Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çin'de Amerika nüfusundan daha çok dahi
IQ’ su olan insan varmış biliyor muydun?
- Bu doğru olamaz.
- Doğru.
- Neye göre öyleymiş?
- Öncelikle Çin'de bir sürü kişi yaşıyor.
Ama asıl soru şu...
SAT’ dan 1600 alan diğer
herkesten nasıl farklı olabilirsin?
- Çin'de SAT uyguladıklarını bilmiyordum.
- Uygulamıyorlar.
Artık Çin'den bahsetmiyordum,
kendimden bahsediyordum.
- 1600 mü aldın?
- Evet.
Bir Akapella grubunda şarkı
söyleyebilirim ama sesim iyi değildir.
Bu hiç hata yapmadın
anlamına mı geliyor?
Kürek takımına katılabilir ya da
25 dolarlık bilgisayar yapabilirim.
Ya da bir kulübe girebilirsin.
Ya da bir kulübe girerim.
Biliyor musun bazen bir
kadının bakış açısına göre...
...Akapella grubunda
olmamak iyi bir şeydir.
- Bu ciddi bir konu.
- Diğer yandan kürek takımından hoşlanırım.
İşte onu yapamam.
- Şaka yapıyordum.
- Evet, testte hiç yanlış yapmadım.
- Hiç denedin mi?
- Şu an deniyorum ya.
- Kürek takımına girmeyi mi?
- Bir kulübe girmeyi.
Kürek takımına girmek mi?
Sen hayal dünyasında mı yaşıyorsun?
Aynı anda o kadar çok şey söylüyorsun ki
hangisine kulak vereceğimi bilemiyorum.
Ama takımdan olan
birilerini gördün değil mi?
- Hayır. - Tamam, öncelikler onlar benden
daha iri, dünya çapında sporcular ve...
...ikinci olarak kürek takımındaki
erkeklerden hoşlandığını söylemiştin.
Ben de birini tanıyorsun
diye farz etmiştim.
Ben sadece fikrin hoşuma gittiğini söyledim.
Kızların kovboylardan hoşlanması gibi.
Pekâlâ.
- Yiyecek bir şeyler almalı mıyız?
- Başka şeylerden konuşmak ister misin?
Hayır!
Bu kulüp konuşmamızın başından beri, birinin
doğum gününü kaçırmış gibi hissediyorum.
Gerçekten de Çin'de tüm dünyadakinden
daha çok dahi IQ'lu insan mı var?
Phoenix en değişiği. Fly Kulübü...
...Roosevelt, Porc'u zımbaladı geçti.
- Hangisi?
- Porcellian "Poc" iyinin de iyisi.
- Hangi Roosevelt'di?
- Theodore.
Roosevelt'in gelecek başkanla parti
yapmak için otobüs kaldırdığı doğru mu?
Gördün mü? İşte bu yüzden
girmek bu kadar önemli.
Tamam. O zaman
hangisine girmek en kolay?
Neden böyle soruyorsun ki?
Öylesine soruyorum işte.
Hiçbirine. Mesele de bu ya.
Arkadaşım Eduardo, bu yaz
petrol işinden 300.000$ kazandı.
Ve girmeye yaklaşamadı bile.
Para kazanabilme yeteneği
buralarda kimseyi etkilemiyor.
Güzel bir şey olsa gerek.
Bir yazda 300.000$ mı?
- Meteorolojiyi sever.
- Petrolden kazandı demiştin.
Eğer havayı tahmin edebilirsen,
petrolün geleceğini de tahmin edebilirsin.
Bence bana bu soruyu
girme şansımızın en çok...
...olduğu kulübün girilmesi en kolay
olan olacağını düşünerek sordun.
Ben...
Ne?!
Bana girilmesi en kolay olan
kulübü sordun çünkü...
...girebilme şansımızın en yüksek
onda olacağını düşündün.
Ama girilmesi en kolay olan için
herkesin şansı yüksek olur.
Bana en iyisi hangisi diye değil
hangisine girmek en kolay diye sordun.
Ben sadece soruyordum işte
tamam mı? Soru sormuş olmak için.
Mark, seninle şifreli konuşmuyorum.
- Erica.
- Kulüplere kafayı takmışsın.
Okul kulüplerine karşı Obsesif
kompulsif bozukluğun var.
Sana ilaç yazabilecek
bir doktora görünmelisin.
Yan etkiler seni kör ederse
umurunda olmaz zaten.
Okul kulübü.
Kulüpleri değil.
Ve takıntılı olmakla motiveli
olmak arasında fark vardır.
Evet, öyle.
Bu yaptığının altında bir şey vardı,
yani şifreli konuşuyorsun.
Öyle bir şey yapmak istememiştim.
Kulüplerin dikkatini çekmek için kayda
değer bir şey yapmam gerek onu diyorum.
- Neden?
- Çünkü herkese açık değiller.
Ve eğlenceliler, bir de sonunda
iyi bir geleceğin oluyor.
Theodore Roosevelt Phoenix kulübüne
üye olduğu için mi başkan seçildi?
O Porcellian'ın üyesiydi ve
evet, o yüzden seçildi.
Onun yerine neden olabileceğinin
en iyisi olmaya çalışmıyorsun?
- Gerçekten öyle mi diyorsun?
- Şaka yapıyordum.
Birinin sana söylemesi onun
doğru olduğunu göstermez.
Sana karşı açık sözlü olup, bana biraz
daha destek çıkmanı isteyebilir miyim?
Girersem seni etkinliklere,
buluşmalara götürürüm...
...ve normalde tanışamayacağın
insanlarla tanıştırırım.
- Harbiden yapar mısın ya?
- Çıkıyoruz sonuçta.
Peki.
Ben de açık sözlü olup artık
çıkmadığımızı söylemek istiyorum.
- Ne demek istiyorsun?
- Artık çıkmıyoruz, üzgünüm.
- Bu bir şaka mı?
- Hayır, değil.
- Benden ayrılıyor musun?
- Beni normalde tanışamayacağım...
...insanlarla mı tanıştırırsın? Ne
diyorsun sen be?! O da ne demek?
- Sakin ol.
- Ne demek ya?
Erica, buraya oturup
bir şeyler içmemizin tek...
...nedeni senin kapıdaki
herifle yatmış olman.
Kapıdaki herif mi?
Onun adı Boby.
Kapıdaki herifle yatmadım ben.
Kapıdaki herif benim arkadaşım.
Ve o çok iyi bir insan.
Sen Long Island'ın
neresindensin ya? Wimbledon mu?
- Dur. - Ben yurda
dönüyorum. - Bekle, bekle.
- Gerçekten öyle mi? - Evet.
- O zaman dur, özür dilerim. Tamam mı?
- Çalışmam gerek.
- Erica.
- Efendim?
- Özür dilerim, cidden.
Çok sağ ol ama gidip çalışmam gerek.
Hadi çalışmana gerek yok, çalışmana
gerek yok. Hadi muhabbet edelim.
- Yapamam.
- Neden?
Çünkü çok yorucu. Seninle çıkmak
kondisyon aletine binmek gibi.
Demek istediğim senin...
Az önce ben...
...ailene yorum yapmıyordum. Sadece Boston
Üniversitesi'ne gittiğini belirtiyordum.
Bir gerçeği işaret ediyordum, hepsi bu.
Eğer kabalık ettiysem tabi özür dilerim.
- Gidip çalışmam gerek.
- Çalışmak zorunda değilsin.
Neden sürekli çalışmak zorunda
olmadığımı söylüyorsun?
Çünkü Boston Üniversitesi'ne gidiyorsun.
Yiyecek bir şeyler isteyelim mi?
Eğitimim sana yeterli
gelmediyse özür dilerim.
Ben de bir kayıkçı olmadığım
için özür dilerim. Yani ödeştik.
Bence arkadaş olarak kalmalıyız.
Ben arkadaş olmak istemiyorum.
Sadece kibarlık yapıyordum. Seninle
arkadaş olmak gibi bir niyetim yok.
Şu an işletim sistemleri dersim
yüzünden baskı altındayım.
Eğer bir şeyler ısmarlarsak bence...
Muhtemelen çok başarılı
bir bilgisayarcı olacaksın.
Ama hayatın boyunca kızların seni bir inek
olduğun için sevmediğini düşüneceksin.
Ve ben bunun doğru
olmayacağını bilmeni isterim.
Seni sevmeyecekler
çünkü sen hıyarın tekisin.
SOSYAL AĞ
HARVARD ÜNİVERSİTESİ
GÜZ DÖNEMİ - 2003
KIRKLAND YURDU
Erica Albright kaltağın teki.
Sizce ailesi soyadlarını
Albrecht'ten çevirdikleri için midir?
Yoksa tüm Boston Üniversitesi
kızlarının kaltak olduğundan mıdır?
Bu arada bilin diye söylüyorum
göğüs bedeni 34C gibi görünebilir.
Ama "Victoria's Secret"taki
arkadaşlarından yardım alıyor.
Ama aslında bedeni 34B,
sanki hiç yokmuş gibi.
Kandırmaca reklam.
21:48.
Aslında yüzü güzel.
Aklımı ondan uzaklaştırmak
için bir şeyler yapmalıyım.
Zor bir şey değil ama
bir fikre ihtiyacım var.
Yalan söylemeyeceğim, kafam biraz iyi.
Salı gecesiyse ve saat daha
10'a gelmediyse ne olmuş?
Bilgisayarımda Kirkland Yurdu'nun
öğrenci çizelgesi katalogu açık.
Ve bazılarının fotoğrafları çok iğrenç.
Şuradaki Billy Olsen, çiftlik hayvanları
resimleriyle bunları yan yana koyarak...
...hangisinin daha çekici olduğuna dair
bir anket açmayı düşünüyor.
İyi düşünce Bay Olsen.
Evet, başlıyoruz.
Çiftlik hayvanlarını koymayacağım ama
iki kişiyi kıyaslama fikri hoşuma gitti.
İnsanların resimlere vereceği puanlar
"HotOrNot.Com"da yaptıkları gibi...
...her kişinin çekiciliğini temsil
eden bir resmi koymaktan...
...daha tutarlı olacağından
fikir kulağa hoş geliyor.
İlk olarak bir sürü
fotoğrafa ihtiyacımız olacak.
Maalesef Harvard herkese açık
merkezi bir katalog tutmuyor.
Yani benim fotoğrafları her kişinin
kaldığı yurtlardan tek tek çekmem gerek.
Sızma işlemi başlasın.
İlk baş Kirkland var.
Her şeyi ortada ve Apache
yapılandırmalarını ulaşılabilir yapıyorlar.
Yani birazcık Wget numarası tüm
Kirkland katalogunu indirme işini görür.
Çocuk oyuncağı.
Sırada Eliot var.
Onların sitesi de erişime açık. Ama
Apache yapılandırmaları kapalı.
Boş bir arama sorgusu döndürürüm ve...
...bana veritabanındaki tüm
resimleri tek sayfada gösterir.
Ben de sayfayı kayderim,
Mozilla benim için tüm resimleri alır.
Selam Dustin.
Harika, devam ediyoruz.
Affedersiniz!
Millet, sadece Harvard'ın değil...
...tüm dünyanın en eski...
...en özel kulüplerinden birindesiniz.
Hepinize Phoenix Kulübü güz döneminin
ilk partisine hoş geldiniz diyorum.
Lowell'de biraz güvenlik var.
Siteleri kullanıcı ad, şifre
kombinasyonu istiyor.
Ana FAS veritabanına erişimleri
olmadığını farz ediyorum.
Böylece sızdığımı fark
etmelerinin imkânı yok.
Adams'ta güvenlik yok.
Ama sonuçlar sayfa
başına 20 kişiyle sınırlıyor.
Tek yapmam gereken Lowell’de kullandığım
betiği biraz düzenleyerek kullanmak...
...ve işimiz tamamdır.
Quincy'nin internet
üzerinde bir katalogu yok.
Ne kadar da yazık.
Bu konuda elimden bir şey gelmez.
Dunster'de güvenlik sıkı.
Halka açık dizini geçtik
normal bir dizinleri bile yok.
Arama yapmamız gerekiyor. Ve arama
20'den fazla eşleşme sağlarsa...
...sonuç boş geliyor.
Ve sonucu alsan bile fotoğraflara
doğrudan köprü vermiyorlar.
Bir PHP sayfasına gönderiyor,
oradan yönlendirme falan yapıyor.
Garip, bu biraz zor olabilir.
Ona sonra dönerim.
- Lan inek!
- Ne?
- Arka plan süper, balık güzelmiş.
- Sağ ol.
Leverett biraz daha iyi.
Arama yapman gerekiyor
ama boş bir arama yaparak...
...her öğrencinin fotoğraf
linklerine ulaşabiliyorsun.
Kötü kısmı her seferinde
bir resim gösteriyor ve...
...500 sayfaya girip teker
teker resim indirecek değilim.
Yani o bilgisayarlara sızmam ve
Perl betiğini düzenlemem şart.
02.08
Al, işte.
Tamamdır.
Selam, ne yapıyorsun?
Mükemmel zamanlama.
Eduardo geldi ve
anahtar etkenimiz o olacak.
- Selam Mark.
- Wardo.
Erica'dan ayrıldın mı?
Bunu sen nereden öğrendin?
Blogunda yazıyor.
- Doğru ya.
- İyi misin?
Sana ihtiyacım var.
Yanındayım.
Satranç oyuncularını sıralamak
için kullandığın algoritma lazım.
Sen iyi misin?
Kızları kıyaslayacağız.
- Diğer öğrencileri mi demek istiyorsun?
- Evet.
Sence bu iyi bir fikir mi?
- Algoritma lazım. - Mark.
- Algoritma lazım diyorum.
Her kıza 400 üzerinden bir oran veririz.
Burada A kızına "R-a",
B kızına "R-b" dersek.
Herhangi bir kız eşleştiğinde
değerlendirilmelerine...
...göre hangisinin kazanacağı
tahmin edilebilir. Değil mi?
Evet.
Tahminlerimiz bu şekilde oluşur.
Hadi yazalım şunu.
Soldaki.
Sağdaki.
- Yine sağdaki.
- İşe yarıyor.
İlk kime yollasak?
- Dwyer.
- Neal.
Kime yollayacaksın?
Sadece birkaç kişiye işte.
Asıl soru...
...onlar kime yollayacaklar?
Millet, şuna bir bakın.
Soldakine basın. Soldaki.
Şu kızlara bir bakın.
- Sağdaki mi soldaki mi?
- Soldaki seksiymiş. - Soldaki.
Evet, evet, evet.
Sağdaki mi soldaki mi?
Bu benim oda arkadaşım.
Aman Tanrım! Soldaki kız.
Bu zavallıca.
- Sağdaki.
- Soldaki.
- Sol.
- Sol.
Ha siktir!
Albright?
Senin hakkında blog yazmış.
Okumak istemezsin.
Soldaki.
- Latin'e bak Latin'e.
- Erica.
Bu senin mi?
Dönmenin tekinden yürüttüm.
Def olun gidin şuradan!
- Sağ.
- Sol.
Soldaki kız.
Trafik acayip fazla olmuş.
Sence başımız belaya
girmeden kapatmalı mıyız?
Alo?
Dur, dur, dur. Ne?
- Sabahın 4'ünde mi? - Kirkland Yurdu'nda
normal olmayan bir trafik olmuş.
Bu sabahın 4'ü için
normal değil mi diyorsun?
Hayır, bu Super Bowl'un devre
arası için bile normal olmazdı.
Pekâlâ.
Ben gidiyorum.
Neler oluyor?
Harvard'ın ağı çökmek üzereymiş.
Sence bu...
Bence öyle.
Bakalım herkeste durum aynı mı?
Bağlanamıyorum.
Ağ çöktü.
Eğer tesadüf değilse bunu biz yaptık.
Tesadüf falan değil.
Hay anasını!
Disiplin Kurulu'na çağrılmıştın.
Öyle olmadı.
Disiplin Kurulu'na çağrılmadın mı?
Hayır, eskiden yani Erica Albright
ile bardayken olanları...
- ...size anlattı mı? - Mark. - Ona
tüm o söylediklerimi anlattı mı?
Bunu yazılı ifadesinden okumuştum.
Onun ifadesini niye alıyorsunuz ki?
Ona karar vermek bize kalmış.
- Eğer beni aptal durumuna düşürebileceğini
bilirsem daha kolay uzlaşırım... - Mark!
- ...diye düşündünüz değil mi?
- Biraz bacaklarımızı açalım mı? Olur mu?
Neredeyse 3 saat oldu.
Ve açıkçası uzun bir süredir
Bay Zuckerberg'ı o bardaki...
...olaylar hakkındaki kızın ifadesi
ile utandırmakla meşguldün.
Utandığım falan yok.
Bunların hepsi onun uydurmaları.
Yemin altında ifade vermişti.
Sanki biri ilk defa yemin
altında yalan söylüyor ya.
Site 2 saat içinde
2200 ziyaretçi mi aldı?
Bin.
Ne?
22 bin.
Vay canına.
Bu herifler feci hızlı.
Bunu adil hâle getirmemizin
bir yolu var mı?
Atla ve yüz.
Bence atlayıp boğulmamız
gerek anca o zaman.
Ya da sen ileri ben
geri kürek çekebilirim.
Genetik olarak özdeşiz. Bilime
göre olduğumuz yerde kalırdık.
Sen çek şu küreği.
Haberi duydunuz mu?
Ne haberi?
2 gece önce ikinci sınıf öğrencisinin teki
Kirkland'dan laptopu ile ağı çökertmiş.
- Vallahi mi?
- 4'te.
Nasıl?
Kız öğrencilerin çekiciliğini
oyladığın bir site kurmuş.
Biz ne yapıyorduk da hiçbirimizin
bundan haberi olmadı?
Bilmem. Kahvaltıdan
önce 3 saatlik kürek.
Dersler, çalışmalar.
Su tankında bir 3 saat
daha ve sonra yine ders.
Nasıl kaçırdık hiç anlamadım vallahi.
Sitede ne kadar hareketlilik varmış?
22.000 sayfa isteği.
- 22.000 mi?
- Cam, herif 7 yurdun kataloguna sızmış.
Bütün siteyi bir gecede
yapmış. Bir de sarhoşmuş.
22 bin mi?
- Sarhoş olduğunu nereden biliyorsun?
- Aynı anda blog da yazıyormuş.
Ben ne düşünüyorum biliyor musunuz?
Bir dinleyelim.
Aradığımız adam bu.
Cameron Winklevoss.
W- I-N-K-L-E-V-O-S-S.
- Cameron okunduğu gibi yazılıyor.
- Tyler Winklevoss.
Tyler okunduğu gibi yazılıyor.
Ve soyadım kardeşiminkiyle aynı.
Bay Zuckerberg.
Disiplin Kurulu'nun karşısındasınız.
www.facemash.com adlı
siteyi kurarak bilerek...
...güvenlik ihlali yapmak...
...telif haklarını çiğneme, kişisel
özgürlükleri çiğneme ile suçlanıyorsunuz.
Aynı zamanda üniversitenin
dijital fotoğrafların dağıtımıyla...
...ilgili ilkelerini ihlal etme
ile de suçlanıyorsunuz.
Sorgumuza başlamadan önce...
...söz alabilirsiniz. İster misiniz?
Ben...
Biliyor musunuz?
Zaten Crimson'da ABHW'den...
...Fuerza Latina'dan...
...ve Harvard'daki hakarete uğramış
olabilecek her kadından özür diledim.
Güvenlik ihlali konusuna
gelince sanırım...
...bu kuruldan bir takdiri hak ediyorum.
Affedersin?
Evet?
Anlamadım.
Hangi kısmını?
Senin takdiri hak etme kısmını.
Sistemindeki oldukça önemli açıkları
ortaya çıkardığımı düşünüyorum.
Affedersiniz. Sözü ben alabilir miyim?
Buyurun.
Bay Zuckerberg.
Harvard ağındaki her bilgisayarın
güvenliğinden ben sorumluyum.
Ve size güvenliğin karmaşıklığı
konusunda garanti verebilirim.
Ve bu karmaşıklığın içinde bile 4
saat içinde yerinizi tespit edebildik.
- 4 saat mi?
- Evet efendim.
Bu etkileyici olabilirdi. Tabii eğer
neyi aradığınızı bilseydiniz...
...onun yurttaki odamın camında
yazılı olduğunu görürdünüz.
- Ee?
- 6 aylık uzaklaştırma.
- Senden ibret alsınlar diye yapıyorlar.
- Blogumu okumuşlar.
Çiftlik hayvanları konusuna hiç
girmemeliydim. Aptalcaydı.
Ama şaka yapıyordum Tanrı aşkına!
Kimsenin şaka anlayışı yok mu?
Seni durdurmaya çalışmıştım.
Biliyorum.
Nasıl oluyor da bütün kızların bizden
nefret etmesini sağlayabiliyorsun?
- Sana neden izin verdim ki?
- Biliyorum.
Bunu yapamam.
Wardo. Biliyorum dedim.
Pekâlâ, örnek bir soruna bakalım.
Bilgisayara 16 bitlik bir sanal
adres verdiğinizi düşünün.
Ve sayfa boyutu 256 byte olsun.
Sistem 0x0400 ile başlayan tek
seviyeli sayfa tablosu kullanır.
Belki de DMA isteyeceksiniz, kim bilir?
- Hıyarsın sen. - İlk birkaç sayfa
donanım erişimlerine vesaire ayrılmıştır.
Sayfa tablosu girişlerinin 8
durum bit'i içerdiğini düşünün.
Bu 8 durum bit'i...
Söyleyecek biri var mı?
İşte biri pes etti.
Dert etmeyin Bay Zuckerberg, sizden daha
zeki öğrenciler denedi ve bu dersten kaldı.
1 doğrulama bit'i, 1 niteleme bit'i,
1 kaynak bit'i ve 5 izin bit'i.
Doğru.
Herkes bu sonuca nasıl
ulaştığımızı anladı mı?
Mark.
- Sen Mark Zuckerberg mısın?
- Evet.
Cameron Winklevoss.
- Selam.
- Tyler Winklevoss.
Siz akraba mısınız?
- İyiydi. - Komik.
- Bunu daha önce kimse dememişti.
E, sizin için ne yapabilirim?
Kız arkadaşlarınıza hakaret mi etmişim?
Hayır. Biz...
Aslında bilmiyorum.
Hiç sormadık.
Bir sormalıyız.
Hayır. Seninle konuşmak
istediğimiz bir fikrimiz var.
- Bir dakikan var mı?
- Siz vücut çalışmış gibi görünüyorsunuz.
- Buna mecburuz.
- Neden?
Kürek takımındayız.
Evet, bir dakikam var.
Harika.
Daha önce Porcellian'ın
içine girmiş miydin?
- Hayır. - Sen üye olmadığın için seni
bisiklet odasından öteye geçiremeyiz.
Duymuştum.
Sandviç falan ister misin?
- Olur.
- Mark'tı değil mi?
- Evet. - Mark bu Divya
Narendra, ortağımız. - Selam.
FaceMash'ten epey etkilendik.
Seni bir araştırdık.
CourseMatch'i de sen yapmışsın.
Ben CourseMatch'i bilmiyorum.
İnternete girip arkadaşların
hangi dersleri alıyor görüyorsun.
Akıllıca bir fikir.
- Mark.
- Evet?
CourseMatch'den bahsediyorduk.
Fazla zor bir şey değildi.
Ve lisede de bir şeyler yaptın değil mi?
Mp3 çalar için müzik zevkini
çıkaran bir uygulama yaptım.
Biri almak istedi mi?
Microsoft.
- Ne kadara?
- Satmadım. İnternete bedavaya yükledim.
- Bedavaya mı?
- Evet.
Neden?
Tamam, pekâlâ. Üzerinde uzun
süredir çalıştığımız bir şey var.
Harika bir fikir olduğunu düşünüyoruz.
Adı "HarvardConnection".
Kendi sayfanı yaratıyorsun.
İlgilendiğin şeyleri, biyografini
yazıyorsun. Arkadaşlar, resimler...
Ve sonra insanlar internete girip
biyografini okuyabiliyorlar.
- Arkadaşlık isteği gönderebiliyorlar.
- MySpace ya da Friendster'dan farkı ne?
Harvard.edu
Harvard.edu uzantılı olanlar ülkedeki
en prestijli e posta adresleri.
Site kız olayı üzerine kurulacak zaten.
Fazla büyük bir şey olmayacak ama.
Kızlar Harvard'a giden
erkeklerle takılmak ister.
Divya ve kardeşimin işleri
büyütmekte bir sorun görmüyorlar.
Konuştuğumuz şeyi MySpace,
Friendster ya da...
...diğer sosyal ağ sitelerinden
farklı kılan şey...
...seçkinlik.
Değil mi?
- Evet. - Evet, bizimle
çalışmanı çok isteriz Mark.
Bize yaratıcı olan
yetenekli bir programcı lazım.
Ve bunun üstesinden
gelebileceğini biliyoruz.
Kadın grupları fetva
yayınlamaya hazırlar.
Ama biliyorsun, bu imajını
yenilemene yardımcı olabilir.
Vay.
Bu kıyağı geçer misiniz ya?
Seninle çalışmak istiyoruz.
İlk programcımız mezun oldu
ve Google'la çalışmaya gitti.
İkincisi de ödev manyağı oldu.
- Bize kodları yazmanı, siteyi kurmanı
istiyoruz. Gerekli olan her- - Varım.
Ne?
Varım.
Müthiş!
Öyle mi dedin?
O 3 ya da 4 yıl önceydi.
Ne dedim hatırlamıyorum.
Eduardo'yla ne zaman görüştün?
Soruyu tam olarak anlamadım.
Ona olumlu yanıt
verdiğini hatırlıyor musun?
Olumlu mu?
Eduardo'yla "Facebook" fikri
ile ne zaman görüştün?
Ona o zamanlar "The Facebook" deniyordu.
Bu iş o kadar zor olmak zorunda değil.
Şu an 2 davayla birden uğraşıyorum.
Tyler, Cameron Winklevoss ve
Divya Narendra senden...
..."HarvardConnection"ı kurmanı
istediklerinde olumlu cevap verdin mi?
"Evet" dedin mi?
Yardım edeceğimi söyledim.
Bay Saverin'e "The Facebook"
fikriyle ne zaman yaklaştınız?
Ona yaklaştığım pek söylenemez.
- Sy?
- Soruya cevap verebilirsin.
Alpha Epsilon Pi'deki bir partide.
O nedir?
Bir Yahudi birliği.
Karayip gecesiydi.
Genellikle benim gibi erkekler
Asyalı kızlardan hoşlanmaz.
Genellikle Asyalı kızlar benim
gibi erkeklerden hoşlanır.
Yahudi erkekler ve Asyalı
kızlar arasındaki bağlantıyı...
...tanımlayacak bir
algoritma geliştiriyorum.
O kadar karmaşık olduğunu sanmıyorum.
Çekiciler, zekiler...
...Yahudi değiller...
...ve dans edemiyorlar.
- Mark gelmiş.
- Mark!
Hemen dönerim.
- Sanırım bir fikrim var. - Dur, asla
inanmayacağın bir şey söyleyeceğim.
Ne?
Phoenix'e davet edildim.
- Şaka mı yapıyorsun?
- Hayır.
Yani bu koca sürecin daha başı.
Ama bu gece davetiyeyi
kapımın altından attılar.
Yarın ilk davet partisi var.
Demek...
...Phoenix'e davet edildin.
Evet.
Muhtemelen sadece
farklı olduğum içindir.
Farklılıktandır, işlerini görene kadar
tutarlar sonra... Sen ne konuşacaktın?
- Mark?
- Evet.
Bir fikrim var demiştin.
Evet, sanırım bir fikrim var.
Dışarı gel.
Dışarısı 20 derece.
Karayiplerle hiçbir alakası olmayan Niagara
Şelalesi döngüsüne daha fazla katlanamam.
İnsanlar FaceMash'e
bozgun ettiler değil mi?
- Evet. - Ama sadece seksi
kız resmi görmek için girmediler.
İnternette herhangi bir yere
girip seksi kız resmi görebilirsin.
- Evet. - Tanıdıkları kızların
fotoğraflarını gördükleri için girdiler.
İnsanlar internete girip
arkadaşlarına bakmak istiyorlar.
Öyleyse onlara bu imkânı sunan
bir site neden kurmuyoruz?
Arkadaşlar, fotoğraflar, profiller...
...ziyaret edebileceğin her şey olacak.
Her şeye bakabileceksin, belki de
partide yeni tanıştığın birini bulacaksın.
Ama bir eş bulma
sitesinden bahsetmiyorum.
Ben üniversitedeki sosyal
deneyimin tamamını alıp...
...internete koymaktan bahsediyorum.
- Bacaklarımı hissetmiyorum.
- Biliyorum.
Ben de bu iş için çok
heyecanlandım ama Wardo.
Evet?
Şahsa özel olacak.
Kendi sayfana girebilmesi
için kişiyi tanıman gerekecek.
Aynı...
davet edilmek gibi.
- Güzelmiş. - Wardo, bu
kulüp gibi, tek fark başkan biziz.
Fikrin müthiş olduğunu söyledim.
Mükemmel bir fikirdi.
Hiçbir yere sızıp bir şey
çalmamız gerekmiyordu.
İnsanlar kendi fotoğraflarını,
kendi bilgilerini paylaşacaktı.
Ve insanların arkadaşlarını
davet edip etmeme...
...şansı olacaktı.
Sosyal yapının her şey
olduğu bir dünyada...
...olay buydu işte.
Büyük bir projeydi.
Ve 10 binlerce satır kod
yazmak zorunda kalacaktı.
Ben de oda arkadaşlarına değil de
neden bana geliyor diye düşündüm.
Dustin Moskowitz ve
Chris Hughes programcıydı.
Sunucuları kiralayıp siteyi açmak için
biraz anaparaya ihtiyacımız olacak.
İşte bu yüzdenmiş.
Koşul belirtti mi?
Evet.
%70-%30 bölüşürüz.
70 bana, vereceğin 1.000$ ve...
...iş sırasındaki harcamalar için 30
sana. Finans müdürü olacaksın.
Ve sen ne dedin?
"Hadi yapalım!" dedim.
Peki. Başka bir şey ekledi mi?
Evet.
Muhtemelen farklı olduğun içindir.
Büyütülecek bir şeyi yok.
Sence neden öyle dedi?
Gretchen, sözünü kestiğim için
affedersin ama bu kimin keşfi?
- Sy, eğer sorularıma devam etmeme
izin verirsen- - Neyi öne sürüyorsun?
Phoenix'e davet edildiği için
Eduardo'yu kıskandığımı...
...ve daha kurmadığım şirkette onu
kazıklamayı planladığımı öne sürüyor.
- Yapmış mıydın? - Gretchen?
- Ne? Eduardo'yu kıskanmak mı?
Şunu yazmayı geç.
Bu kısımlar kayıt dışı.
Hanımefendi araştırıp geldiğinizi biliyorum.
Yani paranın hayatımda fazla bir
önemi olmadığını biliyorsunuz.
Ama şu an Auburn
Caddesi'ni satın alabilir...
...Phoenix kulübünü alıp masa
tenisi odama çevirebilirim.
Sana partinin yerini söylerim.
"Facebook"u içeren bir davada davacı,
bir diğerinde ise tanık olduğunuzu gördük.
Evet efendim.
Önceki 3 hafta içinde her hangi bir
zaman Mark sana fikrini açıklarken...
...Tyler Winklevoss,
Cameron Winklevoss...
...Divya Narendra ya da
HarvardConnection'dan bahsetti mi?
Evet. Sitelerini yapmasını
istediklerini söyledi.
Ama ellerindekine bakıp vaktini harcamaya
değmeyeceğine karar verdiğini söyledi.
En zavallı arkadaşlarının
bile siteyi ilgi çekici kılma...
...konusunda bu heriflerden daha
fazla şey bileceğini söyledi.
Bu herifler dediğin
benim müvekkillerim oluyor.
Evet, o... Mark müvekkilleriniz
FaceMash'ten sonra onun
...imajını düzeltmesi gerektiğini
düşündükleri için gücenmiş.
Mark FaceMash ile ilgili hiçbir
şeyi düzeltmek istemiyordu.
Harvard bilgisayarlarına sızdı, burnunu
yönetim kurulunun işine soktu...
...herkesin dikkatini çekti.
FaceMash tam da istediği şeyi yaptı.
Bay Zuckerberg'ün Facebook'u
kurarken aynı zamanda...
...davacılarla da görüştüğünü
biliyor muydunuz?
O an için bilmiyordum. Ama...
Winklevoss'ların eş bulma
sitesiyle pek ilgilenmiyordu.
- Nereden bileceksin ki?
Orada bile değildin. - Sessiz ol!
Bay Zuckerberg Facebook'u
kurarken davacılara...
...HarvardConnection'ı kurduğunu
söylediğinden haberiniz var mıydı?
Kanıtın olmadan yargıya varıyorsun.
Şimdi kanıtlara geliyoruz.
Mark Zuckerberg'den Tyler Winklevoss'a.
30 Kasım 2003.
HarvardConnection hakkında
yolladıklarının hepsini okudum.
Ve uygulaması fazla
sürmeyecek gibi gözüküyor.
Yani yarın geceye kadar bütün...
...temel işlevsellikleri oturttuktan
sonra konuşabiliriz.
Mark Zuckerberg'den Cameron Winklevoss'a.
1 Aralık 2003.
Bu gece bana ulaşamadığınız
için kusura bakmayın.
İşletim sistemleri dersimdeki
bir sorunla meşguldüm.
Mark Zuckerberg'den Tyler ve
Cameron Winklevoss'a. 10 Aralık 2003.
Dersler ve site yüzünden bu
hafta epey yoğun geçecek.
Bu yüzden en iyisi
toplantıyı erteleyelim.
Yarın da çok meşgul olacağım.
Pekâlâ, benden başka bu herifin bir
iş çevirdiğini düşünen var mı?
Ona sorun olmadığını söyle.
Ama tatil girmeden önce
buluşacağımızdan emin olalım.
Biliyorum.
Biliyorum.
Tamam görüşürüz.
- Selam Mark.
- mySQL desteği ve Apache ile...
...çalışan bir Linux sunucu kiralamam
gerek. Bize biraz daha para gerekecek.
- Ne kadar daha?
- 200 kadar.
Gerçekten lazım mı?
Trafiği kaldırması lazım.
- Al gitsin.
- Aldım bile.
Bil bakalım ne oldu?
İkinci aşamaya geçtim.
Çok güzel.
Buraya geldiğin için gurur duymalısın.
Daha ileri gidemezsen dert etme.
Ben gidiyorum.
Mark Zuckerberg'den Tyler, Cameron
Winklevoss ve Divya Narendra'ya.
15 Aralık 2003.
Düzeltmem gereken ciddi bir problem var.
Daha yeni başlıyorum ve 15
saatlik bir kodlama olacak.
Yani yarın gece meşgul olacağım.
Haftaya Çarşamba'ya kadar
buluşmaya vaktim olmayacak.
Çarşamba gününü iptal etmem gerek.
Bu kadar zaman
boyunca laboratuardaydım.
- Ayrıca...
- Cumartesi de buluşamayacağım.
Çünkü ailemle buluşmam gerek.
Levhada da yazdığı gibi...
...bu 1638 yılında Harvard Üniversitesi'ni
kuran kişi John Harvard.
Ayrıca "3 Yalan Heykeli" de denir.
Bu 3 yalan nedir?
Bay Dowd?
3 yalan.
İlki...
- Siktir!
- Pantolonunu indir.
Tamam be.
Bay Saverin?
İlki 1636'da kurulmuştu, 1638'de değil.
İki Harvard John Harvard tarafından
kurulmadı. Üç, bu kişi John Harvard değil.
Kim?
Heykeltıraşın arkadaşı Daniel Chester.
Ceketin kalsın.
Bay Zuckerberg'ün müvekkillerimle ilk
buluşmasının üzerinden 39 gün geçmişti.
Ve hâlâ HarvardConnection üzerindeki
çalışmasını tamamlamamıştı.
Ama 11 Ocak 2004'te...
...Bay Zuckerberg "TheFacebook" domain
adını "Network Solutions"dan kayıt ettirdi.
Sizin de haberdar olduğunuz gibi...
...HarvardConnection üzerinde
çalışmaya başlamamıştı bile.
Haberdar değildim, hayır.
Bu da ne?
"Cameron, siteyi ilgi çekici
kılmak ve üye toplamak için...
...yeterli işlevselliğe ulaştırdığım
konusunda biraz şüpheliyim." mi?
"Yakında konuşuruz" mu?
- Bu bir sorundan ilk defa bahsedişi miydi?
- Evet, öyleydi.
Bay Zuckerberg'a 36 e-posta gönderdiniz.
Ve cevap olarak 16 e-posta aldınız.
Ve bu mutlu olmadığını
belirttiği ilk posta mıydı?
Evet, doğru. Sistemimizi çalışmak ve
önümüze geçmek için 42 günü vardı.
Facebook'ta kodlarınızdan
herhangi birini görebiliyor musun?
- Sy, lütfen-
- Mark!
Kodlarınızdan hiçbirini kullandım mı?
- Bizim tüm fikrimizi çaldın.
- Beyler!
- Harvard erkekleri için "Match.com" mu?
- Sorularıma dönebilir miyim?
Bu işi kavramak için
bunların hiçbirine gerek yok.
Siz Facebook'un yaratıcıları olsaydınız...
...Facebook'u yaratmış olurdunuz.
Kenarında durup bize çek yazarken seni
izleyeceğim anı dört gözle bekliyorum.
Yapma ya.
Hadi devam edelim.
4 Şubat 2004.
Mark?
Mark.
Senin Sanat Tarihi dersinde bir kız var.
Adı Stephanie Attis.
Erkek arkadaşı var mı biliyor musun?
Onu hiç birisiyle gördün mü?
- Ve biriyle çıkmayı düşünüyor
mu biliyor musun? - Dustin.
İnsanlar üzerinde bunu yazan
bir tabelayla gezmez.
Mark?
9'da buluşacaktık güya.
- Uyumadın mı sen?
- Bir şey eklemeliyim.
Ne?
Hay anasını. Güzel duruyor.
Çok güzel duruyor.
Temiz ve basit.
Disneyland gibi de değil,
"Banu oturumu açtı." yazmıyor.
İzle şimdi.
Ne yazdın?
İlişki durumu.
İlgileniyor.
Üniversitede hayatı bu yönlendiriyor.
Seks yapıyor musun yapmıyor musun?
İnsanlar bu yüzden
bazı dersleri alıyorlar.
Bu yüzden oturacakları yeri seçiyorlar,
yaptıkları şeyleri yapıyorlar.
Bu her şeyin merkezi.
İşte Facebook böyle olacak.
- Girecekler çünkü her şeye rağmen...
- ...mala vurma şansları olacak.
...bir kızla tanışacaklar.
Evet.
Bu gerçekten iyi fikir.
Hepsi bu kadardı.
- Ne demek istiyorsun?
- Hazır.
- Hazır mı?
- Evet.
- Şu an hazır mı?
- Hepsi bu kadardı.
Ve işte yönetici sayfası.
- Yönetici sayfası mı yaptın?
- Evet.
- Eduardo Saverin. Yardımcı kurucu
ve finans müdürü. - Evet.
Bunun babam için ne kadar
önemli olacağını bilemezsin.
Tabii ki bilirim.
Peki ne zaman açılacak?
Şimdi.
Dizüstü bilgisayarını çıkar.
Ne? Benim dizüstüme
neden ihtiyacın var ki?
Çünkü sende Phoenix'teki
herkesin e-posta adresi var.
Evet de onlara spam yollamanın iyi
bir fikir olacağını sanmıyorum.
- Bu spam değil.
- Hayır, spam olmadığını biliyorum.
Eğer arkadaşlarımıza yollarsak
sadece yurt içinde dolanır kalır.
Daha tam olarak giremedim.
Bu adamların tanıdıkları var.
Ve bana onların e-posta adresleri lazım.
- Tamam.
- Güzel.
Şu heriflere bak. Adamlar dahi ya,
dünyadaki en bariz Lewis Carroll benzetmesi.
- O kadar da kötü değiller.
- Diyorum ben.
Evet, haklısın.
Site açık.
Hadi içki alıp kutlayalım.
Bendensin.
Mark.
Mark, sen dua mı ediyorsun?
Cole Porter ve Irving Berline'e ne oldu?
Bu sevgililer günü teması,
aşk şarkıları söylüyorlar.
İyi noktaya değindin. Çünkü Cole Porter
ve Irving Berline hiç aşk şarkısı yazmadı.
Tatlım, bilgisayarını kaldırmalısın.
7 kişi birden aynı bağlantıyı yollamış.
- Görebilir miyim?
- Neymiş?
Bilmiyorum. Ama umarım Hitler kılığındaki
kediler falandır. Çünkü ondan iyisi yok.
Hayır, değilmiş.
Div!
Ne oldu?
Bu... Bu benim değildi.
Sorun ne?
Sorun yok.
Şimdi olmaz.
20 dakika daha lazım.
Tamam.
Sadece Zuckerberg'ün sitemizi
çaldığını söylemeye gelmiştim.
Hani Mark Zuckerberg var ya.
Web sitemizi çalmış.
36 saatten fazla süredir açık.
Bay Hotchkiss?
Ty, avukat babamla beraber telefonda.
Evet, burada kardeşim ve
iş ortağımız Divya ileyim.
"The Facebook"a hoş geldiniz.
"The Facebook" sizi çeşitli sosyal
ağlara bağlayan bir çevrimiçi dizindir.
Kayıt olmak için "Harvard.edu" posta
adresinizin olması gerekmektedir.
- Öyle, evet efendim.
- Evet, önceden aramıştım.
Mark Zuckerberg'ı arıyordum.
Evet efendim, birkaç kere
bahsi geçmiş. Size okuyayım.
"Herkes Harvard'daki bir
evrensel katalogdan konuşuyor.
O böyle diyor." O derken
Mark'ı kast ediyor.
Üniversitenin bunun gibi bir şeyi yapması
bir iki yıl sürer, bence bu çok saçma.
Ben onlardan daha iyi iş çıkarabilirim
ve bunu 1 haftada yaptım.
- Ona Divya Narendra aradı der misiniz?
- Böyle konuştuğunu sanmıyorum. - Sağ olun.
Dün gece Zuckerberg...
...650'den fazla öğrencinin
"TheFacebook.com"a kaydolduğunu belirtti."
"Bu sabaha kadar 900 öğrencinin
katılmış olacağını umduğunu söyledi."
Evet, Divya da tam sitenin ilk gününde
650 üye topladığını okuyordu.
Ben uyuşturucu satıcısı olsam. 650 kişiye
bir günde bedava uyuşturucu dağıtamazdım be.
- Bu adamın 3 tane arkadaşı bile yok.
- Millet, millet. Sessiz olun, hadi.
Pekâlâ, tamam. Öyle yaparız Bay Hotchkiss.
Bunların hepsini toplar size e-posta atarız.
Siz kendiniz siteye giremezsiniz.
Çünkü sizde Harvard...
Aslında size e-posta atsak daha kolay olur.
Eminim haklısınızdır.
İyi bir çocuk ve...
- ...çok zeki ve eminim öyle yapmak...
- Vay anasını!
...istememiştir. Peki, çok teşekkürler.
Ve baba, ben de seni seviyorum.
Bu mu iyi çocuk?
Kötü biri olduğunu bilmiyoruz.
Fikrimizi çaldığını ve 1 buçuk aydır
yüzümüze yalan söylediğini biliyoruz.
Hayır, hiç yüzümüze yalan söylemedi.
Tamam, yüzlerimizi hiç görmedi iyi.
E- posta adreslerimize yalan söyledi.
Böylece kendine öne
geçmek için 42 gün kazandırdı.
Çünkü görünüşe göre senin
bilmediğin şeyler biliyor.
Zaten her şey ilk olmakta bitiyor.
Ben rekabete alışık bir yarışçıyım Div.
Bana ilk gelmenin önemi konusunda
ders vermen gerektiğini sanmıyorum.
- Sağ ol.
- Tamam.
- O babanın avukatı mıydı?
- Adam okul avukatı.
Her şeyi inceleyecek. Eğer uygun
görürse kapatma belgesi yollayacak.
O ne işe yarayacak?
Sen ne istiyorsun? Özel fikri mülkiyet
avukatı tutup dava mı açalım?
Hayır. Sopranos'u tutup çekiçle
ölesiye dövdürtmek istiyorum.
Bunu yapmamıza gerek yok.
- Evet, öyle.
- Bunu kendimiz de yapabiliriz.
Ölçülerim 6-5 ve 90 kiloyum.
Ayrıca benden 2 tane var.
- Bir de bu herif var.
- İyi, her neyse.
Ben ne olup bittiğini anlayana
dek sakin olalım diyorum.
Daha neyi bekliyorsun?
Mark'la 3 kere buluştuk.
52 kere e-posta ile yazıştık.
Kodlarımıza baktığını kanıtlayabiliriz.
Sayfanın altındaki de ne öyle?
"Bu bir Mark Zuckerberg
yapımıdır." yazıyor.
- Ana sayfada mı?
- Her sayfada.
Hay anasını! Şu şıklığın etkisinin
geçmesi için biraz beklemem gerek.
- Tamam, bakın.
- Cam.
"Zuckerberg gizlilik seçeneklerinin
FaceMash.com'daki hakaretinden sonra...
...imajını düzeltmesine yardım edeceğini
umduğunu söyledi." yazmışlar.
Bu tam da ona söylediklerimiz.
Bize Crimson'dan hareket çekiyor.
Babamın avukatının bunları
araştırmasını beklerken...
- ...en azından gazetelere bir
şeyler yazabiliriz. - Hayır!
- Böylece insanlar...
- Ne?
...bir tartışma olduğunu bilir.
Crimson'da kavgaya tutuşmayacağız.
Ve kimseye dava açmayacağız.
Neden ki?
Anlamıyorum, anlamıyorum.
Neden ki?
Aptalca olduğunu söyleyecek.
Ben mi?
Cevap ver. Neden?
Çünkü biz Harvard beyefendileriyiz.
Burası Harvard. Burada
hikâye uydurmazsın...
...ve insanlara dava açmazsın.
Sen bunun aptalca olduğunu düşünen
bir o olacak mı sanıyordun?
Bu fikrin olduğunu
söylediğin vakitlerde...
...Tyler ve Cameron'un varlıklı bir
aileden geldiğini biliyor muydun?
Varlıklı bir aile mi?
Babalarının zengin
olduğunu biliyor muydun?
Bunun neden sorduğunuzu bilmiyorum.
Neden sorduğumu bilmen
o kadar önemli değil.
Sizin için önemli değil.
Sy.
Paralı olduklarını biliyor muydun?
Zengin olup olmadıklarını bilmiyordum.
Bay Narendra'ya attığınız
e- postalardan birinde Howard...
- ...Winklevoss'un danışmanlık şirketine
danışmışsınız. - Öyle diyorsanız öyledir.
Howard Winklevoss yüz milyonlarca dolar
değerindeki bir şirketin kurucusuydu.
Ayrıca Tyler ve Cameron'un...
...Harvard'ın Porcellian adlı kulübüne
de üye olduklarını biliyordun.
Bunu iyice belirtmişlerdi.
Seni davet ettiğimiz için
kusurumuza bakma.
- Bisiklet odasına.
- Kızlar.
Yani müvekkillerimin parasının
olduğunu biliyordunuz diyebiliriz.
- Evet.
- Sana neden sordum söyleyeyim.
Eğer internet maceran için
1.000$'a ihtiyacın varmışsa...
...neden benim müvekkillerimden istemedin?
O şey için ilgilendiklerini
açıkça belli etmişlerdi.
Para için arkadaşlarıma gittim çünkü
onlarla ortak olmak istiyordum.
Eduardo Harvard Yatırımcılar
Derneği'nin başkanıydı...
...ve ayrıca benim en iyi arkadaşımdı.
En iyi arkadaşın sana 600 milyon
dolarlık tazminat davası açıyor.
Hiç bilmiyorum yahu, az daha anlatsana.
Eduardo siteyi açışınızdan
sonra neler oldu?
Affedersin, Sy ona Bay
Saverin diye hitap eder misin?
- Gretchen bunlar dostlar.
- Artık değiller.
Bunları konuşmuştuk.
Aman, her neyse.
Bay Saverin...
...siteyi açtıktan sonra neler oldu?
- Çığır açtı.
- Kampüsteki herkes sitedeydi.
"Beni Feys'te ekle."
2 hafta sonra herkes
böyle demeye başlamıştı.
Ve Mark?
Ve Mark 19 Nobel sahibi...
...2 Olimpiyatçı ve bir film yıldızı...
...arasından kampüsteki
en önemli şahıstı.
Film yıldızı kimdi?
Fark eder mi?
Hayır.
O gün hava açıktı. Ve ben
Radcliffe yurdundaki odamdaydım.
Bana o dergiyi getirdi
ve bana gösterip...
..."Bak, biz olmadan
gerçekleşecek." dedi.
Hemen başlamalıyız.
Ben de dedim ki "Tamam...
...hadi Basic'i halledelim."
Çoğunuz hikâyenin geri kalanını
bildiğinizi düşünüyorsunuzdur...
...ama bilmiyor olabilirsiniz.
Bu endüstrinin başlangıcı çok sıradandı.
O derginin kapağındaki bilgisayarda...
...Intel 8080 işlemci vardı.
1K'lık bellek kartı
olduğunu düşünürsek...
...256 byte olur.
BASIC'i yazdığımda karşılaştığım zorluk
sadece 4 kilobaytı çalıştırmak değildi.
Ayrıca 4 kilo byte ile insanların program
çalıştırması gerektiğini düşündüm.
Arkadaşın...
O Mark Zuckerberg mı?
Evet.
Facebook'u o mu kurdu?
Evet. Yani o ikimizin.
Biz...
Evet. Biz...
Evet.
Harika.
Ben Christy, bu Alice.
Selam.
Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum.
Beni Feys'te ekle. Belki sonra hep
beraber bir şeyler içmeye gideriz.
Tabii ki.
Kesinlikle yapalım.
"Beni Feys'te ekle.
Sonra hep beraber bir
şeyler içeriz." dedi.
Bu 2 nedenden dolayı çok süper.
İlki "Beni Feys'te ekle." dedi değil mi?
Ve sonra diğeri...
- Bir şeyler içmek istemesi.
- Evet.
Daha önce hiç bir cümle
içinde bu kadar farklı...
...harika kelimeyi bir
arada görmüş müydün?
Affedersin, Mark?
Evet.
Ben Stuart Singer, işletim sistemleri
laboratuarında beraberiz.
Tabii.
"The Facebook"ta harika iş çıkarmışsın.
Harika iş!
- Sağ olun.
- Ben Bob.
Nasılsın?
Yemin edebilirim ki "Gelecekteki Bill Gates
bu odada olabilir." derken sana bakıyordu.
Pek sanmam.
Biraz geç geldim,
konuşmacının kim olduğunu bile bilmiyorum.
Bill Gates'di.
Siktir, çok mantıklı.
Tamam, sağ olun beyler.
- Sen geri zekâlı mısın?
- Sen zihinsel engelli misin?
Bir saat önünde durunca
Bill Gates'i tanıyamıyor musun?
Şimdi Mark Harvard'a engelli
kontenjanı ile girdiğimizi düşünecek.
Bir Glock alıp seni öldüreceğim.
Artık para kazanma vakti.
Adları neydi?
Az önce dediğimi duydun mu?
- Ne zaman?
- Siteden para kazanma vakti geldi dedim.
O da ne demek?
Siteden gelir elde etmenin
zamanı geldi demek.
Hayır, kelime anlamını biliyorum.
Ben nasıl yapmak istediğini sormuştum.
- Reklam.
- Olmaz.
Sonuçta...
- ...4000 üyemiz var.
- "TheFacebook"un havalı olması sayesinde.
Ama oraya buraya açılır...
- ...pencere reklam koyarsak havası kaçar.
- Ben öyle düşünmüyordum.
Ama vakti gelince koyacağız. Ve şirketin
iş ayağı adına konuşuyorum. Site-
Daha tam olarak ne
olduğunu bile bilmiyoruz.
Ne olduğunu bilmiyoruz.
Ne olabileceğini bilmiyoruz.
Ne olacağını bilmiyoruz.
Sadece havalı olduğunu biliyoruz.
Bu paha biçilemez bir özellik,
ondan vazgeçmeyeceğim.
Peki ne zaman bitecek?
Hiç bitmeyecek, mesele de bu zaten.
Modanın hiç bitmemesi gibi.
- Ne?
- Moda diyorum, moda hiç bitmez.
Modadan mı bahsediyorsun?
Gerçekten mi, sen mi?
Moda olgusundan bahsediyorum.
Modanın hiç bitmemesinden.
Tamam, pantolon satarak
para kazanabiliyorlar.
Mark, nedir bu?
- Hangisi?
- Bu.
Ona kapatma mektubu deniyor.
- Adları neydi?
- Kimlerin?
- Kızların.
- Bu ne zaman geldi?
Yaklaşık 10 gün önce.
Siteyi açtıktan hemen sonra.
- Tanrı aşkına.
- Kızlar diyorum.
- Adları neydi? - Winklevoss ikizleri
senin fikirlerini çaldığını söylemişler.
Bana göre biraz can sıkıcı bir şey.
Onlara göre fikir hırsızlığıymış.
- Bak.
- Bunu bana neden göstermedin?
Bana gönderilmişti.
"TheFacebook"u Divya Narendra ve
Winklevoss'lardan çaldığımız yazıyor.
- Ne yazdığını biliyorum.
- Öyle mi?
- Ne öyle mi?
- Bana laga luga yapma şimdi.
Bana bak.
Mektupta hukuki işlemle
karşılaşabileceğimiz yazıyor.
Hayır, orada benim hukuki işlemle
karşılaşabileceğim yazıyor.
Bu avukatın tekinden geliyor Mark.
Bir dayanakları olmalı.
Avukat babalarının
danışmanlık şirketinden.
- Dayanakları var mı?
- Dayanakları bizimkinin...
...havalı ve popüler olması. Ve
HarvardConnection dandik bir şey.
Wardo, onların kodlarının
hiçbirini kullanmadım. Yemin ederim.
Hiçbir şeylerini kullanmadım. Bak.
Güzel bir sandalye yapan adam, daha önce
sandalye yapmış herkese borçlu değildir.
Tamam mı? Bana bir fikir sundular.
Bende daha iyisi vardı.
- Bana bu mektubu neden göstermedin?
- Önemli bir şey olduğunu düşünmedim.
Pekâlâ.
Eğer bir sorun olursa...
...herhangi bir şekilde
bir sorun çıkarsa...
...bana anlatabilirsin.
Ben yardım etmek isteyen biriyim.
Bu bizim işimiz.
Şimdi bana söylemek...
...istediğin herhangi bir şey var mı?
Hayır.
Bu konuyu ne yapacağız?
3. sınıf bir hukuk öğrencisine
gittim ve bana cevap yazmamı söyledi.
Peki ya sen ne yazdın?
Ocak'ta buluştuğumuzda site
hakkındaki şüphelerimi söylemiştim.
Görselliğinin yetersizliği, kalan
hiç ummadığım kadar programlama...
...halletmemiz gereken donanım eksikliği...
...siteyi düzgünce açabilmemiz
için gerekli reklam eksikliği.
Bu o endişelerinizden herhangi
birini belirttiğiniz ilk andı.
- Değil mi?
- Daha öncesinden de belirtmiştim.
- Hadi oradan.
- Bize belirtmedin.
Beyler... Bu mektubun belirttiği
Ocak'taki buluşmayı kast ediyorum.
- Evet.
- Şunu tekrardan sorayım.
Müvekkillerime 16 e-posta attınız ve ilk
15'inde hiçbir endişeni belirtmediniz.
Bu bir soru mu?
16. postada sitenin işlevselliği
hakkındaki endişelerini belirttiniz.
6 hafta boyunca onları
oyalıyor muydunuz?
- Hayır! - Öyleyse bu endişelerinizi
daha önceden neden belirtmediniz?
- Yağmur yağıyor.
- Af buyur?
Az önce yağmur başladı.
Bay Zuckerberg dikkatinizin
tamamı bende mi?
Hayır.
Sizce bunu hak ediyor muyum?
- Neyi?
- Dikkatinizin tamamını hak ediyor muyum?
İfadeye başlamadan önce yemin
etmek zorunda kalmıştım.
Ve yalandan yemin etmek istemem yani
yasal olarak "hayır" demek zorundayım.
Pekâlâ, "hayır" mı?
Sizce dikkatinizin tamamını
hak etmiyor muyum?
Bence eğer müvekkilleriniz
omuzlarıma çıkıp...
...kendilerine uzun demek istiyorlarsa,
istedikleri gibi deneyebilirler.
Ama burada oturup herkesin yalanlarına
katlanmak gibi bir zorunluluğum yok.
Dikkatimin sadece bir kısmı sizde.
En küçük kısmı.
Dikkatimin geri kalanı Facebook ofisinde.
İş arkadaşlarımla beraber
bu odadaki herkesin...
...özellikle de
müvekkillerinizin zekâ ya da...
...yaratıcılık olarak kapasitesini
aşan şeyler yaptığımız yerde.
Küçümseyici sorunuzu
layığıyla cevapladım mı?
Benim saatime göre şu an 12:45.
Bir öğle arası versek nasıl olur?
14:30'da görüşmek üzere.
Peki, adların neydi?
Adları Christy ve Alice'di.
Ve bu gece bir şeyler içmek istiyorlar.
Vay anasını.
Benim umurumda değil.
Dostum, kusura bakma.
Birkaç kız içeride makyaj tazeliyorlar.
İyiymiş.
Hayranlarımız var.
Hemen dönerim.
Mark, nereye gidiyorsun?
Mark!
Erica?
- Selam. - Seni oradan gördüm.
Bu kulübe sık geldiğini bilmiyordum.
- İlk defa geliyorum.
- Ben de.
Seninle biraz yalnız konuşabilir miyim?
Sanırım böyle iyiyim.
Bir yerlere gidebilirsek sanırım
seninle yalnız konuşmak istiyorum.
Burada söyle.
Yeni açtığım siteyi duydun mu?
Hayır.
- "The Facebook"?
- Bana internetten kaltak dedin Mark.
Bende ondan konuşmak istiyordum.
- Biraz dışarı-
- İnternetten!
Ben de o yüzden yanına gelmiştim.
Çiftlik hayvanlarıyla kadınları kıyasladın.
Sonrasında öyle bir şey yapmadım ama.
Yine de yazdın.
Sanki aklına dank eden her
fikir o kadar zekice ki...
...paylaşmaman bir suç olurdu.
İnternete kurşun kalemle yazılmıyor
Mark, mürekkeple yazılıyor.
Ve sen internete "Erica Albright
bir kaltak" diye yazı yayınladın.
Tam da sen soyadımla...
...sutyen bedenimle ilgili...
...eşek şakaları yapıp, kadınlara
seksiliğine göre puan verdikten sonra.
Erica, bir sorun mu var?
Hayır, sorun yok.
Saçmalıklarını karanlık bir
odadan yazıyorsun...
...çünkü bu günlerde kızgın
olanlar böyle yapıyor.
Sana karşı naziktim.
Bunun için bana işkence etme.
Eğer bir dakikalığına
bir yere gidersek...
Arkadaşlarıma kabalık etmek istemem.
Tamam.
Peki.
Bilgisayar oyununda iyi şanslar.
Bu harikaydı. En doğru şeyi yaptın.
Ondan özür diledin değil mi?
- Genişletmeliyiz.
- Ne? Mark?
Bir şeye mi sinirlendi?
Pekâlâ, Yale ve Columbia'ya genişletiyoruz.
Dustin, kodlama işini benimle
paylaşmanı istiyorum.
Chris, sen reklam ve
tanıtımdan sorumlu olacaksın.
Ve buna Boston okul gazetesinde
bir yazı yayınlatarak başlayabilirsin.
- Orası bizim köprümüz. - Harvard
hakkında yazı yazmaktan nefret ediyorlar.
Gazeteden biri Bilgisayar
Bilimleri okuyordur...
...onlara Mark Zuckerberg 10 saatlik
bedava programlama yapacak de.
Neden Boston Üniversitesi okul
gazetesinde bir yazı çıksın istiyorsun?
İstiyorum işte.
İşte dağılım şöyle olacak.
Eduardo finans müdürümüz.
Ve şirketin %30'u onun.
Dustin yönetici yardımcısı ve
programlama sorumlusu.
Ve şirketteki %5 hissesi
benim payımdan ayrılacak.
Chris Halkla İlişkiler uzmanımız olacak.
Ve onun payı yaptığı işe göre belli olacak.
- Sorusu olan var mı?
- Kızlar kim?
Affedersiniz.
Onlar Christy ve Alice.
- Selam. - Merhaba.
- Selam. - Selam.
Bizim yapabileceğimiz bir şey var mı?
Hayır, hepsi bu kadar.
Yale ve Columbia, biz geliyoruz.
Ve Stanford.
- Ne?
- Stanford.
Bunu Palo Alto'da görmelerinin zamanı geldi.
Yemek yemek istemiyor musun?
Hayır.
İstersen salata alabilirsin.
Hayır, sağ ol.
Bu senin için zor olmalı.
Sen kimdin?
Ben Marylin Delpy. Bu sabah tanışmıştık.
Yani ne iş yaparsın?
2 senedir şirkette asistanım.
Patronum ifade
aşamasına katılmamı söyledi.
- Sen ne yapıyorsun?
- Bosna'da işler nasıl bakıyorum.
Bosna demek.
Yolları yok ama Facebook'ları var.
Winklevoss'lardan acayip
nefret ediyorsundur.
Ben kimseden nefret etmem.
Winklevi beni fikir
hırsızlığı için dava etmiyor.
Beni hayatlarında ilk defa
bir işleri olması...
...gerektiği gibi gitmediği
için dava ediyorlar.
Genişletiyor.
- Ne? - Yale, Columbia ve Stanford'a
genişletiyor. Yarın Crimson'da yazar.
- Gerçekten mi?
- Evet.
İyi, görünüşe göre kapatma
mektubu ödünü bokuna karıştırmış.
Yasaklama kararı için davaya
bir avukat tutmak istiyorum.
- Ve o siteyi hemen yerle bir edelim!
- Bak.
Sitenin açık olduğu her dakika...
...HarvardConnection'ın değeri düşüyor.
Kapatılmasını istiyorum,
hasar almasını istiyorum.
Cezai karar alınmasını
istiyorum ve ölmesini istiyorum.
- Evet, onları ben de istiyorum.
- O zaman neden bir şey yapmıyoruz?
Harvard Centilmenleriyiz diye mi?
Hayır, sen nasıl
görüneceğini düşünmediğinden.
Nasıl görünecekmiş?
Lise salonunda kardeşimle iskelet kıyafeti
giymiş, Karate Kid'i kovalıyormuşuz gibi.
Cam.
Massachusetts eyalet
kanunlarını çiğnedi.
Connecticut, New York ve California'ya
geçerse federal kanunları çiğnemiş olacak.
Ve bu arada Harvard
kanunlarını da çiğniyor.
- Harvard kanunları diye bir şey yok.
- Durun.
Evet, var.
Harvard Öğrenci El Kitabı.
Her birinci sınıfa bundan verilir.
Ve bu kitapta bir yerlerde...
"Başka bir öğrenciden
çalamazsın." yazıyor.
İhtiyacımız olan şey buydu.
Summers'e gidiyoruz.
Larry Summers'den randevu alamazsın.
Kardeşimle bu okula harcımızı ödüyoruz.
3.9 sene ortalamamız var.
Bu okul için ödül aldık.
Ve okul için olimpiyatlarda
kürek çekeceğiz.
Bu okulun soktuğumun rektörü
ile görüşmek istiyorum.
Neden Stanford?
Sence neden?
Affedersin.
Biyokimya dersime geç kalıyorum.
Peki.
Adımı bilmiyorsun değil mi?
Stanford mu?
Kıçına tekmeyi basmalıyım.
- Partiye gidip biriyle tanışırsında sonra-
- Amelia Ritter.
Ama sen Amy'i tercih ediyorsun.
Olindalısın. Baban
gayrimenkul tanıtımları yapıyor.
Ve annen 10 senedir
ağzına alkol koymuyor.
Hangi bölümdeyim?
- Trombon.
- Vallahi mi?
Trombonla ilgili bir
şeyler hatırlıyorum.
- Fransızca.
- Evet.
- Bölümün Fransızca.
- Peki ya seninki?
Benimki mi?
- Benim yok.
- Henüz karar vermedin mi?
Ben okula gitmiyorum.
- Şaka mı yapıyorsun?
- Hayır.
Okula nereye gitmiştin?
Bir süre William Taft
İlkokulu'na gittim.
Ciddi misin?
15 yaşında falan değilsin değil mi?
Hayır.
- Ama sen 15 falan değilsin değil mi?
- Hayır.
Peki ne iş yapıyorsun?
Bir girişimciyim.
- Sen işsizsin.
- Ben öyle demezdim.
Peki ya sen ne derdin?
Bir girişimci olduğumu.
Öyleyse son girişimin neydi?
Kolejli çocukların bedava müzik indirmesini
sağlayan bir internet şirketi kurdum.
Napster gibi mi?
Aynen Napster gibi.
Ne demek istiyorsun?
Napster'ı ben kurdum.
Napster'ı Sean Parker kurdu.
Tanıştığımıza memnun oldum.
Sen Sean Parker mısın?
- Gördün mü ayakkabı diğer...
- Ayakta mı?
...masada. İşler değişti.
- Şimdi ben Sean Parker'la mı yattım?
- Sen Sean Parker'ın üzerinde yattın.
Sen zilyonersin be.
- Teknik olarak değilim.
- Peki nesin?
Beş kuruşsuzum. Bedava
müzik işinde pek para yok.
Özellikle de Grammy'e davet edilen
herkes sana dava açtıysa.
Bu aklımı alıyor.
- Çok sağ ol.
- Duşa girip okula hazırlanmam gerek.
Bölümü Fransızca olmasına rağmen
Biyokimya okuyan Amy.
Geçtin.
Sıkı çalışırım.
Meyve suyu falan vardır.
Keyfine bak.
E- postalarıma baksam sorun olur mu?
Olmaz, bak.
Amy!
Amy!
- Efendim?
- Buraya gelebilir misin?
Biraz bekle.
- Burada bir yılan var Amy.
- Ne?!
- Nerede? - Bak, yılan yok ama
sana bir şey sormam gerek.
Şaka mı yapıyorsun ya?
Ölebilirdim.
- Neden?
- Hızlı koşmaktan.
Ve perdeye dolanarak ölebilirdim.
E- postalarıma bakacaktım ve
bilgisayarında açık bir site vardı.
Evet, sen akşam sızdıktan sonra
bir süre Facebook'ta takıldım.
- O da ne?
- "TheFacebook" mu?
Stanford'da 2 haftadır falan var.
Çok feci derecede bağımlılık...
...yapıcı olması dışında
harika bir şey. Cidden...
...günde 5 kez falan giriyorum.
Kendime bir e-posta
göndersem sorun olur mu?
Yok, her şey yolunda mı?
Her şey mükemmel.
Benim sadece...
...seni bulmam gerekiyordu,
"Mark Zuckerberg".
Daha önce bu binaya hiç gelmemiştim.
Bu bina içinde bulunduğu
ülkeden 100 yıl daha yaşlı.
O yüzden dikkatli olun.
Sandalyede oturuyoruz yahu.
Efendim?
Çok güzel.
Artık girebilirsiniz.
Karanlık ışığın yokluğundandır.
Ve aptallık da benim yokluğumdandır.
Katherine, şimdi ofisimde öğrenciler var.
Öğrenciler, mezun
olmamış öğrenciler.
Bilmiyorum.
Görünüşlerine bakılırsa, bana Brooks
Brothers bayiliği vermek istiyorlar.
Tamam, görüşürüz.
- Günaydın.
- Günaydın efendim.
Ben Cameron Winklevoss
ve bu kardeşim Tyler.
Ve ne için geldiniz?
- Biriniz cevap verebilir. - Affedersiniz,
mektubu okuyorsunuz sanmıştım.
Mektubu okudum.
HarvardConnection adlı
site için bir fikir bulduk.
Sonrasında adını
ConnectU şeklinde değiştirdik.
- Ve Mark Zuckerberg o fikri çaldı.
- Anladım.
Bu konuda ne yapmamı
istiyorsunuz onu soruyorum.
Peki efendim.
Her birinci sınıf öğrencisine dağıtılan
Harvard Öğrenci El Kitabı'nda...
..."Harvard Toplumundaki Davranış
Standartları" başlığı altında...
...kolej tüm öğrencilerin bu
toplumdaki bireylere karşı...
...dürüst ve dostça davranmalarını
bekler şeklinde yazıyor.
Bütün öğrencilerin kamu
mülkiyetlerine ve hususi...
...mülkiyetlere saygılı olması
gereklidir. Ve hırsızlık hâlinde...
- ...zimmete geçirme-
- Anne?
- Evet efendim?
- Suratıma bir tane yapıştır.
Sen devam et.
Ya da izinsiz kullanım
disiplin cezası ile sonuçlanacaktır.
Kolejden ayrılma zorunluluğu da dâhil.
Bunu ne yapman gerekirken
ezberleyip geliyorsun?
- Bugün kardeşimle size sormaya
geldiğimiz şey- - Efendim?
Bir başka öğrenciden çalmak üniversite
kurallarına aykırıdır. Bu kadar basit.
Yurt müdürünüzle konuştunuz mu?
Evet efendim. Ve müdür
yönetim kuruluna gidin dedi.
Ama yönetim kurulu bizimle
görüşmeyi kabul etmiyor.
Diğer öğrenciyle doğrudan
sorunu çözmeyi denediniz mi?
Bay Zuckerberg 2 haftadır telefonlarımıza
ve e-postalarımıza cevap vermiyor.
Kirkland'da kapısını
çaldığımızda açmıyor.
Ve ona yüz yüze en
yakın olduğum zaman...
...onu avluda görüp Harvard Meydanı'na
kadar kovaladığım zamanlar oluyor.
- Bir de kovaladın mı?
- Onu, onu gördüm.
Ve onun da beni gördüğünü biliyorum.
Peşine düştüm ve o kayboldu.
Bunu bir üniversite
meselesi olarak görmüyorum.
Tabii ki bu bir üniversite meselesi.
Ahlak ve şeref kanunları diye
bir şey var ve o ikisini de işledi.
Üniversitenin karşısında ahlak
kanunlarına tabiisiniz.
Birbirinize karşı değil.
Affedersiniz Başkan Summers ama...
...az önce dediklerinize
bir anlam veremiyorum.
Anlata anlata bir hal oldum.
Durun, kardeşim demek istiyor ki...
...eğer Mark Zuckerberg yurdumuza
girip bilgisayarımızı çalmış olsaydı...
...bu bir üniversite meselesi olurdu.
Orasını bilmem. Benim ofisim
küçük hırsızlıklara bakmıyor.
Bu küçük bir hırsızlık değil.
Bu fikir potansiyel olarak
milyon dolarlar ediyor.
- Milyon mu?
- Evet.
Hayal gücünüze fazla
kapılmışsınız bence.
Efendim.
Bence siz o değeri anlayacak
pozisyonda değilsiniz.
Ben ABD Hazine Bakan’ıydım.
O değeri anlayacak pozisyondayım.
İlk sınıftaki hitabınızda tam olarak...
...hayal gücümüze
kapılmamızı söylemiştiniz.
- Hayal gücünüze yeni bir projede
kapılın derdim o zaman. - Öyle mi?
Evet. Harvard'da herkes
bir şeyler icat ediyor.
Harvard öğrencileri kendi işini kurmanın
bir iş bulmaktan daha iyi olduğuna inanır.
Yani yine ikinizin yepyeni bir proje
bulmanızı tavsiye ediyorum.
Affedersiniz efendim
ama mesele bu değil.
Lütfen, meseleye gel.
Doğruyla yanlışı ayırt edebilmeniz için
fikri mülkiyet uzmanı olmanıza gerek yok.
Ve benim ayırt edemediğimi mi söylüyorsun?
Tabii ki öyle demiyorum efendim.
Ben diyorum.
- Gerçekten mi?
- Efendim.
Anne, bunlar randevuyu nasıl aldı?
Babanızın iş arkadaşları aracılığıyla.
Madem doğruyla yanlışı
ayırt edebilecek pozisyondasınız...
...size bir şey söyleyeyim Bay
Winklevoss, Bay Winklevoss.
Bu eylem, bu randevu,
ikinizin burada olması yanlış!
Bu Harvard'a layık bir davranış değil.
Harvard'ın sizde gördükleri bunlar değil.
Burada özel muamele görmezsiniz.
Öyle bir şey istemedik ki.
Yeni bir projeye mi başlayalım?
- Eğer- - Sanki bilim fuarı için tablo
yapıyoruz da. - ...bununla ilgili...
- ...bir sorununuz varsa Bay Winklevoss...
- Biz özel muamele istemedik.
Başvurmak isterseniz mahkemeler var.
Sizin için yapabileceğim
başka bir şey var mı?
- Harvard Öğrenci El Kitabı'nı alıp...
- Ty!
Vakit ayırdığınız için çok
teşekkür ederiz efendim.
335 yıllık kapı kolunuzu kırdım.
Eduardo, bahar tatilinde Bay
Zuckerberg'la New York'a gittiniz.
- Evet.
- Yolculuğun amacı neydi?
Finans müdürü olarak...
...potansiyel reklam verecekler
ile görüşme ayarlamıştım.
- Yolculuğu kim karşıladı?
- Birkaç ay önce açtığım...
...banka hesabındaki
1000$'dan karşılandı.
Öyleyse senin ortaya koyduğun
1000$ şirkete konulan tek paraydı.
- Evet.
- Görüşmeler nasıl gitti?
- Berbat geçti.
- Neden?
Mark uyuyakalmıştı.
Uyuyakalmamıştım.
Cevabımı tekrar ifade edebilir miyim?
Keşke uyuyakalmış olsaydı.
Şu an 29 okuldayız.
75.000'in üzerinde de üyemiz var.
İnsanlar "TheFacebook"a
girip diğer sitelerde...
...geçirdikleri zamandan
daha çoğunu geçiriyorlar.
İşte şimdi en etkileyici veri geliyor.
Bir kere deneyen
kişilerin %91'i geri geliyor.
- Şimdi izin verirseniz-
- Bir dakika, affedersiniz.
O ne sesi çıkarıyor öyle?
Diş gıcırtısı falan mı?
Diş gıcırtısı değildi.
O...
...gırtlak sesi gibiydi.
Ağız refleksi gibi bir şey.
Beyler nedir bu?
New York yolculuğunuz için
ayarlanmış bir görüşme daha vardı.
Evet, bir yemekti.
O zaman bunu kız arkadaşım
aracılığıyla ayarlamıştım.
Mark'ın bu görüşme için heyecanlı
olduğunu söyleyebilir miydin?
Evet.
- Hem de çok.
- Bak.
- Fişi bize kesmezler.
- Kesebilirler.
- Etrafına bir bak.
- Utanç verici olacak.
Ona fişi bize kesmeyeceklerini söyle.
- Fişi bize kesmeyecekler.
- Mark.
Yine reklamdan mı bahsedeceksin?
Hartford'un bale tiyatrosunda değilsen
yaptığın işin amacı kâr etmektir.
Bizimki henüz bir iş değil.
Bu benim için zor, çünkü mesleğim...
Her neyse.
25 dakika geç kaldı.
19 yaşındayken Napster'ı kurmuş.
- Geç kalabilir..
- Adam Tanrı değil sonuçta.
Ne peki?
25 dakika geç.
Galiba Wardo kıskandı.
Açıkçası kıskanmıyordum.
Sinirliydim.
Neden?
Onu tam olarak tanımıyordum ama...
...bir araştırma yapmıştım, etrafa
sorup soruşturmuştum ve...
...bana sanki biraz...
...serserinin teki gibi geldi.
- Neden? - 2 büyük internet şirketin
olağanüstü bir şekilde çökertti.
- Uyuşturucuyla ünü var.
- Şirketleri de o kurmuştu.
Ona ihtiyacımız yok.
Geldi.
Hayır, hayır, acele etme ya.
Ve saati de varmış.
- Ben Sean Parker.
- Nasılsınız?
Siz Christy, Eduardo
ve Mark olmalısınız.
- Tanıştığımıza memnun oldum.
- Tanıştığımıza memnun oldum.
Hiçbir şey sipariş etmemişsiniz.
- Hayır.
- Tori.
- Seni bekliyorduk.
- Selam bebeğim.
Bir şeyler getirebilir misin?
Zencefil şekerlemesi
yanında soslu domuz eti...
...tuna tortusu ve ıstakoz
kıskacı başlangıç için yeter.
Christy, içecek olarak ne istersin?
Elmalı martini.
Müthiş.
4 tane ondan.
O andan itibaren
Sean'ın devri başlamıştı.
Soru "ne hakkında konuştunuz" idi.
Bize Napster maceralarını anlattı.
20'lerimi mahkemede kendimi
savunarak geçirmek istemedim.
Müzik endüstrisinin espri anlayışının
olmadığını kim bilebilirdi ki?
Telif hakkı yüzünden 35
milyonluk tazminatı...
...ödemek için şirketi satmaya
çalıştılar. Ama ben bunun biraz...
...çalıntı benzini ödemek için çalıntı
arabayı satmak gibi olduğunu düşündüm.
Biz de "Siktir et.
İflas bayrağını çekelim." dedik.
- Kendine isim yaptın.
- Ve senin de...
- ...içkin bitmiş.
- Tori.
Hayır, böyle iyiyim.
Ve sonra ikinci iş girişimine geçti.
O da daha sonradan atıldığı internet
üzerinde kartvizit arşivi şirketiymiş.
Ve bu sefer düzgünce yapmak istiyordum.
Kravatımı takıp
ayakkabılarımı parlattım.
Ama kimse bir çocuktan
emir almak istemiyor.
İnternet âleminin tepesindeki 20 yaşındaki
çocuğa sonra ne oldu size anlatayım.
Ben bir psikiyatrist değilim ama...
Bunu kayda geçtik.
"Bir psikiyatrist değilsin ama" ne?
Bir psikiyatrist onun
paranoyak olduğunu söylerdi.
Sizi gece gündüz takip edecek
özel dedektifler tutarlar.
Yüksek ücretli takipçilerin
hedefinde olursunuz.
Kanıtlayamam ama telefonlarımı
dinlediklerini biliyorum.
Her ne ise yapmış olduğunuz
şeye köstek olacak.
Saygılı davranışlar
zamanla oluşur ama...
...eğer bir şekilde, hayatını Dalai
Lama gibi yaşamayı başarabilirsen...
...onun da içine ederler.
Çünkü seni istemiyorlar,
fikrini istiyorlar.
Çünkü affedersin ama ağzının
suyunu silip giderken...
...onlara "teşekkür ederim"
demeni istiyorlar.
Sana böyle mi oldu?
Ve saplantılı.
Evet.
Ama bunun karşılığında...
...Napster ile müzik
şirketlerini batırdım ve...
...onlar da günahlarının
acısını çekecekler.
Affedersin, sen müzik
şirketlerini batırmadın.
Onlar kazandı.
- Mahkemede.
- Evet.
"Tower Records"u satın
almak ister misin Eduardo?
Ve Sikilon Vadisi'ndeki hayat,
Stanford'daki partiler...
...Los Angeles, milyarder
olan arkadaşları...
...hakkında hikayeler anlattı durdu.
Ama en çok Mark'ın California'ya gelmesinin
ne kadar önemli olduğundan bahsetti.
Ve sonra "TheFacebook" meselesine geldi.
Peki, bana gelişmelerden haber ver.
Şu an 29 okuldayız.
- 75.000 üyeyi geçtik.
- Bana kullandığınız stratejiyi anlatın.
Pekâlâ, mesela Teksas'ta
Baylor'u istedik.
Ama Baylor'un kampüste
zaten bir sosyal ağı varmış.
Yani direk üzerlerine gitmek yerine...
...160 kilometredeki bütün
okulların listesini çıkardık.
Ve önce o kampüslere
"TheFacebook" koydunuz.
Çok yakında Baylor'daki çocuklar
arkadaşlarının sitede olduklarını...
- ...gördüler ve iş tamamdı.
- Küçük yem olayı, zekice Mark.
Sağ ol, benim fikrimdi.
- Sakin ol.
- Bizim için bir anlaşmazlığı çöz.
Ben "TheFacebook"tan para
kazanmanın vakti geldi diyorum.
Ama Mark reklam olsun istemiyor.
- Kim haklı?
- Bence...
...şimdilik ikiniz de haklı değilsiniz.
TheFacebook havalı bir site,
onu o yapan da o zaten.
- Evet.
- Bunu reklamlarla mahvetmek istemezsiniz.
- Çünkü reklamlar havalı değildir.
- Aynen.
Bu kampüsteki en iyi partiyi
yaparken birinin gelip...
...partinin 11'de bitmesi gerektiğini
söylemesi gibi bir şey.
- Ben de aynen öyle dedim.
- Daha ne olduğunu bile bilmiyorsunuz.
- Aynen.
- Ne kadar büyüyebileceğini...
...nereye kadar gidebileceğini. Bu
bahislerinizi düşürmenizin zamanı değil.
Bir milyon dolar havalı değil.
- Neyin havalı olduğunu biliyor musunuz?
- Sen mi?
Bir milyar dolar.
Ve bu herkesi susturdu.
Hedefiniz işte bu olacak.
Bir milyar dolarlık değer.
Siz kötü tavsiyeler almadıkça...
Bu durumda çok başarılı yoğurt
dükkan zinciri de kurabilirsiniz.
Balığa çıktığında bir sürü
balık yakalayabilirsin...
...ya da büyük bir
balık yakalayabilirsin.
Siz hiç bir adamın odasına
girdiğinizde duvarda...
...14 tane alabalıkla çekilmiş
bir resmini görüyor musunuz?
Hayır, 1600 kiloluk
kılıçbalığıyla çekilmiş resmi olur.
- Evet. - Bu iyiydi.
- Peki.
Ama hepimiz kılıç balıklarının 1600
kilo olmadığını biliyoruz değil mi?
Ben büyük olanların o kadara
yakın olduğunu gördüm.
Hayır ben hiç görmedim. Ama adamın
Range Rover büyüklüğünde bir...
...balık tutacağını sanmam. Buna
acayip büyük bir balık ve...
...çok güçlü bir adam gerekirdi.
Sence de asıl konudan biraz
uzaklaşmıyor musun?
Bu işten bir çıkarım yok. Ben sadece
merhaba demeye gelen bir dostum.
O yemekten sonra
Mark'ın kafasına girmişti.
Hesabı ödedi, Mark'a yakında
görüşeceklerini söyledi ve gitti.
Ama gitmeden hemen önce şirkete
en büyük katkısını yaptı.
"The"yı atın. Sadece "Facebook" kalsın.
Temiz olur.
Hay anasını.
Konuşma konusunda
hız rekoru falan olmalı.
- Partiyi 11'de bitirmeye çalışıyorsun.
- Partiyi ödemeye çalışıyorum.
Havalı olmazsa parti de olmaz.
Peki ne düşünüyorsun?
Evet, tabii olur. Hadi "The"yı atalım.
Ben 14 alabalık yerine kılıçbalığını
yakalamaktan bahsediyorum.
- İyi fikir değil mi?
- Eğer alabalık sensen evet.
Bunları kayda geçeceğim.
Facebook'un ortaklık belgeleri.
Ve şirket Florida'ya kayıtlı.
- Neden Florida?
- Ailem orada yaşıyor.
Ve davalıdan sayacağım ortalıkları
onaylamasını istiyorum.
%65 Mark Zuckerberg,
%30 Eduardo Saverin...
- ...ve Dustin Moskowitz için %5.
- Onaylıyoruz.
- Ve bu 13 Nisan 2004'teymiş.
- Kayda geçebilirsiniz.
- Başka bir şey var mı?
- Evet, teşekkürler.
Bay Saverin, yasal bir sorun oluşturabilecek
herhangi bir davranışta bulundunuz mu?
Hayır.
Şirketi küçük düşürebilecek ya da...
...ciddi bir tehlikeye
düşürecek şeyler yapmadınız mı?
- Hayır.
- Hayır mı?
- Hayır.
- Hayvanlara zorbalıktan suçlanmışsınız.
- Bir dakika.
- Suçlanmamış mıydınız?
- Bu gerçek olamaz.
- Elimde Crimson'dan bir makale var.
Tanrı aşkına!
- Bunu kaldıramam Wardo.
- Hadi be dostum, bu zırva.
O kulübün muziplikleri içindi.
Phoenix'e girmiştim.
Kabul edilmiştim. Ve kabulümün
son aşaması olarak...
...bir tavuğu sürekli yanımda
tutup ilgilenmek zorundaydım.
Seni Facebook'un kurucularından
biri olarak belirtmişler.
Junior Eduardo Saverin...
Bu işlerin uzmanı değilim ama
hayvan işkencesiyle ilişkinin olması...
...iş için muhtemelen kötü olacaktır.
Tavuğa işkence etmedim.
Ben tavuklara işkence etmem.
- Siz deli misiniz?
- Hayır, ve sakin ol lütfen.
Elimde Crimson'dan bir makale var.
- Bu çok sert.
- 956.
Mark ile Kirkland Yemek
Salonu'nda yemek yiyordum.
Ve tavuk yanımdaydı. Çünkü tavuğu
sürekli yanımda taşımak zorundaydım.
- Burası üniversite sonuçta.
- Biri bunun cezasını çekmek zorunda.
969.
Yemekhane akşam yemeği için tavuk veriyordu.
Benim de tavuğumu beslemem gerekiyordu.
Ben de tavuk yemeğinden birkaç
parça kopardım ve tavuğa verdim.
Biri beni görmüş olacak ki ertesi gün bir
baktım yamyamlıkla suçlanıyorum.
Böyle bir şeyin
yapılamayacağını bilmiyordum.
Çeşitli hayvan hakları
dernekleriyle anlaşmıştım.
Okul dekanıyla anlaşmıştım.
Bu konular çözülmüştü.
- 988. - Fly'dan ya da Porc'dan
birileri rapor etmiş olmalı.
- Bence Winklevoss'ların işidir.
- Pekâlâ, boş verelim gitsin.
Bu çok saçma!
Hayvan zorbalığıyla suçlanıyorum.
Ölülere tecavüzle suçlansam daha iyi be.
Bence de ölülere
tecavüzle suçlansan daha iyi.
Babama bunu açıklamam gerekecek.
Herkese açıklamam gerekecek.
Sen ne yapıyorsun öyle?
"Savaş Sonrası ve Çağdaş Sanat"
finalim geliyor. Ve derslere girmedim.
- Bu dört tabloyla ilgili yazı yazılacaktı.
- O bir Facebook sayfası mı bu?
Evet. Sahte bir isimle açtım.
Tabloların resimlerini ekledim
ve yorum yazmalarını istedim.
Arada bir tartışma devam etsin diye
muhabbete dalıp konuyu canlandırıyorum.
Bay Zuckerberg final
sınavında hile mi yapıyordu?
Bu soruya cevap vermemeyi tercih ederim.
Peki neden?
Çünkü onu finalinde hile yaptığı için dava
etmiyorum. Arkadaşlar öyle yapmaz.
Ama az önce hile yaptığını söylediniz.
Avukatlarına hayvanlara
işkence ediyor mu dedin?
Hayır, bundan hiç bahsetmedi.
Araştırmacılarımız bir Crimson
makalesini bulabilme kabiliyetine sahipler.
Aslında bu konuyu
açtığımda seni savundu.
993. Çok az kaldı.
Tamam, şimdi aklıma geldi.
Daha çok para lazım Wardo.
Evet, katılıyorum.
Daha çok sunucu, daha çok uygulama.
Bu yaz için Palo Altyo'ya gelmeleri
için iki stajyerle görüşüyorum.
Ve onlara biraz ödeme
yapmak zorunda kalacağız.
- Affedersin ne?
- Stanford'un kampüsünün...
...iki sokak ötesinde kiralık
bir ev buldum bile.
Mükemmel ve havuzu var.
Yaz için California'ya gitmeye
ne zaman karar verdin?
- Tam olarak vaktini mi soruyorsun?
- Sean Parker anlarının...
...ortasında bir vakitte miydi?
Haklıydı. Olmamız gereken yer California.
- Nesin sen Jed Clampett mi? - Bilmem, siz
Brezilya'dan Beverly Hillbillies'i aldınız.
- Evet, Brezilya'daki gösteri, dahice.
- Sean ile ne alıp veremediğin var?
Masaya hiçbir şey koymuyor. Parası
yok ve Dustin daha iyi bir programcı.
- Rektörlerle bağlantıları var.
- Bize rektör lazım değil.
Bize reklam verecek adam lazım.
- Ayrıca rektörlerle benim de bağlantım var.
- Bunlar işin ustaları.
- Ve şirkete kötü bir etki yapmayacak...
- Winklevosslar yaptı, Mark.
Winklevoss'ların işiydi Mark.
Dur bakalım. Yenile.
- 150,004 kişi.
-150,000 üyemiz var, Eduardo.
- Tebrikler.
- Tebrikler.
Sence özel dedektiflerin onu
takip etmesi biraz garip değil mi?
- Hiçbir şey bulamadılar.
- Şirketten atmaya yetti ama.
Uyuşturucu, karılar...
Bunların herhangi birinin
doğru olduğunu bilmiyoruz.
Gazetelerde öyle yazıyor.
Ben de gazetede kuşlara işkence ettiğini
okudum. Ne zamandan beri gazeteler...
Balıklar diğer balıkları yemez mi?
Kılıçbalığı alabalığı yemez mi?
Neden bahsediyor bu?
Yarın akşam 10'da bilgisayar bilimleri
laboratuarında stajyerler seçeceğim.
Kabullen bunu dostum.
Başka ne diyeceğim bilmiyorum.
- Eduardo!
- Mark!
Neler oluyor?
10 dakika içinde bir Python web
sunucusuna girip SSL güvenliğini kırmalı...
...ve güvenli portundaki
trafiği durdurmalılar.
Bunlar Hack yapıyorlar.
Hepsi PIX Güvenlik duvarı emülatörünün
arkasında ama işin güzel yanı şu.
Az önce dediğin hiçbir şeyi
anlamadım biliyorsun değil mi?
- Biliyorum.
- Peki işin güzel yanı ne?
Her 10 satır kodda bir tek
atmalılar. Ve hack işlemi gizli olmalı.
Yani sunucu bir sızmayı fark ettiğinde
bunun sorumlusu içmek zorunda.
Ayrıca 5 bilgisayarda aynı anda açılır
pencere şeklinde çıkan bir program yazdım.
Pencereyi son kapatan
aday içmek zorunda.
Ayrıca her üç dakikada bir hepsinin
yine içmesi gerekiyor.
3 dakika!
Stajyerlerin işin hangi kısmında sarhoş
olmaları gerektiğini sorabilir miyim?
Haklısın. Tavuğu bir hafta yaşatabilecekler
mi diye denesek daha iyi bir test olurdu.
- Biraz kaba oldu.
- Al.
- Nedir bu?
- Bir hesap açtım ve 18 bin dolar aktardım.
Bu yazı atlatır mı?
Facebook'a hoş geldin.
-18 bin dolar mı?
- Evet.
Önceden ortaya koyduğunuz
1.000$ da vardı.
- Evet.
- Toplamda 19.000$ ediyor.
- Evet.
- Durun bir.
Sağlamasını yapıyorum... Evet.
Bende de aynı sonuç çıktı.
Devam edebilir miyim?
Bay Zuckerberg'ın yaz için şirketi alıp
California'ya taşıması hakkındaki...
...endişelerinizi belirttikten
sonra neden...
...kullanması için hesaba
18.000$ yatırdınız?
Ortak olduğumuzu düşündüm.
Biraz yardımcı olayım dedim.
Ben New York'ta reklam veren
ararken Mark, Dustin ve stajyerlerin...
...site üzerinde
çalışabileceklerini düşündüm.
Ama en çok 3 ayda işler ne kadar kötüye
gidebilir ki diye düşündüğümden öyle yaptım.
Yürü, yürü, yürü.
- Ölmedim. - Biliyorum.
- Başardım. - Başardın.
- Tamam, hazır mısın?
- 10 üzerinden 8 alırdı.
- 2 anca alırdı.
- O bundan daha iyisini yapar.
Evet.
- Ben iyiyim.
- Emin misin? - Evet.
- Kapı zili çalıyor.
- Kapı zilimiz olduğunu bilmiyordum.
- Andrew, kapıyı aç.
- Hayır, o odaklanmış hâlde.
Bu depozitoya yansıyacak.
- Andrew. - Şimdi olmaz.
- Aferin.
- Sean?
- Mark. Burada mı oturuyorsun?
- Evet. Sen?
- Tam karşıda oturuyoruz. Bacayı gördük.
- Yaralanan var mı?
- Yok. Karşıda mı oturuyorsun?
- Ben Sharon.
- Bu benim... Sharon.
Karşıda oturuyor. Taşınmasına yardım
ediyordum bacayı fark ettik.
- Evet. Havuzun orada bir kaza oldu.
- California'ya geldin demek.
- Evet.
- Doğru kararı verdin.
Tut bakalım.
Sharon?
- Çok affedersin. - Sorun değil.
- Fırlatacağını...
- Al bakalım.
- Dur, dur, dur bekle!
Bu ev ve bu takım, müthiş.
Tam olması gerektiği gibi.
- Ben Sean Parker.
- O odaklanmış hâlde.
İşte bundan bahsediyorum.
- Eduardo nerede?
- New York'ta stajyerlik aldı.
Demek Eduardo gelmedi.
Bir süre orada kalıyordum.
Bazı işlerimi hallediyordum ama...
...yaz geldiği için işi bitti. O yüzden
ailesinin yanına dönecek.
- Evsiz rock yıldızımız Paulo Alto.
- Tabii tabii.
Yazın ne yapmayı planlıyorsun?
Mark?
- Affedersin, mimariye bakıyordum.
- Yaz için planını sordum.
- Yaz bitene kadar 100 okul.
- Tuvalete gideceğim.
- Tamam.
- Ben de geleyim.
- Yanındaki bana tanıdık geliyor.
- Pek çok kişiye tanıdık gelir.
Ne demek istiyorsun?
Stanford'dan Roy Ramon diye bir adam,
karısına iç çamaşırı almak ister...
Ama bir mağazadan almaya utanır.
İnsanın kendisini sapık gibi
hissetmeyeceği bir yol bulur.
Bankadan 40.000$ alır ve bir
40.000$ daha da akrabalardan alır.
Bir dükkan açar ve adını
Victoria's Secret koyar.
İlk yılında yarım milyon dolar kazanır.
Katalog yapar, 3 şube daha açar.
Ve 5 yıl sonra şirketi 4 milyon
dolara Leslie Wexner'a satar.
Mutlu son gibi değil mi?
Ama 2 yılın sonunda şirketin
değeri 500 milyon dolara çıkar.
Ve Roy Ramon, Golden
Gate Köprüsü'nden atlar.
Zavallı adam eşine sadece
birkaç don almak istemişti.
İbret al mı diyorsun?
Yanımdaki bir Victoria's Secret mankeni.
Bu yüzden sana tanıdık geliyor.
- Tanrım...
- O kadar etkilenme. Blogunu okudum.
- Onların hepsi internet saçmalıklarıydı.
- Napster'ı neden açtığımı biliyor musun?
Lisede âşık olduğum kız, üniversite lakros
takımının yardımcı kaptanıyla çıkıyordu.
Onu heriften çalmak istedim. Bu yüzden
yapılabilecek en iyi şeyi buldum.
- Bunu bilmiyordum.
- Napster başarısızlıkla sonuçlanmadı.
Müzik piyasasını daha iyiye götürdüm.
İyi para getirmiş olmayabilir ama
birçok kişiyi sinirlendirdi.
Ve senin Facemash'in amacı
da bu değil miydi?
Benden korkuyorlardı dostum
ve senden de korkacaklar.
Bu adamlar sana "iyi fikir evlat, büyükler
buradan sonrasını halleder." diyecek.
Ama bu sefer değil.
Devir bizim devrimiz.
Bu sefer onlara iş kartını vereceksin ve
üzerinde "CEO benim kaltak" yazacak.
Senin için işte bunu istiyorum.
Şimdi söyle Eduardo hangi cehennemde?
- New York'ta.
- Reklamcıların kıçını öpüyor desene.
- Staj...
- Stajyerlik aldı.
Şirket burada. Milyar dolarlık bir şirket
burada. Facebook'la mı yatıp kalkıyorsun?
- Evet.
- Biliyorum öylesin.
Eduardo bir iş adamı olmak
istiyor ve bence...
...iyi bir iş adamı da olacak ama New
York'ta Madison Avenue'nun kıçını öpmemeli.
Bu nesil boyunca bir kere
gelebilecek deli bir fikir.
Ve Golden Gate Köprüsü'nün
altındaki su buz gibi.
Yüzüme bak ve bir şey bilmediğimi söyle.
- Hiç o kızı düşünüyor musun?
- Hangi kızı?
- Lisedeki kız. Lakrosçu olan.
- Hayır!
Eğer siz sürekli işten
konuşacaksanız bize içki lazım.
- Yaz sonuna kadar 100 okul mu?
- Evet. - Bak sana ne diyeceğim.
Sana bir kıyak, sen 100 okula çık,
ben de seni iki kıtaya taşıyayım.
İki kıta mı?
Kalacak yerin yoksa bence
kesinlikle bizim yanımıza taşınmalısın.
Hadi içkileri sıralayalım.
Bakar mısınız?
Evet efendim?
- Bunu götürüp bize 1942'yi getirebilirsin.
- Derhal, Bay Parker.
- Bay Winklevoss.
- Tyler.
- Şahane bir yarıştı.
- Teşekkürler. Ve bu kardeşim, Cameron.
Harika.
Majesteleri Prens Albert. Majesteleri,
bunlar Cameron ve Tyler Winklevoss.
Elbette. Harika bir yarıştı. Bu kadar
çekişmeli bir yarış daha görmemiştim.
- Evet, efendim.
- Büyükbabam Jack Kelly...
...döneminin ünlü kürekçilerindendi.
30 yıldır Henley'e gelirim ve hiç
bu kadar çekişmelisini görmedim.
- Siz hiç gördünüz mü?
- Hayır, majesteleri.
Genelde 2.5 kilometrelik yarışlar
1 ya da 2 bot farkla biter.
- Evet, çok haklısın. Acayip yakındı.
- Durun da takım arkadaşlarımı tanıtayım.
- Bu... - Affedersiniz. Kusurumuza
bakmayın. - Hollandalılara geçelim.
- O kadar yolu bunu görmek için mi geldik?
- Kaçıramazdım, kardeşim. Kraliyet nasıl?
Sadece bize yarışın ne kadar
çekişmeli olduğunu söylemeye gelmiş.
"Acayip, acayip çekişmeliydi.
Acayip fena."
- Cam
- Tanrım!
Adam Nantucket büyüklüğünde bir
ülkenin prensi. Sakin ol, sorun değil.
- Çocuklar. - Baba.
- Baba. - Bay Winklevoss.
Kötü yenildiniz.
- Annemle sırf bunu görmek için ta buraya
geldiğiniz için özür dilerim. - Hayır.
Öyle bir yarışı kaybettiğin
için benden özür dileme.
Böyle bir yarışı kaybettiğin
için kimseden özür dileme.
- Beyler.
- Bay Kenwright.
Baba bu Bay Kenwright, bu
haftaki ev sahibi ailenin reisi.
- Memnun oldum.
- Memnun oldum.
Az önce kızımla muhabbet ettim.
Şimdiden bütün arkadaşlarıyla
yarıştan konuştuklarını söyledi.
Daha demin bilgisayardan izlemişler.
"Facebook" adındaki yeni bir siteden.
Sizin Amerika'da da var mı?
Ben annenizi bulayım.
- Yanlış bir şey mi söyledim?
- Kızınız Amerika'da okumuyor mu?
Hayır, hayır, Cambridge.
Fransız Edebiyatı okuyor.
Böyle bir şeyin olduğunu bilmiyordum.
Cambridge'de Facebook'ları mı var?
Ve görünüşe göre Oxford ve Londra
Ekonomi Üniversitesi'nde de varmış.
Arkadaşları oralarda okuyorlar.
Harikaymış.
İyi yarıştı beyler.
Önünüzdeki yarışlara bakın.
Gidip yarışı izleyeceğim.
- Eğer internetteyse görmek istiyorum.
- Dur. Yapma Cam.
Kes artık.
Hollandalılara bir saniyeden daha az
farklı yenilmemiz umurumda değil.
İyi bir yarıştı. Ve adil bir yarıştı.
Ve tekrar yarışacağız.
Benim umurumda olan ve senin de
umurunda olması gereken şey...
...Pazar günü olan yarışa
Pazartesi günü gitmemiz.
Onunla bizzat konuşmayı denedik,
mektup yazmayı denedik.
Yönetim kurulunu denedik ve üniversite
rektörüyle konuşmayı denedik.
Sana son kez söylüyorum.
Hatırı sayılır kaynaklarımızı kullanalım ve
onu federal mahkemeye çıkaralım.
Hadi ama.
Bana sağlam bir içki lazım.
Siktir et.
Hadi şu ineği haklayalım.
İşte böyle!
Bak, onu bugün gördüm.
Manningham, Mitchel Manningham.
Yerini buldum. Bekle.
Siz diken mi yoksa hayalet
füze mi kullanıyorsunuz?
Bilmiyoruz, birbirimize ateş ediyoruz işte.
- Şirin Kamikaze'yi unutmayın.
- Sanki ne olduğunu biliyoruz da.
Onu Turbo Carrera'sına binerken
gördüm ve o da beni gördü.
Gördüğünden eminim.
Sen uğraşma. O işi hallediyorum.
- *** vuruşu!
- Kapıyı duyan var mı?
Sen hiçbir şey duymuyorsun,
sen kod yazıyorsun.
- Ahbap, kapıda biri var.
- Evet.
O en iyi soğuk sunulan bir yemek değil...
...en iyisi soğuk ve bir şeyin
yanında sunulan bir yemek.
Ben seni sonra ararım.
- N'aber?
- "N'aber" mi?
Güya Mark beni 1 saat önce hava
alanından alacaktı. Telefonunu aradım.
36 saatlik kod yazma maratonundaydı,
o yüzden birkaç saatliğine kestirdi.
- Burada neler oldu?
- "Oldu" değil. Oluyor.
- Sonraki büyük şey.
- Wardo!
Selam dostum.
İşinin başına.
Tamam.
Gittikçe daha fazla tükeniyorum.
- Yani daha da tüken...
- Anladık.
- Kaç yaşındalar, Sean?
- Sormak kabalık olur.
- Sean, kaç yaşındalar?
- Beni tanıdığını sanıyorsun değil mi?
Yeterince okudum.
Benim de senin hakkında ne kadar
şey okuduğumu biliyor musun?
- Wardo. - Merhaba dostum.
Hava alanında seni 1 saat bekledim.
Saat kaç?
Gece yarısı, geldiğimde
New York'a göre 3'tü.
Yaptığımız yeni eklemeleri görmelisin.
Dustin, ona Duvar'ı göster.
Adını Duvar koyuyorum.
Duvar'ı boş ver.
Ayarladığım toplantıyı anlat.
Peter Thiel'i biliyor musun?
- Hayır.
- Tanımasana gerek yok.
Sadece Clarium Capital adında 2
milyar dolarlık yatırım fonu işletiyor.
O neden toplantı ayarlıyor?
Thiel sponsorluk
yatırımı yapmak istedi.
Sponsor olup olmaması umurumda değil.
O neden iş görüşmeleri ayarlıyor?
- Uzun bir yolculuk geçirdin.
- Hayır, JFK’ deki pistte...
...sonra SFO'daki yolcu indirme bindirme
alanında uzun bir zaman geçirdim.
Ve onların arasında uzun
bir yolculuk vardı.
Bu şirketin ortağı benim.
O da Eduardo Saverin Kuruluşu'nun
cömert bağışlarıyla geçinip...
...kira vermeden evde
oturan bir misafir.
Senin yaptığın görüşmeleri duydum.
"Gary'nin Smokinleri",
"Harvard Barmenlik Kursu".
Snookies Kurabiyeleri satmaktan sadece bir
adım uzaktasın. Bunu anlayabiliyorum.
- Bir saniye yalnız konuşmak ister misin?
- Olur.
- *** vuruşu!
- Kafam çok güzel.
Nasıl gidiyor? Staj nasıl?
Christy nasıl?
- Staj mı nasıl?
- Evet.
Mark Tanrı aşkına! Stajdan çıktım. Telefonda
konuşmuştuk. Daha ilk günden bıraktım.
Söylediğini hatırlıyorum.
Peki Christy nasıl?
- Christy kaçığın teki.
- Eğlenceli mi?
Hayır, delirmiş.
Kıskanç ve saçma şeyler yapıyor.
Ve ben ondan korkuyorum.
Yine de sevgilin olması güzel bir şey.
O adamın kendini bu şirketin bir
parçası olarak tanıtmasını istemiyorum.
Buraya taşınmalısın Wardo.
Her şey burada.
- Az önce söylediğimi duydun mu?
- Bağlantılar, enerji...
Mark, Mark!
Korkarım buraya taşınmazsan
geride kalacaksın.
- Seni, sana burada ihtiyacım var.
- Ne dedin sen?
Sen az önce ne dedin?
Hepimizin düşündüğünden
çok daha hızlı ilerliyor.
Çok hızlı ilerliyor.
Çok hızlı ilerliyor ve...
- ...Sean düşünüyor ki...
- Sean bu şirketin bir parçası değil.
-300.000'den fazla üyemiz ve 160
okulumuz var. - Bunun farkındayım.
- Buna 5 tane Avrupa Okulu da dâhil.
- Farkındayım, Mark.
Ben finans müdürüyüm!
Daha çok programcı ve daha
çok paraya ihtiyacımız vardı.
Ve o da Thiel görüşmesini ayarladı.
Şehirdeki bütün görüşmelerimizi o ayarladı.
- Başka görüşme de mi ayarladı?
- Evet.
- Benim hiçbir haberim olmadan.
- Sen New York'taydın.
New York'ta günün
14 saatini metroyla...
...oraya buraya gidip reklamcı
arayarak geçiriyorum!
Öyle mi? Peki şimdiye kadar nasıl gitti?
Geride kalacağımı söylerken
ne demek istedin?
- Yardımcı olabilir miyim?
- Bu hesabı dondurmak...
...ve hesaba bağlı bütün
çekleri iptal etmek istiyorum.
- Kimlik görebilir miyim, lütfen?
- Evet, elbette.
- Sean. Birazdan sizi çağıracak.
- Sorun değil.
"The Towering Inferno"yu burada
çektiklerini biliyor muydun?
Çok rahatladım.
Merhaba beyler. Arkaya gelin.
- Size su teklif etti mi?
- Evet ama biz böyle iyiyiz.
- Sean, içeri geç. Sen Mark olmalısın.
- Selam.
Her şeyi gözden geçirdik. Ve...
...tebrikler. 500.000$'lık bir
yatırımla başlayacağız.
Maurice sizinle ortaklık
yapılanması konusunda konuşacaktır.
Şirketi Deleware'de göstereceğiz.
Yatırım yapmamızı sağlayacak
bir ortaklık yapısı bulduk.
Şimdi bir sorum var.
Eduardo Saverin kim?
Tanrı aşkına!
- Ne zaman döndün?
- Beni korkuttun. Kapıyı çalman gerek.
- Ne zaman döndün?
- Bu öğlen döndüm.
- Peki beni ne zaman arayacaktın?
- Chris, yorucu bir yolculuk geçirdim.
Ve yorulmuştum.
Peki 47 mesajımdan birine ne
zaman cevap verecektin?
Sana 47 tane mesaj
attığımı biliyor muydun?
Biliyorum ve bunun çok normal
bir davranış olduğunu düşündüm.
- Benimle kafa mı buluyorsun?
- Sana hediye getirdim.
Neden Facebook'taki ilişki
durumunda "İlişkisi Yok" yazıyor?
Ne?
"Neden Facebook'taki ilişki
durumunda İlişkisi Yok yazıyor?" dedim.
Profilimi düzenlediğimde yoktu.
Ve değiştirmeye zahmet
etmedin mi? Ne var?
- Nasıl yapacağımı bilmiyorum.
- Sana aptal gibi mi görünüyorum?
Hayır, sakin ol.
Bana Facebook'un finans
yöneticisinin ilişki durumunu...
...değiştirmeyi bilmediğine
inanmamı mı söylüyorsun?
Bu biraz utanç verici. Yani söylediğim
için bunu güvenimin kanıtı olarak gör.
- Cehenneme git.
- Sakin ol!
Mark'ın yanına her
gittiğinde o Silikon Vadisi...
...fahişelerini becerebilmek
için değiştirmedin.
Alakası bile yok. Ve seni temin ederim ki...
...kimsenin Facebook'taki ilişki durumu o
Silikon Vadisi fahişelerinin umurunda değil.
- Lütfen, hediyeni aç.
- Telefonun çalışıyormuş.
- Mark arıyor.
- Tamam, bu fena olacak.
Hediyeni aç. İpek eşarp.
- Sen benim hiç eşarp taktığımı gördün mü?
- Bu ilk seferin olur.
Efendim?
- Hesabımızı mı dondurdun?
- Dondurdum.
- Hesabı dondurdun.
- Dikkatini çekmeliydim Mark.
Tüm şirketi riske attığının
farkında mısın?
Hareketinin bugüne kadar üzerinde çalıştığım
her şeyi mahvedebileceğinin farkında mısın?
- Birlikte çalıştığımız.
- Para olmadan site çalışmaz.
Pekâlâ, sana Facebook ile diğerlerinin
farkını söyleyeyim. Biz asla çökmeyiz!
Sunucular bir günlüğüne bile çökse, tüm
ünümüz geri alınamaz şekilde yerlere iner.
- Bak! - Kullanıcılar gider.
Friendster bunun kanıtı.
Bir kişinin bile gitmesi
tüm veritabanına yansır.
Kullanıcılar birbiriyle bağlantılı,
mesele de bu.
Kolejli çocuklar sitede
çünkü arkadaşları da sitede.
Ve eğer bir domino düşerse, diğer
domino da düşer. Anlamıyor musun?
Ben AE Pi'deki Karayip
gecesine dönmeyeceğim!
Hay anasını!
- Senin sorunun ne be?
- Bir hiç olmayı seviyor musun?
Seninle dalga geçilmesini seviyor musun?
- O zamanlara dönmek ister misin?
- Bekle, bekle, bekle, bekle.
Bugün yaptığın bir iş adamının
değil bir çocuğun yapacağı işti.
Ve kesinlikle bir arkadaşın
yapacağı iş değildi.
Bugün çek bozdurmaya çalışırken ne
kadar utanç içinde kaldım biliyor musun?
O hayata geri dönmeyeceğim!
- Belki hayal kırıklığına uğramışsındır.
- Evet. - Belki kızmışsındır.
- Öyleydim.
- Ama geçmişi geçmişte bırakabilirim.
Çünkü Eduardo, iyi haberlerim var.
Özür dilerim. Kızgındım ve
belki yaptığım şey çocukçaydı...
...ama dikkatini çekmem gerekiyordu.
- Wardo, iyi haberim var dedim.
- Nedir?
Peter Thiel, az önce bize yarım
milyon dolarlık sponsorluk yatırımı yaptı.
Ne?
Yarım milyon.
Ve bize bir ofis ayarlayacak.
Şirketi yeniden yapılandırmak istiyorlar.
Seninle tanışmak istiyorlar.
Bazı belgeler için imzan gerekiyormuş.
Yani kıçını ilk San Francisco
uçağına sokman gerek.
Finans Yönetici'me ihtiyacım var.
- Yola çıkıyorum.
- Wardo? - Evet.
Başardık.
Wardo?
- Hemen dönüyor musun?
- Evet.
Ayrıca senden de ayrılıyorum.
4 belge. İlk ikisi eski paylarınız
yerine yeni yapılanmış...
...Facebook hisseleriniz için
alım ve satım izni için.
Eskilerinin artık bir değeri yok.
3.sü takas anlaşması. Eski paylarınızı
yenileriyle değiştirebilmeniz için.
Ve son olarak bir
seçmen tutma sözleşmesi.
Ne kadar hissem olacak?
- 1,328,334.
- Vay anasını.
Bu %34.4'lük bir ortaklık
payına denk geliyor.
%30'luk paydan neden
mi yükseldi diyorsun?
Çünkü yeni yatırımcılar
gelince payımı kesebilirsiniz.
- Ticaret okuyanlarla çalışmayı seviyorum.
- Ekonomi. - Doğru.
Mark'ın hisselerinin şimdiden
%60'dan %51'e indiğini bilmelisiniz.
Mark parayı dert etmez ve
korunması gerekiyor.
Dustin Moskovitz'in %6.81,
Sean Parker'in %6.47'lik hissesi var.
- O kadardan bir şey olmaz.
- Ve Peter Thiel, %7.
Kalemimi kullanmak ister misin?
Eduardo?
Eduardo.
Lütfen soruyu tekrarlayabilir misiniz?
Hayır, ilk defa söylemesi bile kötüydü.
Şimdi ikinci kez mi söylememi istiyorsun?
- Evet, tekrar okuyabilir misiniz lütfen?
- Oku hadi.
Bu belgeleri imzalarken, ölüm fermanınızı
imzaladığınızı biliyor muydunuz?
Hayır.
Onları incelemesi için avukat
getirtmemem aşırı aptalcaydı.
Ve dürüst olmak gerekirse,
onlar benim avukatlarım sanmıştım.
Tek arkadaşın bendim.
Sadece bir arkadaşın vardı.
- Babam suratıma bile bakmıyor.
- Pekâlâ Eduardo.
Bay Zuckerberg, siz belgeleri
imzaladıktan sonra bir şey söyledi mi?
Herkes elimi sıktı, herkes tebrik etti.
En az bir dönem daha okula
dönmeyeceğini söylemişti.
Yani bir süreliğine veda edecektik.
Ama ben gitmeden dedi ki:
Ama geri gelmelisin. Kasım
sonunda ya da Aralık başında.
Peter, bir milyon üyeye ulaştığımızda
harika bir parti vermek istiyor.
- Çok deli olacak. Ona gelmelisin.
- Bir milyon üye mi?
Evet.
Kirkland'ın camındaki
algoritmayı hatırlıyor musun?
Evet.
Evet, geleceğim.
- Bundan emin misin?
-20 dakika geciktin.
Oraya gireceksin ve uyuya kaldığını...
...giyinmeye vaktinin
kalmadığını söyleyeceksin.
Sana reklamlarını yapacaklar. Case
Equity sana reklamını yapacak.
Sana paralarını alman
için yalvaracaklar.
Kafanı sallayacaksın, kafanı sallayacaksın.
Ve sonra "Hanginiz
Roth?" diye soracaksın.
Hayır, Roth değil, Manningham.
"Hanginiz Mitchel Manningham?"
diyeceksin. Ve o benim diyecek.
Ve sen "Sean Parker, sizi
sikeyim diyor" diyeceksin.
- Sonra çıkacaksın.
- Peki.
Kasım ayı sonunda Mark'ta e-posta aldım.
Beni 1 milyon partisine çağırıyordu.
E- postada başka nelerden bahsediyordu?
Bir iş toplantısı yapmamız
gerektiği yazıyordu.
Mark ile Sean'ın Case Equity üzerinde
bir intikam oyunu oynadıkları yazıyordu.
Ve sonra Manningham o
kadar etkilenmiş ki...
...geri çevrilemeyecek bir
yatırım teklifinde bulunmuş.
Ben de California'ya gittim.
Doğrudan yeni ofislerine gittim.
Partiye göre mi, iş toplantısına
göre mi giyineyim bilemedim.
Ben de ikisine de uyacak
bir şeyler giydim.
- Ama önemi yoktu.
- Neden?
Çünkü oraya ikisi
için de çağrılmamıştım.
Ne için çağrılmıştınız?
Bir tuzak için.
Bay Saverin!
Buraya gelin.
- Merhaba. Nasılsınız?
- İyi.
- Sizi görmek güzel.
- Evet.
Başta şaka yaptığını sandım.
Bana imzalanacak başka
kontratlar da vermişti.
Ama sonra okumaya başladım.
Nedir bu?
- Bildiğin gibi yeni yatırımcılarımız var...
- Nedir bu?
Bay Saverin!
Mark!
- Mark!
- O odaklanmış hâlde.
- Af buyur? - Odaklanmış hâlde.
- Öyle mi? - Evet.
Peki ya şimdi? Hala
odaklanmış hâlde misin?
Güvenliği çağır.
- 24 milyon yeni hisse dağıtılmış.
- Eğer yeni yatırımcılar gelirse...
Senin payın ne kadar azaldı?
Onunki ne kadar azaldı?
Bay Zuckerberg'in payı
ne kadara düşürülmüştü?
- Düşürülmedi. - Bay Moskovitz'in
payı ne kadara düşürülmüştü?
- Düşürülmedi. - Sean Parker'in
payı ne kadara düşürülmüştü?
- Düşürülmedi. - Peter Thiel'ın
payı ne kadara düşürülmüştü?
- Düşürülmedi. - Peki sizin
payınız ne kadara düşürülmüştü?
%0.03.
- Belgeleri sen imzaladın.
- Bana tuzak kurdun.
Şirketin finans yöneticisiyken
kendi şirketinle kötü bir...
...iş anlaşması yaptın diye
beni mi suçlayacaksın?
Facebook'un bir parçası
değilmişim gibi olacak.
Facebook'un bir parçası gibi değilmiş değil,
zaten Facebook'un bir parçası olmayacaksın.
- Adım yönetici listesinde yazıyor.
- Tekrar kontrol et istersen.
Hesabı dondurdum diye mi?
Aptal kıyafetlerinle
şirketi yönetiyormuş...
...gibi etrafta dolanmana izin
vereceğimizi mi sandın?
Affedersin, Prada'larım
temizleyicide kaldı.
Kapüşonlum ve "Seni sikeyim" terliklerimin
yanında. Seni numaracı pislik!
Güvenlik geldi, şimdi gideceksin.
O belgeleri imzalamayacağım.
İmzanı buluruz.
Bunun Phoenix'e girmemle bir
ilgisi olmadığını söyle.
Sen yaptın! Senin yaptığını biliyordum.
Tavuk ile ilgili o hikayeyi sen uydurdun.
- Tavuk hikâyesini ben uydurmadım.
- Neden bahsediyor bu?
- Hayvan zorbalığıyla suçlandım.
- Cidden, tavuk olayı da ne?
Ve eminim en nefret ettiğin şey...
...beni Facebook'un ikinci
kurucusu olarak görmeleriydi.
Ki öyleyim de. Kendine bir
avukat tutsan iyi olur pezevenk.
Çünkü %30 için gelmeyeceğim.
Her şey için geleceğim.
- Götürün şunu.
- Gerek yok, gidiyorum.
Dur biraz.
Neredeyse unutuyordum.
İşte 19.000 doların.
Ben olsam bozdurmazdım.
Çünkü dondurduğun hesaba yazdım.
Senin yanında durmayı seviyorum Sean.
Beni sert gösteriyor.
Hepsi bu kadar.
Bu akşamlık şovumuz bu kadardı millet.
Herkesin parti moduna
girmesini istiyorum.
O kulübe Macy's geçidi gibi gireceğiz.
Mackey, görüntüyü büyük
ekrana aktar. Hazır olmalıyız.
- İyi misin?
- Evet.
- Üzerine fazla gittin.
- NFL'de hayat böyledir.
- O kadar sert olmana gerek yoktu.
- Bak, parti düzenliyoruz... - Sean.
- O kadar sert olmana gerek yoktu.
- Neredeyse içine ediyordu.
Çiçek gönderirim.
Çiçeklerden bahsetmişken,
partiden sonra...
...Cappa ETA Sigma'da
bir parti daha yapacağız.
- Ashley'nin kız kardeşi var.
- Ashley mi?
- Stajyer.
- Evet, kim olduğunu biliyorum.
- Siz...
- Ashley ve ben mi? Hayır.
Belki biraz.
- Neden?
- Hayır.
- Affedersin, Mark?
- Biz de tam senden bahsediyorduk.
- Harika iş çıkardığından.
- Teşekkürler, sağ olun.
- Bunlar sana geldi.
- Masama bırak.
- Paketler ne iş?
- Hiçbir şey.
- Mackey
- Evet efendim? - Yenile.
Harika!
Kucaklaşmaktan hoşlanmazsın biliyorum.
Bir milyon!
Şampanya kimde?
Şampanya bende!
Fotoğraf paylaşma uygulaması.
Sosyal hayatınla kesişenlerin
fotoğraflarına bakabileceğin bir şey.
Hayatının tam olarak dijitalleştirilmesi.
- CD gibi mi?
- Bana uyar.
Partiye boş gitmeyeceksin.
Dijital kamerayla gideceksin ve arkadaşların
partiyi internetten tekrar yaşayacak.
- Ve "etiketleme" fikri.
- Sütyensiz daha mı kolay olur?
Denemeye değer.
Müziği kapatın!
Parti bitti! Herkes evine gitsin!
İnsanlar girince ne yapıyor diye
bakarak saatlerimi geçirdim.
Arkadaşlarının durum
güncellemelerine bakışlarını falan.
Dur, müzik neden kesildi?
Hangi arkadaşları profil
resmini değiştirdi...
...kim fotoğraf ekledi görebilecekler.
Ve en iyisi...
Ciddiyim müziğe ne oldu?
Kasabalarda ve şehirlerde yaşadık,
ve artık internette yaşayacağız!
Sean, sus. Galiba alt
katta bir şeyler oluyor.
Bayanlar ve baylar.
Buraya bakar mısınız?
Eve gitme vaktiniz geldi.
Parti bitti!
- Polisler geldi.
- Siktir! - Siktir!
Sizi görmek çok güzel memur bey.
Size nasıl yardımcı olabilirim?
Burada neler oluyor?
Müziğin sesi çok mu yüksekti?
Kutlama yapıyorduk.
- Bayan, bluzunuzun düğmelerini ilikleyin.
- Müziği kapatmalarını söyleyebilirim.
Benim değil.
Kimliklerinize bakacağız. Ellerinizi
görebileceğimiz yerde tutun.
Aman Tanrım!
Cebinde bilmem gereken
başka bir şey var mı?
Hayır, hayır efendim.
Hayır.
- Aptallık etme.
- Etmiyorum, etmiyorum.
- Nedir bu?
- Adrenalin.
- Peki bu?
- Astım ilacım.
Yaşlarınız kaç?
21.
- 21.
- 21. - Ben 21 yaşındayım.
Yalan işi sadece daha
da kötüye götürür.
Özür dilerim, yalan söylememeliydim.
Alo?
Dinle. Bir şeyler oldu.
- Siktir!
- Sorun yok, bir şey olmayacak.
Kefaleti verdim. Bir şey yapmıyordum ki.
Yani benim alerjim var.
- Stajyerler?
- Sadece bir partiydi.
Bu haberlere çıkacak, Sean.
Her an internete düşebilir.
- Biliyorum.
- Biliyorsun, stajyer de olunca...
Sorun yok, her şey kontrolüm altında.
Ben kontrol altına alacağım.
Birini arayıp yapmamız ne yapmamız...
...gerektiğini öğreneceğim
ama artık haberlere çıkacağız.
Eduardo'nun ilgisi olduğunu
düşünmüyorsun değil mi?
- Sence...
- Hayır.
Ya da Manningham yapmıştır.
Onlardan biri, herhangi biri ben varım
diye kokaini içeri sokmuş olmalı.
Sen bana inanırsın.
Her şey yoluna girecek.
Değil mi?
Evine git, Sean.
CEO benim kaltak!
Mark?
Mark?
- Bu günlük bitirdik..
- Evet.
Evet, ben öyle oturuyordum.
- Sean'a ne oldu?
- Hala şirketin %7'si onda.
Bugün sadece o salatadan yedin.
Bir şeyler yemek ister misin?
Yiyemem.
- Ben kötü biri değilim.
- Biliyorum.
Duygusal ifadenden bunun %85'inin
abartı olduğunu düşünüyorum.
Peki geri kalan %15?
Yalan yemin. Olay yaratma arzusu.
Her icat efsanesinin bir
kötü karakteri vardır.
Şimdi ne olacak?
Sy ve diğerleri
üniversitede biftek yiyorlar.
Sonra ofise dönecekler ve sana sunmak için
bir uzlaşma anlaşması üzerinde çalışacaklar.
- Uzlaşacaklar mı?
- Evet.
- Ve biraz fazla ödemen gerekecek.
- Neden?
Böylece adamlar gizlilik
sözleşmesi imzalayacaklar.
Eğer halk içinde 1 kötüleyici söz
söylerlerse karın ve çocuğun olmazmış.
Facebook'u ben kurdum.
Ben jüriden bahsediyorum. Ben yeminli
jüri seçimi konusunda uzmanlaştım.
Jüri bir sanığa baktığında giysi, saç,
konuşma şekli, sempatiklik görüyor.
Sempatiklik mi?
20 ay boyunca avukatlık
yapmak üzere lisans aldım.
Ve Eduardo ile tavuk hikâyesini senin
uydurduğunu jüriye inandırabilirim.
Dahasını ister misin? Neden o gece
Sean'ın kulüp partisinde değildin?
Polisi arayanın ben
olduğumu mu düşünüyorsun?
Fark etmez. Ben soruyu sordum
ve şimdi herkes öyle düşünüyor.
İlk 10 dakikada jüriyi kaybettin bile.
- Çiftlik hayvanları.
- Evet.
- Sarhoş, kızgın ve aptaldım.
- Ve blog yazıyordun.
Ve blog yazıyordum.
Ver paralarını.
O kadar şey arasında bu senin
için hız cezası gibi kalacak.
Sy yarın böyle diyecek.
Biraz burada kalıp bilgisayarımı
kullansam sorun olur mu sence?
- Bir sorun olacağını sanmam.
- Teşekkürler.
Bugünkü yardımların için teşekkürler.
Sen bir pislik değilsin, Mark.
Sadece öyle olmak için çok çabalıyorsun.
Erica Albright
Arkadaş olarak ekle
Davet gönder
Cameron ve Tyler Winklevoss
65 milyon dolarlık...
...uzlaşma ve gizlilik
sözleşmesi imzaladı.
Amerikan Olimpik Takımı adına
Beijing'de kürek çektiler ve 6. oldular.
Eduardo Saverin
bilinmeyen bir uzlaşma yaptı.
Adı Facebook yönetim sayfasına
"İkinci Kurucu" olarak tekrar girdi.
Facebook'un 207 ülkede
500 milyon üyesi var.
Şu anki değeri 25 milyar dolar.
Mark Zuckerberg,
dünyanın en genç milyarderi.
Çeviri: JnRMnT (Ozan KANIK)
JnRMnT@turkcealtyazi.org - JnRMnT@yedincigemi.com