Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Onur ŞAHİN Gözden geçirme: Ramazan Şen
Bugüne kadar hayatınızda yaptığınız en zor iş neydi?
Güneşin altında çalışmak?
Bir aile ya da halka yiyecek sağlamak için mi çalıştınız?
Gece gündüz, canlıları korumak ve hayatınız için mi çalıştınız?
Yalnız başınıza ya da
başarılı olacağınızın garantisi olmayan ama insan sağlığını iyileştirebilecek
ve hayat kurtarabilecek bir işte mi çalıştınız?
Bir şeyler üretmek ya da yaratmak, sanat eseri oluşturmak için mi çalıştınız?
Beğenmediğiniz ya da tam olarak anladığınıza
bir türlü emin olamadığınız bir işte mi çalıştınız?
Halkımızın içinde, bu işleri yapan kimseler;
ilgimizi, sevgimizi ve en derin desteğimizi hak ediyorlar.
Ancak bu zor işler, sadece toplumumuzdaki
insanlar tarafından yapılmıyor.
Bu görevler aynı zamanda, bitkiler, hayvanlar ve benim de
üzerinde çalıştığım tropikal mercan resiflerinin de
dahil olduğu yeryüzü ekosistemleri tarafından da icra ediliyor.
Mercan resifleri adeta birer çiftçi gibi.
Yeryüzündeki yüz milyonlarca insan için
gıda ve gelir kapısı, gıda güvencesi anlamına geliyor.
Mercan resifleri güvenlik görevlisidir.
İnşa ettikleri şekiller sayesinde kıyı şeritlerimizi, gel git
akıntılarından ve dalgalardan koruyor.
Suyu filtre edebilen biyolojik sistemleri sayesinde suda iş görmek ve
hareket etmek bizim için daha güvenli hale geliyor.
Mercan resifleri kimyagerdir.
Üzerlerinde keşfettiğimiz moleküller yeni antibiyotik ve kanser ilaçlarının
araştırmaları için gittikçe artan bir önem arz ediyor.
Mercan resifleri sanatçıdır.
Oluşturdukları şekiller,
dünyadaki en güzel şeylerden biridir.
Aynı zamanda bu güzellik, birkaç tane ya da az miktarda diğer
doğal kaynaklarla birlikte birçok ülkede, turizm endüstrisinin temelini oluşturur.
Bütün bu sebeplerden, tüm bu ekosistem hizmetlerinden ötürü,
iktisatçılar, dünyadaki mercan resiflerinin yıllık ekonomik
değerinin yüz milyarlarca dolar olduğunu düşünüyorlar.
Yine de, bizim için sarf edilen bu kadar çabaya ve
kazandığımız tüm zenginliğe rağmen,
yapabileceğimiz her şekilde onları neredeyse yok ettik.
Okyanuslardan balıkları çıkardık ve
yerine; suni gübre, kanalizasyon atıkları
hastalıklar, petrol, kirlilik ve tortu bıraktık.
Resifleri, botlarımızla, salma omurgalarımız ile, dozerlerle çiğnedik.
Bu yüzden, bütün denizin kimyasını, suları ısıtmak ve
fırtınaları kötüleştirmek suretiyle değiştirmiş olduk.
Zaten bütün bunlar onlar için yeterince kötüyken
bir de buna; birbirini büyüten,
yoğunlaştıran ve daha da kötü yapan tehlikeler eklenmiş oldu.
Size bir örnek vereceğim.
Yaşadığım ve çalıştığım ülke olan Curaçao'da birkaç yıl önce tropikal bir fırtına yaşandı.
Resiflerin el değmemiş ve sağlam olduğu
adanın doğu bölgesine baktığınızda,
fırtınanın hemen hemen hiç etkilemediğini söyleyebilirdiniz.
Ancak, aşırı avlanma, kirlilik nedeniyle mercanların ölmüş olduğu şehirde,
tropikal fırtına ölü mercanları yerden alıp
onları sopa gibi kullanarak diğer mercanları öldürmüştü.
Doktoram boyunca bu resif üzerinde çalışmıştım.
Orayı çok iyi bilmek zorundaydım.
Fırtına resifin yarısını süpürüp gittikten sonra
kalan bölümü yosunlarla kaplandı.
Yosunlar aşırı geliştiği için mercanları öldürdüler.
Büyüyen tehlikeler ve yoğunlaşan faktörler
Jeremy Jackson'ın "Çamurlaşan kaygan yamaç" ifadesini anımsatıyordu.
Bu hiç de bir istiare değil, çünkü resiflerimizin çoğu bugünlerde,
abartısız şekilde bakteri, yosun ve çamurla kaplı.
Konuşmamın bu bölümünde muhtemelen
benden, mercan resiflerini kurtarmak için gerekli bahaneleri
ortaya dökmemi ve savunmamı bekliyorsunuz.
Bir şeyi itiraf etmek zorundayım.
Bu tabir beni deli ediyor.
Bir gazete manşetinde, atılan bir tweette ya da kuşe kağıdına
basılmış bir doğal kaynakları koruma broşüründe bunu görsem de,
bu tabir canımı oldukça sıkıyor.
Zira biz çevreciler, mercan resiflerinin ölümleri hakkında
alarmın çaldığını on yıllardır dile getiriyoruz.
Şimdiye kadar, ne kadar eğitimli olursa olsun, görüştüğüm hemen herkes,
mercanların nereden geldiğinden veya tam olarak ne olduğundan emin değil.
Dünyadaki mercan resifleri anlaşılması güç, soyut bir obje iken,
birisinin onları önemsemesini nasıl sağlarız?
Eğer mercanın nereden geldiğini, ne olduğunu ya da ne kadar
eğlenceli ve ilginç veyahut güzel olduğunu anlamazlarsa,
neden onları korumayı önemseyeceklerini düşünelim ki?
Gelin bunu değiştirelim.
Mercan nedir ve nereden gelir?
Mercanlar, birkaç farklı yolla doğar.
En sık karşılaştığımız yol toplu üremedir. Yılda sadece bir gece,
bir türün tüm bireyleri
bütün bir yıl boyunca ürettikleri yumurtaları paket halinde
*** hücrelerinin
bulunduğu su kolonlarına bırakırlar.
Bu paketler okyanus yüzeyine çıkar ve parçalara ayrılır.
Neyse ki okyanusun yüzeyinde,
diğer mercanlardan gelen yumurta ve spermler karşılaşır.
İşte bu yüzden, yani bütün yumurtalar yüzeyde eşleriyle
karşılaştıklarından resifte çok sayıda mercan bulunması gerekiyor.
Döllenme gerçekleştiğinde, yumurta, diğer hayvanlarda olduğu gibi,
tekrar, tekrar ve tekrar ikiye bölünür.
Her yıl, mikroskop altında bu görüntüleri yakalamak
benim için yılın en sihirli anları oluyor.
Hücre bölünmesi bittikten sonra, yüzen bir larvaya dönüşüyorlar.
Haşhaş tohumu kadar küçük, şişman bir damla boyutunda.
Buna rağmen, sahip olduğumuz tüm duyu sistemine sahipler.
Renk ve ışığı, kıvamı, kimyasalları ve pH'ı algılayabiliyorlar.
Baskı dalgalarını dahi algılayabiliyorlar: Sesi duyabiliyorlar.
Bu yeteneklerini, resifin
tabanını araştırıp, bir yere tutunmak ve geri kalan ömrünü
orada tamamlamak için kullanıyorlar.
Sadece iki günlük iken, hayatınızın geri kalanında yaşayabileceğiniz
bir yer bulduğunuzu düşünün.
En uygun buldukları yere tutunuyor,
alt taraflarından uzanan bir iskelet ile
ağız ve dokunaçlar geliştiriyorlar.
Böylece dünyadaki mercan resiflerinin inşasındaki gibi zor bir işe başlıyorlar.
Tek bir mercan polipi, altında kireç taşı iskeleti bırakacak şekilde
tekrar, tekrar ve tekrar bölünebilir.
Aynı zamanda güneşe doğru da büyür.
Yüzyılların geçtiği ve birçok türün olduğunu
hesaba katarsak, birçok durumda, uzaktan bakıldığında
bu çalışkan hayvanların oluşturduğu ince bir tabaka
ve bu tabakanın altında çok büyük bir kireç taşı kayacının olduğu görülür.
Geriye birkaç yüz mercan türü kaldı. İyi ihtimalle 1,000 diyebiliriz.
Ancak bu sistemler, milyonlarca diğer türlere ev sahipliği yapar.
Bu çeşitlilik sistemi dengede tutar ve
yeni ilaçlarımızı da buradan buluruz.
Yeni gıda kaynaklarımızı da bu şekilde buluruz.
Neyse ki, hâlâ böyle görünen resiflerin olduğu bir yerde
Curaçao adasında çalıştığım için oldukça şanslıyım.
Buna karşın, aslında, Karayiplerin çoğu ve dünyanın da çoğu
daha çok böyle görünüyor.
Bilim adamları, dünyadaki mercan resiflerinin tükenme hızı
artışındaki detayları araştırdılar.
Kesin sebeplerdeki artışı belgelediler.
Kendi araştırmamda ise, geçmişi sorgulamakla ilgilenmiyorum.
Curaçao'daki çalışma arkadaşlarım ve ben gelecekte neler
olabileceğiyle ilgilendik.
İyimser olmak için ufacık da olsa bir nedenimiz var.
Hatta bazen uzun zaman önce yerle bir
ettiğimiz bazı mercan resiflerinde dahi,
yavru mercanların bölgeye ulaştığını ve bir şekilde hayata tutunduğunu görüyoruz.
Artık yavru mercanların, yetişkinlerin uyum sağlayamadığı
bazı zor şartlara uyum sağlayabildiğini düşünüyoruz.
Yetişkin mercanlar dünyamıza uyum sağlama
konusunda daha az istekli olsalar da bunu yapabilirler.
Gelelim benim ve arkadaşlarımın Curaçao'da yaptığımız çalışmaya...
Bir yavru mercanın hassas olduğu erken dönemde
neye ihtiyaç duyduğunu,
beklentilerini ve bu
sürece nasıl yardım edebileceğimizi çözmeye çalışıyoruz.
Bu soruları cevaplayabilmek için yaptığımız çalışmalardan
üç tane örnek göstermek istiyorum.
Birkaç yıl önce, 3D yazıcı edindik, farklı doku ve renklerdeki mercanların
tercihlerini araştırdık.
Basitçe, mercanın nereye yerleştiğine baktık.
Bulduğumuz şey ise, biyolojik renkler içermemesine rağmen,
sağlıklı bir resifin hala beyaz ve pembe renklerini tercih ettiğiydi.
Ezilmekten ve yırtıcılara yem olmaktan kurtulabilecekleri
çatlak, oluk ve delikleri
tercih ediyorlar.
Bu bilgiyi kullanarak geriye
dönebilir ve koruyucu projemizde yer alan bu faktörleri--
pembeyi, beyazı, çatlakları ve sert yüzeyleri-- onarmaya
ihtiyacımız olduğunu söyleyebiliriz.
Bu bilgiyi, deniz suru veya
ayaklık gibi bir şeyi su altına koymak için de kullanabiliriz.
Mercanların geri dönmelerini sağlayacak şekilde
bu materyalleri, renkleri ve dokuları kullanmayı seçebiliriz.
Buna ilaveten, yüzeylerde,
mercanları resiflere çeken kimyasal ve mikrobiyal
sinyaller olduğunu keşfettik.
Altı yıl önceden başlamak üzere, mercanların yerleştiği
yüzeylerden elde ettiğim bakterileri çoğalttım.
Bunları, mercanları yerleşmeye ve
tutunmaya ikna eden bakteriler açısından tek tek inceledim.
Şimdi ise, derin dondurucumuzda mercanların yerleşme ve tutunma
sürecine güvenilir şekilde
rehberlik edecek bakteri türleri var.
Konuştuğumuz gibi,
Curaçao'daki çalışma arkadaşlarım, mercanların
tutunması için bu bakterilerin rolünün olup olmadığına bakıyorlar.
Akabinde mercanları su altına geri koyduğumuzda,
hayatta kalıp kalamayacaklarına bakıyorlar.
Bu tekniklere ilaveten, üzerinde yeterince çalışılmamış türlerin
sır perdesini aralamaya çalışıyoruz.
Bu benim favori mercanlarımdan birisi, her zaman da öyleydi:
Dendrogyra cylindrus, sütun mercanı.
Onu, gülünç bir şekil oluşturduğu, dokunaçları tombul
ve tüylü olduğu ve de nadir olduğu için
bu kadar seviyorum.
Resifte bunlardan birine rastlamak son derece zor.
Aslında, o kadar nadir ki,
geçen sene soyu tükenenler listesinde tehdit altında
olan türlere dahil oldu.
Bu kısmen böyleydi, çünkü 30 yılı aşkın araştırma çalışmaları
sonucunda bilim adamları hiç yavru sütun mercanı bulamadılar.
Hâlâ üreyebildiklerinden bile son derece şüpheliydik,
hatta üremiş olmalarından da.
Nitekim, 4 yıl önce, Curaçao'da ürediği zamanı
saptamak için onları geceleri takip etmeye ve izlemeye başladık.
2007 ve 2008'de üremelerine şahit olan Florida'daki
meslektaşlarımız sayesinde işe yarar ipuçları elde ettik.
Nihayet, Curaçao'da üredikleri zamanı çözdük ve
onları iş üstünde yakaladık.
Sol tarafta, vücudundaki yumurtaları denize
bırakmak üzere olan bir dişi görüyorsunuz.
Burada da, sağda spermlerini bırakan bir erkek.
Bunları topladık ve laboratuara götürdük, döllenmeden sonra
laboratuarda yüzen yavru mercanlarımız olmuştu.
Bizden önce bu çalışmaları yapanların
Curaçao'da, diğer mercanları yetiştirmek konusundaki
uğraşlarımız sayesinde,
yerleşmek ve tutunmak gibi süreçleri atlatabilen
yavrularımız oldu.
Daha sonra ise başkalaşmış mercanlara dönüştüler.
Buradaki, tarihte görülen ilk yavru sütun mercanı.
(Alkışlar)
Bunun, sevimli bulduğunuz yavru pandalardan daha sevimli olduğunu
söylemek zorundayım.
(Gülüşmeler)
Bu sürecin ve mercan üretiminin sırlarını ve de
onlara nasıl yardım edebileceğimizi çözmeye başladık.
Tüm dünyada, bilim adamları
mercan embriyosu üretmek ve yerleşmeleri için yeni yollar
bulmaya çalışıyor.
Belki de, düşük sıcaklıklarda onları korumanın yolları bulunursa,
onların genetik çeşitliliğini muhafaza edebilir ve
onlarla daha sık çalışabiliriz.
Ancak hâlâ oldukça düşük teknoloji kullanıyoruz.
Çalışma tezgahımızdaki boşluklar, laboratuarımızdaki el sayısı ve
belirli bir saatte içebildiğimiz kahve miktarı ile sınırlanıyoruz.
Toplum olarak, diğer krizler ve
ilgi alanlarıyla karşılaştıralım.
İleri bir medikal teknolojimiz var, ileri bir savunma teknolojimiz var,
bilimsel teknolojimiz var,
hatta ileri bir sanat teknolojimiz bile var.
Korumak için kullandığımız teknoloji ise bunların çok gerisinde.
Yaptığınız en zor işi tekrardan düşünün.
Çoğunuz bunun ebeveynlik etmek olduğunu söyler.
Annem ebeveynlik etmeyi, hayatınızda
yapabileceğiniz ve tahmin edebileceğiniz herhangi bir şeyden çok daha muhteşem ve
çok daha zor olarak tanımlardı.
10 yıldır yavru mercanlara ebeveynlik etmeye çalışıyorum.
Hayatın harikalarını izlemek,
kesinlikle ruhumun özünü hayrete buladı.
Aynı zamanda onlara bakıcılık yapmanın ne kadar zor olduğunu gördüm.
Sütun mercanları iki hafta önce tekrar üredi.
Yumurtaları topladık ve laboratuara getirdik.
Burada bir embriyonun bölündüğünü görüyorsunuz.
Bunun yanı sıra, 14 yumurta döllenmedi ve
bozulacak.
Bakterilerle enfekte olacak ve patlayacaklar.
Ortaya çıkacak bir sürü bakteri birazcık şansı olan bu embriyonun
hayatını tehdit edecek.
Yanlış giden şeylerin kullandığımız metodlar olup olmadığını ve
bu mercanın resifteki
döllenme sorunundan muzdarip tek tür olup olmadığını bilmiyoruz.
Sebebi ne olursa olsun,
yavru mercanları resifleri yetiştirmek, tamir etmek belki de resifleri
korumak için kullanmadan önce öğrenecek ve yapacak çok şeyimiz var.
Yüz milyarlarca dolar etmelerini boş verin.
Mercan resifleri; çok çalışkan hayvanlar, bitkiler, mikroplar ve mantarlar...
Bize yiyecek ve ilaç sağlıyorlar, adeta birer sanat eseri gibiler.
Biz ise neredeyse bir mercan neslini yok ettik.
Üstün çabalarımıza rağmen, birkaçı her nasılsa başarılı oldu.
Şimdi, bizim için yaptıkları şeyler adına onlara teşekkür etme ve
resiflerin geleceği olan yavru mercanları yetiştirmeleri için onlara ihtiyaçları olan
tüm fırsatları verme zamanı.
Çok teşekkür ederim.
(Alkışlar)