Tip:
Highlight text to annotate it
X
Fringe'de önceki bölümlerde...
Olivia Dunham. FBI.
Bu olaylara "Düzen" diyorlar.
Sanki birileri deneyler yapıyor
ve bütün dünya onların laboratuarı.
İstediğini alabilirsin.
- Adı Walter Bishop.
- Babam...
...Harvard'da çalışıyordu.
Amerikan ordusu adına gizli
bir deney programında çalıştı.
"Sınır Bilim" adı verilen alanda.
Yani babamın Dr. Frankenstein
olduğunu mu söylüyorsun?
Burada çok şey yaşandı.
Ve de çok şey yaşanacak.
Çeviri;
-- Emre Bekman --
Kahve alır mısınız?
Etli sandviç.
Et çok pişmiş olmasın.
Oda sıcaklığında su.
- Buz olmasın.
- Peki.
- Jalapeño biberiniz var mı?
- Sanırım var.
11 tane, lütfen.
- Beraber getirin.
- 11 tane. Oldu.
Nedir o?
- Şu dil, Korece falan mı?
- Hayır.
Güzel. CUNY'de Asya
Dilleri dersi almıştım.
Hiçbir şey öğrenmediğini
sandım bir an.
- Neler oluyor?
- Bu da ne?
Çabuk, çabuk!
Kaçın!
Kaçın, düşecek.
Gerçekleşti.
150 gram sakaroz...
...70 derece Fahreniet'ta muhafaza edilir.
120 saat boyunca.
30 milimetre...
Sabahın 3'ünde hangi
formülü sayıklayıp duruyorsun?
Kök birasının formülü.
Kök birası.
Demek yayın yapmana
neden olan önemli formül bu.
Sanki asırlardır içmemiş gibiyim.
Acaba yarın laboratuarda
yapsak mı biraz?
Nereye?
Birden küvette
uyumak daha kolay gibi göründü.
Kök birası, lezzetli.
Bir dahaki sefere küveti
boşaltır mısın, zahmet olmazsa?
Tabii, elbette.
Federal Bina.
- Yolu biliyorum.
- Lütfen durun.
Ofisi burada.
Daha önce gelmiştim.
Bayım, içeriden biri size eşlik
etmeden giremezsiniz.
- Peter.
- Konuşmamız gerek.
Bir sakıncası var mı?
Onunla konuşma iznim var mı?
Tamamdır, sorun yok.
Gel benimle.
Baban nerede?
Walter otelde.
Merak etme, ajanların nöbet bekliyor.
Ki hiç gerek yok çünkü adam şuursuz.
Sabahın 5'inde kalkmış...
...en sevdiği içkilerin kimyasal
yapısını ezberden sayıyor.
Bunlar bana üstün zekâmı ve eğitimlerimi
nasıl heba ettiğim konusunda...
...nutuk attıktan sonra oluyor.
Bütün bu zamanda çıplak olması da
cabası. Neymiş? Ferahlığı seviyormuş.
Aynı yerde kalma geçici
bir süre için.
- Sana başka bir yer...
- Olivia, boşuna yorulma.
Kendimi kötü hissettim,
yardım etmek istedim.
Başına gelenlere
hâlâ üzülüyorum.
Ama işin gerçeği,
bana ihtiyacın yok.
- Bu doğru değil.
- Öyle.
Burada bir şeyler dönüyor.
Araştırılması gereken tuhaf şeyler.
Walter'ın fi tarihinde yaptıklarıyla
bir şekilde alakalı şeyler.
Cevaplar onda. Sana o lazım.
Ben sadece bebek bakıcısıyım.
Peter, onun dediklerini
bir sen çözebiliyorsun.
Başkalarının anlayamayacağı şeyleri.
Hayır, artık değil.
Bunu herkes yapabilir.
- Beni özel kılan bir durum yok.
- Sen onun oğlusun.
Tek mesele bu değil.
Tek bir yerde kalarak yapamıyorum.
Bunu biliyorsun.
- Bu iş bana göre değil.
- Sen gidersen, o da gider.
Öyle mi?
Yeni Walter'ı yeniden akıl hastanesine
kapatmak isteseler bunu...
...oğlunun rızası olmadan yapamazlar mı?
- Baban kendi gider.
Eğer gidersen, bizimle işbirliği
yapmayacağını açıkça belirtti.
İnanmıyorum.
Burada sensiz çalışmaktansa
St. Claire'e dönmeyi yeğliyor.
Bunu çok kez söyledi.
O ara kıyafetleri üstünde miydi?
Günaydın, selam.
Merhaba.
Günaydın.
Dün Williamsburg, Brooklyn'deki inşaat
sahasında bir patlama meydana geldi.
Bir vinç çöktü.
3 ölü, 2 düzine yaralı var.
Halka gaz borusu patlaması
olarak duyuruldu...
...ki teknik olarak bu doğru.
Görmeni istediğim
patlamaya neden olan şey.
Dün gece buraya naklettik.
NSA ve CDC bilgi
toplamaya devam ediyor.
Dr. Bishop...
...bunu size vakit kaybetmeden
göstermek istedim.
- Nedir bu?
- Sizi bu yüzden çağırdık.
Bilmiyoruz.
- Gökten mi düştü?
- Yerin altından çıkarıldı.
Bu şey, kullanılmayan bir metro
tünelinden gaz borusunu havaya uçurdu.
Yeraltından?
Hemen yüzeyin altındaydı. Sanki
biri dikkatlice oraya koymuş gibi.
Katı iridyum.
- Öyle sanıyoruz.
- Ses altı titreşimler?
2 ve 4 Mhz'de.
Bu şey titreşiyor mu?
Dr. Bishop herhangi
bir fikriniz var mı?
Evet, bir fikrim var.
Paylaşmak ister misiniz?
Hayır, henüz çok erken.
Bununla ilk karşılaşmamız değil.
1987.
Quantico'da.
Soruşturmayı Albay Jacobson
yürütüyordu.
- Henry Jacobson mı?
- Bu sabah onunla görüştüm.
Seni bekliyor.
Seni tekrar görmek için
sabırsızlandığını söyledi.
Ne yapacaksın?
Uzaydan gelmiş ne olduğu belirsiz bir
şeyle seni yalnız başına bırakamam.
- Uzaydan geldiğini kim söyledi?
- Şaka yapıyorum, Walter.
- Kaldığın için teşekkürler.
- Bu son iş, Olivia.
- Sonrasında ben yokum.
- Oldu.
Bunu laboratuara götürmeliyiz.
Üniversiteye taşıma
riskini göze alamayız.
Bizce...
Eğer benim dağarcığımdan
yararlanmak istiyorsanız...
...bazı temel şeyleri yerine
getirmelisiniz.
En azından malzemelerimi
ve laboratuarımı temin etmelisiniz...
Vay, vay, vay.
Seni tekrar görmek için bir
mazeretim olmasını umuyordum.
Seni görmek güzel.
Ölümü üzerinden bir
yıldan fazla geçti.
Benim için hâlâ zor.
Sanırım sonsuza dek zor olacak.
Jessica evi çekip çevirirdi.
Her şeyi çekip çevirirdi.
Berbat kahve için kusuruma
bakma.
Yok canım, çok güzel olmuş.
Senin de birini kaybettiğini duydum.
Başın sağ olsun.
Ortağını kaybetmek zordur. Sen ve Ajan
Scott'ın yakın olduğunuzu biliyordum.
Bana Quantico hakkında
ne anlatabilirsin?
1987 yılı?
Başçavuş Stuart Malick.
22 Haziran akşamı Deniz Piyadesi
Üssü'ndeki görevindeydi.
Görevi üste güvenlik ihlali olup
olmadığını saptamak için...
...hareket algılayıcılarını
ve çevreyi izlemekti.
Ama o gece, algılayıcılara
bir şey oldu.
Bunu bulduk.
60 cm uzunluk ve
30 cm çapında, metalik bir silindir.
Gökten düştüğünü sanmıştı.
Bir uydu parçası falan.
Ama değildi.
Hâlâ muamma. Sert bir
metal parçası gibi görünse de.
Titreşiyordu.
2 Mhz'de.
Hem de 4 Mhz'de.
Bir tane daha mı var?
Bu nerede?
- Quantico'da mı?
- Araştırma için çağrılmıştım.
Bir şey yaydığını belirledik.
Deşifre edemediğimiz bir sinyal.
Bulduktan 48 saat sonra...
...hayatımda görmediğim
bir patlamaya şahit oldum.
Zeminden içeri girdi...
...bodrum katına.
Aşağıda patladı.
Sonra yok oldu.
Sana dosyalarımı ve
istediklerini vereceğim.
Ama bu çok esrarengiz, Olivia.
Eğer yine oluyorsa,
arkadaşın olarak söylüyorum...
...bundan olabildiğince
uzak dur.
Harvard Üniversitesi.
Tam olarak nedir bu?
Zamanı gelince öğreneceğiz, güzelim.
Merhaba, bayım.
Yardımcı olabilir miyim?
Kırmızı alarm.
8. birimde güvenlik ihlali.
Sen.
Nerede o?
Ajan Dunham.
Alo?
Alo?
Olivia.
Alo.
Olivia.
John?
Merkez.
Ben Ajan Dunham.
7-18-6-22-7-9.
Cep telefonumu arayan bir numarayı
tespit etmek istiyorum.
Yeni arandım.
Lütfen beklemede kalın.
Son 3 saatte herhangi bir
arama kaydınız bulunmuyor.
Üzgünüm.
Peki, teşekkürler.
Bu şeyin inşa edilmesi sırasındaki
ince işçilik hayranlık uyandırıcı.
Moleküler bağlarına kadar.
Devasa metalik bir fitilin
insan yapımı olmadığı aşikâr.
Nedir bu peki?
Sana bir şey soracağım.
Eğer ters psikoloji deneseydim...
...yani şöyle deseydim...
"Walter, bana bunun ne olduğunu
söyleme." O zaman söyler miydin?
Yıllar önce Thor adlı bir
projede çalışmıştım.
Savunma Bakanlığı teoride
yerin altından...
...ateşlenebilen ve hedefini...
...vurabilen bir yeraltı torpidosu, bir
füze yapmamızı istemişti.
Bu çok saçma.
Açık fikirli ol, evlat. Yoksa
açtırmasını bilirler.
Kulağa hiç mantıklı gelmiyor.
Silindir birkaç şey olabilir, henüz
hiçbiriyle ilgili fikir yürütemem.
Harika, sıkışıp
kaldığımıza çok sevindim.
İnanmıyorum.
Ne?
Bak.
Jacobson'ın dosyalarından
bir fotoğraf.
Bu adamı hatırladın mı?
Kel olanı.
Hayır, kim o?
İşte mesele de bu.
Olivia, Walter gibi
konuşmaya başladın.
İyi olmadığım birçok konu vardır
ama bir şeyi iyi yaparım.
Kolay kolay yanılmam.
Konsantrasyon...
...hafıza, bir şeyleri ilişkilendirmek.
Bir resimde toplamak.
Bak.
2 hafta önce hastanede çekildi.
Bu o.
Yok artık.
Nasıl yardımcı olabilirim?
1987'de Quantico'daki suç
mahallinden bir resim.
İşte, orada.
Şuna da bak.
Quincy'de bir hastanede
2 hafta önce çekilmiş bir resim.
Aynı.
Aynı kişiler.
Orada bizimleydi.
Ne?
Benimle gel.
Bize müsaade eder misiniz?
Onu belirlememiz 1 yılımızı aldı.
Sense 3 haftada başardın.
Bu adam neyin nesi?
Harika bir soru.
Bütün veritabanlarına baktınız mı?
- Elbette.
- Ve hiçbir şey yoktu, ha?
- Hiçbir şey mi?
- Geçerli bir kimlik bile.
Onu tam 3 düzine yerde belirledik.
- Hepsi de "Düzen" ile ilgili yerler.
- Nasıl?
- Neden? Ne yapmaya çalışıyor?
- Belli olmuyor mu?
İzliyor.
Gözlüyor.
Bu yüzden ona "Gözcü"
ismini verdik.
Ama ne istediği ve neden
orada olduğunu bilmiyoruz.
Yani geçen gün de mi oradaydı?
New York'taki inşaat sahasında?
Ben Broyles.
Ne zaman oldu bu?
Pekâlâ, aç.
- Bu ne?
- Ses.
Biliyorum, sağ ol.
Amaç nedir?
Şüphelerimi doğrulamak için
sayıları karşılaştırmalıyım.
Neyle karşılaştıracaksın?
Şüphelerin neler?
Astrid Farnsworth.
- Sonra açıklarım.
- Hayır, şimdi açıklayacaksın.
Bu tenekenin ne
olduğunu bilmek istiyorum.
Peter?
Olivia arıyor.
Alo?
Saldırı olmuş, Peter.
Depodaki ekip ölmüş.
Ne? Kim yapmış?
Bilmiyorum. Ama o şeyi
güvenli bir tesise götüreceğiz.
Geliyorum.
Tamamdır.
Walter, o her ne ise buraya
getirmekle büyük hata yaptın.
Ne oldu ki?
- Birileri mi peşinde?
- Neden öyle düşündün?
- Peşindeler mi?
- Evet.
O zaman bunu korumalıyız.
Çok önemli bir şeye ihtiyacım var.
- Ne?
- Alüminyum folyo.
- Neden?
- Güven bana.
- Hayır, kalsın.
- Lanet olası!
Her zaman böyle ukala
olmak zorunda mısın?
Bu şeyin frekanslarını engellemem için
derhal alüminyum folyoya ihtiyacım var.
Hayatın buna bağlı.
Hepimizin hayatı buna bağlı.
Git şimdi.
Alüminyum folyonu getireceğim...
...ama döndüğümde bana
her bildiğini anlatacaksın.
Hazır çıkmışken...
...bana bir kök birası
alabilirsen sevinirim.
Bakarım.
Acaba bana şuradaki
şırıngayı getirebilir misin?
Tabii.
Teşekkürler.
Folyoyu getirdim.
Astrid!
Astrid!
Astrid! Astrid!
İyi misin?
Astrid, bana bak.
Astrid.
Odaklan, odaklanmaya çalış.
Walter nerede?
Biri sana geldi.
Onu düşün.
Orada olduğunu biliyorum.
Son seferde.
Şimdi sana gelecek.
Düşün o kadını.
Benimle oyun oynama.
Ya şimdi söylersin
ya da bir daha yaparım.
Düşün.
Gördün mü?
Çok kolay oldu.
Çok teşekkür ederim.
17 yıldır kök birası içmemiştim.
Peki, tadı nasıl?
İlahi.
Aynı zamanda dünyevi.
Oldukça lezizdir.
İster misiniz?
Hayır, sağ olun.
Zaten pek fazla tat almam.
17 yıl.
Sevdiğiniz bir şey olmadan
geçirilen uzun bir süre.
Bulunduğum o yerde,
zamandan soyutlanırsınız.
Telâfi etmem
gereken çok şey var.
Radyofarı sakladığınız için teşekkürler.
Ona dokunamıyorum da.
Sorularınız olduğunu biliyorum.
Yakında cevapları alacaksınız.
Elbette.
Dr. Walter Bishop.
- Fotoğrafı gönderiyorum...
- Son görüldüğü yer...
Bu çok can sıkıcı.
Lütfen sakın babanın nerede
olduğunu bilmediğini söyleme...
Onun şaşkın beyninin nasıl
çalıştığını bildiğimi mi sanıyorsun?
Bununla başa çıkabileceğin
izlenimi verdin.
Şunu netleştirelim.
Ben hiçbir vaatte bulunmadım.
En başından sizi uyarmıştım.
Ajan Dunham.
Tanrı'ya şükür.
Nerede?
Hemen geliyoruz.
Walter bulunmuş.
İ-95 meydanında yürüyormuş.
Teşekkürler.
Eğer mümkünse...
...kendi elbiselerimi alabilirsem
ziyadesiyle memnu...
İşlerin nasıl yürüdüğünü
anlatayım, Walter.
Bir federal görevliye
uyuşturucu enjekte edemezsin.
Devlet malını çalamazsın.
İhtiyati tutuklamadan kaçıp...
...sana suçlu gibi
davranılmamasını isteyemezsin.
Doğru olduğuna inandığın için sana
ait olmayan bir şeyi aldığın olmadı mı?
- Konu ben değilim
- Belki de sensin, Peter.
Silindiri aldın.
Hatırlıyorsun, değil mi?
Evet, elbette.
Neyi bilmek istiyorsun?
- Nerede o?
- Bunu sana söyleyemem.
Ama şunu söyleyebilirim ki,
birileri...
...onun peşinde. O yüzden,
saklamak zorundaydım.
Nereye ve kimden sakladığımı
hatırlamıyorum.
Hatırlaman gerek.
Tehlikeli olabilir...
...insanların güvende
olmasını sağlamalıyız.
Onun ne olduğunu anlat.
Anlatmaya kalksam
bana deli dersiniz.
Merak etme, bunun
olma ihtimali yok.
Sanırım...
...silindiri onu arayanlardan
4 saat daha uzak tutmam yeterli olacak.
Benimle hemfikir olan bir
arkadaşıma anlattığım bir teorim var.
Arkadaş?
Şu uzun olan mı?
- Pembe, kabarık kulakları olan?
- Hayır, bir insan.
Oldukça iyi biri.
Gerçi keltoş bir şey ama.
Hatta kaşları da yok.
Sinir bozucu.
Ama alışmak gerek.
Onunla konuştun mu?
Sence şu safhada kuruntularına
dalmak iyi bir fikir mi?
Walter, kim o?
Onu nerede bulabiliriz?
Bulamazsınız.
- Tabii ki, çünkü o 7. boyutta.
- O utangaç.
Hem onun size hiçbir yararı olmaz.
- O sadece gözler.
- Walter, sen bu adamla konuşmadın.
Onu Olivia'nın resimlerinde gördün.
Şimdi kes zırvalamayı...
...silindir nerede onu söyle!
Her zaman dar görüşlü
olmak zorunda mısın?
Lanet olsun, ona benzeme.
Annen gibi olma.
Kararlarımı sorgulama.
Ben çocuk değilim.
Bebek muamelesi görmek istemiyorum.
Çok teşekkürler.
Tam da ihtiyacım olan şeydi.
İçim rahatladı.
Olivia, kusura bakma.
Ama neden burada olmak
istemediğimi anlamışsındır.
Onu kızdırdım, değil mi?
- Ne durumdayız?
- Bir şey diyemem.
Walter bir şeyler saklıyor.
Hiç olmadığı kadar anlaşılmaz.
Dediğine göre, silindir
güvenli bir yerdeymiş.
Ve biri onun peşindeymiş.
Walter Bishop'un diyarına
hoş geldiniz.
Nereye götürmüş?
Walter'a soracaksın.
Bana söylemiyor.
Görünüşe göre bir dostumuza
uyan tarifte biriyle görüşmüş.
Kel olan.
Etraf kel dolu.
Gözcü.
Walter onu tanıyor muymuş yani?
Bize bir şey anlatmıyor.
Kafam karmakarışık.
Selam, ahbap.
Hemen aradığın için sağ ol.
Başlama şimdi, tamam mı?
Senden bir iyilik istemek için aradım.
Hayır, bir işe ihtiyacım var.
Umurumda değil.
Cebime biraz para girsin de.
Boston hariç her yer olur.
Tamam.
Ajan Dunham.
Ajan Farnsworth arıyor.
Bilmiyorum.
Bir saat önce falan.
Walter'a kızıp gitmişti.
Belki de en sonunda kaçıp gitmiştir.
Hayır, burada boğuşma yaşanmış.
Ben onu ararım.
Sağ ol, Astrid.
Harvard Kampüs Güvenliği'ni ara.
Kütüphanenin dışında Kresge binasını
gören bir kamera var.
Onun son iki saatlik
kaydını istiyorum.
Koca Eddie adına
çalışmıyorsun, değil mi?
Bak, bence yanlış adamı yakaladın.
Söylemeye çalıştığım...
..her ne istiyorsan, benim
sana verebileceğimi sanmıyorum.
Hayır, hayır!
Sende bana lazım olan
bir şey var. Nerede olduğunu söyle.
Neden bahsettiğini bilmiyorum.
Sana bazı sorular soracağım.
Lütfen dürüstçe cevap ver.
Hayatında yaşadığın
en büyük acı neydi?
Burası laboratuarının dışı.
Bu adamı daha önce görmüş müydün?
Sanmıyorum, hayır.
Bir şey oldu, değil mi?
Talihsiz bir şey. Ne oldu?
Bu adamın Peter'ı alıkoymuş
olabileceğinden şüpheleniyorum.
Hayır, bu...
- Peter ona gösterecek.
- Neyi? Silindiri mi?
- Evet.
- Nasıl?
- Ona koyduğun yeri söyledin mi?
- Hayır, elbette hayır.
Söylememe gerek yok.
Silindir en son sen ve iş
arkadaşlarındaydı.
- Şimdi nerede?
- Bilmiyorum.
Bilsem bile...
...söyleyeceğim son
insan sen olurdun.
Ama biraz önce söyledin.
Baban sakladı.
Ama nerede olduğunu bilmiyorsun.
Soruna cevaben, evet...
...işim bitince seni öldürebilirim.
Hayatın birkaç şeye bağlı.
Baban seni en son ne
zaman öpmüştü?
- Sanırım bu sorduğun en berbat soru.
- Öyle mi?
Babanı düşün.
Güzel.
Şimdi de baban tımarhaneye
gönderilmeden öncesini düşün.
Mutlu bir zamanı, babanın seni
sevdiğine inandığın bir zamanı.
Eski evinizdeki arabasının dışında,
babanın başka gizleme yeri var mı?
Soruma cevap ver.
Babanın başka gizle...
Teşekkürler.
Demin silindirin nerede
olduğunu söyledin?
Benimle gel.
Onunla tanışmamış olman ne kötü.
Hadi.
Kaz.
Dikkatlice.
Olivia.
Buradayım.
Sen iyi misin?
Evet, şu taraftan gitti.
Git.
Silahı var.
Yola çıkma tam vaktinde.
Kimsin sen?
Silindir ne?
Ne olduğunu biliyorsun, değil mi?
Neden burada?
Neden şimdi?
Kimsin sen?
Elma, muz, gergedan.
Elini tutmak istiyorum.
Lucy gökyüzündeki yıldızlarda.
Babamı gerçekten tanıyor musun?
Bu akşamüstü onunla konuştun mu?
Onun arkadaşı mısın?
Peter.
- O iyi mi?
- İyi.
Ufak bir sarsıntı geçirmiş,
ama iyileşecek.
Teşekkürler.
Bu harika bir haber.
Hadi. Seni oteline götüreyim.
Sakıncası yoksa, önce
yapmak istediğim bir şey var.
Sana yaptığım şey güvenilmezliğimin
bir göstergesiydi.
Niyetim katiyen
sana zarar vermek değildi.
Hepimizi korumak için
gerekli gördüğüm şeyi yaptım.
Eğer intikam duygunu
bastırabilecekse...
...bana iğne yapmana izin verebilirim.
Ama ben daha çok bundan hoşlanırdım.
Merhaba. Peter Bishop,
bir saat önce getirilmişti.
Affedersiniz.
Selam.
İyi misin?
Evet.
İyiyim.
Silindiri bulabildik mi?
Derine indik, ama hiçbir
iz bulamadık.
Güneş doğar doğmaz bir
kazma makinesi göndereceğiz.
Ne var ki, bulacağımıza dair
bir umudum yok.
Demek yok oldu.
Adamın kimliğini belirledik.
John Mosley.
Seattle'da geçen ay işlediği
2 cinayetten aranıyor.
Ondan önce de birkaç
uyuşturucu işine karışmış.
Seattle.
Bu şeyi almak için
çok yol tepmiş.
Alsana bir dizi muamma daha.
Geri dönmeliyim.
Takdir edersin ki, halledilmesi gereken
birimler arası sorunlar var.
NSA bu aleti kendi malı
olarak sayıyor.
Açıklama bekliyorlar.
Yarın görüşürüz.
Tabii.
Selam.
Gitmeye hazır mısın?
Bu gece orada bir
şeyler oldu, Olivia.
Broyles'un bahsettiği "Düzen"...
Bunu hep deli saçması olarak görürdüm.
Açıklanamayan şeyler
her Allah'ın günü olur.
Bundan derin anlamlar
çıkarmaya gerek yoktur.
Kulağa delice gelecek,...
Evet, delice ama...
Ormandaki adam beni tanıyordu.
Nasıl bilmiyorum ama
kafamın içindeydi.
Kafamdakileri daha
söylemeden biliyordu.
- Vurduğum adam mı?
- Hayır, diğeri. Kel olan.
Resimdeki.
Bay Kaşı Olmayan.
Peter, ben kimseyi görmedim.
Beni tanıyorsun, bu sözleri
söyleyebilecek en son insanım.
Ya Walter haklıysa?
Ya bu sadece bir başlangıçsa?
Kafana kötü darbe aldın.
- Sence bunu kendim mi yaptım?
- Hayır, ben sadece...
Ben burada kalmanı
isteyerek hata ettim.
Walter senin sorumluluğunda değil.
Hep söylediğin gibi,
bu sadece geçici bir durum.
- Senin de bir hayatın var.
- Olivia demin ne dediğimi duydun mu?
Yeterince açık fikirli
biriyimdir...
...ama burada açıklamaya bile
yeltenemediğim bir dizi şeyler oluyor.
Olan biteni anlayana kadar
hiçbir yere gitmiyorum.
Bu durumda, bunu istersin.
Referansın onaylandı.
İç İşleri Bakanlığı
Sivil Danışmanı.
Bu, federal binaya tek başıma
girebileceğim anlamına mı geliyor?
Evet.
Hız yapma cezalarından yırtar mıyım?
Bir ihtimal.
Sana günümün nasıl
geçtiğini anlatayım, Walter.
Kaçırıldım, işkence gördüm...
...burnuma daha önce hiç görmediğim
bir makineye bağlı iki tel sokuldu...
En ilginci de, cevabını bildiğimi
bilmediğim bir soruyu...
...hiç konuşmadan
cevaplamış olmamdı.
Kapsülü sakladığım yeri mi?
Bunu nasıl bildim, Walter?
Bilmiyordum.
- Silindirin gömüldüğü yeri bilmiyordum.
- Biliyordun, evlat çünkü ben biliyordum.
Bilmiyordum dedim.
Çünkü bana söylemedin.
Gerek yoktu.
İletişim yöntemini
ayarlamış olmalısın.
Fikirler.
Fikirler geçişim yoluyla
soğurulabilir.
Yakınlık yoluyla.
Küçükken yaptığımız
kazayı hatırlıyor musun?
- Ben kullanıyordum...
- Elbette, hatırlıyorum.
Anne evdeydi.
Hatırlıyorum.
Şükran günü yemeği.
Oraya gidip diğerlerine
katılacağımız için endişeliydi.
Araba yoldan çıktığında...
...buz o kadar kalındı ki
aracı iki dakika kadar tutmuştu.
Bunların bugün olanlarla
ne alakası var?
Bilincim yerine geldiğinde...
...vücudunu gördüm.
Korkunç şekilde eğri büğrüydü.
Yanına geldim.
Ama buz kırıldı.
Ve karanlık suyun içine düştük.
Sonra sen kıyıya yüzüp
ikimizi de kurtardın. Biliyorum.
Hayır.
Soğuk suda uzuvlarımın
kontrolünü kaybetmiştim.
Tepki vermiyorlardı.
Seni kurtaracak durumda değildim.
Ya da kendimi.
Ölüyorduk, Peter.
Sen ve ben.
Tam o anda biri beni yakaladı.
Ve yukarı çıktık.
İkimiz de kurtulmuştuk.
Daha önce hiç görmediğim
bir adam tarafından.
Orada hiç olmaması gereken
bir adam tarafından.
Bizi kıyıya getirdi.
Hatırladığım kadarıyla keldi....
...ve kaşları yoktu.
Bizi karın üstüne bıraktı.
Bakışları gözlerimin önünde...
İliklerine kadar ıslanmış ve soğuğa
meydan okur halde orada dururken.
Benim düşüncelerimi
benden önce biliyormuşçasına...
...sanki kafamın içinde bir yerde...
...konuşmadan, bir gün bana...
...ihtiyacı olacağını söyledi.
Bir nevi iyiliğinin karşılığı.
İşte bu oydu.
Bugün kapsüle olanlar...
Silindirin bileşimini ve titreşimlerini
nerden bildiğimi bilmiyorum ama...
...sonra kendim test ettiğimde
titreşimi duyup hissettiğimde...
...sanki bana gelen bir mektup açılmıştı
ve en sonunda ben talimatları okuyordum.
O an kapsülü korumam gerektiğini
biliyordum. Onun için.
Neyin nesidirler,
ne isterler...
Bilim insanı olarak, cevapları bilmemenin
yarattığı düş kırıklığını paylaşıyorum.
Bildiğim bir şey varsa,
o da senin karşımda oturduğundur...
...oğlumun...
...yaşadığıdır.
Biliyorum beni deli sanıyorsun.
Aklının alamayacağı kadar hem de.
Çeviri;
-- Emre Bekman --
Merhaba, Liv.