Tip:
Highlight text to annotate it
X
Savaş başladı ve iki takımda disk için
inanılmaz mücadele veriyor.
Şimdi Buz Kurtları'nda ve köşeye sıkıştı
ve disk oradan uzaklaştırıldı.
Ve işte başladılar.
İnanılmaz girdi.
Hadi çocuklar! Vücudunu kullan!
İndir onu! İndir onu!
- Şimdi Rafton gidiyor.
- Saha dışına at onu!
Vurdu... Grant iyi kurtardı.
Girişe bak...Ful Aksiyon!
Buz Kurtları zor anlar yaşıyor.
Haha, daha öncede gördüğüm şeyler, Jim.
ve koç büyük defanscıyı çağırıyor,
Derek Thompson ve karşınızda Diş Perisi.
Gözünü karart ve hallet.
- ohh bir ön diş.
- Diş bende. Oh, Diş bende, baby!
Ve diş perisi
Derek Thompson yine yaptı yapacağını.
Dişle başa çıkamazsın, işte diş
sadece diş.
Dişe sadakatimi temin ederim.
Diş Perisi için kapıyı aç.
Diş Perisi kimmiş?
Ben miyim?... Ben Diş Perisiyim.
Yeter, yeter.
- Noluyo burda?
- Hey Thompson, gel.
- Acentamızın geleceğiyle tanışmanı istiyorum.
- Ah... yeni çocuk.
Burada bi fincan kahve içene kadar
kalır en fazla
taki Kings tarafından kapılana kadar.
Dinle o burada olduğu sürece
Senin buzdaki görevin onu korumak.
- Tamam.
- Gerisinin önemi yok, tamam mı?
Tamamdır.
- Mick.
- Evet.
Derek Thompson, Mick Donnelly
ilk ileri uç oyuncusu.
Mick Donnelly, Derek
Thompson, senin koruman.
- Naberrr?
- Profesyonel hockeye hoşgeldin evlat!
Bugün emeklilerin mi maçı vardı ?
Hala oynadığını bilmiyodum, senin
eski hayranınım ben.
Neyse... Sonra görüşürüz.
Bay Thompson!
Bi imzanızı alabilir miyim.
Tabiki.
Adın ne dostum?
Gabe, okulumuzun liginde en iyi
üçüncü skorcuyum ben.
- Ve takımım şampiyon olmak üzere.
- Wow, çok iyi, aferin evlat.
Ben de birgün senin yaptığın gibi
birinci ligde oynayacam.
- Hokey için çok çalışıyorsun, değil mi?
- Uh huh, hemen hemen hergün.
- Ve hergün onu ben götürüyorum.
- Ah...uh huh.
- Kaç yaşındasın?
- Sekiz.
Demek sekiz yaşındasın, tamam.
Bak sana ne diyicem, Gabe.
Sekiz yaşındasın ve liginde
üçüncüsün. Yani senin önünde
sekiz yaşında iki kişi daha var.
- Yani, birisi dokuz aslında.
- Uh hmm. anladım.
İşte, Gabe, bu ülkede biyerlerde
yedi yaşında bir çok oniki
yaşındakiler altediyor.
Yani onları mahvediyor. Onları bi zombi
tarafından kovulmayı tercih ettiriyor..
Ve her yerde onun gibi onlarca
çocuk var.
Ve günün birinde o çocuklar karşı
karşıya gelecek ve
sadece bir kaçı anlaşma sağlayacak.
Şimdi diyelimki NHL'e gittin...
Gidemezsin de.. Diyelim ki gittin.
Diyelim ki üniversiteyi bırakıp
bir yıldız oldun
Daha sahaya çıkar çıkmaz yere indirildin
ve kırık bir omuzla gideceğin hiç bi yer yok.
Şimdi beklentilerini düşürürsen
mutlu olmayı başarabilirsin.
Al bakalım, Gabe.
Kanını emmek istiyorum... Ne?
Neden gülüyorsun?
- Neden korkmuyorsun?
- Çünkü onlar patates kızartması.
Hayır, patates kızartması yiyemem.
Onlar vampirler için ölümcüldür.
- Hey, Bir fikrim var.
- Konuşamam, hala ölüyüm
.
Anne dişim düştü!
- Hey, yehey! Oh, tebrikler.
- Diş Perisi bu gece beni görmeye gelecek.
Tabi, Bakayım.
Oh, sen kocaman bir kızsın.
- Hey, hey, hey, hey, Diş Perisi benim.
- Bir vampir olduğunu düşünüyordum.
Tutarsız bir mitolojin var.
Çok ödevim var.
İzin verir misin?
Tamam.
Anne sen gidebilirsin
ve Derek bakıcılık yapabilir.
Daha değil. Gidip pijamalarını
giymek ister misin?
Acaba Randy ile özel bir konuşma yapsan.
Ah..tabi. onunla yalnız kalmadıktan
sonra bunu yaparım.
Calvin burada.
Oh, ketçap kalmış.
- Oh, Diş Perisi.
- Dur, ben hallederim.
- Bak, pijamalarımı giydim.
- Dracula yeniden canlandı.
Hey, Donnelly hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Oh çok hızlı bi çocuk.
- Nitz Gresky'den bile.
Uzun zamandır kaybetmiş
kardeşim gibi severim onu.
Sadece oynasak?
Sıra sende.
Tamam, pek bişeyim kalmadı. Ama bu
"Diş Perisi" imzalı kağıt
EBay'de on dolara gidiyor.
Bunun on tanesi yüz dolar eder,
yani varım.
Hayır, hayır, hayır, hayır.
Para vermelisin.
Hey, benim.
Ben iyi biriyim.
- Geliyorum.
- Kartlarını da aldı.
Hey Derek, çocukların kumbarası
falan yok mu?
- Ben geldim.
- Selam, güzel şey.
Aslında... ben biraz yorgunum.
Takılamam ama sizi geçireyim.
Anne, anne!
Anne, anne!
Anne!
- Ne oldu tatlım?
- Dişim yok.
- Eh, demek ki Diş Perisi almış.
- Ama para bırakmamış.
- Baktım.
- Beraber bakalım, eminim burada biyerde.
- Vampir geri döndü!
- Vampirin zamanı değil.
- Hiç bir yerde yok.
- Eminim ki onu şeye götürdüler...
...dişmetreye, değerini ölçmek için
ölçtükten sonra parayı bırakırlar.
Değil mi, Derek?
Tabi, o şekilde çalışıyorlar.
Hayır, öyle bir şey yok.
Dişini yastığın altına koyarsın,
uyuduğunda Diş Perisi gelir
dişi alır ve bir dolar bırakıp gider.
- Nerede?
- Pekala...
Ne zaman istersen durayım,
Diş Perisi buradaydı
ve bende beş tane 10'luk...
Derek.
(Yapma)
Tamam. Tess, sen artık büyük bir kızsın.
Altı yaşındasın. Artık bunu çözelim.
- Aslında Diş Perisi diye bişey...
- Bingo, buldum.
Oraya nasıl gitmiş?
Heralde uykunda dönerken yere düşmüştür.
Unuttum. İnsanlar unutur.
Ve sen bu sorunu çözmek için Tess'e
Diş Perisinin olmadığını söyleyecektin.
Carly, yapma. Bana göre, dünyada
bu kadar mutsuz insan
olmasının nedeni herkesin sürekli
hayal kurması.
Tamam, yani hayaller kötü bişey?
Yani, olmayacak şeylere beklenti
yaratıyorlarsa evet.
- Saçmalık.
- Biliyorum.
- Ben yatıyorum..
- Carly.
Sen...gidiyorsun.
O kadar duygusallaşma.
Ben onun annesiyim. Onun çocukluk
fantezilerine ben karışırım, sen değil.
İnançsızlık...Perilik...Davet...
Ne?
Thompson, Derek Thompson.
Evet, evet, Tanrım, benim.
Tanrı bu sen misin?
- Thompson sen misin?
- Tanrı sen misin??
Ben Tracy, Senin dosyanla ilgileniyorum.
Bu nedir?
- Tam bir hayalkırıklığı.
- Benimle gel lütfen.
Hayır, teşekkürler, teşekkürler.
Anketçi periler.
Bu giydiğin nedir?
Ne giydiğimi bilmiyorum.
sen ne giyiyorsun?
- Bu herif kim?
- Hayal Yıkıcı. Yaptıları kötü.
Ben ne yaptım? Niye buradayım?
Nedir burası?
Burada senin gibileri kimse sevmez.
Kimse hareketlerinizi sevmez,
buraya her gelişinizde acayip davranıp
"Oh, Niye buradayım?,
Bu koca kanatlı herifler kim?" dersiniz.
Bir sorunumuz mu var?
Evet, bi sorunumuz var. Bir sorunumuz
mu var, dedi. Sorunumuz var, evet.
Bir sorunumuz var çünkü sen az önce
bir sorunumuz var dedin ve bu bize
bir sorun yaratmış olur.
- Doğru.
- Tracy, değil mi?
Ah, Ne güzel bir kız ismin var.
Ona gülme.
Hiç komik değil
Bu iki oldu ve üç olmasını
hiç istemezsin.
- Üçten sonra ne olur?
- Dört olur.
Üniformanı birazdan ayarlayacağız.
sonra kaydını tamamlar ve
eğitimine başlarız.
- Ne eğitimi?
- Oooh, ne eğitimi mi?
Sen, Bay Thompson, Diş Perisi
olarak biraz zaman geçireceksin.
Herkes sakin olsun.
Zararsızdır.
- Herkes iyi mi?
- Nedir bu, senin peri teftişin mi?
Ben 115 kiloyum, beni yakalamak için
sekiz tane periden fazlası lazım.
Peri çek ellerini!
Peri ahlakı bu mudur?
Nerede kalmıştık?
Yardım edin! Beni uyandır! Ben bir
kabustayım. Lütfen, lütfen yardım edin!
Kabus sadece bir başlangıç.
Benimle oynamak mı istiyorsun?
Öyle mi? Kendini şanslı mı görüyosun?
Belkide. Tut şunu canım.
Hiç birşey göremiyorum, geri ver.
Beni mi istiyorsun?
Ben hazırım.
- Büyük bir yanlış yaptın.
- Sihirli değneği var.
Sırada ne var? Şapkadan tavşan mı
çıkaracaksın?
Peri kavgası!
Oh, bende de bir tane var. Sana
Balyoz Kardeşleri takdim edeyim.
Sladge ve Jack, hangisini istersin?
Hangisiyle tanışmak istersin?
Ah canım, sanırım yanlış
periyi seçtin.
Oh, sihirli değnek.
Oh Tanrım, sihirli değnek.
Neler oluyor burada?
Kesin, Leprikon* gibi davranıyorsunuz.
Ciddi davranış problemleri var.
Oh, davranışlarını çok iyi biliyorum.
İnan bana.
- Merhaba, Bay Thompson.
- Merhaba.
Kostüm için kusura bakmayın.
Ekonomik sıkıntılar. Tracy
bu meseleyi halledecek.
Kim, bu mu? Tabi canım.
Siz, beyefendi, inanmayarak ve
bunu yayarak,
hayalleri yıkarak, birinci dereceden
cinayet işlediniz.
Peri kanunlarına göre....
Bir saniye, bütün bunlar Tess
ile olanlar yüzünden mi?...
Afedersiniz.
Konuşmam daha bitmedi.
Konuşmam bitmiş gibi bi
halim mi vardı?
Bilmem. Buradaki herkes İngiliz
aksanıyla konuşuyor.
Sözümü kestiğiniz için sizi
kibarca uyarmaya çalışırken
yine sözümü kestiniz.
Yeterince resmi görünmüyor muyum?
Anlamıyorum niye polis ya da
itfayecilerin sözü kesilmiyor da
bir çift kanadımız var diye bütün
saygı kaçıyor.
Kanatlı birini görünce daha çok
dehşete düşmeniz gerekmez mi?
Neler yapabileceğim hakkında
hiç bir fikrin yok.
Havada uçarak çılgınca şeyler
yapabilirim.
Belki ateş çıkarırım.
Bilmiyorsun.
Sözünüzü kestiğim için özür dilerim.
Öyle yapmak istemedim.
Böyle daha iyi.
İnsanlığa olan borcunu ödemek için,
belli bir süre Diş Perisi olarak
hizmet edeceksin.
Normalde ceza bir haftadır ama
sen tam anlamıyla bir küstah olduğun için
ve kendini "Diş Perisi"
diye çağırdığın için,
bu herşeyi bizim için
gülünç kılıyor.
Sen tam iki hafta boyunca Diş Perisi
olarak görev yapacaksın.
- Ah, hayır, hayır. Hayır, hiç adil değil.
- Sözümü kesiyorsun.
Yine söz kesiyor.
İnanılmaz.
Onu götür düzgün giyindiğinden emin ol
sonra da uçuş okuluna götür.
- Afedersin, ne?
- Oh ama önce Jerry ile tanışmalısın.
Afedersin Peri Ana.
Son bir sorum var.
Bu tutu* kalçamı biraz büyük mü gösteriyor?
Evet...Kocaman.
- Yumurta suratta.
- Hayır, yapma, hayır.
Oh güzel, erkek versiyonunu bulmuşsun.
Şöyle bi dön de göreyim.
İstersen burnunun ortasında yumruğumun
dönüşünü göstereyim?
Ne demek bu şimdi?
- Bu bir tehdit. Anlamı bu.
- Dedinki böyle döndürücen falan.
- Yo, burnunun ortasına geçiricem.
- O zaman öyle de, daha anlaşılır olur.
- Bu nedir? Oooh...
- Çok acıklı, tamamen çocukca.
Tavuk iyidir. Senden nefret
etmiyorum tavuk.
Seni seviyorum tavuk.
Ama göğüs etinden nefret ediyorum.
Evet, geliyorum.
Hoşçakal.
Leprikonla* asla evlenme.
Oh, hayal bozucu.
Hey, o çocuğa yalan söylerken
mutlu oldun mu?
Hiç bir çocuğa yalan söylemedim.
Ona Diş Perisi diye bişey olmadığını
söyledin, değil mi?
- Evet.
- Yalancı.
Bak, Özür dilerim. Ben...
özür bir başlangıç. Şimdi,
bir peri olacaksan
buna hazır olmalısın...
Dostum bir hap var.
ama inanılmaz bir hap.
Eğer bu hapı alırsan tüm
bunları yapmana gerek kalmaz.
- Gerçekten mi?
- Hayır, sadece şakaydı.
Gördün mü? bana kızdın.
Buna inandın ve ben elinden aldım.
Bana kızabilirsin, önemi yok
Benim ayrıcalığım var.
Hadi Jerry'le yürü.
Pekala, işte takım çantan.
su geçirmez, bol cepli.
- Baya doldurabilirsin.
- Evet.
Tamam.
Ve bu...
Bu senin değneğin. Diş dedektörü,
radar-bozan, radyo dalgalarını yakalar.
- Ne olduğunuı bilmiyorum.
- Peki, bu nedir?
Sihir yaratma düğmesi. Hep yapmak
istediğin şeyi yapar
ama inanmak zorundasın
yoksa çalışmaz.
Yani insanlar tarafından kullanılamaz.
Ah bu, bunu asla kaybetmemelisin.
- Bu nedir?
- Bir IPod kablosu gibi görünüyor.
- Evet, peki nedir?
- Bir IPod kablosu.
- Ne işe yarar?
- IPod'unu dinlersin.
IPod'un için.
Bedava IPod'unu almadın mı?
- Yoo, gerçekten mi?
- Sadece şaka yaptım.
Niye böyle yapıp duruyorsun?
İyi değilim. Aslında sadece
bir kaç aylık ömrüm kaldı.
Oh, şaka yapıyorsun.
Tabiki şaka yapıyorum. Böyle
birşeyi sana niye anlatayım?
Daha yeni tanıştık ve sen
çocuklara yalan söyleyen birisin.
Hadi yapacak işimiz var.
Görünmezlik spreyi. Seni diğer
perilerden başkası göremez.
Ve bu, dostum, bana güven.
Ufaklaşma kremi.
Diline bi parça sürüyorsun ve
onbeş santime kadar küçülüyorsun.
Denemek ister misin?
Hadi beraber yapalım.
Hadi yapalım, birbirimizin
avucuna atlarız.
Ben senin avucuna atlamak
istenmiyorum Jerry.
Yapma, hadi küçülelim.
Bazen evde karımla beraberken,
duble atıyorum ağzıma
Şu kadar olduktan sonra ayaklarımı
mürekkebe batırıyorum
karım uyuduktan sonra onun vücudunda
dolaşıyorum.
Uyandığı zaman vücudunun heryerinde
o ufak ayak izleri, ve "nedir bu?" der
ve bende "bilmem" derim.
Yani böyle uzun süre evli kalınca
böyle şeyler yapabiliyorsun.
Neyse, başka ne vardı?
Oh, nane şekeri ister misin?
Kendim yaptım. Al bitane.
Tadına bak. Hadi. Çok güzel
Hadi ama bak tadına.
Güzeldir.
Evet güzelmiş.
- Köpek havlatan şeker. Çok kullanışlı.
- Ne için?
Kediler, Postacılar, arkandan
yaklaşan köpekler
ya da yalan söylediğin başka bir
çocuğun arkandan gelmesi.
Kaç defa daha özür dilemem gerekiyor?
Altı defa.
Özür dilerim, şaka yapıyordum.
Bunu gerçekten yaptığına inanamıyorum.
Yıllarca kasksız mı oynadın ne yaptın?
sanki beynin ceza sahasında.
Ciddiyim bak...
Ve köpek balığı gibi gözlerin var
ama daha ölü gibi.
Tamam. dinle.
Kedi-savar. Çok önemli.
Kedileri sevmiyorsan bu çok
işine yarar.
Bunak bir peri gibi oldum.
sakın kımıldama.
En iyi buluşum.
Unutkanlık tozu.
Bi tutam atıyorsun ve çocuklar
son bir kaç saniyedeki
herşeyi unutur.
- Evet tabi.
- Böyle çalışır.
Ne böyle çalışır?
Unutkanlık tozu.. Bir tutam atıyorsun
ve çocuklar son bir kaç saniyedeki
herşeyi unutur.
- Böyle çalışır.
- Ne böyle çalışır?
Unutkanlık tozu. Bir tutam atıyorsun
ve çocuklar son bir kaç saniyedeki
herşeyi unutur.
- Böyle çalışır.
- Ne böyle çalışır?
Hiç eskimez.
Uçmak istiyorsan inanmalısın.
Ama önce kanatlarını kullanmayı öğren.
Kanatlarım mı?. Şuan kulağa ne kadar
saçma geldiyini biliyor musun?
Oh, Bu cüce arkadaşın kim?
Dur, burada bekle.
İşi en iyisinden öğrenirsin
Ve birisi onun en iyisi olduğunu söyledi.
Ben ve uçmak, asla mümkün değil.
Eski bir hokey sakatlığım var.
Muhtemelen de kötü kanat.
Bunu da ik kezduyuyorum.
- Nasıl gidiyor, Duke?
- Naber adamım?
- Bir Heman'i Peter Pan mi yapmamı istiyorsun?
- Ah, Hiç sorma.
Oh nedir bu? Aranızdaki küçük peri
selamlaşması mı?
Sanırım beni duymadın, dedim ki
kanadım kötü, ben uçamam!
- Böyle iyi mi?
- Evet.
- Bunu takip ediyorum.
- İndir beni.
- Sanırım biraz U.N.K oynamaya hazırsın.
- UNK o da nedir?
Uçan Nesneden Kaçış
Sana bişey fırlatırım sen de
kaçmaya çalışırsın.
Bana bişey fırlatmasan iyi edersin.
- Yapmak ister misin, Tracy?
- İndir beni!
Onları sorumlulukların gibi düşün.
Ve sen onlardan kaçıyorsun.
- Gönderin lan!
- Öyle yapıcaz.
Sağ elini kaldır,
dediklerimi tekrar et: Ben, adını söyle...
Ben, Derek Thompson...
Yemin ederim ki; Bir diş perisinin...
Yemin ederim ki; Bir diş perisinin...
Tüm görev, sorumluluk ve zorunluluklarını...
Tüm görev, sorumluluk ve zorunluluklarını...
yapacağım.
yapacağım.
yapacağım.
Ve alkol alıp uçmayacağım.
İçip uçmak mı?
Tamam bu ciddi.
Evet ciddi.
Alkol alıp uçmayacağım.
yuvaya hoşgeldin.
Bu kuponların hepsi hediye
dükkanlarında geçerli.
Oh, belki bi peri kamyon arkası
yazısı alırım.
Pekala, anladım.
Periler gerçekten var.
Artık çok geç.
Cezan yarın başlıyor.
Hayır, hayır, hayır... Jüri görevi gibi,
bunu daha sonraya ertelemenin bi yolu omalı.
Eminim burada Peri görevi gibi bişey vardır.
Ya da her ne görevse işte.
Antrenörler ensemde,
kız arkadaşımla aramı düzeltmeliyim.
Sözünü kesme.
Özür dilerim.
Kaçırdığın her görev için bir hafta
daha ceza alırsın.
Ve görev şartlarına uymazsan ya da
birisine Diş Perisi olduğunu söylersen,
cezan süresiz uzatılacak.
- Gerçekten mi? Ben gitmiyorum.
- Gülegüle, Mr. Thompson.
Hayır.
Özür dilerim.
Ne için?
- Dün gece söylediklerim için?
- Hangi kısmı?
Seni rahatsız eden bütün kısımları için.
Tamam söylediğim herşey için.
ya da düşündüğüm. Seni tanımadan önce bile.
- Girmek ister misin?
- Oh evet.
Bu birebir konuşmayı Randy ile yapabilirsin.
Tabi.
Arabaya kadar gitmeliyim.
Bir şey alacağım.
Hemen dönerim.
Ben ve Randy.
Tamamdır.
- Öyle ince çaldığını bilmiyordum.
- Ne istiyorsun?
Sana bi hediye aldım.
Ne olduğunu tahmin edebilir misin?
Yavru köpek mi?
Ne yavru köpeği?
Benim hokey sopalarımdan biri.
Ve şimdi buraya imzayı atıp...
"Diş Perisi"
Şimdi baya para eder.
Al bakalım.
Tamam, buraya bırakıyorum.
Eminim o gitarla baya kız
götürüyorsundur.
Bunu kesebilir miyiz?
- Neyi?
- Annemin eski erkek arkadaşları gibisin.
Bana iyi davranarak onu
etkilemeye çalışıyorsun.
Yanlış. Annenin eski erkek
arkadaşlarından daha yakışıklıyım.
Soğukluğu kırmak için çalışıyorum.
- Tamam geri gidiyor.
- Bak çalışmam gerekiyor.
Pekala sen benim evime gelsene.
Ben davul setimi çıkarırım,
sen de gitarını getirirsin
beraber müzik yaparız.
ya da ben direk anneme gidip senin
çok kafa dengi biri olduğunu söylesem.
- ve sen de benle uğraşmayı kessen.
- Bunda anlaşabiliriz.
Sen gittikten sonra Randy ne dedi
bilemezsin.
Çok kafa dengi olduğunu söyledi.
- Yani öyleyimdir.
- Görücez.
Her ne yapıyorsan işe yarıyor
o yüzden devam et.
- Hmmm, T de kim?
- Bilmem, hiçbir fikrim yok.
Ama bunu biliyorum ki gözlerini kapatırsan
sana inanılmaz bir sürprizim var.
- Gerçekten mi? Tamam
- Evet, pekala
- Gözlerini kapa.
- Tamam.
Hemen geliyorum.
Sürprizim 1.90 boyunda, kahverengi
gözlü mü?.
- Yakında göreceksin.
- Sürprizlere bayılırım!
Hazır ol!
- Tam karşımda olduğunu biliyorum.
- Gözlerini kapalı tutmalısın.
Tamam.
- Herşey yolunda bakma..
- Tamam.
- Biraz hava almam lazım.
- Ne?
- Kendimi iyi hissetmiyorum.
- Oh, Geliyim mi?
- Hayır hayır, biraz tuvalet kağıdı versene.
- Tabi nerede ki?
Yukarda, banyoda.
En yukarda..
Aman Tanrım!
- Alo.
- Alo.
- Kimsin?
- Benim Tracy.
- Tracy kim??
- Tracy, senin dosyanla ilgilenen.
Dinle ilk görevin uyukuya dalmak üzere
hemen hazırlan ve
- 663 Shelter Cove'a git.
- Sadece bir rüya sanmıştım.
- Tekrar düşün.
- Derek.
- Oh hayır, hayır..
- Neredesin?
Çalılıklar, lütfen daha fazla gelme
beni böyle görmemelisin.
Hakkımdaki bütün romantik
düşüncelerin kaybolacak.
Oh, tatlım.
Çok hastasın.
Bütün banyoya baktım
hiç birşey bulamadım.
Lavabonun altına bak.
Lavabonun altında.
Diplere doğru.
Tamam.
Kuralları biliyorsun.
Görev kaçıramazsın.
Ayrıca o kanatlar dişi alana kadar
sırtında kalacak.
- Off ya..
- Biraz temiz olabilirsin.
Kanadım.
- Tamamdır, iyi iş.
- Bunun olduğuna inanmıyorum.
Ama oluyor şimdi eve gir ve dişi al.
Hayır, hayır... Hiç biyere gitmiyorum.
Sen neden gitmiyorsun?
- Çünkü bu benim işim değil.
- Anlam veremiyorum.
Sen bir perisin sen neden gidip
dişi almıyorsun?
Çünkü ben bir kanatlı peri değilim
Tamam mı?
Ben masa başı perisiyim,
daha çok sorumluluk sahibi olan.
Yani yastığın altına falan girmek
karmaşık baya.
Ah, yani sen bu konuda beceriksiz
olduğunu söylüyorsun.
Öyle bişey demedim.
- Ve onlar seni masadan ayırmıyorlar.
- Bak şimdi......
Tamam olabilir. Orada çok kanat
ayrımcılığı yapıyorlar.
Çok komik. Şimdi İçeriye girip dişi
nasıl alacaksın anlat bakalım.
- Belki uçururum onu.
- Çok iyi. Eve nasıl gireceksin?
- Kanat duasıyla.
- Çok komik.
Peki dişi nasıl alacaksın?
Evin hangi kanadıyla işe başlasam?
Bir hafta daha ister misin?
Hayır, hayır, hayır... Bunu bir
saniye daha istemiyorum.
Peki ne önerirsin, Aynştayn?
Ben uçamıyorum ne yapayım?
Neden kendini ufaltıp kapının
altından girmiyorsun?
Tabi, ufal ve içeri dal.
Evet, bu durumdaki herkes bunu yapardı.
- Canım acıyıcak mı?
- Umarım
- Hadi ama.
- Tekrar nasıl normale dönücem?
Otomatiğe bağlı. İlacı aldıktan sonra
yavaş yavaş büyürsün ve bir saat
içinde normale dönersin.
Hadi.
- Buna inanamıyorum.
- Ye şunu.
Kapa Çeneni.
Sevdin mi?
Yum, yum, Derek Thompson.
Güzel.
Oh cüce herif artık o kadar
cesur değil gibisin.
Hayır, hayır, hayır, hayır...
Yaptığın kanat şakaları artık pek
komik değil sanırım.
- Tamam, tamam
- Şimdi bana saygı duyacaksın.
Eskiye döndüğümde sana gösterecem
saygıyı. O ayakkabıyı suratını
ortasına geçirince
- Beni kızdırmamalısın.
- Yapabileceğinin en iyisi bu mu?
- Al şu parayı.
- Hey, yavaş. Parayı fırlatma.
Ağır para.
Ağır para.
Bundan nefret ediyorum...
Oh kanadım, kanadım.
Ben diş perisiyim.
Ben diş perisiyim.
- Tatlım, ne oldu?
- Bişey gördüm.
- Ne gördün?
- Ufacık bi adam.
Güzel kedicik. Beni incitme kedicik.
Ben bir diş perisiyim.
Kaybol. Havaya uç.
- Derek.
- Carly.
- Gel sokul yanıma.
- Hayır.
- Ne?
- Yatağa gidiyorum, hala iyi değilim.
Seni daha büyük olunca ararım.
Yani daha iyi olunca.
Selam hokey hayranları. Ben Steve Libby
size Lansing, Michigan'daki
Wolf Den'den sesleniyorum.
Buz Kurtları'nın sahasından.
Bugün burada efsane olabilecek
bir 18 yaşındaki oyuncunun
ilk kez sahaya çıkışına
tanıklık edebiliriz.
- Evlat ilk maçına çıkmayı başardın.
- Yeah, babalık. başardım.
Büyük lige çıkmak için sadece bir
kez burada oynayacağım.
Artık kibar olmayı bırakıyorum.
Bu benim krallığımm, sen benim krallığımdasın.
Ben kralım, sen prens bile değilsin.
Sen nesin biliyor musun?, O tayt
giyip ortalıkta koşuşturan
ponpon kızlarından birisin.
Görünüşe göre thatan indirildin.
Maçta son dakikaya girilirken.
Buz Kurtalrı, Dağ Ayıları'nın 2-1 yeniyor.
Ve çaylak Donnelly bekleneni çoktan
karşıladı ve hatrick yapmaya çalışıyor.
Atıştan sonra disk tekrar
Dağ Ayıları'nda.
Vuruş ve. Kaleci çıkardı.
Disk köşeye gitti ve Donnely
diski aldı..
Frene basıp tehlike bölgesinden
dönerek kurtuldu.
Vay canına, baksana uçuyor, Jim.
Bir defansçıyı daha altetti.
İşte geliyor.
Donnelly rakipleri sıkıştırıyor.
Harekete bak!
Hepsi körmüş gibi aralarında geçiyor.
Donnely kalenin arkasından dolaştı.
Şimdi duvardan sektirdi.
Vuruşa hazırlanıyor.
Hayır, şimdi zamanı değil.
Harekete bak! Donelly'ye geçirdi
ve yere devirdi.
Thompsan orada Lamberg'i indirecekti ki
birden bire
buzun üdtüne devrildi ve ona
dokunamadı bile.
Hey, Thompson, bana bi hatrike
ve ESPN'de röportaja maloldun.
Hey, buraya gel.
Seninle konuşacağımNe yapıyorsun?
Hayır, hayır, hayır... Çok meşgulüm şuan.
İmza yok, çok işim var.
İyi, beklerim.
Siz neden bahsediyorsunuz?
- Giydiği nedir?
- Ayaklarına bak.
Kaybol.
Hayır, hayır... Ya sen dışarı çıkarsın
ya da biz içeri gireriz.
- Bir...
- Yapma
İki...
Üç!
Ne oldu? Neden geç kaldın?
Neredeydin?
- Benimle konuşma.
- Neden ıslaksın?
- Kapa çeneni, bu işten nefret ediyorum.
- BU koku da ne?
Çok keskin. Nefes alamıyorum.
Çok fazla.
- Merhaba.
- Selam.
- Oda ne...
- Anne ben geldim.
Çocuk nerede?
- Kibar ol, saygılı ve kibar ol.
- Tuvaletten çıktım. umrumda mı sanıyorsun?
Ah, Peri Ana, al sana diş
artık Peri dünyasında ne yapıyorsan
o dişlerle.
Mr. Thompson, dosyanızı takip eden memura
göre Diş Perisi Ruhu'nu benimsememişsiniz.
Gerçekten mi? Öyle mi dedi?
Seni onu arayıp böyle mi dedin?
Sana birşey söyleyeyim.
BU memurun kanat kıskançlığı var.
- Doğru değil.
- Tabiki doğru!
Yaptığım işi çok seviyorum.
Ve tüm yöneticiliğimi...
- BU işten nefret ediyorsun.
- Bayılıyorum.
Yok öyle bişey.
Nefret ediyorsun.
İkinizde kesin şunu.
Bu aileye yaptığına bi bak.
- Sen kimsin?
- Sen de kimsin?
Billmem.
Evde miyim?
Hiç komik değil.
Köpeği gördün mü?
His eevet were like that.
Haddini aştın.
Peri Ana, senin amirin kim?
Senin üstünde kim var?
Gandhi? Kimle konuşayım?
Çünkü bir şikayet bildirmek istiyorum.
- Başka bir görevin daha var.
- Başka bir diş mi? Dalga mı geçiyorsun?
Bazen iki iş olabiliyor.
Diş nerede olduğunu söyle
halledip evime gideyim.
Oh hayır, çocuk uyumadan olmaz,
sanırım o zamana kadar beklemelisin.
Bir çocuk öyleden sonra uykuya dalar,
kimi çocuk da tüm gece uyumaz.
- Çay.
- İyi mi?
Ferahlatıcı.
Daha iyi hissediyor musun?
Evet daha iyi. Hadi yukarı gelin.
- Selam Derek!
- Selam güzel!
Aslında senden bişey isteyecektim.
Tess ve ben bi yere davet edildik
- Makyaj yapma partisine!
- Güzel.
Bi makyaj partisi ve düşündüm de
Randy ile aran iyi nasılsa
Biz dönene kadar seninle takılabilir mi?
(Lütfen)
Evet, tabi tabi.
Süper. Harika. Teşekkürler.
Sana bi şekilde geri ödeyeceğim.
- Görüşürüz.
- By.
Harika.
Anlaşılan hokey sana baya yaramış.
Benimle takılmak mı yoksa makyaj
partisine mi gitmek istersin?.
- Baya ilginç şeyler var di mi?.
- Evet, herneyse.
Neden bitanesini alıp nasıl
ses çıkardığına bakmıyorsun?.
İstemiyorum.
Al. Bi dene.
- Lütfen yapma, hayır.
- Hayır, bi dene bakalım.
Bakalım nasılmış sesi.
Sesi çok iyiymiş.
Benim gidip davul ve çubuklara
bakıcam
sen çalışmaya devam et sesi
gayet iyiymiş.
- Selam, Randy.
- Selam, naber?
- Kulağa hoş geliyor.
- Teşekkürler.
- Yetenk yarışmasına katılacak mısın??
- Kelly, işte burdasın.
- Neden Emo çocukla konuşuyorsun?
- Kabalaşma, Ben.
- Baban bekliyor gitmeliyiz.
- By, Randy.
By.
Onunla konuşmayı aklından bile geçirme.
Anladın mı, ezik?
Tamam.
Bunu da bırakmalısın çünkü
berbatsın.
- Randy'nin gitarıyla ne yapıyorsun?
- Bilmem.
- Ona geri vermelisin.
- Tamam.
Şimdi burdan gidebilirsin.
Kaybol.
- Oh, şimdi başın dertte .
- Görücez.
Biliyorum, görücez..
İki çifti bastırabilir misin?
Paranı koy ve gör.
Oh, koca oğlan 10 dolar koyuyor
ben de görüyorum.
Korkmuyorum çünkü As Kral'dan büyüktür.
- Floş*.
- Hayır.
- Evet.
- Güzel.
Bişey sorabilir miyim?
Ergenlikle ilgili değil mi?
Vücudunun nasıl değişti falan.
Ne?
Sende ve vücudunda oluşan herşey
tamamen doğal.
Anlatma! Anlatma!
Eeew! Hayır! Anlatma!
- Tamam, tamam.
- Sorucağım şey bu değildi.
- Tamam tamam.
- Alakası bile yok.
Ergenlik ile konuşmak istemiyorsun
çak o zaman.
Çok şükür. İnan bana ben de o konuda
konuşmak istemiyorum.
Neyse, cidden ne soracaktın?
hmm okulda bir yetenek yarışması var
Tamam.
Annem katılmam gerektiğini düşünüyor
ben ise... bilmiyorum.
- Bence katılmalısın.
- Öyle mi?
Evet, evet. Nasıl çaldığını duydum.
Gayet iyisin.
Ve kızlar gitaristlere bayılır.
- Biz geldik!
- Hey, hayatım yukarıdayız.
Kızlar hakkında söylediklerimi
annene anlatma.
- Selam çocuklar!
- Selam!
- Nasıl geçti?
- Biraz para kaybettim.
- Hadi canım.!
- Evet yendi. Ve sen de...
- muhteşem görünüyorsun!
- Lafı ağzımdan aldın.
Acıktınız mı?
Hadi hepberaber yemeğe çıkalım.
Tabi ki.
Nereye gittiniz?
Oh hayır.
Sizin hemen gitmeniz gerekiyor.
Birine birşey mi oldu??
Hayır, senin korkmanı gerektirecek
birşey yok.
Ve ikiniz de muhteşem görünüyorsunuz.
Seni sonra ararım. Kusura bakma.
- Tamam.
- By.
- Ufalma kremi.
- Hayır, bidaha olmaz.
- Unutkanlık tozu.
- Hayır.
- Üçüş.
- Kanat kötü. Unut gitsin.
Hey bu arada sihir geliştirme
düymesi çalışmıyor.
Bozulmuş.
- Sana bi fikir çok zeki. Neden...
- Çantama dokunma. O benim çantam
- İleri gittim.
- Ne istiyorsun?
Diyordumki, görünmezlik spreyin varya
onu kullanabilirsin.
Evet, bunun farkındayım.
Son dediğimi unut.
Hey, işe bak, çalışmıyor..
Herşeyiniz bozuk.
- Güzel.
- Geçene kadar.
- Sen de duydun mu?
- Evet.
Kaç.
Kayıp mı oldun?
Yardım edebilir miyiz?
Biraz unutkanlık tozuna ne dersiniz?
- Neredeyim ben?
- sadece beyaz ışığa doğru yürü dostum.
Güzel köpek.
Hayır dur köpekcik.
Nedir bu?
- Uzun ve keyifli bir hikaye
- Diş nerede?
Biraz yardım eder misiniz?
Hepsi bu kadar.
Sen en kötü diş perisisindir.
- Oh, bu arada daha çok malzeme lazım.
- Malzeme?
Malzeme. Sihirli toz, ıvır zıvır.
Hayır daha fazla malzeme yok.
İyi de daha bir buçuk haftam var
nasıl hepsini halledebilirim?
ekonomik sıkıntılar var.
Sebebini biliyor musun?
- Hayır, pek değil.
- Çünkü çocuklar artık eskisi gibi
bize inanmıyorlar.
Sadece biz değil. Boynuzlu atlar, leprikonlar,
ejderhalar, bütün birimler. Hepsi bitti.
eğer böyle devam ederse Diş
Periliği tarihe karışıcak.
Hçbir çocuk bir daha asla Diş Perisi
tarafından ziyaret edilmeyecek.
Diş Perisi gelmeyecek.
Ee ne olmuş?
Gerçekten anlamıyorsun, değil mi?
Mesele şu ki çocukların hayal dünyası
ve hayal kurma gücü önemlidir.
Neden? çünkü Bu onların ruhunu besler.
Onların hayal edebilme kaynağı.
Hayaller kötüdür.
Kötü. Hiçbir işe yaramaz.
- Görevin bitti.
- Tüm hafta mı?
Hayır, bu gecelik. Tabi biraz daha
takılmak istemezsen.
Oldu...hayır.
İstediğin şey bende.
- O nedir?
- Malzemeler, paket, çanta, bomba...
The Bing, the ***.
Sen de kimsin?
Ziggy. Ama istediğini söyleyebilirsin.
Bana Zigman de, Zigmaister.
- Lütfen sus.
- Senin başarısızlığını istiyorlar.
- Ne?
- Bi düşün, kaybedersen daha uzun görev alacaksın.
Kredi kartı borcu gibi.
Senin sürekli ödemeni istiyorlar.
- Öyle mi?
- Bu oyunda olmak ister misin?
- Ee...
- Bin papel.
- Bin papel mi?. Beni mahvettin, Ziggy.
- Bunun sona ermesini ne kadar istiyorsun?
Çek yazsam?
Aman Tanrım!!
Beni görebiliyor musun?
Bu işe yarasa iyi olur.
Oh hayır. O da nedir?
Ne yapıyorsun?
Ziggy ban ne verdi böyle?
- Sakin ol.
- 911. 911.
- Bana sadece diş lazım.
- Kapımda bir uzaylı var.
Harikasın.
Lily çok kızgın
çünkü senin pisliğini temizlemesi
için başka bir peri gönderdi.
Dersimi aldım.
Kara borsadan mal alma.
Onsuz iki hafta daha idare edemem.
Evet, edebilirsin, dostum.
Sadece gücünü toplamalı ve hergün
ayrı ayrı yapmalısın.
Aloo!. Bizin kimin görüp göremeyeceğini
dosya memurları belirler.
Eğer biraz bana dikaktini verseydin
biraz beni dinleseydin bunu bilirdin.
Ama hayır.
Sen her zaman...
Kapa çeneni!
Hey, dostum, sen gerçekten kendini
bir güzel temizlemelisin.
İstersen sana bir kitapçık vereyim.
Oh bilgin olsun, cezan uzatıldı.
Lily bir hafta daha ekledi.
- Harika. Tam ihtiyaç duyduğum şey.
- Bence de tam ihtiyaç duyduğun şey.
Dinle, sana şimdi yeni malzemeler verebilirim
ancak bir şartla.
Bu andan itibaren kurallara uyacaksın.
Peri ruhunu benimseyeceksin bi de
bu budalayı dinliyorsun.
İyi. En iyi Diş Perisi ben olacağım.
Sürekli benden kaçıyorsun ve
tanımadığım birinin yanına
gidiyorsun ve beni geri aramadan
ben seni nezarathanede buluyorum.
Senin sıkıntın ne?
Sana söylemek isterim ama yapamam.
Neden?
Yapamam işte.
Anladım. Böyle birşey
yapmanın nedeni
sorumluluk almaktan korkuyo olman.
Aramızda ciddi bir şey olmasından
korkuyorsun, değil mi?
Evet, doğru. Beni çok iyi tanıyorsun.
Ne kadar ciddileştiğinden korkuyorum.
Ne?
Sen bir kadınsın ve doğal olarak
bunu anlayamazsın.
Ne?
Hayır.
Hayır, ilişkimizin ciddileşmesinden
korkuyorum.
Aslında ilişkimizin ciddileşmesini
bile düşünmüyorum.
Ne?
Korkuyorum ve Carly seni çok seviyorum.
İşşeri bozmaktan ve seni kaybetmekten
çok korkuyorum.
Anladım.
Ve bunu paylaştığın için minnettarım.
Ondan nerede bulabilirim?
Ne yapıyorsun?
Yine kaslarını mı yağlıyorsun?
- Geldim.
- Acele et!
Hey, Üzerime basıldı, tuvalet
deliğindeydim, ısırıldım ve tutuklandım.
Sızlanmayı bırak. Peri ruhunu
benimseyeceğine söz verdin.
Oh, tamam bunu benimsiyorum.
Ama bunu...
kendi yöntemlerimle.
- Bunun kurallarda olduğundan emin değilim.
- Oh öyle.
Sadece diş için buradayım, efendim.
Sadece diş.
Elimi çekiyorum.
Bu kadar.
Şimdi dişi bana ver.
Yavaş ve sakince.
Bırak. Bırak.
Bırak dedim.
Çok güzel.
İyi geceler efendim.
- Kimsin sen?
- Diş Perisiyim
Evet öyle.
Hazır mı?
Tamam, hadi başlayalım.
Pekala, Mick, Hayat son zamanlarda
nasıl gidiyor?
İyi gidiyor. Biliyorsun
takımın taze kanı benim...
bilirsin bu kurtalrın bazıları
Diş'ten daha fazla şeyler yapmaya başladı
Diş'ten daha fazla derken
üstü kapalı olarak Derek
Thompson "Diş Perisi"nden mi bahsettin?
Öyle bir çekişme yok. Ben büyüklerime
saygı duyarım.
Thompson seni kanatlarının altına
alıyor mu?
hayır, Onun kanatları yıpranmış.
Benim kanatlarım daha yeni.
Uçmaya hazırım ve kendi tarzımı
severim ben.
Pekala kendinden emin genç bir hokeyci.
Öyleden sonra başarılar..
Çok teşekkürler.
Ve şimdi Buz Kurtları diski
New Haven bölgesine gönderdi ve
değişikliği şimdi yapabiliriz.
Mick, hazırlan!
- Sonunda.
- Hey, iyi şanslar dostum.
Saol.
Gerçekten eminim çok iyi iş yapacaksın
çünkü sen en iyi hokey oyuncususun.
Herneyse.
Mick, değiş, değiş!!
- Evet.
Donnelly oyuna girdi ve kenardan
ince bir pas aldı.
Buz Kurtları ileriye doğru ilerilyor.
Şimdi kalenin önündeler.
Bu iki rakip birbirleriyle
sataşmaya başladı.
Oh evet.
Pekala, hadi bakalım!
hadi bakalım! hadi bakalım!
Disk köşeye doğru gitti ama
Mottley peşinde.
- Donnelly ne yapıyor, Jim?
- Donnelly, git oraya.
Disk bariyer etrafında dolaşıyor.
Şimdi Donnelly aldı ve oyun kurmak
için bakınıyor.
Becer onları!
Selam!
İnanılmaz düştü!
Orada ne oldu, Jim?
- Ona kim vurdu?
- Ona birisi vurdu mu, Jim?
Neler oluyor?
- Ne yapıyor?
- Kes şunu.
Gülüyor mu?
Donnelly, iyi misin evlat?
Ne?
- Beni sınıyor musun?
- Çık dışarıya!
Eğer oynamak istemiyorsan
sağlık ocağına gidebilirsin.
Çık dışarı şimdi. Çabuk.
Neyi kaçırdım?
Neden havlıyorsun?
Hazırlanamayacağım. Çıkıp orada
rezil olabilirim.
Hayır gayet iyisin! sadece biraz
daha çalışmalıyız.
Herkes bana gülecek.
Belki bunu yapmamalıyım.
Belki gülerler ama belki sen mekanı
patlatırsın.
Sen iyisin ama bırakırsan bunu
asla anlayamazsın
Denemeden kazanamazsın.
Öyle mi? En son sen ne zaman denedin?
Dinle. Ben ilk başladığımda golcüydüm.
İlk maç Şeytanlar'a karşı.
Hem de büyük ligde.
Sonra ne oldu?
Chicago' bir gece omuzumu sakatladım.
İyileşmem için beni B takımına gönderdiler
ve bu çok uzun sürdü.
Çok sinirlendim ve bir gece oyunda
New Haven'dan birine dalsım ve
bir kaç dişini indirdim.
Kalabalık çıldırdı ve beni "Diş Perisi"
olarak çağırmaya başladılar.
Ve öyle kaldı.
Ve yıllarca gol atamadım.
Ama ligteki herkesten daha
fazla ceza almıştım.
Şuan omzun tam iyileşmedi mi?
Artık eskisi gibi değil.
Nereden biliyorsun? Denemedin bile.
Denemeden başaramazsın.
Bak ne diyeceğim.
eğer sen denersen ben de denerim.
tamam, anlaştık.
Bir diş daha.
Güzel birşey.
O an.Dişi uzattığın an.
Aslında ilgimi çekmiyor.
Sadece merak.
asıl hissettin?
Neden kendi bunu öğrenmiyorsun?
Bunu daha önce konuştuk,
Ben kanatlı peri değilim.
Tamam, tamam. Bir keze daha anlat
neden kanatların yok?
Pardon, Peri evrimi hakkında bilgin var mı?
Peri evrimi mi, kim yazmış onu?
Charles Darwing mi?
Zekice, gerçekten.
Peri evrimine göre
bazı periler kanatlı
bazıları kanatsız olur.
Ve bende o şansızlardan biriyim.
Tracy, Diş perisi olmak için
kanadın olması şart değil ki.
- Bütün bunlara sahipsin.
- Doğru.
Bir şekilde bunları göstermelisin
kuvvetin, hızın, çevikliğin, esnekliğin.
Peki bunu nasıl yapacağım?
Koninin etrafından! Koninin etrafından!
Hızlı!
Hızlı!
Hayır, geri gel!
Geri gel!
- Nereye gidiyorsun?
- Şuna bir bak...
Sadece bir metre. sen 1.80
Geri gel.
- Oh, dinazor!
- Hayır, değil!
Hay senin!
Hadi.
Rollercoaster.
- iyiyim, iyiyim.- İyi misin?
- Hayır.
Bornoz en kötü kabusumdur.
- Çıktım, çıktım.
Bu bacaklarla bir ren geyiğine benziyorsun.
Tohum ekemezsin. Ekiyorsun.
Çocuğa değil, kendine.
Unutkanlık tozu. Unutkanlık tozu.
Çok iyi çalıyorsun.
yarın hepsini mahvediceksin.
Ne düşünüyorsun?
Güzel. Güzel bi an.
Randy Harris. Yetenek Yarışması.
Burayı da sevdim.
Gerçekten meşhur bir rock
yıldızı olacağımı düşünüyor musun?
Clapton ya da Hendrix
ya da Steve Ray Vaughn gibi.
- Dürüst olayım mı?.
- Evet.
Tamam.
Çok iyi gisiyorsun.
Diyelimki çok sıkı çalıştın
ve mahalledeki en iyi
13 yaşındaki gitarist oldun.
Mevzu şu: Bilmelisin ki yüzlerce
mahalle var
ve 13 yaşında yüzlerce gitarist.
Ve orada bir de 12 yaşında bir gitarist var
inanılmaz gitar çalabilen.
Aslında.
Evet, bu mümkün.
Güzel.
Hallet onları.
3. periyod sonunda, BUz Kurtları 4
Oklar 3.
Donnelly ensesinde biri var ama
yine çok iyi oyun çıkarıyor.
OKların en golcüsğ Pragwood
pası aldı ve ilerliyor .
Mick, senin sıran.
Hey yaşlı adam,
bir çift taze defanscın var mı?
Ah, hiç bilemezsin evlat.
Bir sürpriz olabilir.
Buz Kurtları diski Oklar'ın
bölgesine gönderdi ve uçuş başladı.
Bu Donnelly'yi yeniden oyuna sokmalı.
Orada, diski aldı ve
mavi çizgiyi geçiyorlar.
Değiş!
Değiş!
Ve Thompson oyundan Josh'ın yerine.
Thompson kambura yatarak
Crossling!i yere serdi.
ve diski doğal bölgeye gönderdi
ve Browning'in aldı.
Thompson oyuna geri döndü
ve Donnelly, Crossling'in yanında geçti.
Şimdi, Thompson Pası sopasıyla aldı ve
Donnelly pozisyona giriyor.
Şimdi 2'ye 1 ve Thompson ilerliyor.
Pas ver!
Donnelly pas için bağırıyor ama
Thompson bırakmayacak.
Thompson pas verecek.
Hayır, pasdan vazgeçti.
Şimdi üst taraf açık ve müsait.
- Pas ver!
- Pas at!
Hayır.
Ne planlıyor?
Oklar kalabalık şekilde gidiyor.
Şut ve gol.
Jim, görünüşe göre Thompson tam
şutu çekecekken şoka girdi.
Sen bir hokeyci değilsin,
Sen bir kenar şovusun!
En iyisi sen yarınki maçı tribünden izle
salak.
Harika!
- Hey tatlım, oyun nasıldı?
- İyi değil.
- Derek, ne oldu tahmin et?
Bir dişim daha düştü.
Aferin, tatlım.
- Sorun ne canım?
- Herşey. Hiç birşey, unut gitsin.
Çalışabilir miyiz?
Bugünkü nü atlayalım.
Hiç yapasım yok.
- Ama yarışma yarın akşam.
- Sen halledersin.
- En az bir kere daha yapma gerekiyor.
- Hayır, gerek yok..
Evet var... Sadece biraz daha çalışmalıyım.
Böylece daha iyi olur.
Yetenek yarışmasında
ne yaptığının hiç önemi yok.
Hiçbir zaman ünlü bir rock yıldızı olmayacaksın.
Sadece gitar çalan başka bir çocuk.
O yüzden kendine bir iyilik yap
ve bundan vazgeç.
Derek!
Bak Tatlım. Pardon ama bu onun kendi
iyiliği için. bana güven.
Hadi, Tess!
- Senin sorunun ne?
- Kötü bir gün geçirdim.
- Kötü bir gün mü geçirdim?
- Evet, Kötü bir gün geçirdim, tamam mı?
Hayır, hayır. Tamam değil?
Çocuklarımla bir daha asla konuşmayacaksın.
- Bu iş bitti.
- Carly.
Senin sorunun ne biliyor musun,
Derek? Sen "ya olursa" diyemiyorsun.
Ve demeyeceksin.
Tamam, tamam,
Tamam, tamam, tamam.
Geldim.
Kim iyi bir haber duymak ister?
Ben, Hadi.
- Neden buradasın?
- Lily bana bunu verdi.
Belliki, sadece bir izin
ama asıl mevzu yolda.
Tamam güzel, şimdi kendi yolunda
evimin dışında olmalısın.
Ben yatıyorum.
Hayır, bu sana bir teşekkür.
Çıkıp kutlamalıyız.
Çekici Peri Anaların takıldığı
bir yer biliyorum.
Sen aklını mı kaçırdın?
Az önce benim için değeri olan
herşeyi kaybettim, kız arkadaşım, o çocuklar.
Ve muhtemelen tamamen buz patenlerimi.
Hepsi sizin Diş Perisi saçmalığınıza
girdiğim için.
Ve bak beni ne hala soktu.
Ne olmuş? Bunca yıldan sonra biraz efort
harcadın ve olmadı
sen de hemen pes mi edeceksin?
O kadar kolay olmayacağını
sen de biliyorsun.
Sana bildiğim şeyi söyleyeyim.
Senin kanatların olmadığını biliyorum.
Yani bu uçamazsın demek.
Ve bu senin hiç bir zaman Diş Perisi
olamayacağının anlamına geliyor.
10 katlı bir binada kaçmaya kalkarsan ne olur?
Ne olur söyleyeyim mi?
Splat! Tam bu şekilde.
Asıl üzücü olan ne biliyor musun?
Hayalleri yıkarak asıl üzdüğün
ne Randy ne Carly ne de benim.
- O sensin.
- Çık Dışarı.
- İyi.
- Güzel.
İyi.
Ben uyuyorum.
3. periyotta 1:24 kaldı ama Buz
Kurtları hala 1-0 geride.
Ve Derek Thompson hala koçun kulübesinde.
Bütün maç boyunca bir saniye bile buzu
görebileceğini düşünmüyorum.
Hadi bakalım.
Bütün maç huzur içinde geçerken
koç Thompson'ı bekletmeye devam ediyor.
Hakem atışını Glover Myth kazandı.
Oh, kötü girdi!
Donnelly diski koruyor. Ve şimdi
hızlıca buzda ilerliyor.
Sadece Claudey geri dönebilir.
Yürü, Mick.
Yürü, Mick.
Tam bir klasik, Jim. Donnelly'in
yaptığı hareketlere karşılık veren yok.
Donnelly soluna doğru yöneldi
ve sıyrıldı.
Ve defansçı Mcphee'i geçti,
şuut!
Oh, üst direkte patladı.
Ne oldu?
Düdük çaldı..
Orada topsuz alanda, Jim.
Petranco sağalam bir yumruk yedi
ve sanırım ayağa kalkamıyor.
Thompson. Yürü.
Yürü!
Pekala, Hadi bakalım çocuklar!
Buz Kurtları'nın gol atmak için
bir dakikadan az zamanlar var, Jim.
ancak bu şekilde maçı uzatabilirler.
Hakem atışından sonra
Classford diske sahip
ve zaman geçirmek için dolanıyor.
Bilmiyorum ama, Jim. sanki Thompson
moralman kötü durumda gibi.
Thompson resmen sopa yedi!
Bu nasl penaltı olmaz?
Ezildi resmen.
Sanırım Diş Perisi biraz kendi
ilacından nasibini aldı.
Thompson'a bak, Jim.
Görünüşüe göre ayaklarına bir
hareketlenme geldi.
Thompson karşı tarafa doğru hızlıca
gidiyor ve sanırım arkadaş edinmek için değil.
Bu canını yakacak.
Hayır, vazgeçti, Jim. İnanılmaz!
Diski çaldı ve buzda kaymaya başladı.
- Gidişine bak!
- Thompson ile başa çıkamıyorlar.
Uzun zamandır görmediğimiz şeyleri
yapıyor tekrar.
Bu herif ne böyle?
Thompson şimdi sadece bir
savunmacıyı geçmesi gerekiyor.
- Sopa yüzüne geldi.
- Ama düşmedi.
Devam ediyor ve şut hazırlığında!
Şutt!!
Ve gool!!
Derek Thompson sadece 9 yıldır
ilk şutunu çekmekle kalmadı aynı
zamanda gördüğüm en iyi şutu çekti.
Ve maç şuan berabere.
Bana Southville belediye başkanını bağlayın.
Hadi tekrar yapalım.
Hey babalık.
Hiç fena değil.
İyi ataış dostum!
Maç bitimine son 20 saniye
ve iki takımda hakem atışı için ortada.
Oh hayır.
Buz Kurtarı atşı kazandı.
Thompson'geri pas ve o da ileri yolladı.
- Niye böyle birşey yaptı, Ed?
- Hiç bir fikrim yok, Jim.
Hayır, şimdi gidemem.
Oyun oynamak için bu benim son şansım.
Girdiğim gibi çıkmam lazım.
Tamam senin yerine ben giderim.
Yaptığını gördüm. Bunu hakediyorsun.
Thompson, Ne yapıyorsun?
- Kiminle konuşuyor?
- Evet ama sen halen öğrenme aşamasındasın.
- Kurallara karşı değil mi?
- Bu işi en iyi yapandan öğrendim.
Ama bence karar vermeden önce
bi adrese bakmalısın
BU Carly'nin evi.
- 14 numara, hadi, başlayalım.
- Thompson! Maça geri dön.
- Ben gidebilirim. Lily bilmek zorunda değil.
- Ama ben biliyorum.
Bu benim evim, ilgilenmem gerek.
- Hadi bitirelim bu işi.
- nasıl? Uçamıyorsun ki.
- Öğrenmek için iyi bir zaman.
- İçinde olduğunu biliyordum.
Bitir şu işi.
Uçmak istiyorsan inanmalısın.
Panik yok. Sadece büyük bir
unutkanlık tabancası.
İncitmez. Hiç bir şey hatırlamayacaksınız.
Beni unutma...
ama unutacaksın.
Arabalarınızı araken iyi şanslar.
- Tess.
- Derek.
- Selam, tatlım.
- Selam, Derek.
- Kostümünü beyendim.
- Sana bir şey söylemeliyim.
Yanlış yaptım. Diş Perisi.
Bir gerçek ve o benim.
Biliyorum.
Hayır, Tatlım, Hokeydeki lakabım
"Diş Perisi" olan değil.
Ben gerçek bir Diş Perisi'yim.
Hayır değilsin.
- Sen gerçekten Diş Perisi'sin.
- Bu aramızda kalacak tamam mı?.
Tamam.
Randy.
Burada ne işin var?
- Seninle konuşmalıyım.
- Git buradan.
Dinle, dün söylediğim şeyler.
Yanlıştım.
Umrumda değil.
Gitar çalmaya devam etmelisin.
Gerçekten çok iyisin.
Ve severek yaptığın hiçbir şey
zaman kaybı değildir.
Çok özür dilerim.
İstesem bile yapamam.
Hatırlasana gitarımı parçaladım?
Yetenek yarışması bu gece.
Bekle bir saniye.
- Belki bu iş görür.
- Whoa, inanılmaz.
- Bunu nasıl yaptın?
- Çok amaçlı sihir geliştirici.
- Ne giyiyorsun?
- Yakında anlarsın.
Bu arada giyinmeye başla.
Hala yarışmaya yetişebiliriz.
hadi.
Derek.
Anne! Derek Diş Perisiymiş.
Tess'i etkilemek için
peri kostümü kiraladın.
Evet, aynen öyle yaptım.
Hey anne Derek bana yeni bir gitar almış
ve benin yarışmaya götürüyor.
- Saat kaç? Yetişemezsiniz.
- Hiç merak etme, halledeceğiz.
Sen bu taraftan. Siz de çıkıp
hazırlaın ve bizimle orada buluşun.
Evet.
- Araban nerede?
- Araba yok, hadi gidelim..
Bekle.
- Bu nasıl olur?
- Korkma, korkma.
Evet ama böyle bir şey nasıl mümkün?
Herşey bir gece yastığımın altında
celpname bulduğum gün başladı.
Celpname de nedir?
Davetiye gibi birşey. Periler alemine
davet edildim.
- Peri alemi mi?
- Bu kanatları da oradan aldım.
Orada Tracy adında bir adamla tanıştım.
Ton balığı gözleri olan yürüyen bir
kürdana benziyor.
Bu arada kendimi 15 santime kadar
küçültebiliyorum.
İyimiş.
What?
Kusura bakma dostum, zaten yeterince
kuralları çiğnedim.
Randy, buradasın. Heryerde seni arıyorduk.
Sıran geliyor. Gel ve akord ayarlarını yap.
- Bir diş daha.
- Teşekkürler.
Bişey değil. yetişmem gereken bir
konser var.
Hayır, bu geece bazı kuralları
çiğnediniz, Bay Thompson.
Ama Carly'i hallettim.
Randy'i de tozladım.
Ve Tess sadece 6 yaşında yakında hepsini unutur.
Unutmasa bile artık her zaman...
- Her zaman...
- Her zaman...Ne?
Her zaman...
İnanacak.
Benim gibi.
Anladım. Hayaller iyidir herkes için.Bay Thompson, sizi artık Diş Perisi
görevinden düşürüyorum.
- Ah, çok iyisin.
- Profesyoneldir.
- Tebrikler.
- Çek onu.
Fiziksel yakınlaşmadan pek hoşlanmam.
Oh, beni seversin.
Beni sevdiğini biliyorum.
Bir yönetici edasıyla mesafeli
duruşunu anlıyorum.
Ama orada bir yerde beni seven bişeyler var.
- Beni seviyorsun.
- Fazla laubalileşmeyelim.
- Gerçekten gitmeliyim.
- Tabi, sadece bir saniye bekler misin?
- Tracy, seninle ayrı konuşmalıyım.
- Ah, ne hakkında caba?
Bay Thompson'ı rehabilite edebilen
bir kişi bunu fazlasıyla hak ediyor.
- Nedir bu?
- Kanatların, Tracy.
Her defasında bir diş aldığında
gururla kullan.
- Artık Diş Perisi'sin dostum.
- Kanatlarım var.
Kanatların var.
- Bu sana lazım olur.
- Neden böyle konuşuyorum, bilmiyorum.
Hayır...Teşekkürler hanım efendi.
Dinle, tüm bunlar çok güzel ve
seninle gurur duyuyorum.
Sen dünyadaki en uzun Diş Perisisin.
Ama gitmeliyim. Birinin beni indirmesi lazım.
Tracy, bu onur sen mi ben mi yapayım?
- Oh, onur..oh, hediye! Evet.
- Malesef.
Periler aleminde yaşadığın
hiç bir şeyi hatırlamayacaksın.
Neden?
Çünkü biz böyle yapıyoruz.
Seni asla unutmayacağım.
Sahaya geldiğine inanamıyorum.
Bizim yöntemimiz böyle.
Teşekkürler, Tracy.
Herşey için.
Seni koca, dört gözlü zürafa,
kafesine geri dön.
Ve sen de Easter Adası'na dönmelisin.
- Balyoz Kardeşler hala burada.
- Onlarla bi tanışayım.
- Adamımsın.
- Sen de benim perimsin.
Tekrar nasıl görüşebiliriz?
E-mailleşsek?
Ben de öyle düşündüm.
Birbirimize e-mail atmalıyız.
Blog sayfan var mı?
Bneim var.
Eğer sayfan varsa okumayı çok isterim.
Blog sayfamı mı okumak istiyorsun?
- Facebook hesabın var mı? Varsa arasıra dürterim.
- Dürtülmeyi çok severim.
Oh, buradasın.
Seni bulamadım.
Evet, oarada şey yapıyordum...
- Çok heyecanlıyım.
- Bende.
- Teşekkürler.
- Rica ederim.
- Selam, honey.
- Selam Derek!
Ve gecenin son gösterisini sunuyorum,
Randy Harris!
Randy!
Hadi Randy!
- Aferin, Randy!
- Çok iyi iş!
harika, Randy!
Bu benim oğlum!
Hey, düşünüyordum da,
eğer evlensek nasıl olur?
Evlensek mi?
Evet öyle dedim "eğer".
- Evet!
- Evet.
Biz evleniyoruz.
Evet, whoa!