Tip:
Highlight text to annotate it
X
- İyi geceler, tatlım.
- İyi geceler, anne.
İyi uykular, evlat.
Simülasyon durduruldu.
Simülasyon durduruldu.
Simülasyon durduruldu.
Simülasyon durduruldu.
Pekala. Bay Vil, değil mi?
Arkadaşlarım bana Flyn der.
A-ha.
Bay Vil, nerede hata
yaptığınızı biliyor musunuz?
Düştüm mü?
Hayır, hayır. Ondan önce.
İçinizde Bay Vil'in büyük
hatası neydi bilen var mı?
Yok mu?
Aaarg!. Tamam, bandı
inceleyelim.
Başlıyoruz.
İşte...
Ah. Orada.
Görüyor musun? Kapı.
Ardına kadar
açık bırakmışsın.
Ve kapıyı açık bırakmak bir işçinin
yapabileceği en büyük hatadır, çünkü...
Cereyan mı yapar?
İçeri bir çocuk girebilir!
Oh, Bay Waternoose!
Ve bir çocuktan daha zehirli...
...ve ölümcül olan bir şey yoktur.
Tek bir dokunuş
bile sizi öldürebilir.
Eğer kapıyı açık ırakırsanız...
...çocuklar bu fabrikaya, hatta
canavar dünyasına bile girebilirler.
Bir çocuğun odasına asla girmeyeceğim.
Beni buna zorlayamazsınız.
Gideceksin, çünkü
bu şeye ihtiyacımız var.
Şehrimizin geleceği, sizin çocukların
çığlıklarını toplamanıza bağlı.
Çığlıklar olmazsa,
enerji de olmaz.
Tehlikeli bir iş olduğunu biliyorum.
Bu yüzden de elinizden gelenin
en iyisini yapmanız gerekiyor.
Kendine güvenen, tuttuğunu koparan,
sert ve işini bilen...
...korkuluklara ihtiyacımız var.
James P. Sullivan gibi
korkuluklara ihtiyacımız var.
Hey! Günaydın canavarlar.
Saat 6'yı 5 dakika geçiyor...
...güzel Canavar kentimizde.
Hava sıcaklığı 18 derece civarında...
...ki bu sürüngenler için iyi haber.
Bugün dışarı çıkmayıp
tembel tembel yatmak...
uyuklamak,
için harika bir gün.
Başka bir deyişle...
YATAKTAKİ HALININ
İŞE GİTME ZAMANI!
Uyan, Sully!
Uyandırma hizmeti istediğimi
hiç sanmıyorum, Mikey!
Hey! Az laf, çok acı,
mahallebi çocuğu.
Bir kuş gibisin.
Sen kendine canavar mı diyorsun?
Korkunç ayak. Korkunç ayak.
Korkunç ayak.
Dikkat! Çocuk uyandı.
Tamam! Korkunç ayak.
Korkunç ayak. Korkunç ayak.
Çocuk uyuyor.
İkizler!
Ranzada.
Uh! Bir an yapamayacağını
zannettim.
Hey, Sully. Başlıyoruz. Hazır mısın?
Takip et.
Bak burada.
Bak, orada.
Sana dokunmasına izin verme.
Sana dokunmasına izin verme.
Ay akşamdan ışıktır...
Çığlıklar, çığlıklar.
Hadi, dişlerini iyi fırçala.
Dişlerini iyi fırçala.
Korkunç canavarların
dişlerinde çürük olmaz.
118. 119 yaptın.
Peki 120'yi görecek miyiz?
- Oh! İnanamıyorum!
- Daha terlemedim bile.
Senden bahsetmiyorum.
Bak! Yeni reklamımız çıkmış.
"Canavar Şirketinde
gelecek çok parlak."
Televizyona çıkacağım!
Televizyona çıkacağım!
"Arabalarınıza enerji veriyoruz."
"Evlerinizi ısıtıyoruz."
"Şehrinizi aydınlatıyoruz."
"Ben Canavar Şirketi'ndeyim."
Hey, Betty'ye baksana!
"Her çocuğun ideal
canavarını bularak..."
"...üstün çığlıklar
elde ediyoruz."
"Temiz ve güvenilir...
...bir enerji için."
"Çevirdiğiniz her düğmenin altında...
...Canavar Şirketi vardır."
"Ben Canavar Şirketi'ndeyim."
"Sorumluluğumuzu biliyoruz."
"CANLANDIRMA-GERÇEK ÇOCUK DEĞİLDİR"
"Masumiyet çemberi daralıyor."
"Çocuklar artık daha zor korkuyor."
"Tabii ki, C.Ş. gelecek
için hazırlıklıdır."
"....en iyi korkuluklarla..."
"...ve yeni enerji kaynağı
araştırmalarıyla..."
Tamam, işte sıra bende.
"Daha iyi bir gelecek
için çalışıyoruz."
"Bugünden."
"Biz Canavar Şirketi'ndeyiz."
"Biz C.Ş.'yiz.
Canavar Şirketi."
"Korkutuyoruz,
çünkü değer veriyoruz."
İnanamıyorum.
Oh, Mikey.
Televizyona çıktım!
Gördün mü?
Ne kadar doğaldım.
Alo?
Biliyorum.
Harikaydım, değil mi?
Tüm aile gördü mü?
Annen arıyor.
Ha, ha. Ne diyebilirim ki?
Kameralar beni seviyor.
Sana söylüyorum, koca adam.
Bu yüzü TV'de daha çok göreceksin.
- "Montropolis'in en aranan adamı" gibi mi?
- Ha ha ha ha.
Sen dördüncü sınıftan beri yakışıklılığımı
kıskanırdın zaten, dostum.
- İyi günler, tatlım.
- Sana da canım.
- Hadi Sally, zıpla.
- Hayır.
- Hey, hey, hey. Ne yapıyorsun?
Nereye gidiyorsun?
- Mikey, biliyorsun çığlık kıtlığı var.
- Yürüyeceğiz.
- Yürümek mi?
Hayır, hayır. Bebeğim. Bak.
Bunu o da istiyor.
Bebeğim, seni ararım.
"Çığlık kıtkığı artıyor.
Kesintiler gündemde."
- Dahi çocuk, o arabayı niye aldığımı, biliyor musun?
- Aslında hayır.
Kullanmak için. Bilirsin. Caddede.
Önce honk honk! Sonra vroom vroom!
Yürümek de nereden çıktı?
Biraz sakin ol, tamam mı
stres topu?
Hadi. Biraz egzersiz
yapmamız lazım.
Benim mi egzersiz
yapmam lazım?
Sen kendine bak.
Senin iklimin bile farklı.
Günaydın Mike. Günaydın, Sully.
Hey, günaydın, çocuklar.
Nasıl gidiyor?
Güle güle, Mike. Güle güle, Sully.
Hey!
CAFE - SAKLI KENT
Oh, yine mi!!
Hey, hey, hey, dostlarım!
- Hey, Tony.
- Tony.
- Hey.
- Hey.
Duyduğuma göre birileri tüm zamanların
korkutma rekorunu kırmak üzereymiş.
Yeteri kadar çığlık
olsun, gerisi önemli değil.
Ha, ha, ha. Hey,
bunlar müsseseden.
- Hey, gracias.
- Gracias. Nasıl gidiyor?
Oh, harika.
Hey, Ted. Günaydın.
DUR
GEÇ
Gördün mü, Mikey?
Ted de işe yürüyerek gidiyor.
Ne olmuş? 5 adımda işe varıyor zaten.
- Günaydın, Sully.
- Günaydın, Ricky.
Korku katında görüşürüz, dostum.
Selam patron.
Hey, Gulyabani nasıl?
Günaydın, Sully.
Hey!
- Hey, hala sola doğru biraz eğik.
- Hayır değil!
Merhaba, dostlar.
Selam, Jerry.
Bay Sullivan.
Hadi ama çocuklar.
Bana "Sully" deyin.
Hiç sanmıyorum.
Biz sadece size
iyi şanslar dilemek istedik.
Hey, hey, hey.
Hadi, kaybolun ortadan.
Konsantrasyonunu bozuyorsunuz.
- Oh, özür dileriz.
- Sonra görüşürüz, çocuklar.
Mahvedin onları, Bay Sullivan.
- Konsantrasyonunu bozuyorsun.
- Oh, olamaz. Özür dilerim.
- Sus!
Canavar Şirketi.
Lütfen bekleyin.
Canavar Şirketi.
Sizi bağlıyorum.
Bayan Humongorous tatilde.
Mesaj bırakmak ister misiniz?
Selam ekşi güzel.
Pofuduk ayıcık!
Doğum günün
kutlu olsun.
Oh, pofuduk mofuduk.
Hatırladın.
Merhaba, Sully Willie.
N'aber, Scillia... Willia.
Doğum günün
kutlu olsun.
Teşekkürler. Pekii... Bu gece
özel bir yere gidiyor muyuz?
Ah. Küçük bir lokantada ikimiz
için yer ayırttım. Adı:
Harry Hausen's.
Harry Hausen's mı? Ama orada masa
bulmak imkansız gibi birşey.
Pofuduk ayıcık için değil.
Paydostan hemen sonra görüşürüz.
Bir dakika bile gecikmek yok.
Tamam, tatlım.
Romantik şeyler düşün.
Sen ve ben
Ben ve sen
İkimiz birlikteeeee....
Biliyor musun, dostum?
Aradığım o.
Tüm hayatım boyunca
aradığım o.
Senin adına
çok mutluyum.
Ah! Bir de... Rezervasyonlar konusunda
yardım ettiğin için çok sağol.
Önemli değil. Unutma. Rezervasyon
"pofuduk ayıcık" adına.
Biliyor musun?
Hiç komik değil.
Bu ne?
Wasowsky!
Şu işe bak.
Hem küçük çocukları hem de
küçük canavarları korkutabiliyorum.
Korkmadım. Sadece...
Alerjilerim var...
- Evet, tabii.
- Hey, Randall
Enerjini korku katına sakla.
Bugün günümdeyim, Sullivan.
Herkesi fena halde korkutacağım.
Puanımı çok arttıracağım.
Aferin, Randall. Bu harika.
Böylece biz rekoru kırdığımızda
daha çok kudurursun.
Shhh, shhh, shhh.
Duyuyor musunuz?
Değişim rüzgarları esiyor.
Duyuyor musunuz?
Değişim rüzgarları esiyor.
Ne sinir adam!
Bir gün tepem atacak ve...
...senin bu adama iyi bir
ders vermene izin vereceğim.
N'aaber sümüklü?
"5 BAŞLI BİR ÇOCUK DOĞDU."
"AİLESİ ÇOK MUTLU..."
Günaydın, Russ, benim
küçük bahçe salyongozum.
Bugün kimleri korkutacağız?
Wasowsky.
Dün gece evraklarını
tamamlamamışsın.
Ah, şu kağıt işleri.
Hepsi şöyle... uçup gitse
daha kolay olmaz mıydı?
Sakın bir daha olmasın.
Evet, tabii. Daha az dikkatsiz
olmaya çalışırım.
Gözüm üzerinde, Wasowsky.
Her zaman gözüm üzerinde.
- Her zaman...
- Bu kadın kafayı yemiş.
Tüm korku katları işleme hazır.
Asistanlar, görev yerlerine.
Tamam, beyler.
Doğu yakasına bağlandık.
Korkuluklar geliyor.
Oh. ne harika değil mi?
Hey! En iyi canavar kazansın.
Ben de ona çalışıyorum.
"BEKLE"
- Bağlantı için son 7..
...6...5...
...4...
...3...
...2...
- ...1...
"KORKUT"
Sen en büyüksün, sen en büyüksün.
Sen en büyük ve en tüylüsün.
Oh, bugün kendimi
harika hissediyorum, Mikey.
İşte benim oğlum. İşte benim oğlum.
Sıradaki kapı hemen geliyor.
Hala geridesin, Randall. Belki de...
çığlık alıcılarını tekrar ayarlayıp...
Hemen başka bir kapı getir!
Ah, kapı. Evet, kapı.
Selam Jerry. Şu ana kadar
ne hasar verdik?
Bugünkü kotamızı
doldurabiliriz, efendim.
Bir aydır ilk defa.
- Ne oldu?
- Çocuk bana neredeyse dokunuyordu.
Aramaızda ancak bu kadar
mesafe vardı.
Senden korkmadı mı?
Sadece altı yaşındaydı.
Neredeyse ölüyordum!
NEREDEYSE ÖLÜYORDUM!
Sakin ol, dostum.
Hey, burada ölü bir kapımız var.
- Geliyoruz.
- Dikkatli olun.
- Afedersiniz.
Bu hafta 58 kapı
kaybettik, efendim.
Ah, şu zamane çocukları.
Artık eskisi gibi korkmuyorlar.
- Efendim?
- Ne var?!
Bakın.
"Lütfen dikkat. Yeni korkutma
şampiyonumuz Randall."
- Hey dostum, tebrikler, şu sayılara bak.
Pijama partisi.
"Boşverin."
Aferin, James.
Çok etkilendim.
Ben sadece işimi yapıyorum,
Bay Waternoose.
Tabii işimi en iyilerden
öğrendim.
Eğer 5 saniye içinde yeni
bir kapı burada olmazsa...
...seni kapı öğütücüsüne bizzat
ben koyacağım.
Hey, Wasowsky.
İyi iş çıkardın.
Çok güzel sayı yaptınız.
Gerçekten mi? Ben farketmedim bile.
Georgie neler yapıyor?
Harika işler çıkarıyor.
O koca adamla çalışmaya bayılıyorum.
Kapılar gelsin, Charlie.
Bugün iyi iş çıkarıyorum.
Georgie ve ben kardeş gibiyiz.
2319! 2319 durumu var!
Kırmızı alarm! Kırmızı alarm!
Kırmızı alarm!
UYARI
KARANTİNA ALARMI
George Sandersen. Lütfen
hareket etmeyin.
Temizlik işlemi için hazır olun.
Oh, ÇBT olmasın.
"ÇOCUK BULMA TEŞKİLATI"
Marş! Marş! Marş!
Geri çekilin.
Dikkatli olun.
Temizlendi. Durum 9-9-0.
Dezenfekte işlemi için hazırız.
Hey, sağolun çocuklar.
Sayenizde ölümden döndüm.
"KAZASIZ GEÇEN GÜN SAYISI:
47...0"
Tamam çocuklar,
biraz dinlenin.
Yarım saatliğine kapatıp
sistemi baştan başlatacağız.
Bütün bir korku katı
hizmet dışı.
Daha ne ters gidebilir?
Ah, ne gün ama!
Sadece biraz zor günler
geçiriyoruz, efendim.
Herkes, bizi güzel günlere
taşıyacağınız konusunda size güveniyor.
Bunu bir de yönetim kuruluna anlat.
James, bu şirket, üç
nesildir benim ailem.
Batmasını önlemek için
her şeyi yaparım.
Ben de, efendim.
Dur bakalım.
Bir konuda bana
yardım edebilirsin.
Zevkle, efendim.
İşe bazı yeni korkuluklar aldık...
...ve açıkçası biraz... biraz...
Tecrübesizler mi?
Berbatlar.
Düşündüm de, yarın
şöyle bir uğrayıp...
...onlara bir gösteri yapabilirsin.
Onlara nasıl en iyi korkuluğumuz
olduğunu gösterirsin.
Eski Waternoose zıpla ve kükre
tekniğini göstererek başlarım.
İşte benim oğlum!
KORKUT
Gidelim beyler. Tüm kapılar yerlerine.
İstisnasız.
Senin gibisini görmedim.
Turnayı gözünden vurdun.
Böyle bir gün daha geçirirsek
korkutma rekoru bizimdir.
- Doğru, bebeğim.
Şu işe bak. Yemeğe çıkardığım
yetmezmiş gibi...
sonra da "Canavar Kamyon
Yarışları"nı izlemeye gideceğiz.
- Güzel.
- Senin programın nedir?
- Eve gidip biraz daha çalışacağım.
- Yine mi?
Hayatta korkutmaktan
başka şeyler de vardır.
Uh. Hey, deodorantını
kullanabilir miyim?
Tabii. Elimde hem... "Çöp kokusu"..
hem de "Eski çöp kovası" var.
- "Gel-git" var mı?
- Yok.
Peki "Islak köpek"?
Evet. Al bakalım.
Biliyor musun? Bazen o kadar romantik
oluyorum ki belki de kendimle evlenmeliyim.
Beni rahat bırak, Mike!
Aşkla dolu müthiş bir
gece beni bekliyor.
Bu gece sadece ben ve... Scillia var.
Aşk gemisi demir
almak üzere.
Çünkü şunu söylemeliyim ki, dostum...
...yüzünün güzelliği kalbimi o kadar...
Merhaba, Wasowsky.
Bu akşam için özel planların mı var?
Şey, aslında...
Ve eminim...
...evraklarını doldurmuşsundur.
Bir kereliğine de olsa...
Bu sessizlik
pek güven vermiyor.
Olamaz, korku raporlarım. Masamda
unutmuşum. Eğer 5 dakika içinde...
...restoranda olmazsam masayı başkasına
verecekler. Ne yapacağım? Ekşi güzel.
Selam, pofuduk ayıcık.
Hazır mısın?
Nasıl olmam?
- Sadece... Yani küçük bir...
- Anlamıyorum.
Sadece yetiştirmem gereken biraz kağıt
işim olduğunu unutmuşum ve Mike da...
...bana bunu hatırlatıyordu.
Sağol dostum.
Öyle mi? Yani öyle.
Tabii ki öyle.
- Tamam. Gidelim o zaman.
- Gidiyoruz.
Masamın üzerinde, Sully.
"Pembe" olanlar muhasebeye gidecek.
"Gelecek" yazan satın almaya.
Ve "altın" olanlar Russ'a gidiyor.
"Eflatun" olanları elleme.
"Pembe" olanlar muhasebeye gidecek.
"Gelecek" yazan Russ'a.
Hayır. "Gelecek" yazan satın almaya,
"Altın" olanlar Russ'a gidiyor.
Eflatun olanlar konusunda ise
en ufak fikrim yok.
Demek eflatun
olanlar bunlarmış.
Merhaba.
Kimse yok mu?
Burada bir kapı var.
GÖNDER
Merhaba, hey. pssst.
Korkutacak kimse var mı?
Selam.
Hmmm.
Kardiş! Dah, dah, dah.
Uzak dur!
Oh, Michael.
Çok doğumgünü kutladım....Şey, aslında
çok doğumgünü kutlamadım....
Ama bugüne kadarki en güzel
doğumgünüm bu.
Neye bakıyorsun?
Seni ilk gördüğüm anı
düşünüyordum.
- Öyle güzeldin ki...
- Yapma.
O zaman saçların
daha kısaydı.
Kestirmeyi düşünüyordum.
Hayır, hayır bu uzunluğunu
seviyorum.
Senin her şeyini seviyorum.
Geçenlerde biri "Sence Monstrpolis'in
en güzel canavarı kim?" diye sorduğunda...
- ...ne dedim biliyor musun?
- Ne dedin?
Dedim ki... Sully?
- Sully mi?
- Hayır, hayır, hayır.
Demek istediğim bu değildi.
Mike. Seni anlamıyorum.
Selam dostlar. Ne rastlantı.
Siz de mi buradaydınız?
Ben de birşeyler ısmarlayacağım.
- Michael!
- Sully?
- Buranın nesi iyidir?
Git buradan.
- Her şeyi mahvediyorsun.
- Senin kağıtlarını almaya gittiğimde
orada bir kapı vardı.
Ne?!
Bir kapı mı?
Randall'ın işi.
Randall mı? Vay hilekar.
Sayılarını arttırmaya çalşıyor.
Bir şey daha var.
- Ne?
Ça-fan-ta-fa-ya-fa ba-fak.
- Ne?
Çantaya bak.
Hangi çantaya?
Zevkime uygun hiç bir şey
bulamadım. Görüşürüz Scillia.
- Afedersiniz.
- Oh, oh. Neler oluyor?
Scillia, lütfen.
Anlamaya çalış.
- Yapmam gereken şeyler var!
- Michael?
Üçte. Bir... İki....
AAAAHHHH!
Bir çocuuuk!
Bö!
Bir çocuk!
Burada bir çocuk var.
Bir insan çocuğu.
Pofuduk ayıcık!
Hadi.
Gidelim buradan.
Lütfen sakin olun!
Bu bir tatbikat değildir!
Michael?
Michael!
- Scillia!
- İtmesene.
Hey, Çek ellerini ekşi
güzelimin üzerinden.
Bina temiz. Dezenfekte
işlemi için hazırız.
Bundan kötüsü olabileceğini
hiç sanmıyorum.
ÇOCUK FELAKETİ!
Eğer tanıkların ifadeleri doğruysa
Canavar tarihinde ilk defa...
bir çocuk güvenliği
sorunu yaşandı.
Bu gece burada bir çocuk olduğunu
ne inkar edebiliriz ne de doğrulayabiliriz.
Bir çocuk tam üzerimden uçtu
ve lazerli bakışıyla şu arabayı patlattı.
Kaçmaya çalıştım ama zihin güçleriyle
beni yakalayıp sarsmaya başladı.
Doğru. Ben her
şeyi gördüm!
Profesyonel görüşüm şudur ki
şimdi PANİK ZAMANI!!!!!
Geliyor,
geliyor!
Bö!
Hayır, hayır, hayır,
hayır, hayır, hayır!
Hayır, sakın onlara
dokunma, seni küçük...
Onlar alfabetik sıralıydı...
Peki, tamam. Yanımıza yaklaşmadığı
sürece iyi sayılırız.
Bunu mu istiyorsun?
Yakala!
Hey, hey. Bu kadar yeter.
Kimse küçük Mikey'e dokunamaz.
Mike. Ayıyı ona ver.
Olamaz!
Durdur onu, Sully.
Durdur onu!
Ayıcığı gördün mü?
Şirin ayıcık.
Sully...!
Uh. Ayıcık. Uh. Eğer onu
alırsan mutlu bir ayıcık olur.
Ama bizi bulurlarsa
başımız dertte demektir.
Lütfen, ağlamayı kes.
Hemen, şimdi.
- Çok iyi, çok iyi, Sully. Devam et. İyi gidiyorsun.
- Neredeymiş mutlu ayıcık...
- Sakın bana dokunma! Sakın dokunma!
- Sully, ayı. Ayı. Ona ayıyı ver!
- Bu da neydi?
- Hiç fikrim yok.
Ama bu yaptığını tekrarlamazsa
çok iyi olur.
Shhh, shhh, shhh.
Shhhhh.
Shhh, shhh, shhh.
Shhhhhhh.
Bunu nasıl yapabildim?
Nasıl bu kadar aptal olabildim?
- Bu olay şirketi yok edebilir.
- Şirket mi? Şirket kimin umurunda?
Biz ne olacağız?
Bu şey bir ölüm makinası.
Eminim uyummızı bekleyecektir
ve sonra baaaam!
Çok kolay hedefiz, dostum.
Bizi kolayca avlayabilir.
Tamam, bak. Sanırım
bir planım var.
Çay kaşıklarını kullanarak şehrin
altından bir tünel açarız...
ve onu vahşi doğanın
koynuna bırakırız.
Kaşıklar mı?
Benden bu kadar. Başka
fikrim kalmadı. Kapalıyız.
Atom bombası, çok pahalı.
Dev sapan, fazla deneysel.
Dev tahta at, fazla tarihi.
Düşünmem lazım. Düşün! Düşün!
Oh. Mike?
Sanırım yoruluyor.
O zaman neden ona
uyuyacağı bir yer göstermiyorsun....
...ben burada plan yaparken?
Uykuş mu geldi?
Uykun mu var?
Uyumak mı istiyorsun, ha?
Tamam, peki. İşte sana
uyuman için...
Hey, hey. o benim yatağım.
Her yere parazitlerini bulaştıracaksın.
Hey. Peki. Koltuk
daha rahat zaten.
Ne?
Sadece gardırop.
Uyur musun lütfen?
Hey. Tıpkı Randall'a benziyor.
Senin canavarın Randall.
Gardırobun içinden çıkıp
seni korkutacağını sanıyorsun.
Oh, bunu nasıl
anlatacağım ben şimdi.
İçi boş.
Gördün mü?
Burada canavar yok.
Tamam, şimdi var.
ama ben seni korkutmayacağım.
Mesaim bitti.
Tamam.
Sen uyuyana kadar burada
oturmama ne dersin?
Hadi, uyu.
Şimdi.
Şimdi uyu.
Şim-di uy-ku vak-ti.
Ufff.
Hey, Mike, Çılgınca
gelebilir ama...
ama bence çocuklar
tehlikeli değil.
Gerçekten mi?
O zaman onu besleyelim.
Her zaman beni öldürecek
bir ev hayvanı istemişimdir!
- Ya onu kapıdan geri gönderirsek?
- Ne?
Mike. Düşünsene.
Sanki hiç buraya gelmemiş
gibi geri gönderebiliriz onu.
Her şey normale döner.
Bu bir şaka mı?
Bana şaka yaptığını söyle.
Sully. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki
bu şartlar altında...
...olabildiğince anlayışlı oldum.
Ama bu berbat bir fikir.
Ne yapacağız?
O şeyle sokağa mı çıkacağız?
Sanırım sonra da onu
fabrikaya geri götüreceğiz, değil mi?
Onu fabrikaya geri
götürdüğümüze inanamıyorum.
Sully! Bir çift ampul ve kanepenin
kaplamasıyla kimseyi kandıramayız.
Sana bir kaç isim hatırlatayım:
Loch Ness, Koca Ayak,...
...Korkunç Kar Canavarı.
Hepsinin tek ortak yönü var:
Sürgün!
Aynısı bize de olabilir.
Bence başarabiliriz.
- Hey, nasıl gidiyor, Frank?
- N'aber çocuklar?
Her şey çok güzel olacak.
Bir numara buradaki işin
hemen tamamlanmasını istiyor.
- Dikkat et.
- Burada birşey buldum.
Biraz daha aşağı.
Bunu olay yerinde bulduk.
Panik yok!
Panik yok!
Bana panik yapmamamı söyleme.
Durum iyi değil. İyi değil!
Hastalık bulaşmış olabilir.
Beyler, güvenlik bizim için
en önemli şeydir. Eğer...
Şimdi olmaz, şimdi olmaz.
Merhaba ufaklık.
Sen de nereden çıktın?
Bay Waternoose!
Ah, James. Bu senin mi?
Aslında o benim
kuzenimin kardeşinin...
... kızı, efendim.
Evet, bu-- bugün
"b-- bir...
...akrabınızı işe getirin"
günü.
Mmmh, duyuruyu
kaçırmış olmalıyım.
Neyse, söylesene James.
Neden bugün öğleden sonra
simülatöre uğrayıp....
... şu konuştuğumuz korkutma
dersini vermiyorsun?
Oh, oh. efendim.
- Gidebilir miyiz Bay Waternoose?
- Tamam, tamam geldim.
Öğleden sonra görüşürüz, James.
Tabii bu beyler daha önce
bizi kapatmazlarsa.
- Oh, olamaz.
- Korkutma dersi mi? Harika.
Neden bunu en son
ben öğreniyorum?
Kuzeninin kardeişinin kızını da
götürelim de oratlık iyice karışsın.
Dur!
Tutun onu!
Sıkı tutun.
Gelebilirsin. Ortalık
süt liman.
Şimdi tek yapmamız gereken
o şeyden kurtulmak.
Ben kapısının kartını
ararken sen burada bekle.
O burada bekleyemez. Burası
erkeklerin soyunma odası.
Bu, bugüne kadar
söylediğin en tuhaf şey.
Tamam, peki.
Bak, burayı nasıl sevdi.
Sevinçten dans ediyor.
Kartı alıp
hemen döneceğim.
Ne güzel dans
ediyorsun sen öyle.
Sanki şey
yapacakmışsın gibi.
Oh!
Ah... İşin bitti mi?
Özür dilerim, özür dilerim.
Tamam, bitirdin değil mi?
Alo?
Nereye gitti acaba?
Ortalıktan kayboldu.
Yoksa görünmez mi oldu?
En ufak bir
fikrim bile yok.
Yakaladım!
Hey, çok iyiydi.
Sakin ol, sakin
ol, sakin ol....
Russ. Solan zarif çiçeğim.
Bugün harika görünüyorsun.
Saçını mı kestirdin?
Söylesene, saçını
kestirdin değil mi?
Mutlaka öyle olmalı.
Ya da makyaj yaptın.
Estetik yaptırdın. Yüzünü
gerdirdin. Bir şey var.
Öyle bir operasyon
geçirdin ki yüzün tıpkı...
Dinle. Yardımına
ihtiyacım var.
Randall dün gece geç saatlere
kadar korku katında çalışıyordu.
Kullandığı kapının
kartına ihtiyacım var.
Ne güzel değil mi?
Bil bakalım ne oldu?
Dün gece kağıtlarını
teslim etmedin.
Yani o? Yani ben?
Kağıtlar gelmedi mi?
Ofisimiz kapalıdır.
Hazır ol ya da
olma, geliyoruum.
Gittikçe yaklaşıyorum.
Onu bulmam an meselesi.
Onu elime geçirdiğimde....
Ne yapıyorsun sen?
Ben... çocuğu arıyorum.
- Onu kayıp mı ettin?
- Hayır, hayır. Tam burada...
İşte burada.
- Hey. Sorun ne?
- Ben arkadaşlarınıza dün geceyi anlattım.
- Tamam, gidelim.
Randall. Şükürler olsun!
Şu çocuğu ne yapacağız?
Shhhhhh.
Shhh, shhh, shhh.
SUŞİ BAR'INDA
ÇOCUK FELAKETİ
Maneşette. Haberi
manşetten vermişler.
Çocuk. Hani senin...
Sessiz olur musun lütfen?
Ben de herşeyin farkındayım.
Bütün gece her
yerde onu aradım.
Basit bir hesap yaptım.
Fabrikadan sonra sushi restoranında
görüldüğüne göre çocuk kaçmış!
Neler olduğunu
anlayana kadar...
...hiç birşey olmamış gibi
davranacağız, anlıyor musun?
Sen makineyi çalıştırmaya bak.
Çocukla ben ilgilenirim.
Onu dışarı salanı bir elime geçirirsem...
paramparça edeceğim.
Hala burada mısın sen? Hadi,
git. Yürüsene. Çabuk.
Gittiler...
- Bu kötü. Bu çok kötü.
- Makine hakkında ne demişlerdi?
Kimin umurunda? Oh!
Bak, panik yapma. Tek yapmamız
gereken kapısını bulup onu evine göndermek.
Haklısın,
haklısın.
Biz sadece işine giden iki normal tipiz.
Arada kaynayıp gideriz.
- Ne güzel bir sabah, değil mi dostlar?
- İnsanın içini ısıtıyor, değil mi?
Kilo mu verdin?
Yoksa kaburgalarını mı?
Kartı buldun değil mi?
Tabii ki kartı buldum.
Kartı bulacağımı söylemiştim.
Kartı bulmaya gidiyorum demiştim.
Ve kartı buldum.
İşte geliyor.
Kendine dikkat et. Bir daha
gardıropların içine girme.
- Mike. bu onun kapısı değil.
- Ne diyorsun sen?
Tabii ki onun kapısı.
Onun kapısı.
Hayır, onun kapısı beyazdı.
Üzerinde de çiçekler vardı.
Hayır, dün gece çok karanlıktı herhalde.
Çünkü o şeyin kapısı bu!
Hey, duydun mu?
İçeride nasıl da eğleniyorlar.
Gittiğin yerden bana kart at, evlat.
Mike Wasowsky
numara 22.
Mike Wasowsky
hayatını geri kazandı ülkesi.
- Mikysowsky.
- Çok güzel. Şimdi bon voyage! Güle güle!
Hadi. Bak. Sopaya bak. Sopayı
görüyor musun? Git getir onu. Yakala.
Mike, bu Böö'nün
kapısı değil.
- Böö mü? Böö de ne?
- Bu... ona verdiğim isim.
Bir sorun mu var?
Sully, ona isim
vermemelisin.
Eğer ona isim verirsen
ona bağlanıyorsun demektir.
Şimdi. ONU GELDİĞİ YERE
GÖNDERMEMDE BANA YARDIMCI OL...
Hey. Biz yakında şirketimizde
sergilenecek olan...
..."Onu Geldiği Yere Göndermemde
Bana Yardımcı Ol" adlı oyundan...
...bir sahnenin
provasını yapıyorduk.
He, he, he.
Bir müzikal oyun.
Onu geldiği yere göndermemde
bana yardımcı ol.
Yardımcı ol! Yardımcı ol!
Ve perde.
Hala üzerinde çalışıyoruz.
Daha geliştirme aşamasında.
Eleştirilere ihtiyacımız var.
Sully, bu kadar yeter. Onunla vedalaş.
- Nereye gitti? Ona ne yaptın?
- Nerede?
İnanmıyorum? Onu yine mi
kaybettin? Bu harika.
Bir dakika. Güneş doğuyor.
Bu mükemmel.
Ha, ha. Gitti.
Hey, hey, hey.
Nereye gidiyorsun?
Sully her şeyi mahvetme. Şimdi olmaz.
Rekoru kırmak üzereyiz.
Bırak çocuğu başkası bulsun.
Biraz da onlar uğraşsın. Ondan kurtulduk.
Neler karıştırıyorsunuz siz?
Prova yapıyorlar.
- ONDAN KURTULDUUUUK!
- Kes şunu, Wasowsky!
Şu kaçak çocuk hakkında
ne düşünüyorsun, Sullivan?
- Çılgınca, değil mi?
- Oh, evet, çılgınca.
Söylendiğine göre çocuk
fabrikaya geri dönmüş.
Siz birşey görmediniz, değil mi?
- Oh, şey...
- Hayır, kesinlikle görmedik.
Ama içeriden birileri karışmışsa
bu Waxford'dan başkası olamaz.
Waxford mu?
Hani altıncı istasyondaki.
Gözleri fıldır fıldır.
Hey, Waxford!
Sully!
Michael Wasowsky.
Dün gece hayatımda geçirdiğim
en kötü gecelerden biriydi.
Bana değer verdiğini
sanıyordum.
Tatlım, lütfen. Suşi
sevdiğini sanıyordum.
Suşi mi?
Suşi mi!
Bunun suşiyle ilgili
olduğunu mu sanıyorsun?
SUŞİ BAR'INDA
ÇOCUK FELAKETİ
Wasowsky!
Michael! Mi...!
Erkekler.
Çocuk nerede?
Çocuk mu?
Ne çocuğu?
- Burada, fabrikada değil mi?
- Suçu üstüme atamazsın.
Eğer sen dün gece hile yapmasaydın
bunların hiç biri olmazdı.
Hile mi?
Hile.
Peki, tamam.
Sanırım işleri nasıl yoluna
sokacağımızı biliyorum.
Beş dakika sonra düdük
çaldığında ne olacak?
Ah. Mola mı vereceğim?
Herkes yemeğe çıkacak.
Bu da demektir ki
korku katı...
- Boyanacak mı?
- Boş olacak!
Boş olacak.
Seni aptal!
Saati görüyor musun?
Büyük kol
yukarı bakarken...
...küçük kol da
yukarı bakıyorsa...
...çocuğun kapısı benim
istasyonumda olacak.
Büyük kol aşağı baktığında ise...
...kapı gitmiş olacak.
Çocuğu geri göndermek
bu kadar vaktin var.
Anladın mı?
Bö.
- Hayır.
- Hey, sen. Kıpırdama!
- Bu o.
- Ahhh.
- Reklamlara çıkan bu.
- Olumlu, bu o.
Bir imzanızı alabilir miyiz?
Oh, oh. tabii.
Hiç sorun değil.
Kızım Stephany
için imzalar mısınız?
Evet. Bakalım.
En korkunç arkadaşından
en iyi dileklerle.
Ben de dedim ki eğer bir daha benimle
bu şekilde konuşursan her şey biter...
- O ne dedi?
- Annemi tanırsın.
Beni odama gönderdi.
- Görüşürüz, kendinize iyi bakın.
- Çok teşekkürler.
ÇÖP
Bö.
Böööö!
Oh. merhaba küçük.
Senin dın ne?
Mike Wasowsky!
Suuuully!
Sully.
Tamam, Sully. hadi. hadi.
Hey, Sully'yi gördünüz mü?
- Hayır, üzgünüm.
- Oh... Sully!
Wasowsky'nin başı
belada gibi.
- 2319! 2319 durumu var!
- Oh, yine mi!
Sully!
Sully.
Sully!
Harika haberlerim var, dostum.
Bir çıkış yolu buldum.
Ama acele etmeliyiz.
Çocuk nerede?
Sul. Bunlar küp
şekline sokulmuş çöpler.
- Oh, oh...
- Hala sesini duyabiliyorum.
- "Mike Wasowsky".
- Hey, ben de duyabiliyorum.
Orada kaç çocuk var?
"Mike Wasowsky".
- Kardiş!
- Böö.
Oh, birşeyin yok.
Seni çok merak ettim. Seni...
Sakın bir daha böyle ortadan
kaybolma, küçük bayan.
İyi olduğuna
öyle sevindim ki...
Oh, ne duyarlı bir baba!
Şey aslında o benim
kuzenimin... kız kardeşinin...
Tamam, Sully.
Bu kadar yeter. Gidelim.
- Mike Wasowsky!
- Evet, evet tabii evlat. Kenara çekil.
Böö'yü güldürmesene.
Güldürmedim zaten.
Hadi!
Anlamıyorum. Böö'nün
kapısını buldun mu?
Sonra anlatırım.
Koş.
Çabuk, çabuk,
çabuk, hadi!
Lütfen orada ol! Lütfen
orada ol! Lütfen orada ol!
İşte orada. Tıpkı
Randall'ın dediği gibi.
Randall mı?
Bir dakika.
Bir, iki, üç, dört...
Çocuğu at, kapıyı ört.
Hayatlarımızı geri kazanacağız.
Kabus sona erdi.
- Hey! Herşey yolunda, Böö.
- Neler oluyor?
- Hadi, acele edin.
- Mike, ne yapmaya çalışıyorsun?
Randall'a güvenemeyiz.
O Böö'nün peşinde.
Kimin umurunda, gidelim.
Fırsatı kaçıracağız.
Hayır, hayır.
Bunu beğenmedim.
Bak, Sully. Onun kapısını istedin,
istediğini aldın. İşi bitirelim.
Hayır, Mike.
Her şeyin yolunda olduğunu
kanıtlamamı mı istiyorsun? Güzel.
Önce kapıyı istiyor. Kapıyı aldığı zaman
vazgeçiyor. Paranoyak kıltopu n'olacak.
- Mike.
Shhhhh.
Hey, Sully, bütün gün
nerelerdeydin? Sully? Sully?
Ah?
Mike.
Mike.
Neredesin?
Bunun içinde misin?
Neredesin, Mike?
Miiiike.
Mike.
Böö. Aferin sana!
Merak etme.
Evet, çocuğu buldum.
Oh, ha, ha. Harika bir haber. Tabii bu benim
işim değildi ama önceden hesapladığım---
Buraya gel ve
bana yardım et.
Çabuk. Yaşlanmadan önce
şu işi halledelim, Fungus.
Şu çocuk biraz kilo
verse fena olmayacak.
Wasowsky! Söyle nerede o
yoksa seni yakartırım!
Birincisi, ona "yakarım" denir. Beni
tehdit edeceksen doğru düzgün et.
İkincisi, beni kaçırarak rekoru
kıracağını düşünyorsan yanılıyorsun.
Ha, ha, ha, ha, ha.
Sen bunun o aptal korkutma
rekoruyla ilgili olduğunu mu düşünüyorsun?
Aslında sen böyle pis pis gülene
kadar öyle düşünüyordum.
Şimdi ise buradan kurtulmam
gerektiğini düşünüyorum.
Ben, korku endüstrisinde
bir devrim yaratmak üzereyim.
Bunu başardığımda büyük James P.
Sullivan bile benim için çalışacak
Birileri fazla mesai
yapmış galiba.
Öncelikle çocuğun nerede
olduğunu bilmem gerekiyor...
- ...ve sen bunu bana söyleyeceksin.
- Ben hiç birşey bilmiyorum.
- Evet, tabii.
- Biliyorum! Yani bilmiyorum....
Oh, oh.
Bu da ne?
Durun. Hadi, durun durun.
Oh, hadi.
Hayır, hayır, hayır.
Hey, hey, hey.
Bu şey hala hareket ediyor.
Ben büyük, hareketli makinelerden pek
hoşlanmam. Özellikle korkunç olanlarından.
Hayır, hadi ama Randall.
- "Çığlık Çıkaran" ile tanış.
- Nasılsınız?
Hadi ama, nereye gidiyorsun?
Tam da konuşuyorduk. Birşeyler içerdik.
Bu konuyu
konuşarak çözebiliriz.
Nedir bu?
Nedir bu?
Durun, durun, durun!
Hayır, hayır, hayır. Oh, oh. Hayır.
İmdat! İmdat! İmdat!
İMDAT! İmdat!
- Yine neyi yanlış yaptın?
- Bilmiyorum. Motoru ayarlamıştım....
Git ve makineyi
kontrol et!
Çığlık alış vanasında
bir sorun olmalı.
Eh?
Pst. Fungus. Fungus.
Arabalardan hoşlanır mısın?
Bak, benim çok güzel bir arabam var.
Beni bırakırsan.... sana....
arabamla bir gezi ısmarlarım.
Üzgünüm, Wasowsky,
ama Randall bu kötü planın...
...kurbanlarıyla
konuşmamı yasakladı.
Ne oldu?
Wasowsky nerede?
Nerede o?
Hadi.
Çıldırmış!
Bizi öldürecek!
- Dikkatli ol!
Bulaşıcı olabilir.
Buradan hemen
çıkmalıyız!
Çok uzaklarda bir yerlerde
yeni bir hayata başlayabiliriz.
Elveda Canavar Şirketi,
elveda, Bay Waternoose.
Dur, Mike. Bekle!
Hey! Ne yapıyorsun sen?
- Beni takip et. Bir fikrim var.
Hayır, hayır, hayır,
hayır, hayır, hayır!
Hayır, hayır, hayır, Bu neydi? Sen çocuğu
korkutmaya çalışıyorsun, uyutmaya değil.
Arkadan vuran Ninja yaklaşma metoduna
biraz tıslama eklemek istemiştim. Tısss!
Daha kaç kere söylemem gerekecek?
Önemli olan çocuğun odasında olman.
Önemli olan
odaya nasıl girdiğin.
- Bay Waternoose!
- James! Harika bir zamanlama.
Hayır, hayır, hayır.
Efendim, anlamıyorsunuz.
- Bu canavarlara biraz yol yordam öğret.
- Hayır, hayır, hayır, yapamam, yapamam!
Efendim, efendim beni
dinlemek zorundasınız.
Dikkat edin beyler. Bu işi en iyi
yapan adamı izelemek üzeresiniz.
- Simülatörü ayarlayın.
- Ama, ama... Efendim!
- İyi geceler, tatlım.
- İyi geceler anne.
- İyi uyu evlat.
Kardiş!
- Gitme. Hayır, hayır!
- Şimdi bize nasıl kükrenirmiş göster.
Bay Waternoose.
Buna vaktimiz yok.
Hadi, hadi. Ne
duruyorsun? Kükresene!
- Ama, efendim...
- Kükre!
Aferin. Aferin, James!
Böö?
Evet, beyler. Umarım bu
değerli dersi unutmazsınız.
Böö?
Böö?
Böö, benim.
- Ah, çocuk!
- Efendim, zehirli değil.
- Ne?!
- Biliyorum, çılgınca geliyor ama bana güvenin.
Böö?
Hayır, merak etme.
Ben sadece....
Hayır, hayır.
Sakın korkma.
Bu gerçek değildi ki.
Sadece... Yani ben...
Böö!
..."çığlık çıkaran" diye bir şeyi
küçük kızın üzerinde denemeye kalktı.
Böö?
Şimdi de çocuk bizde olduğu
için bizi öldürmeye çalışıyor.
- Bütün bunlar Randall'ın başının altından çıktı.
- Randall mı?
Evet, ayrıca size onun burada, fabrikada
kurduğu gizli laboratuarını da gösterebiliriz.
Oh, bu nasıl olabildi?
Bu nasıl olabildi?
- Bu konuyu başka kimse biliyor mu?
- Hayır efendim.
Güzel. Bu şirket daha fazla
yıpranmaya dayanamaz.
İlk yapacağımız iş çocuğun
bir çaresine bakmak olmalı.
İşlerin böyle gideceğini
hiç düşünmemiştim.
Hele benim fabrikamda...
Böyle bir olaya karışmak zorunda kaldığınız
için üzgünüm, çocuklar. Özellikle sen, James.
Ama artık herşeyi şirketimizin çıkarları
doğrultusunda tekrar yoluna koyabiliriz.
Ah... Efendim, bu
onun kapısı değil.
Biliyorum.
Biliyorum.
- Bu sizin kapınız.
- Ahhhhh...
Hayır.
Böööööö!
Hayır! Hayır! Hayır!
Hayır! Hayır! Hayır! Hayır!
Artık çok geç.
Sürüldük, dahi çocuk.
İnsanların dünyasındayız.
Oh, oysa ne kadar güzel bir fikirdi.
Eski dostun Bay Waternoose'a bütün olanları
anlattın. Ama ne yazık ki o her şeyi ayarlamış.
Tek yapman gereken bir kereliğine
olsun beni dinlemekti.
Ama sen ne yaptın? Dinlemedin.
Ve hala dinlemiyorsun! Ahhhhhh!
Eh?
Himalayalar'a hoşgeldiniz.
Korkunçmuş!
İnanabiliyor musunuz?
Size korkunç
görünüyor muyum?
Niye "yakışıklı kar adamı" demiyorlar?
"Yakışıklı değil ama sempatik kar adamı"
deseler, ona bile razıyım.
Ben iyi biriyim.
Dondurma?
Hayır, hayır merak etme.
Sadece limonlu.
Ya sen, koca adam?
Dondurma ister misin?
Bana nasıl baktığını
gördün mü?
Hey, zavallı adam. Neler hissetiğini biliyorum.
Sürgünde olmak kolay değildir.
Dostum Koca Ayak'ı ele alalım. Sürüldüğünde
üzerinde zehirli sarmaşıkltan yapılmış...
...kocaman bir bez vardı. Sımsıkı
sarmalamışlardı. Kendine kaşıntı kralı derdi..
Ama işler sizin için o kadar da zor olmayacak.
Yani daha ne kadar şanslı olabilirsiniz ki?
En iyi dostunla
sürülmüşsün.
O benim arkadaşım değil.
Oh, sizi dışarda karların gördüğümde arkadaş
olduğunuzu sanmuştım. Öyle sarılmalar filan...
Şu koca salağa bak. Hayatımı
mahvetti. Peki ne için?
Aptal bir çocuk için!
Şimdi senin yüzünden bu donmuş
çölün ortasında mahsur kaldım.
Çöl mü? Bence burası...
...harikalar diyarı.
Şu karın güzelliğine baksanıza.
Yakınlardaki köyü görene
kadar bekleyin.
Orası dünyanın en güzel yeri.
Daha bedava yak
sütünden bahsetmedim bile.
- Ne dedin sen?
- Yak sütü.
Bir yaktan süt sağmak
hiç de kolay değildir.
Ama tüylerini ayıkladıktan
sonra çok da lezzetlidir.
Ondan önce. Şu
kasaba! Nerede?
- Orada çocuklar da var mı?
- Çocuklar mı? Tabii!
Sert çocuklar, muhallebi çocukları....
Her türden çocuk vardır orada.
- Nerede bu köy?
- Dağın eteklerinde.
Üç günlük uzaklıkta.
Üç gün mü? Bizim oraya
hemen gitmemiz lazım.
Köye gitmek mi istiyorsun?
Tamam. Bir numaralı kural.
Her zaman... Yo. Asla ama asla
kar fırtınası varken gitme.
Böö'yü bulmamız lazım.
Böö mü? Peki biz
ne olacağız?
O çocuk geldiğinden beri söylediğim
hiç birşeyi dinlemiyorsun.
Ve bak, başımıza neler geldi.
Rekoru kırmak üzereydik, Sully!
Başarmak üzereydik.
Artık bunların hiç bir
önemi yok.
Hiç önemi yo---
Bir saniye.
Hiç... önemi yok mu?
Tamam. Hayır. Peki. Güzel.
İşte ağzındaki
baklayı çıkardın.
Oh, Şu işe de bakın.
Dondurmamız bitmiş.
Ben... dışarı çıkıp...
biraz daha yapayım bari.
Sully ya uğrunda çalışıp
çabaladığımız şeyler?
Onların da önemi yok mu?
Peki ya Scillia?
Onu bir daha...
asla göremeyeceğim.
Bunun da önemi yok mu?
Peki ya ben?
Ben senin arkadaşınım.
Senin en yakın dostunum.
Benim de önemim yok mu?
Üzgünüm, Mike.
Burada kapana kısılıp
kaldığımız için üzgünüm.
Böyle olmasını istememiştim.
Ama Böö'nün başı dertte.
Ve sanırım onu nasıl kurtarabieceğimizi
biliyorum. Eğer köye ulaşabilirsek...
Biz mi? Oh, biz mi?
Hayır.
Bu sefer "biz" diye
bir şey yok, dostum.
Eğer dışarı çıkıp donarak
ölmek istiyorsan sen bilirsin.
Çünkü artık
tek başınasın.
Hey! Dondurma getiriyordum.
Oh hadi ama, George.
Bunu yapabilirsin.
Senin için çok kolay bir kapı seçtim.
Nepal'de. Güzel ve sessiz Nepal.
Biliyor musun? Haklısın.
Al şunu!
Mahvet onları, Georgie!
Dikkat, dikkat!
Çekilin yoldan!
Üzgünüm, George.
Hey! Bu şekilde geç--
Eh? 231--...!
- Çekilin önümden!
- Hey!
Sonunda. Sana bu konuda
asla güvenmemeliydim.
Senin yüzünden en iyi
korkuluğumu sürgüne gönderdim.
Bu makine olduktan sonra
korkuluklara ihtiyacımız yok.
Ayrıca Sully de hakettiği
yeri buldu.
Sullivan, senin hayal edebileceğinden
iki kat daha korkunçtu.
Kardiş!
Kardiş!
- Sullivan?
Kardiş!
- Özür dilerim, Böö.
Durdur onu!
Seni evine götüreceğim.
Bitir işini!
Bu anı ne kadar beklediğimi
tahmin bile edemezsin, Sullivan!
- Mike?
- Bak, ben de o çocuğa çok değer veriyorum.
- Mike, anlamıyorsun.
- Hayır, anlıyorum. Sadece biraz sinirliydim.
Biraz düşünmeye ihtiyacım vardı.
Ama sen de beni oralarda bırakmamalıydın.
Saldırıya uğradım!
Hayır, ben sana saldırmıyorum.
Sadece dürüst olmaya çalışıyorum.
Sesime kulak ver.
Sen ve ben bir takımız.
Hiç birşey arkadaşlığımızdan
önemli olamaz.
Biliyorum, evlat.
Çok duygusal biridir.
Sakın ağlama.
Beni de ağlatırsın...
...ve bunu asla atlatamam.
Zamanında yanında olamadığım için
çok üzgünüm. Ama şimdi buradayım.
Sully! Burada sana
ruhumu açıyorum.
En azından birazcık
dikkatini verebilirsin.
Hey şuna bakın.
Bu Randall! Bu... Oh!
Hadi!
- Ayağa kalk! Arkamızda şahit kalmamalı.
- Kalmayacak!
Geri döndüğün için
çok mutluyum, Mike.
Biri her zaman sana
göz kulak olmalı, tüylü dostum.
- Ekşi güzel, şu an gerçekten uygun değilim.
- Hadi!
Michael, eğer derhal neler
olduğunu anlatmazsan...
...aramızdaki her şey biter.
Duydun mu? Biter!
Tamam, gerçek şu: Hani o aranan çocuk
var ya. Onu buraya getiren Sully.
Onu geri göndermeye çalışırken Waternoose'un
gizli planlarını keşfettik. Randall ise peşimizde...
...ve bizi öldürmeye çalışıyor.
Bu yalanlara gerçekten inanacağımı mı
sanıyorsun, Mike Wasowsky?
- Mike Wasowsky!
- Ah!
Seni seviyorum, ekşi güzel.
- Çekil, geçeceğiz.
- Aptal!
Açılın! Çekilin!
Çabuk, çabuk.
İşte oradalar.
Lütfen dikkat! Randall Rob az önce
korkutma rekorunun yeni sahibi oldu.
Hayır. Hayır, kırmadım.
Çekilin önümden!
Mahvet onları, Pofuduk ayı!
İşte geliyor.
Düşün kuyruğumdan.
Yol açın!
- Sully! Ne yapıyorsun sen?
- Sıkı tutun, Mike!
Sen aklını mı...? ¡Ahhhh!
- Sully! Biz ne yapıyoruz?
- Böö'nün kapısını alıp...
...bir istasyon bulmalıyız.
Güzel plan!
Hem basit, hem de DELİCE!
- Sıkı tutunun!
- Ahhhhhh!
Aşağı bakma!
Sanırım kusacağım.
Sanırım kusacağım!
Olamaz!
Hayır!
- Böö'nün kapısı!
- Orada!
Oraya nasıl gideceğiz?
Çıkmaz sokak, Sully.
- İşte orada.
- Güldür onu!
Ne?! Sully...
Dediğimi yap!
- Kapıyı aç!
- Geliyor!
O çocuğu
bana verin!
Niye bizi buraya sürmediler ki?
Acele et. Başka bir
kapı bulmalıyız.
Bak! Böö'nün kapısı.
- Geliyor! Çabuk ol! Çabuk ol!
- Elini ver bana!
- Yana doğru, yana doğru!
- Oh, tabii, ya.
Atla, tam arkandayım.
Hadi!
Acele et! Çabuk ol!
İçeri gir!
Enteresan!
Mike? Uh! Afedersin, dostum.
Umarım acımıştır,
kertenkele adam!
İyi iş yaptık, dostum.
İzimizi kaybetti.
Böö!
Hayr!
Sizinle çalışmak
çok güzeldi.
- Aç şunu!
- Deniyorum!
- Kapıyı aç!
- Çabuk, gir içeri!
Böööö!
İşte oradalar!
Sully, ne yapıyorsun?
Sully!
- Sanırım hızlı trene bindik, dostum.
- Neredeler?
Tam önümüzde.
- Kardiş!
- Böö!
Herkesin en sevdiği
korkuluğun haline bakın!
Seni aptal, adi
kıl topu!
Çok uzun bir süre
Bir Numara oldun, Sullivan.
Ama vaktin doldu.
Sakın merak etme.
Çocuğa çok iyi bakacağım!
Hayır!
Artık senden korkmuyor.
Sanırım artık işsizsin.
Tamam, hadi fırlat onu. Buraya, buraya.
Neyin varmış, görelim. Çalkala bebeğim.
İşte gidiyor.
- Anne, eve yine timsah girmiş.
- Timsah mı? Şu küreği versene sen bana.
- Gel buraya!
- Bitir işini! Mahvet onu!
- Bu şerefe nail olmak ister misin, Mikey?
- Zevkle.
Doğru, Böö. Başardın.
Onu yendin. Hadi.
Tamam, Böö.
Eve gitme zamanı.
Kendine iyi bak ve
iyi bir kız ol, tamam mı?
- Olamaz!
- Güç kesilmiş! Onu bir daha güldür!
Tamam. Öyle bir hareketim var ki
gülmekten kırılacaksınız.
Oh, üzgünüm.
Görmedi.
Ne?!
Yani başlığını indirmeyi mi unuttun?
Seni koca aptal.
Miiiiike amcası.
Onun önünde bağırma istersen.
Çünkü onun gülmesine
ihtiyacımız vaaaar.
Tamaaaam.
Hey, Böö!! Şaka yapıyordum!
Bak!
Komik, değil mi?
Gördün mü....?
Burada gülmen
gerekiyordu, çocuk.
Neler oluyor?
Tutunun!
Kapı istasyona geldiğinde
enerjisi kesin...
...böylece hem çocuğu hem de tüm bu
karşıklığın sorumlularını yakalamış olacaksınız.
Harika. Karşılama
komitesi bizi bekliyor.
Şimdi ne yapacağız?
ÇBT konuşuyor. Çocuğu görebileceğimiz
şekilde tutup yavaşça dışarı çıkın.
Tamam! Tamam!
Bizi yakaladınız.
İşte buradayız!
Çocuk da burada.
İşbirliğine hazırım. Ama bizi içeri tıkmadan
önce söylemek istediğim son birşey var.
- Yakalayın!
- 2319! 2319! Bulaşıcı tanecik tespit edildi.
Dur! Bölgeyi temizleyin.
Destek birimleri çağırın.
Durdurun onu!
Hadi!
Kaçmalarına izin vermeyin!
Durun! Geri gelin!
Çocuk burada!
Sullivan! Sullivan!
Çocuğu bana ver!
Ver onu bana!
Aç şu kapıyı!
Aç şu kapıyı!
Sakın oraya girme!
Sanırım onu durdurduk, Böö.
Artık güvendesin.
Yaramazlık yapma, tamam mı?
Bu iş çok uzadı, James.
Artık evine döndü.
Onu yalnız bırak!
Yapamam! Çok şey gördü!
İkiniz de çok şey gördünüz!
Böyle olması gerekmiyor.
Başka seçeneğim yok!
Devir değişti.
Korkutmak artık yetmiyor.
Ama çocukları kaçırmak...
Bu şirketin ölmemesi için gerekirse
binlerce çocuk kaçırırım...
...ve yoluma çıkan
herkesi de sustururum.
Hayır!
İyi geceler, anne.
- İyi geceler, tatlım.
- Nasıl, nasıl, nasıl...?
Simülasyon durduruldu.
Simülasyon durduruldu.
Sizi bilmem ama ben bir sürü
büyük hata tespit ettim, çocuklar.
Ama.. Ama...
Nasıl... Nasıl oldu da...
Burası en sevdiğim kısmı.
Bir daha izleyelim mi?
Bu şirketin ölmemesi için gerekirse
binlerce çocuk kaçırırım...
- Tamam, bizimle geliyorsun.
- Ne yapıyorsunuz?
Çekin ellerinizi üzerimden!
Beni tutuklayamazsınız!
Umarım mutlusundur, Sullivan!
Şirket sayende batacak.
Canavar Şirketi diye
bir yer yok artık.
İnsanlar artık çığlık bulamayacaklar.
Enerji krizi büyüyecek.
Senin yüzünden!
Olduğun yerde kal.
1 numara seninle konuşmak istiyor.
Dikkat!
- Selam çocuklar.
- Russ?
O çocuğu korumaya
çalışırken 2,5 yıldır süren bir...
...gizli görevi neredeyse boşa
çıkarıyordunuz, Bay Sallivan.
Elbette sizin yardımını olmasaydı olayların
Waternoose'a kadar dayandığını anlayamazdım.
Şimdi, şu çocuk meselesi...
Ben... sadece onu
evine göndermek istiyorum.
Çok iyi.
Bana bir kapı öğütücüsü getirin.
Ne? Yani... Yani onu
bir daha göremeyecek miyim?
Böyle olması gerekiyor.
Size 5 dakika veriyorum.
Buraya kadarmış, evlat.
Mike Wasowsky!
Evet.
Oh, Böö.
Çok eğlendim.
Hadi git.
Git ve büyü.
Ah, ah. Böö.
Şuna bak.
Şey aslında...
Oh, ne kadar şirin. Bak...
Bunlar çok güzelmiş.
Buraya gel seni gidi...
Oh, kimmiş mutlu ayıcık.
Artık gardıroptan korkunç
şeyler çıkmayacak, değil mi?
Evet.
Elveda, Böö.
Kardiş.
"Kardişin" gitmesi gerekiyor.
Böö!
Kardiş?
Bunların hiç biri
olmadı, beyler.
Ve bu konu hakkında
evrak görmek istemiyorum.
Götürün!
- Sanırım günün geri kalanında izinliyiz!
- Seni aptal! Fabrikayı kapatacaklar!
Sen söylüyorum, dostum. Işıklar yandığında
Waternoose'un suratını görmeliydin.
Umarım o bandın
bir kopyasını buluruz.
Sen iyi misin?
Hadi, dostum! Başardık.
Böö'yü evine gönderdik.
Tamam, fabrikanın üzerine
sifonu çektik ve...
...yüzlerce kişiyi
işsiz bıraktık...
...enerji kesildiğinde peşimizi bırakmayacak
kızgın kalabalıklardan bahsetmiyorum bile...
...ama hey, en azından
gülecek bir şeylerimiz var.
Gülmek...?
Mikrofon açık mı?
Alo? Alo? Deneme.
Hey, İyi geceler! Nasılsınız?
Nasılsınız? Sizi görmek çok güzel.
Burada... odanızda
olmak çok güzel.
Nerelisiniz?
Boş ver. Ana okuluna
gidiyorsun, değil mi?
Ana okuluna bayılırım. Orada
hayatımın en güzel üç yılını geçirdim.
Hayatımın.
Spora ne dersin?
Ben yakartop oynardım. Evet.
Bu konuda benden hızlısı yoktu...
Çünkü ben toptum.
Ama ben...
Toptum... Yani...
Peki.
Hey, çok teşekkür ederim.!
Hafta boyunca burada olacağım.
Garsonlara bahşiş
vermeyi unutma.
İyi iş çıkardın, Mikey!
Daha ilk çocuktan
bugünkü kotanı doldurdun!
Fena değil, ha? Sadece benim gibi
mükemmel zamanlamaya sahip biri...
...tek atıştan bu kadar
çok enerji çıkarabilir.
Yani kahkahanın gülücükten
on kat daha güçlü olmasının...
...konumuzla bir alakası yok mu?
Oh, Pofuduk ayı...
...buraya gelsene.
Ekşi güzel!
Pofuduğum!
Kızlar. Kızlar. Durun, durun, durun!
Michael, öyle çekicisin ki!
- Hey, dergileri getirdin mi?
- Az önce bir kutu dolusu geldi.
Bir bakayım şuna! Ha, ha, ha!
Kapakta Sully ve ben varız, değil mi?
"CANAVAR ŞİRKETİ YİNE 1 NUMARA"
İnanamıyorum.
- Pofuduk ayı.
- Resmim kapağa basıldı.
Oh, bu harika!
GÜLME KATI
Hey, Sully!
Ah!, hey!... Mike! Ben de tam...
Bir dakikan var mı? Sana
göstermek istediğim bir şey var.
Gözlerini kapat ve
beni takip et.
Bakmak yok!
- Bu taraftan. Bu taraftan. Hadi, buradan.
- Miiike.
Huzur veren sesimi takip et.
Tamam, orada dur.
Gözlerini aç!
Ta-daa...!
Mike!
Yoksa bu...?
Bu kadar uzun sürdüğü
için çok üzgünüm, dostum.
Ama yapılacak
çok iş vardı.
Biliyorsun, tüm parçaları
olmadan çalışmaz.
- Böö?
- Kardiş!