Tip:
Highlight text to annotate it
X
Saat değişikliğini, yaz mevsiminin ilk gününde yapmaları gerek.
Anlamadım.
Saat sekiz ama hava hala aydınlık.
Gün ışığı birazdan çok işimize yarayacak.
Geri dönüş en az üç saatimizi alır,
gece yarısından önce evde olamayız.
Bu seni rahatsız etseydi yola çıkmazdın.
Pazar gününü böyle harcamak hoşuma mı gidiyor sanıyorsun?
Bana kalırsa ya annen buraya taşınmalı,
ya da mezarlığı Pittsburgh'a taşımalıyız.
- O böyle bir yolculuk yapamaz. - Hayır.
Tabii ki yapabilir.
Mumumuz kalmış mı?
Hayır.
Şuna bir bak, ''Hep aklımızdasın.''
Bana hiçbir şey hatırlatmıyor.
Adamın nasıl bir yüzü olduğunu bile unuttum.
Johnny, bu iş beş dakikamızı alır.
Haklısın, altı saatlik bir yolculuk karşılığında
bu çelengi mezarlığa koyacağım.
Annemiz onun hatırlanması için bizi buraya yolluyor,
sonra da evde bizi bekliyor.
Sonuçta buradayız, öyle değil mi John?
Bağlantı koptu, bağlantı koptu.
Evet, işte yine yayındayız.
Teknik bir arızadan dolayı yayınımız kısa bir süre aksadı.
Radyoda bir bozukluk yoktu.
- Sorun istasyonda olmalı. - Mezar hangi tarafta?
Etrafta kimse yok.
Geç oldu.
Daha erken uyanabilseydin.
Zaten şu yaz saati yüzünden bir saat erken uyandım.
Bence kendini rahatlatmak için böyle konuşuyorsun.
İşte orada.
Geçen senekine ne oldu merak ediyorum.
Her sene bu şeye bir sürü para harcıyoruz.
ama her gelişimizde bir öncekinin yerinde yeller esiyor.
Belki de çiçekler kuruduğunda,
bakıcı ya da bir başkası onları atıyordur.
Eminim bunu biraz parlatıp temizledikten sonra,
gelecek sene satabilirsin.
Aynısını kaç kez satın aldık bilmiyorum.
Haydi Barbara, kilise işi bu sabahtı.
Dua işini kiliseye saklasan?
Haydi artık.
Son zamanlarda kiliseye gittiğini görmedim.
Evet.
Kiliseye gitmemin pek bir anlamı yok.
Buralarda geçen çocukluk günlerimizi hatırlıyor musun Barbara?
Şuradaki ağacın arkasında durup,
sessizce üzerine zıplamıştım.
Büyükbabam seni korkuttuğum için bana çok kızmış,
''Canın cehenneme!'' demişti bana.
Hatırladın mı, tam şurasıydı.
Burası seni hep çok korkuturdu.
Hala korkuyorsun.
Kes şunu, ben ciddiyim!
Seni yakalamaya gelecekler Barbara.
Yeter artık!
Canımı sıkmaya başladın!
Senin için geliyorlar Barbara.
Küçük bir çocuk gibi davrandığının farkında mısın?
Senin için geliyorlar.
Bak, işte bir tanesi orada duruyor.
- Seni duyacak. - Bu tarafa doğru geliyor.
Ben buradan kaçıyorum.
Hayır!
Johnny yardım et!
Hayır!
Hayır!
Tamamdır.
Korkma, onunla başa çıkabilirim.
Burada olduğumuzu öğrenince sayıları daha da artacak.
Benzin bitmiş olabilir.
Pompa çalışmıyor, anahtarın var mı?
Benzin varsa buradan gidebiliriz, anahtarın var mı?
Çalışmıyor değil mi?
Burada mı yaşıyorsun?
Aman Tanrım.
Buradan gitmeliyiz.
Başkalarının olduğu yere gitmeliyiz.
Yanımıza yiyecek alsak iyi olur.
Ben mutfağa bakmaya gidiyorum.
Burada neler oluyor?
Ne olduğunu bilmiyorum.
Burada neler oluyor dedim!
İki tane oldular.
Artık iki tane oldular.
Etrafta onlardan başka gördün mü?
- Bu ikisiyle başa çıkabilirim. - Bilmiyorum.
- İnan bilmiyorum. - Dinle, korktuğunu biliyorum ama...
Bilmiyorum, bilmiyorum!
Bilmiyorum, nedir bütün bunlar!
Burada olduğumuzu biliyorlar.
Sakın ona bakma.
Evi iyice aydınlatmalıyız.
Odun, tahta gibi bir şeyler bulsana.
Şöminenin yanında olabilir.
Pencereleri, kapıları çivileyebileceğimiz bir şeyler.
Lanet olsun!
Bak.
Çok korktuğunu biliyorum.
Ben de korkuyorum.
Ama bu evden birlikte çıkmaya çalışmalıyız.
Ben şimdi kapıları ve
pencereleri çivileyeceğim, anladın mı?
Her şey yoluna girecek.
Birileri gelip bizi kurtarana kadar dayanacağız.
Ama bana yardım etmelisin.
Şimdi senden, kapılara çakabileceğim türde
tahtalar bulmanı istiyorum.
Tamam mı?
Tamam mı?
Böylesi daha iyi.
Şimdi bana büyük çivilerden seçip verir misin?
Artık bu odada güvendeyiz.
Gerekirse buraya kaçıp kapıyı kilitleyeceğiz.
Hepsinin bir araya toplanıp buraya gelmesi
fazla uzun sürmeyecektir.
Korktular, ateşten korktuklarını gördüm.
Yolun aşağısında Beekman'ın yeri var.
Orayı biliyor musun?
Neyse, buraya orada bulduğum kamyonetle geldim.
Kamyonette bir telsiz var.
Telsizi dinlemeye başladığımda,
büyük bir benzin kamyonunun fren seslerini duydum.
Dışarıdakilerin,
On-onbeş tanesi kamyonu yakalamaya çalışıyordu.
Bazıları kamyonu sallıyordu.
İlkin onları görmedim.
Ama kamyon çok garip hareket ediyordu ve
o şeyler de onu yakalamaya çalışıyordu.
Sonra, kamyon yolun karşısına geçti.
Ona çarpmamak için fren yaptım.
Kamyon korkulukları yıkıp geçti.
Sanırım,
adam yol hakimiyetini kaybettiği için,
Beekman'ın yerindeki benzin istasyonuna girdi.
Kamyonet, ilan tahtalarına doğru ilerledi.
Pompalardan birini parçaladı ve
hiç durmadan yoluna devam etti.
Ama artık bir alev topu olmuştu.
Adamın çığlıklarını,
hala duyuyordum.
Her şey bir anda olup bitti anlıyor musun?
Yardım istemek için,
restorana yöneldiğimde, restoranın
çevresinin tamamen,
sarılmış olduğunu fark ettim.
İçeride hiçbir hayat belirtisi yoktu.
Ortalığı sessizlik kaplamıştı.
Yapayalnız,
olduğumu fark ettim.
Elli-atmış kadar garip yaratığın içinde, tek,
tek başımaydım.
Öylece kalakaldım.
Kamyonu onların üzerine,
doğru sürmeye başladım.
Hiçbir tepki vermiyorlardı.
Öylece durup bana bakıyorlardı.
Onları ezmek istedim.
Birer,
böcek gibi etrafa doğru, saçıldılar.
Arabayla mezarlığa gidiyorduk.
Johnny ve ben.
Biz,
babamın mezarlığı üzerine,
çelenk koyacaktık.
Johnny bana,
mumumuz olup,
olmadığını sordu.
Ben de,
hiç kalmadığını söyledim.
Ve...
Burası çok sıcak.
Çok sıcak!
Ve...
Johnny bana,
mezarlığa hep geç saatlerde
geldiğimizi söyledi.
Ben de ona,
''Johnny, daha erken kalksaydın
bu kadar gecikmeyecektik.'' dedim.
Johnny bana korkup korkmadığımı
sorduğunda, ona korkmuyorum dedim.
Bu arada, o adam bize doğru yürümeye başladı.
Adam, bana doğru yaklaşırken
Johnny şöyle söylüyordu;
''Senin için buradalar Barbara.''
Ona güldüm ve
Johnny kes şunu diye bağırdım.
Sonra Johnny yanımdan uzaklaştı.
Adamdan özür dilemek için,
ona doğru yaklaştım.
Neden biraz, sakin olmuyorsun?
Ona iyi akşamlar,
diyecektim ki,
adam beni yakaladı.
Ve üstüme yüklendi.
Sonra da giysilerimi,
yırtarak çıkarmaya çalıştı!
Tanrım inanamıyorum!
Lütfen biraz sakin ol!
''Johnny, bana yardım et.'' diye bağırmaya başladım.
''Bana yardım et!''
Adam beni bırakmıyordu.
Johnny koşarak geldi ve
onunla mücadele etmeye başladı.
O kadar korkuyordum ki,
hızla kaçtım, kaçtım,
kaçtım!
Ve Johnny benimle gelmedi.
Johnny'yi,
Johnny'yi beklemeliyiz.
Belki de bir an önce dışarı çıkıp,
onu da buraya getirmeliyiz.
O güvende değil.
Lütfen, beni duymuyor musun?
Onu bulup buraya getirmek zorundayız!
Lütfen!
Çıkıp Johnny'yi bulmamız gerekiyor.
Lütfen bana yardım et!
Lütfen!
Bunu yapamam.
Dışarıda olup bitenleri görmüyor musun?
Anlamıyor musun, kardeşim yapayalnız!
Kardeşin çoktan öldü.
Hayır!
Kardeşim hala yaşıyor!
Vatandaşlarımıza yönelik saldırılar ve
bu saldırılar karşısında aşılması imkansız
görünen bir krizin kaçınılmaz sonucu olarak,
radyo istasyonumuz gece gündüz yayında olacaktır.
Şu anda dinlemekte olduğunuz frekans,
diğer radyo istasyonları ve yerel televizyon kanalları,
sahip oldukları tüm teknolojik imkanları kullanarak,
gelişmeleri sizlere aktaracaktır.
Şu ana dek elde ettiğimiz bilgileri,
bir kez daha toparlamak istiyoruz.
Kimliği belirsiz katiller tarafından,
toplu cinayetler işlenmeye başlanmıştır.
Ani olarak başlayan bu cinayetler,
hiçbir sebebe dayanmaksızın, köylerde, şehirlerde,
kırsal kesimlerde ve yerleşim alanlarının dış kesimlerinde
işlenmekte ve büyük bir alanı kapsamaktadır.
Bazı saldırganların tarifi yapılmıştır.
Görgü tanıklarının bir kısmı,
katillerin normal görünümlü insanlar olduklarını,
bir kısmı da onların transa girmiş gibi
davrandıklarını söylemektedir.
Bu noktada halkın nasıl bir tehdit altında olduğunu,
kime ya da neye karşı, ne şekilde
korunması gerektiğini saptamak, oldukça zor görünüyor.
Garip görünümlü insanlar ve
kanun otoritesine karşı giderek büyüyen tepkiler,
insanları büyük bir şaşkınlığa sürüklemektedir.
Henüz konu ile ilgili, geniş çaplı
bir araştırma başlatılmadı.
Polis, şerifler ve acil servis ambulansları,
halkın imdadına yetişmede yetersiz kalıyor.
Ülkede tam anlamıyla bir karmaşa yaşanıyor.
Pittsburgh, Philadelphia ve Miami
belediye başkanlarının yanı sıra,
pek çok doğu eyaletinin valisi de
Ulusal Muhafızların her an devreye sokulabileceğini
belirtmiş olsa da, henüz böyle bir
uygulamaya geçilmedi.
Muhabirlerin, resmi kaynaklardan
edindiği bilgiler doğrultusunda,
halka verebileceği tek tavsiye,
herkesin kapısını kilitleyip evinde oturmasıdır.
Ne tür bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuz
belirlenene ve nasıl bir önlem alınması
gerektiğine karar verilene kadar,
hangi sebeple olursa olsun evinizden dışarı çıkmayın,
ve konu ile ilgili gelişmeleri izlemek için,
radyo ve televizyonlarınızı sürekli olarak açık tutun.
Binlerce büro ve fabrika işçisine,
evlerine gitmeyip, iş yerlerinde kalmaları
yolunda uyarılar yapıldı.
Yine de tüm uyarılara rağmen,
cadde ve sokaklar,
büyük bir panik içinde yakınlarını arayan ve
bir yerlere ulaşmaya çalışan insanlarla dolup taşıyor.
Ancak tekrar ediyoruz;
güvenliğiniz açısından yapılacak tek şey,
bulunduğunuz yerden ayrılmamanız.
Baylar ve bayanlar,
şimdi sizlere konu ile ilgili
az önce aldığımız bir haberi aktarıyoruz.
Ülkenin doğu eyaletlerinde yaşanan
ani cinayet salgını konusunda,
başkan ve kabinesinin katılacağı,
olağanüstü bir toplantı düzenlenecek.
FBl ve ClA ajanlarının da
kapalı kapılar ardında biraraya gelerek,
görüşmeye katılacağı bu toplantının,
bir saat içinde başlaması planlanıyor.
Konferansı halka duyuran Beyaz Saray sözcüsü,
toplantı bitiminde,
bir basın toplantısı düzenleyeceğini açıkladı.
Bu arada, toplantı ile ilgili son bir gelişmeyi de aktaralım.
Washington D.C.'deki Ulusal Basın Servisi,
Ulusal Uzay ve Havacılık İdaresi'nden
yüksek rütbeli bilim adamlarının da,
bu çok geniş kapsamlı toplantıya katılacağını açıkladı.
Toplantıya katılacak olan askeri ve sivil örgütlerin,
alacağı bilgiler doğrultusunda bir karara varılacak,
ve gerekli önlemler, hiç vakit kaybetmeden
alınmaya başlanacak.
Toplantı bitimine kadar, işlenen cinayetlerin sayısında
artış olma ihtimali çok yüksek görünüyor.
Merkezimize ulaşan en son haberlere göre,
korku ve panik içindeki halk,
kilise, okul ve hükümet binalarına sığınmakta.
İnsanlar, toplu cinayet salgınından korunabilmek,
ve bir sığınak bulabilmek için,
hükümetten yardım bekliyor.
Cumberland sivil savunma ekipleri,
habercilere, katillerin kurbanların çoğunu
yarı yarıya yediklerini bildiriyor.
Kısa bir süre önce başlayan bu cinayetlerin,
hangi sebeple başladığı hala öğrenilemedi.
Bu konuda çok çeşitli teoriler ortaya atıldı.
Tıp doktorlarının bir kısmı,
katillerin, bulaşıcı bir virüsün kontrolü
altında olabileceği yorumunu yaparken,
halkın bir kısmı da, kendinde olmayan bu insanların,
şeytanın etkisi altına girdiğini söylüyor.
Psikologlar, katillerin hipnoz etkisi altında
bu şekilde davrandıklarını öne sürerken,
bazı kişiler de, onların uzaydan gelmiş
olabileceklerini bile iddia etti.
Geniş çaplı araştırmalar bir an önce başlatılmadığı sürece,
ortaya atılan iddiaların hepsi asılsız kalmaya devam edecek.
Hükümet yetkilileri, sayıları çok fazla olan
bu katillerin yakalanmasında,
polis ve asker gücüne ihtiyaç duyabileceklerini belirtti.
Amerikan halkı, katillerin normal görünümlü
insanlar olduklarını tespit etmişti.
Bu durumda kimin katil olup,
kimin katil olmadığını anlamak oldukça zor.
Bununla birlikte, görgü tanıklarının ifadeleri
göz önünde bulundurulursa,
halkımızın dalgın, düşünceli ve boş bakışlarla
kendilerine doğru yürüyen insanlardan
uzak durması veya onlara yaklaşmaması gerekiyor.
Ülkede terör estirmeye devam eden
cinayet salgınları karşısında,
polis departmanı da büyük bir şaşkınlık yaşıyor.
Kendilerine sürekli olarak acil vaka
haberi gelen polis görevlileri,
artık bu tip vakalara yetişemediklerini itiraf etti.
Güney ve kuzey eyaletlerinden de yardım alan
polis yetkilileri, bu soruna hemen bir
çare bulunmasını istiyor.
Bu arada, batı eyaletlerinde yaşayan halk da
kendi gelecekleri için endişe duymaya başladı.
Konu ile ilgili gelişmeleri, yerel basın aracılığıyla
dikkatle takip ediyorlar.
Texas'ın güney doğu bölgesi haricindeki,
Houston ve civarında,
ayrıca Galveston bölgesinde de cinayetlerin işlendiği öğrenildi.
İçeride silah ve kurşun buldum.
Bir de bunları...
Burası şimdilik bizi idare eder.
Bir süre burada kalabiliriz.
Her şeyimiz var.
Silah,
yemek ve bir radyo.
Yakında birileri gelip,
bizi kurtaracaktır.
Kapı ve pencerelerinizi kilitleyin ve
konu ile ilgili gelişmeleri almak istiyorsanız,
radyo ve televizyonlarınızın
- başından sakın ayrılmayın. - Beklemekten başka çare yok.
Lütfen panik yapmayın ve
soğukkanlı olmaya çalışın.
Şimdi beni iyi dinle olur mu?
Ben üst kata çıkacağım.
Eğer birisi içeri girmeye çalışırsa,
hemen aşağıya inerim.
Şimdilik herşey yolunda,
kapı ve pencereleri kontrol etmek için geri döneceğim.
Burada güvendesin, tamam mı?
Tamam mı?
Cumberland'deki sivil savunma yetkilileri,
gazetecilere yaptıkları açıklamada,
cinayet kurbanlarının vücutlarının parçalandığını söyledi.
Görgü tanıklarının ifadeleri göz önüne alınarak
düzenlenen resmi bir raporda,
bir tür trans haline geçmiş gibi görünen insanların,
kurbanlarını öldürüp yedikleri cümlesine yer verildi.
Bu cümle, kurbanlar üzerinde
otopsi yapılması zorunluluğunu doğurdu.
Bunun üzerine, Cumberland'deki tıp doktorları,
karşılaştıkları tüm vakalarda, cesetlerin
bir kısmının, katiller tarafından
yendiği iddiasını doğruladı.
Maryland Cumberland'dan az önce öğrendiğimiz
bu gelişmeyi bir kez daha tekrarlıyoruz.
Görgü tanıklarının ifadeleri göz önüne alınarak
düzenlenen resmi bir raporda,
bir tür trans haline geçmiş gibi görünen insanların,
kurbanlarını öldürüp yedikleri cümlesine yer verildi.
Bu cümle, kurbanlar üzerinde
otopsi yapılması zorunluluğunu doğurdu.
Bunun üzerine, Cumberland'deki tıp doktorları,
karşılaştıkları tüm vakalarda, cesetlerin
bir kısmının, katiller tarafından
yendiği iddialarını doğruladı.
Bu inanılmaz hikaye,
her dakika elimize ulaşan gelişmelerle,
daha korkunç bir boyut kazanıyor.
Evet, olanlar böyle.
Sakin ol, sakin ol!
Dur! Sakın vurma!
- Biz kasabalıyız. - Bir radyo.
Peki ama neden yukarı çıkıp bana yardım etmediniz?
Mahzen buradan daha güvenli.
Yani çıkardığım gürültüyü duymadınız mı?
Senin burada olduğunu nereden bilelim?
Hayatımız tehlikeye girebilirdi.
Kız bağırıp duruyordu.
Çığlık sana göre neyi ifade ediyor?
Burada birinin yardıma ihtiyacı olduğu
çok belli, öyle değil mi?
Dinle, aşağıdan buradaki sesleri duymak çok zor.
Aslında çığlıkları duyduk ama,
yakalandığını sandık ve bu yüzden yukarı çıkmak istemedik.
Yani çıkıp yardım etmeyecektiniz!
Ama çok korkmuştuk.
Dışarıdakilerin içeri girmeye çalıştığını sandık.
Aşağıda saklanmamız normal değil mi?
Bir dakika.
Az önce hiçbir şey duymadığınızı söylemiştiniz.
Şimdi de gürültüler hakkında yorum yapıyorsunuz.
Neden biraz dürüst olmayı denemiyorsunuz?
Pekala, o halde dürüst olacağım.
Saklanmak için kendimize güvenli bir yer bulduk.
Yardım isteyen birini kurtarmak için,
kendi hayatımı tehlikeye atamam.
Sen kalkmış benden bunu yapmamı istiyorsun.
Evet, aynen öyle.
- Pekala neden bu konuyu aramızda... - Bakın bayım.
Geldik işte. Buradayız, tamam mı?
Dışarıdaki yaratıklar, içeri girip
bizi yakalamadan önce aşağıya insek iyi olacak.
Hayır, buraya giremezler.
- Her yeri kapattın mı? - Evet çoğunu.
Yukarıda birkaç yer kaldı.
- Çok zaman almaz. - Sana söylüyorum.
Mahzen buradan çok daha güvenli.
İçeri giremeyeceklerinden eminim dedim.
Bak, o yaratıklar bizim arabamızı ters çevirdi.
Sense şu tahtaları kırıp,
buraya giremeyeceklerini söylüyorsun.
Onlardan kaçabildiğimiz için çok şanslıyız.
Karısı ve çocuğu aşağıda.
Çocuk yaralı.
Yine de ben burada kalmak istiyorum.
Ancak birlikte güvende oluruz Bay Cooper.
Bana yardım edin de evi hemen onaralım.
Burada ihtiyacımız olan her şey var.
İhtiyacımız olan her şeyi aşağıya indireceğiz.
Dostum bence sen çıldırmışsın.
Burada onlarca pencere var.
Evi güvende tutmak için,
bu pencerelerin hepsini kapatamazsın, tamam mı?
Onlar sandığın kadar güçlü değil.
Ardı ardına üç tanesini birden yere devirdim.
Sana az önce koca bir arabayı
devirebildiklerini söylemiştim!
- Ancak beş kişi bunu yapabilir. - Ben de bunu söylüyorum!
Dışarıda sadece beş-on tanesi yok.
Otuz, kırk hatta yüz tanesi bir araya gelecek,
ve burada olduğumuzu anladıkları an saldıracaklar.
O kadar kalabalıklarsa her yerde tehlikedeyiz demektir.
Dinle.
Mahzenin yalnızca bir tek kapısı var.
Bir tane kapıyı çok daha kolay koruyabiliriz.
Tom ve ben, kapıyı içeriden kilitlenebilecek hale getirdik.
Burada bir sürü pencere var ve
onların hangi pencereye vuracağını bilemeyiz.
Haklısınız Bay Cooper.
Ama mahzenden de kaçış yolu yok.
Yani eğer oraya girerlerse,
hiçbir yere kaçamayız, işimiz biter.
Buradan kolayca kaçabiliriz,
hem pencereler yardımıyla dışarıda olanları görebiliriz.
Aşağıda hiç pencere yok,
kurtarma ekibi gelse bile, haberimiz olmaz.
Hala, mahzen en güvenli
- yer diyorum. - Bence orası ölüm tuzağı.
Bilmiyorum Bay Cooper.
Bence o haklı.
Şu anda kaç taneler?
Yanılmıyorsam altı yedi taneler.
Bakın.
Siz ikiniz, istediğinizi yapın.
Ben şimdi mahzene ineceğim.
Bir an önce kararınızı verin.
Çünkü mahzene inince kapıyı kilitleyeceğim,
ve ne olursa olsun açmayacağım!
- Bir dakika Bay Cooper. - Fazla vakit yok!
Ben kararımı verdim,
- şimdi sıra sizde. - Bir dakika dur!
Bunu konuşmalıyız.
Mecbur kalırsak mahzene biz de ineriz.
Eğer bunu yapacaksak,
aşağıya malzeme indirmemiz gerekiyor.
En azından dur da bunu düşün!
Kendini mahzene kapatırsan,
kendini kapana kıstırmış olursun.
Burada onlarla savaşma şansın var.
Dışarıdakilerin sayısı sekiz on tane oldu.
Daha fazla olmalı.
Diğerleri arkadadır.
- Neler oluyor? - Her şey yolunda.
Ve son atış.
Tahtaları hemen çakmalıyız.
Sen delirdin mi?
Onların her biri kapı ve pencereleri açmaya çalışıyor.
Hemen mahzene inmeliyiz.
Lanet olsun, çok istiyorsan kendin in.
Ve o kız da benimle gelecek.
O burada kalıyor.
Sakın ona dokunma.
O ve buradaki eşyalar hiçbir yere gitmeyecek.
Hayatta kalabilmek için evdeki her eşyaya,
ve her yiyeceğe ihtiyacımız var.
Sen aşağıya inmek istiyorsan in.
Bu adam çıldırmış.
Evet çıldırmış.
Aşağıda, aşağıda yiyeceğimiz var.
- Buna hakkımız var! - Demek öyle?
Evet buna hakkımız var!
Onunla gidecek misin?
- Ben... - Evet ya da hayır!
Bu son şansın, beni oyalama.
Dinle, aşağıda bir çocuğum var.
Onu buraya getiremem.
Burada olup bitenlerin, onu daha fazla korkutmasını
istemiyorum, anlıyor musun?
Sen onun babasısın.
O hücrede ölüme gidecek kadar aptalsan, bu senin sorunun.
Ama ben sana uyacak kadar aptal değilim!
O çocuğun tek şanssızlığı, babasının aptal olması.
Şimdi, istiyorsan aşağıya inebilirsin.
Sen oranın patronu ol.
Burada patron benim.
Cehennemin dibine git!
Kapıyı bir daha açmayacağım.
Ciddiyim!
- Bay Cooper, lütfen yapmayın! - Bunu yapacağım!
Bırak gitsin, kararını çoktan vermiş, bırak gitsin.
Bir dakika.
Yukarıya gel haydi.
Ona da mı saldırsınlar?
Tamam sakin ol, içeri gel.
Birlikte hareket edersek güvende olabiliriz.
Buradan kaçabileceğimiz pek çok yol var.
Bay Cooper.
Üçümüz birlikte çalışırsak, her şey yoluna girecektir.
Sen iyi misin?
O yanılıyor.
Ben orada kapana tıkılamam.
Evet, burada güvendeyiz.
Kalasları çaktım.
Tom ve Judy ne olacak?
Onlar yukarıda kalmak istiyor.
Bu arada,
yukarıda iki kişi daha var.
- Bir adam ve bir kız. - Evet, çığlıkları duyduk.
Doğru ama kim olduklarını bilmiyorduk.
Bu yüzden de, yukarıya çıkmayı göze alamadık.
Bunun farkındayım Harry.
- Durumu nasıl? - Pek iyi değil.
Ateşli, belki de şoktandır.
Bandajı nereden buldun?
Çamaşır sepetindeki çarşaftan bir parça kestim.
Yukarıda kalsınlar bakalım.
Bir kere,
o canavarların içeri girmesinin pek çok yolu var.
Kim haklıymış göreceğiz.
Yakında, kapıyı açmam için bana yalvaracaklar.
Bu senin için önemli, değil mi?
Ne demek istiyorsun?
Yukarıdakiler neden saldırıya uğradığımızı biliyor mu?
Ne olursa olsun burada güvende sayılırız.
Bu toplu cinayetler, her yerde işleniyor.
- Radyo evinizden çıkmayın diyor. - Radyo mu?
Yukarıdayken radyodaki haberleri duydum.
Yukarıda bir radyo var ve
sen bizi burada tutacaksın öyle mi?
- Ben ne yaptığımı biliyorum. - Radyo ne dedi?
Hiçbir şey, hiçbir şey.
Henüz bir şey bilmiyorlar.
Ülkede toplu cinayetler işleniyormuş ve
halkın güvenli bir yerde saklanması isteniyor.
Senden kapıyı açmanı istiyorum.
Hayır, biz burada kalacağız Helen.
Harry, o radyo dış dünya ile tek bağlantımız.
Hükümet olup biteni biliyorsa, bizleri bir şekilde kurtaracak,
ne yapmamız gerektiğini söyleyecektir.
Burada kalırsak, dışarıda neler olduğunu nasıl öğreneceğiz?
Birlikte yaşamaktan hoşnut olmayabiliriz.
Ama birlikte ölmek hiçbir şeyi çözmez.
Onlar bizim düşmanlarımız değil.
Bay Cooper!
Bay Cooper! Yukarıda bir televizyon bulduk.
Haydi yukarı çıkalım.
Evet?
Eğer Judy birkaç dakika için aşağıya inebilirse,
Harry ve ben de yukarı çıkabiliriz.
Pekala onu yolluyorum.
İnecek misin?
- İnmek zorunda mıyım? - Bak tatlım.
Ayrı yerlerde kalmamız, bize hiçbir fayda sağlamaz.
Bunu benim için yap, lütfen.
Pekala.
Tamam, kapıyı açın.
Ona iyi bakacağım Helen.
Başka kimsem yok.
Haydi çık artık, seni bekliyorlar.
Kardeşini öldürmüşler.
Biriniz bana yardım edin.
Televizyonu getirmesine yardım edeyim.
Benden korkmana gerek yok.
Adım Helen Cooper.
Harry'nin karısıyım.
Burası korkunç bir yer.
Şu hale bak.
Her yer bu şekilde.
Bir tane bana ver.
Kardeşini öldürmüşler.
Şunların pencerelerine bir bak.
Hiçbir şey göremiyorum.
Dışarıda onlardan onbeş milyon tane olabilir.
Bu pencereler bizi ne kadar korur?
Neden insanlara yardım etmek için bir şeyler yapmıyorsun?
Bana bırak. Şu sandalyeleri yan yana koyar mısın?
Burada bir soket olacak.
Televizyonu izleyip neler olduğunu anlamaya çalışsan iyi olur.
Hiç kimsenin sorumluluğunu üstlenemem.
Yardım edebilir miyim?
Artık sesini duymak istemiyorum bayım.
Burada kalacaksan emirlerime uy!
O zavallı kızı rahat bırak!
- Evet, işte çalışıyor. - Ama ses çıkmıyor.
Antenine bak.
Son zamanlarda işlenen bu cinayetlerin,
toplu histeri sonucu meydana geldiği düşünülüyor.
Toplu histeri mi?
Bunları hayal mi ettik sanıyordunuz?
Kapa çeneni!
Bu cinayetler, ülkenin pek çok bölgesinde görülüyor.
Daha çok doğu eyaletlerinde yaygın olarak görülen cinayetler,
kurbanların etlerini yiyerek beslenen
yaratıklar tarafından işlenmektedir.
Bizleri bu korkunç gelişmeden
haberdar eden görgü tanıkları,
ne yazık ki çelişkili ifadeler vermekle suçlanıyor.
Gazeteciler ve resmi yetkililer,
bu açıklamaları inandırıcı bulmuyordu.
Ne var ki,
aldığımız haberler,
tanıkların ifadelerini doğruluyor.
Kurbanlar üzerinde yapılan tıbbi incelemeler sonucunda,
cesetlerin parçalara ayrıldığı görüldü.
Şimdi sizlere konu ile ilgili elimize ulaşan,
yeni bir haberi vermek istiyoruz.
Washington'da bulunan sivil savunma yetkilileri,
cinayetlerle ilgili yeni bir rapor hazırladı.
Bu rapora göre, yakın bir zamanda ölen insanlar,
tekrar hayata dönerek,
cinayet işlemeye başlıyorlar.
Morg, hastane ve ölü evlerinde yapılan
geniş çaplı araştırma raporları,
toprağa gömülmeyen ölülerin,
daha sonra hayata dönerek,
öldürülecek insan aradıklarını ortaya koydu.
Şu anda öğrenmiş olduğumuz
bu korkunç habere inanmak, bizim için çok güç.
Bu gerçeğin farkına varılmadan önce,
radyo ve televizyonlar halka,
kapalı bir yerde kalması ve evlerinden
dışarı çıkmama uyarısı yapıyordu.
Ama değişen koşullara göre,
sizlere yeni bazı talimatlar vermemiz gerekiyor.
Silahlı Milli Muhafız Birliği tarafından,
yiyecek, sığınma, tıbbi tedavi ve
korunmanın sağlandığı, yerel sivil savunma
istasyonları kuruldu.
Yardım istasyonlarının tam listesini alabilmek için,
bulunduğunuz bölgenin yerel yayınlarını takip edin.
Bu liste, bülten saatlerimizde tekrarlanacaktır.
Böylece, bulunduğunuz bölgedeki
yardım istasyonunun yerini öğrenebilirsiniz.
En kısa süre içinde bu istasyona
ulaşmanız hayati önem taşıyor.
Kamyonumuz var, benzinimiz varsa, buradan hemen gidebiliriz.
Kulübenin yanında bir pompa var.
Biliyorum, bu yüzden geldim, ama kilitli.
FBl ve ClA temsilcilerinin de katıldığı
bu toplantı hakkında basına bilgi verilmemesi,
ilginç bir soruyu gündeme getirdi.
Yer üstünde meydana gelen bir olay için,
neden uzay araştırmacılarına danışıldı?
Bu sorunun cevabı, son keşif uydusunun
venüse fırlatılması nedeniyle,
yine uzay konusunda odaklanıyor.
Hatırlayacağınız gibi bu uydunun,
dünyaya dönmesi gerekiyordu ama bu mümkün olmadı.
Bilim adamları, fırlatılan uydunun
yüksek seviyede radyasyon taşıdığını keşfetmeleri üzerine,
NASA, bu uzay aracını dünyaya dönmeden önce,
kasıtlı olarak, yok etti.
Hayatımızı altüst eden toplu cinayetlerin sebebi,
bir şekilde radyasyona bağlı olabilir mi?
Duydunuz işte, buradan bir an önce kurtulmalıyız.
Pompa sorununu nasıl halledeceksin?
Dinleyin!
Venüse fırlatılan uydu konulu
toplantıya katıldınız mı acaba?
Evet, evet, ben de o toplantıya katıldım.
Sizce, cinayetlerin
- o uydu ile bir ilgisi var mı? - Evet, evet.
O iki konu arasında direk bir bağlantı var.
Venüse gönderilen uzay aracındaki radyasyon,
mutasyona sebep olabilir mi?
Radyasyon seviyesi çok yüksekti.
Bir dakika.
Şu aşamada, cinayetlerin
- buna bağlı olduğundan emin olamayız. - Şu anda yapılabilecek,
tek mantıklı açıklama bu.
Askeri kanat, radyasyonun,
mutasyona sebep olmayacağını mı düşünüyor?
Şu anda tüm askeriye için konuşamam beyler.
Ama ne yazık ki yanımdaki baylara,
teorilerini kanıtlayamadıkları sürece katılamayacağım.
Şu anda yapılabilecek her şey yapılıyor.
Gelecek toplantıya kadar bekleyelim.
Profesör, sizce iki konu arasında bağlantı var mı?
Doktor Keller ve bana göre,
- bu iki konu arasında bir bağlantı, - Doktor lütfen acele etmeyin.
Bu bağlantı henüz kanıtlanmadı.
Uzay aracının kasıtlı olarak yok edilmesine ne diyorsunuz?
Fazla miktarda radyasyon,
belli koşullar altında mutasyona yol açabilir.
- Bu teoriye dayalı bir konuşma. - Çalışmalar devam edecek.
Bir açıklamanız olacak mı?
- Bize bir açıklamanız olacak mı? - Belki daha sonra.
- Daha sonra. - Demek olacak?
Evet.
Öğleden sonra mı efendim? Açıklama bu öğleden sonra mı yapılacak?
Evet, evet. Büyük bir ihtimalle bu öğleden sonra. Sorunu çözmek için elimizden geleni yapacağız.
Yetkililerden öğrendiklerimiz şimdilik bu kadar.
Size söylüyorum, buradan hemen gitmeliyiz.
Yardım istasyonunda, doktor ve tıbbı malzeme varmış.
Karen'ı oraya götürürsek onu iyileştirebilirler.
Bu arada, sizlere yardım istasyonlarının
isimlerini bir kez daha veriyoruz.
Willard, Willard'da bir istasyon varmış.
Buradan yirmi sekiz kilometre uzaklıkta.
Oranın nerede olduğunu biliyor musun?
Judy ve ben bu civarda oturuyoruz.
Birlikte göle yüzmeye gidiyorduk ki,
radyoda cinayetlerle ilgili haberleri dinledik.
Burada eski bir ev olduğunu biliyorduk.
İçeri girdik ve
ev sahibinin öldüğünü gördük.
Sonra diğerleri geldi.
Mahzene indik ve orada saklandık.
Buradan çıkmamız asla mümkün olamaz.
Hasta bir çocuk var.
Biri aklını kaybetmiş toplam üç kadın var.
Üç erkeğiz ve
evin etrafı tamamen sarılmış durumda.
Doktor Grimes, şu sıralarda ülkemizde meydana gelen
cinayet sorununa bir çözüm bulmak için,
çok çalıştığınızı biliyoruz.
Çalışmalarınız hakkında bizlere neler söyleyebilirsiniz?
Evet, çalışmalarımız sonucu bazı cevaplar elde ettik.
Ama öncelikle, bir şekilde yaralanmış olan insanlar için,
tıbbi tedavinin üzerinde durmak istiyorum.
Bu konudaki yaralanmaların,
ne tip endikasyonları olduğunu bilmiyoruz.
Çocuğunuzun durumu ağır mı?
- Ben... - Bakın, aşağıya inip,
Judy idi değil mi?
Judy'ye buraya gelmesini söyler misiniz? Yardım gerekiyor.
Üniversitede, bu amaç için düzenlenen
soğuk bir odayı morg olarak kullandık.
Bu odada, bir kadavra üzerinde
yaptığımız incelemelerde, gövdeye bağlı olan uzuvların,
parçalanıp, gövdeden ayrılmış olduğunu gördük.
Bu sabah saatlerinde incelemiş olduğumuz kadavra,
gözlerini açtı ve gövdesini
hareket ettirmeye çalıştı.
Ölüydü ama gözlerini açmıştı.
Sen yukarı çıkabilirsin.
Kızım beni sordu mu?
Hayır, hiç sesi çıkmadı.
Bu çok garip bir durum.
Bebeğim.
Benim, annen.
Canım çok acıyor.
Birazdan tekrar buraya gelip onun yanında otururum.
Sağ ol Judy.
Cesetlerin derhal yakılarak yok edilmesi gerekiyor.
Peki cesetler, ölümden tahminen
ne kadar süre sonra diriliyor?
Birkaç dakika sonra.
Dakika mı?
- Bu sürede hazırlık yapmak imkansız. - Haklısınız.
Bu süre içinde cenaze hazırlıkları yapılamaz.
Bu yüzden de, cesetlerin boş bir alanda
hemen yakılması gerekiyor.
Böylece, ölünün toprağa gömülmesi sonrasında, insanların
kafasında yer edecek olan şüphelerde,
ortadan kalkmış olur.
Unutmayalım ki onlar,
hareket edebilen birer ölü,
ve çok tehlikeliler.
Judy, bana ince şeritlere ayırabileceğimiz bir çarşaf
ya da örtü bulabilir misin?
Buralarda bir kiler var mı?
Evet var.
Onları buradan uzak tutmak için,
kavanoz kullanarak molotof kokteyli yapacağız.
Aşağıda büyük bir gazyağı tenekesi var.
- Ben gidip bir bakayım. - Ben de kutu arayayım.
Aşağıda bir de anahtarlık var.
Belki pompanın anahtarı da oradadır.
Gidip bakacağım.
Kokteylleri yukarıdaki pencereden fırlatabiliriz.
Bu arada biz de dışarı çıkıp benzin buluruz ve
diğerleri için geri döneriz.
Ama o zaman ana kapıyı açmamız gerekir.
Evet haklısın.
Şu kapıyı kullanırız.
Hem kamyonete de yakın.
Dışarı çıkmadan önce, diğerleri için
mahzen kapısının arkasına yiyecek ve malzeme depolarız.
Aşağıda meyve kavanozları vardı.
Ve üzerinde benzin pompası yazılı bir anahtar buldum.
Kamyonet bana ait değil,
onu terkedilmiş olarak buldum.
O halde kamyonet işiyle ben ilgileneyim.
Madem istiyorsun, dışarı ikimiz çıkarız.
Mahzen kapısının arkasına
bulabildiğimiz her eşyayı koyalım.
Sen yukarı çıkıp kokteylleri pencereden fırlat.
Tom, sen ve ben bu kapıyı açmaya çalışacağız.
Sen kokteylleri fırlattıktan sonra
hemen buraya gelip kapıyı kilitle.
Tahtalarla kapatma çünkü biz hemen döneceğiz.
Biraz benzin bulup içeri girmek zorundayız.
Sonra hepimiz kamyonete binmeye çalışacağız.
Evet başlayabiliriz.
Artık seri cinayetler konusunda,
daha fazla bilgiye sahibiz.
Bu bilgiler doğrultusunda,
mağdur durumda olan insanlarımız için,
acil durumda kullanılacak olan
yardım istasyonlarının çoğaltılması gerekiyor.
Bana her zaman gülümsüyorsun.
Bunu yapmayı nasıl başarıyorsun?
Kaç tane hazırladın?
Tatlım, elini çabuk tutmalısın.
Telefonun çalışmadığından emin misin?
Telefon hatları kesik.
Tek yapabildiğin mesaj dinlemek.
Keşke annemleri arayabilseydim.
Bizim için çok endişelenecekler.
Her şey yoluna girecek.
Willard'a varır varmaz onları ararız,
belki de oradadırlar.
Haklısın.
Doğru olanı yaptığımızdan emin misin Tom?
- Dışarı çıkma konusunda mı? - Evet.
Evet, televizyon bize bunun doğru olduğunu söyledi.
Bir kurtarma istasyonu bulmalıyız.
Bundan emin değilim.
Yapma tatlım, Bay Cooper gibi davranmaya başlama.
Neden sen dışarı çıkmak zorundasın?
Dinle, o kamyonetle başa çıkabilirim.
Pompa da sorun değil, Ben bunları bilmiyor.
- Ama burada güvendeyiz. - Bu geçici bir durum.
Bir süre sonra dışarıdaki yaratıkların sayısı artacak.
Biliyorum, bunların olacağını biliyorum.
Dinle.
Şu büyük sel baskınını hatırlıyor musun?
O zaman da, seni evden ayrılmak zorunda olduğumuza
ikna etmek çok zor olmuştu.
Kendimizi kurtarmak için yine Willard'a gitmiştik.
Ve bu geçici bir durum değil.
Kısa sürede etkisini kaybedecek
bir rüzgara benzemiyor.
Hemen bir şeyler yapmalıyız, anlıyor musun?
Yanımdan ayrılmanı istemiyorum, hepsi bu.
Güzelim.
Nerede o kocaman gülücükler?
Merak etme.
Ben her zaman senin yanında olacağım.
Yapmamız gereken işler var tatlım.
Sen,
sen...
Onu aşağıya indirsek iyi olur.
Birlikte aşağıya inmemiz gerekiyor Barbara.
Judy haklı.
Biz geri dönene kadar, kısa bir süre için aşağıya insen iyi olur.
Sonra hep birlikte gideceğiz.
O halde aşağıya inerim,tamam.
İyi şanslar.
Sana da.
- Molotoflar hazır mı? - Evet.
Tamam, onları aşağıya bırak.
Haydi gidin, çabuk olun!
Bende gideceğim.
Hemen mahzene in!
- Hayır! - Artık çok geç!
Çabuk bu tarafa gel!
İçeri gir.
Çabuk ol!
Anahtar işe yaramıyor!
Kenara çekil.
Dikkat et!
Pompadan uzaklaşmalıyız.
Sıkı tutun!
Durun, hemen o kamyonetten çıkın!
Buradan hemen çıkmalıyız.
Yürü haydi, çabuk!
Ceketim takıldı.
Kapıyı aç!
Kapıyı aç!
Seni dışarı atıp onlara yem yapmalıyım!
Saat hala üç olmadı mı?
Saat üçte haber bülteninin başlaması gerekiyor.
On dakika var.
Sadece on dakika mı var?
Neyseki bu uzun bir süre değil.
Hemen gidebiliriz.
Hatta daha erken gidebiliriz.
Mesela üçe on kala.
Bu bölge hakkında ne biliyorsun?
Buraya en yakın kasaba Willard mı?
Bilmiyorum.
Biz...
karanlık olmadan,
bir motel bulmaya çalışıyorduk.
Yaratıklar arabamızı devirdi demiştiniz.
Onu onarıp yeniden kullanabilir miyiz?
Bu mümkün ama buradan çok uzakta.
Koşmak gerekecek.
Unut bunu.
Bir buçuk kilometre var.
Johnny'nin de anahtarları var.
Yaralı bir çocuğu, bir buçuk kilometre
boyunca taşıyamayız.
Onu ben taşırım.
Yarası tam olarak nerede?
Canavarlardan biri onu yakaladı.
Kolunu ısırdı.
Sorun nedir?
O yaratık ne tür hastalık taşıyor bilmiyoruz.
Bilinci yerinde mi?
Tam değil.
Yürüyemiyor, buna bile hali yok.
Birimiz arabaya ulaşmaya çalışabilir.
Tek başına nasıl çevireceksin?
Bir araban mı var?
Tam olarak nerede?
Sen onu çalıştıramazsın. Çünkü anahtarı kardeşim Johnny'de.
Evet, evet, bunu biliyorum ama bana yerini söyle.
Aman Tanrım!
Cesetler, radyasyon bulgu merkezlerinde,
bilim adamları tarafından dikkatle inceleniyor.
Bilim adamları, garip radyasyon miktarının,
şu saatlerde artmaya devam ettiğini söylüyor.
Hükümet sözcüleri,
koşulların değişmediği sürece,
cesetlerin, yaşayan ölülere dönmeye
devam edeceğini söyleyerek halkı uyarıyor.
Yaşayan ölülerin işlediği cinayete
kurban giden kişilerin cesetleri yakılmadığı sürece,
hayata dönerek canlı kurbanlar arayacakları,
artık herkesçe bilinen bir gerçek.
Kameramanlarımız, yaşayan ölüleri yok etmek için
düzenlenen araştır-yok et operasyonundaydı.
Bu operasyon, Pennsylvania Butler County'den
Şef McLelland tarafından yönetiliyor.
İnsan yiyen canavarların araştırılıp yok edilmesinde,
tüm sivil ve askeri çalışanlar görev aldı.
Pentagon'daki araştırmacılar, bu yaratıkların,
kafalarına sıkılacak bir kurşunla,
ya da kafatasına zarar verebilecek kadar sert bir
yumruk darbesi ile öldürülebileceğini söylüyor.
Yetkililer, yaşayan ölülerin beyin hücrelerinin,
radyasyon tarafından harekete geçirildiğini,
bu sebeple de beynin yok edilmesinin,
o canlının yok edilmesi anlamına geldiğini açıkladı.
Burada yardıma ihtiyacınız var mı?
Hayır, her şey yolunda.
Onu ateşin tam ortasına at.
- Tekrar canlanmasın sakın. - Tamam.
Şef, çalışmalarınız nasıl gidiyor?
Fena sayılmaz, adamlarım çok yoğun çalışıyor.
Siz yolun karşı tarafına da geçeceksiniz.
Yaşayan ölülerin tümünü yok edebilecek misiniz?
Bugün bu bölgede on dokuz tanesini öldürdük,
son üç tanesi, terkedilmiş kulübeye doğru ilerliyordu.
İçeride öldürebilecekleri birinin
olduğunu düşünmüş olmalılar.
Onları çıkardıkları garip sesler sayesinde
bulup kısa sürede yok ettik.
Şef, bir tanesini daha yakaladık!
Peki, tamam.
Şef,
çevremiz yedi sekiz tanesiyle sarılmışsa,
kendimizi nasıl koruyabiliriz?
Yanınızda silah varsa kafalarına bir kurşun sıkın.
Yoksa, bir sopa ya da meşale ile onlara vurun,
ya da yakın, çok dayanıksızlar.
Şef McLelland, durumu kontrol altına almanız
tahminen ne kadar zaman alır?
Bunu söylemek çok zor.
Çünkü onların sayısını bilemiyoruz.
Sadece onları yakalayıp öldürüyoruz.
Hareketleri çok yavaş öyle değil mi?
Evet yavaş, ne de olsa onlar birer ölü.
Önümüzdeki yirmi dört saat içinde,
ne gibi bir gelişme yaşanabilir acaba?
Bunu,
bizlerde bilemiyoruz.
Sabahın ilk ışıklarına kadar çalışmaya devam edeceğiz.
Willard'a doğru ilerliyoruz.
Orada bulunan yardım istasyonu ile
işbirliği içinde olacağız.
Çok teşekkürler Şef McLelland.
Bill Cardelll, WIEC TV, 11.00 haberleri.
Biz de teşekkür ederiz Bill.
Yetkililer, yaşayan ölülerin ne kadar sürede
tamamen yok edileceğine ilişkin bir yorumda
bulunmaktan kaçınıyor.
Bununla birlikte...
Sigorta kutusu kilerde mi?
Bilmiyorum.
Sigorta atmadı.
Elektrik kesildi.
O silahı almalıyım.
Hala vazgeçmedin mi sen?
Beni dinle, o adam yüzünden
iki kişi hayatını kaybetti bile.
Pencereden dışarıya bir bak.
Cooper, bana yardım et!
Haydi!
Devam et! Devam et!
Kalmakta ısrar ediyorsan savaş.
Helen, aşağıya in.
Helen, aşağıya in dedim, çabuk!
Hayır, hayır durun!
Hayır bebeğim.
Bebeğim.
Hayır! Hayır!
Yapmayın, durun!
Hayır!
Defolun buradan!
Hayır!
Dokunmayın bana.
Olamaz, olamaz!
Hayır Johnny!
Hayır!
Bana yardım et!
Lütfen yardım et!
Hayır!
Beş kişi ve iki köpekten oluşan bir ekip kurun.
Şu ağaçların arkasında bir ev var,
orayı kontrol etmenizi istiyorum.
Hala burada mısın?
Ulusal güvenlikle buluşana kadar yanınızda olacağız.
Kahveyi nereden buldun?
Bir gönüllü vermişti, buyurun siz için.
Teşekkürler.
Üç dört saat içinde buradaki işimizi bitirip,
Willard'a geçeceğiz.
O zaman siz de ulusal güvenliği göreceksiniz.
Nick, sen ve adamların benimle geliyorsunuz.
Ben ofisi arayıp genel duruma bakacağım.
Pekala Steve, onlara burada olduğumuzu ve
her şeyin yolunda olduğunu söyle.
Kulübenin orada sana ihtiyaçları var.
Gidiyorum.
Sizler bu yolu takip edeceksiniz.
Eve bakmak için birkaç adama ihtiyacım var.
Birileri burada yemek yemiş.
Evet, öyle görünüyor şef.
Sayıları oldukça fazla.
Hepsini yok edelim.
Evet öldü, buraya gelin.
Bahçeye girip kamp ateşi yakmanızı istiyorum.
Sen de, daha sonra cesedi ateşe atıp yak.
Burada bir şey yok.
Pekala o zaman bana yardım et.
- Gidip eve bakalım. - Orada bir şey var, bir ses duydum.
Pekala Vince, tam kafasına isabet ettir.
İyi atıştı.
Onu öldürdük.
Pekala onu hemen getirin, ateşe atılıp yakılacak.
Buraya bir araç yollayın.
Evin her tarafı kan içinde.
Dikkat et.
Kenara çekil.
Tamam işte burada.
- Köpekleri cesetlerden uzak tutun. - Çabuk olun.
Ateşe atılacak başka ceset var mı?
Hayır yok, haydi gidelim buradan.
Haydi gidelim.
Biri şu meşaleleri yaksın.
Biraz daha geriye! Biraz daha geriye!