Tip:
Highlight text to annotate it
X
...vücudumuz için uygun olacak.
Bu yüzden doğal ilaçların peşinden gitmeliyiz.
Çünkü Cenab-ı Allah herşeyi bazı faydalari ile yarattı.
Faydasız birşey bulamazsınız.
"Ey Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın.
Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru." (Ali İmran:191).
Burada "bunları" diye tercüme edilen "hâzâ", herşeyi gösterir.
"Hâzâ , hâzâ , hâzâ ..." Herşey bu bir kelimenin içine girer.
"OEy Rabbimiz, Sen bunu birşey için yarattın.
Bunu başka birşey için yarattın. Sonra bunu..."
Suni ilaçlar kullanmaya ihtiyacımız yok.
Belki kısa bir süre için insanlar
"bu ilaçlar benim için iyi" sanabilir. Aslında iyi değildir.
Bu yüzden ne diyoruz? Her ne kadar bilim adamları
sayısız isimler altında
sayısız ilaçlar yapsalar da..
Yapay isimler altında yapar ilaçlar.
Evet!
Esefle söylüyorum ki, Allah'a inanan bir insanın "bu iyi değildir,
bu (yapay) iyidir" demesi doğru değildir. Herşeye bakmalısınız.
Ve, bizim saygıdeğer misafirlerimiz Kitap Ehlidir.
Tevrata ve İncile inanırlar. Onların içinde..
Nereye koyduk biz onu?
S.Y. İncil. Maşallah! Fransızca mı?
Ş.E. Bu İncil, istersen alabilirsin.
S.Y. Evet alacağım, inşallah.
Ş.E. İyi. Yazıları çok küçük okuyamıyorum.
Bu özellikle geçmiş peygamberlerden bahseder.
Ve onlardan bir tanesi Lokman Hekimdir. Ne dersiniz ona İngilizce?
S.Y. Emin değilim İngilizce isminden.
"Ve andolsun Lokman'a hikmet verdik ki, Allah'a şükretsin. Ve kim şükrederse
o taktirde sadece kendi nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse
muhakkak ki Allah; Gani'dir Hamid'dir." (Lokman:12).
Ş.E. Evet, o tanınmış bir peygamberdir. Ve ayrıca,
hikmet sahibi bir insan olarak tanınmıştır.
Birşeye baktığında bilirdi: "Bu ağaç şunun için iyidir.
Bu bitki buna iyi gelir".
Biliyordu. Ama insanlar bunu attılar ve suni şeylerin arkasından koştular.
Ve insanlar, insanoğlunu temsil eden
hakiki varlıklar olmaktan çok
yapay varlıklar olacaklar! "Peh" derler.
Herşey yapay, suni. Herşeyi sunileştirmeye çalışıyorlar.
Duydum ki insanlar yapay hanımlar da istermiş.
Çünkü oraya gidip, "bu ölçülerde, bu tip
güzel bir hanım hazırlayın bana" derler. Sonra başka bir tanesi gelir.
"Hoşgeldiniz hanımefendi.
Sizin zevkiniz nedir?"
Nedir bu, yoğurtmu ki tadı olsun.
Londra'dayken Greenwich'de etrafı görmeye çıkmıştım.
Sokakta bir dükkan gördüm, vitrinde kafalar var-
kadın kafaları. "Bu nedir, burası müze mi?" diye sordum.
"Hayır ey Şeyh. Siz nerden geldiniz?"
"Göklerden geliyorum" dedim.
"İlk gelişiniz mi?" "Hayır, buraya ikinci gelişim" dedim.
"Ama hiç böyle bir sergi görmemiştim" dedim.
"Ey Şeyh, bunlar hanımlar için saç modelleri, peruktur" dediler.
"Ne?"
Kim gelirse, kafasına bu modelleri koyarız
ve der ki, 'Bunu beğendim, saçım bu olsun' der".
Yusuf Islam çok ciddi bir insandır, hiç gülmez. Ama şimdi gülüyor,çok mutlu.
S.Y. Elhamdulillah. Ş.E. Evet.
İnsanlar böyle bir fabrika bulmak istiyor.
Gidip "Ben bu modelde bir hanım istiyorum" desinler.
Veya yaşlı hanımlar gelip: "Ben böyle güzel bir koca istiyorum" desinler.
İnsanlar doğudan batıya, batıdan doğuya böyle yapaylığın peşinden koşarlar.
Asla doğal şeyleri kullanmazlar,
hayır kaldırıp attılar.
Kaldırıp attılar, asla kullanmazlar. Böyle şeyler kullanırlar. Bu yüzden
bir kimse hasta olduğunda, ilk önce hemen (doktora) gitmek ister.
"Nereye?" "Sevgilim, Harley Street'e (Londra'da medikal merkezlerle
ünlü cadde) gidiyorum".
"Ne için?" "Bir check up yaptırmam lazım, ve
ve kontrol'den sonra doktorun tavsiyelerini dinleyeceğim.
Umarım saçlarım yeniden
çıkar, gençliğimdeki gibi olur".
İngilizler çok ciddi insanlardır.
Bu yüzden onlara böyle ciddi konular üzerine konuşuyorum
ama yine de kendilerini zaptedemiyorlar.
Ve böyle "hah hah ha.." diye gülüyorlar.
Hoşgeldiniz. Ne yapalım?
S.Y. Elhamdulillah, sizi gördüğümüz için çok mutluyuz.
Ş.E. Asla bana gelmezler, yeni modeller peşinde koşarlar. S.Y. Hayır Şeyh.
Saygıdeğer misafirimiz, Doğudan Batıya İslami müzikte, şarkılarda
tanınmış, meşhur ve ciddi şarkıcı: Yusuf İslam.
Bu yüzden ben de onun gibi yapıp şarkı söylemeye çalışıyorum.
Ve o benden yaklaşık 5 yaş kadar küçük. Hoşgeldiniz.
S.Y. Şeyh Nazim için bir şarkı söylemeli miyim? Ş.E. Evet.
S.Y. Allah Nur'dur.
Şarkı İngilizce. Ş.E. Hayır, cinlerin lisanında olsun.
Hoşgeldiniz. S.Y. Şimdi biz bütün dünyayı dolaşıp konserler veriyoruz.
Almanya'da Avusturya'da, Paris'te, Roterdam'da,
Brüksel'de, İsveç'te. Ve bunlardan önce de Avusturalya'da yaptık.
Ş.E. Maşallah. S.Y. Maşallah, çok kuvvetli duygular.
İnsnaların geri dönmesi için çok kuvvetli duygular yaratıyor.
Ş.E. Kardeşim Yusuf Islam vasıtasıyla binlerce insan
Cenab-ı Allah'a olan yollarını buldular. E. Avusturalya'dayken
bir karı koca Müslüman oldular.
Geçen sene bir gösteriden sonra şahadet getirdiler.
Ş.E. Çok iyi, Allah mükafatını versin. S.Y. Bize dua edin.
Ş.E. Hergün bir koyun kesip ye.
Kuvvetlenmek için. Gelirken baktım, böyle (zayıf).
Suudiler nasıl yiyorlar, nasıllar görmüyor musun?
E. İyi değil. Ş.E. Evet efendim.
S.N. İrlandalı olduğunuza inanamıyorum. S.Y. Hayır, İrlandalı olan o.
Bu benim kuzenim. Babası amcam olur.
Pafos, Tala'dandır. Pafos'un üstünde
dağın eteklerindedir. Pafos orada,Tala burada.
Pafos'u yukarıdan görür. Ş.E. Kıbrısta mı? Nerede?
S.Y. Pafos yakınlarında..
Adamızın en güzel kısmı o taraftadır,
Pafos. Ormanlarıyla, suyuyla
meyveleriyle. Hatta insanları bile
diğer taraftakilerden daha akıllıdır.
S.Y. Sanırım ordakilerin çoğu İngiliz. Ş.E. Akılsız?
Lambro, nedir bilir misin?
Siz bilmezsiniz. Lambro
bizim çiftçilerimiz
kargalar geldiğinde
korkuluk...
O bilir, onlar bilir.
Şimdi kaybettik, unuttuk.
Unuttuk, siz bizden 10 yaş küçüksünüz.
Kaybettik. Ayrıca burada insanlar mutluydu
İngiliz Koloni idaresi zamanında.
Şimdi o taraftan fanatikler geldi.
Bizim tarafımızdan başka fanatikler geldi. Ve bu güzel adayı,
huzurlu ve barış içindeki adayı,
ve aynı zamanda kutsal adayı (bozdular). Burada
Aziz Barnabas'ın türbesi vardır. Ki o,
Hz. İsa'nın havarilerinden biriydi.
Türbesini ziyaret ettiniz mi? Edin.
Mağosa'dan 15 dakikadır.
Manastırı da vardır, orada gömülüdür.
Kuvvetim olduğunda hep onu ziyaret ederim. Ve ayrıca
onun manevi kuvveti de beni yakalar. Yakalar ve der ki:
"Seyh Nazim, bana gel". Gidip onu ziyaret ederim. Mezarı
yerin altındadır. Evet. Ve ayrıca manastırı da..
Aziz Barnabas ve
Apostolos Andreas, ikisi de Hz İsa'nın (as) havarileridir.
S.Y.Aynı yerde mi gömülü ikisi de? M. Hayır, orası bir türbe.
Orada Aziz Barnabas var ve Apostolos Andreas
Karpaz yakınında sanırım, hemen burunda.
Ş.E.Ama Aziz Barnabasın ruhaniyeti
Apostolos Andreas'dan daha kuvvetlidir.
Sekine..Oradan geçerdim ve "bana gel" diye çağırırdı beni.
Nadiren geçerdim oradan ve beni çağırırdı. Ben de aşağı inerdim.
Çünkü onun mezarı bu mesafe kadar yerin altındadır.
Allah rahmet eylesin.
Aziz Barnabas İncili..
Başpiskopos.. S.Y. Mezarını bulan kişi ve ona kırmızı mürekkep verildi.
Ş.E. Evet, ziyaret ettiniz mi? S.Y. Ettim.
Bir kere. Oradaki kasabanın adı Salamis'miydi?
Evet, oraya gittim. Aşağıda ve sağda, Aziz Barnabas..
Ş.E. Aziz Barnabas
onun ayrı, müstakil yeri vardır.
Ve onun arkasında manastırı vardır.
Duvarlarında çizimler vardır.
Hiç içine girmedin mi? O başpiskopos rüyasında gördü.
Uyurken Aziz Barnabas ona göründü ve
"Şu zeytin ağacının altında gömülüyüm" dedi ona.
"Mezarımı aç ve onu muhafaza et". Başpiskopos o zaman
dinleniyordu, siesta zamanıydı. Uyuyordu ve
bu görüntüyü gördü.
Evet, hemen uyandı ve
çalışanlarına dedi ki:
"O yeri açın". Açtılar ve Aziz Barnabas'ı böyle buldular-
vücudu hiç değişmemiş, bozulmamış.
Belki 1000 sene geçmiş üstünden, hiç değişmemiş.
Ve göğsünde
kendi İncilini buldular.
Böyle tutuyordu. Onu aldılar.
Kıbrıs Başpiskoposu İncili aldı ve
Bizans imparatoruna gitti.
Ve ona verdi.. Bizans İmparatoru onu
kendi giydiği gibi giydirdi, şahane kıyafetler giydirdi.
İncili kabul etti ve
Kıbrıs Kilisesine
büyük onur verdi.
Ki başpiskopos kırmızı mürekkep ile mühür vururdu.
Başka kimse kırmızı mürekkep ile mühür vuramaz,
yalnız imparatorlar. Bu onur sadece Kıbrıs kilisesine verilmiştir.
Ama diyorum ki, manastırın duvarlarında
bu hikayeyi anlatan çizimler vardır.
Bütün hikayeyi. Bu yüzden istiyorum ki kardeşim Şeyh yusuf
oraya gitsin, görsün, resimlerini çeksin..
Çok güzel, kutsal bir yer.
S.Y. Bu tarafta mı? S.N. Evet, Mağosa'ya yakın.
Oradan geçen yeni bir yol var.
Eski, belki 2000 senelik.
2000 sene önce gömülmüş ama bedeni hiç bozulmamış.
Hemen giderler, gitmesi kolaydır. Larnaka'dan gelirken
Lefkoşa'dan geçip 1 saatte oraya varırlar.
Evet, sizden memnunum. Ama sizi çok tuttum.
Yemek, içmek, uyumak ve dans etmek için yerimiz var.
S.Y. İlahi dans. M. Ne yapalım?
Bu detayları çok az insan bilir, çok az insan.
Allah bilir.
S.Y. Çocuklar için bir şarkı yazdım. "Bakıyorum, görüyorum"
Ş.E. Ben de çocuğum.
S.N. Şeyh Yusuf'u Cuma günkü hadraya kadar tutsak.
Ş.E. Misafirlerimiz kalmak isterlerse yerimiz var.
Allaha şükür, yiyeceğimiz de vardır. Bana yük olmaz.
Allah'ın bize verdiğini yeriz.
Piskopos Nicoforos beni davet etti. Bir günlüğüne oradaydım.
Birbirimizi severiz. Şimdi misafirlerimiz
kalmak isterlerse, istedikleri kadar kalabilirler. Ama eğer
ayrılıp etrafı gezmek isterlerse de serbestler.
Bizim portakal ve limonlarımızdan da alın.
Buraya kadar geldiler, hepsine küçük bir hediye olsun.
S.N. Buraya gelirken diğer taraftan iki kutu hediye getirdiler.
Ş.E. İki kutu? O zaman siz de 3 kutu koyun.
Ne yapalım? Teşekkürler, Allah Allah...