Tip:
Highlight text to annotate it
X
Yalnızca beş filmde oynadı...
Tam olarak ifade edemediğim bir havası vardı...
...ama onu izlemeden edemiyordunuz.
Beş filmi de En İyi Film dalında Oscar'a aday oldu...
Baba - Konuşma - Baba 2 Köpeklerin Günü - Avcı
Gerçekten sinemayı değiştiren bir aktördü.
Her şeyi yapabilirdi.
Neslinin en iyi aktörleriyle birlikte çalıştı...
Çok özel biri ve...
...eşsiz derecede yetenekli bir oyuncuydu.
Filmlerinin beşinde de müthişti.
Her birinde muhteşemdi.
Sinema tarihindeki en ikonlaşmış karakterlerden birini oynadı...
Ama günümüzde birçok kişi adını bile bilmiyor.
Affedersiniz, bir şey sorabilir miyim?
- Bu adamı tanıyor musunuz? - Hayır.
Hayır.
Baba filminden miydi?
En büyükleriydi. Aklı biraz kıttı.
İhanet eden oğuldu, değil mi?
Fredo'yu mu oynamıştı?
Evet, Frito.
Fredo?
-Fredo. -Fredo.
Fredo. Aktörün adını hatırlıyor musunuz peki?
Adı Fredo'ydu.
Tüh. Durun, aklıma gelecek.
Onu çok sevmiştim.
Adı neydi? Çok iyi oynamıştı.
"Fredo. Senin yaptığını biliyorum Fredo."
Senin yaptığını biliyorum Fredo.
Sen kalbimi kırdın.
Moe Green gibi biriyle böyle konuşamazsın!
Ne demek bu şimdi? Bu buymuş.
Ben senin ağabeyinim Mike ve beni çiğneyip geçtiniz!
Herkes Baba'dan bahsediyordu.
Ağabeyim benden önce izlemişti. Benden büyük olmasına rağmen...
..."Ben en küçük kardeşe benziyorum," diyordu.
"Ben Michael olabilirim, ya da Sonny."
"Ama sen Fredo olursun."
Bunu hakaret olarak söylemişti,..
...ne demek istediğini anlamıştım.
Filmi izleyince "Tamam, şu adam," dedim.
Ama şimdi "Evet, o adam" diyorum. O adam olmak istiyorum.
Nasılsın Fredo?
Ağabeyim Fredo, bu Kay Adams.
-Merhaba. -Nasılsın?
Bu kardeşim Mike.
İyi vakit geçiriyor musun?
Evet. Arkadaşın mı bu?
Francis'le beraber New York'ta Baba filmi için oyuncu seçiyorduk.
Fredo karakterinde takılıp kalmıştık.
Tüm genç aktörler her rol için deneme çekimi yaptılar.
Richard Dreyfuss eski bir dostumdu ve o günlerde New York'ta...
..."Line" adlı Broadway dışı bir oyunda rol alıyordu.
Aradı ve gelip onu izlememi rica etti.
Bir şey ayarlamadım. "John'u alacağım" falan demedim.
Oyunu izlemelerini istemiştim.
Richard müthişti tabii. Ama dikkatimi çeken biri daha vardı.
John Cazale 1935'te Massachusetts'te doğdu.
İtalyan asıllı Amerikalıydı.
Üç kardeşin ortanca olanıydı.
Annesi ev kadını, babasıysa kömür toptancısıydı.
John'un babası New England'ın her yerine seyahat ediyor...
...ve nadiren evde oluyordu.
John, Boston Üniversitesi'nde tiyatro eğitimi aldıktan sonra...
...aktör olmak için New York'a yerleşti.
Aktör olarak tutunmaya çalışırken kuryelik, fotoğrafçılık ve...
...taksi şoförlüğü yaparak geçindi.
Aynı zamanda ilk ve tek televizyon dizisi bölümünde rol aldı.
Komşum olan röntgenci konusunda hâlâ bir şey yapmadılar.
Binalarımdan birinde bir röntgenci mi var yani?
Aynı zamanda Broadway dışında birçok oyunda rol alıyordu,..
...bir çoğu Israel Horovitz'in oyunlarıydı.
1971'de Richard Dreyfuss'la beraber bir Line uyarlamasında rol aldı.
Oyunda biri daha vardı. Dikkatimi çekmişti.
Oyun broşüründe adı yazıyordu, Cazale.
İtalyan kökenli bir Amerikalıydı mutlaka. Üstelik harika oynuyordu.
O anda "İşte Fredo" dedim. Karar verilmişti.
O rol için mükemmeldi. Hem sıcak, hem nazikti.
Fredo'da görmeyi umduğum her özelliğe sahipti.
Onu seçerken hiç tereddüt etmedik.
Bekle Fredo. Biraz meyve alacağım.
Tamam baba.
Arabanın önündeki o ana kadar John'un gözlerini fark etmiyorsunuz.
Önce arka planda duruyor. Yanda.
Daha önce gözlerini görmüyorsunuz.
Ama sonra tek gördüğünüz onun gözleri oluyor.
Gerçekten de biliyor, "Karakterim burada ortaya çıkıyor." diyor.
O bir tek anda onu tanıyorsunuz.
Babasını isteyen ürkek, hassas çocuğun ta kendisi o.
Silahı elinden düşürüyor. Öyle kırılgan ki.
İnanılmaz bir şey. O filmi defalarca izleyebilirim.
Yanındakilere bir baksanıza. Brando, Pacino, Duvall...
Onlarla başa baş gidip filme müthiş bir duygu katıyor.
John'la ilk olarak gençliğimde tanışmıştık,..
...ikimiz de Standard Oil'da kuryelik yapıyorduk.
Daha gördüğüm anda sevmiştim onu.
Sevmiştim işte. Bazen sohbet ederdik.
O günlerde küçük Çehov kitabımı yanımda taşırdım...
...ve ikimiz de aktör olduğumuzu fark ettik.
Yıllar geçti.
Kızılderili Bronx'u İstiyor diye bir oyunda rol aldım...
...ve oyunu sahnelemek için Provincetown'a gidiyorduk.
Kızılderili rolünü oynayacak birinden bahsettiler.
Hatırlıyorum, bir sürü odası olan bir evde...
...merdivenden çıkarken görmüştüm. Biri kapıdan kafasını uzattı...
...ve "Adamın adı John Cazale" dediler.
Adını hiç öğrenmemiştim, hatırlamıyordum.
Ama John karşımdaydı işte. Kapıdan kafasını uzatmıştı.
"Sen!" dedim. "Yine mi sen? Seni tanıyorum."
Birlikte çalışmaya başladık.
John OBIE ödülünü kazandı. Ben de kazandım.
Oyun da OBIE'yi kazandı. Ve uzun bir arkadaşlık başladı.
Mike, Las Vegas'a gelip de...
...Moe Green gibi bir adamla böyle konuşamazsın!
Fredo, sen ağabeyimsin ve seni severim.
Ama bir daha aileye karşı başkasının yanında...
...yer alma sakın.
Bu arada, oyunculuğunda üstü kapalı...
...müthiş bir duygusal derinlik de vardı.
Al, Las Vegas'a geldiğinde John zaten oradadır,..
...orkestrayı ve fahişeleri hazırlamıştır.
Orkestranın çalması için bir hareket yapıyor.
O dans öyle harika ki.
Al, Las Vegas'a hoş geldin.
Onun fikriydi. Değil mi?
Ve Al "Gönder onları" diyor.
Gönder onları Fredo.
Mike...
Fredo, buraya iş için geldim ve yarın döneceğim.
Şimdi gönder onları. Yorgunum.
Yüzündeki ifade öyle müthiş, duygusal açıdan öyle derin ki.
Al Pacino'nun öyle emirler yağdırması karşısında...
...bambaşka bir insan olup çıktı.
Hadi. İkileyin!
John'un mucizevi bir şekilde uyum sağladığı sahneydi bu.
John bir erkek olarak taşıdığı kırılganlık ve acı sayesinde...
...hiç ummadığımız bir seviyede yakınlık kuruyordu bizimle.
50'lerin sonunda ikimiz de...
...Peter Kass'tan oyunculuk dersi alıyorduk.
Peter Kass, kendinizde ve geçmişinizde sizi utandıracak bir şey varsa...
...bunu hemen görürdü ve bunun bir parçanız olduğunu,..
...her parçanıza da ihtiyacınız olduğunu açıklardı.
Kendinizi sırf iyi yönlerinizle sunmak düşüncesi...
...ona göre aforoz edilmesi gereken bir şeydi.
John'un çalışmalarına bakarsanız...
...karanlık taraf geçmeye ne kadar hevesli olduğunu...
...ve bunu ne kadar ustaca yaptığını görürsünüz.
John, karakteri bulmak için önce acıyı bulmak gerektiğine,..
...karaktere neyin acı verdiğini, onu neyin incittiğini...
...bulmak gerektiğine yürekten inanırdı.
Bu motivasyonun bir aktörü olumlu tercihlere...
...yönlendireceğine inanırdı.
Bana göre sanatçı, doğuştan acı çeken çocuktur.
Çocukların acı çekmesinin birçok nedeni vardır.
John'un nedenini tam olarak bilmiyorum ama...
...cüret edip bir tahmin yürüteyim.
Nedeni herhâlde güçlü, baskıcı ve çekilmez bir babaydı.
İlk Baba filminde karşısına çıkan bütün zorlukları aşmıştı.
Ben de Konuşma filminde ona özel bir rol yazdım.
Bir polis için iyi biri.
Sıradan bir asistan karakterinin bir anda canlanıp...
...gerçek birine dönüşeceğini biliyordum.
Konuşma kült bir filmdi.
"Gelmiş geçmiş en sevdiğim film." diyenler türemişti bile,..
...özellikle herkesten farklı zevkleri olduğunu vurgulamak isteyenler.
"En sevdiğim film Baba değil, bu."
John Cazale etrafındakileri de yüceltiyordu.
İşinin yalnızca kendi karakterini layıkıyla oynamak olmadığını,..
...diğer karakterleri de inanılır kılacak şekilde oynaması...
...gerektiğini biliyordu. Yanındaki birçok oyuncunun...
...müthiş performanslar ortaya koyması tesadüf değil.
Onunla beraber çalışan aktörlerin rolü daha ileri götürmek,..
...daha yaratıcı veya kişisel olup risk almak konusunda...
...ondan ilham aldıklarına bahse girerim.
Çünkü her rolünde rahatsız edici derecede kırılgandı, bu da...
...aktörlere her zaman "Biraz daha çaba göstermeliyim" dedirtir.
"Ben de yaptıklarımı gözden geçirsem iyi olacak,..
...çünkü bu adam rolünü çok ciddiye alıyor."
Son derece yoğun oynayan bir aktördü.
Yapmaya karar verdiği şeye tamamen odaklanır,..
...başka bir şey düşünmezdi.
Hatırlıyorum, bir sahnede John çalışma masasında oturuyordu,..
...ben de bir şey yüzünden onu eleştiriyordum.
Kafanı neden bahsettiklerine değil kaydı yapmaya verseydin...
...elimizde çok daha iyi bir kayıt olurdu.
Ve Francis "Biraz daha kendini ver Gene," dedi.
John beni zorladı ve parçaların birleşmesini sağladı.
-Aman Tanrım. -Öyle deme.
-Tanrının cezası. -Stan, öyle deme dedim.
O ismi kötü niyetle anma, rahatsız oluyorum.
Kimse onun kadar iyi bir incinme ifadesi takınamazdı.
Ya da suçluluk.
Konuşma'nın bir sahnesinde Gene Hackman fuara gidiyor.
Alan Garfield "Stan, standa birini koy" diyor.
Ve Gene Hackman için çalışan,..
...şimdi de geceleri çalışan John Cazale ortaya çıkıyor.
Stanley, bana bir iyilik yap. Hadi, standda dur.
Hadi, sana bunun için para ödüyorum.
Birkaç dakikalığına. İçecek bir şey alacağım.
Tamam.
Gene Hackman'ı gördüğünde yüzünde...
..."Evet, bu işi yapıyorum. Ne olmuş?" ifadesi var.
Ama aynı zamanda da kırgın. Utanıyor ama bir yandan da...
...bunu yapmaya zorlandığı için kırgın.
Yapmaya karar verdiği şeye devam edecek kadar...
...cesur bir aktördü. John azimli biriydi.
Benzersiz bir aktördü.
Senin yaşındayken kardeşlerimle...
...ve babamla beraber balığa çıkardık...
...ama bir tek ben balık yakalardım.
Benden başka kimse tutamazdı. Nasıl yapıyordum, biliyor musun?
Oltayı suya her attığımda "Yüce Meryem" derdim.
Her "Yüce Meryem" dediğimde bir balık yakalardım.
Birinci Baba filminde hemen fark edilmeyen, ikincisinde...
...görülen bir şey var.
Hoşlanmamanız gereken karakterleri oynuyor ama...
...ondan hoşlanıyorsunuz, değer veriyorsunuz.
Baba 2'de kardeşine ihanet etmesine rağmen...
...Michael'ı Fredo'dan fazla sevmiyorsunuz.
Fredo'yu affedemez misin?
O çok tatlıdır...
...ve sensiz çok çaresiz.
Baba 2'de Michael giderek soğuk biri olurken...
...Fredo insani bir boyuta bürünüp...
...karakterinin farklı bir yanını gösteriyor.
Bu müthiş bir performans gerçekten.
Bazen düşünüyorum da...
...senin karın gibi bir kadınla evlenmeliydim.
Kay gibi. Çocuklar, bir aile.
Hayatımda bir defa olsun...
...babam gibi olabilseydim.
Onun oğlu olmak kolay değil Fredo.
Kolay değil.
Annem benimle dalga geçerdi.
"Sen benden değilsin. Çingeneler kapıya bıraktı seni" derdi.
Bazen doğru olduğunu düşünüyorum.
Sen Çingene değilsin.
Mikey, sana çok kızmıştım.
Neden daha önce beraber vakit geçirmedik sanki?
Cazale'nin harika yanı, karakterini bir an bile gözden kaçırmaması.
Neden herkesin ona kötü davrandığını görüyorsunuz.
Zaaflarını, kendine acıdığını, içindeki kırgınlığı,..
...kendisini hayal kırıklığına uğrattığını görüyorsunuz.
Karakterini içsel olarak tanıyor.
Fredo, benimle gel. Bu gece buradan gitmenin tek yolu bu.
Roth öldü. Fredo.
Kimi oynuyorsa o kişi oluyordu.
Bunu sorular sorarak yapıyordu.
Bana soru sormayı ama cevap vermemeyi öğretti.
İşin güzelliği burada. En harika yanı da...
...önünüzde kapılar açması.
Yönetmenler ona "20 Soru" derlerdi.
Karakterin ana hatlarını bilmekle ya da yalnızca...
...kendisinden bekleneni oynamakla asla yetinmezdi.
Derinlemesine araştırmayı çok severdi.
Başlı başına bir dersti bu.
John'dan oyunculuk hakkında herkesten fazlasını öğrendim.
Söyleyeceğim fazla bir şey yok Mike.
Michael'la geçen o harika sahnede ona gerçekten acıyorsunuz.
Ailenin başına geçme sırasının onda olmasını istiyorsunuz.
Onu es geçmeleri insanın kalbini kırıyor.
Coppola o sahneyi benzersiz bir şekilde çekmiş,..
...her yönetmene ders olmalı.
Hatırlıyorum, o sahneyi çektiğimizde gerçekten canlı, olağanüstü...
...bir şey çektiğimizi anlamıştık. Hele Cazale'nin koltuğu kullanması.
Koltuk oradaydı ve içine gömülüp kalabilirdiniz,..
...ama her nasılsa koltuğu kullanarak anlatmak istediğini anlatmıştı,..
...hiç ummadığım bir şekilde.
Sana hep baktım Fredo.
Bana baktın mı?
Sen küçük kardeşimsin. Bana sen mi bakacaksın?
Bunu hiç düşündün mü? Bir defacık olsun?
Fredo'yu oraya gönder. Fredo'yu buraya gönder.
Fredo bir yerlerde dandik bir gece kulübü işletsin.
Havaalanından birini almaya Fredo'yu gönder.
Ben senin ağabeyinim Mike ama beni çiğneyip geçtiniz!
-Babam böyle olmasını istedi. -Ama ben istemedim!
Ben de iş becerebilirim. Zekiyim.
Herkesin dediği gibi aptal değilim. Zekiyim...
...ve saygı görmek istiyorum!
Yaramaz bir çocuk gibi. Sorumsuz davrandığını,..
...bir şeyler yapıp saygı görmeyi çok istediğini biliyorsunuz.
İnsanın içini acıtan bir sahne.
Üstelik neden bahsediyoruz biz?
Tamamen antisosyal, muhtemelen korkunç birinden.
Ama Cazale içinizi acıtıyordu.
Kendini ortaya koyuyordu. Gerçekten kırılgan biriydi.
Zayıfları oynamak kolay değildir.
Baba'nın senaryosunu verseniz, her genç aktör...
...ya Sonny'yi, ya da Michael'ı oynamak ister.
Fredo'yu oynamak istemezler.
Güçlü olmak istersiniz.
"Bakın, ne yetenekliyim" demek istersiniz.
"Ben güçlüyüm, sağlam adamım."
Zayıflık, birçok aktörün oynamaktan çekindiği bir şey.
Zayıfları oynarlar ama bunu gösterişli bir şekilde yapar,..
...aslında zayıf olmadıklarını, bunun rol olduğunu belli ederler.
Cazale buna asla yanaşmazdı.
John film çekimleri arasında New York'a ve ilk aşkına döndü.
Onunla çalışmak çok eğlenceliydi. Erkenden gelirdi.
İşine sanatçı gibi yaklaşır, sanatçı gibi yaşardı.
John bunların yanında Israel Horovitz'in 10 oyununda...
...Al Pacino'yla beraber üç oyunda...
...ve Joe Papp'ın yönettiği iki oyunda rol aldı.
O bir aktördü ve yapacağı iş buydu, kimse onu durduramazdı.
Ne kariyer, ne iş, ne başka bir şey.
Önemli olan parke ve tutkuydu.
Parke sahneydi, tutku da her şeyiydi.
Köpeklerin Günü'nde ilk göründüğü andan itibaren...
...çok tuhaf bir tipi var. İfadesi çok katı, alnı açılmış,..
...kocaman bir alnı ve uzun saçları var.
Hiçbir filmde öyle bir karakter görmemiştim.
Bir sorun yokmuş gibi konuşmaya devam et.
Hatırlıyorum, oyuncu ararken Sidney Lumet...
...19 yaşında bir genç istiyordu.
Bunun çok önemli olduğunu düşünüyordu, haklıydı da.
Birçok kişiyle deneme okuması yapıyordum,..
...Al durmadan John'la da yapmamı rica ediyordu.
Tabii Sidney "Aklımdaki oyuncu John Cazale değil," diyordu.
"Fredo'yu oynayan mı? Olmaz."
Al'e duyduğum saygıdan dolayı sonunda John'la görüştük.
Ne diyeceğimi şaşırmıştım.
Role bu kadar ters görünen biri olamazdı.
Ama okuduğu zaman inanılmaz, olağanüstü bir bağ oluştu.
O hapishaneye dönmeyeceğim Sonny.
O görüntüsü aklımda. O karakterin görüntüsü.
Vay canına. Yaptıkları, saçı, hareketleri.
Gel buraya. Gözünü üstünden ayırma.
Otur. Otur!
Gerginliği.
Çok konsantre biriydi ama çok da gergindi.
Her an patlayacak gibiydi.
Kıpırdama!
Cazale o filmde çok ürkütücü. Baba filmlerinde...
...Pacino'yla arasında oluşan dinamiği yıkıp geçiyor.
Müdür hergelesi, bir numara yapayım deme.
Şu adamı görüyor musun? Ben havlarsam o ısırır.
Filmi izlerken Pacino'nun birini öldüreceğine inanmıyorsunuz.
Ama Cazale öldürebilir diyorsunuz.
Buradan kurtulmanın bir yolu var.
-Söylediğinde ciddi miydin? -Hangi konuda?
Şey--
Cesetleri kapıdan atma konusunda.
Öyle düşünmesini istedim.
Ya sen ne düşünüyorsun?
Ben bunu yapmaya hazırım.
Şu kadarını söyleyeyim. O son repliği söyleyince...
...korkudan birini gerçekten öldürebileceğine inanıyorsunuz,..
...film boyunca gözleri hep öyle gergin bakıyor.
Bütün olay o manyak gözlerinde.
Filmde sık sık ona geçişler var, çünkü ipler onun elinde ve...
...seyirciyi heyecanlandırmak için Lumet'in buna ihtiyacı var.
O yüzde sizi alıp karanlık bir yerlere götüren...
...bir şeyler var. Kişisel bir karanlık ve kırgınlık.
Köpeklerin Günü'nde Sal'den daha hüzünlü bir karakter yok.
Yine de çok gülünç biri.
Sal.
Sal, ne var? Neredesin?
Komik olan replikleri değil.
Saç tıraşından tutun da, her şeyi komik.
Bir şeyi anlamalısın.
Ülkeyi terk edersek bir daha dönüş yok.
Filmdeki en komik anlardan biri...
...tamamen beklenmedik, doğaçlama bir andı.
Özellikle gitmek istediğin bir ülke var mı?
Wyoming.
Hayır, Wyoming bir ülke değil.
Boş ver, ben hallederim.
Nereden çıktı bilmiyorum. Az daha çekim mahvolacaktı,..
...çünkü gülmeye başlamıştım. Neyse ki ses kaydı bozulmadı.
Al de kendini tutamıyordu neredeyse.
Gülmek istiyorsanız gülünecek bir şeydi.
O buna razı olmuyor. Bunun yerine...
..."Wyoming ülke değil ki yahu!" diye geçiştirmek yerine...
...bunları aşıyor ve...
...ve endişe duyup adamın hâline acıyorsunuz.
Oynadığı en komik karakterlerde bile trajik bir yan vardı.
Ve en trajik karakterlerinde bile komik bir yan vardı.
Bence onun yarattığı karakter, illa ki yönetmenin ya da yazarın...
...kafasında canlandırmış olduğu şey değildi.
Onun katkısı herkesi çok şaşırtıyordu.
Evet, bir sahneye başlıyordunuz ama sahne asla başlamıyordu.
İşin güzelliği de buydu. Başlangıç diye bir şey olmadığını...
...fark ediyordunuz, yalnızca bir süreklilik vardı.
Gelip "Bugün ne yaptın Al?" derdi, ben de ona bir replik söylerdim.
"Sanki şey gibisin..." derdi ve sizi ısıtırdı, böyle dans ederek...
...sonunda havanızı bulurdunuz ve doğaçlamalar başlardı.
Sonra doğaçlamalar sahnenin gerçekliğiyle...
...bağlantı kurmaya başlayınca o da sahneyi oynamaya başlardı.
Tanrım, muhteşem bir şeydi. Muhteşemdi.
John'un yanındaki bir sürü aktörün, bir-iki dakika sonra...
..."Vay canına, neydi bu? Ne yapıyor bu böyle?" ...
..."Bunu nasıl yaptı?" demeye başladığına tanık olmuştum.
-Hayır. -Derdin ne senin?
Bana bir söz vermiştin, değil mi?
Söz vermiş miydin? -Evet.
Ya kurtulacağız, ya da kendimizi öldüreceğiz...
...dememiş miydin? -Ondan bahsetmiyorum.
-Buna inanıyor musun? -İnanıyorum tabii.
Sözünü tutmaya da inanıyor musun?
-Evet ama-- -Sözün hâlâ geçerli mi?
Ya neden bahsediyorsun?
Başka aktörler işi ya layıkıyla yaparlardı, ya da yapmazlardı.
Pacino kesinlikle layıkıyla yapardı.
Al benim neslimin en iyi aktörlerinden biri,..
...John'a da çok yardımcı oldu.
Onun giderek daha iyi olmasını sağladı.
İlham vericiydi. Ondan ilham alıyordunuz...
...ve böylece gerekeni yapıyordunuz. Daha iyi olmanızı sağlıyordu.
John kısa hayatı boyunca...
...dünyadaki en güzel kadınlarla sevgili oldu.
Hep hoş sevgilileri olmuştu. Bu onun için iyi tabii.
Assisi'li Aziz Francis'e benziyordu, pek yakışıklı sayılmazdı...
...ama onda bir şey vardı. Hepimiz inceleyip onu taklit...
...etmeye çalışıyorduk ama bir türlü yapamıyorduk.
Hatırlıyorum, bir defasında John şöyle demişti.
Köpeklerin Günü ve Baba'yı çekmemizden sonraydı bu.
Manhattan'a geldi ve "Dostum," dedi,..
..."tarihin en yetenekli aktrisiyle tanıştım."
"Sahi mi?" dedim.
"Evet," dedi, "Kısasa Kısas'ta beraber oynuyoruz."
"Sahi mi?" dedim. Âşık olmuş bu, diye düşündüm.
"Kadın ne kadar iyi olabilir ki? Söylediği kadar yoktur."
Ama o Meryl Streep'ti tabii, yani haklıydı.
Aşk ateşini görebiliyordunuz. Sahnede olanlara bakınca...
...birbirlerinden hoşlandıkları anlaşılıyordu.
Etraflarında bir ışık vardı sanki. Seksiydi.
O kimseye benzemiyordu. Tanıdığım herkesten farklıydı.
Beni çeken, özgüllüğü ve insani yanıydı.
İnsanlara olan merakı, şefkatiydi.
Aman Tanrım. Meryl'a sırılsıklam âşık olmuştu.
Kız onu sarhoş ediyordu.
Meryl onun için deli oluyordu. O da Meryl için.
Birbirlerini bulmuşlardı.
John çok duyumsal biriydi.
Beraber yemeğe otururdunuz, o yemeğin yarısına gelemeden...
...siz yemeği bitirip kalkmış, elinizi yıkayıp yatmış olurdunuz.
Her şeyi ağırdan alırdı ve bu bazen insanları deli ederdi.
Sonra purosunu çıkarırdı. Yakar, bakar,..
...tadardı. Sonra nihayet içerdi.
Evden çıkması, arabayı kilitlemesi çok uzun sürerdi.
Büyük bir renkli televizyon almıştık. Büyük bir olaydı.
John "Rengini ben ayarlarım" dedi. Saat 9'da geldi.
Sabahın 1'inde John hâlâ büyük bir titizlikle...
...televizyonun düğmelerini ayarlıyordu.
Ne yaptığını anlamıyordum bile ama John böyleydi işte.
Birçok kişi onun ne kadar komik olduğunu bilmez.
Çok komik bir adamdı.
Bir gülüşü vardı. Gülüşünü tarif eden oldu mu?
Doğal, harika bir gülüşü vardı.
Stan?
Evet, tıpkı John.
Sigara da içerdi, resimde de görülüyor.
Puroyu da severdi. Kocamla beraber bütün gece tüttürürlerdi.
Dairemiz leş gibi kokardı. Öyle çok içerlerdi ki.
Franklin Caddesi'nde Meryl'la beraber kalıyorlardı.
Hatırlıyorum, bir gün üçümüz Çin Mahallesi'ne yemeğe gitmiştik.
Bir ara John durdu ve sokağa kan tükürmeye başladı.
O zaman öğrendim. Sonunda akciğer kanseri olduğunu söyledi.
O anda kendimi tamamen kaybettim.
Korkunç bir teşhis koymuşlardı. Ama o güçlüydü.
Sonuna kadar umut doluydu.
İyileşecek diye düşünüyordum.
Ameliyat edebilirlerdi. Ona bakabilirlerdi.
John her zaman hasta gibiydi zaten,..
...hiçbir zaman pek sağlıklı görünmezdi.
O hâlinden daha farklı göründüğünü hatırlamıyordum.
Yani iyileşir sanıyordum.
Doktora gidişini hatırlıyorum. Bekleme odasında bekliyordum.
Hep "Bunu yeneceğiz" diyordu.
Ondan tek duyduğum "Bunu yeneceğim"di.
"Bunu yeneceğim."
Sonra "Çalışmama izin verirler mi?" konusu açılırdı.
Sonra Avcı filminin kadrosunu toplamaya başladılar.
Bir şey olmayacak Nicky. Çek tetiği Nicky.
Çek tetiği Nicky!
Michael'la beraber aktörlerle görüşüyor, okuma yapıyorduk.
Bir ara John'u kullanmak istedi...
...ve sağlığının iyi olmadığı gündeme geldi.
John Cazale'ye kanser teşhisi konmuştu ve...
...sigortalanması mümkün değildi. Çekimin ortasında ölürseniz,..
...yerinize başkasının bulunması çok büyük paraya mal olur.
Bob De Niro, John için çok şey yaptı.
Çok cömert biri olduğu için bana söylemiyor ama...
...John'un filmde rol alması için gereken parayı o sağladı.
Düşündüğümüzden daha hastaydı ama filmde rol almasını istiyordum.
Bob parayı yatırdı ve onu filme soktu.
Harika oynadı. Çok güzeldi.
Stosh!
Mike!
Nasıl gidiyor?
Nerelerdeydin?
-Nerelerdeydin? -Nerede miydim?
Her şey hazırdı. Bira, yemek. Değil mi Axel?
Bıyık bırakmışsın.
-Evet. -Yakışmış.
Her filmde yeteneklerinin zenginleştiği çok açıktı.
İçgüdüsel miydi, bilinçli mi yapıyordu bilmiyorum ama...
...yaşıyordu ve o karakteri yaratmak için özgürdü.
Hatırlıyorum, filmi izlerken kendimi kasabadakilerden biri...
...gibi hissetmiştim. Rol yapmıyorlardı sanki.
Botlarımı gören oldu mu?
Durmadan "Botlarını ödünç ver" diyordu.
De Niro da "Olmaz," diyordu.
Yedeklerini ödünç versene Mike.
Şu yedek çift var ya? -Hayır Stan.
Hayır da ne demek? -Söyledim ya. Hayır işte.
Ne arkadaş ama. Ne arkadaşmışsın doğrusu.
Öğren artık Stan. Her geldiğinde kafan bir tarafında oluyor.
Belki oranın manzarasını seviyordur.
"Stan, bunu görüyor musun? Bu budur!" diyor.
Bu budur.
Başka bir şey değil. Bu budur.
Şu andan itibaren yalnızsın.
Senin gibilerin derdi ne, biliyor musun Mike?
Kimse ne dediğini anlamıyor.
"Bu budur." Ne demek bu şimdi? Bu buymuş.
Filmi, onun olduğu sahneleri izlerken çok eğlenirsiniz,..
...ya da çok duygulanırsınız.
Camdaki yansımasına bakıp çiçeğini düzelttiği sahnede...
...saçına bakıp...
...şöyle yapıyor. Güzel.
Güzel.
Ben en çok düğün sahnesindeki ayrıntıları seviyorum.
İstavroz çıkarıyor ve De Niro ona...
..."Şimdi de dindar mı kesildin?" der gibi bakıyor.
Küçük bir sahnede de önlerinden geçerken...
...gelinliğe basmaya çalışıyor, öyle bir şey yapıyor.
Böyle küçük ayrıntılar.
Başını eğip kendine bakıyor, sonra kıza bakıp...
...kaşlarını kaldırıyor ve fermuarı açık mı diye kontrol ediyor.
Harika, komik bir an.
Bazı aktörler fazla zorlayıp abartıyorlar, ya da...
...gerektiği kadar zorlamıyorlar, ya da ne yaptıklarını bilmiyorlar.
John'da hiç öyle bir şey hissetmedim.
Birbirimizle hep iyi anlaşırdık. Doğaldı, tepki verebiliyorduk...
...ve John'la beraberken zorlama rol yapmanız gerekmiyordu.
Gayet somut bir şekilde anlaşıp etkileşebiliyordunuz.
Çok çalışkan biri. Başkalarına ve çalışmalarına...
...çok destek oluyor ve içinde yer almaya çalışıyor.
Bitmek bilmeyen bir çalışma süreciydi bu.
Sürekli bu süreçten bahsediyorduk, iş konusunda sabit fikirliydi.
Ben daha rahattım, aklıma ilk gelen fikri beğenirdim...
...ama o, başka bir sürü seçenek olduğunu söylerdi.
Gerçek bir dersti bu.
Bunu benimsedim ve aklımdan hiç çıkarmadım.
Nick de yakında döner.
Nick'i tanırım. Gelecektir.
Değil mi Axel?
Hastalığı ona neler yaşatmış olursa olsun,..
...karakterini oynama yeteneğini zerre kadar azaltmadı.
Avcı'da muhteşemdi. Ama bir filmde rol almak...
...hayatımızın inişli çıkışlı yollarının ufacık bir parçası.
Gerçekten çok zordu. O protokollerin işe yarayıp...
....yaramayacağını kimse bilmiyordu.
Ama hepimiz sonunun iyi olacağı konusunda umutluyduk.
John Cazale, Avcı filmi gösterime girmeden öldü.
42 yaşındaydı.
En inanılmaz şey, bütün bunlar olurken...
...Meryl'in her an onun yanında olmasıydı.
Meryl sonuna kadar yanındaydı.
Hastanedeki sonuna kadar. O bir melek.
Meryl'in tutumuna hayran olmuştum. Çok güzeldi.
John da son günlerinde kendisini bu kadar sevecek...
...birini bulduğu için çok şanslıydı.
Kızı onun yanında görünce...
..."Olamaz böyle bir şey" diye düşünmüştüm.
Benim için olay buydu.
İstediği kadar harika filmler çeksin, Meryl deyince aklıma gelen odur.
Çok özel biri ve...
...eşsiz derecede yetenekli bir oyuncuydu.
Tasvir ettiği kişiler için duyduğu şefkat ve...
...kurgu karakterlere karşı bile gerçekmiş gibi sorumluluk duyması...
...sayesinde, karakterlerinin o kadar derinine inip...
...çok güzel işler ortaya çıkarabildi.
John Cazale'nin beş filmi toplam 40 dalda Oscar adayı oldu.
Bunların 14'ü oyunculuk dalındaydı.
John hiç aday gösterilmedi.
42 yaşındaydı.
Bugün 72 yaşında olacaktı. 30 yıl.
30 yılda yapmış olacağı inanılmaz çalışmaları düşünsenize.
Bütün hayatı sinemalarda ve hayallerimizde tekrar tekrar oynuyor.
Bize, seven izleyicilerine hatıra olarak müthiş sükunetini,..
...sessiz sabrını, kaliteli müziğe ve kalitesiz esprilere düşkünlüğünü,..
...bir orman kıyısını andıran absürt saç çizgisini,..
...karpuz dilimi gibi gülümsemesini bıraktı.
Unutulmaz biri o.
Unutulmaz.
Çok tuhaf, gerçeküstü bir deneyim yaşadım.
Simpsons'ta seslendirme yapıyordum,..
...bir banka soyguncusunu canlandırıyordum.
Yayınlandığında izledim, ortağımı John Cazale'ye benzetmişlerdi.
Koltuklarım kabarmıştı.
"Aman Tanrım, John'la beraber oynuyorum," diye düşünmüştüm.
Bilemiyorum, çok gururlanmıştım.
Gerçekten de aktör oldum işte, bu da ispatı.