Tip:
Highlight text to annotate it
X
Adele'nin Olağanüstü Maceraları
Çeviri: alihsans [26.10.2010]
alihsans@divxplanet.com
Ferdinand Choupard; hikâyemizin
önemsiz karakterlerinden birisi.
Yine de maceramız...
...kendisinin iskambil oynayarak...
...ve 12 yıllık harika
viskiden yudumlayarak...
...geçirdiği akşamın ardından
eve dönüş yolunda başlıyor.
Tarih: 4 Kasım 1911.
Saat: Gecenin 1'i.
Havanın ayaza kesmesi
nedeniyle sokaklar bomboştu.
Bu esnada bir kilometre ötede...
...kent eğlencenin
doruklarına çıkıyordu.
Sahnede Nicole Gambert...
...veya Nini les Gambettes
fırtınası esiyordu.
Coşkulu bir seyirci topluluğu da
gösterinin tadını çıkarıyordu.
Seni seviyorum!
Şahane!
Harikasınız!
Her akşam birer zafer alayı gibiydi.
Karşıdaki beyefendiden.
Yaklaşık bir ay boyunca her akşam
eski vali Raymond Pointrenaud...
...dışişleri bakanı olarak
Paris'e terfisini kutladı.
Bu esnada Ferdinand,
La Concorde ile...
...Place des Pyramides Meydanı ayrımına
kadar 280 metre kadar gidebilmişti.
Utanma canım.
İlk benimkini görmüyorsun ya.
Tanrım! Tanrım!
Ferdinand'ın gördüğü
aslında bir göz yanılsamasıydı.
Bu şiddetli ışık aslında Profesör Marie
Joseph Esperandieu'nun evinden geliyordu.
Bu Antik Mısır Medeniyeti
uzmanı ünlü bilim adamı...
...henüz 16 yaşındayken üniversitenin
fizik bölümünden diploma almıştı.
Bütün araştırmaları 35 yıl sonra...
..."Ölümden Sonra Hayat Var mı?"
isimli kitabında yayınlandı.
Yine aynı anda,
Sen nehrinin karşısında...
...bu sorunun çok uzun süre önce
ortaya konduğu görülüyordu.
Binanın birinci katında...
...bilimin kurallarını çiğneyen
bir yaşam formu...
...bilim adamına
cevap vermek üzereydi.
Yüzyılın en inanılmaz deneyi
gözlerimizin önünde gerçekleşirken...
...Müfettiş Albert Caponi
derin uykudaydı.
Elbette soyu tükenmiş kuşu
penceresinden gördüğünde...
...hikâyemiz birden yön değiştirecek.
Ancak şimdilik
müfettişin uyuklamasını...
...kimse ayıplamamalı.
Cesaretiyle azmi kendisinin...
...birçok rütbe kazanmasına
neden olmuştu.
Dreux akıl hastanesindeki
kayıp vakasının esrarını çözdüğü için...
...kazandığı liyakat
madalyası da bunlardan biriydi.
Madalyasını...
...29 Ağustos 1907 tarihinde...
...bizzat Vali Raymond
Pointrenaud'dan aldı.
Raymond!
Ne yapıyorsun?
Bırak da minik kuşum
senin dallarına konsun.
Seni hain! Beni hiçbir şey şiirden
daha çok heyecanlandıramaz.
Sahi mi?
Evet.
Gece çekilirken.
Daldaki çiy tanesi düşmeye hazırlanır.
Yuvasındaki kuş da gözlerini açıp...
Adam gibi sürsene şu arabayı!
Tanrım!
Defol! Defol!
Alo?
Ben Caponi.
Sen nehrinde mi?
Sen nehrinde mi?
Tanrım!
Tanrım!
Tanrım!
Tanrım!
Sözcükleri bulmada bana yardım et.
Bu genç adam da bir bilim adamı.
Ancak kendisi botanik bahçesinde
çalışan mütevazı bir asistan.
İsmi Zborowsky, yaşı da 23.
Bilim kendisinin tek tutkusu değil. Daha
hırslı olduğu bir başka tutkusu daha var.
Sevgili, Matmazel Adele...
Ya evliyse?
Daha da kötüsü dulsa?
Evet, ikinci tutkusu da kayıtsız şartsız
Matmazel Adele Blanc-Sec'e âşık olması.
Bu tutkuyu birkaç kelimeyle
ateşlendiren de ta kendisiydi...
Kime diyeyim?
Zbo... bo...
bobo rowsky'ye.
Adını alabilir miyim?
Tabii.
Adın...
Andrej,
jaguarın j'si ile.
Bu ismi çok severim.
Jaguar.
Evet.
Teşekkür ederim.
Andrej Zborowsky kendisini
gerçekten bilime adamıştı.
Adele Blanc-Sec
ve espri anlayışına gelince...
...editörü kendisini
son İnkaların gizemini...
...çözmek için Peru'ya yolladığında,
az canavarlı...
...ama epey egzotik bir maceranın
içinde bulacaktı.
Adele'yi iyice anlamak için
kendisi hakkında...
...bilmeniz gereken bir şey var.
O editörünü değil
içgüdülerini dinler.
Aziz, buluşma yerine
ulaşmaya ne kadar kaldı?
Bu sıcakta en az
altı saat sürer Matmazel Adele.
Güzel.
Gidelim hadi.
Arapça'da "yürü" nasıl söylenir?
Yallah, Matmazel Adele.
Yallah!
Peki "Kaldır kıçını
yoksa seni gebertirim"?
Dur!
Burası mı?
- Sanırım.
- Güzel.
Bu kavurucu sıcakta
bolca su içmeniz gerekir.
Size bahsettiğim adamlar bunlar.
Aşağı inmeden önce
bir bardak çay içer miyiz?
Çay içen birine benziyor muyum?
- Mezar odası burası mı?
- Henüz gelmedik.
Burası mumyaların hazırlandığı
mumyalama odası.
Cesetlerin içi sunakta temizlenip
iç organları bu kaplara konuyordu.
Yıkamanın ardından üzerlerine toz serpilip
makyaj yapılıyor ve giydiriliyorlardı.
Şunlar ne işe yarıyor?
Ismarlama elbiseler. Ceset
buraya getiriliyor ardından da...
...makineyle 20 kat sarılıyordu.
Her katmanın arasına sürülen
yağı da unutmamalı.
Ne yağı bu?
Bir fikrim yok,
ama kaliteli olduğu kesin.
Bulduk!
Evet, burası. Beyler,
sizin parçaları görelim.
Ölüm...
...doğuma giden
tek yoldur.
Seyahatin burada son buluyor güzelim.
Ortaklaşa çalışman nedeniyle...
...canını bağışlıyoruz.
Kaybol şimdi!
Mısırlıların harika misafirperverliği.
Doğrudur, ama o Mısırlı değil.
Peki...
Bilhassa çabuk alev alan
yağ ve petrol karışımı.
Ufacık bir kibrit çöpüyle bile
patlamaların önüne geçilemez.
Beyler kulübünüz bayanlara
açıldığında bana haber edersiniz.
Müsaadenle.
Tahmin ettiğim gibi.
Matmazel!
Matmazel, düşündük yaşındık...
...teklifinizi kabul etmeye karar verdik.
İzin verin de bu heyecanı
sonraya saklayayım.
Bu bölüm de tamamlandı.
Bir saniye...
Tüm bunları nereden biliyorsun?
İki yolu var. Ya Mısırlı olman lazım
ya da okuma yazman olacak.
İnanılmaz.
Allahu ekber!
Zengin oldum.
Zengin oldum!
İşte burada...
Çabuk olun, aşağıdalar.
Taşı olmadan bile ne kadar ağır.
Nasıl çıkaracağız?
Bu tür mezarlarda
bir giriş, bir de çıkış olur.
Çıkışı bulun.
Hemen, Matmazel Adele.
Açın.
Bir dakika.
Bir firavunun mezarını açmak kutsala
saygısızlıktır. Darağacına götürür adamı.
Altınlarını çalmanın cezası ne peki?
Yok.
Büyücüsün sen!
Altınlarımı almadan
hiçbir yere gitmem.
Sanırım gidemeyeceksin zaten.
Parayla saadet olmaz, Aziz.
Aç şunu!
Bu sizin firavununuz mu?
Hayır, o bir hekim.
Kımıldamayın!
Eğer doktora muayene
olacaksanız Matmazel...
...biraz gecikebilirsiniz.
Gerçi Kahire'de doktorların seni...
...muayene edebileceği
özel bir enstitü var.
Ben iyiyim.
Sizi gördüğüm an midemin bulanmasını
saymazsak tabii, Prof. Dieuleveult.
Ah şu iğneli espri anlayışın yok mu,
canım Adele. Buna ihtiyacın olacak.
Bu arada...
...senin gibi büyük bir muhabirin neden
mezar yağmaladığını anlat bakalım.
Yağmalamıyorum, ödünç alıyorum.
Ne demezsin! Biraz temiz hava
alsın diye dolaşacaksınız demek.
Patmosis bir hekimdir.
İkinci Ramses'in özel hekimi.
Antik Mısır'ın en şöhretli hekimi.
Kendisinin bilgilerine ihtiyacım var.
İnsanoğlunu tedavi edebilir mi dersin?
Hayır, kız kardeşim için gerekli.
Kendisi çok hasta.
Ne kadar düşüncelisin,
bir o kadar da dokunaklı.
Ama şu senin hekimin ölü olduğu
hiç aklının ucundan geçti mi acaba?
Fark ettim, teşekkür ederim.
Onu nasıl dirilteceksin peki?
İzninle?
ÖLÜMDEN SONRA HAYAT VAR MI?
Prof. M. J. Esperandieu
Ölümden sonra hayat var mı?
Ah şu ihtiyar Esperandieu yok mu?
Adam bir sandalyeyi bile
kaldırmaktan aciz.
Şu ihtiyar mumya dirilmeden
o çoktan ölmüş olur.
Ağzını topla!
Mumyalar her söyleneni işitir,
saygısızlıktan da nefret ederler.
Korkutma beni!
Buz Canavarının ardından...
...şimdi de Çöl Zombisi çıktı!
Dikkatli ol ama, çok suratsızdır.
Sevgili Adele...
...itiraf etmeliyim ki yazılarının
çok sıkı bir takipçisiyim.
Ancak bu; şimdiye kadar
senden duyduğum en saçma hikâye.
- Götürün.
- Emredersiniz!
Yürü hadi!
Çıkış yolu ne oldu?
Duvarların hepsine baktım.
Yok öyle bir şey.
- Ortada olmalı.
- Ortada mezar var.
Gördün mü, bulmuşsun zaten.
Çabuk ol!
lanet olası yağmur suları!
Mezarlık yağmalamanın
cezası ne biliyor musun?
- Darağacı.
- Buralılar için öyle.
Ancak yabancılara daha hızlı
bir ölüm servisi yapıyorlar.
Daha fazla protokol,
daha az acı.
Matmazel.
Matmazel.
Son bir isteğin var mı?
Sağlığıma her ne kadar
zararlı olsa da...
...bir sigara hiç fena olmaz.
Neden olmasın.
Bir tane içsen ölmezsin ya!
Teşekkür ederim.
Olağanüstü.
- Öyledir.
- Alabilir miyim?
Tabii.
Hediye mi?
Yadigâr diyelim.
Babam ölürken vermişti.
Ne zaman kullansam
hep babam aklıma gelir.
Ben de sana bir hatıra
bırakmak istiyorum.
Sahi mi?
Ne zaman kullanmaya
kalksan beni hatırla.
Kollarına geldim!
Aramızdaki bu ani yakınlık için
beni bağışlayın.
Bakar mısınız!
Kahire ne tarafta?
Sağ olun.
Sağ olun.
Masaya yatıralım.
Sakin olun.
Sizi kurtaracağız.
Kesin.
Sakin olun, Profesör.
Oksijeni hazırlayın!
Bitti sayılır.
- O kadını öldüreceğim!
- Oksijen!
- Onu öldüreceğim!
- Oksijen!
- Onu öldüreceğim!
- Nefes alın.
Üfle!
Üfle!
50!
Mösyö Choupard...
...bünyesinde yüzde 50 alkol bulunduran
bir adama nasıl inanayım?
Yemin ederim doğru, komiserim.
Müfettiş.
Müfettiş, evet.
Bu kuş arabaya saldırıp...
...gagasıyla parçaladı.
Vali Pointrenaud da arabadaydı.
Eski vali.
Yanında da yarı çıplak bir kadın vardı.
Yarı çıplak bir kadın mı?
Yardım kuruluşunun kurucusu
Pointrenaud'un yanında mı? Saçmalık!
Öyle ama gözlerimle gördüm!
Jan Dark'ın
ışıldadığını gördüğün gibi mi?
Efendim...
Ölenlerin kimliklerini saptadık.
Araçta üç kişi varmış.
Pointrenaud, şoförü ve...
Tanrım!
Ne demiştim?
Nezarete atın şunu!
Masumum ben!
O koca kuş yaptı her şeyi!
Ben evime gidiyordum.
Beyler, bu korkunç olayı
çözene kadar...
...davanın gizli kalacağına dair
sizlere sonuna kadar güveniyorum.
- Tabii efendim.
- Tabii.
- Basına tek kelime sızmayacak.
- Ne demek efendim.
Yazıyor!
Vali ile dansçı kızı yazıyor!
Ölüm danslarını yazıyor!
Başkenti basan dev kuşu yazıyor!
Küçük Parisli gazetesini okuyun!
Başkenti basan dev kuşu yazıyor!
Başkenti basan dev kuşu yazıyor!
Valiyi öldüren canavarı yazıyor!
Polisin elinde ipucu yok!
Hepsini bu gazetede bulacaksınız!
Buyurun.
Valiyi öldüren canavarı yazıyor!
Polisin elinde ipucu yok!
Soyu tükenmiş uçan sürüngen mi?
Ne saçma!
Gazetelerini satabilmek için
her türlü yalana başvuruyorlar.
Le Gaulois bile alet olmuş.
Halk yok yere panik yapıyor, o kadar.
Büyük ihtimalle öyle.
Herkesin diline dolanmış bir kere.
Pointrenaud'un dul eşine
taziyelerimizi ilet.
Hemen, Sayın Başkan.
Vali ile dansçı kız neyse de,
20. yüzyılda uçan sürüngen biraz...
Bana mı seslendiniz efendim?
Evet.
İçişleri'ni ara.
Buyurun efendim.
Şu uçan sürüngen olayı ciddi olabilir.
Anarşistlerin işi de olabilir.
Hemen bir inceleme başlatıp
gelişmelerden beni haberdar edin.
Siz hiç merak etmeyin efendim.
Vali'yi ara.
Alo?
Sayın Bakanım.
Şu uçan sürüngen işi
uzadıkça uzuyor.
Sayın Başkan bu hafta içinde
olayın sonuçlanmasını istiyor.
Siz hiç merak etmeyin efendim.
Emniyet Müdürlüğü'nü ara.
- Efendim?
- Dugommier?
Uçan sürüngen davasına kim bakıyor?
Komiser Poissard.
Davanın sonuçlanamamasına
şaşırmış bulunmaktayım!
Daha sıkı çalışmalıyız,
olmazsa dedektif tutalım.
72 saat içinde bir sonuca
ulaşmasını söyleyin.
Siz hiç merak etmeyin efendim.
Bana Cheval'i bağlayın!
Alo?
Davayı hemen çözmemiz gerekiyor.
48 saat süren var.
Siz hiç merak etmeyin efendim.
Her şey birbirine girmiş!
Ben Caponi.
Ben de Cheval.
Buyurun, komiserim.
Uçan sürüngen davasına seni atadım.
Yüzümü kara çıkarma.
Saygınlığımız riske girdi haberin olsun.
Elimden geleni yaparım efendim
24 saat süren var.
Emredersiniz.
Böyle bir hayvan
nereden gelmiş olabilir?
Bak...
Yumurta bu şekilde değildi.
Tabii ki değildi, Andrej.
Bu yumurtayla hep ben ilgilenmişimdir.
Ne olmuş peki?
Dün, görevlilerden birisi
camın kırıldığını fark etmiş.
Dikkatsiz bir ziyaretçinin
yapmış olabileceğini düşünüp...
...tekrardan camı taktırmış.
İnsanlar da pek sakar.
Ama olay daha da karmaşık.
Şu kalıntılara bak.
Kalıntıların çoğu halen
amniyotik zara yapışık durumda.
Sanki kabuğu kıran şey
yumurtadan çıkmış gibi...
- Yumurtadan mı?
- Aynen.
Bu demektir ki, yumurta...
Yumurtadan bir yavru çıkmış, Zborowsky.
135 milyon yıllık bir gelişim
döneminin ardından...
...kabuğu kırmış ve uçup gitmiş.
Şuradan.
O halde...
...basındaki uçan sürüngen olayıyla
bir ilişkisi olabilir mi dersiniz?
Senden çok iyi hafiye olurmuş.
Profesör Menard?
Buyurun?
Müfettiş Caponi.
Sizin için ne yapabilirim?
"Uçan sömürgen" davasına
ben bakıyorum.
Uçan sürüngen.
Ben de öyle dedim işte.
Müzenizdeki yumurta
koleksiyonunuza bakılırsa...
...bize yardımınız dokunabilir.
Ben mezozoik dönemin sonuna ait
kalıntılardan sorumluyum.
Sizin jura jeolojik zamanına ait
bir uzmanla görüşmeniz gerekiyor.
Bakın, 24 saat içinde
davayı çözmem gerekiyor.
Jura'ya falan gidemem şimdi.
Öyleyse size Paris'ten
bir uzman bulayım.
Çok incesiniz.
Acaba şu yumurtadan...
Şu yumurtadan da
ne omlet yapılır ama değil mi?
Benimle gelin.
Tabii.
Sizi gelişmelerden haberdar ederim.
Memnun olurum.
Hoşça kalın.
Gel...
Korkma. Gel.
Bak sana ne vereceğim.
Harika bir kokusu var.
Gel...
Burası efendim.
Hemen yukarıda.
Harika!
Gidip sade kahve getir bana.
Bir de çörek falan al.
- Aç karna kafam çalışmaz.
- Hemen.
Daha ister misin?
Ye bakalım bebeğim benim, ye.
Aferin sana bebeğim.
Buyurun?
Ne istiyorsunuz?
Ben Müfettiş Caponi.
Size "uçan süpürgeç" davası
ile ilgili sorularım olacak.
Uçan sürüngen, efendim.
Uzman olduğunuz söylendi.
Evet doğrudur.
Ama ben tam...
Yemek yemek üzereydim.
Harika, o da benim
uzmanlık alanıma girer.
Buyurun, içeri girin öyleyse.
Burası ne kadar da karanlık böyle.
Işığa karşı aşırı duyarlıyım.
Buyurun oturun.
Sağ ol, Jeannot. İki gündür
bir şey yemedim de, müsaadenizle.
Tabii.
Size nasıl yardımcı olabilirim?
Bana hayvandan bahsedin.
Ne yer, nerede yatar?
Alışkanlıkları hakkında
çok cüzi bilgilere sahibiz.
Etobur olduğunu biliyoruz.
Hayvan haklı.
Kaburganın üzerine
yemek tanımam ben!
O da neydi?
Tukan, bir nevi papağan yani.
Siz devam edin, Profesör.
Kanat genişliği yaklaşık
altı metre kadardır.
Yemek peşinde saatlerce uçabilir.
Bulduğu yiyecekleri yuvasına taşır.
Yuvaları mı vardır yani?
Yok, kuş tekse yuvası olmaz.
Ancak çiftleştiklerinde...
...yiyecek bulup yuva yapmak...
...asıl uğraşları halini alır.
Yılda bir kez çiftleşirler.
Sebebi henüz bilinmese de...
...her kuluçka döneminde sadece
bir tane yumurta yumurtlarlar.
Bu durum da
kendi yavrularını koruma anında...
...niçin bu kadar saldırgan
olduklarını açıklamaktadır.
İnanılmaz!
Efendim, bu tukan...
Yardım edin! Yardım edin!
Tanrım!
Yediğiniz yumurta
yüzünden saldırganlaştı.
Kendisine çok ağır geldi.
Bu herif dengesiz!
Götürün şunu!
Affedersiniz.
Hamal lazım mı?
Hayır diyemem.
Adele!
Bay Xavier?
Ne kadar incesiniz.
Canım, seni bir tek burada
görebileceğimi biliyordum.
Sen orada burada seyahat ederken...
...ben de burada pusuya yattım.
Ne güzel.
Yavaş olun, içindeki kırılabilir.
Tamam efendim.
Rue du Four,
28 numaraya gidiyoruz.
Anlat bakalım.
Peru nasıldı?
Uzaktı!
Bayağı uzaktı.
Bayağı da yüksek olmalı.
Doğru.
Machu Picchu antik kentine de gittin mi?
Hem de her sabah.
Demek her sabah.
Beni mazur görürsen...
...o güzel kutuda ne gibi hazineler
getirdiğini sorabilir miyim?
Boru getirdim.
And dağlarından boru getirdim.
- Boru mu?
- Büyükçe kutsal bir boru.
Son İnka kralının mezarından kaptım.
Olamaz!
Ehli olmayan kişiler dokunursa ölebilir.
O yüzden elini bile sürmeye kalkma.
Dokunmam bile.
Söylesenize,
bu bir taksi mi yoksa otel mi?
Ben de gitmek istiyorum hanımefendi...
...fakat at arabaları yolu tıkamış.
Şu Paris'te at arabalarını
ne zaman yasaklayacaklar?
20. yüzyıldayız!
Yürüsene ahmak!
Yoksa öldürürüm seni!
Nesi var bu hayvanın?
En son nerede kalmıştık?
Nasıl bir okus pokus
getirdin bu sefer?
Miranda, ağzını topla ve yardım et.
Daha yeni temizlik yapmıştım.
Hangi harabeden bulduysan artık bunları.
Bununla bizzat ben ilgileneceğim.
Bu mektuplar da ne böyle?
Botanik bahçesindeki bey yolluyor.
Her gün bir mektup geliyor.
Pazar gününün telafisi için
pazartesileri iki tane yolluyor.
Annemin yanında, Endülüs'te geçen
gençliğim aklıma geldi de.
Boğaları kadar güçlü
genç bir pikador vardı...
Agathe nasıl?
İyi. Gayet iyi.
Ama giderek yemeyi azaltıyor.
Yakında bir deri bir kemik kalacak.
Ona çok iyi bakacağız.
Çok sağ ol Miranda.
Sabrın için, ayırdığın değerli vaktin
ve nasihatlerin için teşekkür ederim.
Demek yemek istemiyorsun.
Çok solmuş görünüyorsun.
Sana alık sürelim.
Her zamanki kadar güzelsin.
Umarım Miranda seni
Endülüs anılarıyla sıkmamıştır.
Mısıra gittim.
Sana bir sürprizim var.
Bak!
Patmosis'e merhaba de.
Büyük firavun
ikinci Ramses'in özel hekimi.
Tıp alanında çok ilerlemişlerdi.
Ceset saklama tekniklerinden anlaşılıyor.
Kimse daha iyisini yapamadı.
Tüm sırlarıyla seni en kısa zamanda
ayağa kaldıracağına eminim.
Hele onu canlandıracak
kişiyi bulayım da...
Bayım?
Çok özür dilerim
Matmazel Blanc Sec.
Kapı altından bir not bırakıyordum.
Döndüğünüzden haberim yoktu.
- Ben de tam çıkıyordum.
- Öyleyse ben sizi tutmayayım.
İyi olur.
Buyurun...
Şunlara numara verin ki
sırasını karıştırmadan okuyabileyim.
Diğerlerini boş verin.
Yani...
...sonra da okusanız olur demek
istedim. Elinizdeki en mühim olanı.
Tamam, banyo yaparken okurum.
Banyoda mı?
Banyoda hep bir şeyler okurum zaten.
Marie Joseph Esperandieu
ölüm cezasına çarptırıldı.
- Çok güzel.
- Nasıl?
Odanız diyorum,
çok güzel dekore edilmiş.
- Soyu tükenmiş uçan sürüngen ne oluyor?
- İşte ben de tam onu...
Hangi hapishanede ölüm hücreleri var?
La Santé'de var.
- Yardımcı olabileceğim bir konu var mı?
- Sağlığıma kadeh kaldırabilirsin.
Esperandieu, avukatın gelmiş.
Müvekkiliniz.
Matmazel Blanc Sec?
Burada ne işin var?
Profesör, Patmosis'in mumyasını buldum.
İmkânı yok.
Evet ama buldum.
Nasıl bulduğumu da sorma.
- Peki şu an nerede?
- Evde seni bekliyor.
Adele, üzülerek söylüyorum ki
bir süre daha beklemek durumunda kalacak.
Buradan nasıl kurtulacağımı bilmiyorum.
Zaten zihnim şu kuşun kontrolüyle
yeterince meşgul durumda.
Uçan sürüngenle mi?
Evet. Sen Mısır'dayken
tekniklerimi geliştirme fırsatım oldu.
135 milyon yıllık
bir yumurtaya hayat verdim.
Harika! Senin için 4,000 yıllık mumyayı
uyandırmak çocuk oyuncağı o zaman.
Dediğin doğru olabilir,
ama kuş beni çok yordu.
Ne zaman içim geçse, hayvanın katillik
içgüdüleri açığa çıkıyor. Onu durdurmalıyım.
Önce kız kardeşimle ilgilen
sıra sonra dev kuşuna gelsin.
Bana uyar,
fakat beni nasıl dışarı çıkaracaksın?
Avukatına güven sen.
Buyurun?
Müvekkilim Esperandieu ile görüşeceğim.
Sayın Saint Hubert,
bir yorum alabilir miyiz?
Kalabalık yapmayın.
Dağılın.
Geri çekilin!
Geri çekilin!
Beyler, sessiz olalım!
İzin verin! İzin verin!
Hükümetimizin emri üzerine
Afrika gezimi yarıda kestim.
Bay Caponi'ye uçan sürüngen davasında
yardımcı olacak bir uzman arıyorlarmış.
Yeteneklerimi ulusa hizmet adına
kullanmak benim için büyük onurdur.
Sayın Saint Hubert,
nasıl bir çalışma gerçekleştireceksiniz?
Önce davranışlarını
anlayabilmek için izini süreceğiz.
Peki kuşu nasıl bulacaksınız?
Çok basit,
görüş kabiliyetimizi artırarak.
- Yemek bugün iyi mi bari?
- Güvercin var.
Hayatımı kurtardınız.
Afiyet olsun.
Neredeysen çık ortaya.
Buralarda, Caponi.
Hissediyorum.
Harika.
Süpür... Sömür...
Sürüngen bu!
Bu tam olarak nedir?
Koyun eti!
Evet koyun eti yemiş.
- Sahi mi?
- Kesin. İnan bana...
...hayvan dışkısından anlarım.
Hayvanı takip etmenin en doğru yoludur.
Gelişme kaydediyoruz, Caponi.
Gelişme kaydediyoruz.
Çok iyi.
Kâsende bir rozet var.
Armand Petit Blanchard'sın,
şef aşçı.
Armand ne dedin?
Armand Petit Blanchard, dedim ya.
Birisi dolabımdan rozetimi çalmış.
- Bırakın beni!
- Defol! Yetti artık!
Planı değiştirmeliyim.
- Üzgünüm, etli böreğimiz kalmamış.
- Önemli değil.
Hey! Caponi!
Caponi!
Yanılmıyorsam sadece
üç bölgede koyun besleniyor.
Kuzeyde Montmartre'de,
doğudaki sömürge kolonisinde...
...ve botanik parkta.
Olabilir.
Gidiyoruz.
Tanrı yardımcımız olsun!
Sağ ol, oğlum.
Baksanıza!
Rahibe gelmiş.
Çekin elinizi!
Çabuk ol, gidiyoruz.
Babamın dediği gibi...
...kaybettiğini sandığın savaş
en hararetli savaştır.
Pes etmeyeceğim!
Çiftliğin sahibi sürüyü iki kez saydı.
Tüm koyunları tammış.
Tamam.
Gidiyoruz öyleyse!
Koyunum!
Çok özür dilerim.
Birden ateş aldı.
Bertrand, bir veteriner bul.
28 numaralı hücre.
İğne olacak.
Kusura bakma.
Profesör?
Uyanın!
Gidiyoruz.
Daha sonra gelsen olmaz mı?
Şu an çok yorgunum.
Bu kadar da olmaz!
Altı tane Poitou keçisi...
...dört tane Vanoise dağ keçisi...
...15 tane Larzac koyunu...
...dokuz, on, on iki
Jura koyunu.
- Jura mı?
- Hiç eksiğimiz yok.
Güzel. Öyleyse
botanik bahçesine gidiyoruz.
Hazır ol, Caponi.
Sabahın ilk ışıklarıyla
saldırıya geçeceğiz.
Teşekkür ederiz!
Nöbeti devralıyorum.
Bana uyar.
Kolay gelsin.
Umarım iyi bir uyku çekmişsindir.
Hemen gidiyoruz.
- Burada ne işin var?
- Ben de burada olmak istemezdim.
Profesör nerede?
Dün gece götürdüler. İdamdan önce
mahkûmu götürmek adettendir.
İdam mı?
Yarın şafak vakti giyotine yatıracaklar.
Olamaz!
Maalesef olur.
Tabii affedilmezse.
- Affedilmezse mi?
- Evet.
Al, ben seni affediyorum.
Git getir bakalım!
Aferin sana, Nelson.
Sayın Başkan,
Matmazel Blanc Sec geldiler efendim.
Üzerinde bir şey yok.
Nasıl? Bir şey yok mu?
Yani üzerini aradık,
silahı yok efendim.
Tamam.
Gel haydi, Nelson.
Aferin oğluma.
Sevgili Matmazel Blanc Sec.
Sayın Başkan.
Şu röportajımız halen aklımdan çıkmadı.
- Ne zaman yapmıştık?
- 18 Ocak 1906.
Seçildiğiniz günün ertesiydi.
Benim ilk röportajımdı.
Son seferinde de çok gülmüştüm ama.
- Ben çok çekingen davranmıştım.
- Çok çekiciydin.
Evet, senin için ne yapabilirim?
Eminim başkan olduğunuz için idam
vakalarıyla sıkça karşılaşıyorsunuz.
İlk başkan olduğumda
17 hükümlüyü affetmiştim.
Çok haklısınız.
Lütfen bir tanesini daha affedin.
Profesör Esperandieu'yu.
Yarın sabah idam edilecek.
Kendisi masum.
O davadan haberim var. Bir tanesi
vali olmak üzere üç kişi öldü.
Onları o öldürmedi.
Tarih öncesinden gelen yaratık öldürdü.
O yaratığı sadece
Profesör kontrol edebilir.
Profesör olmadan kim bilir
kaç kişiyi öldürecek.
Matmazel, davaya
en iyi adamlarımızı atadık.
İzini sürmesi için Afrika'dan
meşhur bir avcı bile getirttik.
Nelson!
Git getir şu topu.
Esperandieu büyük bir bilim adamıdır.
Araştırmalarıyla bilimi
çok ilerilere taşıyan birisi.
Onu öldürmek demek, ardından bir sürü
insanı öldürmek demek olacaktır.
Tamam, iyice bir düşüneyim.
Teşekkür ederim efendim.
Neyin var senin? Topunu attım ya!
Git getir haydi, Nelson!
Gel haydi benimle.
Ne var?
Hayalet mi gördün?
Bak işte, buradaymış.
Gel de al bakalım.
Akıllı oğlum benim. Koş.
Gelsene, Nelson!
Gel haydi!
Olamaz!
Sayın Başkan!
Aferin oğluma.
Kollarıma gel bakalım.
Yere yatın!
- Başkana saldırdı!
- Özür dilerim.
Kımıldama!
Çekil üzerinden!
Çekin şu pis ellerinizi üzerimden!
Bırakın beni!
- Bir şeyiniz yok ya başkanım?
- İyiyim ben, dağılın!
Sizi uyarıyorum,
jiu jitsu biliyorum.
- Nelson! Nelson!
- Beni bırakın yoksa sizi dava ederim!
Nelson!
Nelson!
Nelson'u bulun!
Aç gözlerini, Caponi!
Her iki gözüm de açık.
Bir avcının parolası
tetikte bekleme ve sabırdır.
Söyleyin, Saint Hubert,
yiyecek bulmak için...
...bir dakikalığına sıvışabilir miyim?
İmkânı yok!
Savaştayız unutma dostum.
Bir gün bir Bengal tapınağında kalan
bir kaplan avlamıştım.
Üç gün boyunca aç beklemiştik.
Üç gün mü?
Evet.
İnanılmaz!
Nasıl becerdin bunu?
Öncelikle kütüphanedeki
hayvanın doğasıyla ilgili...
...bütün kitaplara göz attım.
Böylece yumurta parçalarını
sakin bir yere taşımam gerektiğini...
...öğrenmiş oldum.
Ardından...
...açlığını gidermesi için et buldum.
Böylelikle Korsika koyunlarımızı
kırıp geçirmesini engelledim.
Zborowsky...
Sen bir dahisin!
Aslında pek bir şey yapmadım.
Sezgilerimle davrandım diyebiliriz.
Böylesi sezgilerle...
...hatunların ayaklarını yerden
kesiyor olmalısın genç dostum!
Hatununa göre değişiyor işte.
Addle'de iki "L" mi var?
Hayır, iki tane "E" var.
İki tane "E" mi?
Adele. A-D-E-L-E Blanc Sec.
Şu beyaz şarap markasındaki gibi.
Beyaz şarapları çok iyi bilirim.
- Ne güzel!
- Hikâyenizi baştan alalım mı?
Kardeşimi iyileştirebilmek için
Peru'ya değil Mısır'a gittim.
Patmosis isimli
mumyalanmış hekimi buldum.
Prof. Esperandieu
kendisini hayata döndürecekti.
Tabii şu Başkan'a ve köpeğine
saldıran uçan sürüngen olmasaydı.
- Uçan köpek...
- Hayır, köpek Başkan'ın köpeği.
Tüm cesaretimi toplayarak
kendimi Başkan'a siper ettim.
İşte bu önceden planlanmış
cesurca eylemim sonucunda...
...kardeşimi kurtarması için
Profesör'ün affedilmesini beklerken...
...kendimi tutuklanmış olarak buldum.
Teröriste benzer bir tarafım var mı?
- Yok.
- Ardından kuş Nelson'ı kaptı.
Kaptı mı?
Artık evime gidebilir miyim?
Evet, ancak...
Ufak bir detay kaldı.
Neymiş o?
Kim... Yani kimin...
Şu köpek kimin köpeğiydi?
Tanrım! Mors alfabesinde
konuşmaya devam edecekseniz...
...sabaha kadar bitiremeyiz.
Başkan'ı kurtarıyorum, ama bana
bu şekilde teşekkür ediyorsunuz.
Kaba adamlar!
İşler planladığımız gibi
gitmiyor kardeşim.
Banyoya gireyim de
aklım biraz toparlansın.
Yok yere verdiğim
rahatsızlıktan ötürü özür dilerim.
Aslında, mezarında göremeyeceğin
kızları gördüğün için mutlu olmalısın.
Tanrım!
- Evet?
- Kollarıma gel!
- Mektubunu okudum.
- Hangisini?
Uçan sürüngenle ilgili olanı.
Sen bir dahisin, Andrej.
Gidelim.
Aşağıda taksi bekliyor.
Hemen.
Bu taraftan.
Gördün mü?
Sana yalan söylemiyordum.
İnanılmaz!
Dikkatli ol, Matmazel Adele.
Hiç merak etme,
yanımda fındık getirdim.
Kuşçuk, al bakalım kuşçuk...
Aslında o hayvan et yer.
Hadi ya?
Ne salağım.
Nereden geldin sen güzelim?
Sana demedim!
Ne olursa olsun,
tüylerin çok güzel.
Sesin de tüylerin kadar güzelse...
Anlaşıldı. Bülbüllerin
atası olmadığı kesin.
Dikkatli ol, seni koyun sanabilir.
Çok kibarsın.
Öyle demek istemedim...
Bana genelde kuş ismi takarlardı.
Sahi mi?
Kumrum benim...
Baştankaram benim...
Tüylü şeyim.
Aslında...
...kürkümü istiyorsun değil mi?
Tüylü şeyim benim...
Kuşların tüylerini istiyorsun...
İnanılmaz!
İşte böyle, aferin.
Arkadaşız artık.
Senden bir ricam olacak.
Yoksa aklından geçen...
Binmesem yazık olur.
Çılgınlık bu!
Deveye binmekten
daha zor olacak değil ya.
Olabilir.
Ağaca dikkat et!
Dur!
İşte böyle.
İnanılmaz birisin, Matmazel Blanc Sec.
Şimdi hükmettik işte,
artık imkânsızı gerçekleştirme zamanı.
İşte geldik.
Bu taraftan dostlarım.
Çok heyecanlı.
Daha bir şey görmediniz ki.
Gözünüzü bile kırpmayın,
her an kaçırabilirsiniz.
Size atıştıracak
bir şeyler de hazırlattım.
İyi olmuş.
Bu sizin payınız.
Teşekkür ederim.
Şampanya mı? Yine çakırkeyif
olacağım anlaşılan. Ne tarafta?
- Pencereye geçin.
- Teşekkür ederim.
Kalabalığa bakın.
Tam zamanında gelmişiz.
Getirdiler.
Ne kadar da çirkin bir kellesi var.
Niye keseceklerini şimdi anladım.
Charlotte!
Yumurta yüzünden yaptı.
Kendisine çok ağır geldi.
Başına örtü geçirdiler.
Hiç anlamadım. Cellât neden
kafasında bir örtüyle uçup gitti?
Gördüm!
Şurada gördüm!
Emredersiniz!
Adamın birini kapmış. Ambulans çağır.
Gerisini ben hallederim.
Hemen ararım.
Bu sende kalsın.
Hak ettin.
Kimse yok mu! Neredeyiz?
Cehennem mi burası?
- Buradayım!
- Adele?
Merhaba.
Nasıl oldu bu?
Seni o kurtardı. Sen de onu
hayata getirmiştin, şimdi ödeştiniz.
Evet.
Ne oluyor burada?
Sizler de kimsiniz?
- Esperandieu?
- Menard!
Tanrı aşkına!
Bu bir mucize!
Menard, seni ihtiyar!
Esperandieu,
pek yaşlandığım söylenemez.
- Nasıl oldu da buraya gelebildin?
- İşte o uzun hikâye.
Kışın kahvelerinizi yudumlarken
birbirinize anlatırsınız artık.
Uyandırılacak bir mumya
ve iyileştirilecek bir kızımız var.
- Şakaydı tabii!
- Evet espri yapıyor.
Benim şakam yok ama.
- Yorulmuşsunuzdur siz?
- Sahi, çok yoruldum.
Eve gitmek ister misiniz?
Evet. Eve gitsem iyi olacak.
- Ben sizi götürürüm.
- Tamam, iyi olur.
Eve götür tabii.
Elveda fevkalade şey!
Tanrım!
Saint Hubert?
Esperandieu!
Sırası mı şimdi!
Neyin var?
Saint Hubert.
Defol!
Aptal köpek!
Seni avanak herif, bilime
ateş edebileceğini kim söyledi sana!
Ben Justin de Saint Hubert.
Büyük avcılardanım.
Büyük avcı mı?
Ben de avcıyım ancak sadece
yüz karası kişilere ateş ederim.
Sen de tam bir yüz karasısın.
Bunu yapmaya hakkınız yok!
- Bir!
- Yapma!
- İki!
- Yapma!
- Üç!
- Yapma!
- Dört! Beş!
- Yapma! Yapma!
- Sakın ölmeyin!
- Dayanmaya çalışacağım.
Yardım edeyim.
Yardımcı olmak istiyorsan
uçan sürüngene göz kulak ol.
- Ama Profesör kan kaybediyor.
- Birbirlerine bağlılar. Nasıl diye sorma.
- Birini kaybedersek diğeri de ölür.
- Tamam, ben onunla ilgilenirim.
Rue du Four, 28 numara.
Ne yapayım?
Çevreme antik nesneler yerleştir.
Ne kadar eski olursa
o kadar iyi olur.
Şunu da al.
Bu sargı bezlerini
sana sarmak durumundayım.
Hemen dönerim.
Tamam!
Peki şimdi?
Şimdi mumyayla iletişime geçip...
...anahtarı kullanmama izin vermesini
sağlamaya çalışacağım.
Harika!
Ne anahtarı?
Ölümden sonra tüm beden büzülür...
...ve kendisini hiç ölmeyecek
şekilde bir yere kilitler.
Bu anahtar vasıtasıyla
zihniyle iletişime geçebilirim.
Harika.
İşe yarayacak.
Yağın üzerine pıhtı oluşumunu
başlatan madde eklersek işe yarayabilir.
Profesör!
Profesör! Profesör!
Lütfen kendine gel.
Biraz daha dayan lütfen.
Çok yaşa.
Sen de gör.
Camı kırdığım için özür dilerim.
Önemi yok.
genel bir temizlik yapacağım zaten.
Ölmesi ne kötü oldu.
Onunla tanışmak isterdim.
Hastamızın neyi var?
Sana çok benziyor.
Kız kardeşim.
- Durumu pek iyi değil gibi.
- Evet.
Fakat...
Sizin tecrübelerinizle,
belki kendisini...
...tekrar hayata döndürebiliriz.
Mütevazı bazı yeteneklerim vardır,
ama bunu başaramam.
Neden?
Hekim değil misiniz?
Değilim.
Ben atom fizikçisiyim.
Benim işim rakamlar, semboller ve formüller
üzerine. Sıra dışı bir olayım yok yani.
Hekimler firavunun yanından
hiç ayrılmazlar...
...öldüklerinde de hemen
yan tarafına gömülürler.
- Bir bardak çay alabilir miyim?
- Rahatına bak.
Çok naziksin.
Bizim soyumuzda nezaket
en önemli vasıftır.
Serüvenimizin başından beri...
...bana çok iyi davrandın. Bu nedenle
sana teşekkür etmek isterim.
- Duyabiliyor muydun?
- Her şeyi.
Peki ben şey yaptığımda...
Her şeyi.
Hiç utanma.
Vücudun inanılmaz güzel.
Teşekkür ederim.
Bu kızcağızı iyileştirmesi için
bir doktor arıyorsun demek.
Evet. O benim için
hem bir kız kardeş...
...hem bir arkadaştır.
Meleğim, ikizim benim.
Başına gelen şey neydi?
Kötü bir kaza geçirdi.
- Deveden mi düştü?
- Hayır.
Tenis oynarken oldu.
- Şapka iğneni versene.
- Vermem.
- Teşekkür ederim.
- Ne demek.
- Nasıl oldum?
- Şiş ciğer gibi oldun.
Nasıl anlamam gerekiyor yani?
"Tanrım!
"Neden ablama güzellik bana da
sadece kıskançlık bahşettin ki?"
Tek oyun oynayacağız.
Yeni toplarla.
20'mize yeni basmıştık.
Agathe çok güzeldi.
Yeni bir spor dalını keşfetmiştik,
her fırsatta oynuyorduk.
Aramızda çekişme hissi olmasın diye...
...asla gerçek bir maç yapmadık.
Maçlarımız hep dostluk maçı
havasında geçerdi.
Yine yerimizde duramadığımız bir gün,
mutluluğumuzu paylaşırken...
...felaket gerçekleşti.
Agathe!
Matmazel, iyi misiniz?
Matmazel, kalkın.
Çekilin! Lütfen.
Agathe. Kendine gel.
Olamaz, hayır olamaz.
Özür dilerim. Kendine gel.
Doktor çağırın!
Agathe! Agathe!
Agathe! Agathe!
Benden birkaç dakika sonra doğmuş.
Ancak benden çok önce hayattan uzaklaştı.
Bu yarışta beni geçmesini çok isterdim.
Gerçekten çok üzücü bir kaza olmuş.
Yardımcı olamadığım için
inan çok üzgünüm.
Profesör fevkalade bir iş gerçekleştirdi.
Onun zihin gücü sayesinde...
...2 km çapındaki bir alandaki
tüm ölüler uyanmış olmalı.
Ancak ben doğru kişi değilim.
Bir saniye.
2 kilometre mi dedin?
Yuvarlak bir sayı söyledim.
Dalgalar suya taş atmışsın gibi yayılır.
Ramses'in hekimleri yanından
hiç ayrılmaz da mı demiştin?
O çiftleşirken bile odada olurlardı.
Louvre Müzesinde sergi:
İkinci Ramses'in Mumyaları.
Patmosis, sen bir dahisin.
Gidelim!
Affedersiniz,
Ramses sergisini arıyordum.
Doğrudur.
Patmosis, insanları rahat bırak.
Bizi fark edecekler.
Mezarda geçen 5,000 yılın ardından
biraz eğlenmek benim de hakkım.
Kendimi tutamadım.
Çok komikti ama.
Önce işimizi yapalım. Ardından
katıla katıla gülmekten ölebilirsin.
Açabilir misin?
Çilingirlikte hekimlikten iyiyimdir.
Biraz ciddileşmezsen
seni Sen nehrine atacağım.
Nil nehrine hiç benzemez bak!
Kızma hemen. Mizah,
yırtıcı hayvanları bile sakinleştirir.
Bu yaptığın mizah değil ki ama!
Belki o esprilere
firavunlar gülüyordur...
...ama 20. yüzyıldayız!
Böylesi daha iyi.
Şöyle buyurun, Matmazel.
- Patmosis!
- Efendim, Matmazel?
SERGİ
İKİNCİ RAMSES'İN MUMYALARI
- Bu taraftan, Matmazel.
- Kes şunu.
Çok gerginsin.
Rahatla biraz.
- İstersen bir ara sana masaj da yaparım.
- Şimdi de masajla tedaviye mi başladın?
Hayır, ancak bir dönem
moleküler enerjiyle ilgilenmiştim.
Sen şimdilik kapıları aç yeter.
Güzel, değil mi?
Resmimizin çizildiği anı hatırladım.
Problem yok.
- Şuradakiler ne?
- Ne?
Patmosis!
Siz bana bırakın, Matmazel.
Bayan!
İnsanları uyandıramıyorsun
ama iyi bayıltıyorsun.
Teşekkür ederim, Matmazel.
Aman Tanrım!
Hepsi birbirine karışmış.
- Ramses bu durumu görseydi...
- Uyandır da etrafı düzenlesin.
Vefakârlar önde olmalı,
firavun uyandığında ilk onları görmeli.
Zavallı, memleket hasreti
çekmesine gönlüm razı olmaz.
Kesinlikle aşağılanmamalı, bu yüzden
protokole uymamız gerekiyor.
Protokole sadık kalacağız.
Kusura bakmayın,
hekim misiniz acaba?
Cerrah mısınız?
Hekime bakmıştım.
hayır, sen hekim olamazsın.
Hekim olan yok mu?
Ne kestirmişim ama.
Patmosis, o nasıl kılık kıyafet öyle?
Yerlilerin kıyafeti, Majesteleri.
Size Matmazel Adele Blanc Sec'i
takdim edeyim, kendisi kâtip.
Merhaba.
Yani yerliler yazılarını
kadınlara mı yazdırıyor?
Kaba saba ama iş görür
bir medeniyetleri var.
Ancak kendisi gayet barışçıl birisi.
Bizleri uyandırmak da onun fikriydi.
Onun fikri miydi?
İyi de ben biraz erken uyandım gibi.
Özür dilerim Majesteleri, ancak başka
şansım yoktu. Ölüm kalım meselesi.
Ölüm ve kalım mı? Bir ölürsün
bir kalırsın. Bu işler böyledir.
Kız kardeşimi hayata
döndürmek istiyorum.
Matmazel Adele beni
hekim sandığı için uyandırmış.
Sen mi?
Hekim mi?
Sana tırnağımı kestirmem ben.
Kız kardeşini iyileştirmesi için
hekim arıyor.
Biz de düşündük ki
sizin hekiminiz...
...yüksek müsaadenizle
çocuğa bir baksa.
Böyle önemsiz bir şey için mi
uyandırdınız beni?
Bana bak, Rammy! 5,000 yıldır
horlaya horlaya yatıyordun.
Bense beş yıldır beni
göremeyen kız kardeşimin...
...acısıyla yaşıyorum.
Ben ilahi koruması olmayan
bir Dünya sakiniyim.
Her günüm hiç azalmayan
acı ve suçluluk duygusuyla...
...geçer oldu.
Suç benimdi.
Benim şapka iğnem yüzünden oldu.
Şapkayla ne ilgisi var şimdi?
Hiç, daha sonra anlatırım.
Nosibis,
benim vefakâr hekimim...
Bak bakalım kıza,
tekrar hayata dönebilir mi?
Ablası da bu sevdiği kişiyi
gönlünce kucaklasın.
Sağ olun...
Majesteleri.
Yüce Majesteleri?
Doktorlar iğneyi çıkarırsanız
kesin ölür dediler.
Deli misin sen!
Sana onu iyileştir dedik...
...öldür demedik ya,
seni kemik torbası!
Sakin ol, Adele.
Müdahale etme.
O ne?
Firavunun iç organları.
Ne hoş.
Öpücük illa gerekli miydi?
Pek değil,
ama adettendir diyelim.
Uyanmadan öpmesi
sence de daha iyi değil mi?
Dalga geçme.
Evet, şimdi çıkıp biraz dolaşalım.
Agathe!
Agathe!
Agathe!
Deli misin sen?
Topa öyle abanılır mı?
Seni dünyalardan çok seviyorum.
Seninle tanışmak benim için
bir ayrıcalıktı, Matmazel Adele.
Seninle tanışmak da, Patmosis.
Kabalığım nedeniyle firavunundan
benim adıma özür dile...
...ve teşekkürlerimi ilet.
- İletirim, Matmazel.
Adele, kiminle konuşuyorsun?
Kimseyle, canım. Sen hareket etme,
her şey düzelecek. Söz veriyorum.
Bu taraftan, Majesteleri.
Neydi o?
Tekrar rahatsızlık vereceğim,
şimdiden özür dilerim.
- Buyurun?
- Nil nehri ne tarafta acaba?
Ne demek!
Çok tuhaf insanlar.
Terbiyeden de son derece yoksunlar.
Çok haklısınız, Majesteleri.
Yalnız mimari becerileri çok gelişmiş.
Mesela şu avlu şahane duruyor.
- Evet şahane.
- Buraya bir piramit yapalım.
Bizim de bir katkımız olsun.
Bu arada diğerlerinden
çok uzaklaşmasak diyorum efendim.
Haklısın, Patmosis.
Haydi gidelim.
Firavunun Laneti Paris'i Etkiledi!
Hepsi bu gazetede!
Louvre'dan kaçan mumyalar!
Buyurun, Mösyö.
Firavunun Laneti Paris'i Etkiledi!
Şimdi de mumya meselesi mi çıktı?
Yine anarşist bir komplo.
İçişleri'ni ara.
tıka basa ye bakalım, Caponi.
Kime getirmiştiniz?
Matmazel Adele'ye.
Birkaç haftalığına tatile çıktı.
İsterseniz bir başkasına verin.
Bana mı? Ne kadar kibarsınız.
İsminiz neydi?
Zboro...
Zborowsky.
Adınızı da alabilirim.
Tabii. Andrej,
"J" ile, şeydeki gibi...
Jaguar'daki gibi mi?
- Bir bardak çay alır mısınız?
- Olur.
- İyi yolculuklar.
- Teşekkür ederiz.
Çabuk olun Matmazel,
kalkmak üzereyiz.
Bir şey olmaz,
takma kafana.
Blanc Sec, Adele.
Teşekkür ederim.
Yeşil şapkalı kadın mı?
Halloldu bilin.
Çabuk olun!
Matmazel Blanc Sec'in bavulu.
Gemiye hoş geldiniz.
Gemiye hoş geldiniz.
Çabuk olun.
Bavulu hemen götürün.
Gemiye hoş geldiniz.
Çabuk olun!
Çabuk, çabuk!
Hoş geldiniz efendim.
Hoş geldiniz.
Şunu da alın.
Matmazel Blanc Sec...
- Efendim?
- Bu bavullar sizin mi?
Evet, aman dikkat edin.
- Özür dileriz.
- Tatil ne güzel başladı ama.
Bir kaza oldu,
özür dileriz.
Bavuluma dikkat edin!
İyi yolculuklar, Matmazel Blanc Sec.
Çeviri: alihsans [26.10.2010]
alihsans@divxplanet.com
Videoyu sonuna kadar izleyin.
:)
Saint Hubert!
Caponi!
Caponi!
Ne güzel bir zebra.
Saint Hubert'i kaybettim.
Kaybettim. Gidip bulun hadi!
Çok iyi direndin.
Lütfen, yalvarırım.
- Yapma!
- Gülümse!
Yapma! Yapma!
- Kimse kımıldamasın!
- Mermim bitti.
Götürün şu adamı!
Sen de tam bir yüz karasıymışsın.
Dayanın.
Destek getireceğim.
Tamam, acele etme.
Olamaz!