Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Ömer Çakır
www.turkcealtyazi.org
Keyifli seyirler...
Burada bir adam var!
Geliyorum.
Sayıklıyordu,
adınızı söylediğini fark ettik.
Göster.
Üstünde sadece bu vardı...
...bir de bu.
Beni öldürmek için mi geldin?
Bunun ne olduğunu biliyorum.
Daha önce bir tane görmüştüm.
Çok uzun yıllar önce.
Yarım yamalak hatırladığım bir rüyada
tanıştığım bir adama aitti.
Bu adam öylesine çılgınca
fikirlere sahipti ki.
En dirençli parazit hangisidir?
Bakteri mi yoksa virüs mü?
Bağırsak solucanı mı?
Bay Cobb'un söylemeye çalıştığı-
Bir fikir.
Dirençli.
Oldukça bulaşıcı.
Fikir beyne tutununca,
onu yok etmek neredeyse imkânsızdır.
Tamamen biçimlenmiş olan fikir,
yerleştiği yer tarafından iyice kavranır.
İşte burada bir yerlerde.
Senin gibi biri gelip çalsın diye mi?
Evet. Rüya halinde
bilinç savunmanız zayıflar ve...
...düşünceleriniz çalınmaya
elverişli hale gelir.
Buna fikir çalma diyoruz.
Bay Saito, bilinçaltınıza kendisini
en yetenekli hırsıza karşı bile...
...savunmasını öğretebiliriz.
Buna nasıl yapabilirim ki?
Çünkü en yetenekli
fikir hırsızı benim.
Zihninizi tarayıp,
sırlarınızı nasıl bulacağımı biliyorum.
İşin sırlarını biliyorum.
Size, uykudayken bile savunmasız...
...kalmamayı öğretebilirim.
Yardımımı istiyorsanız,
bana karşı tamamen dürüst olmalısınız.
Düşüncelerinizin derinliklerini
eşinizden...
...terapistinizden, herhangi bir kimseden
daha iyi bilmeliyim.
Şayet bu bir rüya ise,
ve sırlarla dolu bir kasanız varsa...
...o kasada ne olduğunu
bilmem gerekir.
İşlerin yolunda gitmesi için,
bana tüm sırlarınızı açmalısınız.
Gecenin tadını çıkarın, beyler.
Teklifinizi değerlendireceğim.
Biliyor.
Yukarıda neler oluyor?
Saito biliyor.
Bizimle oynuyor.
Fark etmez.
Oraya erişebilirim. Güven bana.
Bilgi kasada saklı.
Sırlardan bahsettiğimde
doğruca o tarafa baktı.
O burada ne arıyor?
Sen doğruca odaya git, tamam mı?
Ben onun icabına bakarım.
Tamam, mutlaka hallet.
Buraya iş yapmaya geldik.
Atlarsam...
...sağ kurtulabilir miyim?
Sağlam bir dalışla, belki.
Mal, burada ne işin var?
Beni özlemiş olabileceğini
düşündüm.
Özlediğimi biliyorsun.
Ancak, artık sana güvenemem.
Ne fark eder ki?
Arthur'un tarzına benziyor.
Aslına bakarsak, kurbanımız
İngiliz ressamlara pek bir düşkün.
Lütfen, otur.
Söylesene...
Çocuklar
beni özlüyor mu?
Hayâl bile edemezsin.
- Ne yapıyorsun?
- Biraz temiz hava alıyorum.
Olduğun yerde kal, Mal.
Hadi ama!
Kahretsin!
Arkanı dön.
Silahını indir.
Lütfen.
Şimdi de zarf, Bay Cobb.
Sana o mu söyledi?
Başından beri biliyor muydun?
Beni soymaya geldiğinizi mi
yoksa aslında rüyada olduğumuzu mu?
Patronun adını bilmek istiyorum.
Rüyada tehdit etmek
bir işe yaramaz, değil mi Mal?
Ne ile tehdit ettiğine bağlı.
Öldürmek onu anında uyandırır.
Ancak acı...
...acı zihinde kalır.
Dekora bakarsak şu anda
senin rüyandayız, değil mi Arthur?
- Ne yapıyorsun? Çok erken!
- Biliyorum. Rüya çöküyor.
Saito'yu aşağıda biraz daha
tutmaya çalışacağım.
Neredeyse ulaştık.
Yaklaşmıştı.
Hem de çok.
Durdurun onu!
Gizli.
İşe yaramayacak.
Uyandır onu!
Uyanmıyor!
- Dürt onu!
- Ne?
Düşür!
Uyandı.
Hazırlıklı gelmişsin.
Güvenlik şefim bile
bu daireyi bilmiyor.
Siz nasıl buldunuz?
Bu mevkideki bir adamın böyle
bir aşk yuvasını gizli tutması...
...çok zordur. Hele ki
evli bir kadın söz konusu ise.
O asla söylemez.
Buradayız işte.
Çıkmazda.
Yaklaşıyorlar.
- İstediğinizi aldınız.
- Yanılıyorsun.
Çok önemli bir bilgiyi
sakladınız, değil mi?
Bir şeyler sakladınız çünkü
neler yapabileceğimizi biliyordunuz.
Peki o halde neden
bu kadarına izin verdiniz?
- Yetenek testi.
- Neyin yetenek testi?
Fark etmez.
Başaramadınız.
Orada sakladığınız
her bilgi zerresini çekip aldık.
Ancak yönteminiz çok belli oluyordu.
Bu nedenle...
...beni yalnız bırakın.
Galiba anlamadınız, Bay Saito.
Bizi kiralayan şirket...
...başarısızlığı kabul etmez.
İki gün bile dayanamayız.
Cobb!
Anlaşılan o ki, bu işi biraz daha
basit yapmak zorunda kalacağım.
Bildiklerini söyle!
Bildiklerini söyle, hemen!
Bu halıyı hiç sevemedim.
Kendine özgü kirli
ve soluk bir havası var.
Yünden imâl edildiği apaçık.
Fakat şimdi...
...polyester ipler var.
Bu da demek oluyor ki...
...şu anda dairemdeki halımın
üzerinde uzanmıyorum.
Şöhretinizin hakkını verdiniz, Bay Cobb.
Hâlâ rüya görüyorum.
- Nereye gitti?
- Ödeme yapılmayacak.
Rüya içinde rüya.
Etkilendim.
Fakat benim rüyamda
benim kurallarım geçer.
Evet, ancak gördüğünüz üzere
Bay Saito...
Sizin rüyanızda değiliz.
Benimkindeyiz.
Geri zekalı.
Halıyı nasıl karıştırdın?
- Benim hatam değildi.
- Mimar olan sensin.
Kahrolası suratını halıya
sürteceğini nereden bilebilirdim.
Yeter!
Ya sen?
Her şey neden böyle ters gitti?
Her şey kontrolümdeydi.
Kontrolü kaybetmen
beni deli ediyor.
Buna zamanımız yok.
Ben Kyoto'da iniyorum.
Her kompartımana bakmaz ki.
Trenleri sevmiyorum.
Dinleyin.
Herkes kendi başına.
Alo.
Merhaba, babacığım.
Merhaba, baba.
Çocuklar. Nasılsınız?
Nasıl gidiyor?
- İyi.
- İdare eder işte.
İdare eder mi?
İdare eden kimmiş?
Sen mi James?
Evet.
Eve ne zaman geleceksin, baba?
Şey, gelemem tatlım.
Gelemem.
Bir süre olmaz, hatırladın mı?
Neden ki?
Anlatmıştım ya.
Uzaktayım çünkü çalışıyorum, tamam mı?
Büyükanne asla dönmeyeceğini
söylüyor.
Phillipa, sen misin?
Büyükanneni telefona verir misin?
Başını sallıyor.
Büyükannenizin bu konuda
yanıldığını umalım.
- Babacığım.
- Evet, James?
Annem yanında mı?
James, bunu daha önce de konuşmuştuk.
Annen artık yanımızda olmayacak.
Nerede ki?
Bu kadar yeter çocuklar.
Hoşça kal deyin.
Dinleyin, büyükbabanızla
birkaç hediye göndereceğim, tamam mı?
Uslu durun, uslu...
- Araç çatıda.
- Tamam.
- İyi misin?
- Evet, evet, iyiyim. Neden?
Rüyada kısılıp kaldın,
Mal ortaya çıktı.
Yok canım!
Bacağın için üzgünüm.
Bir daha olmayacak.
Gittikçe kötüleşiyor, değil mi?
Özür diliyorum ya işte, Arthur.
- Nash nerede?
- Ortaya çıkmadı, beklemek ister misin?
Hayır, Saito'nun büyüme plânlarını
iki saat önce...
...Cobol Mühendislik'e
sunmuş olmalıydık.
Başarısız olduğumuzu
çoktan anlamışlardır.
Kayıplara karışma vakti.
- Nereye gidiyorsun peki?
- Buenos Aires'e.
Gözden uzaklaşmış olurum.
Ortalık sakinleşince de bir iş kaparım.
- Sen?
- Amerika'ya.
Selam söyle.
Sizi sattı. Bana gelip
hayatı için pazarlık yaptı.
Bu zevki sana bırakıyorum.
İşlerimi bu şekilde halletmem.
- Ona ne yapacaksın?
- Hiçbir şey.
Ama Cobol Mühendislik için
bir şey diyemem.
- Bizden ne istiyorsun?
- Fikir ekme.
- Mümkün mü?
- Tabii ki değil.
Birinin zihninden bir fikri
çalabiliyorsan...
...neden yerine başkasını
yerleştiremeyesin ki?
Tamam, zihnine bir fikir yerleştiriyorum.
Sana desem ki...
..."Filleri düşünme".
- Neyi düşünürsün?
- Filleri.
Doğru. Senin fikrin değil
çünkü fikrin benden geldiğini biliyorsun.
Kurbanın zihni daima
fikrin kaynağını ortaya çıkarabilir.
- Gerçek fikri taklit etmek imkânsızdır.
- Doğru değil.
- Yapabilir misin?
- Başka bir seçeneğim var mı?
Çünkü Cobol ile işleri düzeltmenin
bir yolunu bulabilirim.
- O zaman, seçeneğin var demektir.
- Gitmeyi seçiyorum, efendim.
Mürettebata gideceğin yeri söylersin.
Bay Cobb!
Evine dönmeyi ne kadar istiyorsun?
Amerika'ya.
Çocuklarına?
Bu işi çözemezsin!
Kimse çözemez.
Tıpkı fikir ekme gibi.
Cobb, hadi.
Fikir ne kadar karmaşık?
Yeterince basit.
Birinin zihnine yerleştirmek
söz konusu olunca...
...hiçbir fikir basit değildir.
En büyük rakibim
ölüm döşeğinde yaşlı bir adam.
Şirketin yönetimi yakında
oğluna geçecek.
Babasının imparatorluğuna
son vermesi gerekli.
- Cobb, bu işten uzak durmalıyız.
- Bekle.
Bu işi başarırsam,
olur da başarabilirsem...
...bir teminat istiyorum.
Yerine getirebileceğini
nereden bileyim?
Bilemezsin.
Ama yapabilirim.
Söyle bakalım.
Kabuğunu kırmak mı istersin?
Yoksa pişmanlıklarla dolu,
tek başına ölümü bekleyen...
...yaşlı bir adam olmak mı?
Ekibini topla, Bay Cobb.
Adamlarını da daha akıllıca seç.
Bak, eve dönmeyi ne kadar
istediğini biliyorum.
- Ama bunu başaramayız.
- Evet, başarabiliriz.
- Sadece yeterince derine inmelisin.
- Bunu bilmiyorsun.
Daha önce yaptım.
Kime yaptın peki?
Paris'e neden gidiyoruz?
Yeni bir mimara
ihtiyacımız olacak.
Ofisini hiç sevemedin, değil mi?
O kutu gibi odada
düşünecek yer bile yok.
Burada olman güvenli mi?
Bildiğin gibi, Fransa ve
Birleşik Devletler arasındaki...
...suçlu iadesi
bürokratik bir kâbus.
Bence senin davanı halletmek için
bir orta yol bulabilirler.
Bak, fırsatın olunca çocuklara
vermen için bunu getirdim.
Çocukları hâlâ bir babaları olduğuna
ikna etmek için...
...pelüş hayvanlardan daha
fazlası gerekecek.
Bildiğim neyse onu yapıyorum.
Bana öğrettiklerini yapıyorum.
Sana asla hırsız olmayı öğretmedim.
Hayır, bana insanların zihinlerinde
dolaşmayı öğrettin.
Ne olduysa da
ondan sonra oldu zaten.
Bu yeteneğimi kullanmam için
tüm yasal yollar kapalı idi.
Burada ne işin var, Dom?
Sanırım eve dönüş için
bir yol buldum.
Son derece güçlü insanlar
bir iş teklif etti.
Hakkımda verilen cezaları kalıcı olarak
silebileceğine inandığım insanlar.
Ancak yardımına ihtiyacım var.
En zeki ve parlak öğrencimi
kandırmaya geldin, öyle mi?
Teklif ettiğim şeyi biliyorsun.
Bırak da kendileri karar versin.
- Para.
- Sadece para değil.Unutma, bu...
...katedraller, komple şehirler...
...ve daha önce var olmamış şeyler
yaratma fırsatı.
Gerçek dünyada var olmayan
şeyler bunlar.
Yani, benden birinin daha
hayâl aleminde...
...sana katılmasını istiyorsun.
Gerçekte rüyanın içine girmeyecekler.
Sadece katmanları tasarlayıp...
...rüya sahiplerine öğretecekler.
Hepsi bu.
Kendin tasarla.
Mal bana izin vermez.
Gerçeklere dön, Dom.
Lütfen.
Gerçeklere mi?
O çocuklar, yani torunların
babalarının eve dönmesini bekliyorlar.
İşte onların gerçeği bu. İşte bu iş,
bu son iş oraya varış biletim.
Başka bir yol bilseydim,
karşında dikiliyor olmazdım.
Bir zamanlar olduğum kadar
iyi bir mimara ihtiyacım var.
Elimde daha iyi biri var.
Ariadne?
Bay Cobb ile tanışmanı istiyorum.
Tanıştığımıza memnum oldum.
Biraz zamanın varsa...
...Bay Cobb sana bir iş teklifinde
bulunmak istiyor.
İşyeriniz mi var?
Tam olarak değil.
Bir test çözmen gerek.
İşin ne ile ilgili olduğundan
bahsedecek misiniz?
İşi anlatmadan önce,
yapıp yapamayacağını bilmem gerek.
Neden?
Açıkçası, bu iş yasal değil.
Çözmesi bir dakika
sürecek olan bir labirenti...
...tasarlamak için iki dakikan var.
Dur.
Tekrar.
Dur.
Bundan daha iyisini
yapmak zorundasın.
Şimdi biraz oldu gibi.
Beynimizin gerçek potansiyelin
sadece küçük bir kısmını...
...kullandığımız söylenir.
Uyanıkken böyledir.
Ancak uykudayken,
zihin her şeyi yapabilir.
- Mesela?
- Bir bina tasarladığını düşün.
Her bir açıyı bilinçli
olarak yaratırsın.
Ancak bazen, sanki bina kendi kendini
yaratıyormuş gibidir.
Kastettiğim şeyi
anlıyorsun, değil mi?
Evet, evet, şey gibi.
Keşfetme.
Gerçek ilham, değil mi?
Rüya anında
zihnimiz bunu sürekli yapar.
Dünyamızı eş zamanlı olarak
yaratır ve algılarız.
Zihnimiz bunu o kadar
iyi yapar ki...
...bunun olduğunun
farkına bile varmayız.
İşte bu da, bizi doğruca
sürecin tam ortasına götürüverir.
- Nasıl?
- Yaratma işini üstlenerek.
İşte, sana ihtiyacım olan
yer de burası.
Rüyadaki dünyayı
sen yaratıyorsun.
Kurbanı o rüyanın içine
getiriyoruz.
O da orayı
kendi bilinçaltı zannediyor.
Peki, kurbanın orayı
gerçek sanması için...
...gerekli her bir ayrıntıyı
nasıl sağlıyorum.
İçindeyken rüyalar
gerçek gibidir, değil mi?
Ancak uyandığımızda
bir şeylerin...
...tuhaf olduğunun
farkına varırız.
Sana bir soru sorayım.
Bir rüyanın başlangıcını...
...asla hatırlayamazsın, değil mi?
Her zaman olup bitenlerin
ortasında çıkagelirsin.
Sanırım, evet.
Peki buraya nereden geldik?
Şey, tam da siz bana...
İyi düşün, Ariadne.
Buraya nasıl geldin?
Şu anda neredesin?
Rüya mı görüyoruz?
Şu anda, uykuda,
eğitim programındasın.
Bu da senin
ortak rüyadaki ilk dersin.
Şayet sadece rüya ise
neden yüzünü...
Asla sadece rüya değildir, değil mi?
Yüzün camla kaplanırsa...
...çok fena acır.
Rüyada iken gerçekmiş gibi gelir.
Ordu bunun üzerinde çalıştı.
Rüya paylaşımı. Askerlerin birbirlerini...
...vurma, bıçaklama, boğma sonra da uyanması
üzerine bir eğitim programıydı.
Mimarlara neden ihtiyaç duydular ki?
Birinin rüyaları
tasarlaması gerekiyordu, değil mi?
Bize neden beş dakika
daha vermiyorsun?
Beş dakika mı?
Sanki en az bir saattir
konuşuyor gibiydik.
Rüya anında, zihin fonksiyonları
çok daha çabuk çalışır. Bu nedenle...
...zaman daha yavaş geçiyormuş
gibi hissedersin.
Gerçek dünyadaki beş dakika
rüyada sana bir saat olarak döner.
Beş dakikada neler başarabileceğine
bir bakalım mı?
Temel nesneler var zaten.
Kitapçı, kafe.
Neredeyse buradaki her şey.
- Bu insanlar da kim?
- Bilinçaltımın yansımaları.
- Seninkinin mi?
- Evet. Unutma. Rüya sahibi sensin.
Bu dünyayı sen yarattın. Kurban benim.
Benim zihnim sadece insan yerleştiriyor.
Bilinçaltımla aracı olmadan
konuşabilirsin.
Kurbandan fikir çalma
yöntemlerimizden biri de bu.
- Bunu başka nasıl yapıyorsunuz?
- Güvenlikli bir şey yaratarak, mesela...
...bir banka kasası
veya hapishane.
Zihin kendiliğinden orayı korumak
istediği bilgilerle doldurur.
- Anladın mı?
- Sonra da oraya zorla girip...
...bilgileri çalıyorsunuz.
Haliyle...
Sanırım rüyalar
görsellik üzerineymiş gibi ancak...
...işin içine hisler daha çok giriyor.
Aklıma takılan, rüyanın fizik kurallarına
müdahale edersen neler olacağı.
- Bir şeye benzedi, değil mi?
- Evet, benzedi.
Neden bana bakıyorlar?
Çünkü zihnim bu dünyayı başka birinin
yarattığını düşünmeye başladı.
Ne kadar çok şeyi değiştirirsen,
yansımalar da o kadar çabuk...
...saldırıya geçerler.
- Saldırı mı?
- Rüya sahibindeki farklı havayı algılarlar.
Akyuvarların mikroplarla savaşması
gibi saldırıya geçerler.
- Bize saldıracaklar mı yani?
- Hayır, sadece sana.
Bunlar göz alıcı
ancak çevreyi değiştirmeye...
...böyle devam edersen
olacakları sana söyledim.
Tanrım. Bilinçaltına sakin olmasını
söyleyebilir misin acaba?
Bu benim bilinçaltım. Unutma.
Ona hükmedemem.
Çok etkileyici.
Bu köprüyü biliyorum.
Bu yer gerçekte var, değil mi?
Evet, her gün fakülteye giderken
geçiyorum.
Asla hafızandaki yerleri
yeniden yaratma.
Daima yeni yerler hayâl et.
Bildiklerinden
yola çıkman gerekmez mi?
Sadece ayrıntıları kullan.
Sokak lambası ya da telefon kulübesi.
- Asla bir yerin tamamını alma.
- Neden?
Çünkü hafızandan bir rüya yaratmak
neyin rüya neyin gerçeklik...
...olduğunu karıştırmanın
en kolay yoludur.
Senin başına gelen de
bu muydu?
Bak, bunun benimle
alâkası yok, anladın mı?
Bu yüzden rüya inşa etmede
bana ihtiyacın var, değil mi?
Bırak onu!
Geri çekilin!
- Çekilin!
- Cobb!
- Bırakın beni!
- Bırakın!
- Hayır! Mal!
- Cobb!
- Mal!
- Uyandır beni!
- Mal, Hayır! Hayır!
- Uyandır beni!
Bana bak.
İyi misin?
- İyi misin?
- Neden, neden uyanamadım?
Çünkü biraz daha
süren vardı ve...
...ölmedikçe bir rüyadan
uyanamazsın.
- Bana totemini göster.
- Neyi?
- Totem, küçük, kişisel...
- Şu bilinçaltındaki kadın, Cobb!
- Tam bir cadı.
- Anlaşılan, bayan Cobb ile tanıştın.
- Karısı mı?
- Evet. Totem diyordum.
Asla üzerinden ayırmaman gereken
başka kimsenin bilemediği...
...küçük bir nesne.
- Bozuk para gibi mi?
- Hayır. Daha özgün bir şey olmalı.
Bu hileli bir zar.
Dokunmana müsaade edemem.
Amacına ters düşer.
Bu özel, hileli zarın dengesini
ve ağırlığını sadece ben biliyorum.
Böylece, totemine baktığın zaman...
...zerre şüphe etmeden...
...başka birinin rüyasında
olmadığını anlarsın.
Neler döndüğünü göremiyorsun
belki de bilmek istemiyorsun...
...tam bilemiyorum ama...
...Cobb'un rüyalara
saklamaya çalıştığı ciddi sorunları var.
Zihnimi böyle birine
açma niyetinde değilim.
Geri gelecek. Daha önce bu kadar
hızlı kavrayanını görmemiştim.
Artık, gerçeklik ona yetmeyecektir.
Döndüğünde...
Dönerse tabii,
ona labirentler ördürürsün.
- Sen nerede olacaksın?
- Eames'i görmem gerek..
Eames mi? Adam Mombasa'da.
Orası Cobol'un arka bahçesi.
- Almam gereken bir risk.
- Bir sürü iyi hırsız var.
Sadece hırsıza ihtiyacım yok.
Taklitçi de gerek.
İstediğin kadar sürt,
yine de çoğalmazlar.
Bilemezsin.
Sana bir içki ısmarlayayım.
Ismarla bakalım.
- Noktalaman olduğu yerde sayıyor.
- Hadi oradan.
El yazın nasıl?
- Üstüme yok.
- Güzel.
Teşekkürler.
Fikir ekme.
İmkânsız demeden önce...
Hayır, bal gibi de olur.
Ama oldukça zor.
İlginç. Çünkü Arthur
sürekli olanaksız deyip duruyor.
Arthur...
Hâlâ o gerici ile mi çalışıyorsun?
İşinde iyi ama, değil mi?
Tabii ya, en iyisi.
Hayâl gücü diye bir şey yok.
Senin gibi değil işte.
Dinle, fikir ekeceksen
hayâl gücüne ihtiyacın var.
Sana bir soru sorayım?
Daha önce hiç yaptın mı?
Denedik. Fikri yerleştirdik
ancak zihinde büyüyemedi.
- Yeterince derine yerleştirmediniz mi?
- Hayır, derinlikle alâkası yok.
Fikrin kurbanın zihninde
doğal olarak büyümesi için...
...fikrin en sade hâli gerek.
Zihin incelikli bir sanattır.
Peki yerleştirmeniz gereken
fikir ne?
Büyük bir şirketin varisinin,
babasının imparatorluğunu...
...dağıtmasını sağlamalıyız.
Bu durumda, çeşitli politik dürtüler
ve anti-tekelci görüşler ortaya çıkmalı.
Tüm bunların yanında, düğüm kurbanın
önyargılarının elinde çözülüyor.
Yapmanız gereken şey
en temel noktadan başlamak.
- O nedir peki?
- Babasıyla olan ilişkisi.
- Kimyagerin var mı?
- Hayır henüz yok.
Pekalâ, burada Yusuf diye biri var.
Bileşimlere kendi formüllerini uyguluyor.
- Beni ne zaman oraya götürürsün?
- İzini kaybettirdikten sonra.
- Bardaki adam.
- Cobol Mühendislik.
Başıma koyulan ödül,
ölü olarak mı diri olarak mı?
Hatırlamıyorum.
Bakalım ateş edecekler mi?
Adamı oyala. Seninle yarım saat sonra
alt kattaki barda buluşuruz.
- Buraya geri mi döneceksin?
- Kuşkulanacakları son yer.
Pekalâ.
Freddy! Freddy Simmons.
Tanrım. Bu sensin, değil mi?
- Kim?
- Hayır, değilmiş.
Şimdi rüya görmüyorsun, değil mi?
Şuradan dolaş.
Hayır, kahve.
Bir kahve.
Kahve.
Bırakayım mı, Bay Cobb?
- Mombasa'da ne arıyorsun?
- Yatırımlarımı korumam gerek.
İzini kaybettirme
fikrin bu mu yani?
Farklı bir iz işte.
Cobb döneceğini söylemişti.
- Gelmemeyi denedim ancak...
- Bunun gibisi yok.
Bu başlı başına
saf yaratıcılık.
Mantığa aykırı mimariye
biraz göz atalım mı?
Şayet üç farklı rüya katmanı
inşa edeceksen...
...birkaç numara
öğrenmek gerek.
- Affederseniz.
- Ne tür numaralar?
Bir rüyada, mimariyi imkânsız
şekillerle aldatabilirsin.
Böylece kapalı döngüler yaratabilirsin.
Penrose merdivenleri gibi.
Sonsuz merdivenler.
Gördün mü?
Yanıltıcılar. İşte bunun gibi
kapalı döngü merdivenler...
...yarattığın dünyanın
sınırlarını gizlemekte yardımcı olur.
Peki bu katmanlar
ne kadar büyük olmak zorunda?
Bir binanın tek bir katından tut da
komple bir şehre kadar her şey olabilir.
Ancak yeterince karmaşık
olmalılar ki...
...kendimizi yansımalardan
koruyalım.
- Bir labirent
- Evet, bir labirent.
- Hatta labirentten daha iyisi.
- Yani, yansımalar bizi yakalamadan...
...daha fazla zamanımız mı olur?
- Kesinlikle.
Bilinçaltım oldukça
sakin görünüyor.
Huysuzlaşana kadar bekle.
Hiç kimse, birinin zihni ile
çevreyi değiştirmesini hoş karşılamaz.
Cobb artık tasarlayamıyor, değil mi?
Yapıp yapamayacağını bilmem
ama yapmaz.
Çizimleri bilmezse
daha güvenli olacağını düşünüyor.
- Neden?
- Söylemiyor.
Fakat bence sebebi Mal.
- Eski karısı.
- Hayır, eski değil.
- Hâlâ beraberler mi?
- Hayır, o...
O öldü.
Orada gördüğün
onun Cobb'daki yansıması.
- Gerçek hayatta nasıldı?
- Hoş bir kadındı.
- Kimyager mi arıyorsun?
- Evet.
Bir iş için
bileşimler formüle etmek mi?
Bizimle beraber
uygulamaya da katılacak.
Hayır, çok nadir
uygulamaya katılırım, Bay Cobb.
Karışım miktarlarını söylemeniz için
size işbaşında ihtiyacımız olacak.
- Mesela?
- Çok derinler.
Rüya içinde rüya mı?
İki katman mı?
Üç.
Mümkün değil. Rüya içinde
birden fazla rüya aşırı dengesiz olur.
Mümkün, sadece yatıştırıcı
kullanmak gerek.
Ama, güçlü bir yatıştırıcı.
- Ekibin kaç kişi?
- Beş.
Altı.
İşi başardığınızın bilmenin
tek yolu sizinle olmam.
Böylesine bir işte
turistlere yer yok, Bay Saito.
Bu sefer var gözüküyor.
Bu, sanırım başlangıç için iyi.
Her gün kullanırım.
- Ne için?
- Evet, göstereyim.
Belki de görmek istemezsiniz.
Önden buyurun.
On, on iki.
Hepsi bağlı.
Her gün rüya paylaşımı
için geliyorlar.
Gördünüz mü?
Çok dengeli.
- Ne kadar süre rüya görüyorlar?
- Günde üç, dört saat.
- Rüyadaki süre ne kadar?
- Bu bileşenle mi?
- Her gün yaklaşık kırk saat.
- Neden yapıyorlar peki?
Siz söyleyin, Bay Cobb.
Bir müddet sonra, rüya görebilmenin
tek yolu bu oluyor.
Hâlâ rüya görüyor musun, Bay Cobb?
Her gün buraya
uyumak için mi geliyorlar?
Hayır.
Uyandırılmak için geliyorlar.
Rüya onların gerçekliği oldu.
Aksini kim söyleyebilir ki?
Bakalım neler yapabiliyorsun?
Beni nasıl bulacağını
biliyorsun.
Ne yapman gerektiğini
biliyorsun.
Yeterince keskin mi?
İyi misin, Bay Cobb?
Evet, evet.
İyiyim.
Robert Fischer,
Fischer-Morrow Enerji Holding'in varisi.
Bay Fischer ile
alıp veremediğiniz ne?
Bu seni ilgilendirmez.
Bay Saito, bu iş sizin sıradan
şirket casusluklarınızdan biri değil.
Benden fikir ekme istediniz.
Umarım isteğinizin...
...ciddiyetini anlamışsınızdır.
Bu adamın beynine yerleştirdiğimiz
tohum büyüyüp bir fikre dönüşecek.
Bu fikir ona yön verecek.
Bu fikir onun...
Bu fikir onun
her şeyini değiştirebilir.
Enerji piyasasının devi olmalarına
giden yolda önlerindeki tek şirket biziz.
Ancak fazla dayanamayız.
Yakında, dünyanın yarısının...
...enerji kaynağını kontrol edecekler.
Sözün özü, yeni bir süper güç olacaklar.
Robert Fischer'ın fikrini değiştirmesine
tüm dünyanın ihtiyacı var.
Burada devreye biz giriyoruz.
Robert Fischer'ın...
...babasıyla nasıl bir ilişkisi var?
Söylentiye göre, ilişki
oldukça karmaşık.
Ama sadece söylentileri esas alıp
iş yapamayız, değil mi?
Beni bu adama ulaştırabilir misiniz?
Browning, baba Fischer'ın sağ kolu.
Oğul Fischer'ın vaftiz babası.
Mümkün olmalı.
Doğru referanslarla iletişime geçersen.
Referanslar uzmanlık alanım
gibi bir şey, Bay Saito.
Burada anlaşma göremiyorum.
İşlerini bitirin.
Bay Browning,
Maurice Fischer'ın politikası...
...her zaman dava etmekten
kaçınmaktır.
Kaygılarınızı doğrudan Maurice'e
iletelim mi acaba?
- Gerekli olduğuna emin değilim.
- Hayır, hayır, bence iletelim.
Durumu nasıl?
Onu gereksiz yere...
...rahatsız etmek istemem ama...
Robert, sana şehirden uzak durmanı
söylemiş miydim? Bekle, öyle yap.
Hayır, konuşmayın, Bay Fischer.
Dediğimi aynen yap!
Asla.
Asla istediğim şeyi yapma.
Şehirden ayrıl.
Korkunç.
Değer verdiği anlardan biri olmalı.
Yatağının yanına ben koydum.
Fark etmedi bile.
Robert...
...vekâletname hakkında
konuşmamız lazım.
- Şu an bunun zor geldiğini biliyorum...
- Şimdi olmaz Peter amca.
...ancak konuşmaya başlamamız
gerekiyor.
Akbabalar etrafta kol geziyor.
Maurice Fischer'ın hastalığı arttıkça,
Peter Browning güçleniyor.
Browning'i gözlemek için
yeterince fırsatım oldu.
Fiziksel görünümü benimsemek,
davranış şekli üzerinde çalışmak vesaire.
Rüyanın ilk katmanında,
Browning'i taklit edebilirim.
Fischer'ın bilinçli zihnine
fikirler aşılayabilirim.
Sonra, onu
Browning'in yansımasının doğrudan...
...ona geribildirimde bulunacağı
bir alt katmana götürürüz.
- Yani fikri kendi kendine verecek.
- Kesinlikle.
Fikrin tutunmasının tek yolu bu.
Fikrin kendinden çıktığını görmeli.
Eames, hayran kaldım.
Tenezzül etmeniz her zaman
takdirimi kazanmıştır Arthur, sağ ol.
Oraya tek başına mı gidiyordun?
Hayır, hayır, sadece...
sadece birkaç deney yapıyordum.
Burada kimse yok sanıyordum.
Evet, ben de aslında
totem üzerinde çalışıyordum.
Bir bakayım.
Demek işi
öğrenmeye başladın.
Gerçekliğin yolundan kopmamak için
zekice bir çözüm.
Senin fikrin miydi?
Hayır, bu...
Bu aslında Mal'ın fikriydi.
Bu... Bu onundu.
Rüyanda çevirirsen asla devrilmez.
Sadece dönüp durur.
Arthur öldüğünü söyledi.
Labirentler nasıl gidiyor?
Her katman kurbanın bilinçaltının
erişmeye çalıştığımız...
...bölümü ile ilgili.
Alt katmana hastaneler kuruyorum.
Böylece Fischer babasını buraya getirecek.
Yalnız bu çizim hakkında
bir sorum olacak.
Hayır, hayır. Bana ayrıntıları gösterme.
Çizimleri sadece rüya sahibi bilmeli.
Bu neden bu kadar önemli?
İçimizden birinin yansımalarını
rüyaya dahil etmesi durumunda...
...onların labirenti ayrıntılarını
bilmelerini istemeyiz.
Demek istediğin,
Mal'u dahil etmen durumunda.
Onu kurtulamıyorsun, değil mi?
Evet.
Çizim yapamıyorsun çünkü labirenti
sen bilirsen o da bilmiş olur.
Bu da tüm operasyona
balta vurur.
- Cobb, diğerleri biliyor muydu?
- Hayır, bilmiyorlar.
Durum kötüleşirse
onları uyarman gerek.
Durumun kötüleştiğini
kim söylemiş.
Eve gitmem gerek.
Şu anda tek umursadığım şey bu.
Neden eve gidemiyorsun ki?
Çünkü Mal'u öldürdüğümü
sanıyorlar.
- Teşekkür ederim.
- Ne için?
Öldürüp öldürmediğimi
sormadığın için.
"Babamın imparatorluğunu
parçalayacağım."
Bu Robert'ın açıkça
reddetmeyi seçeceği bir fikir.
İşte bu yüzden fikri bilinçaltında
derinlere yerleştirmemiz gerek.
Bilinçaltı duygular tarafından
beslenir, değil mi?
Mantık tarafından değil.
Bunu duygusal bir kavrama
çevirmenin yolunu bulmalıyız.
Bir iş stratejisini
duyguya nasıl çevireceksin?
İşte çözümlememiz
gereken de bu değil mi?
En azından, Robert'ın
babası ile ilişkisi gergin.
Bunu hatırlayamıyorum.
Çünkü ona babasının şirketini
dağıtmasını önermek...
...yaşlı adama "siktir git"
demek oluyor.
Hayır, çünkü bence
olumlu duygu...
...her zaman olumsuz duyguya
galip gelir.
Hepimizin aradığı şey uzlaşmadır.
Duyguları açığa vurma.
Robert Fischer tüm bunlara
olumlu duygusal tepkiler geliştirmeli.
Pekalâ, şunu dene.
"Babam kendi yaratıcılığımı
istememi kabul ederdi...
...onun izinden gitmemi değil."
Bu olabilir.
Olabilir mi?
"Olabilir"den biraz daha iyisine
ihtiyacımız olacak.
Katkın için teşekkürler, Arthur.
Biraz daha kesin şeyler istediğim
için beni bağışla, Eames.
- Kesin şeyler mi?
- Fikir ekmede kesinlik yoktur.
Kurbanın zihnine girdiğimizde
ne buluyorsak...
...ona göre davranmak zorundayız.
En üst katmanda,
babası ile ilişkisini konuşacağız.
"Babamın izinden gitmeyeceğim."
Bir alt katmanda
"Kendim için bir şeyler yaratacağım."...
...fikrini besleyeceğiz.
En alt katmana geldiğimizde ise
en büyük kozu oynayacağız.
- "Babam onun gibi olmamı istemiyor".
- Aynen öyle.
Üç katmanlı rüyada, en ufak
huzursuzluk ile rüyalar çökecektir.
Yatıştırıcı.
Üç katmanlı rüyayı taşıyabilecek
dengedeki bir uyku için...
...en güçlü yatıştırıcılardan
bir karışım yapmalıyız.
İyi geceler.
Rüya paylaşımı için
kullanılacak karışım...
...rüya görenler arasında
çok net bir bağlantı yaratır.
Ayrıca, beyin fonksiyonlarını
ciddi anlamda hızlandırır.
Yani, her bir katmanda bize
daha çok zaman sağlar.
Rüyadaki beyin fonksiyonları
normalden yirmi kat fazla olacak.
Rüya içinde başka rüyaya girdiğinde ise
bu etki kendini katlar.
- Üç rüya, on saat üzerinden, yirmi...
- Affedersin, matematiğim pek iyi değil.
- Bu ne kadar süre yapar?
- İlk katmanda bir hafta.
İkinci katmanda altı ay
üçüncü de ise...
...on yıl.
Kim bir rüyada on yıl
sıkışıp kalmak ister ki?
Rüyaya bağlı.
Peki, yerleştirmeyi yapınca
nasıl çıkacağız?
Umarım beni kafamdan vurmaktan
daha zarif bir düşüncen vardır.
- Dürtme.
- Dürtme nedir?
Ariadne, bu bir dürtme işte.
Düşme hissi, irkilirsin ve...
...aniden rüyadan uyanırsın.
Böyle bir yatıştırıcı ile
dürtmeyi hissedecek miyiz?
İşte en zekice kısmı da burası.
Onu, herhangi bir duyma fonksiyonu
etkilemeyecek şekilde ayarladım.
Böylece, uyku ne kadar derin olursa olsun
uyuyan yine de düştüğünü hissedecek.
Ya da devrildiğini.
Asıl marifet
üç katmana birden sızacak...
...bir dürtmeyi eşzamanlı kılmak.
Farklı dürtmeleri eşzamanlı kılmak için
müziksel öğeler kullanabiliriz.
Plânlanmış bir ameliyatı yok.
Diş kontrolü de, hiçbir şey yok.
Diz ameliyatı olmayacak mıydı?
Hiçbir şey. Elimizde hiçbir şey yok.
En az...
En azından sağlam bir on saate
ihtiyacımız var.
Sydney'den Los Angeles'a.
Dünyadaki en uzun uçuşlardan biri.
Adamımız iki haftada bir uçuyor.
Özel uçakla uçuyor olmalı.
Uçağında beklenmedik bir bakım
olduğunda değil ama.
- Boeing 747 olmalı.
- O niye?
Çünkü 747'de pilot
üst taraftadır.
Birinci sınıf kabini ise burundadır.
Yani kimse gelip geçmez.
Ancak tüm kabin görevlilerini
satın almanız gerekecek.
Tüm birinci sınıf koltukları da.
Havayolunu satın aldım.
Daha kolay göründü.
On saat işini hallettik
gibi görünüyor.
Ariadne!
Bu arada, müthiş bir çalışma.
Beni nasıl bulacağını biliyorsun.
Ne yapman gerektiğini de biliyorsun.
Bana evlenme teklif ettiğin
anı hatırlıyor musun?
- Elbette hatırlıyorum.
- Bir hayâlin olduğunu söylemiştin.
Beraber yaşlanacaktık.
Yapabiliriz.
Burada olmaman gerekirdi.
Burada her gece tek başına
ne tür testler yaptığını görmek istedim.
- Neyse ne. Seninle bir ilgisi yok.
- Her şeyin benimle ilgisi var.
Seninle rüya paylaşmamı
istedin, değil mi?
Bunları değil.
Bunlar benim rüyalarım.
Kendine neden bunu yapıyorsun?
Hâlâ rüya görebiliyor
olmamım tek yolu bu.
Rüya görmek neden
bu kadar önemli ki?
Çünkü rüyalarımda
hâlâ beraberiz.
Bunlar sadece rüya değil.
Bunlar hatıralar ve sen
asla hatıraları kullanma demiştin.
- Dediğimi biliyorum.
- Onu canlı tutmaya çalışıyorsun.
Gitmesine izin veremiyorsun.
Anlamıyorsun.
Bunlar
pişmanlık duyduğum anlar...
...ve değiştirmek
zorunda olduğum hatıralar.
Peki burada
pişmanlık duyduğun ne var?
Dinle, benimle ilgili anlaman gereken
bir şey biliyorum.
- Burası senin evin mi?
- Benim ve Mal'un, evet.
- O nerede?
- Çoktan öldü.
Bu oğlum, James. Bir şey bulmak
için kazıyor, belki de bir solucan.
Bu da Phillipa.
Onlara seslenmeyi düşündüm.
Böylece bana dönüp gülümseyeceklerdi.
Sevimli yüzlerini görebilecektim.
Ancak artık çok geç.
Şimdi ya da asla, Cobb.
Sonra paniğe kapıldım.
Bu anı kaçırmanın verdiği pişmanlığını...
...yaşamak istemediğimi fark ettim.
Yüzlerini son defa
görmeye ihtiyacım vardı.
James! Phillipa!
İçeri gelin!
Ancak o an uçup gitti.
Şimdi ne yaparsam yapayım
bu anı değiştiremiyorum.
Bu yüzden de onlara seslenip
kaçmak üzereyken buluyorum kendimi.
Yüzlerini tekrar göreceksem
eve dönmek zorundayım.
Gerçek dünyada.
- Burada ne arıyorsun?
- Adım...
Kim olduğunu biliyorum.
Burada ne arıyorsun?
- Sadece anlamaya çalışıyorum.
- Nasıl anlayacaksın ki?
Aşık olmak nedir bilir misin?
Bir bütünün yarısı olmak?
Hayır.
İşte sana bir bilmece.
Bir tren bekliyorsun.
Seni uzaklara götürecek bir tren.
Bu trenin seni nereye götürmesini
ümit ettiğini biliyorsun.
Ancak emin olamıyorsun.
Yine de fark etmez.
Trenin seni nereye
götüreceği nasıl olur da fark etmez?
Çünkü beraber olacağız.
- Onu nasıl buraya getirebildin, Dom?
- Bu yer neresi?
Yıldönümlerimizi geçirmemiz gereken
otel odası.
Burada ne oldu?
Söz vermiştin!
Beraber olacağımıza söz vermiştin!
Lütfen, burada kalman gerek!
Şimdilik!
Beraber olacağımızı söylemiştin!
Beraber yaşlanacağımızı söylemiştin!
Sana döneceğim.
Söz.
Onu kilitli tutmak için
anılardan oluşan bir hapishane...
...yaratabileceğini mi
sanıyorsun?
Gerçekten onu
zapt edeceğini mi sanıyorsun?
Vakit geldi.
Maurice Fischer Sydney'de öldü.
- Cenaze ne zaman?
- Perşembe, Los Angeles'ta.
Robert en geç Salı'ya kadar
cenazenin yanında olmalı.
Harekete geçmeliyiz.
Doğru.
- Cobb, seninle geliyorum.
- Miles'a söz verdim, hayır.
Takımda ne ile mücadele ettiğini
bilen birine ihtiyaç var.
Bu ben olmak zorunda değilim.
Ancak o zaman Arthur'a
gördüklerimi göstermen gerek.
Bize uçakta bir koltuk daha
ayarlayın.
Bu uçağa binersem ve sen de
anlaşmamıza sadık kalmazsan...
...yere indiğimizde,
ömrümün geri kalanını...
...geçirmek üzere
hapse girerim.
Havada işi bitir,
uçaktan bir telefon edeyim ve...
...göçmenlik işini
sorunsuz hallet.
- Evet, bu.
- Teşekkürler.
- Affedersiniz!
- Evet, özür dilerim. Hata bende.
Emniyet kemerlerinizi bağlayın.
Sigara içilmez.
Pardon, sanırım bu sizin.
Düşürmüş olmalısınız.
- Beyefendi, içecek olarak ne alırsınız?
- Su, lütfen.
Aynen, lütfen.
Teşekkür ederim.
Şey, istemeden kimliğinize baktım.
Maurice Fischer ile...
...yakınlığınız var mı acaba?
Evet, o...
Babamdı.
Oldukça ilham verici biriydi.
Kaybınız için üzgünüm.
Beyefendi.
- Buyurun.
- Teşekkür ederim.
Babanıza.
Huzur içinde yatsın.
Gelmeden önce
işeyemedin mi?
Affedersiniz.
Kalkıştan önce bedava
şampanyayı çok mu kaçırdın, Yusuf?
Tabii ya çok.
Evet şimdi, bu havada taksi
arayacaktır.
- Aptal herif! Baksana sen, neden...
- Kaybol.
Bak, kapatmam lazım. Tamam mı?
Taksi! Teşekkür ederim.
Evet.
Third and Market'e. Acele.
Ne yapıyorsun?
- Pardon. Boş sandım.
- Ama, değil.
- Belki paylaşabiliriz.
- Paylaşamayız.
Kenara yanaşıp...
Harika.
Hadi!
İçinde 500 dolar var
ama cüzdan daha çok eder.
Beni ineceğim yerde
bırakabilirsiniz belki de.
Korkarım ama...
Onu koruyun!
Hayır! Hayır!
Neler oluyor böyle?
Bu benim tasarımım değildi.
Cobb?
Cobb?
Vur onu!
- İyi misiniz?
- Evet, ben iyiyim. İyiyim.
Fischer da iyi.
Araba tutmazsa tabii.
Saito?
Fischer'ı arka odaya götürün!
- Arka odaya götür!
- Bu da nesi...
- Vuruldu mu? Ölüyor mu yoksa?
- Bilmiyorum.
Aman tanrım!
- Neredeydiniz? Ne oldu size?
- Kız yük treni ile oynamış.
Neden şehrin göbeğinde eyaletler arası
yolun ortasına tren koyuverdin?
- Koymadım.
- Nereden geldi o zaman?
Sana bir soru sorayım!
Neden pusuya düşürüldük?
Onlar sıradan yansımalar değildi!
Tanrı aşkına, bunlar eğitilmişti.
- Haklısın.
- Nasıl eğitilebilirler ki?
Fischer bilinçaltının kendini
savunması için bir eğitim almış.
Yani bilinçaltı silahlandırılmış.
Araştırmada görünmeliydi.
Özür dilerim.
- Peki neden görünmedi?
- Sakinleş.
Bana sakinleşmemi söyleme!
Bu senin görevindi, lanet olsun!
Bu senin sorumluluğundu!
Fischer'ın geçmişini baştan aşağı...
...araştırmak senin işindi.
Böylesine bir şiddet için
hazırlıklı değildik!
Daha önce de
bilinçaltı güvenliği ile başa çıktık.
Biraz daha dikkatli olacağız ve
her şey yolunda gidecek!
Bu plânın parçası değildi!
Tanrı aşkına, adam ölüyor!
- O zaman, öldürüp ızdırabına son verelim!
- Hayır, hayır.
- Bunu yapma!
- Sorun ne, Cobb?
- Bunu yapma sakın!
- Adam can çekişiyor. Onu uyandırıyorum.
- Hayır, bu onu uyandırmaz.
- Ne demek onu uyandırmaz?
- Onu uyandırmaz.
- Rüyada ölünce uyanırız işte.
Bunda değil. Bu sefer
uyanamayacak kadar fazla uyuşturulduk.
- Peki, ölürsek ne olur?
- Araf'a düşeriz.
- Ciddi misin?
- Araf mı?
- Sonsuz rüya âlemi.
- Orada ne var peki?
Saf sınırsız bilinçaltı.
Orada hiçbir şey bulunmaz.
Rüya paylaşımında
daha önce oraya kısılan birinin...
...bıraktıklarından başka bir şey yoktur.
Bizimkinde ise, bu sensin.
Orada ne kadar
sıkışıp kalabiliriz?
Yatıştırıcı bu seviyede iken
kaçmayı aklımdan geçiremiyorum bile...
Ne kadar, Yusuf?
On yıllarca. Sonsuz da olabilir.
Bilmiyorum.
Ona sorun.
Daha önce orada kalan o.
Onu üst kata çıkarın.
Harika.
Sağ ol.
Yani şimdi, Fischer'ın zihninde
adamın kendi özel ordusu ile...
...savaşırken kapana kısıldık
ve öldürülürsek...
...beyinlerimiz pişene kadar...
...Araf'ta kalacağız.
İlk yardım yaptınız mı?
Yani bu riski biliyordun
ve bize söylemedin, öyle mi?
Risk varmış gibi görünmüyordu
çünkü bir sürü silahlı adamla...
...uğraşacağımızı bilmiyordum.
- Buna hakkın yoktu.
- Üç katman aşağıya inmenin...
...tek yolu buydu.
Peki sen, bunu biliyordun
ve onunla birlikte hareket ettin, öyle mi?
Ona güvendim.
Ona güvendin mi? Ne?
Hakkının yarısını sana mı verdi?
Hayır, hepsini.
Dediği gibi. Daha önce yapmış.
Yapmış mı? Mal ile mi?
Çok mu güzeldi yani?
Onunla hiçbir ilgisi yok.
Çocuklarıma kavuşabilmek için...
...yapmam gereken şeyi yaptım.
Böylece bizi çıkışı olmayan
bir savaş alanına getirdin.
Çıkış var.
Pekalâ, işimize devam edelim...
...ve bunu mümkün olduğunca
çabuk yapalım.
Dürtmeyi kullanıp çıkalım.
Önceden olduğu gibi.
Unut bunu, daha derine inersek
risk artar.
Ben bu katmanda oturup
kalıyorum, beyler.
Biz konuşurken Fischer'ın korumaları
burayı kuşatıyorlar.
On saatlik uçuş
bu katmanda bir hafta eder.
Bu da tek tek hepimizin
öldürülmesi demektir. Sizi temin ederim.
Devam edip işi mümkün olduğunca çabuk
bitirmekten başka bir çaremiz yok.
Alt katmanlar yukarıya
giden tek yol.
Hazırlanın.
Sen, gel de onu biraz zorlayalım.
Kaçırılmaya karşı
on milyon dolara kadar sigortam var.
- Bu işi kolaylaştırmalı.
- Kapa çeneni. Kolaylaştırmaz.
Babanın ofisinde, kitaplığın altında
kişisel kasası var.
- Şifresi lazım.
- Ben kasa filan bilmiyorum.
Bu, şifreyi bilmediğin
anlamına gelmez.
- Söyle şu şifreyi.
- Bilmiyorum.
Elimizde tanıdığın
yaşlı, iyi kalpli bir yetkili var.
Öyle mi?
Kimmiş bu yetkili?
Beş yüz dolar mı bu şimdi?
- İçinde ne var?
- Kredi kartları, kimlik ve bu.
- İşe yarar mı?
- Belki.
- Sıra sende. Bir saatimiz var.
- Bir saat mi?
Pratik yapmak için
bana bir gece verilmesi gerekiyordu.
Saito'nun da göğsünden
vurulmaması gerekiyordu.
Bir saatimiz var, şimdi faydalı
bir şeyler kullan, lütfen.
- Bu da ne?
- İyi kalpli yetkili.
Peter amca...
Hayır, hayır.
- Durdur onları!
- Şifre.
- Bilmiyorum.
- Peki, Browning neden bildiğini söylüyor?
Bilmiyorum.
Onunla konuşmama izin verin, öğreneyim.
Bir saatin var.
Ötmeye başla.
İyi misin?
İyi misin?
Şu piç kuruları
iki gündür canıma okudu.
Babanın ofisine erişimi olan
bir adamları var ve...
...kasasını açmaya çalışıyorlar.
- Öyle.
- Şifreyi bildiğimi söylediler...
...ama bilmiyorum.
- Ben de bilmiyorum.
- Ne?
Maurice ölmek üzere iken
onu sadece senin açabileceğini söylemişti.
Hayır, bana şifre filan vermedi.
Belki verdi. Yani, verdi ama
sen onun şifre olduğunu bilmiyordun.
Peki, ne o zaman?
Bilmiyorum. Babanla
geçirdiğin zamanlara dayanan...
...anlamlı kombinasyonlardan oluşan
rakamlar filan olmalı.
Babamla birlikte..
...pek anlamlı
zamanlar geçirdiğimizi söyleyemem.
Belki de annen öldükten sonra.
Annem öldükten sonra
bana ne dediğini biliyorsun musun?
"Robert, gerçekten de
söylenecek bir şey yok."
Aslında, kötü duygular içindeydi.
On bir yaşındaydım, Peter amca.
- Durumu nasıl?
- Çok acı çekiyor.
Alt katmanlara geçtiğimizde
acının yoğunluğu azalacaktır.
- Peki ya ölürse?
- En kötü ihtimal mi?
Uyandığında beyni
tamamen boş olacaktır.
Cobb, yine de
anlaşmaya sadık kalırım.
Bu takdire şayan, Saito.
Ancak uyandığında
anlaşma yaptığımızı bile...
...hatırlamayacaksın.
Araf senin gerçekliğin olacak.
Orada o kadar uzunca bir süre
kalacaksın ki yaşlı bir adam olacaksın.
- Pişmanlıklarla dolu mu?
- Tek başına ölümü bekleyen.
Hayır, geri geleceğim ve...
...yeniden genç olacağız.
Nefes al.
Eğer onlara şifreyi vermezsek
bu adamlar bizi öldürecekler.
- Sadece fidye istiyorlar.
- Onları duydum.
Bizi o minibüse atıp
nehre gömecekler.
- Pekalâ. Kasada ne var?
- Senin için bir şey.
Maurice daima
onun sana bıraktığı...
...en kıymetli hediye
olduğunu söylerdi.
Bir vasiyet.
Maurice'in vasiyeti
Port ve Dunn ile ilgiliydi.
Bu alternatif olanı. Eğer istersen
diğeri yürürlükten kalkacak.
Fischer-Morrow'ın tüm şirketleri
ayrılacak...
...ve böylece bu
tüm imparatorluğun sonu olacak.
Tüm mirasımı yok etmek mi?
Sence, neden bunu istesin ki?
Bilemiyorum.
Seni seviyordu, Robert.
- Kendince seviyordu
- Kendince seviyor muydu?
Sonunda,
beni ölüm döşeğine çağırdı.
Zar zor konuşabiliyordu.
Ama yine de bana son sözünü
söyleme zahmetine katlandı.
Beni yanına çekti ve...
...sadece, tek bir kelime çıkıverdi.
"Hayal kırıklığı."
Araf'a ne zaman düşmüştün?
Ekibin geri kalanını işe devam
için ikna etmiş olabilirsin...
...ancak gerçeği bilmiyorlar.
Gerçek mi?
Ne gerçeği?
Her an bir yük trenini duvardan
içeri sokabileceğin gerçeği.
Mal'un bilinçaltını
paramparça ettiği gerçeği.
Fischer'ın derinliklerine indikçe...
...senin de derinliklerine
ineceğimiz gerçeği.
Ne ile karşılaşacağımızı
bilemiyorum.
Beraber çalışıyorduk.
Rüya içinde rüya
fikrini keşfediyorduk.
Olayları zorlayıp durdum.
Her seferinde daha derine inmek istiyordum.
Daha ötelere gitmek istiyordum.
Saatlerin aşağılarda
yıllara dönüşebileceği...
...gerçeğini fark edememiştim.
Çok derinlerde sıkışıp
kalacağımızı.
Bilinçaltının sahillerinde
açıldığımızda...
...gerçekliğin kıyısını
kaybedeceğimizi bilmiyordum.
Yarattık, evet...
Kendimiz için bir dünya inşa ettik.
Bunu yıllarca yaptık.
Kendi dünyamızı inşa ettik.
- Orada ne kadar kısıldınız?
- Elli yıl gibi bir süre.
Tanrım.
Buna nasıl dayanabildiniz?
İlk başta o kadar kötü değildi.
Kendini Tanrı gibi hissediyorsun.
Asıl sorun ise hiçbir şeyin
gerçek olmadığını bilmemdi.
Sonunda, bu şekilde yaşamak
benim için imkânsız hale geldi.
Peki ya o?
Bir şeyi içerilere,
en derinlere saklamıştı...
...bir zamanlar bildiği
bir gerçeği.
Unutmayı seçmişti.
Araf onun gerçekliği olmuştu.
Uyandığınız zaman ne oldu peki?
Bir rüyadan yıllar, çok yıllar, on yıllar
sonra uyanmak...
...genç bedenlere bürünmüş
yaşlı ruhlar olmak demekti...
Onda bir şeylerin
ters gittiğini biliyordum.
Ancak kabul etmiyordu.
Nihayet, bana gerçeği söyledi.
Bir fikre saplanmıştı.
İşte bu çok masumca fikir
her şeyi değiştirdi.
Dünyamızın gerçek olmadığı fikri.
Ona göre,
gerçekliğe uyanması gerekiyordu.
Evimize dönmek için...
...kendimizi
öldürmek zorunda idik.
Peki ya çocukların?
Onların yansıma
olduğunu düşünüyordu.
Gerçek çocuklarımız bizi
yukarıda bir yerlerde bekliyordu.
- Bak, Cobb! Ben onların annesiyim.
- Sakin ol.
Sence farkı anlayamaz mıyım yani?
Eğer bu bir rüya ise
neden kontrol edemiyorum?
Çünkü rüya gördüğünün
farkında değilsin!
Kendinden emindi.
Ne kadar yalvarsam da...
...açıklamaya çalışsam da...
...yapabileceğim bir şey yoktu.
Ölmek istiyordu.
Ama tek başına yapamıyordu.
Beni o kadar seviyordu ki...
...evlilik yıldönümümüzde
bir plân yapmıştı.
- Tatlım, orada ne yapıyorsun?
- Yanıma gel.
Hadi içeri gir, tamam mı?
Hadi içeri gir, hadi.
Hayır, aşağı atlayacağım ve
sen de benimle geleceksin.
Hayır, gelmeyeceğim.
Ama şimdi, sen beni dinleyeceksin.
Atlarsan uyanmayacaksın, unuttun mu?
Öleceksin. Şimdi, içeri gir, hadi.
İçeri gir de bunu konuşalım.
Yeterince konuştuk.
Mal.
Pencereye çık yoksa
hemen atlarım.
Peki.
Bunu konuşacağız, tamam mı?
Senden kabuğunu kırmanı istiyorum.
Hayır, canım.
Yapamam, işte.
Bunu yapamam.
Bir saniye dur
ve çocuklarımızı düşün.
James'i düşün.
Phillipa'yı düşün.
Eğer sensiz gidersem,
zaten onları senden alacaklar.
Bu da ne demek?
Can güvenliğimin tehlikede
olduğuna dair...
...avukatımıza bir mektup bıraktım.
Beni öldürmekle
tehdit ettiğini söyledim.
- Bunu neden yaptın?
- Seni seviyorum, Dom.
Neden böyle, neden...
Bana bunu neden yaptın?
Seni, onları terk etme suçundan
kurtardım.
Eve gidiyoruz.
Gerçek çocuklarımıza.
Hayır, hayır, hayır, Mal, Beni dinle!
Tamam mı? Mal, bana bak, lütfen.
Bir tren bekliyorsun.
- Mal,lanet olsun! Bunu yapma!
- Seni uzaklara götürecek bir tren.
James and Phillipa seni bekliyorlar.
Bu trenin seni nereye götürmesini
ümit ettiğini biliyorsun.
- Bizi bekliyorlar!
- Ancak emin olamıyorsun.
- Mal, bana bak!
- Yine de fark etmez.
- Mal, lanet olsun!
- Çünkü beraber olacağız.
Tatlım, bana bak!
Mal, hayır! Tanrım!
Üç farklı psikiyatriste
akıl sağlının yerinde olduğunu...
...tasdik ettirmişti.
İşte bu, ondaki deliliğin sebebini
açıklamada elimi kolumu bağlamıştı.
Bu yüzden, kaçtım...
Ya şimdi ya da asla, Cobb.
Tamam, gidelim.
Çocuklarımı arkamda bıraktım ve
o zamandan beri...
...eve dönmenin yollarını arıyorum.
Suçluluk duygun ona yön veriyor.
Güçlendiriyor.
Ama onun sonunu getiren fikirden
sen sorumlu değilsin.
Şayet bu işi başaracaksak...
...kendini affetmelisin.
Mal ile yüzleşmelisin.
Ama bunu tek başına yapmak
zorunda değilsin.
- Hayır, hayır, olmaz.
- Bunu diğerleri için yapıyorum.
Çünkü seninle buraya gelmekle
aldıkları risk hakkında...
...en ufak fikirleri bile yok.
Harekete geçmeliyiz.
- Zaman doldu.
- Pekalâ. Şifreyi bilmiyorum.
- Biliyorsam bile farkında değilim.
- Peki ya içgüdüsel olarak?
Şu anda babanın ofisinde
şifreyi girmek için...
...bekleyen bir adamım var.
Şu anda aklına gelen ilk altı
rakamı söyle bakalım.
- Hiçbir fikrim yok.
- Hemen!
Hemen dedim!
Hemen!
Beş, iki, sekiz, dört, dokuz, bir.
Daha iyisini yapman gerek!
Pekalâ. Gözlerini kapat!
Bir gezintiye çıkıyoruz.
Daha ne istiyorsunuz?
Beni öldürmek mi?
Ne biliyoruz?
Adamın babası ile ilişkisi
tahmin ettiğimizden daha da kötü.
Bu ne işe yarayacak peki?
Sorunlar güçlendikçe, duyguları açığa vurma
daha da güçlü olacaktır.
Güçlü yönlerini takip edip
aralarını nasıl bulacaksın?
- Üzerinde çalışıyorum, değil mi?
- Çabuk ol.
Yansımalar hızla yaklaşıyorlar.
Tamamen kısılıp kalmadan
buradan çıkmamız lazım.
Lanet olası.
Biraz daha büyük düşler
kurmaktan çekinmemelisin, canım.
Şimdi, içindeki nefreti
babasından vaftiz babasına çevirmeliyiz.
Tek olumlu ilişkisini
yok mu edeceğiz yani?
Hayır, vaftiz babasının
gerçek yüzünü göstererek...
...babasıyla ilişkisini düzelteceğiz.
Fischer'ın bize bunun için Saito'dan
aldığımızın üç katını ödemesi lazım.
Ya korumalar?
Derine indikçe daha kötüleşecek.
Hayır, sanırım
Bay Charles ile devam edeceğiz.
Hayır.
- Bay Charles kim?
- Kötü bir fikir.
Otele girip Fischer'a ulaştığımız anda...
...korumaları yanı başımızda bitecektir.
Önceki zaman ayarlı işte olduğu gibi...
...Bay Charles'ı devreye sokacağız.
- Daha önce yaptın mı yani?
- Evet, işe yaramamıştı.
Kurban rüya gördüğünü anladı ve
bilinçaltı bizi parçalara ayırdı.
Mükemmel.
Ama çok şey öğrendiniz, değil mi?
Dikkati başka yöne çekmek gerek.
Sorun değil. Şu önceki
sarışın güzel bayana ne dersin?
- Beni dinle. Dikkatli sür, tamam mı?
- Tamam.
Alt katman
feci şekilde dengesiz olacaktır.
Çok erken atlama. Buradaki dürtmede
sadece bir atlama hakkımız var.
Müziği açarım siz de vaktin geldiğini
anlarsınız, gerisi size kalmış.
- Hazır mısınız?
- Hazırız!
Tatlı rüyalar.
Seni sıkıyor muyum?
Başımda geçenleri anlatıyordum.
Sanırım pek hoşuna gitmedi.
Kafamda dolanan çok şey var da.
İşte Bay Charles.
Bay Fischer, değil mi?
Sizi tekrar görmek ne hoş.
Pazarlama bölümünden Rod Green.
- Sanırım siz de?
- Gidiyorum.
Sıkılırsın diye.
Sizi kandırmış olmalı.
Telefon numarası gerçekte
altı haneli değilse tabii.
Dost edinmek için eğlenceli bir yöntem.
Birinin cüzdanını böylece alıp gitmek.
Lanet olsun.
Cüzdanın kendisi en az...
Beş yüz dolar, değil mi?
Endişelenmenize gerek yok.
Konuştuğumuz gibi adamlarım iş üzerinde.
Bay Charles kim ya da nedir?
Fischer'ı bilinçaltına düşman etmek için
tasarlanmış bir hile.
Peki neden razı olmuyorsun?
Çünkü kurbana rüya gördüğünü
söylemeyi gerektiriyor...
...bu da üzerimize
çok fazla dikkat çekiyor.
Cobb bunu yapamam
dememiş miydi?
Cobb'un asla yapmamalıyım dediği şeyleri
yapmakla ne kadar vakit harcadığını...
...sen de fark ettin demek.
Bay Saito, bir dakikanızı alabilir miyim?
- Özür dilerim ama...
- Dur!
- Daha canlı görünüyorsun.
- Çok komik, Bay Eames.
Uçakta türbülans mı var?
Hayır, daha yakın olmalı.
Yusuf'un sürüş tarzı.
Affedersiniz,
kim olduğunuzu söylemiştiniz?
Pazarlama bölümünden Rod Green.
Aslında bu doğru değil, değil mi?
Adım Bay Charles.
Beni hatırlıyorsunuz, değil mi?
Buradaki güvenlik bölümünüzün
şefiyim.
Farklı bir katta in ve devam et.
Cüzdanı bir yere at.
Güvenlik ona arayacak.
- Tamam.
- Cobb'a daha çok zaman yaratmalıyız.
Güvenlik, öyle mi?
- Otel adına mı çalışıyorsunuz?
- Hayır, hayır.
Uzmanlık alanım
çok özel bir güvenlik türü.
Bilinçaltı güvenliği.
Rüyalardan mı bahsediyorsunuz?
Fikir çalmadan mı bahsediyorsunuz?
Sizi korumak için buradayım.
Bay Fischer, birilerinin
rüyalarınız yoluyla...
...zihninize erişmeye çalışmasına karşı
sizi korumak için buradayım.
Burada güvende değilsiniz.
Sizi almaya geliyorlar.
Tuhaf bir hava, değil mi?
Hissettiniz mi?
Ne oluyor?
Cobb, Fischer'ın dikkatini
rüyanın tuhaflığına çekiyor...
...bu da onun bilinçaltını
rüya sahibini aramaya zorluyor.
Yani beni.
Çabuk öp beni.
- Hala bize bakıyorlar.
- Evet ama denemeye değerdi.
Belki de buradan kalkmalıyız.
Hissettiniz mi? Aslında bunun için
eğitim gördünüz, Bay Fischer.
Havanın tuhaflığına dikkatinizi verin,
değişen yerçekimine.
Bunların hiçbiri gerçek değil.
Rüyadasınız.
Kendinizi sınamanın en kolay yolu...
...bu otele nasıl geldiğinizi
hatırlamaya çalışmak.
Hatırlayabiliyor musunuz?
Şey, ben...
Nefes alın, nefes alın.
Eğitimlerinizi hatırlayın.
Rüyada olduğunuz gerçeğini kabul edin.
Sizi korumak için buradayım.
Devam edin.
- Sen gerçek değil misin?
- Hayır, hayır.
Ben bilinçaltınızın yansımasıyım.
Buraya fikir hırsızların
sizi bir rüyaya çekmeye...
...çalışması durumunda
sizi korumak için gönderildim.
Şu anda olan şeyin
bu olduğuna inanıyorum, Bay Fischer.
Evet, tamam, tamam.
- Beni buradan çıkarabilir misin?
- Hemen, beni takip edin.
Burada bekle.
Tanrı aşkına!
Ne yapıyorsun?
Bu adamlar sizi kaçırmak için
buraya gönderildi, tamam mı?
Yardımımı istiyorsan
sakin olman gerekli.
Benimle işbirliği
yapmanız gerek, Bay Fischer.
Şayet bu rüya ise uyanmak için
kendimi öldürmeliyim, değil mi?
Yerinizde olsam
bunu yapmazdım, Bay Fischer.
Aşırı derecede uyuşturulduğunuz
kanaatindeyim ve tetiği çekerseniz...
...uyanamayabilirsiniz.
Daha derin bir rüya durumuna
geçebilirsiniz.
Neden bahsettiğimi
biliyorsunuz.
Eğitimi hatırlıyorsunuz, değil mi?
Size söylediklerimi hatırlayın.
Silahı bana verin.
Bu oda 528'in
tam altında olması lazım.
Evet.
Düşünün, Bay Fischer, düşünün.
Bu rüyanın öncesinden ne hatırlıyorsunuz?
Bir sürü...Bir sürü silah sesi vardı.
Bir de, yağmur.
Peter amca.
Tanrım, bizi kaçırdılar.
Sizi nerede tutuyorlardı?
- Bir minibüsün arkasında.
- Bu yerçekimindeki tutarsızlığı açıklar.
Şu anda bir minibüsün arkasındasınız.
Devam edin.
Şey yüzünden oradaydık...
Kasa ile ilgili bir şey.
Tanrım, hatırlaması neden
bu kadar zor?
Uyandıktan sonra bir rüyayı
hatırlamak gibidir.
Dinleyin, bu yıllarca süren
alıştırma ister.
Siz ve Browning
bu rüyanın içine çekildiniz...
...çünkü zihninizden bir şey
çalmaya çalışıyorlar.
Şimdi kendinizi verip
bunu ne olduğunu hatırlamanız gerek.
Bu neydi, Bay Fischer?
Düşünün!
Bir şifre.
Aklıma gelen ilk rakamları
sordular.
Bilinçaltınızdan bu numarayı
çalmaya çalışıyorlar.
Herhangi bir şeyi simgeliyor olabilir.
Şu anda bir oteldeyiz.
Otel odalarını denemeliyiz.
Numara neydi, Bay Fischer?
Benim için hatırlamaya çalışın.
Bu çok önemli.
Beş.
Beş, iki.
Şeydi. Uzun bir numaraydı.
Bu oldukça iyi.
Oradan başlayabiliriz.
- Beşinci kat.
- Tamam.
- Zaman ayarlı bomba mı kullanıyorsun?
- Hayır, kendim için ayarlamak zorundayım.
Siz 528'de uykuda iken,
Ben Yusuf'un dürtmesini bekleyeceğim.
- Peki nereden bileceksin?
- Müzik çalıp beni uyaracak.
Sonra da, minibüs köprünün bariyerlerine
çarptığında her şey kesinleşecek.
Böylece güzel,
eşzamanlı bir dürtme olacak.
Çok erken olursa, yukarı çıkamayız.
Çok geç olursa da...
Sizi düşüremem.
Neden peki?
Minibüsten dolayı, serbest düşüşte olacağız.
Yerçekimi olmadan düşemezsin.
Doğru.
Onlar benimle.
Devam edin.
Bay Charles.
Bunun ne olduğunu
biliyor musunuz, Bay Fischer?
- Evet, sanırım biliyorum.
- Sizi bir alt rüyaya götürmek istiyorlar.
- Zaten rüyadayım.
- Bir alta daha.
Ne demek istiyorsun?
Rüya içinde rüya mı?
Bakıyorum, değişmişsin.
Affedersiniz.
Özür dilerim.
Bir arkadaşla karıştırdım.
Kesin, yakışıklı bir arkadaştır.
Bu Fischer'daki Browning yansıması.
Takip edip, nasıl davrandığına bakalım.
- Neden?
- Çünkü davranışları bize...
...Fischer ona karşı,
istediğimiz şüphelenme duygularını...
...taşıyor mu gösterecek.
Peter amca.
Beraber kaçırıldığınızı
söylemiştiniz, değil mi?
Şey, tam olarak değil.
O zaten ellerindeydi. İşkence ediyorlardı.
İşkence edilirken
gördünüz mü peki?
Bizi kaçıranlar
senin için mi çalışıyorlar?
Robert.
Kasayı açmaya çalışan
sen misin yani?
Böylece alternatif vasiyeti
elde edeceksin öyle mi?
Tüm hayatım Fischer-Morrow oldu.
Onu yok etmene izin veremem.
Mirasımı kaldırıp atmayacağım.
Neden atayım ki?
Babanın son hakaretine
boyun eğmene izin veremezdim.
- Ne hakareti?
- Vasiyet, Robert, vasiyet.
Onun son onur kırıcı hareketiydi.
Onun yerini almaya
layık olmadığını söyleyip...
...sana kendin için bir şeyler
yaratma fırsatı sunuyordu.
Peki hayal kırıklığına uğraması?
Özür dilerim.
Yanılıyordu.
Onun yarattığından
daha iyi bir şirket kurabilirsin.
Bay Fischer.
Yalan söylüyor.
- Nereden biliyorsun?
- Güvenin bana, işim bu.
Bir şeyler saklıyor ve
ne olduğunu bulmamız lazım.
Sana yapacağı şeyin aynısını
ona yapman gerek.
Onun bilinçaltına girip
neyi öğrenmeni istemediğini anlayacağız.
Pekalâ.
Uyudu.
Durun, tam olarak
kimin bilinçaltına giriyoruz?
Fischer'ın bilinçaltına giriyoruz.
Ama ona Browning'inkine
girdiğimizi söyledim...
...böylece ekibimizin
bir parçası olabilir.
Kendi bilinçaltına zorla girmemizde
bize yardımcı olacak.
Doğru.
Korumalar seni
hırpalayacaklar, öyle mi?
Onlarla zevkli bir
yakalamacılık oynayacağım.
Dürtme için zamanında
geri dön de.
Uykuya dalın, Bay Eames.
İyi misin?
- İyi misin?
- Evet, evet, iyiyim. Hazırım.
Cobb? Cobb?
Orada ne var?
Umarım, Fischer'ın öğrenmesini
istediğimiz gerçek.
Demek istediğim,
orada senin için ne var?
Gördünüz mü?
Eames, bu senin rüyan.
Korumaları binadan
uzak tutman gerek, anladın mı?
- Fischer'ı içeri kim sokacak?
- Ben değil.
Tüm güzergâhı öğrenin,
her şey çözümlenmiş olsun.
- Burayı ben tasarladım.
- Hayır, sen benimlesin.
Ben yapabilirim.
Pekalâ, binaya güzergâh
üzerinden ulaş.
- Fischer, sen onunla gidiyorsun.
- Tamam.
- Ya sen?
- Açık tut. Sürekli dinlemede olacağım.
Üst kattaki pencereler
sizi güney kuleden...
...koruyabilmem için
yeterince büyük. Gördün mü?
- Evet. Sen gelmiyor musun?
- Baban hakkındaki gerçeği...
...öğrenmen için, Browning'in zihnine
tek başına girmen gerek.
Hadi, Fischer!
Alarm durumu!
Alarm durumu!
Hadi!
Gidelim!
Bana ateş ediyorlar!
Umarım hazırdırlar.
Çok erken.
Cobb, bunu duyuyor musun?
İlk olarak yirmi dakika önce duydum.
Rüzgar olduğunu sandım.
Evet, duyuyorum.
Müzik çalıyor.
- Bu durumda n'apıyoruz?
- Elimizi çabuk tutuyoruz.
Yusuf'un atlamaya on saniyesi var.
Bu da Arthur için
üç dakika demektir.
- Bizim için ne kadar?
- Altmış dakika.
O güzergâhı bir saatin altında
aşabilirler mi?
Hâlâ orta terastan inmek
zorundalar.
O halde, yeni bir güzergâh lazım.
Daha kestirme bir güzergâh.
Labirent olarak tasarlandı.
Labirenti kesen bir erişim
noktası olmalı, değil mi?
Eames?
Eames herhangi bir özellik
ekledi mi?
Sanırım sana söylememeliyim.
Mal öğrenecek olursa...
Bunun için vaktimiz yok.
Ekledi mi?
Labirenti kesen
bir havalandırma kanalı ekledi.
Güzel. Söyle onlara.
- Saito?
- Söyle.
Mantığa aykırı.
- Bu da neydi?
- Dürtme.
- Cobb, kaçırdık mı?
- Evet, kaçırdık.
Bunun yerine kahrolası bir kumsal
hayal edemez miydin?
Şimdi ne halt ediyoruz peki?
Sonraki dürtmeden önce
işi bitiriyoruz.
- Hangi sonraki dürtme?
- Minibüs suya çarptığında.
Arama yapmak istiyorsanız
lütfen bekleyip tekrar deneyiniz.
Yardıma ihtiyacınız varsa...
Yerçekimi olmadan nasıl düşerim?
Arthur'un birkaç dakikası var,
bizim de yirmi.
İyi misin?
Hadi!
Üsse dönüyoruz!
Ters giden bir şey var. Sanki bir şeyden
haberleri var gibi size doğru geliyorlar.
Bana biraz zaman kazandırın, tamam mı?
Hadi!
Geliyorum.
Bu geçiş odası,
oldukça güçlüdür.
Penceresi olsaydı
daha mı güçlü olurdu?
Hayır, yani koysaydım
çok da güçlü olmazdı.
Umalım da bulacağı şey
Fischer'ın hoşuna gitsin.
Şu yansımalar onun bilinçaltı mı?
Evet.
Onun zihnindeki
o bölümleri yok mu ediyorsun?
Hayır, hayır.
Onlar sadece yansıma.
Vardık.
Güvendesiniz ama acele edin.
Size doğru gelen kocaman bir ordu var.
İçerdeyiz.
- Orada başka biri daha var.
- Fischer, bu bir tuzak, dışarı çık!
Hadi, biraz daha aşağı.
Cobb. Hayır, o gerçek değil!
Nereden biliyorsun?
Sadece bir yansıma.
Fischer...Fischer gerçek!
Merhaba.
Eames! Eames!
Geçiş odasına gidin hemen!
- Ne oldu?
- Mal, Fischer'ı öldürdü.
Onu vuramadım.
Onu hayata döndürmenin
anlamı yok...
...zihni çoktan kapana kısıldı.
Her şey bitti.
Bu mu yani?
Başarısız mı olduk?
Buraya kadar.
Üzgünüm.
Ailesine geri dönecek olan ben değilim
nasıl olsa, değil mi?
Yazık. Orada ne olduğunu gerçekten
bilmek istiyordum.
- Yemin ederim tam da varmıştık...
- Patlayıcıları yerleştirin.
Hayır, hâlâ başka bir yol var.
Fischer'ın aşağıda izini sürmeliyiz.
Vaktimiz yok.
Hayır, aşağıda
yeterince vakit olacaktır.
Onu buluruz.
Arthur müzikle dürtmeyi başlatınca
şok cihazı ile onu hayata döndürürüz.
Aşağıda kendini dürtmesini sağlarız.
Bakın, adam elinizde.
Müzik biter bitmez,
hastaneyi havaya uçurursunuz.
Böylece dürtmeyi tüm
katmanlara yaymış oluruz.
Denemeye değer.
Ben patlayıcıları yerleştirirken
Saito korumalarla ilgilenir.
Saito, asla başaramayacak, değil mi?
Cobb, hadi!
Denememiz gerek.
Gidelim.
Bakın hepimiz aynı anda dürtme yaşamazsak
boş yere gitmiş olurum.
Kız haklı. Kız haklı.
Hadi, harekete geçelim.
Aşağıda olacaklar için
sana güvenebilir miyim?
Yani, Mal orada olacak da.
Onu nerede bulacağımı biliyorum.
Fischer elinde olacak.
Nereden biliyorsun?
Peşinden gitmemi istiyor,
orada onunla kalmamı istiyor.
İyi misin?
- Burası senin dünyan mı?
- Öyleydi.
Şurada olması lazım.
Hadi.
Saito...
Sana ihtiyacım var.
Birkaç patlayıcı daha ayarlarken...
...Fischer'a bakman lazım,
tamam mı?
Bu işte turistlere yer yok.
Saçmalama.
Bunların hepsini sen mi yaptın?
İnanılmaz.
İnşa etmek yıllar aldı.
İnşa etmeye anılarımızdan başladık.
Bu taraftan.
Burası bizim semtimiz.
Buradakiler geçmişten getirdiklerimiz.
Burası ilk dairemizdi.
Sonra da şuradakine taşındık.
Mal hamile kaldıktan sonra
evimiz şu oldu.
Bunların hepsini
anılarınızdan mı yarattınız?
Dediğim gibi,
zamanımız çoktu.
Bu nedir?
Mal'un büyüdüğü ev.
- Orada mıdır?
- Hayır.
Hadi.
İkimiz de müstakil bir evde
yaşamak istiyorduk ancak...
...bu tarz mimariyi de seviyorduk.
Gerçek dünyada, seçim yapmak zorundaydık
ama burada gerek yoktu.
Fischer'ı nasıl geri getireceksin?
Bir tür dürtme
bulmak zorundayım.
Ne?
Doğaçlama.
Dinle, benimle ilgili bilmen gereken
bir şey var. Fikir ekme hakkında.
Fikir virüs gibidir.
Dirençlidir.
Oldukça bulaşıcı.
Minicik fikir tohumu
çok büyük boyutlara ulaşabilir.
Sana yön verip
seni yok edecek kadar büyük boyutlara.
"Senin dünyan gerçek değil."
gibi minicik bir fikir.
Her şeyi değiştiren
basit, küçük bir düşünce.
Kendi dünyandan çok eminsin.
Neyin gerçek olduğundan.
Sence emin mi?
Neden onun da
benim kadar kaybolduğunu düşünüyorsun?
Neyin gerçek olduğunu
biliyorum, Mal.
Zerre kadar şüphen yok mu yani?
Acıdan kıvranmıyor musun, Dom?
Yansımaların rüya görenlere
rahat vermemesi gibi dünyanın her yerinde...
...türlü şirketler ve polis tarafından
aranmıyor musun?
Kabullen.
Artık gerçekliğe inanmıyorsun.
Seç artık.
Burada kalmayı seç.
Beni seç.
Ne yapmam gerektiğini biliyorsun,
çocuklarımıza dönmem gerek.
Çünkü sen onları bırakıp gittin.
- Çünkü bizi bırakıp gittin.
- Yanılıyorsun.
- Hayır yanılmıyorum.
- Kafan karışmış.
Çocuklarımız burada.
Yüzlerini tekrar
görmek istiyorsun, değil mi?
Evet, ama onları yukarıda
görmek istiyorum, Mal.
Yukarıda mı?
Kendini dinlesene.
Bunlar bizim çocuklarımız. İzle.
James?
Phillipa?
Bunu yapma, Mal, lütfen.
Onlar benim çocuklarım değil.
Kendi kendine söyleyip duruyorsun
ama buna inanmıyorsun.
- Hayır, biliyorum.
- Peki ya yanılıyorsan?
Ya gerçek olan bensem?
Kendine sürekli bildiğini söylüyorsun.
Ama neye inanıyorsun?
Ne hissediyorsun?
Suçluluk.
Suçluluk hissediyorum, Mal.
Ne yaparsam yapayım,
ne kadar umutsuz olursam olayım...
...kafam ne kadar karmaşık olursa olsun,
suçluluk her zaman benimle.
Bana gerçeği hatırlatıyor.
Ne gerçeği?
Gerçekliği sorgulamana sebep olan fikir
benden çıkmıştı.
Fikri benim zihnime
sen mi yerleştirdin?
Neden bahsediyor?
Fikir ekmenin mümkün olduğunu bilme
sebebim ilk olarak ona uygulamamdı.
- Kendi karıma uyguladım.
- Neden?
Burada kaybolmuştuk.
Kaçmamız gerektiğini biliyordum
ama o kabul etmiyordu.
Bir şey gizliyordu.
Hem de çok derinlerde.
Bir zamanlar bildiği ama
unutmayı seçtiği gerçek.
Bundan kurtulamıyordu.
Ben de bunu araştırmaya
karar verdim.
Zihninin derinliklerine indim
ve gizli yeri buldum.
İçeri girip bir fikir yerleştirdim.
Her şeyi değiştirecek olan
basit bir fikir.
Kurduğu dünya gerçek değildi.
Ölüm tek kurtuluş yolu idi.
Bir tren bekliyorsun.
Seni uzaklara götürecek bir tren.
Bu trenin seni nereye götürmesini
ümit ettiğini biliyorsun.
Ancak emin olamıyorsun.
Yine de fark etmez.
- Şimdi bana nedenini söyle!
- Çünkü beraber olacağız.
Bu fikrin zihninde
uyandıktan sonra bile...
...bir kanser gibi büyüyeceğini...
...gerçekliğe döndükten sonra bile...
...dünyamızın gerçek olmadığına,
ölümün tek kurtuluş olduğuna...
...inanmaya devam edeceğini
bilemezdim.
Mal, hayır!
Tanrım!
- Zihnime hastalığı sen mi bulaştırdın?
- Seni kurtarmaya çalışıyordum.
Bana ihanet ettin
ama kendini affettirebilirsin.
Hâlâ sözünü tutabilirsin.
Hâlâ burada beraber olabiliriz.
Yarattığımız dünyada.
Cobb, Fischer'ı bulmamız gerek.
Onu alamazsınız.
Burada kalırsam,
onu bırakacak mısın?
Sen neden bahsediyorsun?
Fischer balkonda.
- Yaşıyor mu git bak, Ariadne.
- Cobb, bunu yapamazsın.
Yaşıyor mu git bak, hemen!
Hadi.
O burada. Vakit geldi.
Sen de gelmelisin.
- Fischer'ı al git, tamam mı?
- Burada onunla kalamazsın!
Kalmıyorum. Saito çoktan ölmüştür.
Bu da demek oluyor ki...
...buralarda bir yerdedir.
Yani, onu bulmalıyım.
Artık burada onunla kalamam
çünkü o hayatta değil.
Artık inandığın tek şey benim.
Bunu...
Bunu her şeyden çok isterdim ama...
...seni tüm karmaşıklığınla
hayâl edemiyorum.
Kusursuzluğunla.
Kusurlarınla.
İyi misin?
Kendine bir bak.
Sadece bir gölgesin.
Gerçek karımın sadece bir gölgesisin.
Yapabildiğimin en iyisi sendin ama...
...üzgünüm, yeterince
iyi değilsin.
Bu gerçek mi peki?
- Ne yapıyorsun?
- Doğaçlama.
Hayır, hayır, hayır!
İçeri gir, hemen!
Hadi, hadi!
Hayâl kırıklığı...
Hayâl kırıklığı...
Biliyorum, baba.
Hayâl kırıklığına uğradığını biliyorum.
Senin gibi olamadım.
Hayır, hayır, hayır...
Hayâl kırıklığına uğradım...
...çünkü benim gibi olmaya çalıştın.
Hadi ama, hadi, hadi!
Vasiyetnâme.
Baba.
İşte dürtme, Ariadne!
Hemen gitmelisin!
Kaybolma sakın!
Saito'yu bul ve getir.
Getireceğim.
Bana evlenme teklif ettiğin anı
hatırlıyor musun?
Evet.
Beraber yaşlanacağımızı
düşlediğini söylemiştin.
Yaşlandık.
Yaşlandık, hatırlamıyor musun?
Hasretine dayanamıyorum ama...
...birlikte vaktimizi doldurduk.
Şimdi gitmene izin vermeliyim.
Gitmene izin vermeliyim.
Üzgünüm, Robert.
Vasiyette babam
bambaşka bir hayat seçmemi istiyormuş.
Onun gibi yaşamamı değil.
Ben de bunu yapacağım, Peter amca.
Ne oldu.
- Cobb kaldı.
- Mal ile mi?
Hayır, Saito'yu bulmak için.
Kaybolacak.
Hayır, hiçbir şey olmayacak.
Beni öldürecek misin?
Birini bekliyorum.
Yarım yamalak hatırladığım
bir rüyadan birini.
Cobb!
İmkânsız.
Bir zamanlar ikimiz de gençtik.
Ben yaşlı bir adamım...
...pişmanlıklarla dolu.
Tek başına ölümü bekleyen, öyle mi?
Senin için döndüm.
Sana bir şey hatırlatmak için.
Bir zamanlar bildiğin bir şeyi.
Bu dünyanın gerçek olmadığını.
Anlaşmamıza sadık kalmak için
beni ikna etmeye mi?
Kabuklarımızı kırmaya, evet.
Geri dön.
Böylece yeniden
ikimiz de genç olalım.
Benimle geri dön.
Geri dön.
Sıcak havlu, beyefendi?
Yaklaşık yirmi dakika içinde
Los Angeles'a iniyoruz.
Göçmenlik formu ister misiniz?
Teşekkürler.
- Sıcak havlu, beyefendi?
- Hayır.
Göçmenlik formu ister misiniz?
- Evinize hoş geldiniz, Bay Cobb.
- Teşekkür ederim, beyefendi.
Evine hoş geldin.
Bu taraftan.
James?
Phillipa?
Bakın kim geldi!
Çocuklar, nasılsınız?
- Babacığım!
- Nasılsınız?
Bak ne yaptım, babacığım!
- Ne yapıyorsunuz bakalım?
- Taştan ev yaptım!
- Taştan mı?
- Gel, görmeni istiyorum.
Çeviri: Ömer Çakır
www.turkcealtyazi.org