Tip:
Highlight text to annotate it
X
Merhabalar.
Yanımda çok değerli bir konuğum var, Aslı Ay.
Aslı Ay US Policy Metrics'in kurucu ortağı.
Hoşgeldin Aslı.
Hoşbulduk Melike.
Aslı çok önemli, Türkiye'mizi yakından ilgilendiren bir konu için buradasın.
Bu ticari anlaşması, Türkiye'nin ABD, Avrupa Birliği, bunu da ilgilendiren, değil mi?
Şimdi Türkiye'nin özellikle senin de konumunu göz önüne alırsak sen burada,
ABD'de, New York'ta ve Washington DC'de de hedge fonlara,
birçok üst düzey yetkiliye danışmanlık hizmeti veren bir firmanın sahibisin,
sahiplerindensin.
Doğru.
O yüzden de bu konu senin kişisel bir projen.
Bunu eline aldın ve önemli mesajlar vermek istiyorsun.
Şimdi Türkiye'nin ticari anlaşması derken biz ne noktadayız,
ne yapmaktayız, bunu hemen bize anlatabilir misin Aslı?
Tabi.
Şu anda Amerika stratejik olarak iki tane önemli ticaret anlaşmasının paralel olarak pazarlığını yapıyor.
Bu anlaşmalardan bir tanesi Transatlantic Trade and Investment Partnership denen, TTIP denen
Amerika ile Avrupa Birliği arasında yapılan derin bir entegrasyon ticaret anlaşması.
Diğer anlaşma ise Amerika'nın Pasifik Okyanusu kenarındaki 12 ülke ile beraber
pazarlığını yaptığı Trans-Pacific Partnership anlaşması ya da TPP diyelim.
Bu iki anlaşmanın strateji önemi Amerika açısından farklı.
TPP'nin amacı özellikle Çin'in hegamonyasından ve de askeri şekilde güçlenip
onlara güvenlik riski olabileceğinden ya da çıkarabileceğinden endişelenen ülkeleri
Amerika'ya ticari, ekonomik ve biraz da tabi sembolik olarak bağlamak.
Bu stratejik amaç aslında Çin'i dışarıda bırakmak biraz basitleştirmem gerekirse.
Bunun Avrupa Birliği ile yapılan ticari anlaşmanın stratejik önemi ve stratejik anlamı çok farklı.
Amerika kendisine en çok benzeyen diğer gelişmiş ülkelerle bir araya gelerek
yeni bir ticaret anayasası yazmaya çalışıyor dünyada.
Bu anlaşma şu ana kadar hiçbir ticaret anlaşmasının içermediği birtakım konulara dokunacak.
Bu entellektüel, intellectual property rights denen konular, tarımsal sübvansüyonların azaltılması konuları,
kamu ya da devlet sektöründen çıkan kontratların yabancı yatırımcılara ya da
yabancı ilgilenen kuruluşlara açılması konuları.
Ecza sektörü gibi konular.
Yani hiçbir zaman şimdiye kadar ticaret anlaşmalarına konulmamış
ve de tariff dışındaki bütün diğer konuları kapsayan yeni bir ticaret anayasası.
Eğer Amerika bunu Avrupa ile bir araya getirip bu anlaşmayı yapıp
daha sonra bütün dünyaya bunu bir standart format olarak pazarlamak istiyor.
Dolayısıyla bu iki ticaret anlaşmasının stratejik önemi ve anlamı farklı.
Şimdi bunu ne önemi var Türkiye için?
Türkiye için, evet. Türkiye için önemi ve etkileşimi ne?
Ve Türkiye eğer burada bir rol oynamazsa veya treni kaçırırsa kaybedeceği ne?
Tabii ki, şimdi eğer Amerika ile Avrupa Birliği arasındaki anlaşma imzalanırsa ki büyük bir ihtimalle imzalanacak,
onu daha sonra konuşabiliriz.
Ne zaman bekleniyor, çok pardon?
Obama hükümeti bu anlaşmaları 2014 yılının sonuna kadar yapmayı planlıyor.
Çok yakın bir tarih.
Çok yakın bir tarih yani Kasım 2014 seçimine kadar.
Biliyorsunuz Amerika'da Kasım 2014'te bir orta dönem seçimleri olacak.
Bu biraz zor bir hedef fakat yine de bu hedefi koymalarının da bir önemi var.
Bu onların önceliklerinde birinci ya da ikinci sırada.
Şimdi tekrar konuya gelecek olursak,
Amerika ile Avrupa arasındaki bu TTIP anlaşması imzalandığında
Amerika ile ve Avrupa ile derin ticaret ilişkileri olan bütün ülkeler negatif
olarak etkilenecekler. Kanada ve Meksika, Kuzey Atlantik ticaret anlaşması içinde oldukları için,
En büyük ticari partner
En büyük ticari partner, NAFTA partnerleri oldukları için, Avrupa'da ise Norveç, İsviçre, Türkiye gibi ülkeler
aynı zamanda iki büyük ticaret alanı ile yakın ilişkileri olan Avustralya gibi ülkeler mesela.
Neden bunların trade diversion problemi var, yani
Türkiye bir anda kendi piyasasını Amerikan şirketlerine ve ürünlerine açacak
ve de Avrupa piyasasında da Amerikan şirketleri ile rekabet etmek zorunda kalacak.
Dolayısıyla bunun önemli bir etkisi olacak bu ülkelere, Türkiye de buna dahil.
Şimdi Türkiye Avrupa ile bir gümrük birliği ilişkisi içerisinde biliyorsunuz, 1990'lı yıllardan beri.
Bu anlaşmanın şartlarından bir tanesi de Türkiye'nin Avrupa Birliği ile
Avrupa Birliği'nin konuştuğu ya da pazarlık ettiği partiler ya da üçüncü ülkeler
dışındaki başka hiçkimse ile bir serbest ticaret anlaşması olmaması.
Bu şu demek, Türkiye paralel olarak Amerika ile bir anlaşma yapabilir di,
buna geleceğim.
Ya da bu anlaşmanın dışında kalmak zorunda.
Şimdi, Türkiye bu başvuruyu formal olarak yaptı Amerika'ya ve Avrupa'ya.
Bu masada beraber paralel pazarlıklarda bulunmak istediğini söyledi, iki taraftan da hayır cevabı aldı.
Resmi olarak yapıldı.
Ve hayır dendi.
Neden?
Neden? Çünkü burada konuşulan konular oldukça komplike, regülatör konular,
yani kurallar, anlaşmalar, düzenleyici konularla ilgili olarak.
Ve o sırada değişik politik ya da stratejik konulardan dolayı hayır cevabı alındı.
Şimdi bundan sonra Türkiye bu kendisi üzerinde olacak negatif etkiyi azaltabilecek ne yapabilir?
Evet bence en önemli Türkiye hükümetinin, üst düzey yetkililerinin öğrenmesi gereken bu mesajdan ve aksiyon ne olmalı
Ve iş dünyasının
ve iş dünyasının, özel sektör ve hükümetimizin.
Evet. Yaklaşık sekiz saat kadar önce yeni bir opsiyon çıktı.
Türkiye'nin yapabilecekleri, bence şu andaki tek opsiyonu bana sorarsanız.
Oda şu, bu örnek Japonya ve TPP pazarlıklarından geldi.
Çok kısaca anlatmak istiyorum ne olduğunu ve Türkiye bunu nasıl kendine uyarlayabilir, uygulayabilir.
Onu diyecektim, bir model olarak.
Model olarak alabilir, bir şablon model olarak alabilir.
Çok iyi.
TPP yani Trans-Pacific Partnership anlaşmaları, pazarlıkları aslında Japonya içinde olmayan bir grupla
başlamıştı, Japonya o grubun içinde değildi.
Çok enteresan.
Ve o anlaşmalar ilerlemekteydi fakat Japonya ve Çin'in arasında bir takım güvenlik endişeleri olduğu
zaman
Evet devamlı endişeler var...
olduğu zaman Japonya Amerika'ya döndü ve ben de TPP anlaşmasına dahil edilmek istiyorum dedi.
Ve o zamana kadar pek çok konu zaten anlaşıldığı için ve iki taraf da
bütün bu üniteleri tekrar başına dönüp tekrar pazarlık etmek istemediği için yeni bir yasal kloz
çıkarttılar. Buna da docking dediler, bunun tam Türkçe terimini bilmiyorum o yüzden docking kelimesini kullanacağım.
Açıklayabiliriz çok kısa olarak.
O da şu yani Japonya bu anlaşmaya ortadan, prosesin ortasından eklendi ve dendi ki,
tamam Japonya çok güzel, sen buna katılıyorsun ancak şu ana kadar anlaştığımız bütün konulara anlaşmak zorundasın.
Şartlı ekleme
Şartlı ekleme güzel bir terim. Bunlara anlaşmak zorundasın ve bundan sonraki pazarlıklarda
bize bir parti olacaksın ve en sonda bu anlaşma da parlamentolar ve kongre tarafından onaylandığı zaman da
bu anlaşmaya dock edilmiş yani şartlı eklenmiş sayılacaksın dendi.
Bu şimdiye kadar hiçbir ticaret anlaşmasında olmayan bir kloz.
Görülmemiş bir olay, evet.
Şimdi bunun Türkiye açısından önemi nedir?
Türkiye eğer, şöyle diyelim, Türkiye TTIP anlaşması sırasında böyle bir docking yasal klozu eklenirse o anlaşmaya
bütün Norveç, Kanada, Meksika, İsviçre gibi ülkelerle beraber Amerika ve Avrupa'ya bir başvuru
yapma hakkına sahip olacak.
Bu çok önemli, nasıl yapabiliriz?
Yani ne demek, daha basit anlatalım.
Amerika ve Avrupa bütün pazarlığı yapacaklar ve bir anlaşmaya bir de bir chapter ekleyecekler,
diyecekler ki bu anlaşmadaki bütün şartlara uyma isteğini gösteren ülkeler bu şartlar altında
bu TTIP'ye eklenme hakkına sahiptirler.
Küçük bir paragraf gerekiyor, peki bunun için Türkiye'nin nasıl bir girişimde bulunması lazım?
Paragraf, ne yapması gerekiyor? Öncelikle Amerikan kongresi, Amerikan yönetimi ve Avrupa ile beraber
en üstü düzeyde bu konuşmalara başlanması gerekiyor.
Burada yapması gereken bir şey de bir konsorsiyum ortaya koymak, partnership.
Yani buradan bizim Türkiye gibi eklenecek bütün diğer ülkeleri de aynı konsorsiyuma sokmak gerekiyor.
Çünkü ne kadar yanınızda dostlarınızla partnerlerinizle Amerika ve Avrupa ile konuşursanız
o kadar sizi dikkatli ve yakından dinlerler.
Lobicilik gerekiyor mu?
Tabii ki, muhakkak.
Peki siz bunu TÜSİAD gibi, bakanlar kurulunda presente ettiniz mi ya da planlıyor musunuz?
Ben böyle birşey yapmayı planlıyorum, çok da isterim, bazı bakanlarımızla özel konuşmalarda bu opsiyonu ilettim.
Bulunuldu zaten, evet bu çok önemli.
TÜSİAD'ın Washington DC'de pek çok önemli insanlarla kontağı oldu fakat
docking konusu olarak, spesifik olarak konuştuklarını zannetmiyorum, bu çok yeni bir konu.
Henüz değinilmedi.
Bu çok yeni bir konu ve bunun da çok insan tarafından bilinmediğini düşünüyorum.
Bunun için tabii ki lobicilik faaliyeti gerekiyor.
Öncelikle konuyu anlamak gerekiyor, yasal ve teknik detaylarını.
Bu klozun Türkiyenin gümrük birliği anlaşmasıyla hiçbir şekilde çelişki içinde olmaması gerekiyor.
Ve daha sonra diğer birtakım devlet düzeyindeki anlaşmalarla,
diğer ülkelerle birtakım paralel konuşmalar yapılması gerekiyor ki hepimiz aynı gemideyiz bu ülkelerle,
hepimiz bu anlaşmadan zarar göreceğiz ve dolayısıyla hepimiz aynı gemideyiz ve dolayısıyla
beraber lobicilik yapmalıyız diye düşünüyorum ben.
Çünkü ne kadar büyük bir ekonomik blok olarak konuşursanız Avrupa ve Amerika ile o kadar etkili olursunuz.
Ben de onu diyecektim, Amerikalıların da dediği gibi,
yani minority değil, majority olarak karşılarına çıkmamız lazım, yani çoğunluk olarak.
Peki elimde üç sayfalık harika bir makaleniz var Aslı Ay.
Burada diyorsunuz ki Türkiye'nin argümanı nedir?
Bununla isterseniz kapatalım çünkü ayrıyeten herhangi bir mesaj varsa.
Çünkü bu ilk defa tanıtılan, sunulan bir mesaj, çok önemli bir şekilde incelenmesi, analiz edilmesi
ve zamanınında doğru belirlenmesi lazım, doğru yerde doğru zamanda.
Evet, doğru. Zaman konusunu söylemek istiyorum, argümanlarımızdan önce.
Bu TTIP anlaşması yaklaşık önümüzde on bir aylık bir zaman içerisinde tamamlanabilir.
Doğru on bir ay evet
Yani tamamlanmayabilir ama diyelim ki on bir ay ile on sekiz aylık bir zamandan bahsediyoruz.
Bu ve sürekli olarak hükümetlerin önceliklerinin jeostratejik problemler,
savaşlar, güvenlik konularından dolayı, dikkatlerinin dağıldığını göz önünde bulundurursanız
efektif olarak büyük ihtimalle dört ile beş ayımız var bu lobicilik faaliyetini yapmak için.
Ve bunun için de bu tren kalkıyor istasyondan.
Çok hızlı davranmamız lazım.
Çok hızlı davranmamız lazım, ne istediğimizi stratejik olarak belirlememiz lazım
Anlatmamız.
Anlatmamız ve spesifik konularda lobicilik yapmamız lazım.
Yani beraber gidip Amerikan hükümetine biz ticaret ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz
demek yeterli değil.
Çok daha spesifik ve çok daha belirgin isteklerle gitmemiz lazım.
Bu prosesi de kolaylaştırır.
Biricisi bu, şimdi Türkiye'nin bu yaklaşımdaki argümanları nedir?
Bence Türkiye'nin son derece güçlü argümanları var.
O da şu, şimdi Amerika ve Avrupa dünyanın yeni ticaret anayasasını yazmaya çalışıyorlar dedik.
Evet.
Şimdi böyle bir açılımda ne kadar çok önemli ekonomileri bu anlaşmaya dahil edebilirseniz
o kadar anayasanız güçlü başlar, güzel doğar, güçlü doğar.
Yeni bir bebek olur.
O yüzden Türkiye gibi dünyanın şu anda 17. büyük ekonomisi olan %50'si ticarete açık,
dünya ekonomisi ile tamamiyle entegre olmuş genç, büyüyen ve de Avrupa'nın kenarında
son derece genç ve önemli bir nüfusu olan bir ülkenin buna dahil olması
Amerika ve Avrupa'nın ekonomik çıkarlarına son derece uygun
dolayısıyla bunun hiçbir zaman unutulmaması gerekiyor.
Yani Türkiye bir cüce gibi davranmamalı.
Türkiye dev bir ekonomi.
Ve son derece hızlı büyüyen bir ekonomi.
Jeopolitik açıdan da inanılmaz bir konumda.
Tabi ikinci konu bu. Ekonomik olarak Amerika ve Avrupa'nın çıkarlarına uygun bu.
Dolayısıyla aynı gemideyiz Amerikalılarla. Bunu hatırlatmamız lazım, anlatmaya ve ikna etmeye gerek yok.
Hatırlatmamız gerekiyor.
İkinci konu da şu, bu daha jeostratejik bir konu.
Şu anda dünyada bir fault line açıldı yani tektonik yüzeyler oynuyor, o da şu.
Eğer bilmiyorum, takip ediyor musunuz?
Mesela Ukrayna konusunda Avrupa Birliği ve Rusya arasında yapılan bu yarışma ve kendine
doğru çekme isteği çok enteresan bir çizgi belirledi, o da şu,
bir tarafta demokratik, serbest piyasa ekonomisine dayalı, özel sektörün büyümesine odaklı,
gelişen, serbest, özgür ülkeler, Avrupa, Amerika buna dahil, bazı Latin Amerika ülkeleri de buna dahil;
diğer ise otokratik, Rusya gibi, Orta Doğudaki ülkeler gibi otokratik, kapalı ekonomili, gelişmeleri ve insani,
kültürel pek çok değerler konusunda son derece geri kalmış ikinci bir yönetim sistemi.
Yani Türkiye burada, komiktir, komik değil, ironiktir, tıpkı soğuk savaşta olduğu gibi yine o hattın üzerinde.
O platforma eklenmeli aslında.
O platforma yani bizim
Ukrayna ile ilgili Bloomberg International'ın enteresan bir mukayesesi olmuştu
zannedersem Soros'un da takip ettiği ve desteklediği
Tabi son derece önemli bir konu bu.
Ukrayna aslında çok ilginç aslında bir örnek.
Tabii ki, yani Rusya bütün eski, Türki cumhuriyetleri kendi ticaret bölgesine katılmak üzere zorluyor,
Ermenistan'ı kendine çekti, Gürcistan, yani bütün Avrupa'yla bir araya gelmek istemesine rağmen
Gürcistan'ı kendine geçmeye karşı zorluyor, hatta biliyorsunuz küçük bir savaş oldu 2-3 sene önce bu konuda.
Bunlar çok ciddi konular. Ukrayna'yı kendisine çekmek üzere zorluyor.
Türkiye'nin muhakkak doğru tarafta olması lazım bu tarihi dönemeçte.
Doğru taraf da tabii ki Amerika ve Avrupa gibi serbest, özgür hükümetlerin, ülkelerin ve insanların
yaşadığı blok.
Dolayısıyla bu jeostratjik olarak çok önemli.
Son konu da şu ve bunu üçüncü olarak söylüyorum ama çok önemli bir detay olduğunu düşünüyorum
bunu Amerikalı ve Avrupalı dostlarımıza hatırlatmamız lazım.
Türkiye 1990'lı yıllarda gümrük birliği anlaşması ile Avrupa'ya entegre olduğu zaman Türk
ekonomisi ciddi bir transformasyon geçirdi.
Yeniden yapılanma geçirdi, yeni kurallar, düzenlemeler yaptık, son derece
rekabetçi bir ortama girdik ve Türk ekonomisi muhteşem bir başarı gösterdi buna
adaptasyonda bence.
Yani holdingler yeniden organize ettiler, herkes kendi rekabetçi olabildiği konulara daldı,
Türkiye'nin her tarafından, Gaziantep'ten, Kayseri'den, Diyarbakır'dan hiç bilmediğimiz
duymadığımız şirketler bir araya geldiler, başarılı oldular ve Türkiye inanılmaz derecede
başarılı bir şekilde ihracat stratejisi yaptı ve Avrupalı ülkeler ve Avrupalı şirketlerle de
çok iyi bir şekilde rekabet edebildi.
Dolayısıyla biz böyle değişik bir düzenleme ve büyük bir ticaret anlaşması tecrübesini yaşadık ve de
çok başarılı bir sonuç aldık.
Bu ne demek? Biz Amerikalı ve Avrupalı dostlarımıza diyebiliriz ki bakın,
Türkiye bunu hem yapmak istediğimiz kadar, hem yapmak istiyoruz, ama bunun dışında yapabilecek kapasitemiz de var.
Momentum yakalandı.
Biz bunu yaptık, biz bütün bu düzenlemeleri yapabiliriz Türkiye'de.
Hem istiyoruz, hem becerebiliriz çünkü bir bu tecrübeyi yaptık.
Hem iş dünyamız bunu biliyor, hem hükümetimiz bunu biliyor ve bunu bizim bu anlaşmayla TTIP
ile sizin yanınızda olmamız en doğal, ekonomik olarak önemli ve jeostratejik olarak önemli bir adımdır mesajı vermemiz lazım
Peki son 10 saniye, süremizin sonuna geldik.
Şimdi çok güzel mesajlar verildi, hakikaten, bu kişisel projeniz aslında Türkiye'nin hassasiyetle üzerinde
durması gereken ve zamanını çok verimli ve aslında etkili bir şekilde kullanması gereken bir proje
kaçırılmaması gereken bir durum, proje bile demek istemiyorum aslında
bu ortak bir anlaşma ve bundan nasiplenmesi gerek.
Muhakkak.
Herhangi başka bir mesajınız varsa onları da ekleyelim ve bu mesajı böylece verdiğiniz için
ve ben de bir parçası olduğum için gurur duyduğumu, mutlu olduğumu belirtmek istiyorum.
Çok ederim Melike, çok naziksin.
Benim tek ekleyebileceğim bir konu var o da şu;
yakın dönemde, önümüzdeki altı ile sekiz ayda Amerikan Merkez Bankası'nın politikaları değişecek
ve Türkiye gibi cari açık problemi olan ülkeler yüklü bir, büyük bir risk altındalar şu anda
ve Türkiye'nin büyüme oranları büyük ihtimalle düşecek.
Zaten yavaşlamıştı Türkiye ekonomisi, ama düşecek.
Dolayısıyla Türkiye'nin yabancı yatırımı çekebilmek için bu ticaret anlaşması gibi,
TTIP'e eklenme gibi büyük ekonomik fikirlere ihtiyacı var.
Tıpkı 1990'lı yılların sonundaki gümrük birliği anlaşmasının Türkiye'nin
en önemli ekonomik transformasyonlarından olduğu gibi
ve daha sonra Erdoğan hükümeti ile gelen yeni politikalar bence ikinci büyük adımdı,
bu da üçüncü büyük adım olacak.
Çok dikkatli olmamız lazım, çok kararlı olmamız lazım
ve son derece zekice ve dostça yaklaşmamız lazım Amerikalı ve Avrupalı dostlarımıza
ve bunun onlar için önemini çok etkili bir şekilde anlatmamız lazım ve bunu da önümüzdeki
11 ay içerisinde yapmamız lazım.
Kesinlikle bu konuda bu analizi yaptığınız için teşekkür ediyorum.
Ben teşekkür ederim.
Türkiye'ye bu mesajları hep birlikte Bloomberg HT'den verdiğimiz için de ayrıyeten teşekkür ederim diyorum,
sözü tekrar size, İstanbul'a veriyorum.