Tip:
Highlight text to annotate it
X
Her gün birçok insan, bu tabu yüzünden kendi canlarına kıyıyor.
İncil, çok tehlikeli bir metin.
FPÖ (Avusturya Halk Partisi) eşcinselliğin bir ölüm kültürü olduğu şekilnde bir açıklama yaptı.
Eğer gençlerin, daha az düşmanca bir çevrede yaşadıklarını hissetmelerini sağlamak ve
intihar girişimlerini önlemek adına geleneklerimizden bir parçasını dahi feda etmeyi göze alamıyorsak,
komşumuzu sevmekten de ciddi olarak bahsedemeyiz.
İncil, çok tehlikeli bir metin. İnsanları eşcinsellere karşı kışkırtan pek çok kısım içeriyor.
Örneğin bu kısımlardan birinde, beraber olan iki erkeğin öldürülmesi gerektiği söyleniyor.
Tam olarak söylenen şu: “ onların kanı kendi üstlerine olsun”. Bu Leviticus incilinde yer alıyor. Tabii ki aynı zamanda Torah’ta da..
Kuran’da öldürülmeleri gerektiği değil, fakat cezalandırılmaları gerektiği belirtiliyor.
Her yerde fanatik, çılgın insanlar var. Bu kitaplar tanrının sözleri olarak kutsandığı sürece, bir kişinin
bu kitaplara bakıp, onlar yüzünden birilerini öldürmesi olasılığı her zaman mevcut olacak.
Eşcinsel evlilik lehinde konuşan bir sürü rahip var.
Fakat, her biri bu metinde kendi görmek istediğini görüyor ve kendine uyacak şekilde yorumluyor.
Bildiğim kadarıyla eşcinsellik 71 ülkede yasadışı ve bu ülkelerden 8’inde cezası ölüm.
Bazı ülkelerde eşcinselliğin kabul görme oranı %2’ye kadar düşüyor.
Hindistan’da duvarlarında eşcinsel ilişkiye giren figürlerin yer aldığı tapınaklar var, elbette heteroseksüel ilişkiler de mevcut.
Japonya’da ve Çin’de de durum farklı değil… Çeşitli sanat dallarında ve edebiyatta bunun işlendiğini görmek mümkün. Ama hayatın içinde değil.
Peru’da ve Ekvator’da genç lezbiyenler, aileleri onlarla ne yapacaklarını bilemediklerinden, tedavi umuduyla tecavüze uğradıkları kliniklere gönderiliyor.
Meksika’nın Oaxaca kentinin başpiskoposu kısa bir süre önce “Temiz ve dürüst olan hiçbir kadın ya da erkek eşcinsel olmak istemez.” diye bir açıklama yaptı.
Bazı insanlar da bizim öğretmen olarak çalışma hakkımıza karşı çıkıyor...
ABD’de, belki de dünya çapında, emin değilim ama geçen sene 800 ila 1000 arası haham,
Haiti’de olan depremin suçunu eşcinsellere yükledi.
Berlusconi; kadınlara karşı kendi tutumunu benimsemenin, her ne kadar onu daha aşağılık bir tür ile ilişkiye mahkum etse de,
eşcinsel olmaktan daha iyi olduğunu söyledi.
Bu tarz söylemlerde bulunanlar sadece sağ görüşlü politikacılar da değil. Sol görüşlüler arasında da örnekleri mevcut.
Örneğin Bolivya’dan Evo Morales, Avrupa’da bu kadar çok homoseksüel olmasının nedenini kendine göre açıkladı.
Ki bu bile saçma, çünkü Bolivya’da da burada olduğu kadar çok eşcinsel var aslında.
Sadece bizim kadar özgürce yaşayamadıkları için kendilerini saklıyorlar.
Bunun sebebi de, onun gibi insanların homofobik fikirleri kışkırtmaları.
Dediğine göre Avrupa’da bu kadar çok eşcinselin olmasının nedeni; buradaki gıdaların genetiğiyle oynanmış olmasıymış.
Arjantin’de geçen sene eşcinsel evliliğin yasallaşmasının ardından Buenos Aires başpiskoposu,
bunun tanrıya karşı açılmış bir savaş olduğunu söyledi.
Ve elbette bunun için İncil’den destek buldu kendine.
Diyorlar ki bu bir anormalliktir ve doğal değildir, fakat bilmiyorlar ki eşcinsellik
500 canlı türünde detaylı bir biçimde belgelenmiştir ve 1500 türde de gözlemlenmiştir.
Biz hayvanlardan çok da farklı değiliz. Eşcinsellik özellikle daha zeki türlerde gözlenmektedir,
Mesela, maymunlar arasında.
Ama hayvanlar arasında herhangi bir homofobik davranışa rastlanmamıştır.
Aslında sorun şu ki; okullarda ırkçılık hakkında bir sürü şey konuşuluyor, veya azınlıkların kabulü hakkında…
Fakat eşcinsellikten hiç bahsedilmiyor. Bu, her zaman görmezden geliniyor.
Almanya’daki öğretmenler sendikasına göre okullarda oyun esnasında en sık kullanılan küfür kelimeleri “***” ve “ibne”.
Öğretmenler de bu duruma müdahale etmiyorlar Ve hatta pek çoğu bu durumu destekliyorlar.
Özür dilerim! Bunu evde yapamaz mısınız? İğrenç bir şey bu!
”Bir şaka yapacağız. Hazır mısınız?” dedik onlar da “Evet, tabii ki.” dedi.
Çoğu genç için bu süreç kolay değildir, bunu kabul etmek zaman alır. Çünkü toplumda hoş karşılanan bir durum değildir eşcinsellik.
Çocuklar diğer eşcinselleri tanımıyorlar, çoğunlukla tanıdıklarının da farkında değiller.
Bu yalnızlık duygusu da eşcinsel gençlerdeki intihar oranının, heteroseksüel yaşıtlarından çok daha yüksek olmasında önemli bir etkendir.
Bu, “***” kelimesini olumsuz bir anlamda kullanmanın ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyor.
Lezbiyen ergenler de aynı nedenlerden dolayı çok sorun yaşıyorlar.
Kilise, her zaman eşcinsel evliliğe karşı söylemlerde bulunuyor, evliliğin amacının üreme olduğunu söylüyor.
Bu çok mantıklı değil, çünkü kısır insanların evlenmesi için hiçbir sakınca göstermiyorlar.
Ya da örneğin 50 yaşında bir kadın evlenebiliyor ve bu büyük bir skandal olmuyor.
Ve bu gelenek, eşcinsellerin özsaygısının genel olarak daha düşük olmasına sebep oluyor.
Ve toplumdaki hakları hakkında konuşmamalarına.
Ve maalesef sadece konunun içinde olan kişiler bundan bahsediyor.
Bu durum, ABD’deki siyahların durumuyla aynı. Irkçılığa karşı savaşanlar da hep siyahlardı...
Homoseksüellerin durumu da bununla aynı, fakat ben onların mücadele yöntemini pek uygun bulmuyorum.
Birçok kentte yılda bir kez yapılan yürüyüşler bence çok da anlamlı değiller aslında.
Sadece insanların kendileri hakkındaki önyargılarını doğrulamış oluyorlar.
Sanırım birçoğu bunu ironik olarak yapıyor. Toplumun bizi nasıl insanlar olarak gördüklerini gösteriyorlar.
Ve kendimize gülüyoruz. Fakat insanlar bu ironiyi anlamıyorlar ve homoseksüellerin
yarı çıplak şekilde caddede dolanan deli insanlar olduklarını düşünüyorlar.
Birçok insan, aslında bizim de kendilerinden çok farkımız olmadığını bilmiyorlar, biz sürekli o garip ve dikkat çeken giysilerle dolaşmıyoruz.
Bizim yaşam tarzımız diğer insanlarınkinden çok da farklı değil. Ben de sabah kalkıyorum, kahvaltı yapıyorum,
Dişlerimi fırçalıyorum, duş alıyorum, üniversiteye ya da işe gidiyorum, sonra eve dönüyorum
ve çoğu insandan çok farklı bir yaşam sürmüyorum.
Fakat insanlar bunu anlamıyorlar çünkü cesaret edemedikleri için çoğu eşcinsel kendini açık etmiyor.
Ve Suudi Arabistan’ın etkisi yüzünden bunu suç kapsamına aldılar…
Merhaba! Bu bir röportaj. İsterseniz siz de katılabilirsiniz.
– Ne dediğini duydun mu? – Ne- – “Bu bir karaoke şov mu?”