Tip:
Highlight text to annotate it
X
Selamu Aleykum ve Rahmetullahu Teala ve Berakatuhu.
Burada Şeyh olarak oturmak hoş.
Bu sandalyenin boşalmasını çok uzun zamandır bekliyordum.
Bütün mübarek Şeyhler geliyor ve ben de kenarda durmak zorunda kalıyordum.
Ama Maşa'Allah izleyenlerden bu kahve sohbeti için güzel yorumlar geliyor.
"Bizim seviyemiz bu, bu seviyeden memnunuz" diyorlar.
"Öbür Şeyhlerin seviyesi çok yüksek. Anlamaya çalışıyoruz ama..
maalesef Nebil tercüme edecek".
Ve Elhamdulillah, Şeyhimiz iyi ve
hepimize müjde veriyor. Ve bugün çok şerefli misafirlerimiz var Elhamdulillah
Bize sevgili kardeşimiz Şeyh Raca Aşmanı hatırlatan misafirler,
kendisinin oğlu, yeğenleri buradalar Maşa'Allah. Bize şeref verdiler.
Ve Elhamdulillah, Şeyhimiz diyor ki "Sübhan Allah,
biz bu şerefi, kraliyet ailesinin gelip bizi ziyaret etme şerefini haketmiyoruz.
Ve Maşa'Allah onlar çok mütevazi, geliyorlar ve bizi ziyaret ediyorlar".
Elhamdulillah, sizi burada görmek şerefi
ve sizin için bazı sorular cevaplamak... İnşa'Allah. Çünkü
çok güzel sorularınız var,
ki herkes soruyor bu soruyu: "Nasıl Sufi olunur?"
Nasıl Sufi olunur? Çok önemli bir soru bu. Herkes bunu düşünür,
nasıl Sufi olunur?
Ve, sufi olmak için bu soruyu sorduğunuzda
zaten Sufiliğe adımınızı atmışsınız demektir.
Herkes düşünüyor ki, "sufi olduğunuzda
uzun bir prosedürü, yapılacak uzun bir listesi var". Hayır.
"Nasıl sufi olunur" diye sorduğunuz an
zaten kapıyı açıp Sufiliğe girdiniz demektir.
Sufi olmanın sırrı budur.
Elhamdulillah bu soruyu sorduğunuz sürece, içindesiniz demektir.
Cenab-ı Allah hemen açar size yolu, girmeniz için,hoş karşılanırsınız.
Eğer birisi yolundan geçerken hemen yanındaki sarayla ilgilenmezse
o zaman kimse onu karşılayıp "içeri gel ve bak" diye çağırmaz.
Ama bu saraydan geçerken "ne güzel bir dizayn, ne güzel bir renk"
derseniz ve "içeride kim yaşıyor, ne yapıyorlar, mimarı nasıl"
diye sormaya başlarsanız hemen içine girersiniz. Çünkü
aşk içindesiniz, kalbiniz o tarafın aşkı ile eriyor.
Ve Elhamdulillah, size müjde verebilirim Şeyh Abdüllatif,
ki bu soruyu sorduğunuzda kalbiniz bunu gerçekten istiyor demektir.
Ve kendinizi, genel olarak herkese söylüyorum, sorularla meşgul etmeyin
ki sonra sorulara cevap verir ama verilenden keyif alamazsınız.
Bunun için güzel bir örneğimiz var.
Bizim bir müridimiz var. Kendisi profosör, NASA'da çalışıyor.
İsmi Ahmed Gayyur, Nasa'da profosör ve bu Hubble teleskobunu yapıyordu.
Ve oradaki baş mühendisti. Maşa'Allah Nakşibendi oldu, Şeyhimizi takip ediyor.
Şimdi emekli oldu. Ama bu Nasa hakkında çok güzel şeyler söylüyordu. Diyordu ki
"En eğitimli ve önde gelen profösörler Müslümandır.
NASA'da, ön plana hep Müslüman profösörleri koyarlar.
Neden? Çünkü derler ki, "diğer profösörler gezegenlere,
veya güneşe veya yıldızlara baktığında
'bu buraya nasıl geldi, bunun buraya konulmasının nedeni nedir" derler.
"Bunu ölçmek imkansız" derler. Bir sürü soruları ve cevapları vardır.
Yani kendilerini detaylarla meşgul ederler, gereksiz detaylarla.
Ama Müslüman profösörler "bu Cenab-ı Allah'tandır. O Kudreti ile
yarattı ve orada" der. Yani soru da cevap da bitti. Çünkü bütün bunları
yapanın kim olduğunu bilirseniz, daha ileri gidebilirsiniz.
Yani Nasa'dakiler çok zeki, bu yüzden ön sıraya Müslüman profları koymuşlar.
"Evet, güneş buraya Cenab-ı Allah tarafından kondu.
Ve gezegenler buraya yerleştirildi, dizaynı da Cenab-ı Allah tarafından.
Bu yüzden bizim, bunlar buraya nasıl geldi
ve sebepleri nedir, kaç milyar yıl önce, şudur budur" diye düşünmemize gerek yok.
Hesaplar, hesaplarlar..Yani güneşin neden orada durduğunu hesaplayana
kadar ömrünüz biter.
Cenab-ı Allah yarattı. Müslüman olarak Elhamdulillah biz inananlarız ve
daha rahatız. Cenab-ı Allah'ın yarattığı ile daha rahatız. Çünkü biliyoruz,
Cenab-ı Allah bizim gibi diye düşünmüyoruz.
Biz zayıfız, en zayıf kuvvetsiz varlığız biz.
Herhangi bir hayvan bizden çok daha hızlı, vahşi olabilir.
Ve daha kuvvetli, belki kendine göre daha zeki olabilir.
Ama Cenab-ı Allah bizi böyle cildimiz yumuşak, güzel yüzlü yarattı
ve akıl verdi. Bu sebeple bizden kul olmamızı istiyor.
Ve bize O'nun kulu olmakla şeref verdi. Ve geri kalan bütün mahlukatı bizim
emrimize verdi. Böylece, kuvvetli olmasak bile
Cenab-ı Allah bize çok daha büyük bir kuvvet verdi. Ve bizi maneviyat ve kalp
ile destekledi. Beynimizin bir hududu vardır.
O hududun dışına çıkamaz, beyin sınırlıdır.
Bu yüzden, hududa ulaştığınızda ne olur?
Beyin "bum bum bum" çarpmaya başlar, çıkamaz onun dışına.
"Hayır, hududa çarpıyorsun". Ama kalp olabildiğine geniştir.
Hududu yoktur. Bu yüzden Sufizm kalptir, hudud yoktur.
Elhamdulillah. Beyniniz size herşeyi yaptırır, ama belli hududlar içinde.
Koordinasyon çok önemlidir. Koordine ettiğinizde
dünyada da başarılı olursunuz, manevi olarak da başarılı olursunuz.
Aklın ruhaniyetinizi ele geçirmesine izin vermeyin.
Ve kalbinizin de aynı şekilde, bütün
dünya işlerinize egemen olmasına izin vermeyin. Yoksa açlıktan ölürsünüz.
Çalışmamız lazım, nefes almamız lazım, ailemize bakmamız lazım.
Ve insanlara da bakmamız lazım. Cemaat budur.
Ama manevi tarafta da Şeyhimize, gurumuza yakın olacak şekilde
kuvvetli olmamız lazım ki, o da bizi Efendimize (sav) yakınlaştırır.
Ve Efendimiz de bizi Allah'a yaklaştırır. İşte Sufi olmak böyledir.
Konuşurken kolay ama bizim de biraz gerçekleşmesi için gayret etmemiz lazım.
Bu yüzden, gerçekleştirmek- asıl önemli kısmı budur.
Ve nasıl Sufi olunur diye sorduğunuzda, o vakit gerçekleşmeye başlar.
Bundan sonra sizi sürekli hesap, hesap yaptıracak sorular sormayın.
Mesela ben şimdi dede oldum.
Elhamdulillah. Hesaplıyordum sürekli, hesaplıyordum sonunda kendimi
dede olarak buldum.
Çok hızlı, çok hızlı. Hayat çok hızlı
Ne kadar hızla, süratle gittiğini tahmin bile edemezsiniz.
Elhamdulillah. Ama şansıma matematiğim iyi değil.
Çok fazla hesap yapamıyorum. Yalnız Şeyhimin hesabını takip ediyorum.
Onda herşeyi hesaplayan büyük bilgisayar var. Böylece ben oturuyorum,
rahat ediyorum, onun ipini yakalıyorum ve onunla birlikte böyle gidiyoruz.
Çünkü o da çok hızlı gidiyor, böyle.
Bu yüzden, mürşide teslim olmanın çok avantajları vardır.
Mürşidden beyat aldığımızda
bu, ona teslim oluyoruz demektir. Herşeyimizi ona veriyoruz demektir.
Ama eğer sağ taraftaysak, ki Elhamdulillah sağ taraftayız,
herşey rahat olur.
Buradaki soru; gurum, mürşidim beni tatmin ediyor mu?
Evet, eğer tatmin ediyorsa sen ona aitsin demektir.
Ama eğer gelip bakıyor ve dışarı itiliyorsan,burası senin yerin değildir.
Çok insanlar var geliyor, "şu tarikattaydık, bu tarikattaydık
sonunda Şeyhimize geldik" diyorlar.
"Orada beyat almadık, orada kendimizi vermedik".
Bunun sebebi, sizin Şeyhimizin listesinde olmanız.
Eğer birisi Şeyhimizin listesinde yazılıysa hiç şüphe yok, gelecek.
Yazılmış adı, kaçamaz.
Cenab-ı Allah'ın yerleştirmesi böyledir, güneşi, ayı, dünyayı yerleştirmesi gibi.
Hepsi O'nun eliyle yerleştirilmiş, Cenab-ı Allah'tır O.
Bizim aklımız kavrayamaz, mümkün değil.
Ve bu, Allah'ın hayatımızda yazdığının en basit, yalın hali.
Elhamdulillah, bizler Cenab-ı Allah'ın büyük bir hediye bahşettiği insanlarız.
Bize öyle büyük bir hediye bahşetti ki çok insan onu ister ama bulamaz.
Bir defasında bir kimsenin cenaze namazındaydık ve
çok büyük bir kalabalık vardı. Hepsi dışarıda ayakta duruyordu ama hiçbiri
gelip içeride cemaatle namaz kılmadı. Hepsi de cenaze için gelmişti.
Ve Şeyhimiz ayağa kalkıp çok güzel 1-2 kelime söyledi.
Dedi ki "dışarıda bekleyen o insanlar için üzgünüm, üzülüyorum.
Neden üzülüyorum biliyor musunuz? Allah onlara alınlarını secdeye koyma
fırsatını vermemiş.
Bu da yazılı birşeydir. Eğer secdede nasibiniz varsa Allah size secde yazar.
Dedi ki "Üzülüyorum, gerçekten üzülüyorum bu insanlar için.
Üzgünüm çünkü Allah onlara secde fırsatı vermemiş.
Buradaki cemaatimize bakıyoruz, Elhamdulillah Allah'a çok
şükretmeliyiz ki, bize bu secde şerefini ve fırsatını verdi.
Böyledir bu, kimisine yazılıdır, kimisine değil.
Çok önemlidir bu. Bu Allah'ın yazması en önemli şeydir.
Elhamdulillah diyorum, hepimiz çok şanslı insanlarız ki
Allah bize en azından secde yapmayı nasib etti.
Bunun için şükretmeliyiz". Elhamdulillah. Ama şimdi
daha da fazlasını alır, daha ileri gidersiniz. Çünkü bu, önü olabildiğine
açık bir sahadır. İçtihad yaparsanız ulaşabilirsiniz.
Ama bir kılavuzunuzun,yol göstericinizin mürşidinizin olması lazım.
Sizi asıl uçuracak olan odur. Kendi başına kimse uçamaz.
Bu çok mühimdir. Uçağın pilotuna bakarsanız mesela,
herhangi birini kaptan olarak seçebilir misiniz? Hayır.
Eğitimini almış olması lazım, hocası ile tatbikat yapması lazım.
Ancak ondan sonra küçük bir uçak verirler, sonra daha büyük ve sonunda
büyük uçak verirler. Mesela benim gibi, önce dede olmam lazım
sonra büyük uçak veriyorlar. 16 yaşında veya 18 yaşında birine hiçbir zaman
airbus 380 verip uç demezler.
Çok basit görünür ama değildir. Elhamdulillah, bu yüzden
Şeyhimizle olmak Sufi olmak için yeter de artar bile.
Ve o sizi alacak, o sizi uçuracak.
Ve siz de yolcu koltuğunda, gayet rahat oturacaksınız.
Çünkü onlarda bu kuvvet var. Bu kuvvet olmasa, o zaman düşünebilirsiniz:
"Ben eşek üzerinde mi oturup yolculuk yapıyorum, yoksa uçakta mı
gidiyorum?" Elhamdulillah, güvenli ellerde olduğumuzu biliyoruz,
ve gayet rahat bir yolcu koltuğunda olduğumuzu-
"Seni Şeyhimiz ve mürşidimiz olarak kabul ediyoruz", diyerek ve
Sufi olmayı, Allah'a, Resulüne giden büyük Şeyhlerin yolunda olmayı
kabul ediyoruz diyerek.
Ve min Allahu tevfik. Bi hürmetil Habib, bi hürmetil Fatiha.
Allahümme salli ve sellim ala
Nebina Muhammed Aleyhi Selam.
Salaten tedumu ve tuhda ileyh
me marel le yali ve tuled devam.
(Ey Allah'ım; Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam'a salat ve selam eyle,
öyle bir salat ki geceler boyunca daimi ve bitmeyecek kadar uzunca...)
Allahümme salli ve sellim ala Nebina Muhammed Aleyhi Selam.
Salaten tedumu ve tuhda ileyh me marel le yali ve tuled devam.
Fatiha.