Tip:
Highlight text to annotate it
X
Bir bulut gökyüzünü kaplamaktadır…
İnsanlığın geleceği
nükleer tehlike ile karşı karşıyadır artık…
20. yüzyılın ortalarına doğru,
iki süpergüç devlet
dünyanın sonunu getirebilecek
bir savaşa hazırlık yapıyorlardı.
Bahar çiçekleri,
güneş ışığı
ve hayatın renkleri…
Aslında, bu Amerikan otelinin altında
yeraltına açılan gizli bir kapı vardı.
Bu sığınak
olası bir nükleer savaşa karşı
ABD kongre üyeleri için hazırlanmıştı.
Politikacılar burada
yeryüzünde ölmekte ya da ölmüş olan halkı temsil edeceklerdi.
Nükleer karanlığın bitişini beklemek için
bu kadarı yeterliydi.
Fakat sinirlerin gerilmesine karşılık,
düzen zor kullanarak da olsa kontrol altına alınmalıydı.
Yeryüzündeki kayıp dünya
bir süre sonra bir anıdan ibaret olacaktı
ya da bir mit.
Yaşayanlar, ölüme imreneceklerdi.
SOĞUK SAVAŞ
Berlin 1945
Sovyet birlikleri
Hitler’in Nazi Almanya’sının başkentine doğru ilerlediler.
Amerikan, İngiliz ve Fransız askerleri
yıkıntıların arasında onlara katıldı.
Churchill, Stalin ve Truman
II. Dünya Savaşının resmi galibi olmuşlardı.
Ama özel bir zafer
Stalin’e aitti.
Rus güçleri,
Orta Avrupa’ya kadar ilerlemeyi başarmıştı.
Berlin’in dışındaki Potsdam kentinde
Üç büyükler
savaş sonrası düzeni kurmak için toplandılar.
Winston Churchill
savaştan yorgun düşmüş
Britanya’yı temsil ediyordu.
Sovyetler Birliğinin yenilmez lideri
Joseph Stalin,
Amerika Birleşik Devletlerinin 33. Başkanı
Harry S. Truman ile burada tanıştı.
Bir zamanlar
Missouri eyaletinde tuhafiyecilik yapan Harry Truman,
32. Başkan Franklin Roosevelt öldükten
sadece 3 ay sonra, Potsdam’a doğru yola çıkmıştı.
Bu konferans,
Başkan olarak katıldığı ilk yurtdışı konferansıydı.
Truman'ın Asistanı: “Truman Başkanlık’a tam anlamıyla hazır değildi
çünkü olup bitenlerden tam olarak haberdar değildi.
Fakat on yıllık senatörlük deneyimi sayesinde
ve Kongre’nin Savaş Komitesinin başkanı olması nedeniyle
bir Başkan olarak yüzleşmesi gereken
problemlerin pekâlâ farkındaydı.”
Sovyet Dışişleri Bakanı “Stalin konferansa geç kalmıştı.
Bir çeşit kalp krizi geçirmişti.
Yine de,
bir gün gecikmeyle de olsa geldi.
Churchill ve Truman’ı ziyaret etti
ve hemen geciktiği için özür diledi.”
Sovyetler Birliği savaştan çok yara almıştı.
Fakat Stalin güçte kalmayı başarmıştı.
SSCB, ABD Başkonsolosu: “Stalin’e gidip şunu söyledim
‘Mareşal, bu durumdan oldukça memnun olmalısınız.
Nihayetinde, çektiğiniz onca çile ve felaketten sonra
işte burada Berlin’desiniz.’
Bana doğru döndü
ve ‘Çar Alexander Paris’i almıştı!’ dedi.”
Stalin, gerçekten Atlantik’in ötesine geçmek istemiş miydi?
Stalin’in önceli Lenin,
bir zamanlar Rus devriminin
Dünya Komünist Devrimine zemin olacağını ummuştu.
I. Dünya Savaşından sonra
komünist ve kapitalistlerin girdiği ideoloji çatışması
soğuk savaşın temellerini oluşturacaktı.
1919 yılında,
ABD Başkanı Woodrow Wilson,
Avrupa Barış Konferansına
daha iyi bir dünya müjdesi ile gidiyordu.
Fakat Bolşevik Rusya
barış antlaşmasında dâhil edilmeyecekti.
ABD ve Britanya’nın da dâhil olduğu bir grup millet,
Rusya’daki devrimle savaşmak için birliklerini yollamışlardı.
Almanya’ya karşı kazandığı zaferden sarhoş Churchill
“Bolşeviklere öldürün!
Almanları öpün!” diye haykırıyordu.
Bu müdahaleler,
Lenin ve Stalin’i,
Batı’nın bulduğu her fırsatta
komünizme karşı örgütleneceğine ikna etti.
Gönüllü Kızıl Ordu Askeri:
“İç savaşa, ‘Birlik'in oğlu’ olarak katıldım. Not: Rusya’da askeri birlikler tarafından yetiştirilen kimsesiz çocuklara verilen isim.
Gençtik.
Ama insanlar için savaştığımızı biliyorduk.
Fakir insanlar için…”
Kızıl Ordu’ya halkın desteği çok büyüktü.
Yabancı birlikler kısa zamanda geri çekildiler.
Kızıl Bolşevikler,
Beyaz Rusları yenmişti.
Bryansk (Rusya’da) yerlisi:
“Rusya’yı terk eden Beyaz muhafızlar
bizi kuşatma altına aldılar.
Her tarafta açlık vardı.
O zamanlar sosisleri insan etinden yaparlardı.”
Rusya’da,
iç savaştan sonra kıtlık başladı.
Savaştan galip çıkan Bolşevikler .
ülke ekonomisini geliştirmek için kapılarını dış dünyaya kapadılar.
Amerikan ekonomisi de içe dönmüştü.
İnsanlar, yüksek hayat standarttı arayışındaydılar,
dış karışıklıklar onlar ilgilendirmiyordu.
Daha sonra 1929 yılında,
New York borsa merkezi (Wall Street) çöktü.
Büyük Buhran başladı.
Birdenbire, dünyanın en zengin ülkesinde,
milyonlar yoksullukla yüzleşti.
Amerika’da politika sola kaydı.
1933, ABD başkanı Fraknlin Roosevelt’in yemin töreni “Ben, Franklin Delano Roosevelt,
Birleşik Devletleri Başkanlığını
doğrulukla yerine getireceğime
Birleşik Devletleri anayasasını korumak ve gözetmek için
elimden gelenin en iyisini yapacağıma dair
şerefim üzerine yemin ederim.
Tanrı yardımcımız olsun.”
Roosevelt, Amerika’ya
yeni bir ekonomik düzen sözü verdi.
Kamu yararı için kapitalizme yeni bir şekil verdi
Bu politika değişimi sonucunda,
Roosevelt Sovyetler Birliğini tanıdı.
ABD Dışişleri Bakanlığı: “Hatırlamamız gereken bir şey var,
yaklaşık 16 yıl boyunca
Rusya’da bizi temsil eden hiçbir kurum yoktu.
İki ülke arasında hiçbir ilişki yoktu.
Bu çıkmaza son verme kararını
FDR (Roosevelt) verdi.”
Stalin’in sanayiye yaptığı yatırımlar,
kısa zamanda
Amerikalıların dikkatini çekti.
Bazıları ailelerini de getirdi.
Sovyet işçileri kan ter içinde
barajları yükseltip kazanları harlarken,
Amerikan şirketleri
yetenekli mühendislerini sözleşmeyle yolluyorlardı.
Komünizm, Amerikalıları endişelendirmiyordu.
Çünkü Rusların aksine,
işleri bitince
gitmekte özgürdüler.
Bu ekonomik planın başında
Stalin vardı,
hataya ve eleştiriye tahammülü olmayan
bir zorba…
Özel mülkler ve tarlalar kamulaştırıldı.
Bu kamulaştırmanın bedelini
köylü sınıfı ödedi.
Kıtlık yeniden başladı.
Ama gerçekler
bir sır olarak kaldı.
Gönüllü Kızıl Ordu Askeri:
“İnsanlar, olan biten felaketlerin
farkında değildi.
Bütün zaferlerin altına
Stalin’in ismi yazılıyordu.
Muhalifler susmak zorundaydı.
Çünkü konuşurlarsa,
sonlarının hapis ve idam olacağının farkındalardı.
Ülkeye terör rejimi hâkimdi.”
Bu ülkede,
sosyalizm böyle işliyordu.
Ağır sanayi üretimi
son on yılda ikiye katlamıştı.
Moskova ABD Başkonsolosu: “Stalin,
planladığı ağır politikaları
uygulamaya koymak için
halkın desteğine ihtiyacı vardı.
Çoğunluğu – halk kesimini ve Parti üyelerini-
Rusya’nın
kapitalist güçler tarafından düzenlenen
bir komplo ile karşı karşıya olduğuna inandırdı.
Amaçları
Sovyet hükümetini
casuslar yardımıyla alt etmekti.”
Lenin’in eski yoldaşları,
hayali suçlarını itiraf etti.
Arşiv Görüntüsü: Moskova’daki göstermelik duruşma
“İhanetin ardındaki yüzler
ortaya çıktı.
Sovyet adaleti
sesini duyuracaktır,
hüküm kararınızı veriniz.”
“Oturduğum yerden onları görebiliyordum.
Yüzleri bembeyazdı,
dudakları titriyordu
titriyordu ve gözlerini kaçırıyorlardı.
Fiziksel işkenceye uğramamışlardı belki
ama ailelerine yönelik
tehditlerle yıldırılmışlardı.
İtiraf etmezlerse
ailelerine olacaklardan korkuyorlardı.”
Moskova’daki bu duruşmalar
yabancı ülkelerin gerçeği görmesini sağladı.
Stalin’in Sovyetler Birliği
aslında Polis Devleti idi,
sanıldığı gibi İşçi Devleti değil.
Buna rağmen Amerika’da bile
1930lu yıllarda Moskova
Hitler ve Faşizme karşı birleşen
sol kesmi temsil eden
Halk Cephesine davet edildi.
Faşizmin yayılmasını önlemek
sosyalist ve komünistlerin
ortak isteğiydi.
Stalin’e yönelik şüpheler
arka plana atıldı.
İspanya’da,
dünyanın dört bir yanından gelen gönüllüler
Franco tarafından başlatılan
Faşist isyana karşı çıkıyorlardı.
Franco, Mussolini ve Hitler tarafından silahlandırılmıştı.
Almanya’da
Naziler yeniden silahlanıyordu.
Hitler, Avrupa’ya ve sonra da dünyaya
yayılma tutkusunu saklamıyordu.
"Şanlı sancağımızla zaferi doğru ilerleryeceğiz!"
Roosevelt, ülkesini olası bir Avrupa Savaşından
uzak tutmaya çalışıyordu.
"Okyanus ötesinde ne olursa olsun,
Amerika Birleşik Devletleri,
özgür ve bağımsız
kalmalıdır ve kalacaktır.”
Britanya’nın Başbakanı, Neville Chamberlain,
Hitler’in sağduyuya geleceğine inanıyordu.
"Ben küçük bir çocukken
Eylül 1938
İlk seferde başaramazsam
tekrar
tekrar
ve tekrar denerdim."
Eylül 1938’de,
Chamberlain Münih’e gitti.
Savaş yaklaşıyordu,
Almanya, Çek’leri istila etmeye hazırlanıyordu.
Fakat Chamberlain,
Hitler’i yatıştıracağından emindi.
Münih’teki toplantıda,
Britanya, Fransa ve İtalya
Hitler’in Çek istilasına izin verdi.
Sudetenland bölgesindeki Alman azınlıklar
sebep olarak gösterildi.
Çekoslavakya’nın müttefikleri
onu yanlız bırakmıştı.
Moskova’da ise,
Stalin Münih’te yaşananlardan ders çıkarıyordu.
Batı demokrasisinin
Hitler’e karşı baş kaldıramayağını anladı.
Stalin,
çaresiz diplomatik bir atak planladı.
Faşist ve Komünist baş-düşmanlar
anlaşmak üzerelerdi.
Hitler Dış-İşleri Bakanı Ribbentrop’u
Moskova’ya yolladı.
Nazi-Sovyet Antlaşması
Sovyet Dış-İşleri Bakanı Molotov tarafından imzalandı
Batı dehşete düşmüştü.
Rus Gizli Servis Görevlisinin Oğlu:
“Antlaşma imzalandıktan hemen sonra
Stalin şöyle dedi:
‘Zamana ihtiyacımız var,
,en azından iki yıla.’
Sovyetler Birliğinin ancak o zaman
Almanya’ya karşı kendini savunabileceğini söyledi.”
Eylül 1939
Hitler Polonya’yı istila etti.
Britanya ve Fransa, savaş ilan ettiler.
Fakat, Polonya’yı kurtarmak için çok geçti.
Yenilen Polonya
haritadan silindi.
Almanya ve Rusya’nın
tuzağına düşmüştü.
Doğu Polonya,
Nikita Khrushchev tarafından yönetilen
komünist işgalcilerin elindeydi.
Bir zamanlar Çar tarafından yönetilen
toprakları geri alıyorlardı.
Nazi-Sovyet Antlaşmasına göre
Stalin Litvanya, Letonya
ve Estonya’yı işgal etmekte serbestti.
Baltık bölgeleri tekrar Rusların eline geçmişti.
Stalin, Finlandiya’yı da istila ederek,
Batının nefretini üzerine topladı.
Roosevelt, Kızıl Rusya'yı Kı***ı! 1940
“Sovyetler Birliği bir diktatör tarafından yönetilmektedir.
Dünya üzerindeki
herhangi bir diktatörden de farklı değildir.
Başka bir diktatör ile ittifak yapıp,
ona zarar veremeyecek kadar küçük olan bir ülkeyi
istila etmiştir.”
1940 yılında,
Hitler Batı’yı vurmaya başladı.
1941 yılının ortalarına doğru,
Fransa,
Belçika,
Hollanda,
Norveç,
Danimarka,
Yugoslavakya ve Yunanistan
fethedilmişti.
Chruchill’in Britanya’sı
tek başına kalmıştı.
22 Haziran 1941 gününde,
Adolf Hitler Sovyetler Birliğini istila etti.
Tarih o gün yeniden yazıldı.
Hitler, Almanya’ya
büyük bir sömürge kazandırmayı hayal etmişti.
Fakat ters tepen planı,
sadece 4 yıl sonra,
Rus güçlerini Avrupa’nın kalbine kadar getirmişti.
Soğuk Savaşın temeli,
Nazi tankları istilaya geçerken oluşuyordu.
Kızıl Ordu
geri çekildi.
Gönüllü Kızıl Ordu Üyesi:
“ Annem bana askerlerle gitmemi söyledi.
Askerler geri çekiliyorlardı,
yaralılardı, kan içindeydiler.
Üzerimde sadece
kabanım ve ayakkabılarım varıdı.”
Sovyet vatandaşları bir araya toplanıyordu.
Aynı anda, beklenmedik olaylar
Sovyetlere müttefik kazandırmıştı.
Britanya Dış İşleri Ofisi: “Churchill, geçmişteki
anti-Sovyet fikirlerine rağmen
Stalin’in Rusya’sını müttefik olarak kabul etti.
Yakın arkadaşlarına,
eğer şeytan Hitler’i devirmeme yardım edecekse,
onunla bile iş birliği yapabilirim diyordu.”
Pearl Harbor - 7 Aralık 1941 FDR’nin Kongre konuşması
“Amerika Birleşik Devletleri,
Japon İmparatoru’nun
deniz ve hava kuvvetleri tarafından gerçekleştirdiği
kasıtlı bir saldırıya maruz kalmıştır.
Bu planlanmış saldırının üstesinden
ilelebet geleceğiz
ve Amerikan halkı adına
zafere doğru ilerleyeceğiz.”
Amerika, Japonya’ya savaş ilan etti.
Günler sonra,
Almanlar Moskova kapısına dayanmışken,
Hitler ABD'ye savaş ilan etti.
Bu durum Rusya ve Amerika’yı müttefik haline getirmişti.
Moskova’daki Alman hücumu durdurulmuştu.
Stalin ulusuna seslendi.
Stalin’in ulusa seslenişi “Hayvan ahlakına sahip olan insanlar
Rus ulusunu tehdit ederek saygızılık yapmışlardır.
Eğer Almanlar savaş istiyorlarsa,
onlara savaş nasıl olurmuş gösterceğiz.”
Stalin zaferin kesin olduğuna inanıyordu.
İngilizlere,
savaş sonrası Sovyet sınırlarının
Baltik ülkelerini ve Polanya’nın bir kısmını kaplaması gerektiğinin söyledi.
“Aralık 1941 yılında Anthony Eden ile Moskova’ya gittiğimde,
Almanlar sadece 19 km uzaklıkta idiler.
Buna rağmen Stalin bize ilk olarak
‘Bay Eden, haritada gösterdiğim yerlerin savaş sonrasında Rusya’da kalması için
destek vereceğinize dair teminat istiyorum.’ dedi.
Eden şaşırmıştı,
‘Burada savaşı nasıl kazanabileceğimizi konuşmak için toplandığımızı sanıyordum.’ dedi.
‘Hayır’ dedi Stalin. ‘İlk önce bu konunun açıklık kazanmasını istiyorum.’
Eden, bu konuda konuşmaya yetkisi olmadığını söyledi.”
Amerika’nın Rusya’ya yaptığı yardımlar
silah ve kamyon ağırlıklıydı.
Fakat, Stalin ve halkı
ikinci bir cephe istiyorlardı.
Batı’da müttefiklerin açacağı bir cephe
Sovyet’lerin üstündeki yükü hafifletebilirdi.
Kızıl Ordu Fotoğrafçısı: “Vahşeti gözlerimle gördüm,
savaşın sesini duydum.
50 yıl sonra bile hala o sesleri duyabiliyorum -
fişekler, bombalar,
insanların çığlıkları, kadınların haykırışları.”
6 ay boyunca,
avaş Stalingard’da şiddetlendi.
Hitler yarım milyon adamını yollamıştı.
Almanlar köşeye sıkışmıştı,
teslim oldular.
Savaşın akışı değişmeye başlamıştı.
Kızıl Ordu, Batı’da neşeyle karşılandı.
Yoldaşlar kolkolaydı.
ABD Başkan Yardımcısı: “Ruslar, Batılı müttefiklerden yüzde 50 oranında daha fazla asker kaybetmiştir
- ölü, yaralı veya kayıp.
Ayrıca,
Batılı müttefiklerden 20 katı kadar Alman askerini
öldürmüş, yaralamış ya da tutsak etmişlerdir.”
Nazi’ler bu müttefikliği bozmak için yollar aradılar.
Batı Rusya’da Katyn kentinde
4000 Polonyalı (Leh) polisin
toplu mezarı bulundu.
Almanlar,
- ki aslında doğruyu söylüyorlardı -
polislerin, Sovyet güçleri tarafından 1940 yılında infaz edildiğini açıkladı.
Birtanya ve Amerika olayı görmezlikten geldi.
1943 yılında,
müttefiklerin arasındaki bağ hala sağlamken,
Üç büyükler İran’ın başkenti Tahran’da buluşmaya hazırlanıyordu.
Sovyet İstihbaratı: “Konferans için Tahran’a çağrıldım.
Stalin, Roosevelt’i Rus elçiliğinde kalması için davet etmişti.
Elçiliğe vardığımda Roosevelt henüz gelmemiş idi.
Havaalanını aradım ve Amiral Leahy (ABD) ile konuştum.
Bana “Hayır bugün gelmiyoruz, ABD elçiliğe gidiyoruz.” dedi.
Bunları Molotov’a söyleyince öyle bir öfkelendi ki
beni çiğ çiğ yiyecek zannettim.
Hayatımda hiç duymadığım küfürleri söyledi.
Bana ‘Sen kim oluyorsun ki?
Kim? Buraya nasıl geldin?
Ne biliyorsun ki?
Stalin’e ne söyleyeceğim ben şimdi? dedi.”
Stalin, Roosevelt’i
Sovyet Elçiliğinin daha güvenli olacağına ikna etti.
Elçilik onun için özellikle hazırlanmıştı
– dinleme cihazları ile birlikte.
Sovyet İstihbaratı:
“Stalin dinleme görevini
benim grubuma ve özellikle bana vermişti.
Etik olarak yanlıştı belki ama
Sovyet Birliğinin geleceği için
mütefiklerin ne düşündüğünü
bilmemiz gerekiyordu.”
İngiliz Dış İşleri Ofisi: “Stalin
Roosevelt ve Churchill’le başa çıkma konusunda yetenekliydi.
Churchill bile onu sevmeye başlamıştı,
bildiğiniz gibi ona Joe Amca diyordu.
İkisi de şu fikre kapılmışlardı
‘Eğer Joe Amca’ya klubumun bir üyesiymiş gibi davranırsak,
elbet bir gün o da bizden biri olup çıkar.’”
“Her sabah saat sekizde
Stalin’in ofisine giderdim,
Rusça ve İngilizceye çevrilmiş belgelerle beraber.
Stalin yaklaşık bir saat boyunca
Roosevelt’in konuşmalarını incelerdi.”
“Roosevelt,
Moskova ABD Başkonsolosu:
Stalin’in şeytani yanını ve stratejik zekasını
görebilecek kadar duyarlı değildi.
Öyle biriyle daha önce hiç karşılaşmamıştı.
Stalin mükemmel bir aktördü,
sessizdi,
nazik ve anlayışlı gözüküyordu.
Herkesi müthiş bir lider olduğuna inandırmıştı.”
Müttefikler, savaş sonrasında Doğu Avrupa'nın
Sovyet etkisi altında kalmasını onaylamıştı.
savaş sonrasında Doğu Avrupa'nın
Polonya da Doğu Almanya’nın bir kısmını alacaktı.
Polonya’ya başka bir seçenek sunulmamıştı.
Birlikte,
Üç büyükler geleceğin haritasını çiziyorlardı.
6 Haziran 1944 – D-Day (Normandiya Çıkarması)
Fransa’da, tarihin en büyük deniz çıkarması gerçekleşiyordu.
Stalin’in uzun zamandır beklediği cepheydi bu.
Doğu cephesinde,
Rus orduları ilerlemeye devam ettiler.
Naziler Rusya’dan geri çekiliyorlar.
Onlar geri çekilirken,
Ruslar demiryolu hatlarını havaya uçuruyorlar.
Rus dalgası Batıya, Almanya’ya doğru yönelirken
Sovyet bayrağı zaferle Sarni’de, Tarnapol’da ve Odessa’da açıldı.
Kızıl Ordu Varşova’ya yaklaşırken,
Leh direnişçiler kenti
Almanlar’ın elinden almayı başardı.
Lehler özgürlüklerini kendileri kazanmak istiyordu,
böylece Stalin’i bağımsız Polonya olarak karşılayabileceklerdi.
Britanya Dış İşleri Ofisi: “Armia Krajowa (Polonya’nın Halk Ordusu)
Varşova’yı devraldığında
Almanlar kenti terketmiş ve Ruslar henüz varmamıştı.
Ruslar da onları destekliyorlardı zaten.
Ve sonra Rus ordusu
Vistül Nehri’ne varınca durdu.”
Stalin, ordusunun
yeniden gruplaşmak için
Varşova dışında mola verdiğini iddia etti.
Almanlar, karşı taaruza geçtiler.
Moskova ABD Başkonsolosu: “Ruslar Leh direnişçileri yanlız bırakmıştı.
Rus orduları nehrin öbür kıyısında bekliyorlardı,
isteseler kolayca gelebilirlerdi yardıma.
Ama yapmadılar.
İşte o zaman,
Amerika’nın bu konuda
yanlış bir karar verdiğini anladım.”
Lehler, Almanlara karşı
63 gün boyunca direndiler
Varşova ayaklanması bozguna uğrayıp,
Varşova harabeye dönüşünce
Lehler Sovyetler Birliğini suçladı.
Sonradan, Polonya da Sovyet işgali altına girince,
Churchill ve Stalin nüfus tacirliği için masaya oturdular.
Bir gecede,
Churchill Avrupayı böldü
ve şu sonuçları yazdı bir kağıt parçasına:
Romanya:
Sovyet etkisi %90,
Yunanistan:
Amerika ve İngiltere’nin etkisi %90,
Yugoslavya ve Macaristan
%50-%50
Bulgaristan
%75 Rus
Stalin onayladı.
Churchill kağıdı yok etmenin gerekli olup olmadığını düşündü.
Stalin “Yok, sende kalsın!” diye yanıtladı.
Kırım’ın Yalta kentinde,
Churchill, Üç büyük toplantısının
bu sefer bir batı kentinde olmasını istiyordu.
fakat Stalin Sovyet kenti olması için ısrar etti.
Sovyet İstihbaratı: “Stalin onları memnun etmek istiyordu.
Açıkça söylemek gerekirse,
dışarda her şey harabeyken
insanların kristal bardak, beyaz peçete, masa örtüsü ve eşya getirmek için
bu kadar çabaladığını ilk kez burda gördüm.
Biliyor musunuz,
Bay Churchill bir keresinde
‘Keşke cin toniğim için limonum olsaydı.’ dediği için
ertesi gün limon ağacı buldular.”
Yolculuk
hasta olan Roosevelt için işkenceydi.
Geçirdiği çocuk felci
ve savaşın getirdikleri
onu yormuştu.
Eski Çar’ın sarayında,
liderleri yoğun bir gündem beklemekteydi.
Yenik Almanya’nın nasıl yönetileceği konusunda
bir karara varılmalı idi.
Polonya sorununun da çözüm bekliyordu.
İngiliz Delegesi, Yalta: “Doğu Avrupa, önemli olmasına rağmen,
ortadaki sorunlardan sadece bir tanesiydi.
Öncelikte savaşı kazamak ve
Almanya’yı işgal etmek vardı.
Sonra Japonya’ya karşı olan savaş vardı ve
tabi ki savaş sonrası sınırlar belirlenmeliydi.”
İngiliz Delegesi, Yalta: “Stalin, savaşı kazandığını biliyordu.
Ruslar Berlin’den sadece 40 mil uzaklıktaydılar.
Budapeşte sınırındaydılar.
Tümünü olmasa bile Doğu Avrupa’yı ele geçiriyorlardı.”
Sovyet İstihbaratı : “Stalin oldukça uyanık bir arabulucuydu.
Gözlerinin içine bakmazdı,
devamlı olarak sigarasını içerdi - tiryakisiydi.
Sigarasını içerken,
seni dinlemiyor sanırdın
ama sonra birdenbire parmağını kaldırır ve ‘Ah!’ derdi.”
İngiliz Delegesi, Yalta: “Roosevelt’in yaptığı en büyük hata
Stalin’in güvenini kazanmak için oynadığı oyun oldu.
Churchill ile arasındaki
görüş ayrılıklarını ortaya çıkarıp,
Stalin’in isteklerini kayırmaya çalıştı.
Bunu yaparak, asıl görüş ayrılığının
Stalin ile onun arasında olduğunu belli etmiş oldu.”
“Bizim için asıl konu Doğu Avrupa’nın, özellikle Polonya’nın geleceğiydi
Stalin, toplantıya
isteklerini kabul ettirmeye gelmişti,
çünkü Kızıl Ordu Polonya ve çevresini işgal etmişti bile.
Biz Yalta’da iken, Kızıl Ordu Polonya’yı geçip Almanya’ya varmıştı bile.”
Balkanlar ve Polonya’nın büyük kısmı
Sovyet’lere teslimdi.
Çekler ve Macarların çoğunluğu da öyle.
Diplomasının değiştiremeyeceği
bazı savaş gerçekleri vardı.
İngiliz Delegesi, Yalta: “Yalta’da elimize iki diplomatik belge sunuldu.
Kağıt üzerinde tatmin edici idiler,
Polanya’da bir koalisyon hükümeti kurulacaktı ve
insanlara seçme hakkı verilecekti.
Bir de bütün Doğu Avrupa’yı kapsayan bir bildiri vardı
–Özgür Avrupa Bildirisi diye bilinir-.
Doğu Avrupa’ya demokrasiyi ve
seçme hakkının getirilmesiyle ilgiliydi.
Ruslar kendileri kullanmışlardı bu tabirleri,
tabi çok daha farklı anlamlar çıkararak.”
Stalin,
Polanya seçimlerinin adaletli olacağına dair söz vermişti
Tartışmaktan yorulan diğerleri,
onun bu sözüne inandı.
Almanya’yı galip müttefikler
ortaklaşa yöneteceklerdi.
Ayrıca, Stalin
Japonya savaşına katılacağına dair gizlice söz vermişti.
Churchill inanmıştı.
Churchill’in Yalta’daki veda konuşması: “Birlik ve beraberlik içinde,
dünyanın her bir yanında yaşayan insanların
refah seviyesini yükseltmek için
çalıştık,
savaştan uzak bir gelecek için.
Önümüzde umut verici bir gelecek var.”
Roosevelt’in Cenaze Töreni, Nisan 1945
“Cenaze, Washington’a doğru yola çıkıyor.
Bayrağa sarılı tabutun çevresinde askerler nöbet tutuyorlar.
Kasabalarda, kavşaklarda, istasyonlarda
insanlar Roosevelt’e olan bağlılıklarını
saygı duruşuna geçerek gösteriyorlar.”
Roosevelt öldüğü sırada,
Avrupa’daki savaş sona eriyordu.
Amerikan askerleri, Alman kentlerinde direnişle karşılaşmıyorldu.
ABD 69. Piyade Bölüğü: “Bizi gördüklerine
memnun oluyorlardı
çünkü Rus işgalini onları korkutuyordu.”
Müttefikler ilerledikçe,
Almanların yaptığı katliamlar ortaya çıkmaya başlamıştı.
Nazi’lerin hedefinde özellikle Yahudiler vardı.
Ama, bütün uluslar bu toplu mezarlara ağlıyordu.
Almanlar’ın tekrar başkaldıracağı korkusu,
barışın ilk yıllarına gölge düşürecekti.
Ve sonunda,
Sovyet ve Amerikan askerleri
Almanya’da buluştu.
ABD 69. Piyade Bölüğü: “Bir gün, Üstteğmen
bölüğe gelip, devriye bir grup oluşturmak istediğini söyledi.
Rus’ları bulup bulamayacağımızı görmek istiyordu.
Aslında, kimse devriyeye çıkmak istemiyordu,
savaşın sonu yakındı ama
dışarda neler olduğundan bir haberimiz yoktu.
Bu zamana kadar sağ kalabilmiştik,
kimse kendini tekrar tehlikeye atmak istemiyordu.”
ABD 69. Piyade Bölüğü: “Sürekli, durmadan ilerledik,
gittiğimiz yerlerde hiç bir direnişle karşılaşmadık.
Herkes ya geri çekiliyor ya da teslim oluyordu.
Şanslıydık.
Elbe nehrine vardık ve Rus’ların nehrin karşısında olduğunu gördük.”
Kızıl Ordu 58. Muhafız Bölüğü:
“Kız arkadaşıma dedim ki,
'Sen ötede dur, ben burda bekleyeceğim.'
Kıyıda gelmelerini bekledik.
Yüzlerini görebiliyorduk.
Sıradan insana benziyorlardı.
Daha farklı olacaklarını düşünmüştük.
Ne de olsa Amerikalı idi onlar!”
“Rusların nasıl göründüğü hakkında bir fikrimiz yoktu.
O gün birbirimize ne kadar benzediğimizi anladım.
Eğer üzerlerinde Amerikan üniforması olsaydı, Amerikalı olurlardı!”
“Kimi öptüğümüzü bilmiyorduk.
Herkes birbirini öpüyordu.”
Kızıl Ordu 58. Muhafız Bölüğü:
“Sanırım, savaşın bittiğini o an anladık.
Ayaklarımızı, ellerimizi ve yüzümüzü
Elbe nehrinde yıkadık.
Amerikanlılarla karşılaştığımıza göre, savaş bitmişti.”
İki son sonra,
kameralar çekim için hazırdı.
Tarihi an,
sıradan Rus ve Amerikan askerlerinin buluşma anı
daha fazla askerin katılımı ile
tekrarlandı.
Müttefiklerin anlaşmasına göre,
Berlin’i Ruslar elegeçirecekti.
Nisan 1945
Kızıl Ordu Berlin’e girdi.
Sovyetler
savaş sırasında
27 milyon insanını kaybetmişti.
Bu rakam
Amerika ve İngiltere’nin toplam kaybının
40 katı kadardı.
Kızıl Bayrak
Berlin’deki Federal Binanın üzerinde dalgalanıyordu.
Kızıl Ordu Fotoğrafçısı: “Masa örtüsü kullanırdık.
Bir gece, Yahudi bir terzi olan arkadaşımın yardımıyla,
örtüden 3 bayrak yaptık.
Bunları Berlin’e götürdük.
Üç tane asker buldum,
ve Federal binaın çatısına çıktık.
Çektiğim ilk fotoğraf,
Moskova’dan getirdiğim bayraktı
Berlin’de Sovyet Bayrağı.”
Hitler’in imparatorluğu yıkılırken,
San Francisco’da Birleşmiş Milletler kuruluyordu.
Sovyet’leri
bir zamanlar Nazi-Sovyet antlaşmasını imzalamış olan Molotov temsil ediyordu.
Sovyet delegesi, San Francisco: “Molotov çok gergindi,
savaşın sonunun yakın olduğunu biliyordu,
zafer yakındı,
ama o ise Amerika’daydı.
Bu yüzden hergün Stalin’e telgraf gönderiyordu
‘Ne zaman dönebilirim?’ diye”
San Francisco’daki toplantı devam ederken,
Almanya’nın teslim olduğu haberi geldi.
ABD Başkanı Truman, Mayıs 1945: “General Eisenhower,
Almanya’nın Birleşmiş Milletlere teslim olduğunu
bildirmiştir.
Özgürlük Avrupa’nın üzerinde bir bayrak gibi dalgalanmaktadır.”
Çarpışmalar son bulduğunda,
Sovyet cepheleri Avrupayı ikiye bölmüştü,
Baltik denizinden Atlaktik’e kadar.
Pasifikteki savaş devam ediyordu.
Amerika deniz kuvvetleri Iwo-Jima’ya saldırıyordu.
Japonya’yı istila etmenin
ne kadar zor ve kanlı olacağı ortaya çıkmıştı.
Ele geçirilmiş Almanya’nın Potsdam kentinde,
müttefikler toplanıyordu.
17 Temmuz 1945
ABD Başkanı Truman’ın Asistanı: “Washington’un Sovyetlere olan tavrı
Potsdam’dan önce değişmeye başlamıştı.
Fırtına yaklaşıyordu.”
Sovyet delegesi, Potsdam:
“Truman resmi ve net bir şekilde
Yalta’da alınan kararların
bazı ülkelerde uygulanmadığını açıkladı.
Bu yeni kurulan hükümetler
Birleşik Devletler tarafından tanınmayacaktı.”
İngiliz Delegesi, Potsdam: “Potsdam’daki konferans oldukça gergindi.
Merasimdeki aksiliklerin dışında da
oldukça gergin bir ortamdı.”
Müttefikler,
Almanya Barış Antlaşması ve
Yalta antlaşmasının nasıl uygulanacağı üzerine karara kolaylıkla varamadılar.
Stalin, askerlerinin Japonya ile çarpışmaya hazır olduğunu teyit etti.
Aslında, konferanstan bir gün önce,
Amerika atom bombasını test etmişti,
sonuç başarılıydı.
ABD Başkanı Truman’ın Asistanı: “Truman, İngilizlerle ve
askeri danışmanlarıyla konuştuktan sonra,
Stalin’e, elinde güçlü bir silah bulundurduğunu
söyleme kararı aldı.
Silahın nükleer olduğunu söylemeyecekti.”
Sovyet delegesi, Potsdam:
“Truman, yeni silahı hakkında dediklerini Stalin’e tekrarladı.
Stalin’in duymadığını
ya da anlamadığını zannetmişti.
Stalin, cevap olarak ‘Tamam,
bilgi için teşekkür ederim’ dedi.”
ABD Başkanı Truman’ın Asistanı: “Amerikalıların anlamadığı bir durum vardı,
Stalin Truman’ın ne demek istediğini anlamış mıydı?
Şimdi bildiğimiz üzere,
Ruslar Manhattan Projesini (Atom Bombası)
casusları sayesinde zaten biliyorlarmış.”
Konferans devam ederken,
Londra’dan gelen haberler
Clement Attlee’nin İngiltere Başbakanı seçildiğini iletiyordu.
Sovyet delegesi, Potsdam:
“Bana öyle geldi ki,
Molotov ve Stalin’i şaşırtan haber bombayla ilgili değildi,
ama Churchill’in yeniden başkan seçilmemesi idi.”
Tekrar bir fotoğraf çekimi.
Dünyanın,
müttefiklerin bir arada olduğunu görmesi gerekiyor.
Agustosta,
ikinci konferans sona ermisti,
devlet adamlari evlerine geri donduler.
Dört gün sonra,
Amerika atom bombasını
Hiroshima kenti ve insanları üzerine bıraktı.
Üç gün sonra,
başka bir tane Nagasaki’ye bırakıldı.
Yakında
insanlık kendini bir günde yokedebilecek güce ulaşacaktı.
Soğuk Savaş krizi yaklaşırken,
nükler tehlike korkutuyordu.