Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri&Senkronizasyon: Umutcan ÖNER @redlinetheturk
Telif haklarý, sansür, devlet gözetimi, özgür yazýlým
ve benzeri konular için: korsanparti.org , @korsanparti
Adil olmayan yasalar mevcuttur;
Onlara itaat etmekle mi yetinelim,
Deđiţtirmek için mücadele edip, deđiţene dek itaat mi edelim,
yoksa bir an evvel ihlal mi edelim?
Sosyal bir haber ve eđlence sitesi Reddit'in kurucularýndan biri ölü bulundu.
Kendini öyle görmüyor da olsa, kesinlikle bir dahi idi.
Ýţ kurmak ve para kazanmak onu hiç heyecanlandýrmazdý.
Aaron Swartz'ýn dođduđu kasaba Highland Park'a derin bir yas hakim.
Ýnternet'in en parlak ýţýklarýndan birine sevenleri son bir veda etmekte.
...ve bilgisayar aktivistleri matem tutmakta...
...tanýyanlarýn ifadesiyle "Ţaţýrtýcý bir deha"...
O'nu devlet öldürdü. MIT ise temel prensiplerinin tamamýna ihanet etti.
...Ýbret olsun diye O'nu cezalandýrdýlar...
Devletlerin doymak bilmeyen bir kontrol iţtahý vardýr.
35 yýl hapis ve bir milyon dolarlýk bir ceza ile karţý karţýyaydý.
Savcýlýđýn tutumu hevesli hatta görevi suistimal etmekte.
Konuyu inceleyip bir sonuca varabildiniz mi?
Büyürken farkettim ki, etrafýmýzda vuku bulan ţeylerin dođal
olduđunun, insanlarýn dođaldýr, hep bu ţekilde olacaktýr yaklaţýmýnýn
yanlýţ olduđunu, dođal falan olmadýđýný, bazý ţeylerin deđiţebileceđini;
daha önemlisi bazý yanlýţ ţeylerin deđiţmesi gerekliliđiydi.
Bu farkýndalýđýn geri dönüţü yoktu.
Hikaye anlatma saatine hoţgeldiniz.
Kitabýn adý "Paddington at the Fair"
[Babasý] Aaron, Higland Park'ta dođdu ve burada büyüdü.
Her biri sýradýţý zeki üç kardeţten biriydi.
Hiç birimiz o uslu çocuklardan deđildik. Sürekli koţuţturan yaramaz üç ođlan çocuđu.
Ama farkediyorum ki, Aaron, öđrenmeyi çok genç yaţta öđrenmiţti.
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10.
-Tak tak. -Kim o? -Aaron. -Hangi Aaron? -Aaron Komikadam
Ne istediđini hep bilirdi. Ýstediđini hep yapmalýydý. Ýstediđini hep yapardý.
Meraký, sýnýrsýzdý. ...Burada da gezegenleri gösteren
küçük bir resim var. Her bir gezegenin sembolleri var...
Bir keresinde Susan'a ţehir merkezindeki parkta ücretsiz aile ţenliđinin ne olduđunu sordu.
O sýrada üç yaţýndaydý. Susan neyden bahsettiđini
anlamayýnca "Bak iţte buzdolabýnýn üzerinde yazýyor" dedi.
Susan, O'nun okuyabildiđini farkedince dumur olmuţtu.
...Kitabýn adý "My Family Seder"...
Chicago Üniversitesi'nin kütüphaneside olduđumuz günü anýmsýyorum.
Raftan 1900'lü yýllardan kalma bir kitap çýkarttým
ve dedim ki, burasý ilahi derecede sýradýţý bir yer.
Hepimiz meraklý çocuklardýk, ama Aaron hem öđrenmeyi hem de öđretmeyi çok seviyordu.
...Ţimdi de alfabeyi tersten okumayý öđreneceđiz...
Ýlk matematik dersini gördüđü gün evdeki halini anýmsýyorum.
Noah, dur sana matematik öđreteyim diyordu. Bense matematik ne diyordum. Hep öyle biriydi.
...ţimdi de klik tuţuna basalým. Ýţte oldu.
Ýki, üç yaţýndayken Bob O'nu bilgisayarla tanýţtýrdý.
O noktadan sonra kendi baţýný alýp götürdü.
Hepimizde bilgisayar vardý, ama Aaron gerçekten kendini adadý. Ýnternet'e adadý.
-Bilgisayar baţýnda mýsýn? -Yoo... Anne neden hiçbirţey çalýţmýyor?
Programlamaya çok erken bir yaţta baţladý.
Benimle birlikte yazdýđý ilk program BASIC dilindeydi.
Star Wars ile ilgili bir bilmece oyunuydu. Bodrumda bilgisayarýn baţýna geçerdik.
Saatlerce bu oyunu programlardýk.
Benim sorunum yapacak daha fazla bir ţey olmadýđýný düţünmemdi.
Oysa o her zaman programlamayla daha fazla ţey yapýlabileceđine inanýyordu.
Aaron, programlamayý büyü gibi görürdü. Bu yolla normal
insanlarýn baţaramayacađý ţeyleri yapabileceđini düţünürdü.
Aaron, karton ve Macintosh ile bir ATM yapmýţtý.
Bir keresinde cadýlar bayramýna ne giyeceđimi bilememiţtim.
O aralar en sevdiđi bilgisayar iMac kýlýđýna girmemin çok havalý olacađýný düţümüţtü.
Kendisi cadýlar bayramý kýyafeti giymekten tiksinirdi, ama
diđer insanlarý sevdiđi ţeyleri giymeye ikna etmeye bayýlýrdý.
The Info adýnda bir web sitesi yapmýţtý. Ýnsanlar içerisine bilgi ekleyebileceklerdi.
Mesela birileri altýn üzerine kapsamlý bilgi sahibi
olabilirdi, neden gelip bu bilgiyi paylaţmasýndý ki?
Sonra baţka insanlar gelip bu bilgiyi okuyup, gerekli
düzenlemeleri yapabilirdi. Wikipedia'dan çok da farklý deđil.
Ve bu olay, Wikipedia baţlamadan önce olmuţtu.
Ve 12 yaţýndaki bir çocuk tarafýndan odasýnda üretilmiţti.
Küçük bir sunucuda, çok eski teknoloji üzerinde çalýţýyordu.
Öđretmenlerden birisi ţu tepkiyi verdi; "Çok kötü bir fikir.
Herhangi birinin ansiklopedi yazmasýna izin veremezsin.
Bilim adamlarýnýn var olmasýnýn tek sebebi bize bu kitaplarý yazmalarý.
Nasýl bu kadar kötü bir fikir üretebilirsin?"
Ben ve kardeţim, "Hee, Wikipedia hoţ ama bizim evde beţ yýldýr var." derdik.
Aaron'ýn sitesi TheInfo.org, Cambridge asýllý ArsDigita'nýn
düzenlediđi okul müsabakasýnda birinci gelmiţti.
Ödülü almak için hep beraber Cambridge'e gitmiţtik.
Aaron'ýn ne yaptýđýna dair hiç bir fikrimiz yoktu.
Ödülün çok mühim olduđu ortadaydý.
Aaron, bir süre sonra online programlama topluluklarýyla içli dýţlý olmaya baţlamýţtý
...sonra da, web için çok önemli yeni bir aracýn üretim sürecinde.
Sonra yanýma gelip ţunu söyledi, "Ben, acayip süper
bir ţey üzerinde çalýţýyorum, duyman lazým."
"Neymiţ?" diye sordum. "RSS denilen bir ţey" dedi.
RSS'in ne olduđunu açýklamaya baţladý. "Bunun nesi
kullanýţlý, kullanan bir site var mý ki?" dedim.
"Niye bunu kullanmak isteyeyim ki?"
RSS üzerinde çalýţan kiţilerin yazýţtýđý bir mail
listesi vardý, hatta genel olarak XML üzerine.
Aaron Swartz isminde bir üye de vardý, diţli fakat
oldukça zeki biri. Bir çok iyi fikri vardý fakat,
Yüz yüze görüţmelerimize gelmezdi. Bu görüţmelere ne zaman geleceđini sorduđumuzda
"Annemin izin vereceđini sanmýyorum, 14'üme yeni girdim." dedi. Ýlk tepkimiz
bir yýldýr çalýţtýđýmýz bu kiţi, bu iţ arkadaţý 13 yaţýndaymýţ ve henüz 14'üne girmiţ
ve ikinci tepkimiz ise "O'nunla tanýţmamýz lazým. Ne kadar sýradýţý bir durum." oldu.
RSS'in taslađýný hazýrlayan komitedeydi.
Yaptýđý ţey, modern bir hypertext sürümünün tesisatýný döţemeye yardýmcý olmaktý.
Ve O'nun üzerinde çalýţtýđý parça, diđer web
sayfalarýnda olan bitenin özetini çýkaran aletti.
Bunu daha çok bloglarda kullanýrsýnýz. Okumak
istediđiniz 10,20 kiţinin RSS feedlerini alýr,
ve o esnada neler döndüđünün özetini tek bir liste halinde görürsünüz.
Aaron çok gençti, fakat teknolojiyi anlýyordu ve mükemmel
olmadýđýný görüp daha iyi hale getirecek yollar arýyordu.
Annesi Chicago'da uçađa bindirirdi, biz de onu San Fransisco'da alýrdýk
Tartýţabileceđi ilginç insanlarla tanýţtýrýrdýk. Bu
esnada korkunç beslenme alýţkanlýklarýný gözlemlerdik.
Haţlanmýţ pirinç gibi sadece beyaz ţeyler tüketirdi. Kýzarmýţ
pirinç yemezdi zira yeterince beyaz deđildi, beyaz ekmek vesaire.
Tartýţmalarda bu küçük çocuđun ađzýndan çýkan argümanlarýn kalitesine hayret ederdik.
Ýskorbütten ölmezse bu çocuk bir yerlere gelecek diye düţünürdük.
-Aaron sýra sende. -Bana kalýrsa aradaki fark, artýk
internetten, telefondan köpek mamasý satan ţirketler
kuramazsýn. Ancak hala bir çok yenilik oluyor. Yenilikleri
görmüyorsanýz belki de kafanýz kuma gömülü kalmýţtýr.
Alfa nerd kiţiliđine bürünüp "Senden daha zekiyim. Bu yüzden senden daha iyiyim.
Bu yüzden de sana ne yapman gerektiđini söyleyebilirim" kafasýna girerdi.
Çok bilmiţ velet tarafýnýn bir uzantýsýydý.
"...bir çok bilgisayarý bir araya getirip farklý problemler üzerinde
uđraţabiliyorsunuz. Mesela uzaylýlarý aramak ya da kanserin tedavisini bulmak gibi."
[WWW'nin mucidi] IRC üzerinde tanýţmýţtýk. Sadece yazan tiplerden deđildi,
sorularýyla insanlarý heyecanlandýran, birbirine bađlayan biriydi. Özgür
Kültür Hareketi onun enerjisinden bir hayli faydalandý. Bence Aaron,
dünyayý çalýţýr bir hale getirmeye çalýţýyordu, onu tamir etmek istiyordu.
Oldukça güçlü bir kiţiliđi vardý. Zaman zaman baţkalarýnýn tekerine çomak sokardý.
Yani dünyayla karţýlýklý olarak iyi geçinememe sýkýntýsý vardý.
Aaron liseye girdikten sonra bir hayli sýkýlmýţtý.
Verilen dersleri, öđretmenleri pek sevememiţti. O
zaten bilgiye nasýl ulaţacađýný biliyordu."Geometri
öđrenmek için okula gitmeme gerek yok ki, geometri
kitabýný okusam kafi. Amerikan tarihini onlarýn bakýţ
açýsýyla öđrenmek istemiyorum, bak burada üç farklý
tarih cildi var, onlarý okurum daha iyi. Onlarla
ilgilenmiyorum, ben Web ile ilgileniyorum" kafasýndaydý.
"Okuldan bayađý bunalmýţtým. Öđretmenler ne anlattýklarýný
bilmiyordu. Otoriter ve kontrolcü bir tavýrlarý
vardý. Ödevler öylesine veriliyordu. Zaman geçsin
diye iţ yapýlýyordu. Ben de eđitimin tarihiyle
ilgili kitaplar okumaya baţladým; ţimdiki sistem
nasýl geliţtirilmiţti, alternatifleri neydi, ayný
bilgileri geviţ getirmektense nasýl gerçekten
öđrenebilirlerdi. Bu da beni sorgulamalara itti."
..."Bulunduđum okulu sorgulayýnca, onu inţa eden toplumu da sorgulamaya baţladým. Böyle
bir eđitimle girilen ţirketleri sorguladým. Tüm bu yapýyý kuran devleti sorguladým."
En tutkulu olduđu konulardan biri de telif haklarýydý, özellikle ilk baţlarda.
Telif haklarý, yayýmcýlýk ve okuyucular için hep bir yük olmuţtur. Gerçi, aţýrý
bir yük deđildir. Ýnsanlarýn cebine para girmesi için makul bir oluţumdu.
Aaron'ýn neslinin maruz kaldýđý sýkýntý ise bu antik telif sistemi ve inţa ettiđimiz
bu muhteţem ţey, Ýnternet'in çarpýţmasýydý. Bu çarpýţmadan bize kalan da kaos oldu.
Sonrasýnda Harvard'da hukuk profesörü olan Lawrence
Lessig ile tanýţtý. Kendisi o sýralar anayasa mahkemesinde
telif haklarýna karţý mücadele etmekteydi. Genç Aaron
bu duruţmayý dinlemek üzere Washington'a uçmuţtu.
"Ben Aaron Swartz. Buraya Eldred* argümanýna tanýk olmaya
geldim." "Neden ta Chicago'dan argüman dinlemeye buraya
geldin?" "Bu zor bir soru. Çünkü.. bilmem... anayasa mahkemesini
ve bu kadar meţhur bir davayý canlý izlemek istedim."
Lessig, ayný zamanda telif haklarýnýn internete yansýmasýnda
yeni bir yol da açmaktaydý. Ýsmi Creative Commons idi.
Creative Commons'ýn ardýnda çok basit bir fikir var. Yaratýcýlara, eserlerine imza atarken
kendilerinin de sahip olduđu özgürlük fikirlerine
özen gösterebilecekleri bir yöntem vermek.
Yani telif hakký, "bütün haklarý saklýdýr" derken,
CC "bazý haklarý saklýdýr" ţiarýdýr. "Eserimle
ţunlarý ţunlarý yapabilirsin, ama bazýlarýný
yaparken izin almalýsýn" demenin basit bir yoludur.
Aaron'ýn rolü de bilgisayar kýsmýydý, lisanslarý nasýl makinelerin
üzerinde iţlem yapabileceđi basitliđe indirgeyebilirdik.
Ýnsanlar "Neden spesifikasyonlarý 15 yaţýnda bir
çocuđa yazdýrýyorsunuz, bu büyük bir hata" gibi
tepkiler verdi. O ise yapýlacak en büyük hatanýn o çocuđa aldýrmamak olacađý kanaatindeydi.
Gövdesinin kürsüden görünebileceđi uzunlukta bile deđildi. Ţu hareketli kürsülerden
de olmadýđý için ekraný açtýđýnda yüzünün görünmediđi gülünç bir hale gelmiţti.
"Web sitemize girdiđinizde Lisans Seç'e týklýyorsunuz. Size seçenekler
sunuyor, ne anlama geldiklerini açýklýyor. Üç basit soru soruyor;
Atýf gerekliliđi istiyor musun? Ticari kullanýma izin veriyor musun?
Eserinin üzerinde deđiţiklik yapýlmasýna izin veriyor musun?
Yetiţkinlerin, O'na da yetiţkin gibi davrandýđýný gördüđümde ţoke olmuţtum. Aaron, bir
salon dolusu seyircinin karţýsýna geçip Creative Commons için oluţturduđu bir platformdan
bahsetmeye baţlamýţtý. Ve hepsi ađzýnýn içine bakýyordu. Arkada oturup küçük bir
çocuđu neden dinlediklerini sorguluyordum. Sanýrým ne olup bittiđini anlamamýţtým.
Eleţtirmenler, sanatçýlarýn para kazanmasý adýna pek faydasý
olmadýđýný söyleseler de, Creative Commons bir hayli baţarýlý
oldu. Sadece Flickr'da bile 200 milyonun üzerinde insan,
eserlerinde Creative Commons lisanlarýndan birini kullanmakta.
Teknik yetilerini kullanarak katký yapmýţ olsa da,
bu onun için sadece teknik bir mesele deđildi.
Aaron, kiţisel blogunda açýk bir ţekilde sýk sýk dile getirirdi.
"Bir çok ţey üzerine derin düţünürüm, ve diđerlerinin
de bunu yapmasýný isterim." . .."Fikirler için çalýţýr,
insanlardan öđrenirim. Ýnsanlarý dýţlamam. Mükemmelliyetçiyim,
fakat bunun yayýmlamanýn önüne geçmesine müsade etmem.
Eđitim ve eđlence haricinde benim üzerimde etkisi olmayacak
ţeylerle vakit kaybetmem. Herkesle arkadaţ olmaya
çalýţýrým, fakat beni ciddiye almadýđýnýzda öfkelenirim.
Kin tutmam çünkü yapýcý olmaz. Fakat tecrübelerimden öđrenirim.
Dünyayý daha iyi bir yer haline getirmek istiyorum."
2004 yýlýnda Swartz Highland Park'tan ayrýlýr ve Stanford Üniversitesi'ne girer.
Ülseratif Kolit hastalýđýndan muzdaripti. Ýlaçlarýný düzgün almamasýndan endiţe ediyorduk.
Hastaneye kaldýrýlýrdý ve her gün hap kokteyli içmesi gerekirdi. O haplardan biri steroid
idi, bu da büyümesini durdurdu. Bu yüzden kendini diđerlerinden farklý hissediyordu.
Aaron, Stanford'a bilim insaný olmak üzere girdi ve karţýsýnda çok
baţarýlý lise öđrencileri için çocuk bakýcýlýđý yapýlan bir
program buldu. Bu kiţiler dört yýl sonra endüstriye önderlik edecek
kimselerdi, %1'lik kýsým yani. Ve bana kalýrsa bu onu delirtmiţti.
2005 yýlýnda, sadece bir yýl sonra, Aaron'a bir iţ teklifi geldi. Paul
Graham öncülüđündeki Y Combinator isminde bir giriţim ţirketiydi.
Bir web sitesi fikrim var demiţti, ve Paul Graham O'nu "Tabi neden olmasýn"
diyecek kadar sevmiţti. Okulu sallayýp yeni bir apartman dairesine taţýndý.
Burasý, Aaron'ýn dairesiydi. Babamýn evi ayarlamanýn ne kadar zor
olduđundan bahsettiđini anýmsýyorum, zira kredisi yoktu ve üniversite terkti.
Aaron ţu an salon olan yerde kalýyordu. Duvardaki posterlerden bazýlarý
ondan kalma, kütüphane de öyle. Baţka kitaplar da var, çođu Aaron'ýn.
Aaron'ýn Y-Combinator sitesinin ismi infogami idi. Ýnternet sitesi
yapmak için kullanýlacak bir araç. Fakat site kullanýcý bulmakta
güçlük çekiyordu. Nihayetinde Aaron, sitesini, yardýma ihtiyaç
duyan bir baţka Y-Combinator projesi ile birleţtirdi.
reddit ismindeki projeye Steve Huffman ve Alexis Ohanian öncülük etmekteydi.
"...Her ţeye sýfýrdan baţlamýţtýk. Kullanýcýsý, parasý
ya da kodu yoktu. Gün be gün büyüyerek çok popüler
bir site haline geldi. Yavaţlama eđilimi göstermiyordu.
Baţta bin kullanýcýmýz vardý, sonra onbin oldu.
20 bin derken aldý baţýný gitti.
reddit devasa bir hal aldý, internette geek bir köţe oldu.
Bol miktarda mizah ve sanat vardý. Kullanýcýlar siteye üţüţmeye baţlamýţtý,
ve bir çođu sabah bilgisayarýný açtýđýnda haberleri okuduđu ilk yer yapmýţtý.
Bazý noktalarda reddit kaosun sýnýrýnda diyebiliriz.
Bir yanda insanlarýn siyaset, teknoloji ve
haberleri tartýţtýđý bir mecrayken diđer yanda iţ
yerine uygun olmayan, saldýrgan materyallere de sahip.
Troller'e ev sahipliđi yapan bazý subreddit'ler de var. Bu yüzden bazý
tartýţmalara da meydan veren bir yer diyebiliriz. Kaosun kýyýsýnda duruyor.
reddit, bir süre sonra kurumsal dergi devi Conde
Nast'ýn gözüne takýlýr. Siteyi satýn almak isterler.
Miktarýn ne kadar olduđunu soruyorsanýz, babamýn "Bu kadar çok parayý nerede
tutmalýyým?" gibi sorulara maruz kalacađý kadar diyelim. -Çok para yani?
-Bi'hayli çok.
Büyük ihtimalle, bir milyon dolardan fazla. Ama tam olarak bilmiyorum.
O esnada kaç yaţýnda? -19,20
Bu dairedeydi. Bundan önceki koltuklarda oturup,
reddit ile uđraţýyorlardý. reddit'i sattýklarýnda
devasa bir parti verdiler, ertesi gün California'ya
uçtular ve anahtarlarý da bana býraktýlar.
Ţimdi düţününce biraz komik. Çünkü ţirketini satmýţtý
ve aramýzdaki en zenginin o olduđunu varsayýyorduk. Ama
O ayakkabý kutusu boyutlarýnda bir odayý tercih etti
ve bu kadarý yeterli dedi. Bir gardoptan halliceydi.
Pahalý ývýr zývýra para harcamasý imkansýzdý.
"Apartman dairesinde yaţamayý seviyorum, ţatafatlý bir malikaneye niye para harcayayýmki"
demiţti, "Kot, T-shirt giymeyi seviyorum bu yüzden
yeni kýyafetlere de para harcamaya gerek yok."
Swartz için önemli olan ţey, internet trafiđinin akýţýydý. Dikkatimizi yöneten ţey neydi?
Yayýnlamanýn eski yöntemlerinde hava dalgalarýndaki limitle sýnýrlýydýnýz. Anten ile
en fazla 10 T.V kanalýna yayýn verebilirdiniz. Kablolu ile dahi 500 kadar yeriniz
olurdu. Oysa internette herkesin kendine ait bir kanalý vardýr, isteyen herkes kendine
blog, Myspace sayfasý açabilir. Herkesin kendini ifade edebileceđi bir yer olur.
Bu yüzden artýk problem kimin hava dalgalarýna
eriţimi olduđu deđildir; problem insanlarý bulma
yöntemlerine kimin hükmettiđidir. Gücün, Google
gibi sitelerin tekeline geçtiđini görürsünüz.
Ýnternet üzerinde nereye gitmek istediđinizi söyleyen bekçilerdir bunlar.
Haberleri ve bilgiyi nereden temin edebileceđinizi
gösterirler. Yani artýk belli bir zümrenin konuţma ayrýcalýđý yoktur,
herkes bu ayrýcalýđa sahiptir. Sorun, kimin sesinin duyulduđudur.
Böylece Conde Nast'te çalýţmak üzre San Fransisco'ya geldi.
Ofise girdiđinde, içine bir sürü bok püsürün yüklendiđi bir
bilgisayar verirler. Üzerine baţka bir ţey yükleyemezsin derler,
ki geliţtiriciler için rezaletin bayrak tutaný bir durumdur.
Ýlk günden itibaren bu ţeylerden dert yanmaya baţladý.
Gri duvarlar, gri masalar, gri ses. Geldiđim ilk günden itibaren
katlanmasý güç bir yerdi. Öđle yemeđinde kendimi tuvalete kilitleyip
ađlamaya baţladým. Býrak iţ yapmayý, kulađýmda výzýldayýp duran
birileri olduđu sürece akýl sađlýđýmý koruyabileceđimi dahi sanmýyorum.
Ýţini bitirebilen baţka kimse de yok gibi. Herkes sürekli bizim odamýza gelip takýlýyor,
sohbet ediyor ya da Wired incelemesi için kurulan oyun sistemini denemeye davet ediyor.
O'nun siyasi tatta farklý tutkularý vardý. Silikon Vadisi'nde ise
teknik aktiviteyi, siyasi amaçlar için kullanmak gibi bir kültür yoktu.
Aaron kurumsal bir firmada çalýţmaktan nefret ediyordu. Hepsi
böyle hissediyordu, ama Aaron katlanmayan tek kiţi oldu.
Böylece Aaron hiç iţe uđramayarak kendini kovdurdu.
Söylenene göre sýkýntýlý bir ayrýlýktý. Hem Steve Huffman
hem de Alexis Ohanian belgesel için röportajý reddetti.
Ýţ dünyasýný reddetti. Bu seçimle ilgili hatýrlamamýz gereken önemli ţeylerden biri de,
giriţimcilik kültürünü býraktýđýnda, O'nu meţhur eden, sevdiren
ţeyleri hayranlarýný hayal kýrýklýđýna uđratmak pahasýna býraktý.
Olmasý gereken yere varmýţtý. Bok dađýna týrmanýp gül
dikerken, koku alma duyusunu yitirdiđini itiraf edecek
kadar özfarkýndalýđa sahipti. Orada oturup göründüđü kadar
kötü olmadýđýný iddia etmektense tekrar aţađýya indi.
Bu çok iyi birţeydi.
Aaron programlamayý hep büyü gibi gördü, normal insanlarýn yapamayacađý ţeyleri yapmaktý.
Büyülü güçlerin olsaydý onlarý iyilik için mi kullanýrdýn, yoksa dađlar kadar para mý?
Swartz, çocukluđunda tanýţtýđý bir vizyonerden,
WWW'in mucidi Tim Berners-Lee'den ilham alýyordu.
90'lý yýllarda, Berners-Lee 20.Yüzyýl'ýn en karlý icatlarýndan birinin üzerinde
oturmaktaydý. Fakat bu icattan para kazanmak dururken, bunu ücretsiz dađýttý.
WWW'in bugünkü varlýđýnýn tek sebebi budur.
Aaron, kesinlikle, Tim'den derinden etkilenmiţti. Tim internetin ilk yýllarýndaki en seçkin
dehalarýndan biriydi, ve asla satýp gitmedi. Milyarlarca dolar kazanmakla hiç ilgilenmedi.
Özgür býrakýlmasaydý, bugün kocaman tek bir web yerine bir çok küçük web
olurdu; bu ţekilde iţleyemezdi çünkü bir web'den diđerine geçiţ yapamazdýn.
Düzgün çalýţmasý için kritik kütleye ulaţmasý
gerekliydi, yani tüm gezegen olmadan olamazdý.
(sakallý olan Richard M. Stallman reis)
Dünya'yý olduđu gibi kabullenmemenin çok önemli olduđunu düţünüyorum. Sana verilene
eyvallah demek, yetiţkinlerin, ailenin söylediklerine uymak yerine her zaman sorgulamalýsýn
bence. Her ţeyi sorgularým, bilimsel yöntemle yaklaţýrým, öđrendiklerin geçicidir ve
deđiţime açýktýr; yeni bulgularla çürütülebilir.
Bence ayný yöntem topluma da uygulanabilir.
Temelinde gerçekten ciddi sorunlar olduđunu gördüđümde,
görmezden gelmenin mümkün olmadýđýný anladým.
Birlikte çok vakit geçirmeye baţladýk, arkadaţçaydý. Saatlerce sohbet ederdik.
Bakýnca, benimle flört ettiđini anlamýţ olmam gerekliydi diyorum. Galiba
"Bu kötü bir fikir ve imkansýz" diye düţünüp olmuyormuţ gibi davrandým.
Evliliđim dađýlýyordu, gidecek yerim yoktu; böylece ev arkadaţý olduk. Kýzýmý da götürdüm.
Taţýndýk ve evi döţedik, son derece huzurluydu.
Uzun süredir huzurum yoktu, buna ihtiyacým vardý.
Çok ama çok yakýndýk. Romantik iliţkimizin baţlangýcýndan itibaren
sürekli temas halindeydik. Ama ikimiz de zor insanlardýk.
Ally Mcbeal vari bir tartýţmada bir fon ţarkýsý
olduđunu itiraf etti. Onu çalmaya zorladým.
Fiona Apple'dan Extraordinary Machine'miţ. Sanýrým ţarkýnýn
sýkýţmýţlýđýyla birlikte umut da barýndýran havasýndandý.
Bir çok açýdan, Aaron hayata muazzam bir iyimserlikle bakardý.
Öyle hissetmese bile öyle davranýrdý.
-Napýyorsun? -Flickr'da artýk video da var.
Swartz, enerjisini, kamusal bilgiye eriţime dair bir çok yeni projeye harcýyordu.
Bunlardan biri de hesap sorulabilirlik sitesi Watchdog.net idi.
Bir de Open Library (Açýk Kütüphane).
Açýk Kütüphane projesine openlibrary.org üzerinden eriţebilirsiniz. Altýndaki fikir de, her
kitaba ait bir wiki, düzenlenebilir bir sayfa, adamak. Böylece ţu ana kadar yayýnlanmýţ
bütün kitaplar için, içinde yayýmcý, satan yerler, bulunduđu kütüphaneler gibi bilgilere
eriţip satýn almak, ödünç almak ya da incelemek
için kullanabileceđiniz linkler koyulabilir.
Kütüphaneleri çok severim. Yeni bir ţehre geldiđinde
kütüphaneleri araţtýran o adam benim. Açýk Kütüphane'nin hayali
de bu, kitaptan kitaba, insana, yazara, oradan konuya,
fikre sýçrayabileceđiniz, kütüphanelerde gömülüp kayýplara
karýţmýţ bu bilgi zenginliđine kolayca ulaţabilmek. Bu
çok önemli çünkü kitaplar kültürel mirasýmýz. Kitaplar
insanlarýn yazýmda kullandýđý ţeyler; ve tüm bunlarý bir
ţirketin tekeline býrakamayýz. Korkutucu bir durum bu.
Kamu alanýna, kamusal eriţimi nasýl getirebilirsiniz? Kulađa basit gelebilir ama
kamusal alana kamunun eriţimi yoktur. Kamusal alan, herkes tarafýndan eriţilebilir
olmalýdýr, fakat kilit altýndadýr. Birileri gelip keyfini çýkartmak ister
ihtimaline karţý etrafý makinalý tüfekler ve siperlerle çevrilmiţ bir park gibidir.
Aaron'ýn özellikle ilgilendiđi konulardan biri de, kamusal alana
kamusal eriţim getirmekti. Onu bu kadar çok belaya sokan ţey buydu.
A.B.D'de Federal Mahkeme kayýtlarýna ulaţmaya çalýţýyordum.
Anlaţýlmaz bir sistemle karţý karţýya kaldým.
Açýlýmý Elektronik Mahkeme Kayýtlarýna Kamusal
Eriţim olan PACER diye bir sistemdi. Google'da arama yaparken Carl Malamud'a denk geldim.
ABD'de yasal materyallere eriţim, yýllýk 10 milyar dolarlýk bir ticaret. PACER, inanýlmaz
menfur bir devlet hizmeti. Sayfa baţý 10 sent,
görüp görebileceđiniz en ölü kod. Hiç bir ţey
arayamazsýn, sýk kullanýlanlara atamazsýn, kredi kartýn olmalýdýr ve bunlar kamuya ait
kayýtlardýr. Amerikan yerel mahkemeleri çok
önemlidir, dava takiplerimizin çođu burada baţlar.
Telif davalarý, patent davalarý, bin bir türlüsü. Öđrenciler, gazeteciler,
vatandaţlar, avukatlar; hepsi PACER sistemine eriţmek durumundadýr, ve sistem
her adýmda onlarla kavga eder. Sýradan insanlar, altýn American Express
kartý olanlar kadar rahat eriţemezler, adalete eriţimde bir nevi vergidir.
Yasalar, demokrasimizin iţletim sistemidir, ve görmek
için para vermen gerekmesi? Bu pek demokrasi sayýlmaz.
Yýlda yaklaţýk 120 milyon dolar kazanýyorlar. Ve kendi
kayýtlarýna göre maliyeti buna yakýn bile deđil.
Hatta, yasadýţý. 2002 yýlýnýn e-devlet kanununa göre, mahkemeler
maliyeti karţýlamak üzre yalnýzca gerektiđi miktarda ücret alabilirler.
Public.Resource.Org'un kurucusu Malamud, PACER ücretlerine
protesto etmek istedi. PACER Geri Dönüţüm Projesini
baţlattý. Böylece insanlar, ücretini verip indirdikleri
dökümanlarý bu ücretsiz veritabanýnda paylaţabileceklerdi.
Meclis, PACER iţletmecilerini kamu eriţimi üzerinden topa tutuyordu.
Bunun üzerine ülke çapýnda 17 kütüphanede, PACER'a
ücretsiz eriţim sađlayan bir sistem kurdular. Her 57.000
kilometre kareye bir kütüphane yani. Pek kullanýţlý deđildi.
"Herkesi Flash Bellek Kuvvetleri'ne katýlmaya davet ediyorum. Kütüphanelerdeki veritabanýný
indirin ve PACER Geri Dönüţüm Projesi'ne yükleyin." Ýnsanlar kütüphanelere gidip
dökümanlarý belleklere yüklediler ve bana yolladýlar. Aslýnda bu bir geyikti, sitede
Flash Bellek Kuvvetleri linkine týkladýđýnýzda Oz Büyücüsünden bir sahne açýlýyordu."
Ama tabiki Steve Schultze ve Aaron beni arayýp, Flash Bellek Kuvvetleri'ne
katýlmak istiyoruz dediler. O sýralarda bir konferansta Aaron'la karţýlaţtým.
"Bu, bir çok farklý kiţinin el birliđiyle yapmasý gereken bir ţey."
Ben de ona yaklaţtým ve PACER sorununa müdahale etmemiz gerek dedim.
Schultze, kütüphanelerdeki sistemden otomatik olarak veri çekebilen
bir program geliţtirmiţti bile. Swartz da göz atmak istedi.
Ben de ona kodu gösterdim, ne olacađýný bilmiyordum.
Sonradan anlaţýldýki, Aaron konferansýn
son bir kaç saati boyunca çekildiđi köţede kodu geliţtiriyormuţ. Ayný zamanda da bu
kütüphanelerden birinin yakýnýnda oturan bir arkadaţýný, programýn düzenlenmiţ halini
test etmeye ikna etmiţ. Tabi mahkemedeki bazý insanlar bir problem olduđunu anlamýţlar.
"...Veriler akmaya baţlamýţtý. Kýsa bir zamanda 760gb
boyutunda 20 milyon sayfa PACER dökümaný birikti."
Deneme kütüphanelerinden elde ettiđi bilgilerle,
Swartz bu devasa arţivi paralel yüklemelerle
kaydetmeye baţladý. Yaklaţýk 2.7 milyon mahkeme
belgesini elde etmiţti, neredeyse 20 milyon sayfa yazý.
Pilot eriţim projesini yöneten insanlarýn 20 milyon gibi bir rakam
beklemediklerini kabul ediyorum. Ama bir bürokratý ţaţýrtmak yasadýţý deđildir.
"Aaron ve Carl, olan biteni New York Times'a anlatmaya karar verdi." Ayný zamanda FBI'ýn da
dikkatini çekmiţlerdi. Swartz'ýn ailesinin Ilinois'deki evini gözetlemeye baţlamýţlardý.
...sonra annesinden "ARA BENÝ" yazan bir tweet geldi. Ne olduđunu anlamadým.
Nihayet Aaron'a ulaţtým. Annesi "FBI FBI FBI" diye sayýklýyordu.
Bir FBI ajaný evimizin yolundan arabayla geçerken Aaron odasýnda mý
diye kolaçan eder. O gün evdeydim ve o adamýn evimizin yolundan bir
aţađý bir yukarý gidiţini garipsediđimi anýmsýyorum. Beţ yýl sonra
bir FBI dosyasýný okurken anladým ki evimin yolundaki o adam ajandý.
Dehţete düţmüţtü. Gerçekten korkuyordu.
FBI O'nu arayýp, yanýnda avukatý olmadan bir kafede buluţmasý için kandýrmaya çalýţtýđýnda
daha da çok korkmuţtu. Eve gidip yatađýna uzandýđýnda zangýr zangýr titrediđini söylemiţti.
Ýndirmeler, mahkemlerin devasa gizlilik ihlallerini
de açýđa çýkarmýţtý. Sonuç olarak mahkemeler bazý
politikalarýný deđiţtirmek zorunda kaldý. FBI ise
soruţturmayý dava açmaksýzýn kapatmaya karar verdi.
Bugün bile ţaţýrdýđým bir konu var. Herhangi bir insanýn, en ýrak köydeki
bir ofiste çalýţan bir FBI ajanýnýn bile, halkýn vergisini hukuku kamuya
açan birine hýrsýzlýk suçlamasý için harcamasýný aklým almýyor. Hukuku kamuya
açan birisiyle uđraţan hangi insan kendini kanun adamý olarak görebilir?
Aaron, davasý için kendini tehlikeye atmýţtý.
Gelir dađýlýmýndaki uçurumdan rahatsýz olduđu için, sýrf teknolojiyle
yetinmedi; farklý siyasi davalara da kendini adamaya baţladý.
[Arkadaţý] Ben meclise girmiţtim, O'nu da yanýmýzda
takýlmasý, staj yapmasý için davet ettim. Böylece siyasi
iţleyiţi öđrenebilirdi. ...yeni bir topluluđu, yeni
maharetleri öđrenip siyaseti hacklemek istiyordu.
Ben evde televizyon izleyip para kazanýrken, bir
madencinin kan ter içinde çukur kazmasý; kazmazsa o
akţam evine ekmek götüremeyecek olmasý çok saçma geliyor.
Ama açýkça ortada ki dünya saçma bir yer.
Yenilikçi Deđiţim Mücadelesi Komitesi adlý bir grubun kuruluţunda yer aldým. Yenilikçi
siyaseti benimseyen ve ülkeye daha yenilikçi bir yol açmak isteyen insanlarý
organize edip, mail listelerimize ve kampanyalarýmýza dahil ettiđimiz böylece
seçimlerde yenilikçi adaylarýn seçilmesine yardýmcý olduđumuz bir sistemdi.
Elizabeth Warren'ýn senatoya girmesini sađlayan kampanyanýn
arkasýnda bu grup vardý. Halihazýrda sistemin aptalca olduđunu
düţünüyordu, fakat geldi ve sistemi öđrenmem gerekli dedi. Zira bu
sistem de herhangi bir sosyal sistem gibi manipule edilebilirdi.
Ayný zamanda kütüphane ve öđrenme tutkusunu da bir kenara býrakmamýţtý.
Akademik makaleleri yayýnlayan kurumlarý da incelemeye baţlamýţtý.
Amerika'nýn büyük üniversitelerinden birinde olduđunuza göre geniţ
bir bilimsel yayýn arţivine eriţiminizin olduđunu varsayýyorum. Bu
büyük üniversitelerin hemen hemen hepsi JSTOR, Thomson gibi firmalara
eriţim için ücretler öderken, dünyanýn geri kalaný göremiyor bile.
Bu akademik yayýnlar ve makaleler, insanlýđýn tüm bilgi birikiminin
depolandýđý online bir kütüphane. Ve çođu, vatandaţlarýn vergisiyle ya da
devletin ayýrdýđý bütçeyle ortaya çýkan ţeyler. Fakat bunlarý okuyabilmek
için Elsevier gibi yaýmcýlara çođu zaman tekrardan ödeme yapmanýz gerekir.
Lisans ücretleri o kadar yüksek ki, Amerika yerine Hindistan'da okuyan kiţiler
bu eriţime sahip deđiller. Bilimsel mirasýmýzýn tamamýndan mahrumlar. Bu
dökümanlardan bazýlarý Aydýnlanma Dönemi'nden kalma. Birisi akademik bir yayýn
ortaya çýkarttýđýnda taranýrlar ve dijital bir ţekilde koleksiyona girerler.
Bu, bize ilginç ve bilimsel iţler ortaya çýkaran insanlardan kalan bir miras.
Halka ait, ulaţýlabilir olmasý gereken bir miras. Fakat bunun
yerine kilitlenip, kar amacý güden ţirketler tarafýndan internete
koyulurlar ve onlar da edebilecekleri en yüksek karý elde etmeye çalýţýrlar.
Üniversite ya da halk tarafýndan parasý ödenen bir araţtýrmacý, makale hazýrlar. Bütün iţ
bittikten sonra, yani asýl araţtýrma, düţünme,
deney gibi süreçlerin tamamý bittikten sonraki son
aţamada araţtýrmacý telif hakkýný bu milyar dolarlýk
ţirkete teslim etmek zorundadýr. Hasta durum.
Tamamen gönüllü emek üzerine kurulmuţ bir ekonomidir,
en tepede yayýmcý ţirket oturur ve kaymađý yer.
Dolandýrýcýlýđýn dik alasý. Ýngiltere'deki yayýmcýlardan
biri geçen yýl 3 milyar dolar kar etti. Ne vurgun ama.
JSTOR, hikayede çok küçük bir rolde aslen. Her nedense, Aaron hedef olarak JSTOR'u seçti.
[Arkadaţý] Açýk eriţim ve açýk yayým üzerine bir konferansa gitmiţti.
JSTOR'dan, kim bilmiyorum, birisine veritabanýný
ebediyen açmanýn ne kadara malolacađýný sormuţtu. 200 milyon
dolar gibi Aaron'ýn da saçma bulduđu bir rakam verdiler.
Harvard'da bursla çalýţtýđýndan, yan komţusu MIT'deki
kullanýcýlarýn açýk ve hýzlý ađýndan haberdardý,
ki yakýn zamanda JSTOR'un zengin arţivine eriţim izni de verilmiţti. Swartz, fýrsatý gördü.
O kapýlarýn anahtarý elinizdeydi. Biraz Shell Script (~kabuk
betiđi) sihriyle yayýnlanmýţ makaleleri alabilirdiniz.
24 Eylül 2010'da, Swartz yeni alýnmýţ bir laptop'ý Gary Host adýyla MIT ađýna
kaydetti. Ýstemci adý olarak da GHost_laptop kullanýldý. (Hayalet_laptop)
JSTOR'u geleneksel kullanýmýyla hackledi diyemeyiz. JSTOR
veritabaný düzenliydi, bütün dökümanlarý indirmek için çok
uđraţmak gerekmiyordu; sadece numaralar atanmýţtý. Örneđin
///makale444024, makale444025 gibi gibi ilerlemekteydi.
Turtayý Durmadan Al adýnda bir python betiđi
hazýrlamýţtýk, ardý ardýna makaleleri topluyordu.
Ertesi gün Hayalet_laptop makaleleri almaya baţlar.
Fakat kýsa zamanda bilgisayarýn I.P. adresi engellenir.
Tabi bu Swartz için çantada kekliktir. Hemen I.P.
adresini deđiţtirir ve indirmeye devam eder.
JSTOR ve MIT bu olayý durdurmak için farklý adýmlar atarlar. Hafif tedbirler iţe
yaramadýđýnda, JSTOR, MIT'nin tamamýný engeller. Baktýđýnýz zaman, JSTOR veritabanýnýn
etrafýnda geçen bir kedi fare oyunu gibidir. Kedinin Aaron olduđunu söyleyebiliriz,
çünkü JSTOR'daki teknisyenlerden daha yetenekli olduđu ortada.
Sonunda, Wi-Fi üzerinden uđraţmaktansa, kilitlenmemiţ bir malzeme dolabýna girdi ve ađa
direk kabloyla bađlandý. Laptop'ýný harici bir disk ile birlikte makale indirmeye býraktý.
Swarz bilmiyordu, fakat bilgisayarý yetkililer tarafýndan bulunmuţtu.
Ýndirmeyi durdurmaktansa, içeriye güvenlik kamerasý yerleţtirdiler.
Bilgisayarý, MIT binasýnýn bodrumunda bir odada buldular. Fiţini
çekebilirlerdi, gelmesini bekleyip kimsin nesin durdur ţunu diyebilirlerdi.
Ama bunlarý yapmadýlar. Bunun yerine delil oluţturmak için düzenek kurdular.
Böyle bir ţeyi videoya almanýn tek sebebi bu olabilirdi.
Ýlk görüntülerde görünen tek ţey, boţ ţiţeleri odada zulalayan bir adamdý.
Fakat günler sonra Swartz'u da görüntülediler.
Swartz, hard diski deđiţtiriyor. Beţ dakika kadar
karenin dýţýnda kalýyor, sonra terkediyor.
Bir gün MIT'den bisikletle evine geçerken, polisler yolunu
deđiţtirir ve peţine takýlýr. Saldýrgan bir ţekilde
yere yapýţtýrýldýđýný anlatmýţtý. Sanki polis deđil de
saldýrmak için gelen kimseler gibi dövdüklerini söyledi.
Yýkýlmýţtýk. Ailemizdeki herhangi birinin adli takibi o
kadar uzak ve anlaţýlmazdýki, ne yapacađýmý bilemedim.
Ellerindeki arama emrinde Cambridge'deki apartman dairesi ve Harvard'daki ofisi vardý.
Tutuklamadan iki gün evvel, soruţturma JSTOR ve Cambridge'in yerel
polisini aţmýţtý bile. Amerikan Gizli Servisi görevi almýţtý.
Gizli servis bilgisayar ve kredi kartý sahteciliđi gibi ţeyleri soruţturmaya 1984 yýlýnda
baţlamýţtý. Fakat 11 Eylül saldýrýlarýndan altý hafta sonra görev alaný geniţledi.
Baţkan Bush, Patriot Yasasý'ndan faydalanarak
Elektronik Suçlar Görev Kuvvetleri'ni oluţturdu.
"...Ţu an önümde bulunan yasa tasarýsý modern teröristlerin
ortaya çýkardýđý tehlikeleri de hesaba katýyor."
Gizli Servis'in kendi söylemine göre temel görevleri ţunlardý: Ekonomik etkiye sebep
aktiviteler. Organize suç örgütleri. Yeni teknolojileri kullanan komplolar.
Gizli Servis, soruţturmayý Boston savcýlýđýna teslim eder.
"Bilgisayar Suçlarý Görev Ekipleri Amiri" gibi bir unvaný olan bir adam vardý
savcýlýkta. Baţka ne iţle meţguldü bilemem ama, soruţturacak bilgisayar
suçu bulamazsa manasýz bir unvan olacađý kesin. O da balýklama atladý
dosyaya, baţkasýný dahil etmedi ve kendine sakladý. Ýţte Stephen Heymann.
Savcý Stephen Heymann, Aaron Swartz'ýn tutuklanmasýndan
bu yana gözlerden uzak duruyor. Fakat American Greed
adlý televizyon programýnda yaptýđý röportajda görebilirsiniz,
bölüm Aaron'ýn tutuklandýđý sýralarda çekilmiţti.
Önceki soruţturmasý meţhur hacker Albert Gonzalez davasýydý. Bu dava basýnýn
ilgisini bi hayli çekmiţti ve övgüye bođulmuţtu. Gonzalez, 100 milyon kadar
kredi ve banka kartý numarasýný ele geçirmiţti, ki bu tarihin en büyük vurgunuydu.
Burada Heymann, Gonzalez'i ve genel hacker zihin yapýsýný açýklýyor.
"...Böyle kiţileri teţvik eden ţeyler bizimkilerle hemen hemen ayný. Egolarý var. Zorlukla
mücadeleyi severler. Ve elbette, parayý severler;
tabi parayla elde edebileceđiniz ţeyleri de."
Soruţturma kapsamýndaki ţüphelilerden biri de, genç hacker Jonathan James idi. Gonzalez'in
suçlarý kendi üzerine yýkýlacađýna inanan James, soruţturma esnasýnda intihar etti.
Devletin, Aaron Swartz davasýndaki duruţunu açýklayan eski bir
basýn açýklamasýnda Heymann'ýn patronu savcý Carmen Ortiz
ţunlarý söylemiţti: "Hýrsýzlýk, hýrsýzlýktýr. Bilgisayar komutu
ya da levye ile; döküman, veri ya da dolar almak ayný ţeydir."
Tabiki de dođru deđil. Zararsýz olduđunu söylemiyorum, bilgi çalmak suç kapsamýnda olmasýn
da demiyorum. Fakat hangi zararýn gerçekten zararlý olduđunu iyi irdelemelisiniz.
Mesela, levye ile herhangi bir yere girdiđimde ţüphesiz her seferinde
hasar veririm. Fakat Aaron saniyede 100 defa "Ýndir. Ýndir. Ýndir."
diyen bir betik hazýrladýđýnda, kimseye bir zararý yoktur. Hele akademik
araţtýrma için arţivi indirdiđinde, kimseye hiç bir zararý olmaz.
Elde ettiklerini çalmýyor, satmýyor ya da dađýtmýyordu.
Bence meramýný anlatmak için yapmýţtý.
Tutuklama, Aaron'ý bitkin düţürmüţtü.
Bu konuda konuţmazdý. Bi hayli gergindi. Düţünsene,
FBI kapýnýn önünde bitmek için fýrsat kolluyor, sýrf
kapýyý kilitlemeyi unuttuđun için çamaţýr yýkamaya
çýktýđýnda evine giriyorlar Ben bayađý gerilirdim. Bu
yüzden son zamanlarda Aaron hep ekţi bir ruh halindeydi.
O sýralarda konumunu belli edecek hiç bir bilgi paylaţmadý. FBI gelir diye korkuyordu.
Daha önce görülmemiţ çapta sosyal ve politik aktivizmin baţ gösterdiđi bir dönemdi.
Hatta Time dergisi, 2011 yýlýnýn kiţisi olarak "Gösterici"yi seçmiţti.
Her yer hacker eylemlerinin yuvasý haline bürünmüţtü.
Wikileaks, sandýk dolusu diplomatik mesajlaţma ifţa etmiţti.
Manning, sýzýntýnýn kaynađý olduđu kesinleţmediđi halde tutuklanmýţtý.
Anonymous, kadrosunda bir çok hackerýn da
olduđu bir online protesto grubu ayaklanmýţtý. Tüm bunlarýn
olduđu bir zamanda O'nun davasý manasýzdý, JSTOR ve MIT
kendi aralarýnda halletmeliydi. Ceza sisteminin dikkatini
ayýrmamýţ olmasý gereken bir konuydu. Oraya ait deđildi...
Dava açýlmadan önce bir anlaţma teklif edilmiţti; üç
ay hapis, rehabilitasyon evinde bir süre konaklama
ve bir yýl ev hapsi. Hepsinde bilgisayardan mahrum olacaktý.
Tek ţart suçlamalarý kabul etmesiydi.
Bulunduđumuz nokta ţöyleydi; devletin elindeki deliller, iddianame ne derece kuvvetli
bilmiyorduk. Çok zor bir karar vermek durumundaydýk, avukatýmýz kabul etmemiz için baský
yapýyordu. Devlet pazarlýksýz bir talepte bulunmuţtu. Bize söylenene göre galip gelme
ihtimalimiz düţüktü. Suçlu olsan da olmasan da, en hayýrlýsý anlaţmayý kabul etmekti.
Boston'ýn kendine ait bir Bilgisayar Suçlarý Bölümü vardý. Ýhtiyaçlarýndan çok daha fazla
sayýda avukatlarý da mevcuttu. Bu durumu anlamak mümkün, zira zaman zaman karţýlarýna
saati 500-700 dolar olan avukatlara sahip ţirketler, Rus hackerlar çýkardý. Bir de bir
ţeyler yaptýđýný ispatlamanýn çok basit olduđu,
FBI'ýn gözetlediđi çocuđun tekiyle bir dava.
Neden elinden geldiđince kuvvetli saldýrmayasýn ki? Memleketin
de hayrýna, zira o teröristlerle mücadele ediyorsun.
Çok korkmuţtum. Bilgisayarýma el koymalarýndan korkuyordum. Hapse girmekten korkuyordum.
Laptop'ýmýn içinde önceki iţimden kalma gizli kaynaklarým duruyordu. En büyük önceliđim
kaynaklarýmý güvende tutmaktý. Ada'nýn baţýna geleceklerden korkuyordum. Aaron, bir
anlaţma teklif ettiklerini söylemiţti. Eđer ben istersem kabul edeceđini söylemiţti.
Kabul et demeye çok yaklaţmýţtým. Giriţimcilik olaylarýný býraktýđýndan
bu yana çok ciddi siyasi tutkular edinmiţti. Bu politik yaţama sabýkalý
biri olarak devam edemezdi. Bir gün Beyaz Saray'ýn önünden geçerken
"Biliyor musun, burada sabýkasý olanlarý iţe almýyorlar." demiţti.
Hayatýnýn o ţekilde olmasýný içten arzuluyordu.
Kimseyi öldürmedi. Kimseye zarar vermedi. Para çalmadý. Suçlu gösterecek hiç bir
ţey yapmadý. Sabýkalý biri olup oy verme hakkýný elinden almanýn hiç bir tutar
yaný yoktu. Rezil bir durum, para cezasýna çarptýrýlmasý ya da MIT'ye girmesinin
yasaklanmasý gibi ţeyler olsa anlarým. Ama bir suçlu kabul edilip hapsedilmesi?
Swartz, anlaţma teklifini reddetti.
"Heymann iki misli efor sarfetmeye baţladý. Bize her seviyede baský yapmaya baţladý."
Aaron'ýn laptopýnda ele geçirilen fiziksel delillere
rađmen, davacýlarýn, Aaron'ýn niyetine dair
de delile ihtiyaçlarý vardý. Aaron neden JSTOR'dan
makale indiriyordu? Bunlarla ne yapacaktý?
Devlet, bunlarý yayýmlayacađýný iddia ediyordu. Gerçek niyeti bu muydu bilmiyoruz, zira
Aaron'ýn eskiden beri dev makale setlerini analiz
etme huyu vardý. Ýlginç çýkartýmlarý olurdu.
Bunun en iyi kanýtý da ţudur; Stanford'da okuduđu dönemde
Westlaw'ýn hukuk veritabanýnýn tamamýný indirmiţti.
Stanford hukuk öđrencilerinin bir projesinde, Swartz
Westlaw'ýn hukuk veritabanýný indirmiţti. Hukuki
araţtýrmalara fon sađlayanlarla, çýkarlarýna uygun
sonuçlar arasýnda rahatsýz edici bir bađ bulmuţtu.
Hukuk profesörlerine para veren kar amacý güden ţirketler üzerine
müthiţ bir analiz yapmýţlardý. Bu profesörler de Exxon gibi
ţirketlerin zor zamanlarýnda iţine yarayacak makaleler hazýrlýyorlardý.
Ýţe yaramaz araţtýrmalardan ibaret yozlaţmýţ bir sistem.
Swartz, Westlaw dökümanlarýný ifţa etmemiţti. Teoride JSTOR veritabanýyla da ayný
ţeyi yapýyor olabilirdi. Bu gayet olađan karţýlanýrdý. Fakat JSTOR'a rakip bir sistem
kurup ücret karţýlýđý dađýtacak olsaydý, yaptýđý yasadýţý; elindekiler ile haksýz
kazanç sađlýyor derdik. Fakat böyle bir niyetinin olduđunu düţünmek bile saçma.
Bir de arada kalan bir ihtimal var. Ya geliţmekte olan ülkeler için
özgürleţtirdiyse? Bu ihtimale baktýđýmýzda, yargý organýnýn farklý bir
yaklaţým oluţturmasý gerekirdi. Devletse davayý yalnýzca ticari istismar
kapsamýnda deđerlendirmekteydi, kredi kartý numarasý çalmýţ gibiydi.
Veritabanýyla ne yapacaktý bilmiyorum. Fakat Aaron'ýn bir arkadaţýnýn
anlattýđý kadarýyla, verileri analiz edecekti. Böylece ţirketlerin fon
sađladýđý taraflý araţtýrmalarýn Ýklim Deđiţimi konusunda çarpýk sonuçlar
çýkardýđýna dair kanýtlar elde edecekti. Buna kesinlikle inandým.
Steve'in benimle konuţmak istediđini söylediler. Beni bu durumdan kurtaracak bir
ţeydir diye düţündüm. Bilgisayarýma el konulacak korkusuyla yaţamak istemiyordum.
Bilgisayarýmýn ţifresini çözmeye ikna ettikten sonra beni hapse atmalarýndan
korkuyordum. Steve'in benimle konuţmak istediđini söylediklerinde kulađa makul gelmiţti.
Norton'a Bir Günlük Kraliçe mektubu teklif ettiler.
Bu, davacýlarýn dava hakkýnda soru sormalarýna
imkan sađlýyordu; Norton'ýn bu esnada verdiđi bilgilere dair dokunulmazlýđý olacaktý.
Sevmedim. Bir bit yeniđi varmýţ gibiydi. Dokunulmazlýk
istemiyordum, ihtiyacým da yoktu. Bir ţey
yapmamýţtým. Ama avukatlarým dokunulmazlýđý kabul
etmeden onlarla görüţmemem konusunda çok katýydýlar.
-Emin olmak için soruyorum, bu Bir Günlük Kraliçe teklifiydi deđil mi?
- Evet -Yani dokunulmazlýk karţýlýđýnda bilgi verdin. -Bilgi
vermek deđildi, en azýndan ben öyle görmüyordum. Söyleţi, tartýţma
kývamýnda bir ţeydi.-Sonra sana sorular sormaya baţladýlar. -Evet
-Ve ne öđrendikleri ţeylerle seni yargýlayamayacaklardý. -Öyle.
Ben de inatla çýplak girmeye çalýţtým. Defalarca teklifi
reddetmeye çalýţtým. Hastaydým, avukatlarýmýn baskýsý altýndaydým,
kafam karýţýktý. Bu noktada kendimi pek iyi hissetmiyordum.
Karamsardým, korkmuţtum. Neyin içinde olduđumu anlayamamýţtým. Niye bu durumda
olduđumu da anlayamamýţtým. Býrakýn hatalýyý, ilginç bir ţey bile yapmamýţtým.
Aklýmýzý kaybettik. Aaron buna çok ţaţýrmýţtý, avukatlarý çok ţaţýrmýţtý, hepimiz
çok ţaţýrmýţtýk. Quinn'i avukatlarýný deđiţtirmeye ikna etmeye çalýţtýk.
Silahlý, kocaman adamlarla bir dolu bir odada tutulmaya alýţkýn deđildim. Sürekli "Yalan
söylüyorsun" diyorlardý, bir ţeyler yapmýţ olmalýydým. Yargýladýklarý ţeyin suç olmadýđýný,
tarihin yanlýţ tarafýnda durduklarýný söyledim. Aynen bu kelimeleri kullandým, "Tarihin
yanlýţ tarafýndasýnýz." Sýkýlmýţlardý. Kýzgýn falan deđillerdi, bildiđin canlarý sýkýlmýţtý.
Sonradan anladým ki ayný diyalođu sürdürmüyormuţuz. Onlara
insanlarýn neden akademik makale indirebileceklerini
açýklýyordum, arada ne olduđunu anýmsamýyorum ama bir notkada
O'nun bir blog yazýsýndan bahsettim, "Gerilla Açýk Eriţim Manifestosu"
Bu, Gerilla Açýk Eriţim Manifestosu, Temmuz 2008'de Ýtalya'da yazýlmýţ. [I.Barýţ Fidaner'in çevirisidir] Bilgi güçtür. Fakat her
zaman olduđu gibi bu gücü kendine saklamak isteyenler var. Yüzyýllarca dünyanýn her yanýnda,
kitaplar ve dergilerde yayýnlanmýţ bütün bilimsel ve kültürel mirasýn giderek daha fazlasý
sayýsallaţtýrýyor ve bir avuç özel ţirket tarafýndan kilit altýna alýnýyor. Dýţarýda býrakýlanlar, bu
sýrada siz de boţ durmuyordunuz. Çatlaklardan
gözlüyordunuz, çitlerden týrmanýyordunuz ve yayýncýlarýn
kilit altýna aldýđý bilgileri özgürleţtirerek
arkadaţlarýnýzla paylaţýyordunuz. Ama bütün bu
eylemler karanlýkta, yeraltýnda gizlenerek
ilerliyordu.Hýrsýzlýk veya korsanlýk denildi, sanki bir
bilgi hazinesini paylaţmak bir gemiyi soyup
mürettebatý öldürmek ile ahlaken eţdeđermiţ gibi.
Fakat paylaţmak ahlaken yanlýţ deđildir, aksine ahlaki bir buyruktur. Yalnýz açgözlülükten
gözü dönmüţ birisi arkadaţýna istediđi kopyayý vermez. Adil olmayan yasalarý
izlemek adaletli olamaz. Aydýnlýđa çýkmanýn, büyük sivil itaatsizlik geleneđimizle,
kamusal kültürümüzün ţahsi gaspýna karţý olduđumuzu ilan etmenin zamaný gelmiţtir.
Ýddialara göre, manifesto aslýnda dört farklý kiţi tarafýndan yazýlmýţtý
ve Norton tarafýndan düzenlenmiţti. Fakat altýna Swartz imza atmýţtý.
Bittiđinde hemen Aaron'ýn yanýna koţtum ve olan
biten ne hatýrlýyorsam anlattým. Çok sinirlenmiţti.
Yaptýklarýmýn toplamý böyle çýkmamalýydý. Yanlýţ
bir ţey yapmamýţtým, ama her ţey yanlýţ gitti.
Ama hiç...
Hala kýzgýným. Bu insanlarla dođru muhattap olmak için elinden geleni yaparsýn,
ama onlar herţeyi aleyhine çevirirler ve incitebilecekleri her ţeyi kullanýrlar.
Ve o anda, söylediđim ţeyden dolayý piţman oldum.
Ama en büyük piţmanlýđým buna razý olmamýzdý.
Kabul etmemizdi. Ýnsanlara tuzak kurup hayatlarýný
mahveden bu adalet sistemini kabul etmemizdi.
Bu yüzden, evet, keţke söylememiţ olsaydým. Ama asýl öfkem
olduđum yeredir. Buna razý olan bir halk olmamýzdýr.
Aaron'ý zor durumda býrakacak bilgiler edinebilmek için kýzcađýza
hayal edebildikleri bütün fenalýklarý yaptýklarýný düţünüyorum.
Ama, devlete koz verebilecek bir bilgiye sahip olduđunu düţünmüyorum.
Swartz'ýn ailesi ve arkadaţlarý, korkunç iddianameyi beklerken aylar geçer. Bu
esnada, Swartz internetle ilgili sorunlarda aranan bir uzman haline gelmiţti.
... siz internetin bir insan hakký olduđunu ve devletin buna engel olmamasý gerektiđini
düţünüyor musunuz? - Evet, kesinlikle. Ulusal güvenlik, interneti kapatmak için
bahane edilemez. Mýsýr, Suriye ve diđer ülkelerde duyduđumuzla ayný ţey. Dođru,
Wikileaks gibi siteler Amerika'nýn yaptýđý utanç verici ţeyleri internete koyacaktýr,
insanlar protesto etmek için toplanacaklardýr. Ama bu güzel bir ţey.
Anayasanýn birinci maddesindeki ifade
özgürlüđünün esprisi de budur zaten. Bunlarý engellemek
ve kapatmak Amerika'nýn temel prensiplerine aykýrýdýr.
Kurucu atalarýmýzýn zamanýnda internet olsaydý, anayasaya posta
teţkilatý yerine internet servis sađlayýcýlarý koyarlardý.
Swartz, aktivist Taren Stinebrickner-Kauffman ile tanýţýr ve çýkmaya baţlarlar.
[Online Organizatörlerin Ađzýndan Çýkanlar videosundan]
-Küresel çapta yaygara koparmamýz lazým. -Böyle
bir ţeye gerek yok, bir ţey deđiţtirmeyecek ki.
-Bence bu ţehirden dört kiţi küresel yaygarayý tetiklemeli.
-Bence dilekçe imzalatacak biri lazým.
Ne olduđunu çaktýrmadan, bazý olaylara karýţtýđýndan "Kötü Olay" ţeklinde bahsetmiţti.
Benim aklýma da delice tahminler geliyordu, Elizabeth
Warren ile gayrýmeţru iliţki gibi ţeyler. Ya Hillary
Clinton idi ya da Elizabeth Warren. Temmuz'un sonu
gibi bana telefon açtý ve "Kötü Olay" yarýn haberlere
çýkabilir dedi. "Ben mi anlatayým yoksa haberlerde
mi izlersin?" diye sordu. Tabiki ondan dinlemek
istedim. Çok fazla sayýda akademik makale indirdiđini
söyledi, ve O'nu ibret olsun diye yakacaklardý.
"Bu mu yani?" dedim, "bunca keţmekeţ sýrf bunun için miydi?".
Büyütülecek bir ţey yok gibiydi.
14 Temmuz 2011'de makamlar, Swartz'ý dört farklý maddeyle suçlarlar.
Davanýn açýldýđý gün, Ýngiltere'de lulzsec üyesi iki
kiţi ve bir kaç ciddi hacker tutuklanýr. Aaron da hacker gibi
gözüktüđünden kellesini mýzrađa geçirip surlara dikeceklerdir.
Aaron teslim olmaya gittiđinde O'nu tutukladýlar. Çýplak arama yaptýlar, ayakkabý
bađcýklarýna el koydular, kemerini de aldýlar ve tecrit hücresine kapattýlar.
Massachusetts Savcýlýđý'nýn basýn açýklamasýnda, Swartz'ýn
35 yýl hapis cezasý, üzerine üç yýllýk gözetimli
salýverilme, zararýn karţýlanmasý, haciz ve bir milyon
dolara kadar para cezasý istemiyle yargýlandýđýný bildirdi.
100.000 dolarlýk bir kefaletle serbest býrakýlýr. Ayný gün, davacý JSTOR resmi
olarak bütün suçlamalardan vazgeçtiđini açýklar ve dava takibini reddeder.
JSTOR bizim arkadaţýmýz deđildi, yardýmcý olduđu bir konu da yoktu.
Sadece bu konuyla alakadar olmak istemiyorlardý.
JSTOR ve ait olduđu ţirket ITHAKA, belgeselde temsil edilmekten kaçýndý. Ama o sýralarda
dava açmanýn kendilerine deđil devlete ait bir karar olduđunu açýklamýţlardý.
Hal böyle olunca, dava düţer sanmýţtýk. Steve Heymann davayý býrakýr
ya da makul bir çözüme ulaţýrýz zannettik. Ama devlet reddetti.
-Neden?
Çünkü Aaron'ý ibret olsun diye cezalandýrmak istiyorlardý. Hatta
sabýkasý olmamasýna rađmen hapis cezasýndan vazgeçmemelerinin
sebebinin bu davanýn caydýrýcýlýk teţkil etmesi için olduđunu söylediler.
-Bunu mu söylediler? -Evet -Ýbretlikti yani?
-Evet -O'ndan ibret aldýracaklardý? -Evet
Steve Heymann aynen bunu söyledi.
Kimi caydýrýyorlardý? Etrafta JSTOR'a girip makaleleri indirip
politik duruţ sergileyen insanlar mý vardý? Kimi caydýrdýlar?
Wall Street ekonomik krizine sebep olan, yüz yýlýn en büyük ekonomi suçunu iţleyenleri
yargýlamýţ olsaydý, Obama yönetiminin caydýrýcýlýk duruţu makul olabilirdi.
Caydýrýcýlýk yöntemini seçici kullandýđýnýzda, hukuki yaptýrýmlarý sýrf siyasi ideolojilere
uyguladýđýnýzda, sadece demokrasiye aykýrý olmaz,
Amerika'lýlýđa da aykýrý davranmýţ olursunuz.
Anlatýlana göre, Steve Heymann, MIT danýţmanýna
bardađý taţýran son damlanýn Demand Progress
adlý oluţumun basýn açýklamasý olduđunu söylemiţti. Aaron bu oluţumun kurucularýndandý.
MIT dedikodusuna göre, Heymann bu ufak destek yazýsýna
tepki göstermiţti. "Vahţi Ýnternet Kampanyasý" ve "ahmakça
bir hamle" olarak nitelemiţti. Davayý insancýl, birebir
halinden koparýp kurumsal bir mücadeleye dönüţtürmüţtü.
Bu, zehirli bir karýţýmdý. Önünde siyasi bir kariyer olan ve çehresini yitirmek
istemeyen bir savcý, böyle bir davanýn yoluna taţ koymasýný istemezdi.
Kütüphaneden çok fazla kitap aldý diye yüksek miktarda vergiyi bir çocuđu
tutuklamak için harcadýktan sonra, mahkemede eline vermeleri? Buna müsade etmezdi.
Ben de MIT'nin bu yargýlamaya engel olmasý için harekete geçtim.
-MIT'nin tepkisi ne oldu? - O noktada MIT'den hiç bir tepki yok gibiydi.
MIT, Aaron'ý savunmadý. MIT içerisindeki topluluklarý öfkeye bođmuţtu bu durum.
Çünkü MIT bu tarz hacker aktivitelerini teţvik eden bir yerdi.
Girmenin yasak olduđu odalarda ve tünellerde gezinmek, MIT'de sadece bir geçiţ ayini
deđildi, MIT turunun da bir parçasýydý bu. Kilitleri açmak için ders bile vardý.
MIT'nin bu duruma engel olmak için ahlaki bir yükümlülüđü vardý.
MIT olay boyunca hiç ayađa kalkýp saf tutmadý. Federallere aţýrý tepki
veriyorsunuz, çok sert yükleniyorsunuz bi' durun demedi. Ben böyle biliyorum.
Bir ţirket nasýl davranýrsa öyle davrandýlar. Devlete yardým ettiler,
mecbur kalmadýkça bize etmediler. Ve durdurmaya çalýţmadýlar.
Defalarca rica etmemize rađmen MIT yorum yapmayý reddetti.
Fakat daha sonra yayýnladýklarý açýklamada, tarafsýz kalmaya
çabaladýklarýný söylediler. Savcýlýk ve Heymann'ýn MIT'nin
davayla ilgili düţüncelerini umursamadýklarýný belirttiler.
MIT'nin davranýţlarý, kendi ahlaki deđerleriyle çeliţiyordu. Olan biteni görmezden geldiler
diyebiliriz. Ve aslýnda "tarafsýz" duruţlarý, savcýlýđýn yanýnda olmaktan farksýzdý.
Baktýđýnýz zaman Steve Jobs ve Steve Wozniak iţlerine Blue Box satarak
baţlamýţlardý. Bu cihaz telefon ţirketini dolandýran bir ţeydi.
Bill Gates ve Paul Allen'a baktýđýnýzda iţe Harvard'ýn
bilgisayarlarýný kullanarak baţlamýţlardý, ki bu yasaktý. Bahsettiđim
insanlarla Aaron arasýndaki tek fark Aaron'ýn para kazanmak
yerine dünyayý daha iyi bir yer haline getirmek istemesiydi.
Swartz, internetle ilgili çeţitli sorunlarda dobra olmaya devam etti.
"...internetin iţlevselliđinin nedeni rekabet dolu bir fikir pazarý olmasý.
Odaklanmamýz gereken ţey devletimize dair daha fazla
bilgi edinebilmek, daha fazla eriţebilirlik ve daha fazla tartýţma.
Oysa meclis bir ţeylere engel olmaya odaklanmýţ gibi gözüküyor."
Aaron, insanlara olan biteni açýk ve anlaţýlýr biçimde
izah ederek dünyayý deđiţtirebileceđini düţünmüţtü.
"...FLAME tam anlamýyla bilgisayarýnýza hükmedip sizi izlemesini
sađlayabilir. Programa tekrar hoţgeldin Aaron." "...týpký
casuslarýn eski günlerde mikrofon vb. kullandýđý gibi,
fakat bilgisayarýnýzý kullanarak ayný ţeyleri yapýyorlar."
Swartz'ýn siyasi faaliyetleri devam eder. Dikkatini, internet
korsanlýđýna engel olmak için hazýrlanan yasa tasarýsý SOPA'ya yöneltir.
Peter Eckersley gibi aktivistler bunu ulaţýlabilir olmayan,
internetin teknik bütünlüđünü bozacak bir hareket olarak gördüler.
Yaptýđým ilk ţey Aaron'ý aramak oldu. Buna karţý büyük
bir online kampanya yapabilir miyiz diye sordum.
"Bu yasa tasarýsýnýn telif haklarýyla alakasý yok" dedi. "Yok mu?" dedim. "Hayýr"
dedi, "bu bađlanma özgürlüđü ile ilgili bir ţey." O an dinlemeye baţladým.
Üzerinde biraz düţündü ve evet dedi. Gidip Demand Progress'i (Ýlerleme Talep et) kurdu.
Demand Progress bir online aktivizm topluluđudur. Ţu an bir
buçuk milyon üyemiz var. 2010 sonbaharýnda kuruldu. Aaron
örgütlenmedeki en etkin kiţilerden biriydi, sosyal adalet
kapsamýndaki konulara federal seviyede önderlik ediyordu.
SOPA internet üzerindeki film, müzik gibi yapýtlarýn korsan kullanýmýný azaltma amacý
güden bir yasa tasarýsýydý. Yaptýđý ţey ise neţterlik probleme balyozla vurmak gibiydi.
Yasa geçseydi, firmalara yargý süreci olmaksýzýn sitelere finansal engel koyma imkaný
verecekti. Hatta Google'a ilgili sitelerin linkini silmeye zorlayabileceklerdi.
Tek ihtiyaçlarý telif hakký ihlali olduđunu iddia etmekti. Geleneksel medya
titanlarýný, yeni ve çok daha sofistike remiks kültürüyle ayný çukura sokuyordu.
...Web sitesi iţleten herkesi polis memuruna konumuna düţürüyor.
Eđer siteyi kullanan herkesi takip edip
yasadýţý olma ihtimali bile olan ţeylere engel olmazlarsa,
sitenin tamamý dava bile açýlmadan kapatýlabiliyor.
Haddini aţan bir ţeydi, bir felaketti.
Bu yasa tasarýsý, internet kullanan her bireyin ifade
ve medeni haklarýna ciddi tehdit oluţturmaktadýr.
[Oregon Senatörü] "Bakýn, biz de korsan yanlýsý deđiliz.Fakat korsanla mücadele uđruna
interneti açýk ve özgür kýlan mimarisini yoketmenin
bir manasý yok" diyebilen çok az kiţiydik.
Ve Aaron bunu hemen anlamýţtý.
Anayasa güvencesindeki özgürlükler, ülkemizi üzerine inţaa ettiđimiz bu
özgürlükler; birden bire silinecek. Bize daha fazla özgürlük getirmesi
gereken teknolojiler, kazanmýţ olduđumuz haklarý elimizden alacaklar.
Ve o gün Peter ile konuţurken, buna müsade edemeyeceđimi anladým.
SOPA, 2011 Ekim'inde duyurulduđunda kaçýnýlmaz gözüküyordu.
O esnadaki stratejimiz yasalaţmasýný biraz
geciktirmek ve belki biraz deđiţtirtmekti. Biz
bile, bu yasayý durdurabileceđimizi düţünmüyorduk.
Washington'da çalýţtýđýnda ţunu öđreniyorsun; yasama üzerine yapýlan
kavgalar, farklý ţirketlerin maddi çýkarlarý üzerine kavgalardýr.
En zorlu kavgalar, ayný seviyede maddi kaynaklara, lobi faaliyetlerine
sahip iki firmanýn çýkar çatýţmasýnýn olduđu kavgalardýr.
Bütün paranýn ve ţirketlerin ayný safta, karţýlarýnda ise
milyonlarca insanýn olduđu kavgalarsa kavgadan sayýlmaz bile.
Kamu hizmetinde geçirdiđim uzun yýllar boyunca PIPA ve SOPA
benzeri ţeyler görmedim bile. Yasa tasarý halindeyken bile
hali hazýrda destek veren 40 senatör vardý. Prosedürleri
halletmek için gereken 60 oyun çođuna ulaţmýţlardý bile.
Zor bir dönemdi, ben bile kendimden ţüphe etmiţtim.
Swartz ve Demand Progress, devasa bir destek oluţturmuţtu bile.
Geleneksel toplumsal öfke ve VoIP'yi
(Internet Üzerinden Ses Protokolü) kullanmýţlardý.
Ýnsanlar çok basit bir ţekilde meclisi arayabiliyorlardý.
Hem hareket stratejisti hem de teknoloji yönünde O'nun
seviyesinde uđraţ veren kimseyle tanýţmamýţtým.
Milyonlarca insan meclisle iletiţime geçti ve SOPA
karţýtý dilekçeler imzaladý. Meclis gafil aflanmýţtý.
Tasarýyý tartýţan bihaber milletvekillerinin ilginç bir hali vardý.
Bir avuç inek onlarýn interneti düzenlemesine engel olamazdý.
-Ýnek deđilim. -... yeterince inek deđilim. -Bu
ţeyin ne iţe yaradýđýný bi' kaç ineđe sormak lazým.
-Bi'kaç inek çađýrýp soralým derim.
Cidden mi? Ýnekler? Galiba aradýđýn kelime uzman olacaktý. Sizi bilgilendirip,
çýkardýđýnýz yasanýn geri tepmemesini, interneti bozmamanýzý sađlayacak olan kiţiler.
Biz "geek" terimini kullanýrýz. Kullanabiliriz, çünkü biz geekiz.
Uzmanlara danýţmadan bu noktaya kadar gelmesi,
kasabamýzda bir sýkýntý olduđu gerçeđini kanýtlar.
Yaptýđýmýz ţeyin hatalý olduđunu, bu kurulun önüne
geçip açýklayabilecek birilerini bekliyorum.
Eskiden bilimsel ve teknolojik danýţmanlýk yapan bir daire vardý.
Üyeler gidip x, y, z'yi anlamamý sađlayýn
diyebiliyorlardý. Fakat para israfý diyerek orayý kapattýlar.
O vakitten beri meclis Orta Çađ'a geri döndü.
Aaron dahil kimse SOPA'yý yeneceđimizi düţünmüyordu.
Denemeye deđerdi, ama kazanýlabilir gibi gözükmüyordu.
Fakat bir kaç ay sonra bana "galiba kazanacađýz"
dediđini anýmsýyorum. Müthiţ olur diye yanýtladým.
Meclise yapýlan çađrýlar devam eder. GoDaddy adlý alan adý
sunucusu, SOPA'ya destek verenler kervanýna katýlýnca onbinlerce
müţterisi protesto amacýyla baţka servislere geçer. Bir hafta
sonrasýnda, daha mütevazý bir GoDaddy duruţunu deđiţtirir.
Plak ve film endüstrisine destekçi vekiller, ters
tepkiyi gördüklerinde tasarýyý biraz törpülediler.
Kývýrmayý görebiliyorduk, iddialarýmýz yankýlanmaya baţlamýţtý.
Sanki Aaron her kibrit çaktýđýnda birisi söndürüyordu. Fakat o
çaktýkça çýkan kývýlcýmlar alev aldý ve koca bir ateţ topuna dönüţtü.
16 Ocak 2012'de Beyaz Saray, tasarýyý desteklemediđine dair bir açýklama yaptý.
Sonra da ţu oldu:
Korsanla mücadeleye deđer veren, buna gerçekten inanan biriyim.
Ama bu tasarý, dođru tasarý deđil.
Jimmy Wales, desteđini Wikipedia'yý karartarak gösterdi. Dünyanýn en popüler 5.
web sitesiydi, internetteki tüm týklamalarýn yüzde birkaçý bu sitedeydi.
Wikipedia karardý, reddit karardý, Craigslist kardý.
Meclis ile aramýzdaki uçurum eridi. Meclis üyeleri
bir kaç gün evvel pohpohladýklarý tasarýdan desteklerini
çektiđini açýklamak için yarýţmaya baţladý.
24 saat içerisinde, tasarýya karţý çýkanlarýn sayýsý 31'den 101'e çýktý.
Meclis üyeleri ve senatörlerin sitelerin karartýldýđý gün içerisinde yavaţça taraf
deđiţtirmelerini izlemek mükemmeldi. 100 kadar temsilci taraf deđiţtirmiţti.
Ýnanmasý her ne kadar güç olsa da, her ţeye rađmen kazanmýţtýk. Herkesin imkansýz olduđunu,
dünyanýn en büyük ţirketlerinin boţ hayal olarak
gördüđü ţey, gerçekleţmiţti. Baţardýk. Kazandýk.
[SOPA öldü, ...]
Ýnternet siyasetinde, hatta Amerikan siyasetinde tarihi bir haftadayýz.
Washington D.C.'de mecliste çalýţanlardan duyduđumuza
göre karartma günkü mail ve telefon trafiđi hiç bu kadar
yođun olmamýţtý. Bence çok heyecanlý bir andý. Bu,
internetin siyasi anlamda yetiţkinliđe eriţtiđi gündü.
Çok neţeli bir zamandý, zira gerçekten olduđuna hala inanamýyorduk.
Arkasýnda bu kadar maddi destek olan bir tasarý geçememiţti, hatta dibi boylamýţtý.
Zaman zaman güçsüz hissetmek normaldir. Yürüyüţ yapar, bađýrýsýn ve
kimse seni duymaz. Ama bugün size güçlü olduđunuzu söylemeye geldim.
Zaman zaman kulak asmadýklarýný düţünürsünüz,
ama bugün size sizi dinlediklerini söylüyorum.
Bir fark yaratýyorsunuz. Mücadele etmeye devam ederseniz, bu tasarýyý durduracaksýnýz.
PIPA'yý dur de, SOPA'ya dur de!
Dev internet ţirketleri, açýk söylemek gerekirse, rekabetin olmadýđý,
sansürlenen bir ortamdan fayda sađlarlar. Buna müsaade edemeyiz.
Büyük bir deđiţimin bir parçasý olmaktansa, küçük bir deđiţimi kesinleţtirmeyi
yeđlerdi. Ama SOPA, devasa bir deđiţimde devasa bir rol oldu.
Bu, onun için kavram ispatý oldu. Yaţamýný dünyayý deđiţtirerek geçirmek istiyordu.
Bilimsel bir tadda incelediđinde, ne derece etkisi olduđunu ölçtü ve mümkün olduđunu gördü.
"Sürdürmek istediđim hayat tarzý mümkün, bunu ispatladým.
Ben, Aaron Swartz, dünyayý deđiţtirebilirim"
Çok da bir ţey yapamadýđýný düţünen bir adama göre,
ki Aaron böyle biriydi, iyi bir ţeyler yaptýđýný
hissettiđi ender anlardandý; bunu görebiliyordunuz.
Hayatýnda zaferini kutladýđý tek an diyebiliriz.
Herkes SOPA'yý durduramazsýnýz diyordu. Durdurduk. Manyak derece güzel üç tane
zafer elde ettik, ve daha yýl bitmedi bile. Ýyimser olma zamaný bu zamandýr.
Tutuklandýktan bir yýl sonra SOPA zaferini tattý,
mutluluđuna ţaţýrmamak gerek. Bir çok olay vardý.
Siyasi sürece o kadar uyum sađlamýţtýki, engellemek mümkün deđildi.
Swartz'ýn kurduđu veya kurucularýndan biri olduđu
organizasyonlarýn listesi devasaydý. Edward
Snowden'ýn internet gözetlemelerini ifţasýndan yýllar önce Swartz bu konuda endiţeliydi.
Hesap verme yükümlülüđünün bu kadar rahat ele alýnmasý ţoke edici.
Casusluk programýnýn ne çapta olduđunu açýklayan
istatistik bile yok. Cevap "Yea o kadar çok insaný gözetliyoruz
ki saymanýn mümkünatý yok." ise, bu çok ciddi bir rakam.
"Dinlediđimiz telefon sayýsýný biliyoruz, ama
kaç kiţiye tekabül ettiđini bilemeyiz." deseler
anlarým, ama yanýtlarda hiç bir zaman sayý vermiyorlar. Bu, bayađý korkutucu bir ţey.
O'na inanýlmaz baský uyguluyorlardý. Bütün parasýný
aldýlar, fiziksel özgürlüđünü almakla tehdit ettiler. Neden
yaptýlar? Neden gerçeđi gün ýţýđýna çýkaranlarýn peţine düţüyorlar?
Bankalardan savaţlara, bu devletin ţeffaflýđý...
Yani, gizlilik; hali hazýrda gücü elinde bulunduranlarýn
iţine yarýyor. Her nasýlsa ayný gizlilik, devletin
muhtemelen yasadýţý ve anayasaya aykýrý ţeyler yaptýđý
zamana denk geliyor. Yani, bu iki ţey rastlantý deđil.
Açýkça ortadadýrki, bu teknoloji deniz aţýrý ufak ülkelere karţý deđil, ABD
devleti tarafýndan kendi sýnýrlarý içerisinde kullanýlmak üzere geliţtirilmiţtir.
Gözetleme programýyla ilgili problem, ta Nixon yönetiminden bu
yana yavaţ yavaţ geniţlemesidir. 11 Eylül sonrasýnda G.W.Bush
zamanýnda devasa bir hale gelmiţtir, Obama da geniţletmeye devam etmektedir.
Sorun gittikçe daha da kötü bir hale gelmiţtir.
Hiç bir zaman "Gün bugündür, ţimdi duruţumuzu
keskinleţtirmemiz gerek." dediđimiz bir an olmamýţtý...
Aaron'ýn hukuki süreci, tahminimce, lazer kadar keskin bir mesaj yollamaktý.
Obama yönetiminin siyasi tehdit olarak gördüđü bir grup insana bir mesaj.
Bu grup; hackerlar, bilgi ve demokrasi aktivistleriydi. Ve Obama yönetiminin
göndermek istediđi mesaj, tahminimce, "Bize dert açacak yetilerinizin
olduđunu biliyoruz. Ve Aaron Swartz'ý size ibret olsun diye cezalandýrýyoruz.
Böylece korkacak ve o derdi baţýmýza açamayacaksýnýz."
...ve devlet de dedi ki "Gözetim programýný
yasallaţtýrmak için kullandýđýmýz hukuki görüţler
de gizli belgelerdir, bu yüzden sizi gözetlerken kullandýđýmýz yasalarý söyleyemeyiz."
... her seferinde "siber savaţ halindeyiz, siber suçlular
bize yine saldýrýyor. Hepimiz tehdit altýndayýz,
tehlikedeyiz" diyorlar. Bunlarý da gittikçe daha tehlikeli
hale gelen yasalarý çýkartmak için bahane ediyorlar.
-Mücadelenin gidiţatý hakkýndaki görüţlerin ne? -Sana bađlý!
Ýki farklý kutupta bakýţ açýsý var. Biri, her ţey süper;
internet bize özgürlük verdi ve muhteţem bir ţey.
Diđeri, her ţey felaket durumda, internet bizi
gözetlemeleri ve baský kurmalarý için bir çok aygýt sundu.
Ve ikisi de dođru. Ýnternet her ikisine de sebep oldu. Her ikiside ţaţýrtýcý
ve hayret verici. Uzun vadede hangisinin kazanacađý bize kalmýţ. Biri
diđerinden daha dođru demek gereksiz; ikisi de dođru. Hangisine yođunlaţýp
faydalanacađýmýz ise bize kalmýţ; çünkü her ikisi de hep etrafta kalacak.
12 Eylül 2012'de, federal savcýlýk, eskisini
geçersiz kýlan yeni bir iddianame hazýrladý. Üç
yeni suçlama eklendi; elektronik sahtekarlýk,
korunmuţ bir bilgisayardan hukuksuz bilgi edinimi
ve bilgisayar sahtekarlýđý. Böylece Swartz, dört
yerine on üç maddeden suçlanýyordu. Savcýlýđýn
elindeki kozlar bi hayli çođalmýţtý, Swartz'ýn potansiyel hapis süresi ve cezasý da...
Ayrý bir iddianame ile daha fazla suçlama yönelttiler.
Eyleminin bir kaç tane federal suça neden tabi
olduđuna dair bir teori ürettiler. Yasalara göre
oldukça ciddi bir ceza gerektirebileceđini söylediler.
Bu teori ve savcýlýđýn dava dosyasýndaki bir çok diđer madde, 1986 yýlýnda çýkan
bir yasaya dayalýydý. Adý Bilgisayar Sahtekarlýđý ve Ýstismarý Yasasý idi.
Bu yasa, baţrolünde Matthew Broderick'in olduđu 83 yapýmý
WarGames (SavaţOyunlarý) filminden esinlenmiţti. Güzel filmdi.
"Ţimdi yakaladým."
Filmde, genç bir çocuk sihirli bilgisayar ađlarýný kurcalayarak nükleer saldýrý baţlatma yetisi ediniyor.
Tabiki böyle bir ţey mümkün deđil, 80lerde de deđildi. Fakat meclis üyeleri için yeterince
inandýrýcýymýţ ki Bilgisayar Sahtekarlýđý ve Ýstismarý Yasasý'ný geçirmiţlerdi.
Zamanýmýzýn gerisinde kalmýţ bir yasadýr. "Kullaným Koţullarý"
gibi anlaţmalarýn maddeleri üzerinden ceza verilebilir. Mesela
eHarmony gibi bir sitede kendinizi abartýrsanýz, bađlý bulunduđunuz
yetkili makama göre, baţýnýz yasalarla derde girebilir.
Hepimiz Kullaným Koţullarý'ndan haberdarýzdýr, fakat çok azýmýz koţullarýn
ne olduđunu inceler. Bu koţullara uymayarak suç iţliyor olabilirsiniz.
Web sitelerindeki Kullaným Koţullarý, genellikle
birbirinize nazik davranýn, uygunsuz davranýţlarda
bulunmayýn gibi ţeyler söyler. Yetkili makamlarýn bu
durumda söz sahibi olmasý, bir çok insana aptalca gelir.
Örnekler, daha da aptallaţmaya baţlar. Mart 2013'te
deđiţene kadar, seventeen (17) dergisine ait
internet sitesinin kullaným koţullarýnda "Okumak
için 18 yaţýndan büyük olmalýsýnýz." yazýyordu.
Adalet bakanlýđýnýn B.S.Ý.Y yorumuna göre, hepimiz yasalarý çiđniyoruz diyebilirim.
Belirsiz ve suistimale açýk yapýsýndan ötürü, B.S.Ý.Y, bilgisayarlarla
alakadar bir çok ihtilafta kullanýlan bir çekiç haline geldi.
Ýddianamedeki tek etken olmasa da, Swartz'a yönelik
13 suçlamadan 11'inin dayanađý bu yasaydý.
"Neden?" sorusu, Aaron Swartz'ýn hikayesinin çođunda asýlýdýr.
Devlet bunlarý neden yapýyordui? Nasýl bir dava ile karţýmýza çýkacaklardý?
Adalet Bakanlýđý cevap istemlerimizi geri çevirdi. Fakat
Profesör Orin Kerr davayý incelemiţ eski bir savcýdýr.
[Hukuk Profesörü] Bu davaya diđerlerine göre daha deđiţik yaklaţmamýn bir
kaç sebebi var. Üç yýl boyunca Adalet Bakanlýđý'nda savcýlýk görevi yaptým.
Eđitmenliđe baţlamadan önce, devlet, hangi suçlarýn iţlendiđine
dair düţüncelerine dayanan bir iddianame ile geldi. Sadece avukat
gözünden bakýldýđýnda, önceki davalarla kýyaslayarak, eldekileri
inceleyerek baktýđýmda, adil bir iddianame olduđunu düţünüyorum.
Suçlama yapmalýlar mýydý, tartýţmaya açýk. Çok fazla ihtilaf var.
Bazý insanlar açýk eriţimden yana, bazýlarý da deđil.
Bana kalýrsa, devlet, Swartz'ýn Açýk Eriţim Manifestosu'nu
çok ama çok ciddiye aldý. O'nu davasýna sýmsýký
bađlý, ahlaki zorunluluk hissetmesinden ötürü adil
görmediđi yasalarý çiđnemeye kararlý biri olarak gördü.
Ve demokrasilerde bir yasanýn adil olmadýđýný düţünüyorsan,
onu deđiţtirmenin pek çok yolu vardýr. Swartz'ýn
SOPA'da ustalýkla uyguladýđý gibi meclise baţvurmak örneđin.
Ya da o yasayý iţlevsiz kýlmak için ihlal edersin.
Savcýlýđý böylesine dürten de bu hissiyattý; Swartz bu yasayý sadece
ihlal etmeye deđil, tamamen yok etmeye kendini adamýţ gibiydi.
Herkesin bu veritabanýna açýk eriţimi olacaktý. Diţ macununun tüpe geri
sokulamadýđý gibi, sona erecekti. Ve Swartz'ýn tarafý kazanacaktý.
Toplumda yasanýn adil olup olmadýđýna dair büyük bir anlaţmazlýk mevcut. Ve
nihayetinde, meclis yoluyla, bu Amerikan halkýnýn verebileceđi bir karar.
Ýkinci sorun da ţu; hangi suçlar az ciddi, hangileri çok ciddi.
Artýk bilgisayarlarýn ve onlarýn suistimalinin olduđu yeni
bir çevreye adým atýyoruz, ve bu çizgilerin tam olarak nerede
durmasý gerektiđini bilemiyoruz. Hala üzerinde uđraţýyoruz.
Bu olay, savcýlýđýn sađduyusunun yetersiz bir kullanýmýdýr.
Adalet Bakanlýđý'nýn insanlarý korkutma için
kullandýđý çekiç her geçen gün daha da büyüyor. Bu yüzden
bir çok insan hayatýný böyle kumarda yitirmek istemiyor.
Birisinin telefonunu dinlemeli miyiz? Görüntülerini
kaydetmeli miyiz? Birbirine karţý kýţkýrtýp
ifade verdirtmeli miyiz? Federal ajanlar ve
savcýlarýn düţünce tarzý bu. Davalarý inţa ederler.
Swartz, geri vitesi olmayan zalim bir adalet sisteminin diţlilerine sýkýţmýţtý.
Amerika'yý dünyadaki en yüksek mahkum oranýna sahip bir makina haline getirdi.
Kendimizi ülkece korku ve öfke siyasetine teslim ettik.
Ve korktuđumuz her ţey, mesela internetin geleceđi ve
eriţimi gibi, öfke duyduđumuz herhangi bir ţey, iç
güdüsel olarak müdahaleci bir adalet sistemi dođuruyor.
Tarihte adalet sisteminin ilgilenmesine hiç gerek görülmeyen bir çok
sorunu çözmek için bugün hapishaner, cezalar gibi ţeyleri kullanýyoruz.
Tehdit, itham, yargýlama gibi dürtüler, bilgiye internet üzerinden eriţmekteki
ihtilaf ve tartýţmalarýn temel sebebi oldu. Diđer konularda yaţadýđýmýzi
sýkýntýlara bir hayli benziyor aslýnda; tek farký bu tarz adil olmayan
mahkumiyetlerde genelde fakir ve azýnlýk mensubu insanlarýn olmasý.
Swartz ailesinden ve arkadaţlarýndan daha fazla soyutlanmaya baţladý.
Baţka bir ţeyle uđraţmaz oldu. Dava bütün hayatýný ele geçirmiţti.
Aaron'ýn avukatlarýndan biri, savcýlara, Aaron'ýn duygusal anlamda savunmasýz
olduđunu, buna göre hareket etmelerini söylemiţti. Yani bunu biliyorlardý.
Gerçekten büyük bir yük altýndaydý. Yapacaklarýnýn ve hareketinin kýsýtlanmasýndan
nefret ederdi. Sürekli kafasýna kaktýklarý hapis tehditi onun için dehţet vericiydi.
Maddi kaynaklarýný tamamen tüketmiţti. Bize de çok pahalýya mal olmuţtu. Yüksek bir
miktarda yardým toplamýţtý. Milyonlarca dolar harcanmýţtý.
-Hukuki savunma için mi? -Evet. -Milyonlar? -Evet.
Sanýrým insanlara yük olmak istemiyordu, bu da bir etkendi. Bir
yanda normal hayatý, öbür yanda uđraţmasý gereken boktan bir
durum. Elinden geldiđince sýnýrý korumaya çalýţmýţtý. Ama hepsi
bir araya bulanmaya baţladý ve herţey boktan bir hale geldi.
Her geçen zaman daha da güçleţen bir kararla karţý karţýyaydý. Suçu kabul
edip hayatýna devam etmek mi, yoksa bozuk bir sistemle mücadele etmek mi?
Hukuki dava için cevap basitti; anlaţma yoluna gitmedi ve bir dava tarihi belirlendi.
Aaron, adil olmadýđýna inandýđý bu durumla mücadele etmekte kararlýydý.
Bir yandan da korkuyordu.
Aaron'ý mahkum edeceklerini düţünmüyorum. Mahkemeden ayrýldýđýmýzda O'na sarýlacaktým. Boston'daki o köprünün üzerinde yürüyüp bir kaç bira devirecektik.
Haklý olduđumuzu düţünüyordum. Davayý kazanabilirdik, kazanacaktýk.
Pek bahsetmezdi, fakat çok acý çektiđini görebiliyorduk.
Aaron çocukluđunda ani ruh hali deđiţimi, depresif
nöbetler gibi ađýr depresyon sayýlabilecek
ţeyler yaţamadý. O sýrada depresif olabilir, normaldir, herkes zaman zaman depresif olur.
Ýliţkimiz henüz iki üç haftalýkken, "Sen benden
daha güçlüsün." dediđini anýmsýyorum. Bir çok
konuda gaddardý, hayat O'na ve bir çok insana
sert davranmýţtý. Bu, dehasýnýn bir parçasýydý.
Galiba 20'li yaţlarýnda klinik depresyon geçirmiţti. Fakat bir birlikteyken böyle
deđildi. Çok mutlu bir insandý diyemem, fakat bu depresif olduđu anlamýna da gelmiyor.
Ýki yýl boyunca çok çok ađýr baský altýnda kalmýţtý. Daha fazla uđraţmak istemedi.
Galiba, çok ađýr gelmiţti.
Gecenin bir vakti arkadaţým aramýţ. Bir ţeylerin yolunda
gitmediđini anlamýţtým. Aradým, ve ne olduđunu anladým.
Sosyal haber ve eđlence sitesi reddit'in kurucularýndan biri, evinde ölü bulundu.
Polise göre, 26 yaţýndaki Aaron Swartz Brooklyn'deki dairesine intihar etti.
Neslimizin en yaratýcý beyinlerinden birini kaybettik diye düţündüm.
O an dünya baţýma yýkýldý.
Hayatýmdaki en zor gecelerden biriydi.
Çýđlýk atýyordu, "Ne dediđini anlayamýyorum" dedim... Yeter. Daha fazla devam edemeyeceđim.
Olan biteni anlamlandýramadým. Hala anlayamýyorum.
Hüsran içindeydim, öfkeliydim.
Çocuklarýma açýklamaya çalýţtým.
Üç yaţýndaki çocuđum, doktorlarýn düzelteceđini söyledi.
Tanýdýđým pek çok insan öldü, fakat hiç birini bu
ţekilde kaybetmedim. Ben dahil çođu kiţi bir ţeyler
yapabilirdik diye düţünüyordu. Ama görememiţtik, böyle
olduđunu bilmiyorduk, bu kadar acý çektiđini...
Benim bir parçamdý. Gerçek olmamasýný diledim. Sonra
Wikipedia sayfasýna baktým ve ölüm tarihini gördüm.
"... ile 2013 arasýnda yaţadý."
Aaron öldü. Çivisi çýkmýţ dünyanýn gezginleri, akýl
hocalarýmýzdan birini, yaţlý bir bilgini kaybettik.
Dođrunun yolundaki hackerlar, bir eksildik, bizden birini yitirdik.
Anaçlar, ilgililer, dinleyenler, besleyenler, tüm aileler, çocuklarýmýzdan birini kaybettik.
Hepimiz ađlayalým.
Aklýma gelen ilk ţey, ya kimse farketmezse endiţesiydi.
Çünkü ne kadar dikkat çekici olduđunu bilmiyordum.
Daha önce hiç bu kadar duygusal taţmaya tanýk olmamýţtým.
Ýnternet alev aldý.
Herkesin kendine göre bir izah etmeye çabalýyordu, fakat daha önce hiç kimsenin
twitter'da yas tuttuđunu görmemiţtim. Ýnsanlar basbayađý internette yas tutuyordu.
O, internetin öz evladýydý. Ve eski dünya onu katletmiţti.
Korkunç adaletsizliđe el atýlmayan bir zamanýn ortasýndayýz.
Ekonomik krizin mimarlarý, baţkanla rahat rahat akţam yemeđi yiyorlar. Böyle
bir ortamda, devletin böyle bir ţeyi yargýlamýţ olmasý absürdden öte, trajik.
Asýl soru, baţýmýzdan geçen bunca ţeyden sonra, dünyayý daha iyi bir yer haline getirmek
bir ţeyler yapabilir miyiz? Bu mirasý nasýl daha ileriye taţýrýz, bu soruyu sormalýyýz.
Dünyanýn her yerinde hackathonlar, toplanmalar baţladý. Bir anlamda, Aaron Swartz
içimizdeki iyiyi çýkarttý, "Bu durumu nasýl düzeltiriz?" sorusunu sordurttu.
Nacizhane görüţüm, O'nun bu ülkenin yetiţtirdiđi en sýradýţý devrimcilerden olduđudur.
Aaron kazandý mý, kaybetti mi bilemiyorum. Fakat ţu açýktýr ki,
O'nun mücadelesinde kullandýđý ellerle ţekillenenleriz biz.
Kolluk kuvvetlerini, bilgiye eriţimi çoađaltmak
isteyen yurttaţlarýn üzerine saldýđýmýzda, hukukun
üstünlüđünü bozarýz ve adalet mabedimizi iđfal etmiţ oluruz.
Aaron Swartz bir suçlu deđildi.
Deđiţim, kendiliđinden kaçýnýlmaz olarak gelen bir ţey deđildir.
Sürekli mücadele sayesinde gelir.
Aaron, hakikaten de sihir yapabiliyordu. Ve kendimi
yaptýđý sihrin O'nunla birlikte ölmemesine için adadým.
Dünyayý deđiţtirebileceđine inanýyordu, ve haklýydý.
Geçen haftadan bu yana, bugün de, fonumuz artmakta.
Swartz'ýn ölümünden sonra, temsilci Zoe Lofgren ve senatör Ron Wyden,
Bilgisayar Sahtekarlýđý ve Ýstismarý Yasasý'ný reforme edecek bir
yönetmelik gündeme getirdiler. Swartz'a yönelik suçlamalarýn çođunun
dayandýđý eskimiţ yasa buydu. Adýna da, Aaron'ýn Yasasý dendi.
Aaron, insanýn kendine sürekli "ţu an üzerinde çalýţabileceđim
dünyanýn en önemli ţeyi nedir" sorusunu sormasý gerektiđine inanýyodu.
"Eđer onun üzerinde çalýţmýyorsan, neden çalýţmýyorsun?"
Keţke geçmiţi deđiţtirebilsek, ama deđiţtiremeyiz. Ama geleceđi deđiţtirebiliriz
ve deđiţtirmeliyiz. Aaron'ýn hatýrasý için yapmalýyýz. Kendimiz
için yapmalýyýz. Dünyayý daha iyi ve insani bir yer haline getirmek için yapmalýyýz.
Hukukun iţlediđi ve bilgiye eriţimin insan hakký olduđu bir dünya.
Geçtiđimiz ţubat ayýnda, Baltimore'lu bir çocuk vardý.
14 yaţýndaydý. JSTOR'a eriţimi vardý. Bir ţey okuduktan
sonra JSTOR'u kurcalamaya baţlamýţtý. Ve pankreas
kanserini erken teţhis edebilen bir test geliţtirdi.
Pankreas kanseri, çatýr çutur öldürür; çünkü çok
geç tespit edilir ve tespit edildiđinde bir
ţeyler yapmak için çok geçtir. Johns Hopkins'in Onkoloji departmanýnýn tamamýna mail atar.
Çocuk 14 yaţýnda mý?
Evet 14 yaţýnda bir çocuk. Çođu aldýrmaz bile. Fakat bir tanesi
beđenir ve "Çok da aptalca bir fikir deđil, gel bir görüţelim" der.
Çocuk, akţamlarý ve haftasonlarý bu araţtýrmacýyla çalýţmaya devam eder. Aaron öldükten bir
kaç hafta sonra ţubat ayýnda haberlerde gördüm - o ara sýk sýk Aaron vardý haberlerde-.
Pardon.
Ve haberlerde olmasýnýn sebebini açýklýyordu, baţarmýţlardý, pankreas kanserini
erkenden saptayabilen bu hayat kurtaran testin dađýtýmýna baţlamýţlardý.
Ve dedi ki, "Aaron'ýn yaptýđý ţey iţte bu yüzden çok önemli."
[Aaron Swartz, Jack Andraka'nýn devrimsel kanser testininin önünü nasýl açtý]
Çünkü, geleceđi göremezsiniz deđil mi? Evrenin bu gerçeđi, sadece hýz limitini
saptayan yetkililerin kullandýđý bir gerçek deđil. Evladýnýn pankreas
kanserinden ölmesini engelleyen ţey de ayný yerden gelir. Eriţim olmadýđý zaman,
senin ihtiyaç duyduđun soruna çözüm bulacak kiţi, cevabý asla bulamayabilir.
o kadav iyi sývýţtýki, ..., uzay gemisine gevi döndüvünde bile...
-Afferin Aaron! Çok iyiydi. -Tam-mam, ţimdi ţarký vakti!