Tip:
Highlight text to annotate it
X
Herkese Merhaba! Markiplier burada, ve 1000 video boyunca yanımda olduğunuz için size ÇOK teşekkür ederim.
Nasıl bu noktaya geldiğimizi hayal etmek bile zor ve ben gerçekten 1000 abone için özel bir şey yapmak istedim.
Ya da, 1000 abone değil, 1000 videonun dönüm noktası. Ve düşünüyorum ki bu video size gerçekten nasıl nereden buraya geldiğimi
Ve sizlerin nasıl hayatımı değiştirmeye yardım ettiğinizi açıklayacak. Çünkü bu şeyler benim için gerçekten önemli, çünkü bunlar bana nasıl bir insan olduğumu söylüyorlar
Ve benimle beraber olduğunuz için size minnettarım.
Böylelikle, BAŞLIYORUZ!
Pasifik Okyanusu'nun ortasında, Hawaii'nin 3'üncü en geniş adası olan O'ahu 'da doğdum.
Ve askeri bir üste, Honolulu'nun bir şehrinde doğdum.
Babam ordu kariyeri adamıydı, emekli olana kadar orduda 23 yıl bulundu.
Görünüşe bakılırsa Kore'ye gittiğinde annemle tanışmış. Oldukça yaygın bir hikaye, duyduğuma göre.
Ama bunların sonucu bendim. Güzel bir bebek.
Bu... oradan pek güzel değil, sadece benim artistik yeteneklerim yetersiz.
HER NEYSE, bunları dikkate almazsak ben doğdum, ve mükemmel doğdum. Ve kaslı.
Görünüşte kocaman bir bebektim, annem arada bir bana bunu hatırlatırdı.
4 kilo 850 gramdım, bu yüzden adımı Mark koydular.
Tabi ki sırf kas. BENDEN ŞÜPHELENMEYİN!
Kısaca, ben doğduktan sonra babam ordudan emekli oldu, bir tür kitap şirketi için reklam tasarımcısı olarak işe alındı.
Ama her halükarda kendimizi Cincinnati, Ohio'nun her yerinde bulduk.
Neden artık burada aileden birilerinin olmadığını düşündüğümden emin değilim.
Ah, her halükarda devasa bir bahçesi olan bu müthiş eve taşındık.
Abim ve ben çoğu zamanımızı bu ilginç ormanda
geçirdik. Demek istediğim, eğer biz bilgisayarda olmasaydık,
Ormanda, derede oynardık, kurbağa yavrularını kaldırırdık, samaşıkları keserdik, onlarla sallanırdık.
Demek istediğim, biz o ormanlarda gerçekten birbirimize bağlanmıştık ve bu ev hakkında özlediğim
şeylerden biri buydu, ama ormanda oynamadığımızda, babamın bize çok erken yaşta tanıttığı,
bilgisayar adındaki sihirli cihazda oyun oynardık.
Demek istediğim, gerçekten, bu şey o zamanlar aklımı uçuruyordu çünkü
onsuz bir hayat düşünemiyordum.
Demek istediğim, babam bana bilgisayarların nasıl antik ve bütün odaları doldurduğu hakkında hikayeler anlatırdı
ve ben bilgisayarların ne yaptıklarına ve yapabildiklerine şaşırırdım.
O zamanlar internet hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Bilgisayarda bir kaç tane oyun vardı ancak oyunlardaki GERÇEK deneyimim
abimin noel için aldığı Süper Nintendo sisteminden geliyordu.
Demek istediğim, bu şey abim ile benim bugün çok yakın olmamızın sebebiydi.
Çünkü birlikte onunla çok oyunlar oynadık. Soldaki benim abim.
Adı Tom, ve sağdaki benim, hala mükemmel olduğumu söyleyebilirsiniz ama
abim oldukça iyi biridir ve onsuz bugün olduğum kişi olamayacağımı düşünüyorum.
Maalesef o zamanlar hep mutlu zamanlar değildi. Babam ve Annem çok kavga ederlerdi.
Çok kavga ederlerdi derken, annem çok kavga ederdi ve babam karşılık vermek zorunda kalırdı.
Um, annem olduğu kişiden memnun değildi ve, eh, ben ve abim neden video oyunlarıyla
dikkatimizi dağıtmaya çalıştığımızı anlayamıyorduk. Biliyorsunuz, elimizden geldiğince görmezden gelmeye çalışıyorduk.
Ama en sonunda bitti. Oldukça kaçınılmazdı ancak sonunda boşanma vakti gelmişti.
Ve üzgündük ancak babamızın çöktüğünü görmek
bizi daha da üzmüştü. Yani, paramız yoktu.
Kazancımızın yarısı gitmişti, evi kaybetmek zorunda kalmıştık ve artık eskisi kadar oyun
satın alamıyorduk, böylece oyunları da kaybettik ancak
bilgisayarı bizimle birlikte aldık ve bu benim
bilgisayarlara ve teknolojiye olan aşkımı gerçekten alevlendirmişti. Şuna da değinmem gerek,
oldukça aptal bir çocuktum. Ben ve abim merdivenlerde
olabildiğince yükseğe zıplamaya çalışır
ve alttaki yastıklara kimin düşeceği hakkında rekabete girerdik.
Kazanacaktım ancak kendimi yerde, kafatasımı çatlak bir halde buldum.
Bu sonradan anlam kazanacaktı ama önceden de belirttiğim gibi,
ben APTAL bir çocuktum. Evden çıktığımızda
benim için kusursuz olan özel okula artık gitmedim
Çünkü umurumda değildi.
Tüm bildiğim bu. Yeni okula gittiğimde kilitli dolapların ne olduğu hakkında bir şey anlamamıştım.
Demek istediğim, her şey benim için kusursuz bir şekilde yabancıydı ve ben
kaçamıyordum, artık ormana gidemiyordum ve arkadaşlarımın
çoğunluğunu kaybetmiştim ve her şeye yeniden başlamak zorundaydım.
Benim için oldukça karanlık zamanlardı çünkü ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Ama her neyse, bir kaç arkadaş edindim ama kazara
aptalca bir şey yaptım, '' Maymun direklerinden ne kadar uzağa zıplayabilirsin''
rekabetine girmiştim ve kazanacakken...
kendimi yerde buldum... ve kolum kırılmıştı
yani gerçekten kötü kırılmıştı. Hem kemikler hem diğer şeyler her yere fırlamıştı
AMA aslında iyi bir şeydi. (Şu şok olan benim abim.)
ama bu iyi bir şeydi çünkü bunun sayesinde bir kaç arkadaş bulmuştum
ve bana 'Yani, bu nasıl oldu?' diye sorabilirsiniz.
Eh, bu böyle oldu, kolumda alçı vardı
ve kalem açamamak gibi şeyleri yapamıyordum. Ve bu
gerçekten müthiş kişi Drew, bana yardım edeceğine
karar verdi. Ve Drew kızıl, uzun biriydi ama o iyi bir
çocuktu. Ayrıca beni daha çok arkadaş bulduğum müzik grubunun
içine aldı. Yani benim müthiş trompet yeteneklerimle
kafasını uçurduğum yer. HUCHA!
Nihayet, uzun süren buluşmalardan sonra babam
bizim de onayladığımız birini buldu, o tanıştığımız en en hoş kişiydi
ve adı Dee'ydi.
Ve, demek istediğim, onu onaylıyordum çünkü bize bir Playstation 2 almıştı,
ve aynı zamanda oldukça heyecanlıydım, üstelik o zamanda bizim yapamadığımızı
yapmıştı ve babamı mutlu etmişti.
Ve bu herhangi birinin yapabileceği en önemli
şeydi. Ve, o zamandan sonra lise
çocuk oyuncağı olmaya başlamıştı. Notlarım baştan sona değişmeye başlamıştı,
biliyorsunuz, sıkı çalışmak, iyi bir öğrenci olmak. Bir sürü iyi arkadaşlar
edinmiştim, hem müzik grubunun içinden hem de dışarıdan. Mükemmel oyunlar oynuyordum,
bilirsiniz. Yaptıklarımla mutluydum, mesela Half Life 2 ve diğerleri gibi.
Ve birkaç kız arkadaşım olmuştu, burada ve orada, bilirsiniz.
Ve ergenlikte ilişki yapmak, ilişkilerdeki ilk deneyimler ve
bu tür şeyler hep eğlencelidir.
Oldukça iyiydi. Ve bütün bunlara yukarıdan bakacak olursak,
gerçek anlamda bir şeyimiz yoktu
ve yine oyunlarımız yoktu, hayatta sürüklenmekten dolayı
mutsuzduk, yani bunlara yukarıdan baktığınızda her şekilde
koleje gidiyorduk. Sonunda kendi başıma dışarı çıktığım için
gerçekten heyecanlıydım. Ama sonra, babam bana bazı
kötü haberler verdi. Önüme bir kağıt koydu ve bir şey demeden,
sadece okumamı istedi. Ve ben oldukça
akıllı bir çocuktum, yani kağıttaki her kelimeyi anlamıştım,
bütün tekno anlamsız şeyleri de ancak asıl olan, büyük kalın harflerle
yazılmış ''KANSER'' yazısıydı, gerçek anlamda kötü bir kanser
türüydü. Bu yüzden, o zamanlar benim için gerçekten zorlu bir süreçti çünkü ben
ne yaptığımı göremez haldeydim. Önceden her şey bana çok
açık görünürdü ama şimdi her şey benden
kaçıyor gibiydi. Ne yapmak istediğimi kesin olarak biliyorum sanıyordum,
video oyunları yapmak. Bunu yapmak istedim,
ancak babam bana katılmıyordu, ama bunu yapacağım bir şey
olarak düşünüyordum. Yine de oyunların işe yaramayacağının
farkına vardım, bu yüzden onları başımdan savdım ve
mühendisliğe yoğunlaşmaya başladım. Aslında inşaat mühendisliğinin
içindeydim ama biyomedikal mühendisliğe geçtim
çünkü tıp fakültesi programına sahipti ama
bu da olmadı. Yapmak istemedim. Bu yüzden mühendisliğe
geri döndüm. Sonra 'Hey, eğer yapmak istediğim şeyi yapacaksam,
oyun yapmalıyım.''diye düşündüm. Ve hayatımda gerçekten ne yapacağıma
dair karar veremiyordum. Bir nevi bir
kavşaktaydım ve sinirliydim.
Bir yıl sonra, yaz için hepimiz evdeydik ve babam
kanser yüzünden oldukça kötü olmuştu, ve artık kendinde değildi
Ancak bir sabah, üvey annem Dee tarafından
uyandırıldık. Çığlık atıyordu, merdivenlerden aşağı indiğimizde babamı
ölmek üzere olduğunu gördük. Bana söylediği son söz
''Seni seviyorum. Hemde çok.' olmuştu. Ve babam ölürken elini tutuyordum...
Babam öldükten sonra önceden olduğumdan daha da kafası karışık biri olmuştum.
Çünkü mühendisliğe çok uzaktım, o kadar ki artık düşünmüyordum
ve çıkamıyordum. Bu zihin uyuşukluğu içinde sıkışıp kalmıştım,
kooperatif işler beni tam olarak günde sekiz saat bilgisayar başında otutturuyordu
işin iki saati değerliydi ve başka da bir şey yoktu
Kesinlikle korkunçtu ve bunu hayatımın geri kalanında
yapmak istemiyordum. Ve oyunlar için zamanım yoktu.
Kaçışım yoktu. Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu,
birkaç yıl sürüklenmiştim. Kızlarla çıkıp duruyordum
ama sonunda bir nevi hoşlandığım bir kızla tanıştım ve o
gerçekten iyi ve hoştu, adı... Barbara olacak.
Bunu şimdilik onun adı olarak kullanacağız. Adı C ile gösterilen
Barbara olacak. Ama her neyse, sonunda onu birlikte yaşadığım anneme götürdüm
çünkü babam öldükten sonra kendime ait bir yerim yoktu.
Ve annem bu durumdan hoş değildi, bu beni sinir ediyordu.
Ve annemin bir nevi kafası karışmıştı. Çok üzgündüm çünkü annem
çok sinirlenmişti ve en sonunda beni evden kovdu.
Daha fazlası var ama bu temelde en uzun ve de en kısa olanı.
Yani ben kızgındım, annem kızgındı ve sonra ben gittim
ve kendi dairemi aldım çünkü o zamanlar bir işim vardı.
o kötü kooperatif işi, ama hala bir işti. Ne yazık ki,
yeni yerimi aldığımda, patronum üç gün önce bana
ortaya çıkmamın gerek olmadığı yeni çeyrek dönemde gelmiş olmam gerektiğini
söylemişti, bu da beni daha da sinirlendirmişti ancak
patronuma bağırmadım -profesyonellik- ve günün sonunda
param kalmamıştı ve kız arkadaşım
bana yardımcı olmuyordu ve sonra bana
hiçbir şey yapamadığım için sinirlendi, ya da başka bir şeye, neden sinirlendiğini
gerçekten hatırlamıyorum, sık sık sinirlenirdi ama en sonunda
bu ilişkimizde bir parçalanmaya neden olmuştu ve stres beni
ele geçirmeye başlamıştı. Önceden olduğumdan daha çok, daha fazla üzgündüm
ve böyle bir ilişkide daha fazla olamayacaktım, birbirimizi terk ettikten sonra
dairemde yalnız başıma sıkışıp kaldım ve ne yapacağımı
bilmiyordum. Ve sonradan eşi benzeri olmayan bir acıya dönüşecek olan
şüphe verici bir ağrım vardı. Ve bu
eşi benzeri olmayan ağrı, bir sabah yataktan çok acı çekerek uyanıp
hastaneye gittiğim güne kadar başıma bela oldu. Bana apandistimin
plaj topu büyüklüğünde olduğunu ve derhal çıkarılması gerektiğini
söyledikleri hastaneye gitmiştim.
Aynı zamanda bana böbreküstü bezimde yumruk büyüklüğünde bir tümörün olduğunu
ve bunun da sonraki gün çıkarılması gerektiğini söylediler. Yani bunlar
oldukça şok veren haberlerdi ve olmuş olan
her şeyin üstündelerdi. Zaten yeterince stresliydim
ancak her nasılsa baştan sona idare ettim, barıştığımız için anneme
ve hala benim yanımda olan üvey anneme minnettarım.
Ameliyatlar iyi geçti ve hastanede iyileşmemin son bulması
2 hafta sürdü, ne yaptığımı düşünmek için
çok zamanım vardı. Ve çok düşündüğümde
daha da bıkmış oluyordum. Sadece, hayatımdaki her şey
kontrolümden çıkmış gibi görünüyordu ve bunlar hakkında
seçimim yoktu. Sonunda yeterin yeter olduğuna ve
istediğim şeyi yapacağıma karar verdim. Ama hala hastanede
sıkışıp kalmıştım bu yüzden her gün daha da sinirleniyordum. ARGH! Yani sonunda
hastaneden çıktığımda, kendi düşündüklerimi yapacağıma
karar verdim ve kısa komik hikaye videoları
yapmaya karar verdim. Bu karar vergi iadem ile bir kamera
almakla sonuçlandı. Bu kamera ile hemen küçük şeyler yapmamla sonuçlandı.
Başlamadan önce bazı şeylere odaklanmaya
karar verdim. Mühendislikte daha iyi notlar alıyordum.
Oynamak istediğim oyunları kendime ithaf etmeye karar verdim
ve en sonunda internette ve daha önemlisi YouTube'ta kendime özgü
bir kimlik yapmaya karar verdim.
Bir kanala başlayabilmek sonunda beni mutlu etmişti.
Başlangıçta çok fazla abonem olmamasını
umursamıyordum çünkü beni izleyen birkaç kişi de olsa
onları eğlendirmek için her şeyi yapmak
beni mutlu ediyordu. Ancak bir şeyler oynamaya devam ettikçe patlama başladı, sanki
abone sayısı çılgına dönmüştü ve şimdi onlarla
ne yapacağımı bildiğimden daha fazlasına sahibim. Ve herhangi biri videolarımı izlediğinde mutlu oluyorum.
Ve işte bu da benim hayatımı değiştiren şey. Ve bu çok kısa bir sürede
gerçekleşti. Sanki, önceden tümüyle her şey kontrolümden çıkmıştı.
Ve şimdi, sonunda sevdiğim şeyi yapabiliyorum. Bu yüzden, Teşekkür ederim çocuklar.
Bütün içtenliğimle. Şu an hayatımdaki her şeyi size borçluyum, bana verdiğiniz
destekten dolayı. Bundan önce kaybolmuştum. Önceden bir amacım yoktu.
Ama şimdi Dünya'yı değiştirebiliriz, iyilik yapmak, hayır kurumları için
parayı artırmak, Sadece Dünya'yı geliştirmeye yardım etmek için istediğimiz
şeyleri yapmak... Ve size, beni abone olacak kadar değerli biri olarak
düşündüğünüz için minnettarım. O yüzden, bütün içtenliğime
size teşekkür ederim, hemde çok. Size şuan sahip olduğum her şeyi borçluyum.
Ve bunu başka bir şekilde elde edemezdim.
Sizler Dünya'daki en iyi hayranlarsınız. Bu yüzden, tekrar teşekkür ederim.
Hemde çok.
Ve her zamanki gibi SİZİ GÖRECEĞİM, bir sonraki videoda. BYE BYE!