Tip:
Highlight text to annotate it
X
- Hazır mısın? - Hazır benim göbek adım.
Neyimiz var? Korkunç gergedanlar çetesi mi?
Timsahlar? Kurt tavşanlar? Haydi yapalım!
Dikkat et. Bu karşı karşıya geleceğin en zor mücadele olabilir.
Gök gürültüsünü hissetmeye hazır olun!
Seni yeni kung fu sınıfın ile tanıştırayım.
Onlarla başa çıkabilmek için ayı pençesini kullanabilir miyim?
Ben olsam denemezdim.
Unutma, Po, her nesil bir sonraki nesile öğretir.
Ve böylelikle kung fu senin ve bu..
-...güzel çocukların içerisinde yaşamaya devam eder. - Ne?
- İyi şanslar. - Bekle bir dakika!
Usta Shifu! Haydi ama!
Tamam, eğer şimdi yerlerinize oturabilirseniz.
Merhaba?
Tamam, tamam. Şimdi sakin olun.
Tamam.
Pamuk kuyruklarınızı yere koyun hemen!
- Ejderha Savaşçı! - Evet, teşekkürler.
Cafcaflı kung fu hareketleri öğrenecek miyiz?
- Evet. - Oley!
İşte şimdi gerçekten kıça tekme basmaya başlayacağız!
Dur bir dakika. Kıça tekme basmak kung fu'nun sadece küçük bir bölümü.
Harika, fakat küçük.
"Kung fu" kendinin mükemmel hali demektir.
Olabileceğinin en iyisi olmaktır. İşte kung fu bunlarla alakalıdır, tavşancıklar.
- Ben kaplan stilini öğrenmek istiyorum. - Dövüşmeyecek miyiz?
- Evet, aynı Öfkeli Beşli gibi? - Evet!
Öfkeli Beşli mi? Harikalar, öyle değil mi?
Fakat onları harika yapan dövüşleri değildi.
Hayır. Mükemmel olmadan önce hepsinin kung fu'nun
sırlarını öğrenmek zorunda kalmalarıydı.
- Sırlar mı? Ne sırları? - Anlatsana!
Bundan bahsetmemem gerekiyor.
İşte bu yüzden gizli. Bu çok gizli.
Lütfen? Anlat bize, Haydi. Lütfen?
Tamam, fakat kimseye benim anlattığımı söylemeyin, yoksa red ederim.
"Ne? Ben hiç bir şey söylemedim." derim. Tamam mı?
Usta Mantis küçük bir böcekken bile, hızlıydı.
Yıldırım kadar hızlı!
- Ne zaman birinin yardıma ihtiyacı olsa... - İmdat!
...oradaydı.
Yakalayın!
O vadinin kahramanıydı...
...fakat küçük bir sorunu vardı.
- Garson, burada açlıktan karnım kazınıyor! - Beklemeye hiç tahamülü yoktu.
Neden bu kadar uzun sürdü?
Dünya Mantis için çok yavaş hareket ediyordu.
- O dünya için çok hızlıydı. - Ver şunu bana!
Günün birinde, bu başını derde sokacaktı.
Bir timsah çetesi köyümün depo dolusu...
- Odununu çaldı. -...yün palto.
Ve eğer onları geri alamazsak, biz...
Demode mi görüneceksiniz?
...soğuktan donacağız.
Tam düşündüğüm gibi. Ve bu pullu zalimler nereye kaçtı demiştin?
- Onlar... - Batıya gittiler!
- Hayır, Doğu'ya! - Nesin sen...?
- İlerideki... - Tepe!
Hayır!
- Ada... - Gergedanlar?
- Timsah Haydutlar! - Timsah Haydutlar mı? Doğu? Yün paltolar!
Biliyordum! Bir gemiye ihtiyacım olacak.
- Çok... - Çabuk olmalıyım.
- Dikkatli. Ve yanına al... - Paket yemek mi?
- Bu haritayı. - Harita yok!
- Mantis, onlar... - Kendilerine neyin vurduğunu bile anlamayacaklar.
Fakat tuzaklar! Onlar kurdukları tuzakları ile tanınıyorlar.
Tuzak! Neden kimse beni uyarmadı?
Eğer bu dünyaca meşhur Mantis değilse..
Sanırım tuzakları kontrol etmeyi unutacak kadar hızlısın.
Beni bırakmaya ve sizi ne kadar çabuk ağlatacağımı görmeye ne dersiniz?
Seni orada bırakmaya ve ne kadar hızlı yaşlandığını görmemize ne dersin?
Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, Mantis kaçamadı.
Ne kadar denersem deneyim, kaçamıyorum.
Birşeyler olmasını beklemekten başka yapabileceği hiç birşey yoktu.
Ve böylelikle bekledi. Ve bekledi...
...ve bekledi.
Ta ki akıllara durgunluk verecek birşey olana kadar.
Hayatında ilk kez, Mantis'in etrafındaki dünya ondan daha hızlı dönüyordu.
Beklemeye zorlanınca, Mantis kendinden geçercesine,
tamamen olağan üstü bir bilinç hali aldı.
Mantis sonunda eksikliğini bulmuştu.
Sabır.
Ve harika bir plan.
Hey, Mantis! uyan, Yemek zamanı.
Hey, çocuklar?
- Bu iğrenç. - Sanırım ölmüş.
- Dokun ona. Birşeyler dürt! - Dikkat et. Dikkat et.
Mantis içindeki yaşam gücünün her zerresini toplamalıydı.
Sadece gülmesine engel olmak için.
Timsahlar bu "uzun süre hareketsiz kalma" tekniğini
tamamen yutmuşlardı..
Bekle.
Mantis sonunda kendini aşmanın yolunu bulmuştu,
- sabrın akıllara zarar gücünü. - Evet.
- Hayır, hayır, hayır. Bekleyin. Siz çocuklar. - Ben Mantis'im!
- Haydi ama. Hayır. Hayır. - Bekle.
Bu "uzun süre hareketsiz kalma" tekniği.
Buradaki noktayı kaçırıyorsunuz. Bu dövüşmekle ilgili değil.
Dövüşmeyi bırakın! Hey!
Şimdi, oturun!
Tamam, bu sefer dikkatinizi verin.
Bir rivayete göre Engerek Kabilesi'nin soyu efsanevi alevleri
engereğin güçlü zehri ile damıtılmış ulu ejderhalardan gelir.
Ulu Usta Engerek bu efsanevi kabilenin en iyisiydi.
Dişinden akan bir damla zehir 15 goril savaşçıyı devirebilirdi.
Ve orta büyüklükteki bir timsahı.
Şeytan, kendisi bile onun dehşete düşüren mükemmellikteki
zehir dişi tekniği tekniği karşısında titrerdi.
Ve böylelikle büyük bir zevkle gelenekleri devam ettirecek olan
büyük ustanın kızı doğmuştu.
Sonunda, mirasımı devam ettirecek küçük savaşçı geldi.
Küçük Viper ilk kez gülümsediğinde, dünyası yıkıldı.
Doğruydu. Zehir dişi yok.
Zehiri yok!
Yıllar böylece geçti.
Viper'ın babası hala köyü koruyabilecek tek kişiydi.
Kötü adamlardan.
Ve küçük Viper'ın hala zehir dişleri yoktu.
- Büyük usta çok üzüntülüydü. - Yardım edebilir miyim?
Hayır, küçüğüm. Bu senin için çok tehlikeli.
Küçük Viper babasını güldürebilmek için dans etti.
Ve işe yaradı da. Sadece bir süre için.
Ne düşündüğünüzü biliyorum.
- Kıç tekmeleme faslı nerede? - Evet!
Sabır, siz küçüklerim. Şimdi...
...başlıyor!
Tamam, aslında hemen değil. Yakında. Yakında!
Ay festivali zamanı.
Mutsuz babası için yaptığı tüm danslar
Viper'ı köydeki en iyi kurdela dansçısı yaptı.
Fakat zehir dişleri olmadan festivale gitmekten çok korkuyordu.
Büyük usta çorba çadırına girmek üzereydi ki...
...eşkiya gorille karşılaştı!
Koru kendini, yaşlı yılan. Yakında kasaban ulu yumruğum karşısında titreyecek.
Eğer şimdi seni akıllara zarar zehirli diş
tekniğimle yenmezsem tabi!
Öyle ise ıssır beni, zehir dişli!
Zehrine karşı savaşçı hazırlıklıydı!
Ama nasıl?
Benim zehir geçirmez zırhım senin efsanevi zehrine dayanıklıdır!
Baba!
Viper? Viper!
Viper ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
Fakat bildiği birşey vardı...
Hiç kimse babama dayak atamaz!
Güzel kurdelasıyla ufak bir yılan mı?
Ne? Benim için dans mı edeceksin?
Eğer bu seni mutlu edecekse.
Haydi dans edelim!
Seni pataklamak için ıssırmama gerek yok!
Ne yazık ki yumrukların, çenen kadar hızlı değil.
Benim aldatıcı dansım senin zehir geçirmez zırhını alt eder.
Büyük usta, babasını güldürebilmek için dans eden bu küçük,
zehirsiz yılan karşısında şaşkındı.
Küçük yılanda öyle.
O gece, Viper cesaretin zehirden çok daha öte
bir güç olduğunu keşfetti.
Ne?
Bu asık suratlarda neyin nesi? Viper tek kelimeyle muhteşem.
Evet. Fakat o çok üstün. Bizler ise sadece tavşanız.
Bizler engerek yılanı değiliz.
Hayır, değilsiniz.
İşte olayda tam olarak burada! Crane'de harika değildi.
Yirmi yıl önce, Çin'in en iyi öğrencileri
meşhur Lee Da Kung Fu Akademisinde eğitim görüyorlardı .
Ve iyilerin en iyisi de May Ling'di.
Tam bir nakavtcıydı.
Crane'de oradaydı.
- Hademe olarak. - Crane!
- Yeni öğrenci seçmeleri önümüzdeki hafta. - Gerçekten mi?
Crane öğrenci olabilmeyi çok arzuluyordu.
Bu yerin hazır olması gerekiyor.
Fakat çok sıska olduğunu düşünüyordu.
Crane, süpürmeye başla!
Akademideki öğrenciler zorluydu. Fakat Crane daha da zorluydu.
Crane! Sen harikasın.
- Ben mi? - Okul seçmelerinde şansını denemelisin.
Olmaz, bu çok saçma bir laf. Olmaz. Hayır, hayır, hayır.
Ama denemezsen asla öğrenemezsin.
Eğer May Ling öyle düşünüyorsa, belki de denemeliydi.
Böylelikle her akşam iş sonrasında, Crane seçmelere hazırlandı.
Seçmelerin yapılacağı gün gelip çattı.
Okula girmek için yapılması gereken tek şey küçük kırmızı bayrağa ulaşmaktı.
Basitti.
Basit fakat imkansız!
Acıklı. İçinizden hiç kimse bunu beceremiyecek mi?
- Bekle. Birisi var. - Selam, millet.
Crane?
Evet. O sıska bacaklarla mı.
Benim sıska bacaklarım. Bunca zamandır ilk kez farkına vardılar.
Crane, hazır buraya gelmişken, neden temizliğe başlamıyorsun.
Çok üzgünüm.
Üzülmene gerek yok. Hiç sorun değil.
Crane! Devam et! Her yer dişle dolu.
Sorun değil. Gerçekten.
Aklıma bir tek kelime geldi, "iyi" olacak. Sorun değil.
Crane! Dur!
Şimdi, yavaşça dışarı çık.
Fakar Crane hareket etmedi.
Ve Crane yeni birşeyler hisetti.
Güven!
Bu his sıska ayaklarının tabanından, gagasının ucuna kadar her yerini sardı!
Şapkası bile güvenle doluydu!
Evet, çocuklar hala harika olmadığınızı mı düşünüyorsunuz? Onun kadar harika olmadığınız için şanslı sayılırsınız.
Bekleyin, Crane'in harika olmadığının... yarısı kadar.
Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?
Tamam. Tüm bu eğitim karnımı acıktırıyor.
Haydi öğle yemeği için ara verelim.
Bekle! Fakat henüz bize tüm sırları anlatmadın.
Anlatmadım mı? İyi düşünürseniz anlattığımı görürsünüz.
Aslında, Po. Anlatmadın.
Anlatmadım mı? Bir, iki, üç...
Hayır, haklısınız, kesinlikle anlatmadım.
Sıradaki ders.
Hikaye yıllar önce Bau Gu yetimhanesinde başladı.
Çocuklar.
Her ay, Bau Gu yetimhanesinin çocuklarına aile bulmaları için bir şans verildi!
Mutlulukla dolu bir yerdi.
Yada öyle görünüyordu.
Bau Gu yetimhanesinin kokunç bir sırrı vardı.
Bir canavar!
Kimsenin evcilleştiremeyeceği, korku verici ve güçlü bir hayvan!
Bir gece, firar etti!
Dikkat edin!
Bau Gu'nun canavarı Tigress'dan başkası değildi.
Sadece oyun oynamak istiyorum.
O diğer kürklü tavşanlar yada şirin küçük öredkler gibi değildi.
Bekleyin!
Zavallı Tigress ne kadar güçlü olduğunun farkında bile değildi.
Kimse ondan korktukları için buraya gelip bir çocuk evlat edinmek istemeyecek.
O bir canavar. Canavar.
Yetimhanenin biraz yardıma ihtiyacı vardı.
Tigress?
Ben Shifu. Ben...
Korkuyor musun?
- Hayır. - Aslında, korkmalısın.
Ben Tigress. Canavar Tigress!
- Kimsenin istemediği bir canavar. - Sen bir canavar değilsin.
Sen sadece küçük bir kızsın.
Oynayalım mı?
Gücünü kontrol etmeyi öğrenmelisin.
Ve böylece eğitimi başladı.
Bu oyun disiplin, hassasiyet,
sağlam bir el ve sağlam bir kalp gerektirir.
Odaklan. Tekrar.
Tigress yapabildiğinin en iyisini denedi, fakat hala öfkesini kontrol edemiyordu.
Tekrar.
Böylece haftalar ayları kovaladı.
Tekrar.
Ta ki bir gün...
...başarana kadar.
Eğitimi artık tamamlanmıştı.
Bir kez daha, Bau Gu yetimhanesi Çin'in en mutlu yeriydi.
Fakat Tigress için, hala bir test devam ediyordu.
Bir aile bulabilecekmiydi?
Tam bir can sıkıntısı.
Gel, tatlım. Her zaman bir şans daha vardır.
Hala tüm yetişkinler ondan korkuyorlardı.
Bir tansi hariç.
- Shifu! - Gel. Evimize gidelim.
- Bunun çok komik olduğunu düşünüyorsunuz, değil mi? - Evet
Sanırım başkalarının size gülmesindense sizin onlara gülmeniz daha kolay, değil mi?
Durun da size Monkey'i anlatayım.
Dört kelime.
K-Ö-T-Ü, kötü.
Sanırım bu dört harf, bir kelime.
Fakat sadece çok kötü değil, hayır.
Monkey aynı zamanda,
kötünün de ötesindeydi.
Hey, bu tarafa.
Pislik!
Köylülerin sabırları taşmıştı. Bir planla geldiler.
Git.
Tamam, çok da iyi bir plan değildi.
Böylece Monkey'e ayrılmasını söylemek yerine,
onu ayrılmaya zorlayabileceklerini düşündüler.
Köylüler kimi gönderirse göndersin...
...Monkey karşısında yeterli olamıyorlardı.
Monkey, tam anlamıyla, kim gelirse gelsin pantolonunu düşürebiliyordu.
Aslında, neredeyse herkes.
Monkey, ayrılmak zorundasın.
Tabi, eğer beni yenersen, gideceğim.
Eğer başaramazsan, sen ayrılmak zorunda kalırsın.
Pantolunun olmadan.
Fakat Oogway'in pantolonu yoktu.
Tamam, görelim bakalım.
Şimdi ne yapacaksın?
Beni kurtardın. Neden?
Monkey, bana karşı harika beceriler sergiledin;
fakat aynı zamanda içindeki büyük acıyı da hissettim.
Sen kazandın. Gideceğim.
Kal. Becerilerini iyilik için kullan, genç savaşçı.
Uzun bir süre önce inkar ettiğin şeyi hatırla.
Pantolonumu mu?
Şefkati.
Teşekkürler, usta.
Böylece, Monkey diğerlerine, kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa,
o şekilde davranması gerektiğini öğrendi.
Ve bundan sonra, hep iyi oldu,
gerçek iyi.
Fakat aynı zamanda kötü de, kötünün içerisindeki iyi gibi!
- Evet! - Pantolonun olmadan!
Hey! Hey! Hey! Hey, sakin olun! Sakin olun!
- Shifu! - O kadar da kolay değil, değil mi?
Hayır, sadece...
Gördüğün gibi, kung fu usta olmak için
yıllar gerektiren bir sanattır.
Eğer başarısız olursan hayal kırıklığına uğrama.
Söyle bana, kung fu hakkında ne düşünüyorsun?
Dövüşmekle ilgili!
Fakat aynı zamanda sabırlı olmakla da alakalı.
- Ve cesaretle. - Ve disiplinle.
- Ve merhametle.
Güven inşa eder.
Sen... devam et, Usta Po. Ben meditasyon yapmaya gidiyorum.
Tamam, iyi iş çıkarttınız. Eğitiminizin ilk günü için hiçte fena sayılmaz..
Bekle, Po, ya sen?
- Ben mi? - Evet!
Kendi ilk gününü anlatsana.
Anlat! Haydi ama, anlat bize!
Kesinlikle mükemmeldi!
Harika.
Çeviri: djemr