Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Meric Aydonat Gözden geçirme: Neslihan Kara
Memlekette bana söz kesen,
fitneci, sinir bozucu,
asi, eylemci,
halkın sesi derler.
Ama her zaman böyle değildim.
Küçüklüğümde bir takma adım vardı.
Bana kafasız, saf çocuk anlamına gelen;
hanım evladı diye seslenirlerdi.
Diğer tüm insanlar gibi, beladan kaçınırdım.
Küçükken bana sessiz olmayı öğrettiler.
Tartışma, sana söylenileni yap.
Pazar okulunda bana karşı gelmemeyi, tartışmamayı,
haklı olsam bile öteki yanağımı uzatmayı öğrettiler.
Bu, o zamanki politik havadan dolayı pekişmişti.
(Kahkahalar)
Kenya, zenginliğin kanıtlanana kadar
suçlu sayıldığın bir ülkedir.
(Kahkahalar)
Kenya'da ki fakirlerin onları koruması
gereken polis tarafından
vurularak öldürülmesi, suçlular tarafından öldürülmesinden
beş kat daha olasıdır.
Bu, o zamanki politik havadan dolayı pekişmişti.
Diktatör bir başkanımız vardı; Moi.
Ülkeyi demir yumrukla yönetirdi.
Yetkisini sorgulamaya cüret eden herkes
tutuklandı, işkence gördü, hapse atıldı ve hatta öldürüldü.
Bu insanlara akıllı korkaklar olup,
beladan uzak durmalarının öğretilmesi demekti.
Korkak olmak bir hakaret değildi.
Korkak olmak bir övgüydü.
Bize önceden korkakların eve,
annelerine geri döndüğünü söylerlerdi.
Bu demek ki beladan uzak durursan, canlı kalırsın.
Önceden bu nasihati sorgulardım.
Sekiz yıl önce Kenya'da bir seçim oldu ve
sonuçlar oldukça tartışmalıydı.
Bu seçimlerin ardından olan şey korkunç bir şiddet,
tecavüzler ve binden fazla insanın ölümüydü.
Benim işim şiddeti belgelemekti.
Bir fotoğrafçı olarak, binlerce kare yakaladım.
İki ay sonra,
iki politikacı biraraya gelip birer fincan çay içtiler,
bir barış anlaşması imzaladılar ve ülke yoluna devam etti.
Bundan çok rahatsız oldum çünkü o şiddeti kendi gözlerimle görmüştüm.
Ölümleri gördüm. Yerinden edilenleri gördüm.
Tecavüze uğrayan kadınlarla karşılaştım ve bu beni rahatsız etti.
Ama ülkede bunlarla ilgili hiçbir zaman konuşulmadı.
Rol kestik. Hepimiz akıllı korkaklar olduk.
Beladan uzak durmaya ve bunlarla ilgili konuşmamaya karar verdik.
On ay sonra işimi bıraktım,
buna daha fazla katlanamayacağımı söyledim.
İstifa ettikten sonra milletin durumunu,
ülkedeki şiddeti konuşmak için
arkadaşlarımı örgütlemeye karar verdim.
Böylece 1 Haziran 2009, sözde stadyuma gidip
başkanın ilgisini çekmeye çalışacaktık.
O gün milli bayram,
bütün ülkede yayınlanıyor.
Ben stadyuma geldim.
Arkadaşlarım gelmedi.
Kendimi yapayalnız buldum
ve ne yapacağımı bilemedim.
Korkmuştum,
ama o gün çok iyi biliyordum ki
bir seçim yapmak zorundaydım.
Herkes gibi bir korkak olarak mı yaşayacak
yoksa direnecek miydim?
Başkan konuşmak için kalktığında,
kendimi ayakta ona bağırırken buldum.
Ona seçim öncesi şiddet mağdurlarını hatırlamasını ve
yozlaşmaya son vermesini söylerken buldum kendimi.
Bir anda polisler
aç aslanlar gibi üstüme atladı.
Ağzımı tutup
beni stadyumdan dışarı sürüklediler.
Orada beni bir temiz dövdüler ve hapise tıktılar.
O geceyi soğuk betonda düşünerek geçirdim.
Bu şekilde hissetmeme sebep olan neydi?
Ailem ve arkadaşlarım,
yaptıklarım sebebiyle çıldırmış olduğumu düşünüyorlardı.
Çektiğim görüntüler hayatımı altüst etmişti.
Çektiklerim birçok Kenyalı için sadece rakamlardan ibaretti.
Çoğu şiddeti göremedi.
Onlar için hikayeydi.
Bende ülke çapındaki şiddeti göstermek ve
insanların bunun hakkında konuşmasını sağlamak için
gerçek bir sokak sergisi yapmaya karar verdim.
Ülkeyi gezip bu görüntüleri gösterdik.
Bu, benim olanlar hakkında konuşmaya
ve daha fazla sessiz kalmamaya karar verdiğim,
beni eylemci yaşam tarzına yönelten bir yolculuktu.
Seyahat ettik, sokaktaki sergi alanlarımız
ülkedeki durumla, yozlaşmayla, kötü yönetimle
ilgili politik duvar yazılarıyla doldu.
Sembolik cenaze törenleri yaptık.
Politikacıların hırsını temsilen Kenya meclisine
canlı domuzlar gönderdik.
Bu Uganda'da ve diğer ülkelerde de yapıldı.
En güçlü yanı da bu görüntülerin basın tarafından seçilip
ülke ve kıta çapında sesini duyurması oldu.
7 sene önce tek başıma direndiğim yerde,
şimdi benimle direnen birçok insanın olduğu bir topluluğa adim.
Bu şeyler hakkında konuşmak için ayağa kalktığımda yalnız değilim artık.
Değişiklik getirmeyi isteyen, ülkemiz için muhteris olan
gençlerin oluşturduğu bir topluluğa aidim.
Artık korkmuyorlar, artık akıllı korkaklar değiller.
İşte benim hikayem buydu.
Stadyumdaki o gün,
akıllı bir korkak olarak ayağa kalktım.
Tek bir hareketle, akıllı bir korkak olarak yaşadığım 24 yıla veda ettim.
Hayatınızda iki en güçlü gün vardır:
Doğduğunuz gün ve bunun nedenini keşfettiğiniz gün.
O gün stadyumda ayağa kalkıp başkana bağırdığımda
gerçekten neden doğduğumu keşfettim.
Artık adaletsizlik karşısında sessiz olmayacaktım.
Siz neden doğduğunuzu biliyor musunuz?
Teşekkürler.
(Alkışlar)
Tom Rielly:Çok ilginç bir hikaye.
Size hızlıca birkaç soru sormak istiyorum.
Pekala PAWA254:
Genç insanların gelip, bu eylemlerden birkaçını gerçekleştirmek için
dijital medyadan yararlanacakları
bir stüdyo kurdunuz.
Nedir bu PAWA'nın olayı ?
Boniface Mwangi: Filmcilerden, grafiti
sanatçılarından,müzisyenlerden oluşan bir topluluğumuz var
ve ülkede bir olay olduğunda
biraraya gelip beyin fırtınası yapıp
olayın sorumluluğunu üzerimize alıyoruz.
En güçlü aracımız ise sanat.
Çünkü insanların hayatlarında çok meşgul oldukları,
çok meşgul bir hayatta yaşıyoruz
ve insanların okumaya vakitleri yok.
Biz de eylemciliğimizi ve iletimizi sanatla sarmalıyoruz.
Müzikle, grafitiyle, sanatla yaptığımız şey bu.
Bir şey daha söyleyebilir miyim?
TR: Evet, tabii ki. (Alkışlar)
BM:Tutuklanmış, dayak yemiş,
tehdit edilmiş olmama rağmen;
gerçekten inandığım şeyi savunup
kendi sesimi keşfettiğim an,
artık korkmuyordum.
Önceden bana hanım evladı diyorlardı, ama artık değilim.
Çünkü gerçekte kim olduğumu keşfettim bu yüzden yapmak istediğim de bu
ve bunu yapmanın güzel bir yanı var.
Bunu yapıyor olmam gerektiğini biliyor olmaktan daha güçlü bir şey yok.
Çünkü korkmuyorsun, hayatını yaşamaya devam ediyorsun
Teşekkürler.
(Alkışlar)