Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Opuslandia
opuslandia@hotmail.com
Ah Amerika!
Keşke size buranın hâlâ Amerika
olduğunu söyleyebilseydim.
İnsansız bir ülke
olamayacağının farkına vardım.
Burada insan yok.
Dur!
Dostlar, artık burası
'Zombi Birleşik Devletleri'.
İşlerin bozulduktan sonra böyle
çabuk boka sarması hayret verici.
Çevremdeki herkes et parçasına
dönmüşken ben nasıl sağ kaldım?
Bir kurallar listesine
sahip olduğum için.
Zombiland'de hayatta
kalmanın birinci kuralı:
KONDİSYON
Virüs harekete geçtiğinde
ilk şişkoların yakalanacağı açıktır.
Zavallı tombul piç.
Enfeksiyon yayılıp,
kaos ortamı büyüdükçe...
...tabanları yağlamak da
yeterli gelmez.
Bir silah edinmek ve onu
kullanmayı öğrenmek zorundasın.
Burada 2. kuralıma geliyoruz:
ÇİFT VURUŞ
Yaşayan ölünün gerçekten
öldüğüne emin olmadığın anlarda...
...mermiden yana pintilik etme.
Bir mermi de kafasına sık.
Bu bayan zombilere insan ziyafeti
olmaktan kendini kurtulabilirdi.
Ah! Vah! Keşke!
Çok sürmedi, zombiler
akıllanmaya başladı.
Savunmasız bir haldeyseniz...
...bunu bir şekilde sezebiliyorlardı.
Rahat rahat içimizi
dökemeyecek miyiz?
Pantolon inikken
yakalanayım deme.
Kural 3:
TUVALETLERE DİKKAT
Zombilerin sayısı
insanları aşmaya başladığında...
...duygusal bağlarınızı koparma
vakti gelmiş demektir.
Komşunuzun küçük kızları
lanet birer zombiye dönmüşse...
...artık aracınızı kurallara
uygun sürmeseniz de olur.
Sadece kendi canının
derdine düşmelisin.
Burada 4. kurala geliyoruz:
Oldukça basit...
Kural 4:
Kemerini bağla!
Sert bir sürüş olacak.
Şu aşağıdaki arkadaş, benim.
Garlind, Texas'dayım.
Zombiler dağıtmış diyebilirsiniz,
ama aslında bu Garlind'in doğal hali.
Virüsün ilk kez bir benzin
istasyonunda yenilen...
...bir hamburgerden bulaşmasının
üzerinden iki ay geçti.
Sadece iki ay geçti ama ülkede yamyama
dönmemiş tek ucube ben kalmış olabilirim.
Onca fobisi ve mide
rahatsızlığı olan biri için...
...hayatta kalmam olası
görünmeyebilir.
Ama, ne bir arkadaş, ne de yakın
bir ailemin olmaması bana yaradı.
Hayatta kaldım çünkü riske
girmedim ve kurallara uydum.
Kurallarıma...
Kural 1:
KONDİSYON
Siktir.
Kural 1:
KONDİSYON
Tabii ya!
Kural 4:
KEMERİNİ BAĞLA
Hay siktiğim!
Kural 2:
ÇİFT VURUŞ
İyi tarafından bakarsak,
Kural 2'nin uygulamasını yapabildim.
Zombiland'de hayatta kalmanın
diğeri bir kuralı ise az yük taşımak.
Sadece bagajdan bahsetmiyorum.
Ben bir çeşit ıssız adamım.
İnsanlar zombi olmadan
önce de onlardan kaçardım.
Hepsi birer zombi olunca...
...artık insanları özler oldum.
Bu yüzden okulumun şehri Texas'tan,
Columbus'a doğru yola koyuldum.
Ailemin orada hâlâ
sağ olduğunu umuyorum.
Asla yakın olamamış olsak bile...
...tanıdık bir yüz görmek
hoş olurdu.
Dişlerinin arasında et parçası,
ağzından kan damlamayan biri olsun da!
Sağ ol.
Ne bakınıyorsun?
Yok, bir listem var da!
(Kural 4: ARKA KOLTUĞA BAK)
Arkada kamp çantam var.
- Adın ne?
- Orada dur! Ad sormak yok!
Fazla yakınlaşmanın lüzumu yok.
Bıçağınla az kalsın alkolünü
döküyordun.
- Sorun değil, adını...
- Yolculuk nereye?
Columbus'a. Ya sen?
Tallahassee'ye.
Başka?
Yok, hayır! Bu yeterli.
Bana fazla bile geldi.
Tallahassee ve Columbus,
her ikisi de...
...doğuda kalıyor!
- Ee?
Tallahasse!
Birlikte takılabiliriz istersen.
En azından bir süre için.
Anlaşmamız şu... Columbus.
Geçimsiz biriyimdir ve üstelik
gözüm de seni tutmadı.
Bu yüzden birlikteliğimiz
Teksas'a kadar sürecek.
Sahi mi? Tamam,
Teksas bana da uyar.
Tırsak lavuğun tekisin,
değil mi?
Güvenliğin için kemerini
takacaksın.
Bak şimdiden sinirlerime
dokunmaya başladın.
Takım işi yapmak
âdetim değilse de...
...Tallahassee'yle daha güvende
olacağımı düşündüm.
- Kelle avcısıyım dedi ve ekledi...
- Avlanmak iyidir!
Çok geçmeden bir zaafı
olduğu ortaya çıktı.
Burada ne işimiz var?
Şuna bir bak! Soktuğumun
'Hostess' kamyonlarından.
Evet, Hostess kamyonu
olduğunu görüyorum. Ne olmuş?
Bir Twinkie tatmak isterim.
- Geliyor musun?
- Evet... bir saniye.
- Benimle taşak mı geçiyorsun?
- Hayır.
(Kural 18: ISIN)
Biraz ısınsan iyi edersin.
Bilhassa böyle yüksek bir yerden
ineceksen, bu çok önemli.
Boş versene!
Ceylan avlamadan önce
ısınan bir aslan gördün mü hiç?
- Sno-Balls!
- Evet.
Sno-Balls!
Nerede bu koduğumun
Twinkie'leri?
Ben Sno-Balls'u severim.
Kokonattan nefret ederim.
Tadından değil, içeriğinden.
Tazeymiş.
Bu Twinkie mevzusu
burada kapanmaz.
Hey, sırası değil ama...
...sanırım bok deliğine
bir uğramam lazım.
- Cidden mi?
- Evet.
Ve yine, yeniden...
Ne diyebilirim ki?
Evhamlıyım işte.
Hem de kronik cinsten.
Hep bir şeylerden
korkmuşumdur.
Beni rahatsız eden
birçok şey var.
Tuvaletteki kıllar,
büyük alışveriş merkezleri...
Bir bebekle yalnız kalmak...
Beni her şeyden, zombilerden
bile çok korkutan şeyse...
...siktiğimin palyaçoları.
Dışarıdaki hayat seni korkutuyorsa...
...artık dışarı çıkmaz olursun.
Zombiland'den önce öyle
bir halim vardı.
Cuma gecesi hemen
eve kapanırdım.
Warcraft oyunu...
Dağ gibi pizza kutuları...
Vişneli gazoz...
Haysiyet desen... yok.
Ciddiyet desen... hiçten yok.
Bekâret desen... istediğin yere çek.
Tüm yaşamım boyunca
tek arzum bir kız bulmak...
...ona âşık olmak ve onu
evdekilerle tanıştırmaktı.
Ama bizimkiler de benim
gibi paranoyak vakalar olduğundan...
...belki bu kız beni kendi
ailesinin yanına alabilirdi.
Böylece en sonunda adamakıllı
bir ailenin üyesi olabilirdim.
408!
Lütfen, evde kimse yok mu?
Acil bir durum var!
Panik durumlarda genelde
kapımı açmam.
Ama komşum 406
acayip seksi bir kızdı.
Teşekkür ederim!
Teşekkür ederim!
Tanıştığımıza memnun oldum.
İşte.
Yudumla.
- Soda mı bu?
- Evet, çilekli.
Biraz da mısır gevreği var.
Ağzı kapalıydı, hâlâ çıtırlar.
Ee, söyle, neler oldu?
Evsiz tiplerden biriydi...
ve hastaydı.
Telefon kulağımda bardan
eve doğru gidiyordum.
Ve sonra... hızla koşarak
üzerime doğru geldi.
Normal bir koşuş değildi...
çok hızlıydı.
Belki birinden kaçıyordur dedim.
Ya da peşine biri düşmüştür...
Ama baktım hâlâ üzerime
geliyor, delirmiş gibiydi.
Hap almıştı belki.
Daha en kötü kısmı
anlatmadım bile.
Evet?
Beni ısırmaya çalıştı.
Evet, haklısın, en kötü kısmı bu.
Affedersin,
çok korktum gerçekten.
Yo yo! Biri seni ısırmaya çalışmış.
Korkmuş olman çok normal.
Senin yine korkmak için
sağlam bir nedenin vardı.
Ben yine saçma sapan
şeylerden korkuyorum.
Şu kırmızı burunlu
palyaçolardan...
Yemeğin bitince masanın üzerini
aldıkları şu masa bezlerinden...
Restoranlarda olanlardan hani...
Cidden mi?
Bak, ben yanındayım.
Tamam mı?
Yanımda olduğun sürece
bu binadan çıkmayacağım.
- Biraz kestirsem olur mu?
- Tabi, tabi.
Teşekkür ederim.
Şu azgın ve evsiz yamyamı
saymazsak, bir rüyada gibiydim.
Hayatım boyunca...
...bir kızın saçlarını kulaklarının
üzerinden okşamak istemiştim.
-İyi geceler.
-İyi geceler.
Aman Tanrım!
Sen iyi misin?
Tamam, tamam, dur!
Ne yapıyorsun?
Kımıldama, 406!
Seni incitmek istemiyorum ama...
Hasiktir!
Tanrım, çok özür dilerim!
İşte bakın!
Kimseye güvenemezsiniz.
Hayatıma ilk kez bir kız girdi
ama o da beni yemeye çalıştı.
Dinle beni, 406.
Yerinde kal.
Hastasın sadece, tamam mı?
Kural:2
ÇİFTE VURUŞ
Bu, 21. yüzyılın salgınıyla
ilk karşılaşmamdı.
Deli dana hastalığını
hatırladınız mı?
Deli dana deli insana,
o da zombiye dönüştü.
Hızla etki eden virüsün etkisiyle
beyinleri şişip, deliye dönen insanlar...
...azgın, vahşi ve ete susamış
bir canavara dönüyordu.
Sen sür, ben iterim.
Tamam.
Bu pisliğe batmamış
bir yer var diyorlar.
- Şu doğudaki yer mi?
- Evet, sen de duydun demek.
Batıya gidiyoruz doğuda,
doğuya gidiyoruz batıda diyorlar.
Hepsi birer fasa fiso.
Güney Kutbu iyiymiş diye duyan
Kuzey Kutbu'ndaki bir penguen gibi.
Kuzey Kutbu'nda penguen yok.
Yumruğumun sertliğini
görmek mi istiyorsun?
Ee, ne diyorsun?
Boruyu en son
ne zaman mı temizledim?
Demek istediğim, maymunu
en son ne zaman tokatladın?
Tokatlamak?
Yılanı boğmak yani, pasını almak...
- Ah, sevişmek yani.
- Evet, seks işte.
Üç hafta önce, Bir FedEx
kamyonunun arkasında.
Hadi canım!
Yo, yo! Ben batıya
gidiyordum, o da doğuya.
Birlikte bir kamyon
kasasına sığınmıştık.
İçi kargo yüküyle doluydu.
Adı neydi?
Beverly...
Beverly Hills.
Seni hayvan!
Peki, ya sen?
Ben mi? Ben...
Aman Tanrım.
İnsan kötü oluyor.
Yani, üzülüyorsun.
Diyorsun ki...
Acaba bu halden o eski günlere
dönmek mümkün müdür?
Arka bahçeye çıkmak,
ateşböceği falan yakalamak.
Onun yerine, bu var.
- Yani bu insanı...
- Acıktırıyor.
Senin için endişeliyim.
Bak, Columbus'ta göreceğin
şeylerin şurada...
...'insandviçini' yiyen arkadaştan
daha güzel olmayacağına söz veririm.
Tallahassee'nin zombilere gelince
hastalıklı bir espri anlayışı vardı.
Zombiler sevilesi yaratıklar değildi,
ama onlardan ölesiye nefret ediyordu.
Zombi öldürmekten de
çok kafaya taktığı şey...
...Twinkie bulmaktı.
Twinkie ona yakın
bir zamanı hatırlatıyordu.
Hayatın normal, zıvanadan
çıkmamış olduğu bir zamanı...
Sanki ona çocukluğunu
hatırlatan o kekten bir tadabilse...
...hayat yeniden masumiyet kazanacak,
her şey normale dönecekti.
Oldukça kullanışlı.
Vay anasını!
Tehlikeli bir adamsın.
Bir Twinkie için hayatımızı
riske mi atacağız?
O dükkânda bir Twinkie
makinesi var.
Öyle sıradan bir Twinkie
makinesi değil.
Bu evrende insanın Twinkie'yi
tadabileceği son makine.
İster inan ister inanma,
Twinkie'nin bir son kullanma tarihi var.
O gün de çok yakın.
O küçük, şirin aygıt,
birazdan bomboş kalacak.
Ya herrü, ya merrü deme vakti!
Tallahassee zombi
avına çıktığında...
...sakata gelmemek için kendine
bazı kurallar koyuyordu.
Korkmak yok, gözünü budaktan
esirgemek yok!
Ne diyebilirim ki?
Yaptığı sanki bir... sanat!
Ne güzel ağzın var senin!
Bekle, bekle!
Şimdi!
- Sağ ol!
- Bana borçlusun.
- Harikasın.
- Biliyorum.
Twinkie, Twinkie, Twinkie.
Yağ tulumu geldi.
Gel koca adam,
azıcık uçlarından alayım.
- Arkadaşlar sahiden göçmüş gibi.
- Amma da şişmanlar.
Sanırım gitsek iyi olacak.
O an tek düşünebildiğim şey,
ne kadar şansımın olduğuydu.
Evdekilerle tanıştırabileceğim
evlenilebilecek bir kız daha.
Çabuk gelin.
Birinin saçı, kulağının üzerinden
okşanma riskiyle karşı karşıya.
Sana yetişirim.
Kural 22:
Düşerse içine kurt,
çıkışı aklında tut.
İkisi kız kardeş.
Küçük olanı ısırılmış.
Çaktırmadan bir bak bakalım.
Columbus, Wichita, Little Rock.
Demek bütün bunları
Twinkie için yaptın!
Yo, yo! O yaptı.
Ben daha çok cips severim.
- Bence fazla vakti kalmamış.
- Biliyorum.
O da bunu biliyor.
Fazla acı çekmesin istiyoruz.
- Hayır, hayır, o sadece küçük bir kız.
- Burada yokmuşum gibi konuşmayın.
Pekâlâ!
Affedersin...
Bak, senin çok hasta
olduğunu biliyorum.
Kız kardeşin benden...
Dediğini yap,
ben de bunu istiyorum.
Buna söz verdim.
Bunu şimdiye yapmıştık ama
silahımız yoktu.
- Tedavisi olmadığını kesin bilmiyoruz.
- Sende göt yok!
Silahı ona ver.
Dur, dur, dur, bekle!
Ben yaparım.
- Seni seviyorum.
- Ben de seni.
Yardım lazım mı?
Olmaz mı!
Ve şimdi silahlarınızı, arabanın
anahtarını ve mühimmatı alıyoruz.
Ve varsa şekersiz sakız.
Bu da nesi!
Durun! Bunu neden
yapıyorsunuz?
Bize güvenip hata ettiniz,
biz niye size güvenip hata edelim ki?
Tabi ya, binlerce kilometreden sonra
ilk kez önüme bir kız çıkıyor...
...beni aptal yerine koyuyor,
elimden çiftemi çalıyor...
...ve bana güvenemeyeceğini söylüyor.
- İyi halt yedin, sivri zekâ!
- Silahı veren sendin.
Ne aptal adamlardı!
Dikiz aynası kullanma.
Rahatla biraz.
Daha zombilikten yeni çıktım.
- Bir banyo yapabilseydim...
-Bana B-A-N-Y-O deme, tamam mı?
Yolumuza gidelim yeter.
- Sence bu doğru mu?
- Ne doğru mu?
Şu 'Pasifik Lunaparkı' hikâyesi.
Evet, hiç zombi yok.
Gidebileceğimiz tek yer.
Bana güven.
Adam şu profesyonel
bisikletlerden birine binmişti...
Hani özel aksamı...
...ve pedalları olan.
Zombinin kafası
dişli çarkta kesilmiş gibi.
Öyle ki, kafası zincirin
etrafında turluyor.
Harikaymış.
Ama...
...haftanın zombi avı
bu dersen... hayır derim.
Bir inşaat sahasında
öyle bir şey gördüm ki, sıçarsın.
Adam silindirinin üzerinde,
zombi önüne düşüyor...
Hani diş macununu
rulo yaparsın ya...
Evet, hep kapağa doğru katlarım.
Zombinin kafası kapaktı.
Şu başkalarının hikâyelerini
anlatıp duran tiplerden misin?
Hayır...
Ama beni aratacak birini
tanıyorum.
Araba bulmanın
derdine düşelim biz.
Dert dedin de, hiç başım
bu kadar ağrımamıştı.
Yani bir adama
ne yaparsan yap ama...
...Cadillac'ına elleyeyim deme.
- Bu minivan güzelmiş.
- Güzele bir bakalım öyleyse.
Evet, güzel bir minibüs!
Tallahassee, zombiler ülkesinde
ara sıra stresini atmadan...
...aklını koruyamayacağına
yürekten inanıyordu.
Yaptığından mutlu olup, o demiri
kafama koymadıktan sonra...
...ben de şöyle diyorum:
Hey, parçala onu.
Cadillac'ımı geri istiyorum!
Kahrolası sürtükler!
Sanırım ayağımı burktum...
Sence öyle bir araba bulabilecek
kadar akıl yok mu bizde?
Duraksadın.
Akıllı mı olmak isterdin...
...yoksa şanslı mı?
Bak burada ne var!
Ayrıl artık.
- İyiymiş.
- Koklamak ister misin?
KURAL 31:
ARKA KOLTUĞA BAK
Tanrım, silahlar için
şükürler olsun!
Harbiden büyük bir cip,
ve bunlar da harbici silahlar.
Seç, beğen, al.
İntikam almaya kalkmadan önce
iki mezar kaz derler.
Evet, iki mezar. Biri büyük sürtüğe,
diğeri küçük sürtüğe...
Korkunç derecede mutlu
görünüyorsun.
Hadi ama! Neden kızları unutup
evin yolunu tutmuyoruz?
Demek evden
konuşmak istiyorsun.
Benim için ev, Bob adındaki
köpeğim demekti.
Dünyanın en güzel köpeğiydi.
Bu soktuğumun zombileri
ortaya çıkınca...
...onu yitirdim.
Artık onu geri
getiremeyeceğime göre...
...şimdi kendime
yeni bir ev arıyorum.
Yarın, belki...
...Yellowstone nehrinin
dibine dal taşak dalar...
...Playboy Malikanesi'nin avizelerinde
Sallanırım. Ama bugün...
…6 litrelik Vorteks V8 motor...
...kutularca ucu delik mermi ve
şu kahrolası Twinkie'ler…
Küçük şeylerin tadını çıkaracaksın.
Yosemite Sam kılıklı bir adamla
aynı fikirde olmaktan hoşlanmam.
Ama bu lafını yazıyorum.
Kural 32:
Küçük şeylerin tadını çıkar.
Onları tanıyorsam,
bu bir tuzak.
Sen burada bekle.
İşaret edince gelirsin.
Onlara ateş etmeyeceksin, değil mi?
Onlar bana ateş etmedikçe...
Oh, umarım ederler.
Tüymüşler gibi.
Muhtemelen batıya.
Yavaş sür ve gözlerini dört aç.
Arkadalar, değil mi?
Ah!
Çok üzgünüm, pusuya
yatmış kaplan gibiydi.
12 yaşındaki bir kız mı
seni rehin aldı?
Kızlar erkeklerden çok
daha hızlı gelişir.
Yaşına göre fazla gelişmiş.
12'ydi, şimdi 20 oldu.
Silahlar, lütfen.
Sanki onu kullanmayı...
Oh, beni kendi silahımla
öldüreyim deme!
Şu şiddet içerikli oyunlar
yüzünden...
- Al.
- Teşekkür ederim.
- Şimdi kornaya bas.
- Ne?
Öttür şunu!
Oh, kız kardeş,
elinde de silahım.
Merhaba!
Serseri!
Arabadan inin bakalım.
Sen ön koltuğa atla.
Bu kızı tuttum diyebilirim.
Güzelim, seksiyim havalarındaki
o sürtüklerden değildi.
Zombiland'den önce dahi,
Wichita bizim gibi erkekleri avlıyordu.
Ne arıyorsunuz?
Nişan yüzüğümü.
Benzin koymak için çıkarmıştım.
Cüzdanıma koydum sanıyordum...
...ama düşmüş olmalı.
Uçağımı da kaçırmak üzereyim...
Dinle, ben yüzüğünü bulur,
sana FedEX ile kargolarım.
Sana ödül bile veririm.
Aptal olma.
Üç bin dolar.
Arabamdan bile değerliydi.
Bana telefonunu ver yeter.
Onu bulacağım.
Hemen aramaya başlıyorum.
Yapacak başka
bir işim de yok zaten.
Bir ara ben de nişanlıydım.
Ama artık yalnızım.
Hoşçakal.
Umarım uçağına yetişirsin.
Burada bir yerde olmalı.
Şu an uçakta, afet bir şey.
Yine ararım.
Hey, yüzüğümü bulmuşsun.
Teşekkürler, köşe bucak
onu arıyordum.
- Senin mi ki?
- Bir arkadaşımın.
- Yüzüğü ona göndereceğim.
- Bir ödül alacak mıyım?
40, 60, 80, ...400.
Hepsi bu. Kasayı boşalttım.
Birini çok mutlu ettin.
Sen de öyle.
Güzel!
- Kaç tane kaldı?
- Bir bakayım.
Kaliforniya'ya kadar yeter.
Bir gün böyle büyük
bir tane almak isterim.
30 dolara, kelepir satılıyor.
Çekici bir elbise ve biraz kırıtmayla
neler yapılabileceğini görmek şaşırtıcı.
Sanırım, bizi yolun kenarında
bırakmadıkları için şanslıydık.
Teşekkürler Wichita,
Teşekkürler, Little Rock.
Hey, Tanrı aşkına, yeter artık!
Şu gözü dönmüş ucubelere benzedik.
Yeterince derdimiz yok mu?
Yok, Hummer'ımı çaldın!
Yok, şu güven meselesi!
Bunu aşın, tamam mı?
Neden sadece yolumuza gitmiyoruz?
Havadan sudan konuşan 4 normal
Amerikalı gibi olamaz mıyız?
Lanet olsun ya!
Aynen!
Böylesi daha olgunca.
Güzel.
Ee?
Yolunuz ne tarafa kızlar?
Pasifik Playland'a.
Lunaparka mı?
Los Angeles'ın dışındaki mi?
Evet, küçükken giderdik.
Osuruktan bir yer.
Siz bana bakmayın,
orası çok eğlencelidir.
Ailecek eğlenebileceğin bir yer.
Evet, aslında çocukken
ben de oraya gitmiştim.
Şu an ölü sezonda olmalıyız.
Duydunuz mu beyler?
Orada zombi yokmuş.
Evet. duyduk.
Bak, seni vurmamış
olabilirim ama...
...yine de tepemi
attırmamaya çalış.
Seninle lunaparkta oyun
falan oynamam.
- Merak etmeyin, zamanla iyileşir.
- Harbi mi?
- Hayır, kötüleşir.
- Tamam.
Neden sessizlik oyunu
oynamıyoruz?
Başladık, tamam mı?
Oh, sormayı unuttum.
Ohio, Colombus'dan haberin var mı?
- Hiç sessizlik oyunu oynamadın mı?
- Affedersin.
Hayır mı?
İnan, Ohio'da oynuyorlar.
Tamamıyla hayalet bir şehir,
yerle yeksan olmuş.
Columbus'dan mıydın?
Üzgünüm.
Bunu bilmiyordum.
Hangisinin daha üzücü
olduğuna emin değilim.
Ailemin yok olması mı...
...yoksa hiçbir zaman gerçek bir
ailemin olmadığını bilmek mi?
Evime gidip aradığım şeyi
bulacağım da diyemezdim.
Artık evim yoktu.
İstersen...
...gider gözlerinle görürsün.
Evet, bunu yapabilirsin...
...ya da kendine yeni
bir yer ararsın.
Nasıl hissettiğimi
biliyordu diyebilirim.
Hepimiz Zombiland'in
yetimleriydik.
Pasifik Lunapark'ına gitmek
saçmalık, biliyorum.
Ama...
...uzun süredir çocukluğunu
hiç yaşayamadı.
Zombiland'de büyümek
kolay değil.
Yine de büyüyorsun.
Şu kamyoneti alabilirsiniz.
Pekâlâ, ben...
...aradığın şeyi bulmanı dilerim.
Bunu yapmanı... isterim.
Sırf gidecek bir yerim
olmadığı için değil...
...o an bir şeyi
anlamış olduğum içindi:
Bu kız her nerede ise...
...ben orada olmak istiyordum.
Bir kenara çekelim artık.
Pişmiş tavuğa döndüm.
'Wancum'a hoşgeldiniz.'
Bu hoşgeldinler hiç bitmez.
Tamam, ne yapacağız öyleyse?
Uzun sürmez.
Güven bana.
Az durun.
Önden kim gitmek ister?
Wichita'yı etkilemeyi
gerçekten çok isterdim.
Ama bu kural 17'yi ihlal etmek
olurdu. Belki de en önemli kuralı:
KAHRAMANI OYNAMA
Neden sen gitmiyorsun?
Hiç problem değil.
Ne dersin?
Haftanın zombi avı olur mu?
İyiydi... ama yeterli değil.
Haftanın zombi avı ödülü
Rahibe Cindy'e gidiyor.
Zavallı yassı piç.
- Parfüm mü?
- Ne?
Parfüm mü o?
Kolonya.
Sanırım bu:
"Lancome Magnific."
Az daha bağır da,
sağır sultan bile duysun.
Aman Tanrım!
Aklından Wichita'yı
becermeyi geçiyorsun.
Hiç durma, son 24 saati
bizi becermekle geçti.
İyi şanslar kokulu şey.
Tamam.
Özürlerime senin güzel bir insan
olduğunu söyleyerek başlamak isterim.
Buna potansiyelin var.
Ben de bilmeni isterim ki...
Çok daha azı için bir sürü
adam hırpaladım.
Buna eminim.
- Sana yüzde 45 sertlikle vuracağım.
- Teşekkür ederim.
Hadi, bir tane daha kır.
Harika!
İyi hissettirmiyor mu?
Bazen Tallahassee haklı olabiliyor:
Küçük şeylerin tadını çıkaracaksın.
Bu birçok küçük şeyi kırmak
anlamına gelse bile...
Parfüm kokusu var sanki!
- Willie Nelson'ı tanımıyor musun?
- Evet.
- Willie, Nelson!
- Evet, tanımıyorum.
Evet, her sabah tıraş olurum...
...ama bazen 16:30 gibi burada
bir şey hissediyorum.
Otoyolda hız limiti 110 km.
120'yi geçme.
Bence sen 60'ı geçme.
Ona çarpmanı istemiyorum...
- O diğer sürücüler için.
- Harbiden, sanki sürmeyi...
Hiç kemer takmaz mısın?
Uzun seyahatlerde bile mi?
Ben sadece...
Her taraf zombi kaynıyorken
son dert edeceğim şey...
Evet, haklısın.
...kemer bağlamak
Ama hayır, öyle değil. Sadece
peruk taktığı haliyle meşhur oldu.
- Evet, doğru.
- Bu yüzden...
- Özgürlük hissi veriyor.
- Evet.
Uzun zamandan sonra ilk kez...
...eğlenebilmiştik.
Hayatta kalmak için farklı
stratejilerimiz olsa da...
...Pasifik Playland'e kadar
birlikte gitmeye karar vermiştik.
Bence Amerika'nın bir numaralı
sağlık sorunu uykusuzluk.
Hayır, bence o ikinci olabilir.
- İki numara.
- Çok komik.
- Dinlenmek için bir yer bulsak diyorum.
-Oh, bir fikrim var.
Hollywood'dayız!
Birinci sınıf bir yerde kalalım.
Kap bir harita.
- Hadi!
- Çabuk olun.
Filmlerde oynayan herkes
bu civarda otuyor dersiniz.
90210'da tam olarak
ne yapacağız, Sally?
Tom Cruise'un daha iyi bir yerde
yaşadığını sanırdım.
Boş verin üfürükten
artistleri arkadaşlar.
Sizi artistlerin artistine
götürüyorum.
- Kim o?
- Görürsünüz.
Hey, işte büyük B ve M.
Açılımı Bob Murray.
İnanılmaz bir yer.
Bayanlar, baylar!
Murray Malikânesi’ne hoşgeldiniz!
Oh, Bill Murray.
Hadi canım!
Bu adam beni direkt gülme
krizine sokar. Yani o...
Durun bir saniye.
Bill Murray de kim?
Daha önce hiç çocuk
dövmemiştim.
Yani bu, Gandi kim diye
sormak gibi bir şey.
Gandi kim?
Henüz 12 yaşında...
- Twinkie yok!
- Siktir Bob!
Bak! Dedim size Russell Crowe'un
evine gidelim diye. Dinleyen yok ki!
Hey, sesimizi biraz kısalım,
tamam mı?
Yalnız olduğumuzdan
emin olana kadar.
Tallahasse, Wichita, şu tarafa bakın,
Little Rock, benimle gel.
Ona ayak uyduramayabilirim.
Daha da gidiyor sanırım.
Hey, bu taraftan.
Özel sineması mı var?
Sana Bill Murray hakkında
bir şeyler öğreteyim.
Kralımız burada uyuyormuş.
Yatağı bozma.
Zaten çok yumuşaktı.
Burası çok heyecanlı.
Şimdi onlar kimmiş göreceksin.
Hayalet Avcıları.
Oldukça etkileyici.
Hadi!
Hadi, şu botlara bir el at.
Tamam.
Kendim de çıkarırım.
Bill Murray,
sen zombi mi oldun?
Yandım Allah!
Sen zombi falan değilsin,
konuşman...
Normal misin?
Ne sandın ya!
Affedersin, senin sen
olduğunu bilemedim.
Yüzün... nedir bütün bunlar?
Aralarına karışmak için.
Zombiler birbirleriyle dalaşmıyor.
Makyöz Mike öğretti bana.
Biraz nişasta, böğürtlen
ve meyankökü...
Hayat tarzıma uyuyor.
Dışarı çıkıp takılmayı seviyorum.
Riviera'da golf oynamak gibi...
Demin oradaydım. Kimseler yoktu.
Vay anasını be!
Kahrolası Bill Murray!
İçimi boşaltmam lazımdı.
Kusura bakma.
Sanki rüyada gibiyim.
Gerçi bunu duymaya alışıksındır,
belki son zamanlar hariç...
...çok büyük bir hayranınızım.
Yeminle bak, her filminizi
belki milyon kez izledim.
Romantik filmlerinizi bile
seviyorum. Ve...
Her şeyi işte!
Dünyada 6 adam varsa biri de
Kahrolası Bill Murray!
Üç adın yok, biliyorum.
Küçüklükten, otuz bir çekmeye
başladığımdan beri seni izlerim.
Arada bir bağlantı yok tabii.
"Eski bahçıvanın şampiyon
olmasına bir adım kaldı."
Bu yüzden artist oluyoruz.
Seni seviyorum, Bill.
Seni seviyorum.
Teşekkür ederim.
Gözünü bana dikmişsin.
Peruk yüzünden mi?
Affedersin!
Hayır. Acayip şekilde
Eddi Van Hallen'a benzediğin için.
Eddi Van Hallen'ı daha
demin gördüm.
- Ya? Sahi mi?
- Evet.
- Nerede?
- Hollywood konser salonunda.
- O nasıl?
- Zombi olmuş.
Çok yazık!
Size batının konukseverliğini
göstereyim biraz. Ne arzu edersiniz?
Yavaşça çek.
Çabuk olun!
Tavana çıkmış,
Gelin yakalayın şunu.
- Hizaya getir şunları Murray!
- Diğer tarafta, Pete.
İğrenç bir şey!
Domuz çamuru gibi.
Çekişi düşürme!
- Gel buraya pislik.
- Çekişi düşürme.
10 metre boyunda
ve yaklaşık 270 kilogram.
Dev gibi bir kekmiş.
Kız kardeşin yalnız, değil mi?
Uzaklarda biri falan yok ya?
- Yok.
- Güzel.
Birini seçseydi, yani tip olarak...
nasıl bir tip olurdu?
Daha çok kopuk tiplerden hoşlanır.
- Sahi mi?
- Evet.
Ne güzel!
Ne!
Ah! Hay Allah!
- Columbus onlardan korkuyor mu?
- Evet, korkak tavşan gibi.
Onu bir korkutayım.
Beni izleyin.
Sorun yok, onu çiviledim.
Sizin orada insana
böyle mi 'merhaba' diyorlar?
Tanrım, buna inanamıyorum,
Bill Murray'ı vurdum.
Bay Murray.
Sanırım... artık Bill diyebilirsin.
- Bill.
- Evet?
Bunu dikebileceğimizi
sanmıyorum.
Yara hâlâ taze.
Sence bunu atlatabilir misin?
Hayır.
Artık ne işe yarar
bilmem ama çok affedersin.
Refleksle oldu.
Öküzlük bendeydi.
Eşek şakası yapmayı
hiçbir zaman beceremedim.
Pişman olduğun bir şey var mı?
Belki Garfield'i
seslendirmiş olmam.
Pardon, komiğime gitti.
Yine de üzücü, tabii.
Bir saniye.
Bir saniye.
Çifte bu, pardon.
Tamam.
3, 2, 1.
- Sakız isteyen var mı?
- Evet.
İşte bu!
Oo, park serbest!
Zombiland'in en
iyi tarafı da bu bence.
Bence en iyi tarafı Facebook
durum güncellemelerinin olmaması.
Hani "Rob Curtis cumaya
bileniyor" falan!
Kimin umurunda!
En iyi tarafı artık
sifon çekmek yok, harika.
Peki, Zombiland'in
en kötü tarafı?
Yani Bill Murray'i vurmuş
olmam haricinde mi?
Çok basit...
Bob'u kaybedişim.
Köpeği yani.
Birini Bob kadar sevebileceğim
hiç aklıma gelmezdi.
Doğdu doğalı onun için
deli oluyordum.
Üzgünüm.
Aramızdan su sızmazdı.
Kişiliği, gülüşü, yemek
yiyişi aynı benim gibiydi.
Gülüşü mü?
İşte o an yıkılmıştım.
Bu kadar geç fark etmiş
olmaktan utanmıştım!
Anladım ki, bir şeylerden
kaçan tek ben değildim.
Bu fotoğrafları cüzdanıma
o gün koymuştuk.
Bir adamdan oğlunu almak,
ondan varını yoğunu almaktır.
Titanik'ten beri böyle
ağlamamıştım.
Selam.
Yardım lazım mı?
Neden yavaşça bir nefes alıp...
...sonra tetiğe basmıyorsun?
- Yalnız içirtme beni.
- Tamam.
1997, Gor.. Gorgeous?
Hiç Fransızca dersi almadım.
'Georges de Latour'
- 97 mi?
- Evet.
- İyi bir yıl mıydı?
- Ne diyorsun!
Harika bir yıldı. Dalga mı geçiyorsun?
O yıl ilk korku filmimi izlemiştim.
- Evet, Anakonda.
- Ah, Anakonda.
İlk dövmemi yaptırmıştım.
Bir yunus.
- Sahi mi?
- Sahteydi.
İlk öpücük...
Scoty Lynch.
Islak bir öpüş müydü?
Belki.
Scoty Lynch'i kıskandın mı?
Hem de çok.
Aslında senin tüm
1997'ni kıskanabilirim.
Ben o yıl...
...ilk kez dişçiye gitmiştim.
Yavşak bana tel takmıştı.
- İlk kez "B" almıştım.
- Olamaz...
Anakonda kadar korkunçtu.
İş teknik dersiydi.
Zaten ders sayılmazdı.
İlk kez okul balosuna
davet edilmiştim.
Teşekkürler.
Kızların düzenlediği partilerdendi.
Bilirsin, seçimleri kızlar yapar.
Sana uygun biri miydi peki?
Seçimi onlar yaptı.
- Kancıklık bu!
- Aynen.
Hayır, buna tahammül
edemem.
Tüm 8. sınıf kızları adına...
...bunu telafi etmek istiyorum.
Sakin ol.
Scoty geçmişte kaldı.
Adını bile bilmiyorum ama
gerçekten iyi hissediyorum.
Neyi söylemeye
can atıyorum, biliyor musun?
Gerçekten çok tatlısın.
Öyle mi?
Evet.
Lepites kadar yüreğin yok ama...
...yine de seni istiyorum.
Sahi mi?
İlk hamleyi yaparak
gerginliğini atabilirsin.
Koltuğa bir el atalım!
Terleyelim biraz.
Belki böylesi daha iyi oldu.
Çünkü...
Hoş birisin Columbus, ama...
Ama kız kardeşim ve ben...
...hayatta kalmamız için gereken
şeyleri yapacağız. Bu yüzden...
Wichita'nın zor kızı
oynadığını umuyordum.
Ama onun benden de çok bir güven
sorunu yaşadığını fark ettim.
Ertesi sabah uyandığımda
o gidiyordu.
Devletin soktuğumun gizli
laboratuarlarında geliştirilmiş...
...dev sikişsavar robotlar gibisin.
Hey!
Onu az kalsın öptüğüme
inanamıyorum. Kuralımız neydi?
- Sen ve ben hariç kimseye güvenme.
- Sadece sen ve ben!
Sen ve ben.
Bu zombi cehenneminde
ölmeden ülkenin yarısını katettin.
- Nereye gitmek istersin?
- Pasifik Lunaparkı'na!
Açıl susam açıl!
Birine bağlanmanın
kötü tarafı bu.
Seni terk edince, dünyan kararıyor.
Tallahassee'nin verdiği teselliler
beni daha da yalnız hissettiriyordu.
Hey, zaten kızla aranızda
bir şey olmayacaktı.
Ben geldiğimde, hiç de ateş bacayı
sarmış gibi haliniz yoktu.
Bu yüzden insanlarla yakınlaşmıyorum.
Sadece zarar görüyorsun.
Bir de bana sor.
Meksika!
Orada Twinkie'ye ne diyorlar
biliyor musun? "Denizaltı".
İşte ben de oraya
gidiyorum, amigo.
Nasıl istersen.
Ben Wichita'nın peşinden
gidiyorum.
Şu 'kadınlar ne söyler, erkekler
ne anlar' kitabını okudun mu?
Hep ayak altında olamazsın.
Umurumda değil, onunla
olmak istiyorum.
Meksika'da iyi eğlenceler.
Hadi, çabuk ol!
Atla hadi!
Hadi gidelim!
Gidelim!
Üç deyince:
Bir, iki, üç.
İyi misin? Haydi!
Kalk hemen.
Koş hadi.
Şu tarafa!
Şey ben... veda etmeyi pek
beceremem.
Hoşça kal, domuzcuk.
Bu duyduğum en berbat vedaydı.
Üstelik bir filmden alıntı.
Kızlara benden selam söyle.
Cüzdanında fotoğraf taşıyan
tek sen değilsin.
Atla hadi, 'inatçı yamyam'.
Lunaparkta trene binelim.
Sağ ol.
Koş!
Bu daha eğlenceliydi
diye hatırlıyorum.
Kontrol kutusunu vur.
- Columbus.
- Tallahassee.
Sanırım bu sefer gerçekten
yardımımıza ihtiyaçları var.
- Kemerini tak.
- Taktım zaten.
Ya herrü, ya merrü deme vakti.
Kahretsin.
Kural 2:
ÇİFT VURUŞ
Annem bana hep söylerdi:
"Bir gün senin de iyi yaptığın
bir şey olacak."
O şeyin zombi öldürmek olacağını
tahmin edemezdi herhalde!
Kimse edemezdi!
Bak!
Özür dilemeye
hazırlansak iyi olur.
Hayır, olamaz, hayır!
Hey! Hey!
Aman Tanrım!
Hey, şu taraftalar.
İyiler.
Neyi bekliyorsun?
Piliçleri alalım!
Haydi! Kim Tallhassee'den
bir parça istiyor?
Aç olan var mı?
Tallahassee ağzınıza layık!
Haydi, gelin piç kuruları!
Hasiktir!
Hasiktir!
Kahretsin, mermim bitti.
Bingo!
İşte başlıyoruz.
Wichita! Little Rock!
Aman Tanrım.
Şu soktuğumun palyaçosuna bak!
Tabii ya!
Palyaço olmazsa olmazdı zaten.
Siktir!
Palyaço'nun sırasıydı.
Ve Wichita'nın da bir şeyi
anlamasının sırası gelmişti:
"Bazı kurallar çiğnenmek içindir."
KAHRAMANI OYNA!
Ya herrü, ya merrü deme vakti.
Becer şu palyaçoyu!
Sağ ol.
Wichita.
Crista.
Tamam, sanırım,
artık gitsek iyi olur.
Sonunda dümene geçtin.
Fena değil, bakımsız tırsak!
Nerede bu?
Kızarmış Twinkie
İçimden bir ses burada diyor.
Neredesiniz soktuğumun enfes,
sarı piçleri, neredesiniz?
Topunuzu sikeyim!
Tanrım!
Sno-Balls falan olmaz mı?
Tanrım!
Kelimeler kifayetsiz kalır.
Çok erken oldu.
Saçmaları temizleyip,
etrafını yesen olmaz mı?
Tamam!
Hayır!
Hayır!
Hayır!
Yüzümdeki bu ifade bir fark edişti.
Şurada duran kocaman, siyah
kamyonetin içindeki şu zeki kızlar...
...ve sırtında yılan derisi
ceketiyle şu koca adam...
...hep sahip olmak istediğim
ama hiç olamadığım bir şeyin resmiydi:
Bir aile.
Onlara güvendim
ve onlar da bana güvendi.
Kural 32:
Küçük şeylerin tadını çıkar.
Tallahasse sonunda
Twinkie'sini bulmuştu.
Hayat artık kolay
ve masumane olmasa bile...
onun, elindeki sarı kremanın
tadını çıkardığı şu an için...
...umudumuz vardı,
birbirimize sahiptik.
Diğer insanlar olmadan bizim de
zombiden farkımız kalmaz.
- Çok teşekkürler.
- Hadi gidelim.
Çok komik!
Gelecek sefere kadar,
aklınızda olsun:
Kondisyon, emniyet kemeri...
...ve, alakasız oldu ama, azıcık güneş
kreminin kimseye zararı dokunmaz.
Ben Columbus, Ohio.
Zombiland'den iyi geceler.
Çeviri: Opuslandia
opuslandia@hotmail.com