hayır, hiç sanmıyorum. Yemeğinizi
bitirmediniz ve...
...daha üzerinde konuşacağımız
birkaç şey var.
Bunlardan bazıları botunuzdan çıktı.
Bunların ne işe yaradığını
anlatmak ister misiniz?
Daha önce de söyledim.
Yiyeceğe ihtiyacımız var.
Balık ağı yetmiyor mu?
Sakinleştirici silahlar ile mi
avlanıyorsunuz?
Bana yalan söylenmesinden
hoşlanmam albay.
Hele ki size gösterdiğim
konukseverlikten sonra.
Virüsü araştırıyoruz. Neyin
sebep olduğunu bulmaya çalışıyoruz.
Maymunlardan kaynaklanmış olabileceğini
düşünüyoruz.
Koruyucu elbiseleri de
bu yüzden giyiyorduk.
Virüse maymunların mı sebep olduğunu
düşünüyorsunuz?
Bir teori.
Aylardır onlarla iç içe yaşıyoruz.
Hatta az önce kendilerini yediniz.
Madem maymun istiyordunuz, tek
yapmanız gereken sormaktı.
Tehlikeli yanlış anlaşılmaların sebebi
sırlar ve yalancılıktır.
Kaç tane istiyorsunuz?
İstediğimiz şeyi aldık.
- Brandy?
- Hayır. Teşekkürler.
Adamlarım bu kafeslerin haricinde,
telsizlerinizi de buldular.
Görünüşe göre ormanda sinyal alamıyor.
Hangi frekansı denediğine göre değişir.
Tuzağınıza basan kişi muhaberecimizdi.
Ama yine de işaret fişekleri getirdiniz.
Yerimizi belirlemek için.
Aslına bakarsan kampınızın dışında
bottan inmeden bir tanesini ateşledik.
Peki neden farklı renkteler?
Kırmızıyı gündüz, yeşili de
gece kullanıyoruz.
Ben öyle düşünmüyorum.
Bence yeşil her şey yolunda demek.
Kırmızı da tehlike var demek.
Bu evrensel bir dildir öyle değil mi?
Efendim?
Gözcü az önce yeni bir işaret fişeği gördü.
Bulunduğumuz yerin güneybatısında
ufka yakın bir noktada.
- Yeşil mi kırmızı mı?
- Yeşil efendim.
Güzel.
Onlar dört, biz ise iki kişiyiz.
Bence şansımız var.
Daha diplomatik bir çözüm arıyoruz.
- Peki bütün bu insanlar ne olacak?
- Bizi ilgilendirmez.
- Öyle mi?
- Öyle.
Lütfen yardım edin!
Ipor lütfen yapma!
- Ne oluyor? - Onu nehrin diğer
tarafına götürüyorlar!
- Onu hasta insanların arasına atacaklar.
- Hayır, hayır...
Lütfen yardım edin!
Baba, lütfen!
Adada yakaladıkları bir ajanı
sorgulamak için beni...
- ...eski gemime çağırıyorlar.
- Şu film hiç eskimiyor.
Bizim adamızda mı?
Bir yanlışlık olmalı.
Adamızda bir Japon olsaydı bundan
haberimiz olurdu.
Doğru dürüst uyumuyorsun değil mi?
Tamam, sakin ol. Benim.
Her şey yolunda.
- Bir şey oldu.
- Hayır.
Hayır, biliyorum.
Birkaç saat önce işaret fişeğini gördük.
Yeşildi. Yeşil iyiye işaret.
Güven bana.
Sadece bir kâbustu.
Onu öldürdüler.
Şerefsizler onu nehrin diğer tarafına
götürüp ölüme terk ettiler.
Bunu sadece bir kez söyleyeceğim.
Adamlarımı derhal serbest bırak.
Siz Amerikalılar hep kontrolün sizde
olmasını istiyorsunuz değil mi?
Bugün karnınızı mango ile doldurup
bir bot dolusu maymunla...
...buradan gidebilirdiniz
ama hayır, hayır...
O burnunuzu başkalarının işine
bulaştırmadan duramadınız!
Burada ne olduğunu ve ne planladığını
bilmiyorum ama hatırlatırım ki...
İkinci Komutanın az önce bütün
ormanın üzerine...
...ateş yağdıracağınızdan bahsetti.
Tehditlerinizi duydum.
Ama telsiz irtibatınız yok ve gemizinin
nerede olduğunuzdan haberi yok.
Ne yapacaksın peki?
Bizi de mi nehrin diğer tarafına
göndereceksin?
Sence kurallar olmadan ve bedel
ödetmeden...
...bir topluluğu
idare edebilir miyim?
Bütün dünya yok olurken bizim hayatta
kalmamızı sağlayan şey bu.
Hadi canım.
Sen buna topluluk mu diyorsun?
Komutan.
Silahlarınız, koruyucu elbiseleriniz ve
teçhizatınız bizde kalacak.
Adamların ve maymunların sende kalabilir.
Bu sana yapacağım tek teklif.
- Anlaşıldı mı?
- Anladım.
Bir şey daha var.
Eğer insansız hava aracı ya da
füze falan göndermeyi düşünüyorsan...
...çocukların da benimle çadırda
uyuyacaklarını hatırlatmak isterim.
Şundan başlayalım.
Hayır, hayır.
Hayır.
Hayır, hayır!
Bunu yapma!
O daha çocuk.
Ne oldu? Maymunları aldık mı?
Evet aldık.
Botu durdur.
Botu durdur kıdemli başçavuşum.
Buna izin veremeyiz.
Efendim, yanlış anlamayın ama...
Görevimizin bu olmadığını
biliyorum ama umurumda değil.
O insanları böyle bırakamayız.
13 koruma saydım.
7 tanesi çadır bölgesinde.
4 tanesi köy civarında.
İki kişi de gözcülük yapıyor. Geceleri
sayıları artabilir.
Özellikle de geri döneceğimizi
düşünüyorlarsa.
Beyler, mantıklı düşünelim.
Bu işi hemen şimdi yapamayız.
Dünyayı kurtarmaya çalışıyoruz.
Kurtarılmaya değer bir yer
olması gerekmez mi?
Eğer Burk, Tex ve silahlarımız yanımızda
olsaydı olabilirdi ama bu şekilde?
Ya geri dönemezsek?
Ona ne olacak?
Doktor Scott maymunlar
olmadan ne yapacak?
Mürettebat komutanları olmadan ne yapacak?
Benim de kızlarım var.
Senin de öyle.
Efendim?
Buraya avlanmaya geldik.
Gidip onlara yardım edebilirsin.
Yalnız başıma geri dönebilirim.
Mecburum.
Uyu bakalım!
- Teknem nerede?
- Henüz dönmedi.
Gidip arayın o halde!
Kızıma ihtiyacın yok.
Lütfen onu bırak.
El Toro, lütfen ona zara verme!
Zaten bir kızımı benden aldın!
İşin bitti.
Buraya kadar.
Bıçağı at.
Peki.
Teslim oluyorum.
Hadi. Amerikan adaletini göster bakalım.
Eminim geminde yaşayabilirim.
Çok daha kötü yerlerde yaşadım.
Tutukla beni, hadi!
Burası artık sana ait.
Bana değil.
Hepimize ait.
Haber geldi.
Geri geliyorlarmış.
- Hepsi mi?
- Hepsi.
Yanlarında da bir bot dolusu
maymun varmış.
Endişelenecek bir şey
olmadığını söylemiştim.
Neden olmasın?
- Şerefe.
- Şerefe.
Çeviri: *** - Cihan KARAKAŞ.
twitter.com/leper12