Tip:
Highlight text to annotate it
X
-Merhaba Rahibe.
-Merhaba Billie Jean. Nasıl gidiyor?
Geciktiniz Rahibe Helen.
Annenden bir mesaj getirdim İdella.
Yeni bir defter lazım mı?
-Sağol.
-Ya sen Melvin?
Konut kurulu bizi yarınki toplantıya bekliyor.
-7:00'de orada olabilir misin?
-Evet.
-Yeni şiir kitapları.
-Senin şiirin çok silik görünüyor.
Okunmuyor mu?
Rahibe Helen, o adamdan yeni bir mektup aldım.
-Kimmiş o adam Luis?
-Angolalı mahkum, ölüm mahkumu.
-Aa evet.
-Ona yazabilir misin?
Güzel cümleler kurabiliyor gibi görünüyor.
-Dersten sonra gelirim.
-Peki.
-Okunmuyor.
-Gene de okuyabilirsin.
"Orada karanlıkta duran bir kadın var."
"Ve büyük kollarıyla seni tutacak."
"Fakat o kucaklayan kolları hissetmeyeceksin..."
"...ta ki onun yüzünü görene kadar."
"Ve orada yolun sonundaki
ışığı beklemek için duracaksın."
İdella, bu çok güzel.
Teşekkür ederim.
"Sanırım avukatım ortadan kayboldu,
bu nedenle yasal hususlarda yardıma ihtiyacım var."
"Fakat bunu yapamayacaksanız,
bana güzel birşeyler söylemenizi
veya ziyaret etmenizi isterdim."
"Burası bazen gerçekten sessiz oluyor."
İdamı bekleyen heriflerden hiçbiri temyiz için
bir avukat tutacak paraya sahip değildir.
Avukat bulmamız için bize
yalvaran bu ölüm mahkumlarından...
-...ne kadar çağrı aldığımızı tahmin edemezsin.
-Ücretsiz çalışıyoruz.
Doğru. Bu dilekçelerin
hazırlanması saatler sürüyor.
Avukatların da bu iş için sıraya girdiği söylenemez.
"Sevgili Rahibe Helen,
bana yazdığınız için teşekkür ederim."
"Evden yazıyorum; 180'e 240 cm'lik hücremden."
"Günde 23 saat buradayım."
"Ölüm mahkumlarını çalıştırmıyorlar."
"Biz burada özeliz. Bizi diğerlerinden uzak tutuyorlar."
"Burada seçkiniz, çünkü kızaracağız."
"Burada gevşememek çok zor."
"Sandığımın üzerine çıkıyorum, kaldırıp
indiriyorum ve kaslarımı formda tutmaya çalışıyorum."
"Şişmanlamamak zor."
"Pirinç, patates, gözleme, fasülye."
"Bazen kendimi bir Noel katliamı için..."
"...çiftlikte semirtilen bir domuz gibi hissediyorum."
"Bir keresinden rüyamda
sandalyede kızarmak üzere olduğumu..."
"...ve Tanrının bir aşçı şapkasıyla
hücreme girdiğini görmüştüm."
"Beni dürüm yapıp bir lokmada yutuverdi."
"Belki böyle rüyalar görmek anormal..."
"...ama etrafın seni öldürmek
isteyen insanlarla dolu olduğunda..."
"...zihnin garip şeyler yapmaya başlıyor."
"Neyse, yazdığın için sağol."
"Pek mektup ve ziyaretçim olmuyor."
"Ailemden biri gelecekmiş gibi görünmüyor.
Bunu anlıyorum."
"Slidell'den buraya araba sürmek kolay değil."
-Günaydın.
-Günaydın Peder.
-Rahibe....
-Helen Prejean. Tanıştığımıza sevindim.
-Oturun.
-Teşekkürler.
-Daha önce hiç hapishanede bulundunuz mu?
-Hayır Peder.
Rahibe Clement ve ben New Orleans
Çocuk Hapishanesi'nde şarkı söylemiştik.
"Kumbaya"yı söylemiştik ve
çocuklar bunu gerçekten çok sevdi.
Onlar da kendi sözlerini eklediler:
"Biri kaçıyor Tanrım."
Gardiyanlar ise biraz daha değişik okudular.
Kıyafetiniz nerede?
Rahibelerimiz yirmi yıldır o kıyafeti giymiyor.
Papalığın rahibe kıyafetleri ile
ilgili isteğini biliyorsunuz, değil mi?
Bence papa rahibe kıyafetini değil,
ayırt edici bir kıyafeti kastetti.
Hımm, sanırım bunu kendi tarzınızda
yorumluyorsunuz. Her neyse.
Matthew Poncelet.
Onu haberlerden hatırlıyorum.
O ve diğer herif...
...Aşıklar Yolu'nda iki çocuğu
başlarının arkasından vurmuştu.
Kıza tecavüz etmişler.
Defalarca bıçaklamışlar.
Nasıl bir işe girdiğinizin farkında mısınız?
Evet Rahibe, ne diyorsunuz?
Marazi bir etkilenme?
Kalpten bir acıma?
Bana mektup yazıp gelmemi istedi.
Burada macera yok Rahibe.
Burada Jimmy Cagney'nin
"Yalan yere suçlandım."
"Ah, bana inanan biri olsaydı" saçmalığı da yok.
Bunların hepsi azılı.
Ve mümkün olan her yönden,
senden yararlanmaya çalışacaklardır.
Çok ama çok dikkatli olmalısınız.
Anlıyor musunuz?
Evet Peder.
Bu adamlar pek kadın görmüyor.
Rahibe kıyafeti giymeniz onlarda
saygı uyandırmanıza yardım edebilir.
Otoriteye uymamanız, onları da aynı
şeyi yapmaya teşvik edecektir.
Koğuşta bir kadın bulunuyor!
Şurada bekleyebilirsiniz.
Sizin için adamı getireceğiz.
Evet Matthew, işte buradayım.
Geldiğiniz için teşekkür ederim bayan.
Bir rahibe tarafından ziyaret
edilmek hiç aklımdan geçmemişti.
Demek rahibesin.
Evet.
Dinlemek için buradayım.
Ne anlatmak istersen.
Çok samimisin.
Nasıl yani?
Bunu daha önce hiç yapmadın, değil mi?
-Bir katile hiç bu kadar yakın olmadın?
-Bildiğim kadarıyla hayır.
Yaşadığınız yerde çok zenci var.
Birbirlerini bozuk para gibi harcıyorlar.
Mektubunu aldığımda Helen ismini gördüm.
Eski çıktığım kadınlardan biri sandım.
Neredeyse yırtıyordum.
Beni o ele verdi.
Polisleri çağırdı.
-Çocuğumuzu yetim bıraktı, aptal fahişe.
-Çocuğun mu var?
-Evet, çocuğu olan azgın bir suçlu.
-Erkek mi kız mı?
-Kız.
-Adı ne?
-Çok soru soruyorsun.
-Seni tanımıyorum.
Bunları boşver.
Mektubunda fakirlerle çalıştığını yazmışsın.
Baban avukat mıydı? Zengin bir aileden
geliyorsun, değil mi?
Sayılır.
Ve Aziz Thomas Projeleri'nde çalışıyorsun ha?
Kim daha deli bilmiyorum, sen mi yoksa ben mi.
-Çalıştığım yerde oturuyorum.
-Evet, arka mahallelerde.
Ya sen?
Ben burada yaşıyorum.
Fakir mi büyüdün?
Ölüm koğuşunda parası olan kimse yok.
İkimizin ortak bir özelliği var.
-Nedir?
-İkimiz de fakirlerle yaşıyoruz.
Bana ne yaptığımı sormayacak mısın?
-Papaz bana bir dosya göndermişti.
-Aa, Farley mi?
Evet, çok dindar biridir.
Ben kimseyi öldürmedim.
-Carl beni çıldırttı.
-Carl mı?
Vitello. Burada bulunması
gerekiyordu. Beni çileden çıkardı.
Korkmuştum. Onun söylediklerini yaptım,
o çocuğu geride tuttum. Onları o öldürdü.
Onun çocukları öldürmesini izledin mi?
Sana gerçeği söyleyeceğim bayan.
Bu olduğunda ben ve Carl'ın
midesi asit ve alkolle doluydu.
İki gece uyuyamamıştım.
Aklım başımda değildi.
Fakat onları ben öldürmedim.
Ben kimseyi öldürmedim.
Tanrı'ya yemin ederim yapmadım.
Ali.
-Ali mi?
-Adı.
Tatlı.
Evet 11 veya 12 yaşında, bilmiyorum.
Ben ilk kez hapse girdiğimde
doğmuştu. Onu yalnızca bir kez gördüm.
Ne zaman?
3 yaşındaydı.
-Ona yazıyor musun?
-Nerede olduğunu bilmiyorum.
Teksas civarında.
Üvey ebeveynleriyle.
Konuşmanızı bitirin Rahibe.
Bak.
Burada bir ölüm cümbüşü yapmak üzereler.
Tobias denen herifi bu gece gönderecekler.
Gardiyanlar bir sonrakinin kim
olacağı konusunda bahse giriyorlar.
İşim ihtimallere bağlı. Bu iyi değil.
İki şansım var: bir af kurulu
veya federal bir temyiz mahkemesi.
Temyiz talebini yazdım, fakat bunu dosya
haline getirecek birine ihtiyacım var.
Bana bu konuda yardım edebilir misin?
Nasıl başvuru yazılacağını biliyor musun?
Hiç şansın olmadığında,
kanunları gerçekten hızlı öğreniyorsun.
Buna özel bir motivasyon diyelim.
Altı yıldır ölüm koğuşlarındayım.
Elime geçirebildiğim tüm
kanun kitaplarını inceledim.
Şimdiki durumumla ilgili bunlar var elimde:
deneme transkriptleri, yasal kağıtlar.
Benim durumumu daha hızlı
kavramanı sağlamana yardımcı olabilirler.
On sent ver ve bir avukat tut,
temyiz için bir dosya hazırlayabiliriz.
-Bir daha buraya gelmeyeceğini düşünüyorsun herhalde.
-Sadece bunlar mı var?
Hayır, fakat elde etmesi kolay değil.
Bunları harcamak istemiyorum.
Elimden gelenin en iyisini yapacağım.
Ve güvenine saygı duyuyorum.
Söyleyeyim, burada kimseye güvenmiyorum.
Ama sen beni pohpohlamıyorsun ya da cehennem
ateşi saçmalığından bahsetmiyorsun.
Buna saygı duyuyorum.
Cesursun.
Tüm zencilerin bir silah
taşıdığı bir yerde yaşıyorsun.
Hadi Helen, vur şuna!
Ölü numarası yaparsın ha?
Bizi kandırabileceğini mi sanıyorsun,
seni aptal hayvan?
Bizi inandırabileceğini mi sanıyorsun?
Ne kadar hızlı gidiyordum?
-Saatte doksan km ile gidiyordunuz bayan.
-Wau.
-Rahibe misiniz?
-Evet.
Hiç daha önce bir rahibeye ceza kesmemiştim.
Bir keresinde bir bakanlık görevlisine ceza kesmiştim.
Sonraki yıl beni gözlem altına aldılar.
Bak ne diyeceğim Rahibe,
Ceza yazmayacağım.
-Fakat hızınızı düşük tutun.
-Tamam.
Cuma gecesi, 17 yaşındaki Walter Delacroix,
18 yaşındaki Hope Percy...
...yaşamlarındaki bir dönüm
noktasını kutlayan iki mutlu insandı.
22'lik bir tüfekle kafalarının arkasından
yakın mesafeli iki atışla vuruldular.
Cinayete ek olarak, Poncelet
ve Vitello altı kaçırma...
...ve bir tecavüz suçlamasıyla karşı karşıya.
--adamı kelepçeleyip taciz ettiler--
--cinayetten dört hafta önce bu iki kişinin...
...bölgede geniş çaplı bir terör estirdikleri söyleniyor.
Bir polis görevlisi bugün,
sorgulama sırasında--
Poncelet'in yargıca "kukla" dediğini...
...ve cinayetten suçlu
bulunduğunda sırıttığını söyledi.
Poncelet her ikisini de Vitello'nun
öldürdüğünü söylüyor.
-Hepiniz onun yalan söylediğini düşünüyorsunuz.
-Vitello Poncelet'i suçluyor.
Her ikisi de cinayeti diğerinin
işlediğini söylüyor. Biri yalan söylüyor.
İkisi de oradaydılar. Bunu biliyoruz.
O halde neden biri normal bir şekilde
yargılanıyor da diğeri ölüm koğuşunda?
Belki de Poncelet'in durumu biraz daha ağır.
Vitello'nun daha iyi bir avukatı var.
Jüri'nin zihninde makul bir şüphe yarattı.
Ve Vitello yaşarken, Poncelet ölecek.
Kötü şans.
Yardıma ihtiyacı var Rahibe.
Bir avukat var, Hilton Barber.
Davayı biliyor, ama bana hayır dedi.
Belki sen onun fikrini değiştirebilirsin.
Yeni bir dava açıp ve onu kurtarma amacıyla mı?
Bu adamı tekrar sokağa çıkarmak
istediğimden emin değilim.
Kurtulmuyor.
Suç ortağıydı. Can bu.
Ve görünüşe göre bir Louisiana
hapisanesinde idam edilecek.
Ben devletin onu öldürmesini
engellemeye çalışıyorum.
Bu işe girmek istemiyor musun?
Benim için fark etmez.
Oraya geri dönmek zorunda değilsin.
Cezalar konusunda sertleşelim.
Şartlı serbest bırakma
kurulları konusunda sertleşelim.
Hafif cezalar veren
yargıçlar konusunda sertleşelim.
-Alo.
-Rahibe Helen?
-Kimsiniz?
-Matt Poncelet.
Ölüm sırasında olduğumu biliyorum,
fakat yıllardır burada olanlar var.
Bunun olacağını bilmiyordum.
Bir tarih belirlediler.
-Ne için?
-Beni öldürecekler.
13'ünde beni bitirecekler.
Bir af başvurusu için avukata ihtiyacın var.
Bıraksalar bunu kendim yapabilirim.
Fakat "Avukat yok, dava yok" diyorlar.
Sanırım sana yardımcı
olabilecek bir avukat tanıyorum.
Ve ben de elimden gelenin
en iyisini yapacağım, tamam mı?
Rahibe, beni bırakma.
Sahip olduğum herşey sensin.
Beni ölüm odasına gönderecekler.
Beni aramadın.
Beni bırakmıyorsun, değil mi?
Sana avukatı bulacağım.
Üzülmemeye çalış.
-Seni kısa bir süre sonra ararım.
-Tamam, görüşürüz.
Bana göre devletin bu programı
uygulamasının vakti geldi.
Belki duygusal davranıyorum,
ama onun kızartıldığını görmek isterim.
Herhangi bir son dakika
davası veya gecikmesi olmaksızın...
...devletin yeni idam yöntemi
ile ölecek: öldürücü iğne.
-Alo.
-Luis, ben Helen.
Konuşmamı istediğin avukatın ismine ihtiyacım var.
-Bunu ne zamandan beri yapıyorsun?
-Neyi?
-Ölüm mahkumlarına danışmanlık yapmayı.
-Ona danışmanlık yapmıyorum.
-Onu tanımıyorum bile, bir kez görüştüm.
-İzlenimin nedir?
Ondan hoşlanıp hoşlanmadığımı bilmiyorum.
Yardıma ihtiyacı var.
En iyisi onu sana getirmekti.
Ah, elimden gelenin en iyisini yapacağım.
Mahkemeler ölüm cezası olan
davalarda temyize gitmek istemez.
Yeni mahsumiyet kanıtların bile olabilir...
...ve mahkeme yine de yeni dava düzenlemeyecektir.
Biz artık birer hayvan gibiyiz.. Biz--
"Çok tavşanımız var."
Sence bu bir "Satılıktır" yazısı mı,
yoksa bir yardım çığlığı mı?
Yoksa bir övünme mi?
Zavallı adamı bir düşün.
Bir yıl önce iki tavşan satın
aldı ve şimdi baş edemiyor.
Patlamış mısır gibi çoğalıyorlar.
Valilik seçiminden bir gün önce...
...idamım için bir tarih belirlediler.
Suç konusunda ne kadar sert olduğunu gösteriyor.
Sana katılıyorum. Siyaset bu kararda büyük bir rol oynadı.
Fakat af kurulu bu işi halledebileceğimiz yer değil.
-Neden?
-Tamamen siyasi üyelerle dolu.
Valinin seçtiği üyeler.
Onlara boş olduklarını söyleyen
bir cinayet suçlusunu duymak istemezler.
Seni bir şahıs olarak sunmamız ve onları
hayatını bağışlamaları için ikna etmemiz gerek.
Masum olduğumu kanıtlamamız gerek.
Temyizleri federal ve anayasal mahkemelerde yapacağız...
...fakat bu bir af kurulu.
Silahı kullanıp kullanmadığını
umursamıyorlar. Suçu düşünüyor olacaklar.
Ve seni de bir canavar olarak göreceklerdir.
Bir canavarı öldürmek kolaydır,
fakat bir insanı öldürmek zordur.
Annen gibi insanlara ihtiyacımız var...
...senin lehinde konuşmaları için.
Onun orda olması gerek.
Hiçbirşey söyleyemeyene kadar
ağlayacaktır, kontrolünü yitirir.
Öyle de olsa, annen orada olmalı.
-Delacroix'yı duyacak, --
-Eğer orada olmazsa--
Kestiğim için özür dilerim ama...
Haklısın, bu onu üzer.
Fakat o senin annen, Matthew. Annen.
Kendi çocuğu için konuşma
fırsatına sahip olması gerekir.
-Tek yapacağı hüngür hüngür ağlamak.
-E sanırım bunu yapmaya hakkı var.
Ya sen ölürsen ve onun senin
için hiçbir konuşma fırsatı olmazsa?
Bunun onu mahvedeceğini düşünmüyor musun,
seni kurtarıp kurtaramayacağını merak etmiyor musun?
Bunu düşüneceğim,
fakat gururum ağır basıyor.
Bu insanların önünde kendimi alçaltamam.
Kimseye kendimi acındıramam.
-Ne yapıyorsun Kenitra?
-Annem için bir Paskalya kartı.
-O nedir?
-Bir bacadan içeri giren Paskalya Tavşanı.
Mutlu Paskalyalar.
Evet?
Bayan Poncelet?
Hayır.
Bayan Poncelet, lütfen.
Burada yaşamıyor.
Siz kimsiniz?
Ben Rahibe Helen Prejean.
Oğlunuz Matthew'u tanıyorum.
Mutlu Paskalyalar.
-Rahibe olduğundan emin misin?
-Evet.
-Televizyondan değil misin?
-Hayır.
Emin misin?
Mattie'yi nereden tanıyorsun?
Ölüm koğuşunda tanıştım.
Kapıdakinin kim olduğunu hiç bilemiyorsun.
Peki ne istiyorsun? Mattie para
ve sigara için mi yolladı?
Hayır.
Peki ne istiyorsun?
Matthew'un idamı için tarih
belirlediklerini biliyorsun.
Evet.
Hapishaneden arayıp ölüm
sigortam olup olmadığını sordular.
Hı! Ne komik.
Ekmek param bile yok.
Af kurulu mahkemesi bu çarşamba...
...ve avukatı sizin de orada olmanızın
iyi bir fikir olacağını düşünüyor.
Mattie ne düşünüyor?
Endişeli.
Sizi korumak istiyor.
Bunun için biraz geç.
O program, "Suçun İçinde"
Mattie hakkında pek çok yargı yarattı...
...ben, ona nasıl yardım etmeye çalıştığımı anlattım.
Sıradan bir anneydim.
Şimdi ünlüyüm.
Dün marketteydim...
...ve iki kadının bana baktığını gördüm.
Yakınlaştığım zaman bir tanesinin şöyle dediğini duydum:
''Matthew Poncelet denen canavarı
idam ettiklerini duymak için...
...can atıyorum."
Bu çok acımasız.
Çocuklarım okulda gerçekten çok zorluk yaşıyorlar.
Çocuklar onları sürekli rahatsız ediyor.
Dayak atıyor ve isim takıyorlar.
Biri benim küçük Troy'umun dolabına ölü bir sincap koymuş.
Zavallı çocuk eve ağlayarak geldi.
O kime ne yaptı ki?
Düşünün; ben ne yaptım ki?
Yaşam onları alt üst etmiş. Matthew
15 yaşından beri belanın içindeymiş.
-15 yaşındaki bütün çocuklar öyledir.
-Babası eve uğramazmış.
Senin projedeki çocukların çoğu
tek ebeveyn tarafından büyütülüyor.
Ne tecavüze ne de öldürmeye kalkışıyorlar.
Bence boşuna vakit harcıyorsun.
Yine başlama Louie.
Ya kurbanların ebeveynleri?
-Onları da görüp hallerini soruyor musun?
-Benimle konuşurlar mı ki?
Senin bölgende yardıma ihtiyaç duyan insanlar yok mu?
Var, anne. Halen onlarla çalışmaktayım.
Neden katilleri ziyaret ediyorsun?
Yolun sonuna gelmişler.
Onlara vermeye çalıştığın tüm enerji ve kaynakları....
...diğer çocukların hapishaneye
gitmelerini engellemekte kullanabilirsin.
Annemin arkadaşları Pierre'ler hakkında bir makele okumuş...
...senin adın Poncelet ile birlikte geçiyormuş.
Adım gazetede mi çıkmış?
Bununla alakası yok. Ben sadece merak ediyorum.
Helen, seni bu işin içine çeken şey nedir?
Anne, bilmiyorum.
Çekilmekten ziyade kaptırmış gibi hissediyorum.
Adamın başı belada, ve bir sebepten
dolayı, güvendiği tek kişi benim.
Kalbin doğru yerde...
...fakat dolu bir kalp boş bir kafayı izlememelidir.
Ya da boş bir mideyi.
Çocukken hep eve sokaktan birşeyler getirirdin.
Tüm o kedi köpekleri eve alsaydık, kendimizi doyuramazdık.
Yüreğin büyük.
Bundan faydalanmaya çalışmayanlara bak.
Bunu görmekten nefret ediyorum.
Pekala anne.
12 yaşımdayken babam beni bir bara götürdü...
...ve bir viski almamı söyledi.
Tezgahın arkasındaki şişeleri gördüm ve dedim ki:
"Üzerinde hindi olanı alacağım."
Bardaki herifler kıçlarını yırtarcasına güldüler.
O akşam kör kütük sarhoş olduk.
Babam iyi biriydi.
Çiftçi ortakçısıydı ve çalışkan biriydi.
Bu ondan aldığım şeylerden biriydi: çalışan eller.
-O öldüğünde sen kaç yaşındaydın?
-14.
Sen neden rahibesin?
Sanırım bu işe çekildim.
Yanıtlaması zor bir soru.
Senin neden bir mahkum olduğun gibi birşey.
-Kötü şans.
-İyi şans öyleyse.
İyi bir ailem ve arkamda güçlü bir destek vardı.
Sanırım bunun bir kısmını geri vermeye zorunlu hissettim.
Bir erkeğe sahip olmayı özlemiyor musun?
Evlenmek, aşık olmak, seks yapmak istemiyor musun?
Bundan bahsetmek istemiyor musun?
Çok yakın arkadaşlarım var, erkek ve bayan.
Cinsel yakınlığı deneyimlemedim,
fakat yakın olmanın başka yolları da vardır.
Rüyalarını, düşüncelerini, hislerini paylaşman gibi.
Bu da yakınlık oluşturur.
Biz de şu anda bir yakınlık oluşturuyoruz,
değil mi Rahibe?
Anneni görmeye gittim.
Af kurulu celsesine katılacağını söyledi....
...eğer gelmesini istersen.
Seninle yalnız olmayı seviyorum.
Benim için gerçekten iyi birisin.
Bak şuna.
Ölümün soluğu ensende...
...ve "adamımız icraatte" oyunları oynuyorsun.
Burada eğlenmen için bulunmuyorum Matthew.
Biraz saygı göster.
Neden? Rahibe olduğun ve bir haç taktığın için mi?
Bir birey olduğum için.
Her birey saygıyı hakkeder.
Cevabın nedir?
Anneni çağıracak mısın?
Mattie zor bir hayat yaşadı...
...fakat iyi bir çocuktu.
6 yaşındayken--
--
Bayanlar ve baylar, dürüst olalım.
Ölüm koğuşunda pek fazla zengin insan olmaz.
Matthew Poncelet bugün burada, çünkü fakir biri.
Parası yoktu ve devletin ona verdiği paraya mecburdu.
Daha önce hiç böyle bir davaya
katılmamış bir vergi işleri avukatı var.
Bir amatör.
Jüri seçimi dört saat sürdü.
Dava beş gün sürdü.
Avukat tüm dava boyunca tek bir itirazda bulundu...
Şimdi, eğer Matthew'un biraz parası olsaydı...
...çok sağlam bir avukat takımı tutardı...
...ve onların da zehir gibi
araştırmacıları, bir balistik uzmanı...
...ve bir psikologları olurdu ve bunlar
arzu edilir jüri profilleri belirleyebilirdi.
Ve emin olabilirsiniz ki...
...Matthew Poncelet bugün burada oturup...
...sizden yaşamını istiyor olmazdı.
Ölüm cezası.
Bu yeni birşey değil,
yüzyıllardır bizimle.
İnsanları canlı canlı gömdük,
kafalarını kopardık...
...insanların korkulu bakışları altında canlı canlı yaktık.
Bu resimleri görmelerini isterdim.
Bu yüzyılda ise, sevmediğimiz insanları öldürmenin....
...daha insancıl yöntemlerini araştırdık.
Grup silah ateşi ile öldürdük,
gaz odalarında boğduk
Fakat şimdi...
...şimdi tüm bunlardan daha insancıl bir...
...araç geliştirdik.
Öldürücü iğne.
Adamı masaya bağlıyoruz,
ilk vuruşla onu hissizleştiriyoruz.
Sonra ciğerlerini çökerten ikinici iğneyi yapıyoruz.
Ve üçüncü vuruş kalbi durduruyor.
Yaşlı bir atı öldürür gibi öldürüyoruz.
İçerde organları kıyameti yaşarken...
...yüzü bir uyku halinde oluyor.
Yüz kasları kasılırdı, fakat ilk vuruş kasları gevşetmişti.
Dolayısıyla korku şovunu göremiyoruz.
Bu insanın organları kıvranıp parçalanırken...
...kanlı intikamı tatmak zorunda kalmıyoruz.
Yanlızca sessizce oturup şöyle diyoruz:
"Adalet yerini buldu!"
Hope Percy ve Walter Delacroix'un
uğradığı vahşi cinayetin...
...üzerinden altı yıl geçti.
Ve adalet aslında yerini buldu.
Matt Poncelet uzun bir mahkeme incelemesinden geçti.
Hem mahkeme hem karar için yeniden yargılanma...
...bunun dışında devlet ve federal
mahkemelerde pek çok temyiz celsesi...
...ve Sayın Barber tarafından dosyalanan ardıl dilekçeler.
Mahkemenin zihninde cinayeti
kimin işlediği konusunda bir şüphe yok.
Matthew Poncelet iyi bir çocuk değil.
Kalpsiz bir katil.
Bu cinayetler planlı, iğrenç ve zalimceydi.
Bu adam Walter Delacroix'u kafasının arkasından iki el vurdu.
Ve Hope Percy'ye tecevüz edip 17 kere bıçakladı...
...ve sonra bu tatlı kıza
kafasının arkasından iki el ateş etti.
Bu aileler...
...çocuklarının üniversiteden
mezun olduğunu asla göremeyecekler.
Düğünlerine gidemeyecekler.
Onlarla bir daha asla noeli kutlayamayacaklar.
Torunları olmayacak.
Tek istedikleri, katlanılmaz
acıları için adaletin yerini bulması.
Bir nefes alıp...
...soğukkanlı olmanızı...
...ve Matthew Poncelet'ın kesin ölüm
cezasını karara bağlamanızı istiyorum.
Beklemek zorunda kalmak her zaman iyi bir işarettir.
-Hiç ilerleme kaydettik mi bilmiyorum.
-Bence harikaydın.
Bir insanın öldürülmesindeki
paylarının farkına varmaları en iyisi olurdu.
-Hilton.
-Afedersin Rahibe.
Ben Walter Delacroix'nın babasıyım.
-Bay Delacroix, sizin için gerçekten--
-Rahibe, ben bir katoliğim.
Beni ve karımı ya da Percy'leri ziyaret
edip bizim görüşlerimizi duymadan...
...Poncelet'in tarafını tutmanızı anlayamıyorum.
Nasıl tüm zamanınızı bu adamla geçirip...
...bizim de size ihtiyaç duyabileceğimizi düşünmezsiniz?
Bay Delacroix, benimle konuşmak isteyeceğinizi düşünmemiştim.
Earl, giriyoruz.
Bu Mary Beth ve Clyde Percy.
-Kızınız için üzgünüm.
-Evet biz de. Bizi bağışlayın.
Dinleyin Rahibe...
...eminim ki Matt Poncelet'in, bizim hiç
görmediğimiz bir tarafını gördünüz.
Eminim en şirin halindedir ve size karşı sempatiktir.
Fakat Rahibe, bu adam bir şeytan.
Bu adam yeniyetme çocukları kaçırıp tecavüz etti...
...ve onları öldürdü.
Bu pislik tek oğlumu elimden aldı.
Adım... ...soyadım benimle birlikte ortadan kalkacak.
Artık Delacroix'lar olmayacak Rahibe. Hiç.
Size ve alenize, ve oğlunuza olanlara...
...duyarsız olmadığımı bilmenizi isterim.
Size numaramı vereyim...
...ve herhangi bir ihtiyacınız
olduğunda beni aramanız yeterli.
Sizi aramak mı?
Bunu bir düşünün Rahibe.
Bu adamın ne kadar kibirli olduğunu görün.
Afedersiniz.
İyi misin?
İçeri girsek iyi olacak.
Bu kurul Matthew Poncelet'e merhamet gösterilmesinin...
...mümkün olmadığı sonucuna ulaşmıştır.
İdam planlandığı gibi bir hafta
sonra gerçekleştirilecektir.
Ümidini kesme Matt.
Federal mahkemede bu işi durdurabilecek bir hakim var.
Bunun ötesinde ise Anayasa Mahkemesi ve Vali var.
Gerekirse onunla özel bir görüşme yapacağım.
Sanırım tek sahip olduğum şey sensin.
Kendi istediğim ruhsal danışmanıma
sahip olabilirim. Bunu yapabilir misin?
Haydi günbatımına doğru sürelim arabamızı.
Ölümü yaklaşırken onunla hergün
birkaç saat geçirmen gerekecek.
İdam gününde tüm günü onunla geçirmek zorunda kalacaksın.
Bu kolay bir iş değil.
Bu genellikle bir papaz, rahip veya Müslüman
bir görevli tarafından yapılır.
Bu konuda gerçekçi olmanı istiyorum.
Olayların bizim istediğimiz şekilde gitme ihtimali binde bir.
Bu zor bir yol.
Eğer bu papaz olsaydı,
geri dönebilirdin tamam mı?
Şöyle üç tane atıp geri dönebilirdin.
Onun şu yaşlı kötü jokeri var ve onu atmıyor. Bu ayıp.
Sıra bende. Sıra bende.
Benim asım var. Gerçekten şanslıyım.
-Bu kimindi?
-Benim.
Onu öldürme. O Tanrı'nın bir çocuğu.
O iyileşti. O bir şair.
Falan da filan.
Dinleyin beni, siz, katillerin ve çocukların
ırzına geçenlerin avukatları.
Siz idam karşıtları.
İnsanların gözünde yükselemezsiniz.
Bunu yapabilecek ahlaki otoriteniz yok.
Pisliğin içine girmişsiniz ve pislik--
-Ne istiyorsunuz?
-Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama...
...sizi ve karınızı zihnimden atamıyorum.
Sizi aramaya çalıştım,
fakat cevap alamadım.
Sizinle konuşabilir miyim, lütfen?
Tabii.
Daha önce sizi ziyarete gelmediğim
için gerçekten çok üzgünüm...
...fakat daha önce böyle bir işin içinde hiç olmamıştım.
Gerçek şu ki korktunuz.
Evet.
Ben de korkardım.
-Girin.
-Teşekkür ederim.
Evet, Rahibe...
...size bir soru sorabilir miyim?
-Komünist misiniz?
-Komünist mi? Hayır.
Ben de öyle olmadığını düşünmüştüm.
Etraftaki insanlar böyle düşünüyor...
...bu katili savunduğunuz için, fakat ben öyle düşünmedim.
-Oturun.
-Teşekkür ederim.
-Bir kahve alır mıydınız?
-Teşekkür ederim.
Dağınıklık için özür dilerim.
Karım ve ben büyük bir kavga yaşadık.
Af kurulu celsesinden döndük.
Walter'ın giysilerini dolaptan çıkarıp kutulara koydu...
...Goodwill'i aradı.
Geçmişi geride bırakmak istediğini söylüyor.
Hayatına devam etmek zorunda olduğunu söylüyor.
Kendinde değil.
Bu çok zor olmalı.
İlk zamanlar, her sabah beni...
...Walter'ın mezarına götürdü.
Zavallı kadının göz yaşları sel oldu.
Günler, geceler, haftalar, aylar boyunca.
Keşke geçmişe gidip olanları...
...değiştirmemizi sağlayacak bir anahtar olsaydı.
Bu beni mahvediyor.
Onunla top oynardı.
Eğlenirdik.
Bazen.
Gülerdik.
Gülmekten çatlardık.
Walter tam buradaki zemin üzerinde yürümeyi öğrendi.
Çenesini bu oturağın koluna çarptı.
Ve ölmeden bir hafta önce...
...şu aşk sandalyesinde...
...Hope ile birlikte oturdu.
Bir çocuğu kaybettiğinde...
...tüm anılar bir yere toplanıyor.
Cisimleşiyor...
...tapınak gibi oluyorlar.
Demek Matthew Poncelet'in ruhsal danışmanı...
...olmak için istekte bulunuyorsunuz.
-Evet Peder.
-Neden?
Bunu benden istedi.
-Bu çok sıradışı.
-Neden?
-Bunu yapan ilk kadın olacaksınız.
-Gerçekten mi?
Bu tür bir durum uzman birini gerektirir.
Bu çocuk altı gün içinde idam edilecek
ve günahlarından arınmaya çok ihtiyacı var.
Bunu yapabilecek misin?
Bilmiyorum Peder. Öyle umuyorum
Tanrı'nın rehberliği için dua ediyorum.
Ölmeden önce kutsal bir ayin yaparak...
...bu çocuğu kurtarabilirsiniz.
Bu sizin işiniz.
Ne eksik, ne fazla.
Yardıma ihtiyaç duyarsan,
lütfen beni aramaktan çekinme.
Teşekkürler Peder.
Burada gömülmek istemiyorum.
Annemi arayıp cenaze düzenlemeleri
hakkında sorular soracaklar.
Bunu yapabilir misin?
Annem buna katlanamaz.
Yaparım.
Hiç İncil okur musun?
İyi bir İncil okuyucusu sayılmam,
ama arada bir elime alırım.
-W.C. Fields gibi ha.
-Kim?
W.C. Fields. Filmlerde sarhoş bir karakteri oynardı.
Ölürken bir arkadaşı geliyor ve İncil okuduğunu görüyor.
Arkadaşı diyor ki, "W.C., sen Tanrı'ya inanmıyorsun ki.
Neden incil okuyorsun?"
Fields diyor ki,
"Bir çıkış arıyorum."
Ben çıkış falan aramıyorum.
Yağmur, yağmur, yağmur.
Bu kötü bir işaret. Zenciyi,
Tobias'ı idam ettiler bile.
Wayne Purcell bu gece.
Bu ikinci zenci demek.
Bir beyaz için zaman geldi.
Vali bir beyazın idam edilmesi için
baskı altında. Ve bu benim!
Zenciyi bende önce masaya yatırdılar.
Umarım temizlerler.
-Baban ırkçı mıydı?
-Nasıl bir soru bu?
-Sana nefreti kimin öğrettiğini merak ediyorum.
-Zencilerden hoşlanmam.
Hiç siyah tanıyor musun?
-Hep etrafımdaydılar--
-Etrafında?
Yaşadığım yerde her taraftaydılar.
-Hiç zenci bir çocukla oyun oynadın mı?
-Hayır.
-Bir keresinde beni ve kuzenimi çok kızdırmışlardı.
-Ne oldu?
Onlara taş atıyorduk.
Sonraki gün bisikletlerimizi parçaladılar.
-Onları suçlayabilir misin?
-Hayır, fakat, bak, kölelik çoktan sona erdi.
Sürekli kendilerine ne kadar kötü
davranıldığını anlatıp duruyorlar.
-Çocuklar mı?
-Hepsi.
Kendilerini sürekli kurban gibi
gösteren insanlardan nefret ederim.
-Kurban mı?
-Evet, hepsi kurban.
Hiç kurban tanımıyorum.
Süper insanlar tanıyorum, çalışkan.
Ben pek çok tembel, işsizlik parası alan,
vergilerimizi yutan renkli insan tanıyorum.
-Siyasetçi gibi konuşuyorsun.
-Nasıl yani?
-Hiç bir önyargının kurbanı oldun mu?
-Hayır.
Sence insanlar ölüm koğuşundakiler hakkında ne düşünüyor?
-Neden sen söylemiyorsun?
-Onlar canavar.
Onlar hiçbir işe yaramayan,
vergilerimizden yiyen çöp atıkları.
Ben kurban değilim. Ben masumum.
Ben sızlanmıyorum. Oturup
"kölelik kölelik" diye de bağırmıyorum.
Ben asileri severim, siyahlardan da.
Martin Luther King insanları başkente
taşıyıp beyaz adama tekmeyi bastı.
-Martin Luther King'e saygı duyuyorsun.
-Bir mücadele verdi, tembel değildi.
-Ya tembel beyazlar?
-Onları sevmiyorum.
-O halde senin sevmediklerin tembel olanlar.
-Başka bir konu hakkında konuşamaz mıyız?
İsa şöyle demiş: "Kılıçla yaşayanlar kılıçla ölecektir."
Purcell bunu haketti! Bunu haketti!
Dokuz, sekiz, yedi...
...altı, beş, dört...
...üç, iki, bir.
Tekrar birilerini öldürmeyeceklerinden
emin olmamımızın tek yolu bu.
Şartlı tahliyesiz bir hayat mı? Ah, kesinlikle.
Bu sona ermeden önce kaç tane
daha gardiyanın öldürülmesi gerekecek?
Bu insanlar çılgın birer köpek. Manyaklar.
Hadi. Gidelim.
Eğer vali ve mahkemeler gibi geri çevirirse...
...Matt altı gün içinde ölecek.
Bir cenaze evi ve onu gömecek bir yer bulmamız gerek.
Belki rahibe kardeşlerimiz kendi mezar
alanlarından birini bağışlayabilirler.
Cenaze hizmetini yapacak birine ihtiyaç var. Giysiler.
Cenaze takımı.
Takım mı?
Sence kaç beden giyiyordur?
Bilmiyorum.
Boyu kaç?
Bilmiyorum.
Sanırım iri biri.
İri biri kaç beden oluyor?
Büyük mü, orta mı yoksa küçük mü?
Aaa bilmiyorum. Daha önce hiç bir
erkek takım elbisesi almamıştım.
Amma manzara olur ha?
Bir erkek elbisesi satın alan bir rahibe.
Sürüden epey ayrıldım.
Herşey o kadar gerçeküstü ki.
Hope liseden daha Mayıs'ın başında mezun olmuştu.
Haziran'ın 15'inde Hava Kuvvetleri'ne katılacaktı.
İşte o gün bu olay oldu.
Slidell'den ayrılmak üzereydi.
Denizaşırı bir yere yerleştirilmek istiyordu.
Yolculuğu severdi...
...ve farklı kültürlerden
insanların arasında olmaktan hoşlanırdı.
15 Haziran'da, bir çavuş Slidell'de Hope ile buluşacaktı.
Ve askere almak için onu Baton Rouge'a götürecekti.
Bir gün önce, ihtiyaç duyacağı şeyleri
almak için onu alışverişe götürdüm...
...bilirsiniz, işe yarayacak şeyler.
O akşam 5:00'de giyindi...
...ve garsonluk yaptığı Corey'in yerine gitti.
İşten sonra Walter'la buluşacaktı.
Çıkmak üzereydi....
Eteğinin kenarlığı çıkıyordu.
Çok acele ediyordu.
Şu çengelli iğnelerden bir tanesiyle kenarlığı tutturdum.
Kapıdan çıktı gitti.
Bir daha canlı göremeyeceğim çocuğumun...
...gidişini gördüm.
Bunun olacağını bilseydim...
...ona, onu ne kadar sevdiğimi söylerdim.
Biliyorsun, ona son sözlerim...
...benden duyduğu son şey...
...eteğinin kenarlığı hakkındaydı.
Ertesi sabahın olmasını bekledik.
Bu Hope'un büyük günüydü.
Bebeğimiz evden ayrılacaktı.
Odası boştu...
...ve yatağı düzgündü.
Ben de Delacroix'lara telefon ettim ve...
Delacroix'lar bize Walter'ın da o akşam...
...eve gelmediğini söylediklerinde
yüreğimize ağır bir yük indi.
O zaman kısa bir süre için düşündük ki...
...belki de kaçıp evlenmişlerdir.
Fakat böyle birşeyi yapmak için
aşırı hassas bir kız olduğunu biliyorduk.
Polise gittim ve kayıp formu doldurdum.
Üç gün sonra şerif bir arama grubu oluşturdu.
Ben de onlarla gittim.
Tüm gün boyunca aradılar.
Millerce yürüdüler ama hiçbirşey bulamadılar.
Perşembe günü, 20 Ocak'ta...
...birkaç çocuk Flank Koyu'ndaymış...
...ve bir çanta, bazı giysiler ve bir cüzdan bulmuşlar.
Polise teslim etmişler.
Çocukların cesetleri Cuma günü bulundu...
...kayboluşlarının altıncı günü.
Kızımın bedeni çıplaktı...
...bacakları genişçe ayrıktı.
Teftiş memurunun raporu, vajinasının
yırtıklarla dolu olduğunu söylüyordu.
Başlagınçta, taktığı o okul rozetini bulamamışlardı...
...çünkü bıçak darbeleri yüzünden derinin altına girmişti.
O rozeti çok severdi.
Onunla gurur duyuyordu, ve hep takardı.
Üzerinde şöyle yazıyordu "88'liler fark yaratır"
Polis morga gidip cesedi teşhis etmemize izin vermedi.
Bunun çok travmatik olacağını söylediler.
Fakat ben...
...cesedin kesin bir şekilde Hope'a ait olduğundan...
...emin olmadan gömülmesine izin vermezdim.
Kardeşimi aradım, dişçidir.
Morga gitmesini ve diş kayıtlarından...
...bir teşhis yapmasını istedim.
Elini o çantaya koyup...
...Hope'un çenesini açana kadar...
...ölüm cezasına karşıydı.
Bu olayın ardından ise bunu tam
anlamıyla desteklemeye başladı.
Hope olduğundan emindim.
Fakat zihnim bana emrediyordu,
bilirsin, emin olmak zorundaydım.
-Bu Rahibe Helen Prejean.
-Merhaba.
-Tanıştığımıza sevindim Emily.
-Hıhı.
Peki.
Mutfağa geçelim.
Kahve yapayım da içelim.
Mahkeme sırasında Poncelet
ile koridorda yüzyüze geldim.
O sandalyeye oturmayacağım babalık.
Kızaracaksın, cızırdayışını seyredeceğim.
Bana çok yakın duran bir şerif vardı.
Tabancasını kapıp Poncelet'i
hemen orada vurabilirdim.
Onu o gün öldürebilirdim, ve keşke öldürseydim.
Bugün daha mutlu biri olurdum.
Peki, kararınızı değiştirmenize
neden olan şey neydi?
Kararımı değiştirmek mi?
Bizim tarafımıza nasıl geçtiniz?
Gelip size yardım edebileceğim birşey var mı
diye görmek ve sizinle dua etmek istedim.
Teşekkürler.
Fakat ona ruhsal danışmanlık yapmamı,
ve ölürken yanında olmamı istedi.
Peki siz ne dediniz?
Yapacağımı söyledim.
Fikrinizi değiştirdiğinizi düşünmüştük.
O yüzden burada bulunduğunuzu sanmıştık.
Hayır.
-Buraya nasıl gelebilirsiniz?
-Bunu nasıl yapabilirsiniz?
O pislikle nasıl oturabilirsiniz?
Bay Percy, bunu daha önce hiç yapmadım.
Ben yalnızca....
Yalnızca İsa'yı örnek almaya çalışıyorum...
...ki o, her insanın, en kötü
hareketinde olduğundan...
...daha değerli olduğunu söyledi.
Bu bir insan değil.
Bu bir hayvan.
Hayır, bu sözümü geri alıyorum. Hayvanlar kendi
türlerine tecavüz edip öldürmez!
Matthew Poncelet Tanrı'nın bir hatası.
Sen bu zavallı katilin
ellerinden mi tutmak istiyorsun?
Ölürken onu rahatlatmak mı istiyorsun?
Ormanda o iki hayvan Hope'un
yüzünü çimene basarken....
...onu rahatlatacak kimse yoktu!
Ben yalnızca ona yaptığı şeyin sorumluluğunu
üstlenmesinde yardım etmek istiyorum.
Yaptığını kabul ediyor mu? Üzgün mü?
Kimseyi öldürmediğini söylüyor.
Boyunu çok aşan şeylerle uğraşıyorsun.
Karnında bir çocuk taşımanın, onu doğurmanın...
...ve gecenin bir yarısı hasta
çocuğunla birlikte uyanmanın anlamını bilemezsin.
Sen gece dua edip sonra iyi bir uyku uyuyorsun.
Benim anne-babam bana dindar
insanlara karşı saygılı olmayı öğretti.
Rahibe, bu evi hemen terk etmeniz gerekiyor.
Ben--
Bekle bir dakika!
Gerçekten üzgünsen...
...ve bu aileyi umursuyorsan...
...öldürülen çocuğumuzun
intikamının alınmasını görmek istersin!
Buna iki taraflı yaklaşamazsın!
Hem o katille arkadaşlık edip
hem de bizim arkadaşımız olmayı bekleyemezsin.
Sen düşmanımızı bu eve
getirdin Rahibe. Gitmen gerek.
İyi bir aileden geliyorum.
Ailemi suçlayamazsın.
Benim iki ailem oldu.
İkisini de seviyorum ve onlar için ölürüm.
-Diğer ailen... ?
-Arkadaşımın ailesi. Hapisteki arkadaşlarımın.
Beyaz ailem, Ari Kardeşliği.
Beyazların üstünlüğüne mi inanıyorsunuz?
Hitler taraftarı mısınız?
O bir liderdi. Yaptığı işlerden
dolayı ona hayranlık duyuyorum.
Tıpkı Castro gibi, o da çok iş yaptı.
Hitler öldürme konusunda aşırıya gitmiş olabilir...
...fakat doğru yoldaydı.
Doğru yol mu? 6 milyon yahudinin öldürülmesi mi doğru?
Ben bu adamla ne yapıyorum? Çıldırmış olmalıyım.
-Alo?
-Rahibe? Ben Hilton Barber.
Bir strateji toplantısı için size ihtiyacımız var.
"Times ile yapılan bir röportajda...
...Poncelet geri dönme şansı olsa...
...bir terörist gruba katılmak ve devlet binalarını...
...bombalamak gibi faydalı işler yapacağını söylüyor."
Onu bu siyasi mahkum saçmalığından uzaklaştırmalıyız.
Henry, Anayasa Mahkemesi gündem bildirisine ne kadar var?
-İki gün.
-İki günümüz yok!
-Yasal malzememiz yok.
-Üç günün vardı.
-Dün neredeydin?
-Çocuğumu dişçiye götürmem gerekiyordu.
Bir adam ölüm koğuşunda öldürülmek üzere ve--
Çocuğumun, babasının elini tutmaya ihtiyacı vardı.
Eğer beğenmiyorsan, zamanını
harcayacak başka bir avukat bul.
Bu röportajları okuyan insanlar
senin bir deli olduğunu düşünüyor.
Hitler'e hayran, terörist olup
insanları havaya uçurmak istiyor ha?
Devlet binaları dedim, insanlar değil.
Bir binayı uçurunca insanlar
bundan zarar görmez mi?
Devlete karşı hiçbir sevgim yok.
Sen bir aptalsın. İnsanların seni
öldürmesini kolaylaştırıyorsun.
Ölmeyi hakeden çılgın bir hayvan, nazi...
...ırkçı bir köpek gibi etrafa saldırıyorsun.
-Demek böyle düşünüyorsun?
-Sana yardım etmemi zorlaştırıyorsun.
Bırakabilirsin.
Bunu yapmayacağım.
Sana bağlı.
Gitmemi istiyorsan bunu söyle.
-O çocukları hiç düşünüyor musun?
-Olan şey korkunç.
Özellikle de olması gerekmediği için.
Ebeveynlerinin hayatlarını ne
hale getirdiğinizin farkında mısın?
Beni öldürmeye çalışan bu insanlara...
-...sempati duymam mümkün değil.
-Bunu düşün.
Çocukları vuruldu, bıçaklandı, tecavüz edildi...
...ormanda ölüme terkedildi.
Biri senin ailene böyle
birşey yapsa ne hissederdin?
-Onlara ne yapardın?
-Kesinlikle onları öldürmek isterdim.
Onları anlıyorum, fakat
yanlış kelleyi istiyorlar.
Bir yalan makinesi testi yaptırmak istiyorum.
Bunun onların fikirlerini
değiştirmeyeceğini biliyorum...
...fakat annemin, o çocukları benim
öldürmediğimi bilmesini istiyorum.
Heey, çok iyi!
Hadi bakalım.
-Hey siz. Demek parti yapıyorsunuz.
-Hey.
Palmer.
-Herbie, ağrın geçti mi?
-İyi.
-Öyle mi? Kenitra, nasıl gidiyor?
-Güzel.
Hadi Kenitra, gidelim.
Güle güle.
Durun bir dakika, ne oldu?
Bölgede Poncelet'in ırkçı yorumları...
...konuşuluyor
Yazı da senin de adın geçiyor.
Aman Tanrım.
Eğitim merkezi de seni kınıyor.
O adama, derslerden daha fazla
önem gösterdiğini düşünüyorlar.
-Colleen, çok üzgünüm.
-Sorun değil. Ben hala seni seviyorum.
Sadece bilmen gerekir diye düşündüm.
Ah!
Bunu Goodwill'den aldım.
Piskopos Norwich'le konuştum.
Cenaze ayinini yapabileceğini söyledi.
Ayrıca hizmet vermeye hazır bir cenaze evi buldum.
Kongre liderleri toplandı. Kendi mezar
alanlarımızdan birini kullanabiliriz.
Matt ölürse...
...tahmin et kimin yanına gömülecek?
-En son kim öldü?
-Rahibe Celestine.
Aman Allah'ım.
O kızın, bize kocasını tanıtmak için...
...manastıra gelişini hatırlıyor musun?
Celestine demişti ki "Yatağımı bir adamla paylaşmak
zorunda olmadığım için çok mutluyum."
-Bekaretini ne kadar çok severdi.
-Ve şimdi...
...sonsuza kadar bir adamla yan yana yatıyor olacak.
Kızımın katili bir sonraki yıl şartlı tahliye olabilir--
Yakın bir zamanda karım ve ben şerifin ofisine gittik--
O adamın dışarıda, özgür bir adam olması...
...kızımın ise toprakta sonsuza kadar
ölü olması düşüncesine dayanamıyorum.
"Bunu hiç bilmiyorum--''
--eski kocası tarafından öldürülmüş, biliyorsun.
--oğlumun en iyi arkadaşı tarafından
arka bahçede bıçaklanarak öldürüldü."
Geceyi bizim evimizde geçirdi ve o
sabah bizimle birlikte kiliseye gitti.
Çocuğumu kaybettim--
Küçük kayak giysisi hala dolapta duruyor.
Bizim çocuğumuz öldürüldüğünde,
cesedini bulmak bir haftadan fazla sürdü.
--sürekli pencereden bakmak.
Yargıç suçlu bizmişiz gibi davranıyordu.
Karım bu öğleden sonra...
...boşanma dilekçesi verdi.
Oğlumuzun ölümüyle başetme yollarımız farklı.
"Ölüm bizi ayırana kadar."
Biz özel değiliz.
Çocuğunu kaybeden pek çok ebeveyn boşanıyor.
Yüzde yetmiş falan.
Keşke gülebilsem, birşeyleri komik bulabilsem.
Arabam.
Davetiniz için teşekkürler Bay Delacroix.
Kendine iyi bak Rahibe.
İyi geceler.
Sen ne yaptığını sanıyorsun?
Ne yapıyorsun?
Kollarınızı kaldırın.
Devam edin.
Şu sandalyeye oturun.
Yeni pansiyonum nasıl?
Merhaba.
Çok özelim, ha?
Çok özelim. Burada sadece ben varım.
Beni koruyan 10 gardiyan var.
Herifin biri her 15 dakikada bir gelip
kendimi öldürüp öldürmediğimi kontrol ediyor.
İntihar kontrolü.
İntihar kontrolü.
Hiç yaptıklarımı umursayan bu
kadar çok insan görmemiştim.
Seni buraya ne zaman getirdiler?
Dün gece.
Geç saatlerde.
Koğuştaki adamların çoğuna
elveda diyecek şansım olmadı.
Şu yalan makinesi testini sorabildin mi?
Birkaç telefon görüşmesi yaptım, fakat henüz olmadı.
Demek sona geldik ha?
Ölüm evi tatilim.
Üç günlük istirahat.
İncil'imi okumak için bol vaktim olacak.
Bir çıkış aramak için.
Bir çıkış aramak için.
İncil'de İsa hakkında birşeyler okudun mu?
Kutsal adam. İyilik yaptı. Cennette.
İsa'ya dua edin.
İsa'nın tek başına ölümle karşılaştığı...
...birkaç pasaj vardı...
...belki bakmak istersin.
İsa ve benim iş yapma tarzımız farklı.
O, öbür yanağını çeviren heriflerden biri.
Öbür yanağını çevirmek çok büyük bir güç ister.
Asileri sevdiğini söylüyorsun.
Sence İsa neydi?
-Asi değildi.
-Elbette öyleydi. Tehlikeli bir adamdı.
-"Kardeşini sev" tehlikeli mi?
-Onun sevgisi herşeyi değiştirdi.
Onun sevgisi herşeyi değiştirdi.
Kimsenin umursamadığı insanlar:
fahişeler, dilenciler, fakirler.
Sonunda onlara saygı duyan,
onları seven birini bulduklar...
...İsa onların kendi değerlerinin
farkına varmalarını sağladı.
Asilleştiler ve güçlendiler.
Tepedekiler gerçekten çok sinirlendi.
Bu yüzden İsa'yı öldürdüler.
Bana benziyor ha?
Hayır Matt, benzemiyor--
Sana benzemiyor.
O sevgisiyle dünyayı değiştirdi.
Sen iki çocuğun katledilmesini seyrettin.
Kapıdan uzaklaşın Rahibe.
Neden, ne oluyor?
Kımılda evlat.
Bu da nedir şimdi?
Ne bu?
Bir saatliğine burada olmayacak.
Neden biraz hava almıyorsunuz?
-Onu nereye götürüyorsunuz?
-Size söyleyemem.
Rahibe Helen?
Chaplain Farley kapıdan aradı.
-Orada olacak.
-Teşekkür ederim.
Çavuş Trapp?
Sizce şu yaşlı ağaç ne
zamandan beri orada duruyor?
Kimse bilmiyor bayan.
Geçen gece Purcell'in idamında
sizi kapının dışında görmüştüm.
Öyle mi?
Üzgün görünüyordunuz.
Üzgün mü? Hayır.
-İdam sırasında odadaydınız değil mi?
-Ben kayış bağlama takımındayım, sol bacak.
İşim bu, sol bacak.
Mahkumu hücresinden alıp idam odasına götürüyorum.
Wau, zor olmalı.
Zor.
O gece uyuyamadım.
Sanırım ister savunsunlar, ister savunmasınlar...
...bunu gören herkesi etkiliyordur.
İşimizin bir parçası.
Bu mahkumlar yaşadıkları şeyleri hakediyor.
Birinin gelip prosedür hakkında...
...aceleci yorumlar yapması kolay.
Yüzeyde mantıksız veya gereksiz görünen birşey...
...incelemeler sonunda mantıklı bulunabiliyor.
Bu deneyimle ortaya çıkan birşey.
Benim tek istediğim, idamından
önce Matt için bir ilahi okumak.
Deneyimlerimiz, müziğin duyguları
harekete geçirdiğini söylüyor.
Mahkumda beklenmedik bir reaksiyon
üretebilen duygular.
Peki.
Hapisane müdürünün fikrini
sormama bir itirazınız var mı?
Ben karşıyım, ama isterseniz sorabilirsiniz.
Teşekkür ederim.
Ve zamanınız için sağolun.
Son idamda kapının dışında
protestoda bulunduğunuzu duydum.
-Evet.
-Tevrat'ı bilir misiniz?
"Öldürmeyeceksin."
"Eğer biri bir başkasının kanını dökerse..."
"...onun da kanı dökülecektir."
İncili bilir misiniz?
Orada İsa merhamet ve barıştan bahseder.
Poncelet İsa'nın kendi günahlarından
dolayı öldürüldüğünü anlamalı.
Eğer bunu kabul ederse...
...barış onundur ve ruhu sonsuz hayata kavuşur.
Burada mesele birinin ölüm
cezası hakkındaki fikri değil.
"Romalılar"a bak.
"Herkes kendisi üzerindeki
otoritelere itaat etsin"
Çünkü Tanrı'dan başka otorite yoktur.
Ve buna karşı gelenler bunun sonucuna katlanır."
Ne oldu?
-Bayıldı.
-Kalp krizi geçirdi.
-İyiyim. Sadece bayıldım.
-Hayır, kıpırdama.
Açım. Sadece birşeyler yemem lazım.
Matt'e geri döneceğimi söylemiştim.
Ona durumu söyler misiniz?
-Buradaki işimiz bittiğinde.
-Ona hemen söylemem gerek.
Ben hallederim Rahibe.
-Teşekkürler.
-Bu kalp krizi değil.
Sadece açım. Burada ziyaretçilerin
birşeyler yemesine izin vermiyorlar.
Herhalde bizim hava falanla beslenen
bir bitki türü olduğumuzu sanıyorlar.
Bu idamda kullanılan makine mi?
Evet bayan.
Herşey kurallara uygun olmalı.
Tanrıya şükür artık sandalye kullanılmıyor.
İğne biraz daha kolay.
İşimizin bir parçası. Şimdi karnına
biraz yiyecek gönderelim.
İğneyi kim yapıyor?
Bu özel bir bilgi.
Sen misin?
İdam prosedürü ile ilgili herhangi bir bilgi veremeyiz.
Size bir tepsi yiyecek getireyim, sonra da sizi eve yollarız.
-Matt'e dönmem gerek.
-Üzgünüm Rahibe.
Müdürün emirleri böyle. Bugün onunla daha fazla görüşemezsiniz.
-Neredeydin?
-Geri dönemedim.
-İyi misin?
-İyiyim.
Sürekli ne olduğunu sorup durdum.
Bir kalp krizi geçirdiğini düşündüm.
-Sana söyleyeceklerini sanıyordum.
-Beni o odaya götürdüler.
-Bedenimi ölçüyorlardı.
-Ne için?
Ne kadar büyük bir tabuta ihtiyacım olduğunu belirlemek için.
Sonra geri döndüm ama sen yoktun.
Tüm günü yalnız geçirdim.
Üzgünüm.
Üzgünüm.
-Hiç yalnız kaldın mı?
-Evet. Kesinlikle.
Bazen komşunun barbeküsünden gelen dumanı kokladığımda...
...ve çocukların gülüşmelerini duyduğumda...
...odamda öylece otururken, kendimi bir aptal gibi hissederim.
Benim burada en çok özlediğim şey mi? Kadınlar.
Bilirsin, barda oturup birşeyler içer ve birşeyler dinlerdim.
Sabah 3:00'e kadar dans ederdim.
Yalan söylemeyeceğim.
Ben buna inanırım.
Kadınım ve bir şişe, battaniye ve biraz ot alıp ormana...
...gider ve sevişirdik.
Bu senin kaçırdığın birşey.
Dürüst olmak gerekrise Matt, eğer bir ailem olsaydı...
...muhtemelen seni ziyaret etmek yerine şimdi onlarla olurdum.
Gerçekten dürüstçe.
Burada olmana seviniyorum.
Kızına bir mesaj yollamamı ister misin?
Onu kendi haline bırakalım.
Bu şey seni öldürecek.
Beni yıkmasına izin vermeyeceğim.
Son yürüyüşümde bacaklarıma güç vermesi için Tanrı'ya dua ediyorum.
Bu bekleyiş.
Seni çıldırtan şey bu geri sayım.
Federal temyiz mahkemesi konusunu yakında öğreneceğiz.
Hilton ve benim bu akşam valiyle bir randevumuz var.
Benim için birşey yapmaz.
Benim için siyasi bokunu riski atar mı?
Keşke Hitler ve teröristlik hakkında
o şeyleri söylememiş olsaydım.
Aptal!
Hartman artık medyayla herhangi
bir röportaj olmayacağını söylüyor.
Güzel. Aptal çenemi kapalı tutarım.
Yarın sabah bir yalan makinesi testi ayarladım.
Güzel. İyi bir haber var demek.
Testi yapan adam...
...kesin bir gerçek tespiti yapabileceklerinden emin değil.
-Neden?
-Yarın senin idam günün.
Stresli olacaksın. Bu test genellikle
stres ile yalanı birbirinden ayıramıyor.
Önemli değil, evimde gibi rahatım.
İncil'ini okuyor musun?
Dün gece okumaya çalıştım.
Uyku isteğimi arttırıyor.
Ben bilinçli kalmaya çalışıyorum.
Beni kurtarma çabana saygı gösteriyorum...
...fakat ben ve Tanrı işimizi hallettik.
İsa haçta bizim için öldü.
Ve sanırım mahşer günü onun önüne çıktığımda bana iyi davranacaktır.
Matt, kurtuluş, İsa ücretini ödediği için kullanabileceğin...
...bedava giriş bileti gibi birşey değildir.
Kendi kurtuluşunu gerçekleştirmen gerekir.
Yapacak işlerin var.
Bence John, 8. bölüme bakman gerekir; orada İsa şöyle der:
"Gerçeği bileceksiniz...
...ve gerçek sizi özgürleştirecek."
Bakacağım. Bunu sevdim.
"Gerçek sizi özgürleştirecek."
Bunu sevdim.
Yalan makinesi testinden geçeceğim. Evde gibi rahatım.
Eğer ölürsen...
...asaletle ölmene yardım etmek istiyorum.
Ama eğer...
...Walter ve Hope'un ölümünde oynadığın
rolü sahiplenmezsen bunu yapamazsın.
-Hilton Barber, Piskopos Norwich.
-Merhaba.
Benim için zevk, Piskopos.
İşte durum.
Vali Benedict ölüm cezasının gönülsüz destekleyicisi.
Bu idamı durdurup bir canı kurtarma gücüne sahip.
Kutsal kral haklarının son kırıntısı.
İşin sırrı, onunla şahsi bir seviyede...
...görüşmemiz gerek, kalabalık ve gürültülü değil.
Bu yüzden özel bir görüşme talep ettim.
Anlamalısınız. Devleti temsil ederken, kanunlara uymalıyım...
...ve halkın iradesini gerçekleştirmek için...
...şahsi görüşlerimi arka planda tutmam gerekir.
Bu davaya bakacağım.
Fakat mahsumiyet lehinde açık, çarpıcı bir kanıt olmaksızın...
...bu sürece müdahale etmeyeceğim.
Hala mahkeme hakkımız var, Rahibe.
Yasal hususlardan bazıları bizi zengin bile edebilir.
Helen.
Helen, yemeğe gel.
Tüm kötülükleri içine alabilecek kadar büyük bir sevgi arıyorsun.
Kutsal kaynakta tebliğ çok fazla.
Ama gerçekleşebilenler çok az.
Sen azize değilsin Helen.
Helen. Helen.
Oo anne.
İyi misin?
Ah, evet. Sadece rüya görüyordum.
Kaçta orda olman gerekiyor?
Tam 9:00'da.
Saati kurdun mu?
Evet.
Bu çok garip.
Yarın bir adam benim önümde öldürülecek.
Birşeyler itiraf etti mi?
Aa hayır.
O kadar nefret dolu ki, kimseye güvenmiyor. Sürekli--
beni geri itiyor.
Derin sulardasın kızım.
Gözümü morarttığın günü hatırlıyor musun?
Ateşim çıkmıştı.
Çıldırmış gibiydin, çığlık atıyordun.
Kalkmaya ve sokağa koşmaya çalışıyordun.
Beni yumruklamıştın ve benden nefret ettiğini söylemiştin.
Çığlık attın, fakat seni tuttum.
Sıkı kavradım.
Çünkü çocuğu tehlikede olduğunda...
...bir annenin kolları güçlüdür.
Dün gece hiç uyumadım.
Bana vermek istedikleri sinir ilacını almadım.
Gözlerde ölümü arıyorum. Yani gitmeye hazırlanıyorum.
Dinle Matt, mahremiyet ihtiyacına
saygı duyduğumu bilmeni istiyorum.
Eğer bugün yalnız olmak ve ailenle kalmak istiyorsan...
...buna gücenmem.
Eğer izin veriyorlarsa yanımda ol.
Birinin konuşmasını ve son ana kadar orada olmasını istiyorum.
Orada olacağım.
Keşke ilk iğneyle birlikte hemen öleceğimi bilsem.
Yani, bunu hissedecek miyim?
Önce ciğerler gidiyor. Hızlı bir...
...boğulma gibi.
Bu incitecek.
Bedenin hareket...
...etmediğini söylüyorlar.
Titremiyor.
Zavallı annem.
5. devrede bir değişiklik var mı?
Henüz yok. Fakat bu iyi bir işaret.
Belki de bu dilekçede sağlam birşeyler
gördükleri anlamına geliyordur.
-Gitmem gerek. Seni sonra ararım.
-Teşekkürler Hilton.
-Gülegüle.
-Gülegüle.
Birşeyler söyleyin Rahibe.
Bir rahibe böyle bir yerde ne yapıyor?
Çocuklara ders veriyor olmanız gerekmez miydi?
Ve bu adamın ne yaptığını biliyorsunuz.
O çocukları nasıl öldürdüğünü.
Yaptığı şey şeytanlıktı. Bu doğru.
Birine öldürmenin yanlış olduğunu söylemek
için onu öldürmenin anlamı nedir?
İncil ne der bilirsiniz, "göze göz".
Başka ne der bilir misiniz?
Ölüm şunlar içindir; zina, fahişelik...
...eşcinsellik, kutsal topraklara basmak...
...sebt gününe aykırı hareket etimek ve ebeveynlere hürmetsizlik.
İncil'den örnek verme konusunda bir
rahibe ile yarışmam, çünkü yenilirim.
Telefonda yalnızca birkaç dakika kaldı ve hemen geldi...
...klasik Matt büyüsüne kapıldı.
O telefonu geri almak zorunda kaldım.
Benim yavruyu çalmak istiyorsun, seni köpek.
Sanırım küçük ama harika bir kız.
-O kadar küçük sayılmaz.
-Kapa çeneni.
Ona iyi bak Craig. Aptalca birşey yapma.
Biraz şeye benziyor....
Lisede kız arkadaşın kimdi?
Lisede bir sürü kız arkadaşım vardı.
-Hayır, komik isimli olan.
-Komik isimli mi?
Maddie, Maldy-- Maldy? Maldy.
-Madrigal.
-Madrigal.
Madrigal Parmelee. Oo, harikaydı!
-Yaramaz küçük bir fettandı.
-Matthew!
Özür dilerim anne. Yani iyi bir genç kadındı.
Ya sen, Troy?
Kendine bir kız arkadaş buldun mu?
-Hayır.
-Niye?
Vaktim yok.
Balık ve kamp çok vakit alıyor.
-Troy yeni bir çadır aldı.
-Ne tür çadırların var?
Askeri çadır. Renkli hanımevladı çadırlarından değil.
-Matt'e geçen geceden bahsetsene.
-Bahçede kamptaydı.
Eve ben çağırdım. Korkmuştum.
Çıktım ve onu eve getirdim.
-Anne, öyle olmadı.
-Anlat.
-Hadi. Anlat ona.
-Hadi.
Ben ve arkadaşım Paul o çadırı kurduk,
kendi akşam yemeğimizi pişirdik.
Ateşte alüminyum folyo içinde
patates pişirdik ve sosis kızarttık.
Sonra? Anlat.
-Gece yarısı--
-Hayır, 9:00 civarıydı sanırım. Evet.
-Bir hayvan sesi duyduk.
-Ne tür birşeydi?
-Büyüktü.
-Tavşan mıydı?
-Bir sıçan mıydı?
-Kapa çeneni.
-Sincap mıydı?
-Fare mi?
Kes sesini! Büyük ve pis birşeydi.
Hey, gözlerime bak küçük adam.
Annen söyledi diye mi yoksa korktuğun için mi eve girdin?
Hadi, doğruyu söyle.
Gözlerime bak.
Ha ha, yakaladık işte.
Bazı insanlar cenazeni soruyorlar...
...ve ben de çok kızıyorum ve henüz ölmediğini söylüyorum.
Üzgünüm millet, toparlamamız lazım.
Biraz erken değil mi?
Kurallara göre 6:45'e kadar kalabilirler.
Yavaş yavaş çıkmanız gerekiyor.
-İşte Poncelet.
-Sağol.
Bu yastık kılıflarının içinde eşyalarım var.
Hepsini eve götürseniz iyi olur.
Hapisanenin göndermesini istemiyorum.
Craig, Marion'dan aldığım çizmeler dışında herşeyi böl.
İdama bu botlarla gitmek istiyorum.
Ayağa kalk.
Hepiniz vedanızı yapın.
Görüşürüz Matt.
-Gülegüle.
-Gülegüle yok küçük adam.
-Hayır bayan.
-Ona sarılamaz mı?
Üzgünüm Rahibe. Güvenlik nedeniyle.
Ağlama anne.
Göz yaşı görmek istemiyorum.
Şimdi gülegüle demiyorum.
-Sizi bu gece arayacağım.
-Görüşürüz Matt. Güçlü ol.
Ağlama. Seni sonra arayacağım.
Seni seviyoruz Mattie.
Oğlumu kollarıma alsaydım, gitmesine izin vermezdim.
Annem iyi mi?
O iyi Matt.
Pekala, gülegüle.
Daha önce hiç karides vermediler.
Çok iyiler.
Ee ne diyor? Yalan makinesi ne söylüyor?
Culp, yanıtlarında stres olduğunu...
-...ve sonuçların kesinlik sağlamadığını söyledi.
-Off!
Bu herif emin mi? Kesinlikle, mutlak bir şekilde emin mi?
O soruları yanıtlarken kendimden emindim. Hiç stres hissetmedim.
Geçemediğime inanamıyorum.
Matt, şu anda stres hissetmemen için ya robot ya da deli olman gerekir.
Doğru sonuç vermediğine inanamıyorum.
Neler olduğundan bahsedelim.
O gece neler olduğunu konuşalım.
Bundan bahsetmek istemiyorum.
-Çıkın dışarı.
-Çok güzelsin.
-Özel arazidesiniz.
-Ne?
-Şahsa ait bir yerde bulunuyorsunuz.
-Hemen gidiyoruz.
-Hadi gidelim!
-Tutuklandınız. Dışarı çıkın.
Gidiyoruz. Bilmiyorduk.
Arabadan çıkın!
-Nereye gidiyoruz?
-Burada bir bar var.
-Patronumuz barda.
-Gitmenize izin veremeyiz, yanlış iş yaptınız.
-Patron çok kızacak.
-Belki gitmenize izin verir.
Evet, işte geldik.
Bar burası.
-Size içecek alalım mı?
-Diz çökün.
Tepem attı!
Çocukların orada park yapması tepemi attırdı.
Şimdi anne babası ölmemi izlemek için gelmiş.
Kendime kızıyorum çünkü Vitello'nun
onları öldürmesine izin verdim.
Percy'lere Delacroix'lara söyleyecek iki çift sözüm var.
Son sözlerinin nefret sözleri olmasını mı istiyorsun?
Clyde Percy iğneyi kendi eliyle yapmak istiyor!
Onun ne kadar kızgın olabileceğini bir düşün.
Kızını bir daha asla göremeyecek.
Ona bir daha asla dokunamayacak,
sevemeyecek, onunla gülemeyecek.
Bu ebeveynlerin herşeylerini çaldın.
Şimdi hayatlarında üzüntüden başka hiçbirşey yok.
Sen onlara bunu verdin.
Neden ormandaydınız?
-Söyledim, uçmuştum!
-Suçu ilaçlara atma.
Bu olay olduğunda zaten aylardır çiftleri rahatsız ediyordunuz.
-Nasıldı?
-Nasıl yani?
Vitello'ya baktın mı, kendinde miydi?
Onu etkilemeye çalıştın mı?
-Bilmiyorum.
-Uzaklaşıp gidebilirdin.
-Beni çok kızdırdı.
-Onu suçlama!
Onu suçluyorsun, devleti suçluyorsun,
ilaçları, siyahları, Percy'leri suçluyorsun.
Orada bulundukları için çocukları suçluyorsun.
Peki ya Matthew Poncelet?
Hikayede o nerede? O ne durumda, masum mu? Kurban mı?
Ben kurban değilim.
Poncelet.
Federal Temyiz Mahkemesi seni geri çevirdi.
Üzgünüm.
Rahibe, koridora geçin.
Dışarıda olacağım.
Üzgünüm oğlum. Başarısız oldum.
Hayır, başarısız olmadın. Benim için
yaptığın herşey için teşekkür ederim.
Ne yazıyor?
Tanıkların imzalayacağı formlar.
Sen başarısız olmadın.
Adalet sistemi bizi harcadı.
Berbat birşey. Çok berbat.
Hemen oraya geliyorum.
Tanrım bana yardım et.
Burası çok korkunç bir yer Tanrım.
Çok soğuk. Bu cinayet çok planlı.
Onun yıkılmasına izin verme Tanrım.
Güçlü olmasına yardım et. Güçlü kalmama
yardım et İsa. Tanrım bize yardım et.
Güçlü kalmamıza yardım et. Bana yardım et.
Baldırımı traş ettiler.
Neden?
Kolumda bir damar bulamayacaklarından korktular sanırım.
O numara da nedir?
Marion'da yapmıştım.
Birinin beni öldürmesi durumunda bedenimi teşhis edebileceklerdi.
Bunu yaptırırken canın acımadı mı?
Bunları görünce benim kötü biri olduğumu düşündün.
Yalnızca vücudunda sandığımdan daha fazla renk varmış.
Bana iki iğne yapmaya çalıştılar.
-Bir sakinleştirici ve bir antihistamin.
-Antihistamin mi?
Galiba beni devirecek olan iğneye
alerjik reaksiyonum olması durumunda...
...kontrol dışı tepkiler oluyor.
Hey, Sana İncil'imi...
...vermek istiyorum.
Kendim tarihledim.
Sağol Matt.
Hücreden uzaklaşın Rahibe.
Evi arama vakti.
Kalacak mısın?
Kalacağım. Ama seni bir süre ailenle yalnız bırakacağım.
Hey, sen.
Ne yapıyorsun?
Biliyorsun. Sen ne yapıyorsun?
Zaman geçiyor.
-Selam.
-Hey.
-Ne yapıyorsun? Telefonu mu tutuyorsun?
-Evet.
-Bu gece çadırında mı uyuyacaksın?
-Evet.
Anne, seninle konuşmak için bekliyordum.
Ağlama anne. Ağlama.
Ağlama.
Eskiden böyle değildi anne.
Eskiden böyle değildi.
Ben....
Küçüktüm.
Onu duyabiliyorum. Onunla konuşayım.
Hey, Troy. Anneme iyi bak, tamam mı? Tamam mı küçük adam?
Anneme iyi bak.
Anne? Anne?
Seni seviyorum anne. Seni seviyorum anne.
Akmasına izin verdim.
Anneme onu sevdiğimi söyledim.
Çocukların hepsiyle konuştum.
Elveda demekten nefret ederim.
Eğer bir şans bulursam, gitmeden
hemen önce onları arayacağımı söyledim.
Ne oldu Matt?
Nedir?
Annem hep "Bunu yapan Vitello'ydu" diyip duruyor.
Ona eşlik ettiğim düşüncesinden nefret ediyor.
Bunu düşünmesini istemiyordum.
Senin söylediğin gibi.
Yürüyüp uzaklaşabilirdim.
Öyle yapmadım.
Kurbandım.
Lanet olası bir tavuktum.
O benden büyüktü ve sertti.
Ben sadece içkiyle...
...cesaretimi arttırıyordum,
onun gibi sert olmaya çalışıyordum. Olamadım.
Ona karşı gelme cesaretini gösteremedim.
Anneme alçağın biri olduğumu söyledim.
O da sürekli "Sen değildin Matt" deyip duruyordu.
"Sen değildin Matt. Sen değildin."
Annen seni seviyor Matt.
O çocuk mu?
Walter.
Evet?
Ne?
Onu öldürdüm.
Ya Hope?
Hayır.
Ona tecavüz ettin mi?
Evet.
Her ikisinin de ölümlerinin sorumluluğunu alıyor musun?
Evet.
Dün gece ışıklar kapatıldığında,
diz çöküp o çocuklar için dua ettim.
Bunu daha önce hiç yapmamıştım.
Oo, Matt.
Yüreğimizde yalnızca Tanrı'nın
dokunabileceği üzgün yerler vardır.
Korkunç birşey yaptın Matt, korkunç.
Fakat şimdi kendine saygın var.
Kimse bunu senden alamaz.
Sen Tanrı'nın bir çocuğusun, Matthew Poncelet.
Kimse bana daha önce Tanrı'nın çocuğu demedi.
Bana defalarca falanfilan-çocuğu dediler,
hiç Tanrı'nın çocuğu demediler.
Ölümümün, o anne-babalara biraz
rahatlık vereceğini ümit ediyorum.
Belki de Percy'lere ve Delacroix'lara...
...verebileceğin en iyi şey, huzur
duymaları yönünde bir arzudur.
Ben asla gerçek aşkı hissetmedim.
Hiçbir kadını ve kendim dışında kimseyi pek sevmedim.
Demek ki sevgiyi bulmam için ölmem gerekiyormuş.
Beni sevdiğin için teşekkür ederim.
Oo, zaman. Uçup gidiyor.
Gerçekten üşüdüm.
Bir ceket veya benzer birşey giyebilir mi? Üşüyor
Benim için söyleyeceğin şarkıya ne oldu?
İlahi mi?
Hapisanede müzik dinlenemiyormuş.
Bu yüzden söylememe izin vermezler.
Sözlerini biliyorsun. Sözlerini söyleyebilirsin.
-Söyleyemem.
-Söylersin. Hadi.
Teşekkür ederim.
Koridora geçmeniz gerekiyor Rahibe.
Çizmelerimi verin! Çizmelerimi istiyorum!
Yetişkin bir adam ölüme çocuk bezi ve terlikle gidiyor.
Artık bunların hiçbirini görmeyeceğim!
Demir çubuklar yok, hücreler yok, kafeste yaşam yok!
Matt.
Rahibe Helen...
...öleceğim.
Gerçeği biliyorsun.
Gerçek seni özgür kıldı.
Tanrı benimle ilgili gerçeği biliyor.
Daha iyi bir yere gidiyorum.
Hiçbirşeyden korkmuyorum.
İyi misin?
Evet. İyiyim.
-İsa burada.
-Hiçbirşey için endişelenmeyeceğim.
Tamam.
Bak, bu dünyada gördüğün son şeyin...
...sevgi dolu bir yüz olmasını istiyorum.
O yüzden onlar bunu yaparken...
...sen bana bak.
Bana bak.
Ben senin için sevginin yüzü olacağım.
Evet.
Gitme vakti Poncelet.
Rahibe Helen bana dokunabilir mi?
Evet, dokunabilir.
Ölü adam yürüyor!
"Korkma.
Çünkü ben seni takdir ediyorum.
Seni adınla çağırdım.
Sen benimsin.
Denizden geçiyorsan...
...orada seninle olacağım.
Ateşten geçiyorsan...
-...yanmayacaksın."
-Tanrı ruhuna acısın...
...Baba, Oğul, ve Kutsal Ruh adına.
Buradan ileri gidemezsiniz Rahibe.
Zaman zaman annemi ziyaret edeceksin değil mi?
Evet Matt. Söz veriyorum.
Söyleyeceğin bir son söz var mı Poncelet?
Evet efendim, var.
Bay Delacroix...
...bu dünyayı kalbimde nefretle terk etmek istemiyorum.
Yaptığım şey için affınızı diliyorum.
Oğlunuzu sizden almakla korkunç bir şey yaptım.
Ya biz?
Bay ve Bayan Percy...
...umarım ki ölümüm sizi biraz rahatlatır.
Sadece şunu demek istiyorum ki...
...bence öldürmek yanlış birşey...
...kim yaparsa yapsın.
İster ben olayım, ister siz ister devletiniz.
Seni seviyorum.
Seni seviyorum.
Hayır! Hayır!
Kalk şunun üzerinden!
Ben kaçtım!
Hadi oğlum!
Tanrı aşkı ve İsa'nun huzuru...
...bizi kutsasın ve teselli etsin...
...ve gözlerimizin yaşını silsin. Amin.
Gücü herşeye yeten Tanrı sizi...
...Baba'yı, Oğlu ve Kutsal Ruh'u kutsasın. Amin.
Şimdi İsa'nın huzur ve sevgisi ile gidin.
Şükür Tanrı'ya olsun.
Şimdi anneniz için güçlü olacaksınız.
Bay Delacroix.
-Rahibe.
-Sizi görmek güzel.
Neden burada olduğumu bilmiyorum.
Nefret doluyum.
Sizin imanınıza sahip değilim.
Bu iman değil. Keşke o kadar kolay olsaydı.
Bu emek.
Belki...
...nefretin içinden çıkış yolunu
bulmada birbirimize yardım edebilseydik.
Bilmiyorum.
Ben öyle düşünmüyorum.
Gitmem lazım.
İyi akşamlar.
-İyi akşamlar.
-İyi akşamlar.
Merhaba İdella.
Herbie!