Tip:
Highlight text to annotate it
X
M, kendin için fazladan para
kazanmanı umursamıyor, Dryden.
Sadece bunun sırlarımızı satarak
olmamasını tercih ediyor.
Bu etkileyici giriş beni korkutmak için mi?
Yanlış adamla konuşuyorsun, Bond.
Eğer M, taraf değiştirdiğimden
bu kadar emin olsaydı...
...bir 00 yollardı.
Bölüm şefi olmanın bir faydası da, 00
olan herkesi tanımak, öyle değil mi?
Senin dosyanda hiç ölüm yok.
Ama bu iş için öldürmen gereken...
İki kişi.
Ne acı. Birbirimizi tanımaya
daha yeni başlamıştık.
Silahını nerede tuttuğunu biliyorum.
Demek ki bir şeyler öğrenmişim.
Doğru.
- O nasıl öldü?
- Bağlantın mı? Pek de iyi ölmedi.
Bu hissetmeni sağladı, değil mi?
Artık endişe etmene gerek yok, ikincisi...
Evet. Oldukça.
007 yetkisi onaylandı.
Peki bu hiç görmediğim adama
paramı nasıl emanet edeceğim?
Tanışmayı sen istedin. Benim organizasyonum
sadece bu kadarını garanti edebilir.
Sanırım ortak dostumuz, Bay White,
size benim bir çok güvenilir para...
...çözümlerini yıllardır diğer özgürlük
savaşçıları için de sağladığımı anlatmıştır.
- Tanrıya inanır mısınız, Bay Le Chiffre?
- Hayır.
Ben kabul edilebilir
oranda bir kâra inanırım.
- Hesaplarda en ufak bir risk istemiyorum.
- Anlaştık.
Ve dünyanın her tarafından
onlara kolayca erişebilmeliyim.
Evet.
Parayı aldım, şimdi bir milyon adet
Sky hissesinden daha kurtul.
Efendim, piyasaların beklentilerine
ters işler yaptığınızı bilmelisiniz.
Hiç kimse bu hisselerin değerinin
yükselmesi dışında bir şey beklemiyor.
Sen sadece dediğimi yap.
Adamımız bu gibi gözüküyor.
Yüzünde yanık izleri var.
Bombacılar bu gibi risklere karşı
sigorta ediliyorlar mı merak ediyorum?
Harekete geçiyor.
Harekete geçti ve
tam da bana doğru geliyor.
- Kulağına dokunmayı kes.
- Efendim?
Elini aşağı indir!
Lanet silahı yerine sok.
O bana canlı lazım.
Beni dinle.
Akan kan, gözyaşı bezi bölgesindeki
sorunlu bir damardan geliyor.
Ciddi bir şey değil.
Hadi bakalım...
Bende iki çift var, senin de bundan
iyisini yapabilmek için %17.4 şansın var.
İngiliz Hükümet Ajanı
Silahsız Bir Mahkumu Öldürdü
Ellipses'in süresi ne zaman bitiyor?
36 saatten de az kaldı.
Ben gidip de...
Hayır, hayır.
Geriye kalan tüm zamanım bu.
Misafirlerimize gitmeleri için 5 dakika ver.
Ya da onları güverteden denize salla.
İngiliz Hükümet Ajanı
Silahsız Bir Mahkumu Öldürdü
Bunlar kim olduklarını sanıyorlar?
Ben başbakana rapor veriyorum ve o bile
ne yaptığımızı sormayacak kadar akıllı.
Hiç bunlar gibi kendi kıçlarını
korumaya meraklı bir grup gördün mü?
Yaptıklarımızı umursamıyorlar, sadece
yaparken çekilen fotoğraflarımızı umursuyorlar.
Ve Bond nasıl bu kadar
aptalca davranabildi?
Ona 00 yetkisi verdim, o da bunu elçiliği
havaya uçurarak kutladı. Bu adam deli mi?
Ve şu anda nerede?
Eski günlerde bir ajan böyle utanç verici
bir şey yaptığında...
...en azından taraf
değiştirecek kadar akıllı olurdu.
Tanrım, soğuk savaş zamanlarını özlüyorum.
Ekteki Bilginin İzi Sürülüyor
Numara Kayıtlı Değil
Yollanmış SMS : 1
Bahamalar / Cennet Adası
Okyanus Kulübü
- Başını büyük derde soktun!
- Üzgünüm.
- Bir dahaki sefere önce kamerayı vururum.
- Ya da kendini!
Bir elçiliği dalıp, birbirine katmışsın.
Uluslararası ilişkilerde belki de
kalan tek kuralı çiğnedin.
Ve neden?
Bir hiçi öldürebilesin diye.
Onu sorgulamak istiyorduk, öldürmek değil.
MI6 Silahsız Mahkumu Öldürdü
Tanrı aşkına, senin biraz olsun karar
verebilme yeteneğini kullanman gerekiyordu.
Kullandım.
Dünyadaki bombacıların bir tanesinin
azalması iyi olacaktır diye düşündüm.
Kesinlikle.
Bir bombacı.
Biz burada tüm bir terörist grubun nasıl
finanse edildiğini bulmaya çalışıyoruz...
...ve sen bize sadece bir bombacı veriyorsun.
Bu pek de yeterli olmuyor ama, değil mi?
O adam gerçek bir fanatik bile değildi.
Kiralık bir silahtı.
Ve senin o çok gelişmiş
tetik parmağın sayesinde...
...onu kimin, neden kiraladığı hakkında
en ufak bir fikrimiz bile yok.
- Yaşadığım yeri, sen nasıl buldun?
- Senin adını nasıl bulduysam öyle.
Ben hep M’in gelişigüzel seçilmiş bir harf
olduğunu sanırdım. Ama gerçekte...
Bir kelime daha söylersen
seni öldürtürüm!
Seni terfi ettirmek için
çok erken olduğunu biliyordum.
00'ların çok kısa bir yaşam
süresi olduğunu öğrendiğime göre...
...senin bu hatan da çok uzun
süre yaşamayacak demektir.
Bond, bu makine gibi sert birinin
anlaması için çok fazla olabilir.
Ama kabalık ve kendini bilmek
nadiren iyi bir ikili oluşturur.
Yani benim yarı keşiş,
yarı suikastçı olmamı mı istiyorsun?
Herkes birini öldürebilir. Ben senden
egonu bu denklemin dışında tutmanı istiyorum.
Ve durumu duyguların olmadan
yargılamanı istiyorum.
Sana güvenebileceğimi bilmek istiyorum.
Ve sen kime güveneceğini biliyor musun?
Şu ana kadar bunu bilemediğim için
seni karşımda görmek istemiyorum.
Gidip kafanı bir yerlerde kuma göm
ve geleceğini düşün.
Çünkü bu serseriler senin kafanı istiyorlar.
Ve ben de almalarına izin vermeyi
ciddi olarak düşünüyorum.
Ve Bond...
Bir daha asla benim evime gireyim deme.
Anne.
Nasau, Bahamalar
Günaydın, efendim.
Okyanus Kulübüne hoş geldiniz.
Hey, bunu çekecek misin
yoksa beni bekletecek misin?
Elbette, efendim.
Üzgünüm, efendim.
Okyanus Kulübüne hoş geldiniz, efendim.
Giriş yapacak mısınız?
Evet.
Ama şimdilik sonrası için
yer ayırtmak isterim.
Tamam.
- Okyanus manzaralı bir villamız var.
- Kusursuz.
Bana bir iyilik yapabilir misiniz?
Dün akşam yemeğe geldiğimde arabamı 64 model
bir Aston Martin'in yanına park ettim.
Ve bunu söylemeye utanıyorum ama
kapısını çizdim, acaba sahibini...
- Bay Dimitrios.
- Doğru.
Eğer fark etmediyse,
bunu söylemeye de gerek yok.
Kendisi kötü haberleri pek iyi
karşılayan biri değildir.
Ama eğer onunla görüşmeyi
çok istiyorum dersem.
Kumsalın hemen yukarısında bir evi var.
Teşekkür ederim.
- Ne var?
- Bond, şu an Bahamalar'da.
Beni onun tatil planlarını
anlatmak için mi uyandırdın?
Güvenlik ağımıza sizin
şifrenizle giriş yapmış.
Bunları nereden bilebiliyor?
Bulmak için elimden geleni yaparım.
- Kimin peşinde?
- Alex Dimitrios.
O kokuşmuş böcek.
Bilinen bağlantıları...
LE CHIFFRE
Bankacı/ Mali Müşavir
Le Chiffre.
Hepinize iyi geceler, beyler.
- Size ne vereyim, efendim?
- İyi akşamlar. Bir votka Martini.
- İyi, zeki, koca çocuk.
- Evet.
Sağ ol.
İyi akşamlar.
- Katılmamda sakınca var mı?
- İyi akşamlar.
- İlk bahis, ilk arttırım.
- Ben varım.
Bu size.
Eğer şans için geldiysen,
iki saat geç kaldın.
200 size.
- Bu size.
- Sizi duydum.
- Geçin ya da arttırın.
- Geçin.
- Ya siz?
- 5000.
Sıra beşte.
- Geçin.
- Geçiyoruz, sıra sizde, efendim.
Rest.
Hayır, bekleyin.
- 20.000.
- Bahis masada olmalı, üzgünüm efendim.
Tamam.
Bu masada. Benim arabam.
Oynamak ister misin?
Üzgünüm, Bay Dimitrios.
Lütfen, hayır. Ona parasını
yeniden kazanma şansı verin.
Tamam, ellerinizi gösterin, beyler.
Üç Papaz.
Üç As. Aslar kazanır.
Park fişini de alayım.
Sağ olun.
Bu acilmiş.
- Sağ ol.
- Sağ olun, efendim.
Sinirden köpürüyor olmasına şaşmamalı.
- Benim hatam.
- Sizi eve bırakabilir miyim?
Bu onu iyice zıvanadan çıkarır.
- Korkarım, o kadar da acımasız değilim.
- Belki de artık bu işleri bırakmışsınızdır.
- Belki de.
- Bende bir içkiye ne dersiniz?
Sizde mi?
Yakında mı?
Fazlasıyla.
Tek içki.
- İyi akşamlar, efendim. Tekrar hoş geldiniz.
- Evime hoş geldin.
Bunun benim hatam olduğunu
anlamakta zorluk çekiyorum.
Plan senin planındı.
Ben sadece sana adamı getirdim.
İngiliz Gizli Servisinin
gözetlediği bir adamı.
Ki bu da beni sana güvenebilmek
konusunda düşündürüyor.
O zaman güvenme.
Sence bu benim umurumda olur mu?
Ben sadece kendi itibarımı düşünüyorum.
Bu işi yapacak başka bir adamım var.
Sadece ayrıntıları ve parasını vermek yetiyor.
Sen evli kadınlardan
hoşlanırdın, değil mi James?
Bu işimi kolaylaştırıyor.
Peki ya kötü adam ne olacak?
Sen... kocam...
Mutlu olmak için pek çok şansım var.
Pek çok hoş adam da.
Neden hoş adamlar sana
daha çok benzemiyorlar ki?
O zaman bu kötü olurdu.
Evet.
Ama çok daha ilginç olabilirdi.
Kocanı bir kötü adam yapan nedir ki?
Doğası, sanırım.
- İşinin doğası mı?
- Bu bir gizem, korkarım.
Benimle ona ulaşmak için
yatıyor olmandan da korkuyorum.
- Korkuyor musun?
- Duracak kadar değil.
Sana özel bir soru sorabilir miyim?
Şu an çok uygunsuz
bir zaman değil mi?
Ellipsis sana bir şey ifade ediyor mu?
- Bunu ona sorayım mı?
- Belki sonra.
Evet, canım?
Tamam, anladım.
Yarın görüşürüz.
Görünüşe bakılırsa Miami'ye
giden son uçağa biniyor.
Yani beni sorgulayacak
koca bir gecen var.
Bu durumda iki şampanyaya
daha ihtiyacımız olacak.
- İyi akşamlar, oda servisi.
- İyi akşamlar.
Bir şişe Bollinger, La Grand Annee
ve Beluga havyarı alabilir miyim?
- İçinde her şey olsun mu?
- Evet, her şey olsun.
- İki kişilik mi olacak, efendim?
- Ne?
Hayır, tek kişilik.
Burada bekle.
Alo? Alo?
- Evet?
- Ben Bond.
Onunla şimdi konuşmalıyım.
Korkarım şu anda rahatsız edilemez.
Mesajını alabilir miyim?
Dinle, git ve onu bul. Miami
havaalanı güvenliğini aramasını söyle.
Çünkü patlamaya hazır bir bomba
var. Bunu şimdi yapabilir misin?
- Seni beklemeye alabilirim.
- Ben de öyle düşünmüştüm.
Bond.
Yine nelerin peşindesin?
Seni sonra ararım.
- Sky Şirketinin S570 önürünü (prototip).
- Onun ne ilgisi olabilir?
Dünyanın en büyük uçağı bugün Miami
havaalanında ilk defa görücüye çıkacak.
Bond? Bond!
Hedefi Sky'ın önürünü.
Bu gece uçacakmış.
Gitmeliyim.
Kaçın!
Acele edin!
Acele edin!
Vade bitti. Üzgünüm.
Ne kadar kaybettiğinizden emin değilim.
101 milyon 206 bin dolar.
Arkanda bıraktığın cesetler
yığın oluşturmaya başladı.
Ona önce işkence edilmiş.
Kocasını daha önce öldürdüğün için
sorgulanabilecek tek kişiydi.
Kimliğini açığa çıkartabilecek
bir şeyler biliyor muydu?
Hayır.
- Adını? Neyin peşinde olduğunu?
- Hayır.
Dimitrios bağlantıları sağlayan adamdı.
Silahları nasıl elde edeceğini ve bunların
kimlerin işine yarayacağını bilirdi.
Parası olan herkesle iş yapardı.
Yıllar boyunca, Le Chiffre diye
tanınan bir adamla ilişkisi vardı.
Dünyadaki teröristlerin özel bankacısı.
Onların paralarını yönetir ve istedikleri her
yerden paralarına ulaşabilme imkanı sağlardı.
Güzel, buradasın.
Biz onun Arnavut olduğunu düşünüyoruz.
Satranç ustası, bir çeşit matematik dahisi.
Bunu da poker oynayarak
kanıtlamayı seviyor.
Böylece gözün üzerimde
olabilecek, değil mi?
Evet.
11 Eylül'den sonra borsa
kayıtları incelendiğinde...
...CIA, havayolu şirketlerinin hisselerinde
büyük bir hareketlilik buldu.
12 Eylül'de borsa dibe vurduğunda,
birileri bir servet kazandı.
Aynı şey bu sabah Sky hisselerine de oldu
ya da olması umuluyordu.
Önürünleri havaya uçtuğunda
şirket büyük olasılıkla batacaktı.
Ama bunun yerine birileri
yanlış bir bahis yüzünden...
...100 milyon dolardan
daha fazla kaybetti.
Sence bu adam, Le Chiffre mi?
Bu, onun Karadağ'da Casino Royale'de çok
büyük bir poker oyunu ayarlamasını açıklar.
10 oyuncu, giriş için 10 milyon,
yeniden giriş içinse 5 milyon.
Kazanan hepsini alır,
bu da 150 milyon demek.
Güzel, o zaman
nerede olacağını biliyoruz.
Temiz bir ölüm mü, yoksa ona
bir mesaj yollamak mı istiyorsun?
Onu canlı istiyoruz. Le Chiffre'nin
kaybedecek 100 milyonu yok ki.
Borsada müşterilerinin
paralarıyla oynayan oydu.
Paranın gittiğini öğrenince ne
yapacakları çok belli olan müşteriler.
Bu oyunu kazanmasına izin veremeyiz.
Eğer kaybederse, kaçacak yeri kalmaz.
Bildiği her şeyi anlatması
karşılığında ona korunma sağlarız.
Seni oyuna sokuyorum. Sendika için
oynayan birinin yerini alacaksın.
Villiers'e göre bürodaki
en iyi oyuncu senmişsin.
İnan bana, sorunun
bu olmamasını dilerdim.
Sana duygularını bu işin
dışında tutabilir misin derdim.
Ama ben, sorunun bu olduğunu
zaten biliyorum, öyle değil mi Bond?
Hayır.
Bizimle bağlantı kurmayı kafana takma.
Senin nerede olduğunu biliyor olacağız.
Rol yapma. İşi burada bırakmayacağımı
zaten biliyorsun, değil mi?
Senin sen olduğunu bildiğimden beri.
Karadağ...
- İşte menü, efendim.
- Teşekkür ederim.
Ben parayım.
Hem de son kuruşuna kadar.
Hazine oyunun için gerekli
nakiti sağlamayı kabul etti.
Vesper. Umarım, ailene bu isim için
cehennemi yaşatmışsındır.
Sağ olun.
Patronunun iyi bağlantıları olmalı. İşlerin
bu kadar çabuk bittiğini hiç görmemiştim.
Ya da bu kadar şık şekilde.
- Nerede olduğunu sorabilir miyim?
- 10 milyon Karadağ'daki hesabına yollandı.
Eğer bunun iyi bir yatırım olduğunu
düşünürsem, eklenecek 5 milyonla beraber.
Kaybettiğinde neler olabileceğine dair
uyarılmış olduğunu tahmin ediyorum.
Kaybedersen hükümetimiz terörizme
doğrudan kaynak sağlamış olacak.
Et iyi midir?
Yani bana bu oyunun olasılıklar ve
sayılar üzerine olduğunu mu söylüyorsun?
Ben de işin içinde şansın
olduğunu düşünüp endişelenmiştim.
Her zaman en iyi ele sahip olan
kişinin kazandığını göremeyebilirsin.
Yani bu senin blöf dediğin şey oluyor.
O kelimeyi duymuşsun.
O zaman pokerde hiçbir zaman
kendi elini oynamadığını...
...karşındaki adamı
oynadığını da biliyorsundur.
- Ve sen insanları okumakta iyisin?
- Evet, iyiyim.
İşte bu nedenle sesinde
bir alay sezebiliyorum.
Para senin olmayınca konuşmak kolay.
Bunun iyi bir plan olduğunu
biliyorsun, değil mi?
Demek ki bir plan var?
Ben milyonlarca doları ve binlerce yaşamı
bir şans oyununda riske attığımızı sanıyordum.
- Başka ne öngörüleriniz var, Bay Bond?
- Sizin hakkınızda mı Bayan Lynd?
Güzelliğiniz bir sorun.
Ciddiye alınmak istediğinizden
bu sizi endişelendiriyor.
Bu kalbi ve beyni olan
her çekici kadın için söylenebilir.
Doğru ama bu bayan bunları erkeksi
giysilerle telafi etmeye çalışıyor ve...
...diğer bayan iş arkadaşlarından
daha saldırgan davranıyor.
Bu özelikle baskın olmaya çalışan
birine özgü hareketlerdir.
Ve ne çelişkidir ki, bu onun
erkek patronları tarafından...
...kabul görüp
terfi almasını engelliyor.
Onlarsa, onun bu endişeli
halini kabalık olarak algılıyorlar.
Normalde tek çocuk derdim ama
ailenle ilgili şeyleri yok saymana dayanarak...
...bir öksüz olduğunu söyleyeceğim.
Tamam.
Takımının kesimine bakılırsa Oxford
ya da benzeri bir yerlere gitmişsin.
Ve doğal olarak tüm insanların
böyle giyindiğini düşünüyorsun.
Ama bu hor gören ve
endişeli haline bakarsak...
Bence, zengin bir aileden değildin,
okul arkadaşların da bunu unutmana...
...hiçbir zaman izin vermedi.
Bu da sırtında bir kambur gibi yardım bursunu
taşıdığını gösteriyor, aynı kolundaki verici gibi.
Ve benimle ilgili aklına ilk gelen
düşünce öksüz oluyorsa...
Ben, öksüz olan sensin derdim.
Öyle misin?
Bu poker olayını sevdim.
Ve bu her şeyi açıklıyor.
Çünkü MI6, kraliçe ve ülkesi için
başkalarını feda etmeyi umursamayacak...
...uyumsuz genç adamları özellikle seçer.
Bilirsin, aynı şu yüzlerince hep bir gülümseme
olan ve pahalı saatler takan eski SAS tipleri gibi.
- Rolex?
- Omega.
Güzelmiş.
Bu daha ilk karşılaşmamız olduğu için...
...sana taş kalpli serseri
diyecek kadar ileri gitmeyeceğim.
Hayır, tabii ki.
Ama şunu düşünmek
hiç de abartılı olmaz;
Sen kadınları başından atabileceğin
bir zevk nesnesi olarak görüyorsun.
Ne kadar kadınsı olursa, o kadar
çok uğraşmaya değer diyorsun.
Siz bu kadar çekici olduğunuz sürece Bay Bond,
ben gözümü hükümetimizin parasından da...
...sizin o kusursuz şekilli
poponuzdan da ayırmayacağım.
- Demek fark ettiniz?
- Muhasebecilerin bile bir hayal gücü vardır.
- Kuzunuz nasıldı?
- Şişte hazırlanmış, birileri önemsiyormuş.
- İyi akşamlar, Bay Bond.
- İyi akşamlar, Bayan Lynd.
- Otel Splendide mi, efendim?
- Doğru.
- Teşekkür ederim, efendim.
- Teşekkür ederim.
Bunlar son dakika ayrıntıları.
Görünüşe göre birbirimize sırılsıklam aşığız.
Sana bu gibi şeyleri anlatmayı genelde
yataklı vagon görevlilerine mi bırakırsın?
Sadece gerekli olduğu zamanlarda.
Ben Bay Arlington Beach'im,
profesyonel bir kumarbaz.
- Sen de Bayan Stephanie Broadchest...
- Değilim.
- Bu konuda bana güvenmelisin.
- Hayır, hayır sana güvenmiyorum.
Bir süredir tanışıyor olmalıyız.
Baksana, aynı süiti paylaşıyoruz.
Benim ailem çok katı katoliktir.
Bu yüzden görüntüyü kurtarmak için
iki yatak odası olsa iyi olur.
İnancın aramıza girmesinden
nefret ediyorum.
İnanç ve kilitli bir kapı.
- Sizinle bir sorunum olacak mı, Bond?
- Hayır, endişelenme, sen tipim değilsin.
- Akıllı mı?
- Bekar.
Otel Splendide'e hoş geldiniz,
isminiz, efendim?
James Bond. Rezervasyonumu Beach
ismine yapılmış olarak bulacaksınız.
- Hoş geldiniz, Bay Bond.
Bunu sen imzala, tatlım.
Hazineyi temsil eden sensin.
- Sağ olun, tatilinizin keyfini çıkarın.
- Çıkaracağım. Sağ olun.
Çok komiksin.
Bak, Le Chiffre bağlantıları sayesinde...
...benim kim olduğumu ve paranın
nereden geldiğini zaten biliyordur.
Bu da, ne olursa olsun benimle oynamaya
karar verdiği anlamına gelir.
O zaman ya umutsuz
ya da kendine aşırı güveniyor.
Ama gerçek ne olursa olsun, bu bana
onun hakkında bir şeyler anlatıyor.
Ve bunların karşılığında o, zaten bildiği
bir ad dışında ne alıyor ki?
Ve şimdi o da senin hakkında bir şey biliyor.
Senin umursamaz biri olduğunu biliyor.
Sen bir sonrakine bin. Burada bana ve
senin egona yetecek yer yok.
- Bay Bond. Bunlar sizin için.
- Sağ olun.
Ben de seni seviyorum, M.
Benim adım Mathis. Rene Mathis.
Sizin buradaki bağlantınızım.
- Onu izlediğimizi biliyor mu?
- Le Chiffre? Sanmıyorum.
Büyük olasılıkla biz değil,
sadece ben olduğum içindir.
Korkarım başınız derde girdiğinde kurtarma
ekibi en yakındaki tepeden gelmeyecektir.
Le Chiffre dün geldi.
Zamanımı eski ilişkileri
tazelemekle geçirdim.
Polis şefi, şimdi burada,
çok yakınımızda.
Bu o, bıyıklı olan,
sol omzumun hizasında.
- Bu hayatı daha da zorlaştırabilir.
- Ve çok daha kısaltabilir.
Pek ince zekalı bir adam değildir.
Onu satın almak aklımdan geçti ama...
...dürüst olmak gerekirse, Le Chiffre'den
daha iyi bir teklif vermeye gücüm yetmedi.
Bunu söylemekten nefret ediyorum ama
bugünlerde MI6'yı muhasebeciler yönetiyor gibi.
Sakın muhasebecilerle bir
sorunum olduğunu düşünmeyin.
Onların pek çoğu gerçekten hoştur.
O nedenle ben de şefin kendi adamlarına...
...şefe rüşvet verdiğimizin kanıtlarını vermenin
bize daha ucuza geleceğine karar verdim.
Bu günlerde Photoshop'la o kadar
mükemmel işler yapabiliyorsunuz ki.
Sanırım şartlarınız iyileşiyor, Bay Bond.
- Evet?
- Senin için.
Giymemi beklediğin bir şey mi?
Senin göz kamaştırıcı
görünmene ihtiyacım var.
Böylece arkamdan yaklaşıp
ensemi öptüğünde diğer oyuncular...
...senin elbisenin boyun kısmını
düşünecekler, benim elimdeki kağıtları değil.
Sence bunu benim için yapabilir misin?
Elimden geleni yaparım.
Teşekkür ederim.
- Benim bir yemek ceketim vardı.
- Yemek ceketleri ve yemek ceketleri vardır.
Bu da ikincisinden. Senin o masaya ait
bir adam gibi görünmene ihtiyacım var.
Nasıl oluyor da...
- Bu özel dikilmiş.
- Tanıştığımız anda ölçülerini aldım.
- İyi akşamlar, efendim.
- İyi akşamlar.
Teşekkür ederim.
O zaman Bay Bliss'in yerine gelen siz
olmalısınız. Hoş geldiniz Bay Beach.
Yoksa Bond muydu?
Biraz aklım karıştı.
Bunun olmasını hiç istemeyiz, değil mi?
Mösyö Mendel. Lütfen oturun.
Bayanlar ve baylar, hoş geldiniz.
Bildiğiniz gibi bu oyun limitsiz bir oyun.
Ortaya 5 kağıt, elinizde de 2 kağıt.
Mösyö Mendel burada, bahislerin
yatırıldığı İsviçre bankasını temsil ediyor.
Bayanlar ve baylar, hepiniz de oyuna
katılmak için 10 milyon dolar yatırdınız.
Daha sonraki 5 milyon ise
elektronik olarak aktarılabilir.
Para ben geri dönene ve kazanan kişi de
şifresini girene kadar Ascrow'da kalacaktır.
Daha sonra da tüm hesap sizin seçtiğiniz
herhangi bir banka hesabına aktarılabilir.
Bay Bond?
Alfabetik olarak yapıyoruz. Lütfen
dilediğiniz bir şifreyi girebilir misiniz?
Altı ya da daha uzun harften oluşmalı.
Büyük kağıdı çeken ilk konumu alır.
Mösyö Gallardo, Bay Kaminoksky
5000 dolarlık açılış bahsini yapacak.
Ve Bay Fukutu da 10 bin dolar
ile ikinci arttırımı yapacak.
Oyunun tadını çıkarın.
Dört oyuncu.
Bahsiniz?
Geçin. Geçin.
Bahis 50.000 dolarda.
Görüldü.
Pas.
Pas. İki kişi kaldı.
Mösyö Le Chiffre?
Bahis 100 bin dolar.
Diğerlerinin seni göreceği şekilde
içeri girmen gerekmiyor muydu?
Öyle mi yapacaktım?
Affet beni.
İyi şanslar canım.
Sıra sizde, Mösyö Bond.
- Mösyö Bond?
- Üzgünüm, bahis ne kadardı? 100 bin miydi?
Gördüm.
Merhaba.
Sanırım ne kadar güzel göründüğünü
söylememe hiç gerek yok.
O masadakilerin yarısı hâlâ seni izliyor.
Şampanya.
Mösyö Le Chiffre?
Bahis 200 bin dolar.
Mösyö, ikiniz de bahsi gördünüz.
Kartlarınız lütfen.
Mösyö Le Chiffre'de
üç ikili, iki dokuzlu var.
Bay Bond?
Pas.
Barmeni buraya yollar mısınız, lütfen?
- Dry Martini.
- Hemen efendim.
Bekle.
Üç ölçü Gordon cin, bir ölçü votka,
yarım ölçü de China Lillet.
İyice çalkalayın, biraz buz ekleyin
ve ince bir dilim de limon.
- Evet, efendim.
- Bruno, ben de ondan bir tane alayım.
- Ben de.
- Elbette.
Dostum, bana da aynısından getir
ama limonu sende kalsın.
Bitti mi?
- Artık poker oynamak isteyen var mı?
- Birilerinin acelesi var.
İzninizle.
Tadı güzelmiş.
Dikkatlerini dağıtmak için
başka bir şey yapabilirdim.
Hayır, biz zaten işe yaramayanın yerine
işe yarayacak yeni bir tane yarattık.
- İzliyor mu?
- Evet.
Güzel.
Bu kaba karakter çok kızdı, çünkü
bu hızla kaybetmeye devam edersen...
...burada gece yarısına
kadar bile kalamayız.
Oynadığım rolün duygularının, kendi
duygularımı bastırmasına çalışacağım.
Biliyor musun, o kadar da kötü olmamış.
Buna bir isim bulmam gerekecek.
Buna değerdi.
Yeteneğini keşfedebilmek için.
Ne demek istiyorsun?
Blöf yaptığında saklamaya çalıştığı
bir seyirmesi var.
- Blöf mü? En iyi el ondaydı.
- Son kağıtla kazandığı bir eldi.
23'te bir şansı vardı ve o,
bunu biliyordu.
Bahsi ilk yükselttiğinde
elinde hiçbir şey yoktu.
O zaman sadece şanstı.
Böceği getirdin mi?
Evet.
Teşekkür ederim.
Belki de gerçekten
bunun üstesinden gelebilir.
Baylar ve bayanlar.
Şu an itibariyle 4 saatir oynuyoruz.
Kısa bir ara zamanı.
Bir saat sonra oyuna devam edeceğiz.
Şerefine.
Sanırım gidip bu akşamın
raporunu vereceğim.
- Sen ne yapıyorsun?
- Bana ne yapmak istiyorsun?
Beni tamamen kaybettin.
Odaya kadar bile beklemeye
dayanamadığını söyledin. Hadi!
Bu kadar önemli olan şey de ne?
Üzgünüm...
Benim param nerede?
İyi akşamlar.
İyi akşamlar.
Bana ait bir paket olacaktı.
Sağ olun.
Sen bu kadar parayı kaybettiğinde bunu
kimsenin anlamayacağını mı sandın?
Paran güvende.
Aç şunu.
Onu yarın alacaksın.
Hem de hepsini.
Bu ihanet için bir el alırdım ama
kağıt oynamak için ona ihtiyacın var.
Kolunu uzat.
Kolunu uzat, güzelim.
Yoksa kafanı alırım.
Odaya git. Beni orada bekle.
Merdivenlere.
Ağzından tek bir kelime bile çıkmadı.
Yeni bir erkek arkadaş bulmalısın.
Git Mathis'i bul ve ona
cesetleri buraya sakladığımı...
...Ve ondan, bunlardan
kurtulmasını istediğimi söyle.
Şimdi yap şunu.
Yürü, yürü, yürü!
Gömleğinizi değiştirmişsiniz, Bay Bond.
Umarım oyunumuz
sizi çok terletmiyordur?
Belki biraz ama ben kanlı gözyaşları
dökmedikçe başımı dertte saymazdım.
Baylar ve bayanlar, eğer herkes
hazırsa oyuna devam edebiliriz.
Ellerimdeki bu kan.
Hiç çıkmıyor.
Bakayım.
Daha iyi mi?
- Soğuk?
- Evet.
- Cesetler sorun oldu mu?
- Tam aksine.
Ölü olmak demek, işe
yaramaz olmak demek değildir.
Bu Le Chiffre'i daha dikkatli olmaya itecektir.
Sırada kimin olacağını merak edip duracaktır.
Kızımız nasıl?
Soğuk kalbini eritebildi mi?
- Pas.
- Pas.
Ve pas.
Üç oyuncu.
- Mösyö?
- 300 bin.
Bahis, 300.000 dolar.
Görüldü.
Ve görüldü.
Üç oyuncu.
Geçin.
Mösyö Bond?
Bahis, 500.000 dolar.
Bak, işte hareket.
Blöf yapıyor.
Tanrım, James haklıymış.
Sıra sizde.
Arttırıldı, 1 milyona.
Birileri benim bilmediğim bir şeyleri
biliyormuş gibi görünüyor.
Pas. İkiniz kaldınız, baylar.
Sıra sizde.
İki.
Tekrar arttırıldı, 2 milyona.
Ve sıra sizde.
Rest.
Bu 40 milyon ve 500 bin yapıyor.
Sıra sizde, Mösyö Bond.
Bond'un blöfünü görmesi için
restini görmesi gerekiyor.
- Gördüm.
- Bahis görüldü.
Baylar, sakinlik lütfen.
Üç papaz ve iki As.
Mösyö Le Chiffre?
Bu dört vale!
Mösyö Le Chiffre, kazanır.
Blöf yaptığımı mı
düşündünüz, Bay Bond?
Lütfen, şimdi bir saatlik bir ara veriyoruz.
Döndüğümüzde ilk arttırım
200.000 dolar olacak.
Yeniden girebilmek için o
5 milyona ihtiyacım olacak.
Bunu yapamam, James.
Bak, bir hata yaptım.
Sabırsızdım, belki de biraz kaba.
Ama onu yenebilirim.
- Üzgünüm.
- Üzgün mü? Üzgün mü?
Bunu neden bir cümle içinde kullanmıyorsun;
Üzgünsün, çünkü Le Chiffre kazanacak.
Ve teröre destek verip daha çok masum
insanın ölümüne yol açacak, gibi mesela.
Egon yüzünden kaybettin. Ve aynı ego
bunu kaldıramıyor. İşte tüm mesele bu.
Yapacağın tek şey daha
fazlasını kaybetmek olacak.
O zaman sen, aptalın tekisin.
- Efendim?
- Sana, aptalın tekisin dedim.
Gözlerimin içine bak.
Bu adamı yenebilirim.
Bunu sen de biliyorsun.
Ellerini kolumdan çek.
- Votka Martini.
- Karıştırılmış mı, çalkalanmış mı?
Bunu umursayacak
bir durumda mı görünüyorum?
- James.
- Kızı dışarı çıkart.
Üzgünüm, aramızda bir bağ olduğu için
kendimi tanıtmama izin verin.
Felix Leiter. Langley'den bir kardeş.
Biraz inancın olmalı. Kafanı yerinde
tutmaya devam et. Sanırım onu kıstırdın.
Kıstırmıştım. İzninle.
Oyuna tekrar girmiyor musun?
Hayır.
Dinle, fişlerimi kan kaybeder gibi
kaybediyorum, pek uzun dayanamam.
Senin daha iyi bir şansın var.
Sana arka çıkacağım.
Sana devam etmen için gereken
parayı vereceğimi söylüyorum.
Tek bir şey var. Eğer bu işe
yararsa onu CIA alacak.
Peki ya kazanılanlar ne olacak?
Paraya ihtiyacımız var
gibi mi görünüyoruz?
İlk arttırımı daha yükseltelim mi?
Neden olmasın?
Bahis.
Arttırıyorum.
Ve pas.
Özür dilerim.
Görüldü.
- Arttırıyorum.
- Arttırıldı. 500.000 dolara.
- Pas.
- Sağ olun.
Pas.
Pas.
Kazanır.
- İzninizle.
- Üzgünüm efendim, siz ilk arttıransınız.
İlk bahis, lütfen.
- O kim?
- 007.
Bond zehirlenmiş.
Kalbi durmak üzere.
Sakin ol, sözümü kesme, dediklerimi aynen
yapmazsan 2 dakika içinde ölmüş olacaksın.
- Can kulağıyla dinliyorum.
- Defibrilatörü torpidodan çıkart.
- Ne olduğunu hâlâ bulamadık mı?
- Hâlâ araştırıyoruz.
Uçlarını göğsüne yerleştir.
Ventriküler taşikardi. Dijitalis...
Sadece bu yeterli olabilir mi?
- Şarjı dolduğunda... düğmeye ba...
- 00. Bond. Kırmızı düğmeye basma!
- Beni duydun. Ona daha basma.
- Kalbi duracak.
Sadece tek bir şarj için şansı var.
Bu yeterli olmayacaktır.
Mavi iğne-kalemi al, Bond. Sapla,
boynun tam ortasından, toplar damara.
Bu dijitalisin etkisini yok edecektir.
Birkaç saniye sonra bayılacaksın ve
kalbinin çalışmaya devam etmesi gerekiyor.
Kırmızı düğmeye şimdi bas, Bond!
- Bond, şu lanet düğmeye bas.
- Şimdi bas!
- Sen iyi misin?
- Ben mi?
- Teşekkür ederim.
- Bir şey değil. Hastaneye gitmelisin.
Gideceğim.
Oyunu kazanır kazanmaz gideceğim.
Oraya gerçekten de geri
dönmüyorsun, değil mi?
Onunla işim bitmedi.
Bahis 1 milyon dolar.
- Rest.
- Baylar, kağıtlarınız lütfen.
İki çift. As ve Yedili.
Bu taraf, kazanır.
Üzgünüm. O son el...
neredeyse beni öldürüyordu.
Baylar, bu son masa değişimiyle oyunun
final bölümüne başlayacağız.
Bu da tekrar oyuna
girmek yok demek oluyor.
İlk arttırım, artık 1 milyon dolar.
Dört oyuncu.
Bahis sırası sizin.
- Mösyö Bond?
- Geçin.
Şu anda masada
24 milyon dolar var.
- Geçin.
- Geçin. Herkes geçiyor.
Dört oyuncu.
- Geçin.
- Geçin.
Rest. 6 milyon.
Bahis. 6 milyon. Rest.
5 milyon. Rest.
Bahis 6 milyonda.
Arttırıyorum.
Arttırıldı. 12 milyona.
Sadece iki oyuncu arttırabilir.
40 milyon, 500 bin. Rest.
Arttırıldı. Rest.
Sanırım ben bu
manevranızı... göreceğim.
Görüldü.
Şu anda ortada 150 milyon var.
Baylar, kartlarınız lütfen.
Floş. As, Papaz ve Kız.
Ful. Üç sekizli, iki de As.
Daha yüksek ful var...
Üç As ve iki Altılı.
Mösyö Bond?
Maça Beşlisi ve Yedilisi.
Tam Floş. Dörtlüden, Sekizliye.
Daha yüksek el.
Mösyö Bond kazanır.
- Sizin için.
- Çok teşekkür ederim.
- Tamamen senindir.
- Çok hora geçti, kardeşim.
Kutlarım.
Biliyorsun, bunda kutlanacak
bir şey yok.
Bir saat önce neredeyse ölüyordun.
Gel, kurt gibi acıktım.
Teşekkür ederim.
Mathis, Amerikalıların Le Chiffre ile
temasa geçtiğini söylüyor.
Onu şafaktan önce
götürmeyi düşünüyorlarmış.
Biliyor musun, sanırım buna
Vesper adını vereceğim.
Daha sonra ağzında acımsı
bir tat bıraktığı için mi?
Hayır.
Bir defa tattıktan sonra içmek
isteyeceğin tek şey o olduğu için.
- Bu güzel bir replikti.
- Bu çok güzel bir replikti.
- Ama sen buna gülüyorsun.
- Senin kadar çok değil ama.
Tamam, bu iyi.
Onun ne olduğunu sonunda buldum.
- Bu bir Cezayir Aşk Düğümü.
- Gerçekten mi?
Ben ise, onun sadece güzel
olduğunu düşünüyordum.
Hayır, düşünmüyorsun.
Onu sana birisi verdi.
O çok şanslı bir adam.
İlgini çabucak kaybedebiliyorsun, değil mi?
Bu insanları öldürmek
seni rahatsız etmiyor mu?
Eğer etseydi,
işimde bu kadar iyi olamazdım.
Sana inanmıyorum.
Bir seçeneğin var, bunu biliyorsun.
Bir şeyi yapmış olman, onu yapmaya
devam edeceğin anlamına gelmez.
Neden tavsiye almaya
dayanamayan insanlar,
tavsiye vermekte ısrar ederler ki?
Sen benim kendi tavsiyemi
dinlemediğimi mi düşünüyorsun?
Bence seni bir şeyler yönlendiriyor.
Ve sanırım ben bunun
ne olduğunu hiç bulamayacağım.
Mathis'in bana ihtiyacı var.
İyi geceler.
Tekrar tebrikler.
Mathis.
Korkarım ki senin dostun Mathis,
aslında... Benim dostum Mathis.
Bond...
Vücuduna çok iyi bakmışsın.
Ne ziyanlık.
Ben şiddeti gittikçe artan işkence
yöntemini hiç anlamamışımdır.
Aslında bu çok basit bir iştir.
Bir insana hoşlanacağından
daha fazla acı çektirmek yeter.
Ve elbette olay sadece
o anda çekilen acıyla kalmıyor.
İstenen bilgiyi zamanında
vermediğin takdirde...
...senden geriye pelte gibi
bir şey kalacağını bilmek de var.
Buradaki tek soru;
Zamanında pes edecek misin?
Parayı istiyorum.
Bayan Lynd, şu ana kadar vermediyse
bile hesap numarasını nasılsa verecektir.
O nedenle senden tek istediğim şifre.
Şifre... Lütfen.
Kaşınan bir yerlerim var.
Tam aşağılarda.
Rica etsem.
Hayır! Hayır!
Sağda, sağda, sağda!
Siz komik bir adamsınız, Bay Bond.
Evet! Evet!
Evet, evet, evet!
Şimdi tüm dünya senin
toplarımı kaşırken öldüğünü bilecek.
Öldüğümü mü? Öldüğümü mü?
Evet, çünkü ne yaparsan yap
sana şifreyi vermeyeceğim.
O nedenle de müşterilerin
seni yakalayıp daha nefes alırken...
...seni küçük parçalara böleceklerdir.
Çünkü beni öldürürsen
kaçacak başka bir yerin kalmaz.
Ama tamamen yanılıyorsun.
Çünkü seni ve küçük kız arkadaşını
katlettikten sonra bile...
...sizinkiler beni kollarını açarak
karşılayacaklardır.
Çünkü benim bildiklerime
çok ihtiyaçları var.
Demek olay bu.
Bana şifreyi ver.
Ben de en azından onun
yaşamasına izin vereyim.
Acele edersen
hâlâ tek parça kalabilir.
Bana gerçekten de
söylemeyeceksin, değil mi?
Hayır.
O zaman sanırım...
Seni hak ettiğin şeyle doyurmam gerekiyor.
Parayı alacağım.
Söyle onlara, parayı alacağım.
Para, bizim için güveneceğimiz
insanı bilmek kadar önemli değildir.
Vesper.
Hayır, belki...
Hiç fikrin var mı?
- Ne?
- İkinizi neden sağ bıraktılar?
O, nerede?
Uyuyor.
Ve sana bunu içirmek bana kalıyor.
Bu çok garip.
Herkesi öldürürken
sana ve ona dokunmamak.
Neredeyse birileri bize bir şeyler
anlatmak istiyor diyesim geliyor.
Katilin yüzünü görebildin mi?
Hayır.
Yazık.
İç.
Hatırladığın başka bir şey var mı?
- Bize yardım edecek herhangi bir şey?
- Bize mi?
Yoksa sana mı?
- Selam.
- Selam.
İyi misin?
Seni uyandırıp durdum.
Bunu her yapışımda yüzümü yıllardır
görmemiş gibi bakıp duruyordun.
Bana kendimi yeniden
doğmuş gibi hissettiriyor.
Eğer daha yeni doğduysan...
...çıplak olman gerekmez mi?
Orada beni aldın.
Beni alabilirsin zaten.
Alabilir miyim?
Evet, burada veya orada,
sen nasıl istersen.
Bu benimle aşk yapacaksın
anlamına mı geliyor?
Evet, ben de böyle tarif ederdim.
Çok kısa bir süre önce
hakkımdaki hislerin...
Şu an hiç kimseden daha iyi
bir sözcük bulmaya çalışıyorum.
Korkarım ki ben
karmaşık bir kadınım.
İşte bu, korkulacak bir şey.
Merhaba.
Kusursuz zamanlama.
Mösyö Mendel, İsviçre'de işler nasıl?
Üzgünüm. Acele ettirmek istemezdim ama
120 milyon dolar çok büyük bir para.
Kesinlikle öyle. Beraberinizde
hiç çikolata getirmediniz mi?
Korkarım ki hayır.
Eğer hesap numarasını girerseniz...
- Ve sonra da şifreyi.
- Sen yapabilirsin.
Ne olduğunu bilseydim yapardım.
V, E, S, P, E, R.
Hesabınız aktarıldı.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Güle güle.
- Güle güle.
Biliyor musun, James?
Bilmeni istediğim;
eğer senden bana kalanlar...
...gülümsemen ve
küçük parmağın olsaydı bile...
...yine de karşılaştığım her erkekten
daha sağlam bir erkek olurdun.
Çünkü sen, küçük parmağımla
neler yapabileceğimi biliyorsun.
- Hiçbir fikrim yok.
- Ama bulmak için çıldırıyorsun.
Benim oraya girmeme asla
izin vermeyeceksin, değil mi?
Zırhını tekrar kuşanmışsın.
Zırhım falan kalmadı.
Onu benden çekip çıkardın.
Benden geriye ne kaldıysa...
Benden geriye kalan bir şey varsa...
Her şeyimle...
...seninim.
M, beni birkaç gün daha özlemeyecektir.
- Mathis'i terletmekle meşgul olacaktır.
- Mathis mi?
Hatırlarsan sana Le Chiffre
ne anlattığını söylemiştim...
...ya da Mathis'in Le Chiffre'e
ne anlattığını.
Beni bu şekilde yenebilmiş.
Aynı şey verici için de geçerli.
Onu hiç özlemeyeceğim.
- Buna inanamıyorum.
- Ben de.
Onun arkamı kolladığını düşünmüştüm.
Ama bak...
Herkesin bir bedeli var mıdır?
Evet.
Evet, herkesin.
Senin dışında herkesin.
Seni bu yüzden seviyorum.
Beni seviyor musun?
İkimizden biri dürüst bir iş bulana kadar
dünyayı dolanacak kadar hem de.
Ama sanırım, bu sen olacaksın çünkü
ben dürüst iş ne demek onu bilmiyorum.
Sen ciddi misin?
Senin dediğin gibi...
Eğer yaptığın işi çok uzun süre yaparsan
geriye kurtaracak bir ruhun kalmaz.
Bana kalan ne varsa,
onlarla beraber ayrılıyorum.
Bu senin için yeterli mi?
Şu andan geçerli olmak üzere
istifamı sunuyorum. Saygılarımla.
Hayır, dur dedim. Dur!
Bankaya gitmeliyim.
Saat kaç?
Bir ay gezmek için bize
ne kadar gerekir sence?
Bende çok var.
Her kendini beğenmiş İngiliz gibi
ben de payıma düşeni ödemek istiyorum.
Kolyeni takmayı bırakmışsın.
Evet. Zamanı gelmişti.
Ruhunu iyileştirme zamanı mı?
Bazen hep geçmişe bakıp
duramayacağını fark ediyorsun.
Görünüşe göre seninkiler değil.
Bir ay içinde dönüyorum.
Hadi. Ben parayı alıyorum, sen de erzakları.
Yarım saat içinde geri dön.
- Selam, M.
- Notunu aldım.
- Evet?
- Bunu sonra konuşuruz.
Şimdi ise yanımda
hazineden hoş bir bey var.
Kazandıklarını geri yatırıp
yatırmayacağını merak ediyor.
Bu ne kötü.
Özleyeceklerini hiç düşünmemiştim.
Evet.
Onlara endişe etmemelerini söyledim.
- Yani bugün yatırıyor musun?
- Hemen bankaya doğru gidiyorum.
James Bond, Bay Mendel lütfen.
Bay Mendel, hesabımla ilgili
bir sorun yaşıyorum.
Paralar şirketinizin bize verdiği
hesaba aktarıldı, Bay Bond.
Görünüşe göre de konuştuğumuz
şu anda paralar hesaptan çekiliyor.
Nereden?
Venedik şubesinden elbette.
San Marko meydanındaki.
- Bir sorun mu var, Bay Bond?
- 30 dakika içinde buluşalım.
- Onu öldüreceğim.
- Bana bırak.
Üzgünüm, James.
Bir erkek arkadaşı varmış,
Cezayir asıllı bir Fransız.
Birbirlerine aşıklarmış.
Le Chiffre'in arkasındaki
organizasyon tarafından kaçırılmış.
Eğer onlarla işbirliği yapmazsa erkek
arkadaşını öldürmekle tehdit etmişler.
Bunu önceden anlamamız gerekirdi.
Ama bazen...
...düşmanlarımıza o kadar odaklanıyoruz ki
dostlarımızı izlemeyi unutuyoruz.
Nasılsın?
Cep telefonunu bırakmış.
Onu kontrol edeceğimi biliyordu.
Senin, sen olduğunu biliyordu.
- Bu en azından Mathis'i temize çıkarır.
- Hayır.
- Hayır mı?
- Hayır.
Bu kızın suçluluğunu kanıtlar,
Mathis'in masumiyetini değil.
İkisi de çift taraflı olabilir.
- Kimseye güvenmiyorsun, değil mi James?
- Hayır.
O zaman artık dersini aldın.
Elinden geldiğince çabuk geri dönmeye bak.
Sana ihtiyacımız var.
Döneceğim.
- Eğer zamana ihtiyacın varsa...
- Zamana neden ihtiyacım olsun ki?
İş bitti.
Kaltak öldü.
James?
Kendine o gece neden
öldürülmediğini hiç sordun mu?
Bu açık değil mi? Para karşılığında senin
hayatını kurtarmak için anlaşma yaptı.
Eminim ki onu sağ
bırakacaklarını ummuştu.
Ama bunu yaparak idam fermanını
imzaladığını da biliyor olmalıydı.
Ve şimdi bunun arkasında kimin
olduğunu asla bilemeyeceğiz.
Artık takip edecek iz kalmadı.
James için:
Bay White +3926222431
- Alo?
- Bay White. Konuşmamız gerekiyor.
Kimsiniz?
Adım Bond. James Bond.