Tip:
Highlight text to annotate it
X
PARANIN EFENDİLERİ "Uluslararası Bankerler ABD'yi Nasıl Ele Geçirdi" Yapım yılı: 1996 Nurullah Atay nlty2001@gmail.com
Bugün ABD'de ne oluyor?
Neden boğazımıza dek borca battık?
Politikacılar neden borcu dizginleyemiyorlar?
Neden pek çok kişi
çoğunlukla hem anne hem baba az kazandıran işlerde çalışıyorlar
ve buna karşın daha azla yetinmek zorunda kalıyorlar?
ABD ekonomisinin ve yaşam tarzının geleceği nedir?
Aylıklarımızın alım gücü korkutucu bir hızla azalırken
hükümet neden enflasyonun düşük olduğunu söylüyor?
hükümet neden enflasyonun düşük olduğunu söylüyor?
Yalnızca bir kuşak önce ekmek 25 sentti
ve 1995 dolara yeni bir araba alabiliyordunuz.
Sorun şu; 1864'ten bu yana
borç temelli bir bankacılık sistemimiz olageldi.
Bütün paramız devlet borcuna dayanıyor.
Para arzımızı yok etmeden
devlet borcunu yok edemeyiz.
Bu nedenle bankacılık yeniden yapılandırılmadan
borcu ödemekten söz etmek olanaksızdır.
Dolayısıyla çözüm ulusal borcun büyüklüğünü tartışmakta değil
bankacılık devriminde yatıyor.
Bu gördüğünüz Washington'daki FED (Federal Rezerv) Yönetim Binasıdır.
Lincoln Anıtı'nın tam karşısında,
Anayasa Bulvarı'nın tam üstündeki etkileyici adreste bulunuyor.
Peki ama "Federal" mi?
Gerçekten ABD devletinin bir parçası mı?
Size göstereceğimiz üzere
FED'le ilgili federal olan hiç bir şey yok ve
bir "rezerv" de yok.
Bu ad bir aldatmacadır.
Bu ad 1913'te FED yasası geçmeden önce
Amerikalıları ABD'nin merkez bankasının
kamu yararına çalıştığı izlenimi vermek için yaratılmıştır.
Gerçek şu ki, FED özel bir bankadır,
özel hissedarlarındır,
ve yalnızca özel kar amacıyla çalışır.
"Bu kesinlikle doğru,
FED özel ve kar amaçlı bir şirkettir
ve Federal Rezerv banknotlarına (dolara) karşılık olabilecek
bir rezervi yoktur.
Kesinlikle. FED federal değildir ve rezervleri kuşkuludur.
Özel bir bankadır. Üye bankalara aittir.
1913'te hilekar kişilerce bir Meclis yasasıyla kurulmuştur.
Hala FED'in devletin bir parçası
olduğundan kuşkulanıyorsanız
telefon rehberinize bakın.
Pek çok şehirde mavi renkli kamu sayfalarında bulunmaz.
Beyaz renkli işyeri sayfalarında bir başka özel şirket olan,
Fed-Ex'in (Federal Ekspres) hemen yanında bulunur.
Dahası, ABD mahkemeleri defalarca
FED'in özel şirket olduğuna karar verdi.
Meclis (Kongre) neden FED'e el atamıyor?
Çoğu milletvekili sistemi anlamıyor.
Anlayan bir kaçı da sesini yükseltmeye korkuyor.
Örneğin eski bir Chicago milletvekilinden
bu film için röportaj istedik.
Ancak ekibimiz vekilin ofisine gittiği
her iki seferde de
ancak bu görüntüyü alabildi.
Milletvekilini hiç yerinde bulamadık
ve sonunda bize yardımcı olamayacağına karar verdi.
Ancak Meclis'tekilerden bir kaçı daha fazla yüreklilik gösterebilmiştir.
İşte üç örnek.
1923'te Charles A. Lindbergh,
Minnesota'lı bir Cumhuriyetçi
ve ünlü havacı Charles Lindbergh'in babası şunu söyledi:
"Finans sistemi FED Kurulu'na devredildi.
Bu kurul, finans sistemini
bütünüyle kar amaçlı bir öbeğin otoritesiyle yönetir.
Sistem özeldir.
Başkalarının parasının üzerinden
mümkün olan en büyük karı elde etmek için işler."
Meclis'te FED'i eleştirenlerden önde gelenlerinden biri
Büyük Bunalım yıllarında
Senato Bankacılık ve Para Komisyonu başkanıydı.
Pensilvanyalı Cumhuriyetçi Louis T. McFadden,
1932'de şunu söyledi: "Bu ülkede dünyanın
en yolsuz kurumlarından biri bizde.
FED Kurulu'ndan söz ediyorum.
Bu şeytani kurum
ABD halkını yoksullaştırmış
ve uygulamada devletimizi iflas ettirmiştir.
Bunu paralı akbabaların
yolsuz icraatlarıyla yapmıştır."
Senatör Barry Goldwater FED'i sürekli eleştirenlerdendi:
"Çoğu Amerikalı uluslararası bankerlerin
nasıl çalıştığı hakkında gerçek bir bilgiye sahip değil.
FED sisteminin kayıtları hiç bir zaman denetlenmedi.
Sistem Meclis'in denetimi dışındadır ve ABD'nin kredisini elinde tutar.
FED gerçekte
Federal hükümetin parçası olmasa da
ondan daha güçlüdür.
Başkan'dan, Meclis'ten, mahkemelerden daha güçlüdür.
Bir çoğu bu konuda bana karşı çıkar ama izin verin kanıtlayayım.
FED sıradan vatandaşın araba ödemesinin ne kadar olacağını,
ev ödemesinin ne kadar olacağını
ve bir işe sahip olup olmayacağını belirler.
Ve sizi temin ederim ki bu topyekün egemenliktir.
Ve FED ABD devletinin
en büyük ve tek borç verenidir.
Atasözlerimiz ne der?
"Borçlu, borç verenin hizmetçisidir."
Anlaşılması gereken şudur ki,
anayasanın benimsendiği günden bugüne değin
Başkan Madison'ın "para değiştiriciler" dediği,
özel mülkiyetli merkez bankalarından kar eden kişiler
ABD'nin parasını kimin basacağının
savaşını veregelmişlerdir.
Parayı kimin bastığı neden önemlidir?
Parayı herhangi bir mal olarak düşünün.
Herkesin gerek duyduğu, herkesin istediği ama kimsenin yeter ölçüde edinemediği bir
mal üzerinde tekel iseniz, kar etmenin pek çok yolu vardır.
Ve müthiş bir politik baskı uygulamanın yolu...
Bu savaşın amacı budur.
ABD tarihi boyunca,
para basma hakkı Meclis ve özel mülkiyetli
merkez bankaları arasında gidip gelmiştir.
Kurucu Atalar özel mülkiyetli merkez bankasının kötülüklerini biliyorlardı.
Herşeyden önce, özel mülkiyetli İngiliz merkez bankasının, Bank Of England'ın
İngiliz ulusal borcunun İngiliz meclisini
Amerikan göçmen kolonisinden aşırı vergi almak zorunda bırakan
düzeylere çıkmasına neden olduğunu gördüler.
İleride de göreceğiz, Benjamin Franklin'e göre aslında bu
Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın gerçek nedeniydi.
Kurucu Atalar'ın çoğu bankacılığın potansiyel tehlikelerini fark ettiler ve
bankerlerin varlık ve güç sahibi olmalarından çekindiler.
Jefferson bunu şöyle ifade etti:
"İçtenlikle inanıyorum ki bankacılık kuruluşları
özgürlüğümüz için ordulardan daha tehlikelidir.
Para basma hakkı bankadan alınmalı ve
gerçek sahibi olan halkın eline verilmelidir."
Jefferson'ın bu özlü önermesi aslında bugünkü
bütün ekonomik sorunlarımızın çözümüydü.
Yinelememiz gerek:
Para basma hakkı bankadan alınmalı ve
gerçek sahibi olan halkın eline verilmelidir."
Anayasa'nın birinci yazarı olan James Madison buna katılıyor.
İlginç biçimde merkez bankası tezgahının arkasındakileri
"para değiştiriciler" olarak adlandırdı.
Madison bunların eylemlerini sertçe eleştirmiştir:
"Tarih kaydeder ki para değiştiriciler para arzını ve
basımını kullanarak hükümetler üzerindeki
egemenliklerini sürdürmek için aldatmanın, kötüye kullanmanın,
entrikanın her türüne başvurmuşlardır.
Parayı kimin basacağının savaşı
ABD tarihi boyunca odak noktası olmuştur.
Bu yüzden savaşlar olmuştur.
Bu hakkı ele geçirmek için bunalımlara neden olmunmuştur.
Ancak I. Dünya Savaşı'ndan sonra gazetelerde
veya tarih kitaplarında bu savaşın nadiren sözü edilir.
Neden?
I. Dünya Savaşı'na gelindiğinde para değiştiriciler zenginliklerini kullaranak
ulusal basının çoğunu ellerine geçirmişlerdi.
Paramızı kimin basacağı savaşı
ABD tarihi boyunca sürdü.
1764'ten başlayarak bu hak 8 kez el değiştirdi.
Ancak bu gerçek üç kuşaktan uzun bir süredir halkın gözünden kaçırılmıştır.
Bu gerçek basındaki FED yardakçılarının oluşturduğu
sis perdesi arkasında kalmıştır.
"Bütçe açığı" ve "kamu harcamaları"ndan konuşmayı bırakıp
ne kadar paramız olduğuna kimin karar verdiğini konuşmaya başlamadıkça
bütün tartışmalar büyük bir aldatmacadan ibarettir.
Anayasaya denk bütçeyi zorunlu tutan değişmez bir madde de ekleseniz
sonuç değişmez. Sorunun kökünü saptayamadıkça
durum yalnızca daha kötüye gidecektir.
Ulusal sorunumuz için çözüm nedir?
Öncelikle eğitim.
Bu filmin amacı budur.
İkincil olarak eyleme geçmemiz gerek.
Paramızı basma yetkisini geri almamız gerek.
Kendi paramızı basmak aşırı bir çözüm değildir.
Bunu vurgulamalıyım.
ABD tarihinin değişik dönemlerinde aynı çözümü
Benjamin Franklin, Thomas Jefferson, Andrew Jackson, Martin Van Buren,
Abraham Lincoln gibi kişilerce aynı çözüme başvurulmuştur.
Özetleyecek olursak, 1913'te Meclis özel bir bankaya
aldatıcı "Federal Rezerv" adını vererek
Amerika'nın parası üzerinde tekel yapmıştır.
Ve bu sahte kamu şirketince yaratılan borç
ABD ekonomisini öldürmekte olan şeydir.
FED dünyanın en güçlü merkez bankası olsa da
ilk değildir.
Peki bu fikir nereden çıkmıştır?
Sorunun büyüklüğünü anlayabilmek için
Avrupa'ya gitmemiz gerek.
2. PARA DEĞİŞTİRİCİLER
James Madison'un sözünü ettiği bu para değiştiriciler kimdir?
Kitabı Mukaddes'e göre İsa Peygamber
2000 yıl önce para değiştiricileri Tapınak'tan atmıştır.
İsa'nın önderliği boyunca güç kullandığı tek olaydır.
Para değiştiriciler Tapınak'ta ne yapıyordu?
Yahudiler Kudüs'e tapınak vergilerini ödemeye geldiklerinde
yalnızca özel bir sikke olan yarım şekel ile ödeyebiliyorlardı.
Yaklaşık bu boyutta yarım onsluk saf gümüştü.
O zamanlar sabit ağırlıklı,
saf gümüşten ve
bir müşrik/pagan imparatorun resmini taşımayan tek para birimiydi.
Bu yüzden Yahudiler için Tanrı'nın kabul edeceği tek sikkeydi.
Ancak bu sikkeler bol bulunmuyordu.
Para değiştiriciler pazarı ele geçirmişlerdi.
Öteki her malda olduğu gibi fiyatı
pazarın kaldırabileceği en yüksek düzeye çıkardılar.
Bir başka deyişle para değiştiriciler para üzerinde
gerçek bir tekel olduklarından fahiş karlar elde ettiler.
Halk istedikleri fiyatı vermek zorundaydı.
İsa'ya göre bu Tanrı'nın evinin kutsallığını hiçe sayıyordu.
3. ROMA İMPARATORLUĞU
Para değiştirme tezgahı İsa'nın zamanında ortaya çıkmadı.
İsa'dan iki yüz yıl önce Roma'nın da
başı para değiştiricilerle dertteydi.
İki erken dönem Roma imparatoru tefecilik yasalarını yenileyerek ve toprak sahipliğini
200 hektarla sınırlayarak para değiştiricilerin gücünü azaltmayı denemişti.
İkisi de öldürüldü.
İsa'dan önce 48 yılında Jül Sezar para basma hakkını
para değiştiricilerden aldı ve halkın yararına sikke bastı.
Bu yeni ve bol para kaynağıyla
büyük kamu projelerini gerçekleştirdi.
Sezar parayı bollaştırarak sıradan halkın sevgisini kazandı.
Ama para değiştiriciler ondan nefret ettiler.
Kimisi bunun Sezar'ın öldürülmesinde önemli bir etken olduğuna inanır.
Bir şey kesin: Sezar'ın ölümüyle
Roma'da para bolluğunun sonu gelmiştir.
Yolsuzluğun arttığı gibi vergiler de yükselmiştir.
Bugün ABD'de olduğu gibi tefecilik ve
değeri düşürülmüş para geçerli hale geldi.
Sonunda Roma'nın para arzı %90 azaldı.
Sonuç olarak sıradan halk toprağını ve evini yitirdi.
ABD'de pek yakında olacağı gibi. [Nitekim 2008'de olan budur-Ç.N.]
Kitleler Roma devletine güvenlerini yitirdiler
ve desteklemekten vazgeçtiler.
Roma Karanlık Çağ'a doğru çöktü.
4. SARRAFLAR
İsa'dan 1000 yıl sonra para değiştiriciler
yani parayı borç olarak veren ve miktarını sınırlı tutanlar
Orta Çağ İngiltere'sinde iş başındaydılar.
O kadar etkindiler ki birlikte davranarak
Bütün İngiltere ekonomisini çekip çevirebiliyorlardı.
Bunlar gerçek anlamıyla banker değillerdi.
Para değiştiriciler çoğunlukla sarraftılar.
Bunlar ilk benkerlerdi çünkü halkın altınını
güvenlik hizmeti olarak kasalarında tutuyorlardı.
İlk kağıt para aslında kasada tutulan altının
karşılığında verilen teslim makbuzuydu.
Kağıt para tutuldu çünkü çok miktarda ağır ve değerli
altın sikkeyi taşıma gereği ortadan kalkıyordu.
Çok geçmeden sarraflar çok az kişinin
makbuzu getirip altınını geri istediğini fark ettiler.
Sarraflar hile yapmaya başladılar.
Ellerindeki altından daha fazla
kağıt para basabileceklerini keşfetiler.
Ve çoğu zaman kimse bunu fark etmeyecekti.
Ardından bu parayı borç verip faiz toplayabileceklerdi. Bu kısmi rezerv
bankacılığının, yani sahip olduğunuz varlıkların kat kat fazlasını borç vermenin başlangıcıdır.
Yani bunlara 1000 dolar değerinde altın yatırıldığında
kağıt para olarak 10000 dolar sürerlerdi ve bunun üzerinden faiz alırlardı
ve kimse sahtekarlığı anlamazdı.
Bu yolla sarraflar daha çok ve daha çok para kazandılar
ve bu parayla daha çok ve daha çok altına sahip oldular.
Bugün rezervlerden daha çok parayı borç olarak vermeye
Kısmi Rezerv Bankacılığı deniyor.
ABD'deki her banka gerçekte sahip olduğunun
on katı parayı borç verme hakkına sahiptir. [Türkiye'de de oran benzer.-Ç.N.]
Bu nedenle sözgelimi %8 faizle borç verdiklerinde
yıllık kazançları %8 değil, %80 olur.
İşte bunun için en büyük binalar bankalarınkilerdir!
Ama bu bankacılığın veya faizin yasadışı olması anlamına mı gelir? Hiç de değil.
Orta Çağ'da Katolik Kilisesi şeriatına
göre borçtan faiz almak yasaktı.
Bu ilke Aristo ve Aziz Tomas Akino'nun
(Aquino) öğretilerini izliyordu.
Buna göre paranın amacı erdemli bir yaşam sürmek için gereken
ürün ve hizmetin el değiştirmesini sağlamak ve topluma hizmet etmekti.
Faizin paranın kullanımına gereksiz bir yük getirerek
bu amaca engel olduğuna inanıyorlardı.
Bir başka deyişle faiz AKLA ve ADALETE aykırıydı.
Kilise yasasından yola çıkarak Avrupa faiz almayı yasakladı
ve "tefecilik" adıyla suç ilan etti.
Geç dönem Orta Çağ'da ticaret ve dolayısıyla
yatırım fırsatları büyüdükçe borç para vermenin borç verene
bir risk ve yitik fırsat olarak
bir maliyeti olduğu anlayışı yayıldı.
Onun için bir ücrete izin verildi. Ancak bu tam anlamıyla "faiz" değildi.
Ancak hangi dinden olursa olsun bütün ahlakçılar adaletsizliği,
dolandırıcılığı ve yoksullara eziyeti açıkça ahlaksızlık sayarlar.
Göreceğimiz üzere Kısmi Rezerv Bankacılığı'nın
kökleri dolandırıcılığa dayanır,
geniş çaplı yoksulluğa neden olur
ve başka herkesin parasının değerini düşürür.
Eskinin sarrafları ekonomiyi bol para ve sıkı para arasında
götürüp getirerek fazladan kar elde edilebileceğini keşfettiler.
Borç para almayı kolaylaştırdıklarında
dolaşımdaki para miktarı artıyordu.
Para boldu.
İnsanlar işlerini büyütmek için borç alıyorlardı.
Ancak sonra para değiştiriciler para arzını kısarlardı.
Borç para almayı zorlaştırırlardı.
Bu durumda ne olur?
Bugün olan şeyin aynısı.
Belli bir bölüm borçlu borcunu ödeyemez.
Ve yeni borç alamaz.
Bu yüzden iflas ettiler.
Ve varlıklarını sarraflara üç otuz paraya sattılar.
Aynı şey bugün hala sürüyor.
Tek fark bugün biz buna ekonominin inişi ve çıkışı diyoruz.
Veya konjonktürel dalgalanma (veya iş döngüsü).
5. KAYIT ÇUBUKLARI (kertik çubuklar)
MS 1100 sularında İngiliz kralı I. Henry, Jül Sezar gibi
para arzını sarrafların elinden almaya karar verdi.
Henry hemen herşeyi para olarak kullanabilirdi.
Deniz kabuğu, tüy,
hatta uzak Tibet illerinde olduğu gibi sığır tezeği.
Ama kayıt çubuğu denen
tarihin en olağandışı para sistemini icat etti.
Burada elimde bu İngiliz parasının az sayıda kalıntısından biri var.
1826'ya dek 726 yıl dayanmış.
Bir kayıt çubuğu.
Kayıt çubuğu, sarrafların para arzını yönlendirmesini engellemek için benimsenmişti.
Kayıt çubukları cilalı ağaç çubuklardan yapılıyordu.
Değeri belirlemek için bir kenara çentikler açılıyordu.
Daha sonra çubuk uzunlamasına ikiye ayrılıyordu.
Böylece her iki parça aynı çentikleri taşıyordu.
Kral çubuğun bir yarısını sahteciliğe karşı saklıyordu.
Öteki yarısını piyasada para
olarak kullanılması için "harcıyordu".
Bu örnek çok büyük. 25000 sterlin değerinde.
Bank Of England'daki ilk hissedarlardan biri
kendi hissesini bu çubuklarla satın aldı.
Bir başka deyişle,
bir tahta parçasıyla dünyanın en zengin
ve en güçlü şirketinden hisse satın aldı.
Ne ironiktir ki Bank Of England kurulur kurulmaz
kayıt çubuğu sistemine saldırdı.
Çünkü tam da I. Henry'nin olmasını istediği gibi
para değiştiricilerin egemenlik alanı dışında kalıyordu.
İnsanlar tahta çubukları para olarak neden kabul eder?
Güzel bir soru.
Tarih boyunca insanlar herşeyi değişim aracı olarak kullanmışlardır.
Yeter ki değerli olduğunu düşünsünler.
Gördüğünüz gibi insanların para olarak kullanmayı seçtiği her şey paradır.
Bugün kağıt para nedir?
Gerçekten yalnızca kağıttır.
Ancak püf noktası şurada:
Kral Henry verginin kayıt çubuklarıyla ödenmesini buyurdu.
Bu kendiliğinden bir talep oluşmasını ve kayıt çubuklarının
dolaşıma girmesini ve para olarak kabul edilmesini sağladı.
Ve çubuklar çok işi iş gördü. İşin gerçeği hiç bir para sistemi
kayıt çubukları kadar uzun süre etkili olarak işe yaramamıştır.
Aklınızdan çıkarmayın: Britanya İmparatorluğu kayıt çubuğu sistemiyle kurulmuştur.
Kayıt çubuğu sistemi
para değiştiricilerin metal para sunarak
yaptıkları saldırılara karşın başarılı oldu.
Bir başka deyişle metal sikkeler hiç bir zaman dolaşımdan kalkmadı.
Kayıt çubuğu ayakta kaldı çünkü vergiler bununla ödenebiliyordu.
Sonunda 1500'lerde Kral 8. Henry
tefecilikle ilgili yasaları gevşetti.
Ve para değiştiriciler yeniden egemenlik kurmakta hiç zaman yitirmediler.
Yirmi otuz yıl boyunca altın ve gümüş paralarını bolca sürdüler.
Kraliçe Mary tahta geçtiğinde tefecilik yasalarını yeniden sıkılaştırdı
ve para değiştiriciler piyasadan para çekerek
ekonominin düşüşe geçmesine neden oldular.
Mary'nin kardeşi Elizabeth tahta geçtiğinde
İngiliz parasının denetimini ele geçirmeye kararlıydı.
Onun çözümü hazineden altın ve gümüş para basmak
ve para arzının denetimini para değiştiricilerden almaktı.
1642'deki İngiliz devriminin
tek nedeni paranın denetimi olmasa da
ve dinsel ayrılıklar çatışmayı körüklese de
para politikası etkili bir rol oynadı.
Para değiştiricilerinin finanse ettiği Oliver Cromwell
Kral Charles'ı tahttan indirdi, meclisi dağıttı
ve kralı idam etti.
Para değiştiricilerin hemen mali güçlerini genişletmesine izin verildi.
Sonuç para değiştiricilerin izleyen 50 yılda İngiltere'yi
masraflı savaşlara sokması oldu.
Londra'nın merkezinde 2.5km karelik arazi aldılar.
City Of London (Londra Şehri) adıyla bilinen
ve şehir içinde şehir olan bu alan bugün de
dünyanın önde gelen üç finansal merkezinden biridir.
Veliaht Krallarla süren çatışmalar para değiştiricilerin
Hollanda'dakilerle birleşmesine neden oldu.
Para değiştiricilerin finanse ettiği William Of Orange 1688'de
veliahtları devirdi ve İngiliz tahtına oturdu.
6. BANK of ENGLAND ["İngiltere Bankası"/ İngiltere Merkez Bankası]
1600'lerin sonuna gelindiğinde İngiltere mali bir çöküşteydi.
Fransa ve Hollanda ile 50 yıl süren savaşlar ülkeyi tüketmişti.
Ne yapacağını şaşıran hükümet yetkilileri politik hedefleri kovalamayı
sürdürebilmek için para değiştiricilere yalvardılar.
Bedel ağır oldu:
Devletin koruduğu ve özel mülkiyetli bir merkez bankası...
YOKTAN para var edebilme gücüne sahip.
Çağcıl dünyanın ilk özel merkez bankası
Bank Of England (İngiltere Bankası) oldu.
Halk gözünde kamu kurumu olduğu izlenimi yaratması için aldatıcı
olarak adlandırılmasına karşın [TCMB adında da aynı oyun var. Ç.N.]
Kamu kurumu değildi! [TCMB adında da aynı oyun var. Ç.N.]
Her özel şirket gibi Bank Of England da
işe hisse satarak başladı.
Adları hiç bir zaman açıklanmayan yatırımcılar bankadaki hisselerini
1.25 milyon altın sterlinle satın alacaklardı.
Ancak yalnızca 750000 sterlin ödendi.
Buna karşın banka 1694'te etkinliğe geçti
ve sözde sahip olduğu rezervin bir kaç katını borç olarak verip
bunun üzerinden faiz toplamaya başladı.
Bunun karşılığında banka politikacılara yeni para biriminden
diledikleri kadar borç verecekti. Tek koşul, borcun ödenmesini
doğrudan İngiliz halkından alınan vergilerle garanti etmekti.
Sonuçta Bank Of England'ın yasallaşması, ulusal para biriminin
kalpazanlığının özel kar amacıyla yasallaşmasından başka bir şey değildi.
Ne yazık ki şu anda hemen her ulusun
özel merkez bankaları var.
Ve bunlar model olarak Bank Of England'ı kullandılar.
Bu merkez bankaları o denli güçlü ki
çok kısa sürede ulusun ekonomisini avuçlarına alıyorlar.
Durum kısa sürede bir Plütokrasiye
(zenginlerin egemenliğine) dönüşüyor.
Bu, orduyu mafyanın eline vermekten farksızdır.
O zaman korkunç bir despotizm olurdu.
Evet, merkez bankalarına gereksinimimiz var.
Hayır, bunların özel mülkiyetli olması gerekmiyor.
Merkez bankası dümeni gerçekte örtülü bir vergidir.
Ülke kimi şeyleri satın almak için
vergileri artırma politik iradesini gösteremediğinde
bunun yerine merkez bankasına devlet tahvili satar.
Ne var ki tahviller merkez bankasının resmen yoktan var ettiği para ile satın alınır.
Dolaşımdaki daha çok para, sizin ve benim paramızın değerinin düşmesi demektir.
Hükümet gereksinim duyduğu kadar paraya sahip olur,
halk da bunun bedelini enflasyonla öder.
Planın güzelliği, kulağa karmaşık gelen ekonomik jargonun
ardındaki gerçeği neredeyse kimsenin anlayamamasıdır.
Bank Of England'ın kurulmasıyla
ulus kısa sürede para bolluğu buldu.
Ülke çapında fiyatlar ikiye katlandı.
En çılgın projelere bile büyük krediler açıldı.
Bir yatırımcı, Musa'nın halkını
kovalarken boğulan Firavun'un ordusunun altınlarını çıkarmak için
Kızıldeniz'i boşaltmayı bile tasarlamıştı.
1698'e gelindiğinde devlet borcu başlangıçtaki 1,25 milyon Sterlin'den
16 milyon Sterlin'e yükseldi.
Doğal olarak vergiler bunu ödemek için yeniden ve yeniden yükseltildi.
İngiliz para arzı ellerindeydi ve İngiliz ekonomisi
lunapark treni gibi vahşi yükselişler ve krizlere girmeye başladı.
Bu tam da bir merkez bankasının engellemeye çalıştığını öne sürdüğü şeydir.
-BANK OF ENGLAND BAŞKANI- "Yalnızca Bank Of England'a değil, bütün merkez bankalarına
-BANK OF ENGLAND BAŞKANI- özgü olduğunu düşündüğüm iki konu var.
Birincisi, para politikasını kurgulamaya olan katılım.
Bunun amacı parasal kararlılığı sağlamaktır."
Ne var ki Bank Of England yönetimi ele aldığından bu yana
İngiliz Sterlini nadiren kararlı oldu.
Şimdi, dünyanın en zengin ailesi olduğu söylenen
Rothschild ailesinin rolüne bir bakalım.
7. ROTHSCHILDLERİN YÜKSELİŞİ
Burası Frankfurt, Almanya
Bank Of England açıldıktan 50 yıl sonra,
Amschel Moses Bauer adında bir altın sarrafı bir dükkan,
-bir kambiyo dükkanı- açtı.
Kapının üzerine bir Roma kartalı çizili kırmızı bir kalkan astı.
Dükkana "kırmızı kalkan şirketi" anlamında
Rothschild [Rotşild] olarak bilinir oldu.
Oğlu Amschel Meyer Bauer şirketi teslim alınca
soyadını Rothschild olarak değiştirmeye karar verdi.
Meyer kısa sürede krallara ve hükümetlere kredi vermenin
özel kişilere kredi vermekten daha karlı olduğunu keşfetti.
Krediler hem daha büyüktü,
hem de ulusun ödediği vergilerle garantideydi.
Meyer Rothschild'in beş oğlu vardı.
Oğullarına para yaratma işini öğretti,
sonra onları ailenin bankacılık şirketinin
şubelerini açmak üzere Avrupa'nın büyük başkentlerine yolladı.
İlk oğlu Amschel, Frankfurt'ta kalıp oradaki bankayla ilgilendi.
İkinci oğlu Solomon'u Viyana'ya yolladı.
Üçüncü oğlu Nathan açıkça en zeki olanlarıydı.
1798'de 21 yaşındayken Londra'ya yollandı.
Yani Bank Of England'ın
kuruluşundan yüz yıl sonra.
Dördüncü oğlu Karl Napoli'ye gitti.
Beşinci oğlu Jacob Paris'e gitti.
1785'te Meyer Amschel ailesini bu eve yerleştirdi.
Schiff [Şif] ailesiyle paylaştığı beş katlı bir bina.
Bu ev "Yeşil Kalkan" olarak biliniyordu.
Rothschild'ler ve Schiff'ler
Avrupa'nın ve ABD'nin mali tarihinde
merkezi bir rol oynadılar.
Rothschild'ler Avrupa soylularıyla burada, Wilhelmshohe'da,
Almanya'nın en zengin kişisinin sarayında pazarlıklar yaptılar.
Bu adam, Hesse-Kassel prensi William
aslında en zengin soyludur.
Başlarda Rothschild'ler yalnızca William'ın değerli sikkeleri
alıp satmasına yardımcı oluyorlardı. Ancak William Napolyon tarafından
sürüldüğünde Londra'daki Nathan Rothschild'e o zaman
için muazzam bir para olan 550 bin Sterlin gönderdi.
Konsollar (Consols), yani
devlet hissesi adıyla da bilinen devlet tahvilleri almak üzere
talimat verdi.
Ama Rothschild parayı kendi amaçları için kullandı!
Napolyon ilerliyordu ve savaş koşullarında
yatırım fırsatları neredeyse sınırsızdı.
William buraya 1815'teki Waterloo Savaşı'ndan önce döndü.
Rothschild'i çağırdı ve parasını geri istedi.
Rothschild'ler parayı İngiliz tahviline yatırsalardı
alınacak olan faiz tutarıyla
birlikte geri ödediler.
Ama William'ın parasını farklı yerlerde kullanarak elde ettikleri
fazladan kazançtan artanı kendilerine sakladılar.
Nathan'ın daha sonra Londra'ya giderken
babasının ona verdiği 20 bin Sterlin'i
İngiltere'de bulunduğu 17 yıl boyunca
tam 2500 KAT artırmakla övündüğü biliniyor!
Aile içinde işbirliği yaparak Rothschild'ler
kısa sürede inanılmayacak kadar büyüdüler.
1800'lere geldiğinde Avrupa bankacılığında baskın
ve kesinlikle dünyanın en zengin ailesi olmuşlardı.
Cecil Rhodes'u finanse ederek
Güney Afrika'daki elmas madenleri
üzerinde tekel olmasını sağladılar.
ABD'de finanse ettiklerinin arasında demiryolu sektöründe
Herman'ları, demiryolu ve basın-yayında Vanderbilt'leri,
demiryolu ve basın-yayında Vanderbilt'leri,
çelik endüstrisinde Carnegie'yi sayabiliriz.
İşin gerçeği I. Dünya Savaşı sırasında J.P.Morgan
dünyanın en zengin adamı olarak biliniyordu.
Ama ölümünden sonra onun yalnızca
Rothschild'lerin sağ kolu olduğu anlaşıldı.
Morgan'ın vasiyeti kamuya açıklandığında J.P.Morgan
şirketlerinin yalnızca %19'unun sahibi olduğu ortaya çıktı.
1850'ye gelindiğinde Fransa'daki veliaht James Rothschild'in varlığı
600 milyon Fransız Frangı idi. Yani öteki bütün Fransız
bankerlerin varlıklarının toplamından 150 milyon fazlaydı.
Paris'in doğusundaki Ferrières adındaki bu malikaneyi yaptı.
I. Wilhelm malikaneyi görünce "Buna kralların buna gücü yetmez...
buna ancak bir Rothschild sahip olabilir!" demiştir.
Bir başka 19. yüzyıl Fransız yorumcusu şöyle açıklamıştır:
"Avrupa'da tek bir güç vardır, o da Rothschild'dir."
Avrupa'daki veya dünyadaki finans egemenliklerinin
değiştiğini gösteren bir kanıt yok.
Şimdi, Bank Of England'ın
İngiliz ekonomisi üzerindeki etkilerini ve bunun
Amerikan Bağımsızlık Savaşı'yla ilgisini inceleyelim.
8. AMERİKAN BAĞIMSIZLIK SAVAŞI (Amerikan Devrimi)
1700'lerin ortasında İngiliz İmparatorluğu
dünya egemenliğinin doruğundaydı.
Özel sahipli merkez bankası Bank OF England'ın
yaratılışından sonra Avrupa'da dört ağır savaşta savaşmıştı.
Bedeli ağır oldu.
Burada gördüğünüz İngiliz Meclisi bu savaşlara para bulmak Banka'dan ağır borçlar aldı.
1700'lerin ortalarında İngiliz Hükümeti'nin borcu
140 milyon sterlin idi. O günler için sarsıcı bir sayı.
Bunun sonucunda İngiliz Hükümeti
borcun faizini Banka'ya geri ödeyebilmek için
kolonilerden edinilen vergi gelirini artıracak bir program başlattı.
Ancak Amerika'da öykü biraz farklıydı.
Özel merkez bankası belası henüz burayı bulmamıştı.
Burası Filadelfiya'daki Bağımsızlık Binası.
Bağımsızlık Bildirgesi ve Anayasa burada imza edilmiştir.
1700'lerde devrim öncesi Amerika görece yoksuldu.
Ciddi bir metal para kıtlığı vardı.
Dolayısıyla erken dönem kolonicileri
kendi kağıt paralarını basma deneylerine giriştiler.
Bu deneylerin kimisi başarılı oldu.
Franklin kolonilerin kendi parasını basmasını savunuyordu.
1757'e Benjamin Franklin Londra'ya yollandı.
Burada 18 yıl kaldı,
Amerikan Devrimi'nin başlangıçlarına dek.
Bu dönemde Amerikan kolonileri
kendi paralarını basmaya başladılar.
Buna koloni senedi (colonial scrip) dendi. Girişim çok başarılı oldu.
Güvenilir bir değişim aracı oldu ve
koloniler arasında birlik ruhu sağladı.
Unutmayın. Koloni senedi kağıt paraydı,
basımı için faiz ödenmiyordu, kamu yararınaydı,
altın veya gümüş karşılığı yoktu.
Bir başka deyişle, tümüyle karşılıksız paraydı.
Bir gün Bank Of England yetkilileri
Benjamin Franklin'e kolonilerdeki yeni zenginleşmeyi
nasıl açıklayabileceğini sordular.
Hiç düşünmeden şöyle yanıtladı:
"Basit. Kolonilerde kendi paramızı basarız.
Ürünlerin üreticiden tüketiciye geçişini kolaylaştırmak için ticaret
Ürünlerin üreticiden tüketiciye geçişini kolaylaştırmak için ticaret
ve endüstrinin talebine orantılı olarak süreriz.
endüstrinin talebine orantılı olarak süreriz.
Böylece, kendimiz için kendi kağıt paramızı yaratarak
satın alma gücünü kendimiz belirleriz ve kimseye faiz ödemeyiz."
satın alma gücünü kendimiz belirleriz ve kimseye faiz ödemeyiz."
Bu Franklin için yalnızca aklın yoluydu.
Ancak Bank Of England'da yarattığı etkiyi kestirebilirsiniz.
Amerika paranın sırrını öğrenmişti.
Ve cin lambaya bir an önce geri sokulmalıydı.
Sonuçta İngiliz Meclisi 1764'te Para Yasası'nı hızlıca geçirdi.
Bu yasa kolonilerin kendi parasını basmasını yasakladı
ve gelecekteki faizin altın veya gümüşle ödenmesini zorunlu yaptı.
Bir başka deyişle kolonileri altın veya gümüş standardına zorladı.
ABD'ye altın veya gümüş standardını
geri getirmeyi savunanlar bundan sonra Amerika'nın
başına neler geldiğine bir baksınlar.
Benjamin Franklin otobiyografisinde şöyle diyor:
"Bir yıl içinde koşullar öyle tersine döndü ki
bolluk yılları sona erdi ve öyle bir bunalıma girildi ki,
kolonilerin sokakları işsizlerle dolup taştı."
kolonilerin sokakları işsizlerle dolup taştı."
Franklin bunun Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın
temel nedeni olduğunu bile söyler.
Otobiyografisinde şöyle diyor:
"Koloniler çay ve başka mallardaki vergiyi memnuniyetle kaldırırdı.
Ama İngiltere kolonilerin parasını aldı, bu da işsizlik ve hoşnutsuzluk yarattı.
Kolonicilerin kendi parasını basma hakkını III.George'dan ve uluslararası
bankerlerden alamaması Bağımsızlık Savaşı'nın BİRİNCİ nedeniydi."
bankerlerden alamaması Bağımsızlık Savaşı'nın BİRİNCİ nedeniydi."
19 Nisan 1775'te Lexington Massachusetts'te
ilk silah ateşlendiğinde koloniler
İngiliz vergileri yüzünden
altın ve gümüş parayı tüketmişti.
Sonuç olarak Kuzey Amerika Kıta Hükümeti savaşı
finanse etmek için para basmak zorunda kaldı.
Savaşın başında ABD'de
dolaşımdaki para 12 milyon dolardı.
Savaş sonunda ise yaklaşık 500 milyon oldu.
Sonuç olarak para birimi neredeyse değersizdi.
Bir çift ayakkabı 5000 dolardı.
Koloni senedi işe yaradı çünkü
tam ticarete olanak sağlayacak kadar basılıyordu.
George Washington'un yakınarak söylediği gibi
bir araba dolusu para ancak bir araba dolusu mal alabiliyordu.
Bugün altın karşılıklı para savunucuları
o günleri karşılıksız paranın
sakıncalarını kanıtlamak için anlatırlar.
Ama unutmayın ki aynı para birimi
barış dönemindeki 20 yıl boyunca o kadar işe yaradı ki
Bank Of England tarafından meclise yasaklattırdı.
9. KUZEY AMERİKA BANKASI
Savaşın sonuna doğru burada, Bağımsızlık Binası'nda toplanan
Kıta Meclisi para konusunda iyice sıkışmıştı.
1781'de maliye sorumlusu Robert Morris'ten
özel bir merkez bankası kurmasını istediler.
Rastlantı eseri, Morris
savaş zamanı savaş malları satarak
daha da zenginleşen varlıklı bir kişiydi.
Kuzey Amerika Bankası adı verilen yeni banka
Bank Of England'ı örnek olarak oluşturulmuştu.
Kısmi Rezerv Bankacılığı uygulamasına izin verilmişti.
Yani sahip olmadığı parayı borç verip
üstüne faiz alma hakkı vardı.
Bunu biz yapsak dolandırıcılıkla suçlanır, ağır cezada yargılanırız.
Bankanın şirket sözleşmesi (tüzüğü) ilk sermaye olarak
hissedarların 400 bin dolar ödemesini gerektiriyordu.
Morris parayı toplayamadı. Politik gücünü utanmazca kullanarak
Fransa'nın Amerika'ya borç olarak
verdiği altını bankaya yatırttı.
Daha sonra bu parayı kendine ve adamlarına kredi olarak verdirtti.
Bu parayla bankanın hisselerini aldılar.
Ve Bank Of England gibi bankaya
ulusal para arzında tekel olma hakkı verildi.
Kısa süre sonra bunun tehlikeleri açığa çıktı.
Amerikan parasının değeri hızlıca düştü.
Dolayısıyla dört yıl sonra 1785'te
banka sözleşmesi yenilenmedi.
Bankayı yok etme çabasının öncüsü,
Pennsylvania'lı William Findley
sorunu şöyle açıklıyordu:
"Açgözlülükten başka hiç bir ilkesi olmayan
bu kurumun hedefi hiç değişmeyecek.
Devletin bütün varlık, güç ve etkisine sahip olmak."
Kuzey Amerika Bankası'nın arkasındaki kişiler-
Alexander Hamilton, Robert Morris ve banka başkanı
Thomas Willing vazgeçmediler.
Yalnızca altı yıl sonra hazine bakanı Hamilton
ve akıl hocası Morris
yeni meclise yeni bir banka önerisiyle geldiler.
"İlk ABD Bankası" (First Bank Of The United States)
Thomas Willing yeniden bankanın başkanı oldu.
Oyuncular aynıydı. Yalnızca bankanın adı değişti.
10. ANAYASA KURULTAYI
1787'de koloni önderleri Filadelfiya'da sorunlu
Konfederasyon Sözleşmesi'ni görüşmek üzere toplandılar.
Daha önce gördüğümüz gibi Thomas Jefferson
ve James Madison özel merkez bankası fikrine karşıydılar.
Bank Of England'ın neden olduğu sorunları görebiliyorlar
ve benzerini yaşamak istemiyorlardı.
Jefferson bunu şöyle dile getirmiştir:
"Amerikan halkı, parasının özel bankalarca
kontrolüne izin verecek olurlarsa
önce enflasyonla,
sonra da deflasyonla bankalar
ve bunlara ortak şirketler halkı mülksüz bırakacaktır.
Ta ki çocuklarımız bir gün
atalarının fethettiği kıtada evsiz kalmış olarak uyanacaklar."
Yeni para sistemi üzerindeki tartışmalar sürerken
Kurucu Atalar'dan bir başkası, Vali Morris,
Kuzey Amerika Bankası'nın sahiplerinin niyetlerini kı***ı.
Vali Morris anayasa taslağını
yazan kurulun başkanıydı.
Ve Banka'nın niyetini ve güdülerini iyi biliyordu.
Eski patronu Robert Morris ve Alexander Hamilton
ile birlikte savaşın son yılında
Kıta Meclisi'ne Kuzey Amerika Bankası'nın
kuruluş tasarısını sunmuştu.
James Madison'a 2 Temmuz 1787'de
yazdığı bir mektupta Vali Morris neler döndüğünü açıkladı:
"Zenginler egemenliklerini kurmak ve halkı köleleştirmek için
çabalayacaklar. Hep yaptılar, hep yapacaklar. Devletin gücüyle
onları denetim altında tutmazsak başka yerde yaptıklarını burada da yapacaklar.
onları denetim altında tutmazsak başka yerde yaptıklarını burada da yapacaklar.
onları denetim altında tutmazsak başka yerde yaptıklarını burada da yapacaklar."
Vali Morris'in itirafına karşın
Hamilton, Robert Morris, Thomas Willing
ve arkalarındaki Avrupalılar vazgeçmeyeceklerdi.
Anayasa Kurulu'ndaki delegelerin çoğunu
para basma yetkisini Meclis'e vermemeye ikna ettiler.
Çoğu delege savaş zamanının yüksek enflasyonunun
etkisinden kurtulamamışlardı.
Savaştan önce koloni senedinin ne denli iyi çalıştığını unuttular.
Ama Bank Of England unutmamıştı.
Para değiştiriciler Amerika'nın bir kez daha
kendi parasını basmasına katlanamazlardı.
Onun için Anayasamız konuyla ilgili bir yargıda bulunmuyor.
Bu ölümcül hata para değiştiricilerin tam da istediği gibi,
kapıyı ardına dek açık bırakmıştı!
11. ABD'nin İLK BANKASI (First Bank Of The United States)
Anayasa'nın kabulünden üç yıl sonra, 1790'da
para değiştiriciler yeniden vurdular.
Yeni Hazine Bakanı Alexander Hamilton
Meclis'e yeni bir özel sahipli
merkez bankası tasarısı sundu.
Ne rastlantı ki, aynı yıl Amschel Rothschild
Frankfurt'taki bankasından şöyle seslenmişti:
"Bana yeter ki para basma yetkisini verin, yasayı kimin yaptığıyla ilgilenmem."
[BAŞKANLIK ADAYI] Alexander Hamilton uluslararası bankerlerin kuklasıydı.
[BAŞKANLIK ADAYI] Ve ABD'nin Banka'sını yaratmak istedi ve yaptı da.
İlginç biçimde, Hamilton 1782'de hukuk fakültesinden
mezun olur olmaz ilk iş olarak Kuzey Amerika Bankası'nın başkanı
Robert Morris'e yardımcılık yaptı.
Aslında Hamilton bir yıl öncesinde Morris'e yazdığı mektupta
"Ulusal borç aşırı olmadıkça bizim için bir nimettir" demişti.
Kimin için nimet?
Yoğun tartışmalardan sonra, 1791'de Meclis
yasayı onadı ve 20 yıllık bir şirket sözleşmesi verdi.
Yeni bankanın adı First Bank Of The United States (BUS) oldu.
Filadelfiya'daki BUS önündeyiz.
Banka, hisselerinin %80'i bile
özel yatırımcılarda olsa ABD'nin parasını basabilecekti.
Kalan %20 ABD hükümetince satın alınacaktı.
Ama nedeni hükümeti ortak etmek değil
%80'in sahibi olan özel hissedarlara sermaye sağlamaktı.
Kuzey Amerika Bankası ve Bank Of England'da olduğu gibi,
hissedarlar hiç bir zaman bütün hisselerin tutarını ödemediler.
ABD hükümeti başlangıç için El Gobierno de EEUU puso los 2 milyon dolar nakit ödedi,
sonra banka şu bilinen "Kısmi Rezerv Bankacılığı"
sihirbazlığıyla sözleşme hissedarlarına kredi açtı
ki ödemeleri gereken 8 milyon dolarla
kendi hisselerini satın alabilsinler!
Aynı "Bank Of England"da olduğu gibi
"Bank Of United States" adı özel sahipliğini gizlemek için
bilerek seçilmişti. ["TCMB" adında da aynı oyun vardır.]
Ve aynı "Bank Of England"da olduğu gibi
özel hissedarların adları gizlidir. [TCMB'de de D tipi hissedarlar gizlidir!]
Yıllar sonra eski BUS'un arkasındaki
gücün Rothschild olduğu çokça söylenecekti.
Banka Meclis'e enflasyonu önleme ve kararlılık sağlama amacı
gerekçe gösterilerek savunulmuştu.
Peki ne oldu?
İlk beş yılda ABD hükümeti BUS'tan
8,2 milyon dolar borç aldı.
Aynı beş yılda fiyatlar %72 arttı!
Yeni dışişleri bakanı Thomas Jefferson,
borçlanmayı üzüntü ve düş kırıklığı içinde izledi.
Durdurmak elinden gelmiyordu.
"Dilerdim ki anayasamızda tek bir değişiklik yapabileyim:
Federal hükümetin borçlanma yetkisini elinden almak."
Bugün milyonlarca Amerikalı aynı şeyi hissediyor.
ABD hükümeti bilinmezliğe doğru sürekli borçlanarak
ekonomiyi sürdürürken sinir bozukluğuyla izliyorlar.
Sonuç olarak adı First Bank Of The US (ABD'nin İlk Bankası)
olsa da ülkedeki ilk özel merkez bankası girişimi değildi.
Kuzey Amerika Bankası'nda olduğu gibi, bankerlerin
kalan hisselerini satın almak için birbirlerine verdikleri borçtan
çok daha fazlasını ABD hükümeti
bankanın etkinliğe başlaması için nakit olarak ödemişti.
Bu açık ve basit bir tezgahtı!
Ve bununla sonsuza dek yakayı sıyırmaları zordu.
Ama önce Avrupa'ya gitmemiz gerek.
Tek bir adamın Napolyon'un son yenilgisinin haberini herkesten önce
alarak bütün Avrupa ekonomisine egemen olduğunu göreceğiz.
12. NAPOLYON'UN İKTİDARA GELİŞİ
Burada Paris'te Banque De France (Fransa Bankası)
aynı Bank Of England (İngiltere Bankası) gibi örgütlenmişti.
Ama Napolyon Fransa Bankası'na hiç güvenmedi
ve ona göre Fransa'nın borçtan kurtulmalıydı.
Paranın denetimi bankada olduğu sürece hükümetin değil,
bankerlerin ülkeye egemen olduğunu bildirmişti:
"Veren el alan elden üstündür.
Paranın anayurdu olmaz.
Finansçıların yurtseverliği ve ahlakı olmaz,
tek amaçları kazançtır."
ABD'ye beklenmeyen bir yardım gelmek üzereydi.
1800'de Thomas Jefferson, John Adams'ı
az farkla geçerek ABD'nin üçüncü başkanı oldu.
1803'te Jefferson ve Napolyon bir anlaşma yaptılar.
ABD Fransa'ya 3 milyon dolar altın verecekti.
Fransa Mississipi ırmağının batısında büyük bir
toprak parçası alacaktı: Louisiana'nın satılması.
Bu 3 milyon dolarla Napolyon hızla ordusunu donattı
ve Avrupa'yı fethetmeye başladı.
Ancak Bank Of England çabucak onu engellemeye çalıştı.
Napolyon'un önündeki her ulusu finanse etti ve büyük kar elde etti.
Prusya, Avusturya ve Rusya
Napolyon'u durdurmak için boşuna çabaladılar ve çok borçlandılar.
Dört yıl sonra Fransız ordusu Rusya'daydı.
Rothschild ailesinin Londra şefi 30 yaşındaki Nathan Rothschild
bizzat cesur bir planı yürürlüğe koydu.
İspanya'dan büyük bir altın kaçakçılığı yapması gerekiyordu.
Altını Fransa'dan geçirerek
Wellington Dükü'nün saldırısını finanse edecekti.
Nathan daha sonra Londra'da bir yemekte bunun
o güne dek başardığı en iyi iş olduğunu söyleyecekti.
Yakın gelecekte çok daha iyi bir iş yapacağını bilmiyordu.
Wellington'un güneyden saldırısı ve öbür yenilgiler
sonunda Napolyon'u teslim olmak zorunda bıraktı.
18. Lui tahta geçirildi.
Napolyon Fransa'dan sözde sonsuza dek
İtalya'daki Elba adasına sürgün edildi.
Napolyon Rotschild'lerin mali yardımıyla İngiltere tarafından
geçici olarak yenilgiye uğratıldığında,
ABD de kendi merkez bankasından kurtulmaya çalışıyordu.
13. İLK ABD BANKASI'NIN ÖLÜMÜ
1811'de Meclis'e BUS'un sözleşmesini
yenilemek için bir tasarı getirildi.
Tartışmalar alevlendi.
Pennsylania ve Virginia temsilcileri
bankayı kapatmak için Meclis'e önergeler sundular.
O günün basını bankaya açıkça saldırıyordu.
"Dolandırıcı", "akbaba", "yılan", "engerek" gibi adlar yakıştırıyordu.
Amerika'nın özgür basını!
P.B. Porter adındaki milletvekili
Meclis çatısı altında bankaya saldırdı.
Banka sözleşmesi yenilenirse Meclis
"anayasanın kucağına bir engerek koymuş olacak" dedi.
"Ve bu yılan er geç bu ülkenin özgürlüklerini zehirleyecektir."
Banka gidici görünüyordu.
Kimi yazar Nathan Rothschild'in, eğer banka sözleşmesini
yenilemezse ABD'nin kendini
en felaketli bir savaşın içinde bulacağını söylediğini yazmıştı.
Ama bu yeterli değildi.
Yenileme tasarısı
Temsilciler Meclisi'nde bir oy farkla reddedildi
ve Senato'da kilitlendi.
ABD'nin dördüncü başkanı James Madison
o gün Beyaz Saray'da görevdeydi.
Hatırlayın, Madison bankanın katı bir muhalifiydi.
Bşk. yardımcısı George Clinton red oyu verdi ve bankayı bitirdi.
Beş ay içinde İngiltere ABD'ye saldırdı.
1812 savaşı başlamıştı.
Ancak İngilizler hala Napolyon'la savaşmakla meşguldü.
Dolayısıyla savaş 1814'te yenişemeden sona erdi.
Para değiştiriciler geçici olarak saf dışıydı
ama haklanmış olmaktan çok uzaklardı.
Bankalarını geri getirmek yalnızca iki yıllarını alacaktı.
Eskisinden daha büyük, daha güçlü...
14. WATERLOO SAVAŞI
Ama şimdi Napolyon'a dönelim.
Çünkü hiç bir şey Rothschild'lerin kurnazlığını
ve İngiliz borsasını ele geçirmelerini
Waterloo Savaşı'ndan daha iyi sergileyemez.
1815'te, 1812 savaşının bitiminden bir yıl sonra
Napolyon sürgünden kaçıp Paris'e döndü.
Yakalamak için birlikler görevlendirildi.
Ama karizması o denli güçlüydü ki askerler Napolyon'un
çevresinde toplanıp yeniden imparator ilan ettiler.
1815'te Napolyon bir ordu kurdu
Ve üç aydan kısa bir süre içinde
Wellington Dükü'ne Waterloo'da yenildi.
Kimi yazarlar Napolyon'un yeniden ordu kurmak için
Bank Of England'dan 5 milyon sterlin borç aldığını öne sürer.
Ancak görünen o ki Paris'teki Ouvrard Bankası'ndan gelmişti.
Hepsi bir yana,
bu noktadan sonra özel merkez bankalarının bir savaşta
her iki tarafı finanse etmeleri olağandışı değildi.
Bir merkez banka her iki tarafı birden neden finanse eder?
Çünkü savaş en büyük borç üretecidir.
Bir ulus zafer için her miktarı borç alacaktır.
Kaybedecek olan tarafa
ancak beyhude zafer umudunu yitirmeyecek kadar kredi verilir.
Ve kazanacak olan tarafa kazanmasına yetecek kadar.
Ayrıca bu tür krediler çoğunlukla kazanan tarafın
kaybedenlerin borçlarını kapatacağı garantisi alınarak verilir.
Burası Belçika'da, Paris'in 320km kuzeyindeki
Waterloo Savaş meydanı.
Napolyon son yenilgisini almadan önce
burada 1815 yazında binlerce İngiliz
ve Fransız askeri yaşamlarını yitirdi.
Tam burada 18 Temmuz 1815'te
74000 Fransız askeri İngiliz ve başka Avrupa uluslarından
67000 askerle çarpıştı.
Sonucu kestirmek zordu.
Aslında Napolyon bir kaç saat erken saldırsa
savaşı kazanabilirdi.
Ama kim kazanırsa kazansın, Londra'da Nathan Rothschild
bu fırsatı İngiliz borsasını
ve hatta belki Bank Of England'ı
ele geçirmek için kullanmayı planladı.
Rothschild güvendiği Rothworth adında bir ajanı Manş yakınında,
savaş meydanının kuzeyinde bir noktada görevlendirdi.
Savaşın sonu belli olur olmaz Rothworth Manş Denizi'ne yöneldi.
Haberi Rothschild'e Wellington'un özel kuryesinden
tam 24 saat önce ulaştırdı.
Rothschild hemen borsaya gitti ve eski bir sütunun önünde
her zamanki yerini aldı.
Bütün gözler onun üzerindeydi.
Rothschild'lerin haber alma ağı iyi biliniyordu.
Wellington yenilseydi ve Napolyon Avrupa'yı yeniden fethe başlasaydı
İngiltere'nin mali durumu gerçekten çok kötü olacaktı.
Rothschild üzgün göründü.
Gözleri yerde, hareketsizdi.
Birden satmaya başladı.
Öteki yatırımcılar Rothschild'in satmaya başladığını gördü.
Bu yalnızca bir anlama gelebilirdi: Napolyon kazanmıştı.
Borsa çöktü.
Kısa süre içinde herkes devlet tahvillerini ve hisselerini sattı
ve fiyatlar hızlıca düştü.
Ama Rothschild gizli adamları eliyle kapanışın bir kaç saat
öncesinde tahvilleri gerçek fiyatlarının çok altında satın aldı.
Efsane, söylenti mi dersiniz?
Yüz yıl sonra, New York Times bir haber yaptı.
Habere göre Nathan'ın torunu
bu borsa öyküsünün anlatıldığı bir kitabın
yayınını durdurmak için mahkemeye başvurdu.
Ama mahkeme başvuruyu reddetti
ve dava masraflarını Rothschild'e ödetti.
Öykünün daha ilginç tarafı şu.
Kimi yazar Waterloo Savaşı'nın ertesi günü bir kaç saat içinde
Nathan Rothschild'ın yalnızca borsaya değil
Bank Of England'a da egemen olduğunu öne sürer.
Rothschild ailesinin Bank Of England'ı,
Avrupa'nın en zengin ülkesinin merkez bankasını
ele geçirip geçirmediği bir yana
şu kesin bir gerçekti:
Rothschild'ler 1800'lerin ortasına gelindiğinde
dünyanın açık ara en zengin ailesiydi.
Yeni devlet tahvillerinin çoğu ellerindeydi
ve öteki banka ve endüstri kurumlarına el attılar.
Aslında 19. yüzyılın kalanı "Rothschild'lerin Çağı" olarak bilindi.
Bu muazzam servete karşın aile
bir görünmezlik alışkanlığı geliştirdi.
Aile sayısız endüstri, ticaret, madencilik ve turizm şirketinin
sahibi olmasına karşın çok azı Rothschild adını taşır.
Bir uzman 19. yüzyıl sonunda Rothschild ailesinin dünyanın
varlığının yarısını denetim altında tuttuğunu kestirmişti.
Dev servetlerinin yüzdesi kaç olursa olsun
o günden bu yana
varlıklarını artırdıklarını kestirmek mantıklı.
Ancak yüzyılın sonunda varlıkları artmasına karşın
güçlerinin azaldığı izlenimi yarattılar.
15. ABD'NİN İKİNCİ BANKASI
Bu sırada Washington'da 1860'da
Waterloo'dan bir yıl sonra ve Rothschild'in
iddiaya göre Bank Of England'ı
ele geçirmesinden sonra ABD Meclisi yeni bir
özel merkez bankası daha kurulması için yasa çıkardı.
Este Banco fue llamado Bu banka ABD'nin İkinci Bankası adını aldı.
Yeni bankanın sözleşmesi öncekilerin kopyasıydı.
ABD hükümeti hisselerin %20'sine sahip olacaktı.
Tabi ki devlet hissesi hazineden peşin olarak kasaya yatırıldı.
Ardından bu tutar Kısmi Rezerv Bankacılığı sihirbazlığıyla
özel hissedarlara borç olarak dağıtıldı ve onlar da
bu parayla kalan %80 hisseyi satın aldılar.
Daha önce olduğu gibi birincil hissedarlar gizliydi.
Ancak hisselerin en büyük bölümünün, üçte birinin
yabancılara satıldığı biliniyor.
Bir gözlemcinin söylediği gibi:
"ABD'nin İkinci Bankası'nın ABD'de olduğu kadar
İngiltere'de kurulu olduğunu söylemek abartı olmaz."
Dolayısıyla 1816'da Rothschild'in Bank Of England'ı
ele geçirdiği gibi ABD'nin yeni merkez bankasının
kuruluşuna önayak olduğunu öne sürenler var.
16. ANDREW JACKSON
ABD'nin İkinci Bankası eliyle Amerikan ekonomisinin
12 yıl boyunca sömürülmesinin ardından
Amerikan halkı yaka silkmek üzereydi.
Banka karşıtları New Orleans Meydan Savaşı'nın kahramanı,
saygın senatör Andrew Jackson'ı başkanlık için aday gösterdiler.
Burası onun evi, "The Hermitage".
Başlarda kimse Jackson'a şans vermedi.
Banka uzun süre önce politik süreçlere
parayla nasıl egemen olunabileceğini öğrenmişti.
1828'de para değiştiriciler Jackson'ın seçilmesine
hayret ve korkuyla tanık oldular.
Jackson Banka'yı ilk fırsatta kapatmaya kararlıydı.
Ve hiç zaman yitirmedi.
Ancak Banka'nın 20 yıllık sözleşmesi 1836'da,
yani ikinci başkanlık döneminin son yılında sona erecekti.
İlk dönemi boyunca Jackson Banka'nın maşalarını
devlet hizmetinden uzaklaştırmakla yetindi.
Federal hükümetin 11 bin çalışanından 2 binini işten çıkardı.
1832'de, ilk döneminin sonlarında Banka eyleme geçti. Jackson'un
çekişme yaratıp ortalığı karıştırmak istemeyeceğini umdular.
Sözleşmeyi yenileme tasarısını Meclis'e 4 yıl erken sundular.
Doğal olarak Meclis kabul etti ve Başkan Jackson'a gönderdi.
Jackson yerinde sapasağlamdı.
"Old hickory" (Amerikan cevizi) lakaplı Başkan yasayı veto etti.
Jackson'un veto yazısı büyük Amerikan belgelerinden biridir.
ABD Hükümeti'nin yoksul veya varsıl
tüm vatandaşlarına karşı sorumluluğunu ortaya serer.
"Hükümetimizin nimetinden yararlanacak olanlar yalnızca yurttaşlarımız değildir.
Bu bankanın hisselerinin sekiz milyonundan fazlası yabancıların elindedir.
Bu bankanın hisselerinin sekiz milyonundan fazlası yabancıların elindedir.
Ülkemizle bağı bu denli zayıf olan bir banka özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı tehlikeye düşürmez mi?
Ülkemizle bağı bu denli zayıf olan bir banka özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı tehlikeye düşürmez mi?
"Para birimimizi kontrol etmek, kamu parasını elinde tutmak ve binlerce yurttaşımızı bağımlı kılmak...
"Para birimimizi kontrol etmek, kamu parasını elinde tutmak ve binlerce yurttaşımızı bağımlı kılmak...
düşmanın askeri gücünden daha tehlikeli ve korkutucu olurdu.
"Hükümetin kendini, tıpkı yağmurun nimetinden herkesi eşit yararlandırması gibi, yüksektekilerin ve yerdekilerin, varsılın ve yoksulun eşit olarak korumakla sınırlaması gereklidir.
"Hükümetin kendini, tıpkı yağmurun nimetinden herkesi eşit yararlandırması gibi, yüksektekilerin ve yerdekilerin, varsılın ve yoksulun eşit olarak korumakla sınırlaması gereklidir.
"Hükümetin kendini, tıpkı yağmurun nimetinden herkesi eşit yararlandırması gibi, yüksektekilerin ve yerdekilerin, varsılın ve yoksulun eşit olarak korumakla sınırlaması gereklidir.
Önümdeki tasarıda bu ilkelerden gereksiz ve aşırı bir uzaklaşma görüyorum."
Önümdeki tasarıda bu ilkelerden gereksiz ve aşırı bir uzaklaşma görüyorum."
Aynı yıl Temmuz 1832'de Meclis
yasayı Jackson'un vetosundan geçiremedi.
Jackson seçim için dayanmalıydı.
Jackson, savunusunu doğrudan halka yaptı.
ABD tarihinde ilk kez
Jackson başkanlık kampanyası için ülkeyi dolaştı.
Önceleri başkanlık adayı evde kalır
ve oradan kazanmaya çalışırdı.
Kampanya sloganı "Jackson ve banka yok" idi.
Ulusal Cumhuriyetçi Parti Senatör Henry Clay'ı karşı aday gösterdi.
Bankerlerin Clay'in kampanyasına 3 milyon dolar harcamasına karşın
Kasım 1832'de Jackson açık ara kazandı.
Zafere karşın Jackson savaşın yeni başladığını biliyordu.
"Yolsuzluk canavarı yalnızca düştü, ölmedi" demişti.
Jackson yeni hazine bakanı Louis McLane'e
hükümet paralarını İkinci ABD Bankası'ndan çekip
kamu bankalarına yatırmasını emretti.
Ancak McLane emri geri çevirdi.
Jackson onu kovdu ve William J. Duane'i
yeni hazine bakanı yaptı.
Duane de Başkan'ın emrini geri çevirdi.
Jackson onu da kovdu.
Ve Roger B. Taney'i atadı.
Taney 1 Ekim 1833'ten başlayarak devletin fonlarını Banka'dan çekmeye başladı.
Jackson keyifliydi:
"Onu zincirledim!
Önce dişlerini sökeceğim, sonra da köklerini!"
Ama Banka pes etmedi.
Banka başkanı Nicholas Biddle
politik etkisini kullanarak Taney'in bakanlığını reddetmeye ikna etti.
Ardından nadir görülecek bir küstahlıkla Biddle,
Banka sözleşmesi uzatılmazsa ekonomik bunalım çıkarmakla tehdit etti.
"Bu değerli Başkan Kızılderilileri alt ettiği ve yargıçları içeri attırabildiği için Banka'yla istediği gibi oynayabileceğini sanıyor. Yanılıyor."
"Bu değerli Başkan Kızılderilileri alt ettiği ve yargıçları içeri attırabildiği için Banka'yla istediği gibi oynayabileceğini sanıyor. Yanılıyor."
Ardından bir merkez bankacıdan beklenmeyecek bir dürüstlükle
Biddle, Meclis'i sözleşmeyi uzatmaya zorlamak için
para kıtlığı yaratacağını kabul etti:
"Ülke çapında bir bela Meclis'i her türlü ikna eder. Tek seçeneğimiz kararlı ve ısrarlı bir kısıntı süreci. Bu sürecin para birimini düzelmesiyle ve sonunda Banka'nın görevinin uzatılmasıyla sonuçlanacağına eminim."
"Ülke çapında bir bela Meclis'i her türlü ikna eder. Tek seçeneğimiz kararlı ve ısrarlı bir kısıntı süreci. Bu sürecin para birimini düzelmesiyle ve sonunda Banka'nın görevinin uzatılmasıyla sonuçlanacağına eminim."
"Ülke çapında bir bela Meclis'i her türlü ikna eder. Tek seçeneğimiz kararlı ve ısrarlı bir kısıntı süreci. Bu sürecin para birimini düzelmesiyle ve sonunda Banka'nın görevinin uzatılmasıyla sonuçlanacağına eminim."
"Ülke çapında bir bela Meclis'i her türlü ikna eder. Tek seçeneğimiz kararlı ve ısrarlı bir kısıntı süreci. Bu sürecin para birimini düzelmesiyle ve sonunda Banka'nın görevinin uzatılmasıyla sonuçlanacağına eminim."
Şaşırtıcı bir itiraf!
İşte hayret verici bir açıklıkla sunulmuş saf gerçek.
Biddle Banka'nın para kıtlığı yaratma gücünü kullanarak
ABD'yi büyük bir bunalıma sokmaya ve pes ettirmeye niyet etmişti.
Ne yazık ki bu ABD tarihi boyunca yeniden ve yeniden oldu.
Ve bugün de yeniden olmak üzere.
Nicholas Biddle tehdidini yerine getirdi.
Banka kredileri geri çağırarak
ve yenilerini vermeyerek para arzını hızlıca kıstı.
Mali bir kargaşayı derin bir bunalım izledi.
Doğal olarak bu çöküş için Biddle Jackson'ı suçladı.
Bunalımın hükümet parasının Banka'dan çekilmesi nedeniyle olduğunu söyledi.
Ne yazık ki planı işledi.
Ücretler ve fiyatlar düştü.
İflaslarla birlikte işsizlik fırladı.
Ülke bir anda kargaşaya girdi.
Gazete editörleri köşe yazılarında Jackson'ı acımasızca suçladı.
Banka ödemeleri durdurmakla tehdit etti.
Böylece bu ödemeler işbirlikçi politikacılara yapılabilecekti.
Bir kaç ay içinde Meclis olağanüstü toplandı.
Parayı Banka'dan çektikten altı ay sonra
Jackson Senato'da 26 oya karşı 20 oyla
resmi olarak kınanmıştı.
Bir başkanın Meclis tarafından kınanmasının ilk örneğiydi.
Jackson Banka'ya öfke kustu.
"Siz bir yılan deliğine çöreklenmişsiniz! Sizi deliğinizden
çıkarmaya niyetliyim ve Tanrı tanıktır ki sizi çıkaracağım!"
ABD'nin kaderi bıçak sırtındaydı.
Meclis Jackson'ın vetosunu aşabilirse
Banka 20 yıl veya daha uzun bir süre daha
ABD'nin parası üzerinde tekel olacaktı.
Zaten çok büyük olan gücünü artırmaya yeterli bir zamandı.
Ardından bir mucize oldu.
Pennsylvania valisi Jackson'ı desteledi
ve Banka'yı sertçe eleştirdi.
Üstüne bir de Biddle'ın ekonomiyi çökertme planıyla
böbürlendiği bir konuşması açığa çıktı.
Birden bire işler tersine döndü.
Nisan 1834'te Temsilciler Meclisi Banka'nın
sözleşmesini uzatmayı 82'ye karşı 134 oyla reddetti.
Ardından ekonomik bunalıma Banka'nın
neden olup olmadığını araştırmak için
özel bir komisyon kurulmasına karar verildi.
Komisyon Filadelfiya'da Banka'nın kapısına defterleri incelemek için
mahkeme kararıyla dayandığında Biddle defterleri vermeyi reddetti.
Milletvekillerine verdiği kişisel kredi ve avanslara güvenerek
Meclis denetimine ve görüşmesine de izin vermedi.
Ayrıca Washington'daki komisyona ifade vermeyi de reddetti.
8 Ocak 1835'te Jackson ulusal borcun son ödemesini yaptı.
Ulusal borç, bankaların devlet tahvili almak amacıyla
para basması için gerekliydi.
Yoksa hazine borca girmeden hazine bonosu basabiliyordu.
Jackson borçları bitirebilen tek başkan oldu.
30 Ocak 1835'te, yani bir kaç hafta sonra
Richard Lawrence adında bir suikastçi Başkan Jackson'ı vurmaya kalktı.
Tanrı'ya şükür her iki tabanca da ateş almadı.
Lawrence deli olduğu gerekçesiyle suçlu bulunmadı.
Salıverilişinden sonra dostlarına Avrupa'daki güçlü kişilerce
görevlendirildiğini ve yakalanırsa korunacağı sözü verildiğini anlatarak övündü.
Ertesi yıl sözleşmesi yenilenmeyen Banka,
ABD'nin merkez bankası olarak etkinliğini sonlandırdı.
Biddle daha sonra tutuklandı ve dolandırıcılıkla suçlandı.
Davadan beraat etti,
ancak öteki hukuk davaları sürerken öldü.
Başkanlıktan emekli olduktan sonra Jackson
Nashville yakınlarındaki evinde yaşamını sürdürdü.
Burada hala "Banka'yı öldürmek"teki kararlılığıyla hatırlanır.
Gerçekten de öyle iyi öldürdü ki para değiştirilerin zararın üstesinden gelmeleri 77 yıl sürdü.
En büyük başarısı sorulduğunda Jackson
"Banka'yı öldürdüm" demiştir.
17. ABRAHAM LINCOLN
Ne yazık ki Jackson bile büyük resmi ve kökenindeki nedeni anlayamamıştı.
Merkez bankasının kapatılmasına karşın
para değiştiricilerin en sinsi silahı, Kısmi Rezerv Bankacılığı
kamu adına çalışan bankalar eliyle hala işliyordu.
Bu durum iç savaş öncesi yıllarda ekonomik dengesizliği artırdı.
Yine de merkez bankacıları meydanda yoktu.
Ve sonuçta ABD Batı'ya doğru yayılarak zenginleşti.
Bu dönemde büyükbaş para değiştiriciler yitmiş merkezi güçlerini
geri kazanmaya çalıştılar ama başaramadılar.
Sonra eski merkez bankası formülüne döndüler:
"Borç ve bağımlılık yaratmak için savaş"
Merkez bankası kurmanın başka bir yolunu bulamıyorlarsa,
tıpkı 1812'de, 1. ABD Bankası'nın
sözleşmesi uzatılmadığında yaptıkları gibi
bir savaş çıkarılarak ABD dize getirilebilirdi.
Abraham Lincoln'ün göreve gelmesinden bir ay sonra
12 Nisan 1861'de burada, Güney Carolina Sumter Kalesi'nde
iç savaşın ilk silahları ateşlendi.
Köleliğin kaldırılması kesinlikle iç savaşın nedenlerinden biriydi, ama ilk nedeni değildi.
Lincoln Güney'in ekonomisinin köleliğe bağımlı olduğunu biliyordu.
Onun için iç savaş öncesinde köleliği kaldırmaya niyeti yoktu.
Yalnızca bir ay önce göreve başlama töreninde buu şöyle açıklamıştı:
"Köleliğin bulunduğu eyaletlerde bunu doğrudan veya dolaylı olarak yasaklamak gibi bir amacım yok. Böyle bir hakkım olduğuna inanmıyorum, buna niyetim de yok."
"Köleliğin bulunduğu eyaletlerde bunu doğrudan veya dolaylı olarak yasaklamak gibi bir amacım yok. Böyle bir hakkım olduğuna inanmıyorum, buna niyetim de yok."
"Köleliğin bulunduğu eyaletlerde bunu doğrudan veya dolaylı olarak yasaklamak gibi bir amacım yok. Böyle bir hakkım olduğuna inanmıyorum, buna niyetim de yok."
"Köleliğin bulunduğu eyaletlerde bunu doğrudan veya dolaylı olarak yasaklamak gibi bir amacım yok. Böyle bir hakkım olduğuna inanmıyorum, buna niyetim de yok."
"Köleliğin bulunduğu eyaletlerde bunu doğrudan veya dolaylı olarak yasaklamak gibi bir amacım yok. Böyle bir hakkım olduğuna inanmıyorum, buna niyetim de yok."
İlk çatışmalar başladıktan sonra bile Lincoln
iç savaşın kölelik konusuyla ilgisi olmadığında ısrar etti:
"Öncelikli hedefim ulusal birliği kurtarmak, ne köleliği kaldırmak, ne de sürdürmek. Birliği tek bir köleyi özgürleştirmeden kurtarabileceksem bunu yaparım."
"Öncelikli hedefim ulusal birliği kurtarmak, ne köleliği kaldırmak, ne de sürdürmek. Birliği tek bir köleyi özgürleştirmeden kurtarabileceksem bunu yaparım."
"Öncelikli hedefim ulusal birliği kurtarmak, ne köleliği kaldırmak, ne de sürdürmek. Birliği tek bir köleyi özgürleştirmeden kurtarabileceksem bunu yaparım."
"Öncelikli hedefim ulusal birliği kurtarmak, ne köleliği kaldırmak, ne de sürdürmek. Birliği tek bir köleyi özgürleştirmeden kurtarabileceksem bunu yaparım."
Öyleyse iç savaşın nedeni neydi?
Pek çok etken vardı.
Kuzeyli endüstri patronları korumacı tarifelerle Güneylilerin
ucuz Avrupa mallarını almalarına engel oldular.
Avrupa Güney'den yaptığı pamuk ithalatını durdurarak karşılık verdi.
Güney eyaletleri ikili bir ekonomik kıskaca girdi.
Yaşam için gerekli ürünlere daha fazla öderken
pamuk ihracatı hızlıca düşmüştü.
Güney öfkeliydi.
Ancak başka etkenler de vardı.
Para değiştiriciler 25 yıl önce ABD'nin egemenliğinden
alıkonuldukları için canları yanmıştı.
O günden bu yana ABD'nin atılgan ekonomisi ülkeyi zenginleştirmişti.
Dünyanın kalanı için "kötü bir örnek".
Merkez bankacıları şimdi bu yeni
ulusu bölme fırsatı gördüler.
"Savaşla böl ve yönet."
Bu yalnızca saçma bir komplo kuramı mıydı?
Peki, zamanın iyi gözlemcilerinden birinin
konuyla ilgili dediklerine bakalım:
Otto von Bismarck, Almanya Başbakanı...
Bir kaç yıl sonra Alman devletlerini birleştirecekti.
"ABD'nin eşit güçte federasyonlara ayrılma kararı iç savaştan çok önce Avrupa'nın finans odakları tarafından alınmıştı. Bu bankerler ABD'nin tek bir blok ve ulus olarak kalırsa ekonomik ve mali bağımsızlık kazanmasından ve dünya üzerindeki mali egemenliklerinin kırılacağından korkuyorlardı."
"ABD'nin eşit güçte federasyonlara ayrılma kararı iç savaştan çok önce Avrupa'nın finans odakları tarafından alınmıştı. Bu bankerler ABD'nin tek bir blok ve ulus olarak kalırsa ekonomik ve mali bağımsızlık kazanmasından ve dünya üzerindeki mali egemenliklerinin kırılacağından korkuyorlardı."
"ABD'nin eşit güçte federasyonlara ayrılma kararı iç savaştan çok önce Avrupa'nın finans odakları tarafından alınmıştı. Bu bankerler ABD'nin tek bir blok ve ulus olarak kalırsa ekonomik ve mali bağımsızlık kazanmasından ve dünya üzerindeki mali egemenliklerinin kırılacağından korkuyorlardı."
"ABD'nin eşit güçte federasyonlara ayrılma kararı iç savaştan çok önce Avrupa'nın finans odakları tarafından alınmıştı. Bu bankerler ABD'nin tek bir blok ve ulus olarak kalırsa ekonomik ve mali bağımsızlık kazanmasından ve dünya üzerindeki mali egemenliklerinin kırılacağından korkuyorlardı."
"ABD'nin eşit güçte federasyonlara ayrılma kararı iç savaştan çok önce Avrupa'nın finans odakları tarafından alınmıştı. Bu bankerler ABD'nin tek bir blok ve ulus olarak kalırsa ekonomik ve mali bağımsızlık kazanmasından ve dünya üzerindeki mali egemenliklerinin kırılacağından korkuyorlardı."
"ABD'nin eşit güçte federasyonlara ayrılma kararı iç savaştan çok önce Avrupa'nın finans odakları tarafından alınmıştı. Bu bankerler ABD'nin tek bir blok ve ulus olarak kalırsa ekonomik ve mali bağımsızlık kazanmasından ve dünya üzerindeki mali egemenliklerinin kırılacağından korkuyorlardı."
Fort Sumter'daki ilk silah atışlarının ardından bir kaç ay içinde
merkez bankacıları Napolyon'un yeğeni III. Napolyon'a
Monroe Doktrini'ne aykırı olarak
210 millones de francos para capturar México y estacionar tropas
Meksika'yı işgal edip yeniden kolonileştirmesi ve ABD'nin
güney sınırına asker yığarak iç karışıklıktan yararlanması için
210 milyon frank borç verdiler.
İç savaşın sonucu ne olursa olsun,
para değiştiricilere ağır borçlanmış, zayıflamış bir ABD,
Orta ve Güney Amerika'yı yeniden kolonileşmeye
ve Avrupa egemenliğine açacaktı.
Amerika'nın Monroe Doktrini'nin yasakladığı tek şey zaten buydu.
Aynı anda İngiltere 11000 askerini Kanada'ya,
tehdit edercesine ABD'nin kuzey sınırına yerleştirdi.
İngiliz donanması da hızlı bir saldırı durumuna hazır olarak teyakkuza geçti.
Lincoln bir ikilemde olduğunun bilincindeydi.
Ulusal birlik için kıvranması bundandı.
Konu yalnızca Kuzey ve Güney'in farklılıkları kadar basit değildi.
Onun için hep birliği vurguladı, Güney'in yenilmesini değil.
Ama Lincoln'ün kazanması için para gerekiyordu.
1861'de Lincoln ve hazine bakanı Salmon P. Chase,
New York'a gerekli krediler için başvurmaya gittiler.
Birliğin bozulmasını sabırsızlıkla bekleyen para değiştiriciler
%24 ile 36 arasında değişen oranlarla kredi sundular.
Lincoln "hayır, teşekkürler" dedi ve Washington'a döndü.
Lincoln eski bir dostunu, Şikago'dan Albay *** Taylor'u
savaşı finanse etmesi için görevlendirdi.
Bir toplantıda Lincoln Taylor'a ne bulduğunu sordu.
Taylor şöyle açıkladı:
"Bu çok kolay. Yalnızca Meclis'ten hazine banknotu basma yetkisi veren bir yasa geçir... askerlere maaşı bununla öde ve savaşı da bununla kazan."
"Bu çok kolay. Yalnızca Meclis'ten hazine banknotu basma yetkisi veren bir yasa geçir... askerlere maaşı bununla öde ve savaşı da bununla kazan."
"Bu çok kolay. Yalnızca Meclis'ten hazine banknotu basma yetkisi veren bir yasa geçir... askerlere maaşı bununla öde ve savaşı da bununla kazan."
Lincoln halkın bu banknotları kabul edip etmeyeceğini
sorduğunda Taylor şöyle dedi:
"Bunu her yerde geçerli banknot yaparsan halkın veya bir başkasının seçeneği olmayacak. Devletin tam korumasına sahip olacak ve herhangi bir para kadar geçerli olacak. Anayasa Meclis'e bu hakkı vermiştir."
"Bunu her yerde geçerli banknot yaparsan halkın veya bir başkasının seçeneği olmayacak. Devletin tam korumasına sahip olacak ve herhangi bir para kadar geçerli olacak. Anayasa Meclis'e bu hakkı vermiştir."
"Bunu her yerde geçerli banknot yaparsan halkın veya bir başkasının seçeneği olmayacak. Devletin tam korumasına sahip olacak ve herhangi bir para kadar geçerli olacak. Anayasa Meclis'e bu hakkı vermiştir."
"Bunu her yerde geçerli banknot yaparsan halkın veya bir başkasının seçeneği olmayacak. Devletin tam korumasına sahip olacak ve herhangi bir para kadar geçerli olacak. Anayasa Meclis'e bu hakkı vermiştir."
Lincoln da bunu yaptı.
1862-1863 arasında yeni banknotlardan 432 milyon dolar bastı.
Dolaşımdaki öbür banknotlardan ayırmak için
arka yüzlerini yeşil yaptı.
Banknotlara "greenbacks" (yeşil arka) lakabı takıldı.
Bu parayla Lincoln askere maaşını ödedi ve orduyu donattı.
Savaş boyunca 450 milyon dolar banknot
devlete hiç bir faiz yükü getirmeden basıldı.
Lincoln ulusun kaderini belirlediğinin ve
ABD halkı için neyin tehlikede olduğunun bilincindeydi.
Gerekçelerini şöyle açıkladı:
"Hükümet devletin bütün harcama gereksinimlerini karşılamak ve tüketicinin satın alma gücünü sağlamak için gereken parayı yaratmalı, basmalı ve dolaşıma sokmalıdır.
"Hükümet devletin bütün harcama gereksinimlerini karşılamak ve tüketicinin satın alma gücünü sağlamak için gereken parayı yaratmalı, basmalı ve dolaşıma sokmalıdır.
"Para basma yetkisi hükümetin tekeline aldığı tek yetki değildir. Ancak en büyük yaratıcı fırsatıdır.
"Para basma yetkisi hükümetin tekeline aldığı tek yetki değildir. Ancak en büyük yaratıcı fırsatıdır.
"Bu ilkelerin benimsenmesiyle vergi mükellefleri çok büyük faiz yükünden kurtulacaklar. Para efendi değil, insanlığın hizmetçisi olacak.
"Bu ilkelerin benimsenmesiyle vergi mükellefleri çok büyük faiz yükünden kurtulacaklar. Para efendi değil, insanlığın hizmetçisi olacak.
London Times'sa gerçekten inanılmaz bir köşe yazısı
merkez bankalarının Lincoln'ün banknotlarına bakışını açıklıyordu:
"Kuzey Amerika kökenli bu zararlı mali politika kanıksanacak denli uzun sürerse, bu hükümet kendi parasını maliyetsizce edinecektir. Borçlarını ödeyecek ve borçsuz kalacaktır.
"Kuzey Amerika kökenli bu zararlı mali politika kanıksanacak denli uzun sürerse, bu hükümet kendi parasını maliyetsizce edinecektir. Borçlarını ödeyecek ve borçsuz kalacaktır.
"Kuzey Amerika kökenli bu zararlı mali politika kanıksanacak denli uzun sürerse, bu hükümet kendi parasını maliyetsizce edinecektir. Borçlarını ödeyecek ve borçsuz kalacaktır.
"Kuzey Amerika kökenli bu zararlı mali politika kanıksanacak denli uzun sürerse, bu hükümet kendi parasını maliyetsizce edinecektir. Borçlarını ödeyecek ve borçsuz kalacaktır.
Ticaretini sürdürmesi için gereken bütün paraya sahip olacaktır. Eşi görülmemiş bir gönence erişecektir. Bütün ülkelerin beyinleri ve varlıkları Kuzey Amerika'ya gidecektir. Bu ülke yok edilmeli yoksa o dünyanın bütün krallıklarını yok edecektir."
Ticaretini sürdürmesi için gereken bütün paraya sahip olacaktır. Eşi görülmemiş bir gönence erişecektir. Bütün ülkelerin beyinleri ve varlıkları Kuzey Amerika'ya gidecektir. Bu ülke yok edilmeli yoksa o dünyanın bütün krallıklarını yok edecektir."
Ticaretini sürdürmesi için gereken bütün paraya sahip olacaktır. Eşi görülmemiş bir gönence erişecektir. Bütün ülkelerin beyinleri ve varlıkları Kuzey Amerika'ya gidecektir. Bu ülke yok edilmeli yoksa o dünyanın bütün krallıklarını yok edecektir."
Plan etkiliydi.
O denli etkiliydi ki, ertesi yıl 1863'te Kuzey birlikleri
savaşı sonlandıracak çarpışma için toplanıyorlardı.
Ve hazine daha fazla yeşil banknot
basmak için yetkiye gerek duyuyordu.
Lincoln bankerlerin Ulusal Bankacılık Yasası'na izin verdi.
Bu yeni bankalar vergi ödemeyeceklerdi
ve birlikte bu yeni parayı,
banknotları basma yetkisine sahip olacaklardı.
Yeşil banknotlar dolaşımda kaldılar. Sayıları artmadı.
Ancak en önemlisi bu noktadan sonra bütün ABD para arzı
borç üzerinden yaratılacaktı. Yani bankerler ABD tahvillerini alacak
ve karşılığında para basacaklardı.
Tarihçi John Kenneth Galbraith'in açıkladığı gibi:
"İzleyen yıllarda Federal hükümet büyük miktarda fazla verdi. Buna karşın borcunu ödeyemedi, senetlerini kapatamadı, çünkü bunu yapmak ulusal banknotları karşılayacak hiç bir tahvil olmaması anlamına geliyordu. Borcu ödemek para arzını yok etmek anlamına gelecekti."
"İzleyen yıllarda Federal hükümet büyük miktarda fazla verdi. Buna karşın borcunu ödeyemedi, senetlerini kapatamadı, çünkü bunu yapmak ulusal banknotları karşılayacak hiç bir tahvil olmaması anlamına geliyordu. Borcu ödemek para arzını yok etmek anlamına gelecekti."
"İzleyen yıllarda Federal hükümet büyük miktarda fazla verdi. Buna karşın borcunu ödeyemedi, senetlerini kapatamadı, çünkü bunu yapmak ulusal banknotları karşılayacak hiç bir tahvil olmaması anlamına geliyordu. Borcu ödemek para arzını yok etmek anlamına gelecekti."
"İzleyen yıllarda Federal hükümet büyük miktarda fazla verdi. Buna karşın borcunu ödeyemedi, senetlerini kapatamadı, çünkü bunu yapmak ulusal banknotları karşılayacak hiç bir tahvil olmaması anlamına geliyordu. Borcu ödemek para arzını yok etmek anlamına gelecekti."
"İzleyen yıllarda Federal hükümet büyük miktarda fazla verdi. Buna karşın borcunu ödeyemedi, senetlerini kapatamadı, çünkü bunu yapmak ulusal banknotları karşılayacak hiç bir tahvil olmaması anlamına geliyordu. Borcu ödemek para arzını yok etmek anlamına gelecekti."
Daha sonra 1863'te Lincoln Rus çarı II. Alexander'dan beklenmedik bir yardım buldu.
Çar da Bismarck gibi uluslararası para değiştiricilerin
neyin peşinde olduklarını biliyordu,
ve Rusya'da bir merkez bankası kurmalarına ısrarla karşı çıkmıştı.
ABD varlığını sürdürür ve bunların pençelerinden kurtulabilirse
Çar kendini güvene almış olacaktı.
Bankerler başarır, ABD'yi böler ve
parçalarını merkez bankalarının denetimi altında olan
Fransa ve İngiltere'ye verirlerse
sonunda Rusya'yı yeniden tehdit edeceklerdi.
Böylece, İngiltere veya Fransa'nın Güney'e yardım etmesi
veya iç savaşa doğrudan karışması durumunda
Rusya bunu savaş ilanı sayacaktı.
Büyük Okyanus donanmasının bir bölümünü San Francisco'ya gönderdi.
Lincoln sonraki yıl, 1864'te ikinci kez seçildi.
Yaşasaydı savaş sırasında Ulusal Banka'nın hükümetten aldığı
para tekelini kesinlikle yok edecekti.
21 Kasım 1864'te bir dostuna şöyle yazdı:
"Parasal güç barış sırasında ulusu pusuda bekler ve zor zamanlarda tezgahını kurar. Monarşiden daha despotik, otokrasiden daha aşağılayıcı, bürokrasiden daha bencildir."
"Parasal güç barış sırasında ulusu pusuda bekler ve zor zamanlarda tezgahını kurar. Monarşiden daha despotik, otokrasiden daha aşağılayıcı, bürokrasiden daha bencildir."
"Parasal güç barış sırasında ulusu pusuda bekler ve zor zamanlarda tezgahını kurar. Monarşiden daha despotik, otokrasiden daha aşağılayıcı, bürokrasiden daha bencildir."
"Parasal güç barış sırasında ulusu pusuda bekler ve zor zamanlarda tezgahını kurar. Monarşiden daha despotik, otokrasiden daha aşağılayıcı, bürokrasiden daha bencildir."
Lincoln öldürülmeden önce
eski hazine bakanı Salmon P. Chase
Ulusal Bankacılık Yasası'nın geçmesine
yardım etmiş olmasından pişmanlık duydu:
"Ulusal Bankacılık Yasası'nın geçmesindeki aracılığım yaşamımın en büyük maliye hatasıydı. Yasa, ülkedeki her çıkarı etkileyen bir para tekeli oluşturdu."
"Ulusal Bankacılık Yasası'nın geçmesindeki aracılığım yaşamımın en büyük maliye hatasıydı. Yasa, ülkedeki her çıkarı etkileyen bir para tekeli oluşturdu."
14 Nisan 1865'te, ikinci başkanlık döneminin başlangıcından yalnızca 41 gün sonra
ve Güney komutanı General Lee, Kuzey Komutanı General Grant'e teslim olduktan
yalnızca 5 gün sonra John Wilkes Booth başkan Lincoln'ü öldürdü.
Alman Başbakanı Bismarck, Lincoln'ün ölümüne yas tuttu:
"Lincoln'ün ölümü Hristiyanlık için bir felaket. ABD'de onun yerini doldurabilecek bir adam yoktu. Korkarım ki yabancı bankerler kurnazlıkları ve acımasız hileleriyle ABD'nin sonsuz zenginliklerine bütünüyle egemen olacak ve çağcıl uygarlığı yozlaştırmak için sistemli olarak kullanacaklar.
"Lincoln'ün ölümü Hristiyanlık için bir felaket. ABD'de onun yerini doldurabilecek bir adam yoktu. Korkarım ki yabancı bankerler kurnazlıkları ve acımasız hileleriyle ABD'nin sonsuz zenginliklerine bütünüyle egemen olacak ve çağcıl uygarlığı yozlaştırmak için sistemli olarak kullanacaklar.
"Lincoln'ün ölümü Hristiyanlık için bir felaket. ABD'de onun yerini doldurabilecek bir adam yoktu. Korkarım ki yabancı bankerler kurnazlıkları ve acımasız hileleriyle ABD'nin sonsuz zenginliklerine bütünüyle egemen olacak ve çağcıl uygarlığı yozlaştırmak için sistemli olarak kullanacaklar.
"Lincoln'ün ölümü Hristiyanlık için bir felaket. ABD'de onun yerini doldurabilecek bir adam yoktu. Korkarım ki yabancı bankerler kurnazlıkları ve acımasız hileleriyle ABD'nin sonsuz zenginliklerine bütünüyle egemen olacak ve çağcıl uygarlığı yozlaştırmak için sistemli olarak kullanacaklar.
"Dünya onların avucuna girene dek bütün bir Hristiyan dünyasını savaşlara ve kaosa sürüklemekten bir an bile çekinmeyeceklerdir."
"Dünya onların avucuna girene dek bütün bir Hristiyan dünyasını savaşlara ve kaosa sürüklemekten bir an bile çekinmeyeceklerdir."
Bismarck para değiştiricilerin planını iyi anlamıştı.
Lincoln suikastinden uluslararası bankacıları sorumlu tutan suçlamalar
70 yıl sonra 1934'te Kanada'da su yüzüne çıktı.
Gerald G. McGeer, tanınmış ve saygın Kanadalı bir avukat,
şaşırtıcı bir suçlamayı açığa çıkardı
ve Kanada Avam Kamarası'nda Kanada'nın borca dayalı para sistemini
sertçe eleştiren 5 saatlik bir konuşma yaptı.
Hatırlatın, 1934'tü, Kanada'nın da iflahını kesen
Büyük Bunalım'ın en kötü zamanları.
McGeer kamuya açık kayıtlardan silinen kanıtları bulmuştu.
Kayıtlar gizli servis ajanları tarafından John Wilkes Booth'un
mahkemesi sırasında Booth'un ölümünden sonra McGeer'a ulaştırıldı.
McGeer söyledi ve gösterdi ki Booth,
uluslararası bankerlere çalışan bir paralı askerdi.
Vancouver Sun gazetesinin 2 Mayıs 1934'teki makalesine göre:
"Özgürleştirilmiş kölelerin şehidi Abraham Lincoln, uluslararası
bankerler adına çalışan bir grubun örgütlenmesiyle öldürüldü.
ABD Başkanı'nın ulusal kredi konusundaki hırslarından korkuyorlardı.
O günlerde dünya üzerinde Lincoln'ün
ölümünü isteyebilecek tek bir grup vardı.
Bunlar Lincoln'ün ulusal kredi programına
karşı çıkan adamlardı
ve onun yeşil banknotlu para politikasıyla
iç savaş boyunca mücadele etmişlerdi.
İlginç biçimde, McGeer'a göre Lincoln yalnızca uluslararası bankerler
ABD'de bir merkez bankası kurmak istedikleri için değil,
ABD parasını altın karşılıklı yapmak istedikleri için öldürülmüştü.
Altına onlar egemendi.
ABD'yi bir altın standardına oturtmak istiyorlardı.
Lincoln devlet banknotlarını, yani yeşil dolarları basarak tam tersini
yapmıştı. Bu paraların tek karşılığı ABD devletine duyulan güvendi.
Makalede McGeer şöyle diyordu:
Bu adamlar altın standartlı para sistemini kurmak istiyorlardı. Ve
dünyanın bütün uluslarının para birimine ve
kredisine sahip olma hakkı.
Lincoln engeli ortadan kalkınca bu planı yürürlüğe koyabileceklerdi.
Nitekim planı ABD'de koydular.
Lincoln'ün öldürülmesinden sonra
sekiz yıl içinde gümüş para terk edildi
ve ABD'de altın standartlı para sistemine geçildi.
Lincoln'den bu yana ABD'de borca dayalı olmayan banknot basılmadı.
Bu gördüğünüz 1963 tarihli kırmızı mühürlü banknotlar
Başkan Kennedy'nin yeni bastırdığı paralar değildi.
Yalnızca yeniden ve yeniden basılan eski yeşil dolarlardı.
Bir başka cahillik ve aptallık örneği 1994 tarihli Reigle Yasası oldu.
Bu yasa Lincoln'ün yeşil dolarlarını borca dayalı banknotlarla
değiştirme yetklisi veriyordu. Bir başka deyişle
yeşil dolarlar ABD'de 1994'e dek dolaşımdaydı.
Gümüş bankerler için neden kötüydü, altın neden iyiydi?
Basit. Çünkü gümüş ABD'de boldu.
Hakim olmak çok zordu.
Altın nadirdi, hep nadir oldu.
Tarih boyunca altında tekel olmak görece kolay oldu.
Ancak gümüş tarihsel olarak 15 kat daha boldu.
18. ALTIN STANDARDININ DÖNÜŞÜ
Lincoln yoldan çekilmişti. Para değiştiricilerin yeni hedefi ABD'nin
parası üzerinde tam egemenlik kurmaktı.
Bu kolay bir iş değildi.
ABD'nin Batı'sında gümüş
çok büyük miktarlarda keşfedildi.
Üstüne üstlük Lincoln'un yeşil dolarları tutuluyordu.
Avrupalı bankerlerin yeşil dolarlara sürüp giden saldırılarına karşın
ABD'de bir kaç yıl öncesine dek dolaşımda kalmayı başardı.
Tarihçi W. Cleon Skousen:
İç savaştan hemen sonra
Lincoln'un anayasal para sistemini
diriltme fikri konuşuluyordu.
Avrupalı para karteli karışmasaydı
kuşkusuz bu sistem kurumsallaşacaktı.
ABD'nin kendi parasını basması fikrinin Avrupa'nın
bankacılık seçkinleri arasında şok dalgaları yarattığı kesin.
Amerikalılar daha fazla yeşil dolar
talep ettikçe dehşetle izlediler.
Lincoln'u öldürdüler ancak onun parasal fikirlerine olan destek büyüdü.
Lincoln suikastından bir yıl sonra
12 Nisan 1866'da Meclis Avrupa'lı merkez bankalarının
taleplerini değerlendirmeye başladı.
Daraltma Yasası'nı geçirdi ve hazine bakanına ve
yeşil dolarların bir bölümünü dolaşımdan çekme
böylece para arzını daraltma yetkisi verdi.
Theodore R. Thoren ve Richard F. Warner adındaki yazarlar
konuyla ilgili klasikleşen kitapları "Para Gerçeği"nde (The Truth In Money Book)
para arzını daraltmanın sonuçlarını anlatırlar:
"Lincoln'un planladığı gibi yeşil dolarların sürümüne
devam edilseydi iç savaşın ardından yaşanan zor günler yaşanmayabilirdi.
Bunun yerine durgunluk (resesyon) dediğimiz para panikleri yaşandı.
Bunlar da Meclis'i merkezi kontrollü
bir bankacılık sistemi kurmaya zorladı.
Sonunda 23 Aralık 1913'te
Federal Rezerv Yasası geçti."
Bir başka deyişle, para değiştiriciler iki şey istediler:
1) Yalnızca kendilerinin egemenliğinde bir merkez bankasının kurulması
2) Altın karşılıklı ABD para birimi
Stratejileri iki yönlüydü:
Öncelikle bir kaç ekonomik paniğe yol açacaklardı ki
ABD kamuoyu yalnızca merkezi para kontrolünün
ekonomik kararlılık sağlayacağına ikna olsun.
İkinci olarak sistemden o denli çok para çekeceklerdi ki
Amerikalıların çoğu merkez bankasına karşı çıkmak için
fazlasıyla zayıf olsun veya hiç umursamasın.
1866'da ABD'de dolaşımda 1,8 milyar dolar vardı.
Yani kişi başına 50,46 dolar.
Yalnızca 1867'de yarım milyon dolar para dolaşımdan çekildi.
1876'da dolaşımdaki para 600 milyona indi.
Yani bankerler ABD'nin parasının üçte ikisini çekmişti.
Kişi başına 14,6 dolar dolaşımda kaldı.
On yıl sonra nüfusun patlamasına karşın
para arzı 400 milyon dolara düşürüldü.
Kişi başına 6,67 dolar dolaşımdaydı ve
satın alma gücü 20 yıllık zaman dilimi içinde %84 azaldı.
Bugün iktisatçılar durgunluk ve bunalımın iş döngüsünün
(konjonktürel dalgalanmanın) doğal bir parçası olduğunu söylerler.
Oysa gerçek şu ki, para arzımız bugün aynı iç savaştan önce
ve sonra yapıldığı gibi manipule ediliyor.
Bu nasıl oldu?
Para nasıl bu denli nadir oldu?
Basit: Krediler geri çağrıldı ve yenileri verilmedi.
Üstüne bir de gümüş paralar eritildi.
1872 yılında Bank Of England,
Ernest Seyd adında bir adama 100 bin sterlin
(5 milyon dolar) vererek ABD'ye yolladı.
Belli milletvekillerine rüşvet verip gümüş paraları dolaşımdan
çektirmek için. 100 bin sterlin yeterli gelmezse bir o kadar daha
veya "ne kadar gerekliyse" o kadar daha çekmesi talimatı verildi.
Ertesi yıl Meclis 1873'ün para basımı yasasını çıkardı ve
gümüş dolarların basımı bir anda durduruldu.
İşin gerçeği tasarıyı Meclis'e sunan milletvekili Samuel Hooper
yasayı Ernest Seyd'in kaleme aldığını itiraf etti.
Daha kötüsü de var.
1874'te Ernest Seyd tezgahın arkasında kimin olduğunu açıkladı:
"Gümüş paraları kaldıran yasayı garantileme göreviyle, tabi başarabilirsem, 1872 ve 73'te ABD'ye gittim. Yasanın çıkması temsil ettiğim kişilerin -Bank Of England yöneticilerinin- kazancınaydı. 1873'e gelindiğinde altın paralar tek metal paraydı."
"Gümüş paraları kaldıran yasayı garantileme göreviyle, tabi başarabilirsem, 1872 ve 73'te ABD'ye gittim. Yasanın çıkması temsil ettiğim kişilerin -Bank Of England yöneticilerinin- kazancınaydı. 1873'e gelindiğinde altın paralar tek metal paraydı."
"Gümüş paraları kaldıran yasayı garantileme göreviyle, tabi başarabilirsem, 1872 ve 73'te ABD'ye gittim. Yasanın çıkması temsil ettiğim kişilerin -Bank Of England yöneticilerinin- kazancınaydı. 1873'e gelindiğinde altın paralar tek metal paraydı."
"Gümüş paraları kaldıran yasayı garantileme göreviyle, tabi başarabilirsem, 1872 ve 73'te ABD'ye gittim. Yasanın çıkması temsil ettiğim kişilerin -Bank Of England yöneticilerinin- kazancınaydı. 1873'e gelindiğinde altın paralar tek metal paraydı."
Ancak ABD'nin parasını kontrol etme kavgası bitmemişti.
Üç yıl sonra 1876'da,
ABD nüfusunun üçte biri işsizdi
ve halk iyice huzursuz olmuştu.
Halk Lincoln'un yeşil dolarlarına
veya gümüş dolarlara geçilmesi için, veya parayı bol yapacak
herhangi bir sisteme geçilmesi için yaygara ediyordu.
O yıl Meclis sorunu araştırmak için ABD Gümüş Komisyonu'nu kurdu.
Komisyon raporu parasal daralma için açıkça ulusal bankerleri suçluyordu.
Rapor ilginçti. Çünkü
İç savaş sonrası parasal daralma ile
Roma imparatorluğunun çöküşüne benzetiyordu.
"Karanlık Çağlar para arzının azalması ve fiyatların düşmesi nedeniyle başladı. Para olmadan uygarlık başlayamazdı. Ve düşen para arzıyla düşüşe geçecektir, düzeltilmezse de sonunda yok olacaktır."
"Gümüş paraları kaldıran yasayı garantileme göreviyle, tabi başarabilirsem, 1872 ve 73'te ABD'ye gittim. Yasanın çıkması temsil ettiğim kişilerin -Bank Of England yöneticilerinin- kazancınaydı. 1873'e gelindiğinde altın paralar tek metal paraydı."
"Karanlık Çağlar para arzının azalması ve fiyatların düşmesi nedeniyle başladı. Para olmadan uygarlık başlayamazdı. Ve düşen para arzıyla düşüşe geçecektir, düzeltilmezse de sonunda yok olacaktır."
"Karanlık Çağlar para arzının azalması ve fiyatların düşmesi nedeniyle başladı. Para olmadan uygarlık başlayamazdı. Ve düşen para arzıyla düşüşe geçecektir, düzeltilmezse de sonunda yok olacaktır."
"Karanlık Çağlar para arzının azalması ve fiyatların düşmesi nedeniyle başladı. Para olmadan uygarlık başlayamazdı. Ve düşen para arzıyla düşüşe geçecektir, düzeltilmezse de sonunda yok olacaktır."
"Hristiyan döneminde Roma'nın metal parası 1,8 milyar dolardı. 15. yüzyılın sonunda 200 milyon dolara inmişti. Tarih Roma İmparatorluğu'ndan Karanlık Çağlar'a geçişe benzer ikinci bir felaket yazmaz."
"Hristiyan döneminde Roma'nın metal parası 1,8 milyar dolardı. 15. yüzyılın sonunda 200 milyon dolara inmişti. Tarih Roma İmparatorluğu'ndan Karanlık Çağlar'a geçişe benzer ikinci bir felaket yazmaz."
"Hristiyan döneminde Roma'nın metal parası 1,8 milyar dolardı. 15. yüzyılın sonunda 200 milyon dolara inmişti. Tarih Roma İmparatorluğu'ndan Karanlık Çağlar'a geçişe benzer ikinci bir felaket yazmaz."
"Hristiyan döneminde Roma'nın metal parası 1,8 milyar dolardı. 15. yüzyılın sonunda 200 milyon dolara inmişti. Tarih Roma İmparatorluğu'ndan Karanlık Çağlar'a geçişe benzer ikinci bir felaket yazmaz."
Gümüş Komisyonu'nun bu raporuna karşın Meclis
hiç bir şey yapmadı.
Ertesi yıl 1877'de Pittsburgh'tan Şikago'ya ayaklanmalar çıktı.
Bankerler ne yapacaklarına karar vermek için toplandılar.
Aynı şekilde diretmeye karar verdiler.
Belli bir kontrolü ellerine aldıkları için vazgeçmemeyi seçtiler.
O yıl Amerikan Bankerler Birliği toplantısında üyelerinden
yeşil dolar fikrinin geri dönmemesi için
güçlerinin yettiği ne varsa yapmalarını istediler.
Birlik başkanı James Buel üyelere bir mektup yazarak
yalnızca Meclis'e değil
basına da baskı yapmaya arsızca çağırdı:
"Önde gelen günlük ve haftalık gazeteleri, özellikle tarımsal ve dinsel basını yeşil dolar konusuna karşı çıkmaları koşuluyla desteklemenizi, bunun yanı sıra devletin para basmasına karşı çıkmak istemeyenlerden desteğinizi çekmenizi ve bütün gücünüzü kullanmanızı öneririm.
"Önde gelen günlük ve haftalık gazeteleri, özellikle tarımsal ve dinsel basını yeşil dolar konusuna karşı çıkmaları koşuluyla desteklemenizi, bunun yanı sıra devletin para basmasına karşı çıkmak istemeyenlerden desteğinizi çekmenizi ve bütün gücünüzü kullanmanızı öneririm.
"Önde gelen günlük ve haftalık gazeteleri, özellikle tarımsal ve dinsel basını yeşil dolar konusuna karşı çıkmaları koşuluyla desteklemenizi, bunun yanı sıra devletin para basmasına karşı çıkmak istemeyenlerden desteğinizi çekmenizi ve bütün gücünüzü kullanmanızı öneririm.
"Önde gelen günlük ve haftalık gazeteleri, özellikle tarımsal ve dinsel basını yeşil dolar konusuna karşı çıkmaları koşuluyla desteklemenizi, bunun yanı sıra devletin para basmasına karşı çıkmak istemeyenlerden desteğinizi çekmenizi ve bütün gücünüzü kullanmanızı öneririm.
"Önde gelen günlük ve haftalık gazeteleri, özellikle tarımsal ve dinsel basını yeşil dolar konusuna karşı çıkmaları koşuluyla desteklemenizi, bunun yanı sıra devletin para basmasına karşı çıkmak istemeyenlerden desteğinizi çekmenizi ve bütün gücünüzü kullanmanızı öneririm.
"Para basma hakkını bankaya veren yasanın vetosu veya hükümetin para basması halka para sağlayacak ve dolayısıyla bankerler ve borç verenler olarak kişisel karlılığımızı ciddi olarak etkileyecektir.
"Para basma hakkını bankaya veren yasanın vetosu veya hükümetin para basması halka para sağlayacak ve dolayısıyla bankerler ve borç verenler olarak kişisel karlılığımızı ciddi olarak etkileyecektir.
"Para basma hakkını bankaya veren yasanın vetosu veya hükümetin para basması halka para sağlayacak ve dolayısıyla bankerler ve borç verenler olarak kişisel karlılığımızı ciddi olarak etkileyecektir.
"Para basma hakkını bankaya veren yasanın vetosu veya hükümetin para basması halka para sağlayacak ve dolayısıyla bankerler ve borç verenler olarak kişisel karlılığımızı ciddi olarak etkileyecektir.
"Milletvekilinizle hemen görüşün ve bizim çıkarlarımızı savunmaya ikna edin ki mevzuata egemen olalım."
"Milletvekilinizle hemen görüşün ve bizim çıkarlarımızı savunmaya ikna edin ki mevzuata egemen olalım."
Değişiklik için Meclis üzerindeki politik baskı arttıkça
basın Amerikan halkından gerçeği saklamaya çalıştı.
New York Tribune gazetesi 10 Ocak 1878'de şöyle yazdı:
"Ülkenin sermayesi sonunda örgütlendi.
Bakalım Meclis bunlara meydan okuyabilecek mi."
Ancak tam da işe yaramadı.
28 Şubat 1878'de Meclis beş yıllık durgunluğa son vererek
sınırlı tutarda gümüş dolar basımına izin veren
Sherman Yasası'nı çıkardı.
Ne var ki bu doların altın karşılığını sona erdirmediği gibi
gümüşü de özgür bırakmadı.
1873 öncesinde, ABD Darphanesi'ne gümüş getiren herkes
karşılığında ücret ödemeden gümüş dolar alabiliyordu.
Bu sona erdi.
Ama en azından ekonomiye biraz para akmaya başladı.
Bu bankerlerin egemenliğini çok da tehdit etmiyordu ve kredileri
biraz serbest bıraktılar ve iç savaş sonrası bunalım sonunda bitirildi.
Üç yıl sonda halk
Cumhuriyetçi aday James Garfield'ı başkan seçti.
Garfield ekonominin nasıl yönlendirildiğini biliyordu.
Milletvekili olarak Meclis Müsadere Komisyonu'nun başkanı ve
Bankacılık ve Para Komisyonu'nun üyesiydi.
Göreve gelmesinin ardından 1881'de para değiştiricileri halkın önünde kı***ı:
"Bir ülkede para hacmini her kim denetlerse bütün endüstri ve ticaretin salt egemenidir. Ve bütün sisteme tepedeki bir avuç güçlü adam tarafından şu veya bu biçimde çok kolayca hakim olunduğunun ayırdına vardığınızda, enflasyonun ve bunalımın nasıl ortaya çıktığını size anlatmalarına gerek kalmıyor."
"Bir ülkede para hacmini her kim denetlerse bütün endüstri ve ticaretin salt egemenidir. Ve bütün sisteme tepedeki bir avuç güçlü adam tarafından şu veya bu biçimde çok kolayca hakim olunduğunun ayırdına vardığınızda, enflasyonun ve bunalımın nasıl ortaya çıktığını size anlatmalarına gerek kalmıyor."
"Bir ülkede para hacmini her kim denetlerse bütün endüstri ve ticaretin salt egemenidir. Ve bütün sisteme tepedeki bir avuç güçlü adam tarafından şu veya bu biçimde çok kolayca hakim olunduğunun ayırdına vardığınızda, enflasyonun ve bunalımın nasıl ortaya çıktığını size anlatmalarına gerek kalmıyor."
"Bir ülkede para hacmini her kim denetlerse bütün endüstri ve ticaretin salt egemenidir. Ve bütün sisteme tepedeki bir avuç güçlü adam tarafından şu veya bu biçimde çok kolayca hakim olunduğunun ayırdına vardığınızda, enflasyonun ve bunalımın nasıl ortaya çıktığını size anlatmalarına gerek kalmıyor."
"Bir ülkede para hacmini her kim denetlerse bütün endüstri ve ticaretin salt egemenidir. Ve bütün sisteme tepedeki bir avuç güçlü adam tarafından şu veya bu biçimde çok kolayca hakim olunduğunun ayırdına vardığınızda, enflasyonun ve bunalımın nasıl ortaya çıktığını size anlatmalarına gerek kalmıyor."
"Bir ülkede para hacmini her kim denetlerse bütün endüstri ve ticaretin salt egemenidir. Ve bütün sisteme tepedeki bir avuç güçlü adam tarafından şu veya bu biçimde çok kolayca hakim olunduğunun ayırdına vardığınızda, enflasyonun ve bunalımın nasıl ortaya çıktığını size anlatmalarına gerek kalmıyor."
"Bir ülkede para hacmini her kim denetlerse bütün endüstri ve ticaretin salt egemenidir. Ve bütün sisteme tepedeki bir avuç güçlü adam tarafından şu veya bu biçimde çok kolayca hakim olunduğunun ayırdına vardığınızda, enflasyonun ve bunalımın nasıl ortaya çıktığını size anlatmalarına gerek kalmıyor."
Ne yazık ki bunu söyledikten bir kaç hafta sonra
2 Temmuz 1881'de
başkan Garfield öldürüldü.
19. ÖZGÜR GÜMÜŞ
Para değiştiriciler güçlerini hızla topluyorlardı.
"Sürünün düzenli aralıklarla kırkılması" dedikleri ekonomik yükselişler ve
bunalımlar yaratma işlemine başladılar.
Böylece binlerce ev ve çiftliği üç otuz paraya satın alıyorlardı.
1891'de para değiştiriciler
ABD ekonomisini yeniden çökertmeye hazırlandılar.
Amerikan Bankerler Birliği'nin iç yazışmasında niyetleri
ve yöntemleri sarsıcı bir durulukla açığa vurulmuştu.
Bu örgütü pek çok banker anımsar.
Dikkat edin, bu yazı bankerlere gelecekte,
üç yıl sonra belirli bir günde
bunalım yaratmalarını söylüyordu!
Meclis kayıtlarına göre bir parçası şöyleydi:
"1 Eylül 1894'te hiç bir koşulda kredileri yenilemeyeceğiz. 1 Eylül'de paramızı geri isteyeceğiz.
"1 Eylül 1894'te hiç bir koşulda kredileri yenilemeyeceğiz. 1 Eylül'de paramızı geri isteyeceğiz.
Haciz edeceğiz ve ipotekli alacaklar olacağız. Mississippi'nin batısındaki çiftliklerin üçte ikisini kendi fiyatlarımızla alabiliriz. Doğusundakilerin de binlercesini... Daha sonra çiftçiler aynı İngiltere'deki gibi kiracı durumuna düşecekler."
Haciz edeceğiz ve ipotekli alacaklar olacağız. Mississippi'nin batısındaki çiftliklerin üçte ikisini kendi fiyatlarımızla alabiliriz. Doğusundakilerin de binlercesini... Daha sonra çiftçiler aynı İngiltere'deki gibi kiracı durumuna düşecekler."
Haciz edeceğiz ve ipotekli alacaklar olacağız. Mississippi'nin batısındaki çiftliklerin üçte ikisini kendi fiyatlarımızla alabiliriz. Doğusundakilerin de binlercesini... Daha sonra çiftçiler aynı İngiltere'deki gibi kiracı durumuna düşecekler."
Haciz edeceğiz ve ipotekli alacaklar olacağız. Mississippi'nin batısındaki çiftliklerin üçte ikisini kendi fiyatlarımızla alabiliriz. Doğusundakilerin de binlercesini... Daha sonra çiftçiler aynı İngiltere'deki gibi kiracı durumuna düşecekler."
29 Nisan 1913
Bu bunalımlar kontrol edilebiliyordu
çünkü ABD altın standardını benimsemişti.
Halk gümüş paranın yeniden yasal olmasını istiyordu çünkü
gümüş, para değiştiricilerin sıkboğazından kurtaracaktı.
Halk Ernest Seyd'in 1873'te çıkarttığı yasanın iptal edilip
gümüş paranın dönmesini istiyordu.
O yasa o günlerde "1873'ün suçu" olarak anılıyordu.
1896'da daha çok gümüş para basılması,
başkanlık yarışının odak konusu oldu.
Demokrat Parti Nebraska senatörü William Jennings Bryan,
kampanyasını "özgür gümüş" konusu üzerinde yürüttü.
Şikago'daki Demokrat Parti Büyük Kurultayında
heyecanlı bir konuşma yaptı.
Bu konuşma kendisine "dikenli taç ve altın haç" lakabı verilmesini sağladı.
Bryan'ın yalnızca 36 yaşında olmasına karşın
bu konuşma bir parti kurultayında
yapılmış en ünlü konuşma oldu.
Konuşmanın çarpıcı bitişinde Bryan şöyle dedi:
"Onların altın standardı istemini şöyle yanıtlayacağız: Emeğin alnına bu dikenli tacı bastırmayacak ve insanlığı altın bir çarmıha germeyeceksiniz."
"Onların altın standardı istemini şöyle yanıtlayacağız: Emeğin alnına bu dikenli tacı bastırmayacak ve insanlığı altın bir çarmıha germeyeceksiniz."
Bankerler altın standardını savunan Cumhuriyetçi aday
William McKinley'i hesapsızca desteklediler.
Bu seçim ABD tarihinde rekabetin
en yüksek olduğu seçimler arasına girdi.
Bryan 27 eyalette 600'ün üstünde konuşma yaptı.
McKinley'i destekleyen lobiler fabrikatör ve patronlardan
işçilerine "Bryan kazanırsa bütün fabrikaların kapanacağını
ve hepsinin işsiz kalacağını" söylemesini istediler.
Yalan başarılı oldu. McKinley az farkla kazandı.
Bryan 1900 ve 1908'de
yeniden aday oldu ama kazanamadı.
1912 Demokrat Parti Kurultayında Bryan etkili bir isimdi ve
Woodrow Wilson'ın adaylığı kazanmasına yardım etti.
Wilson kazandığında Bryan'ı dışişleri bakanı yaptı ama
Bryan kısa sürede yönetimle ters düştü.
Bryan yalnızca iki yıl görev yaptı.
1915'te ABD'nin Lusitania gemisinin son derece kuşkulu batırılması olayı
nedeniyle istifa etti. Lusitania'nın batırılması ABD'yi I. Dünya Savaşı'na
sokmak için kullanılmıştı. William Bryan başkan seçilemese de
para değiştiricilerin bir sonraki hedefi,
yani ABD'de yeni, özel bir merkez bankası
kurulmasını 17 yıl geciktirmişti.
20. J.P. MORGAN ve 1907 BUNALIMI
Şimdi para değiştiricilerin ABD için
yeni ve özel bir merkez bankası kurma işine dönme zamanıydı.
1900'lerin başlarında J.P. Morgan
gibi adamlar işi yönettiler.
Ulusu bir merkez bankasına olan sözde gereksinime odaklamak için
son bir panik gerekliydi.
Mantık, bankacılık çöküşlerini yalnızca bir merkez bankasının engelleyebileceği idi.
Morgan açıkça ABD'nin en güçlü bankeriydi.
Ve Rothschild'lerin ajanı olduğundan kuşku duyuluyordu.
Morgan, John D. Rockefeller'ın Standard Oil imparatorluğunu kurmasına yardımcı oldu.
Erward Harriman'ın demiryolu tekeli kurmasına da yardımcı olmuştu.
Andrew Carnegie'nin de çelikte ve başka endüstri kollarında.
Hepsinden de öte, babası Junius Morgan ABD'de İngiltere'nin mali ajanlığını yapıyordu.
Babasının ölümünden sonra J.P. Morgan İngiliz bir ortak edindi.
Bank Of England'ın uzun süre
yöneticiliğini yapmış olan Edward Grenfell.
Aslında öldüğü sırada Morgan'ın varlığı yalnızca bir kaç milyon dolardı.
Sahip olduğu düşünülen değerli kağıtlar
aslında başkalarınındı.
1902'de başkan Theodore Roosevelt, iddiaya göre Morgan ve arkadaşlarının
endüstrideki tekellerini kırmak için Sherman Anti-tekel Yasası'ndan yararlandı.
Gerçekte Roosevelt bankerlerin ve maşalarının
endüstri üzerinde tekeller oluşturmasıyla ilgilenmiyordu.
Örneğin Roosevelt sözde Standard Oil tekelini dağıtmıştı.
Ama hiç de dağılmamıştı.
Hala Rockefeller'larca kontrol
edilen 7 ayrı şirkete bölünmüştü.
Bankerlere "para tekeli" diyen Thomas Nast gibi karikatüristler
sayesinde halk bunun farkındaydı.
Theodore Roosevelt'in seçildiğinin ertesi yılı 1907'de Morgan
yeniden merkez bankasını deneme zamanı geldiğine karar verdi.
Morgan ve arkadaşları
mali kaslarını kullanarak
gizlice borsayı çökertmeyi başardılar.
Binlerce küçük bankanın limitleri aşılmıştı.
Kısmi Rezev Sistemi yüzünden
kiminin %1'den az rezervi vardı.
Bir kaç gün içinde ülke çapında bankaya hü*** yaygınlaştı.
Şimdi Morgan halkın karşısına çıktı ve çöken bankaları
havadan var edeceği parayla destekleyerek
sendeleyen Amerikan ekonomisine yardım etmeyi önerdi.
Arsızca bir teklifti.
Kısmi Rezerv Bankacılığı'ndan bile çok daha kötüydü
ama Meclis buna izin verdi.
Morgan bu bütünüyle karşılıksız, özel paradan
200 milyon dolar tutarında üretti ve
bununla mal ve hizmet satın aldı, bir bölümünü
bankalarına kredi olarak dağıtmaları için verdi.
Planı işe yaradı.
Kısa süre içinde halkın paraya güveni geri geldi
ve nakit tutmaktan vazgeçti.
Ancak sonuçta bankacılık gücü bir kaç büyük bankanın elinde
daha da merkezileşmiş oldu.
1908'de panik bitmişti. Princeton Üniversitesi'nin rektörü
Morgan'ı kahraman olarak övüyordu.
Bu kişi Woodrow Wilson idi:
"Ülkemizin işlerini J.P. Morgan gibi
altı yedi halk adamından oluşan bir kurul yürütseydi
bu sorunlar yaşanmazdı."
İlerleyen yıllarda ekonomi ders kitapları
FED sisteminin yaratılmasının 1907 bunalımının
doğrudan sonucu olduğunu yazacaktı. Tırnak içinde:
"Özel bankacılığın kararsız anarşisinin yarattığı
alarm veren bankacılık çöküşlerinden
ülke yaka silkmişti."
Minnesota milletvekili, ünlü havacı Charles Lindbergh'in
babası Charles A. Lindbergh,
daha sonra 1907 paniğinin tezgah olduğunu açıkladı:
"Para tröstünün işine gelmeyen kişiler iflas ettirilebilir ve halk korkutularak para ve bankacılık yasasında para tröstünün kaleme alacağı değişiklikler yapılabilir."
"Para tröstünün işine gelmeyen kişiler iflas ettirilebilir ve halk korkutularak para ve bankacılık yasasında para tröstünün kaleme alacağı değişiklikler yapılabilir."
"Para tröstünün işine gelmeyen kişiler iflas ettirilebilir ve halk korkutularak para ve bankacılık yasasında para tröstünün kaleme alacağı değişiklikler yapılabilir."
1863'ün Ulusal Bankacılık Yasası'nın geçmesinden sonra
para değiştiriciler bir dizi yükseliş ve çöküş yaratmayı başarmışlardı.
Amaç yalnızca Amerikan halkının mülkünü elinden almak değildi,
bunun yanında bankacılık sisteminin son derece kararsız olduğuna ve
yeniden bir merkez bankası elinde toplanmasının gereğine inandırmaktı.
21. JEKYLL ADASI
1907 çöküşünün ardından Theodore Roosevelt
"Ulusal Para Komisyonu"nun
kurulmasını sağlayan yasayı çıkardı.
Komisyon bankacılık sorununa çalışacak
ve Meclis'e öneri getirecekti.
Elbette komisyon Morgan'ın dostları ve kuklalarıyla doluydu.
Komisyon başkanı Rhode Island senatörü Nelson Aldrich idi.
Aldrich Amerikanın en zengin banker ailelerinin evlerinin olduğu
Newport bölgesinden seçilmişti.
Kızı John D. Rockefeller'la evliydi ve 5 oğulları oldu.
John, 1974'de başkan yardımcısı olan Nelson,
Laurence, Winthrop ve David,
CFR (Council on Foreign Relations) örgütünün başkanı
ve eski Chase Manhattan Bankası'nın eski başkanı.
Bankacılık ve Para Komisyonu kurulur kurulmaz
senatör Aldrich iki yıllık bir Avrupa gezisine çıktı
ve İngiltere, Fransa ve Almanya'daki
özel merkez bankası bankerlerine danıştı.
Gezisinin yalnızca vergi mükelleflerine olan maliyeti
300 bin dolardı. O günlerde astronomik bir rakam.
22 Kasın 1910'da dönüşünün hemen ardından
ABD'nin en zengin ve güçlü adamları
Senatör Aldrich'in özel tren vagonuna bindiler
ve yüksek bir gizlilikle bu yere,
Georgia Eyaleti kıyısındaki Jekyll Adası'na geldiler.
Grupta Paul Warburg da bulunuyordu.
Yatırım şirketi Kuhn, Loeb & Company,
Warburg'a Amerika'da özel bir merkez bankası kurulması amacıyla
lobi yapması için 500 bin dolar "maaş" veriyordu.
Bu şirkette Warburg'un arkadaşı Jacob Schiff'ti,
yani Frankfurt'ta Yeşil Kalkan adlı malikaneyi
Rothschild'lerle paylaşan adamın torunu.
Az sonra göreceğiz, Schiff, Rus Çarı'nın düşürülmesi için
20 milyon dolar finansman sağlamakla meşguldü.
Avrupalı bu üç banker ailesi, Rothschildler, Warburglar ve Schiffler
uzun yıllardır aralarında evlenerek bağlanmışlardı.
Aynı Amerikadaki benzerleri
Morganlar, Rockefellerlar ve Aldrichlerin yaptığı gibi.
Toplantıda gizlilik o denli sıkıydı ki 7 katılımcı da hizmetçilerin
kimliklerini öğrenmemesi için ön adlarıyla konuşuyorlardı.
Katılanlardan biri, National City Bank of New York başkanı
ve Rockefeller ailesinin temsilcisi olan Frank Vanderlip,
9 Şubat 1935 tarihli Saturday Evening Post gazetesinde
geziyi teyit etti:
"Her komplocu gibi sinsiydim... Kesinlikle tanınmamamız gerektiğini biliyorduk. Yoksa bütün zamanımız ve çabamız boşa gidecekti. Grubumuzun bir araya gelip bir bankacılık yasası yazdığı açığa çıksaydı Meclis'ten geçmesine olanak yoktu."
"Her komplocu gibi sinsiydim... Kesinlikle tanınmamamız gerektiğini biliyorduk. Yoksa bütün zamanımız ve çabamız boşa gidecekti. Grubumuzun bir araya gelip bir bankacılık yasası yazdığı açığa çıksaydı Meclis'ten geçmesine olanak yoktu."
"Her komplocu gibi sinsiydim... Kesinlikle tanınmamamız gerektiğini biliyorduk. Yoksa bütün zamanımız ve çabamız boşa gidecekti. Grubumuzun bir araya gelip bir bankacılık yasası yazdığı açığa çıksaydı Meclis'ten geçmesine olanak yoktu."
"Her komplocu gibi sinsiydim... Kesinlikle tanınmamamız gerektiğini biliyorduk. Yoksa bütün zamanımız ve çabamız boşa gidecekti. Grubumuzun bir araya gelip bir bankacılık yasası yazdığı açığa çıksaydı Meclis'ten geçmesine olanak yoktu."
"Her komplocu gibi sinsiydim... Kesinlikle tanınmamamız gerektiğini biliyorduk. Yoksa bütün zamanımız ve çabamız boşa gidecekti. Grubumuzun bir araya gelip bir bankacılık yasası yazdığı açığa çıksaydı Meclis'ten geçmesine olanak yoktu."
Katılımcılar buraya büyük sorunlarını nasıl çözeceklerini,
yani özel bir merkez bankasını nasıl geri getirebileceklerini
konuşmak için geldiler. Ama başka sorunlar da vardı.
Birincisi, ulusal (ülke çapındaki) bankaların pazar payı
hızla düşüyordu. 20. yüzyılın ilk on yılında
ABD'deki bankaların sayısı bir kattan fazla artmış
ve 20 bini aşmıştı.
1913'te bankaların yalnızca %29'u ulusal bankaydı ve
mevduatın yalnızca %57'sini tutuyorlardı.
Senatör Aldrich daha sonra bir dergi haberinde bunu kabul etti:
"Bu yasa geçmeden önce New York bankaları yalnızca New York rezervlerine sahipti. Şimdi tüm ülkenin rezervine sahibiz."
"Bu yasa geçmeden önce New York bankaları yalnızca New York rezervlerine sahipti. Şimdi tüm ülkenin rezervine sahibiz."
"Bu yasa geçmeden önce New York bankaları yalnızca New York rezervlerine sahipti. Şimdi tüm ülkenin rezervine sahibiz."
Bu yüzden bu yeni bankalara egemen olmak için bir şeyler yapılmalıydı.
John D. Rockefeller'ın dediği gibi:
"Rekabet günahtır."
İkinci olarak,
ülkenin ekonomisi o denli güçlüydü ki şirketler
büyük bankalardan kredi almak yerine
dev karları ile yeni yatırımları yapabiliyordu.
20. yüzyılın ilk yarısında yeni yatırımların %70'i
şirket karları kullanılarak yapılmıştı.
Bir başka anlatımla Amerikan endüstrisi
para değiştiricilerden bağımsız hale geliyordu.
Bu gidiş durmalıydı.
Bütün katılımcılar bu "sorun"ların uygulanabilir bir biçimde
çözülebileceğini biliyordu ancak en büyük sorun halkla ilişkilerdi,
yani yeni bankanın adı.
Bu tartışma burada bu odada yapıldı.
Otelin pek çok toplantı odasından biri.
Bugünkü adıyla Jekyll Island Club Hotel'in.
Aldrich "banka" sözcüğünün bile isimde olmaması gerektiğini düşündü.
Warburg yasayı Ulusal Rezerv Yasası veya
Federal Rezev Yasası olarak anmak istedi.
Burada amaç merkez bankasının banka hucümlarını durduracağı
izlenimini vermek ve aynı zamanda tekelci özelliğini de gizlemekti.
Ne var ki Aldrich bencilce yasanın
Aldrich Yasası olarak anılmasını istedi.
Jekyll Adası'nda 9 günden sonra grup dağıldı.
Yeni merkez bankası eski ABD merkez bankasına çok benzeyecekti.
ABD parası üzerinde tekel olacak
ve parayı yoktan var edecekti.
FED nasıl yoktan para var ediyor?
Dört aşamalı bir süreç. Ama önce bonolara bakalım.
Bonolar basitçe hükümetin ödeme sözüdür.
İnsanlar bonoları güvenli bir faiz oranı almak için alırlar.
Dönem sonunda hükümet bono fiyatını ve faizini öder,
ve bono yok edilir.
Bu bonolarda şu anda (1996'da) 3,6 trilyon dolar değerinde borç var.
Şimdi, FED para yaratma süreci şöyle: [Türkiye'de de sistem aynı-Ç.N.]
Adım 1. Federal Açık Pazar Komisyonu
piyasada ABD bonolarının satılmasını onaylar.
Adım 2. FED piyasada bonoları her kim
satıyorsa satın alır.
Adım 3. FED satıcının banka hesabına
parayı elektronik olarak geçer.
Püf noktası şu: Bu paranın karşılığı yoktur.
FED bunu yoktan var eder.
Adım 4. Bankalar bu mevduatları karşılık olarak kullanır.
Tutarın on katından fazlasını
müşterilere faizle kredi olarak verir.
Bu yolla, FED'in aldığı diyelim 1 milyon dolarlık bono
banka hesaplarındaki 10 milyon dolara dönüşür.
FED bu yeni paranın %10'unu yaratmış olur.
Kalan %90'ını bankalar yaratmış olur.
Ekonomideki para miktarını azaltmak için süreç tersine çevrilir.
FED bonoları halka satar, para alıcıların yerel banka hesabından dışarı akar.
Krediler satışın on katı azalmak zorundadır.
Diyelim ki FED'in 1 milyon dolarlık bono satması
ekonomiden 10 milyon dolar eksiltir.
Peki bu bankerlerin Jekyll Adası'nda
toplanan temsilcilerine nasıl yarar sağlar?
-1- Bu, bankacılık reformu çabalarını doğru düzgün çözümlerden saptırdı.
-2- Lincoln'un yeşil dolarları benzeri
faizsiz hükümet finansı yönteminin geri dönmesini engelledi.
Yeşil dolarlardan sonra Lincoln'e zorlanmaya çalışılan
bono temelli hükümet finansı sistemi
artık kurumsallaştı.
-3- Para arzının %90'ını yaratma hakkını bankerlere aktarmış oldu.
Kısmi Rezerv Bankacılığı'yla bu
parayı faizle borç olarak verirler.
-4- Ülkenin para arzının kontrolünü
bir avuç adamın eline verdi.
-5- Politik denetimden oldukça bağımsız
bir Merkez Bankası kurmuş oldu.
Kurulmasından kısa süre sonra
1930'ların başında FED'in para arzını daraltması
Büyük Bunalım'la sonuçlandı.
Bu bağımsızlık daha sonra yeni yasalarla artırıldı.
Kamuoyunu hükümet denetiminin varlığına inandırarak
aldatmak için yasa FED'in yönetimini
Başkanın önerdiği ve Meclis'in onadığı kurula bırakıyor.
Ancak bankerlerin tek yapması gereken
adamlarının kurula girmesini sağlamak.
Bu zor değil. Bankerlerin parası var ve
para, politikacıların üzerindeki etkiyi satın alır.
Katılımcılar Jekyll Adası'nı terk ettiklerinde
halkla ilişkiler operasyonu başlamıştı.
Büyük New York bankaları profesörlerin ve üniversitelerin
yeni bankayı savunmaları için 5 milyon dolarlık
bir "eğitim fonu" oluşturdular.
Princeton'daki Woodrow Wilson ilk gönüllülerdendi.
Ancak bankerlerin dalaveresi işe yaramadı.
Aldrich yasası anında "banker yasası" olarak,
yalnızca para tröstüne hizmet
edecek bir yasa olarak tanındı.
Milletvekili Lindbergh'in Meclis oturumlarında dediği gibi:
"Aldrich Tasarısı Wall Street Tasarısıdır. Halkı tehdit etmek için gerekirse yeni bir panik demektir. Hükümetin halkı temsil etmesi için beslediği Aldrich bunun yerine para tekellerini temsil ediyor."
"Aldrich Tasarısı Wall Street Tasarısıdır. Halkı tehdit etmek için gerekirse yeni bir panik demektir. Hükümetin halkı temsil etmesi için beslediği Aldrich bunun yerine para tekellerini temsil ediyor."
"Aldrich Tasarısı Wall Street Tasarısıdır. Halkı tehdit etmek için gerekirse yeni bir panik demektir. Hükümetin halkı temsil etmesi için beslediği Aldrich bunun yerine para tekellerini temsil ediyor."
Cumhuriyetçiler tasarının reddedileceğini gördüler
ve Aldrich Yasası'nı oylamaya sunmadılar.
Bankerler sessizce ikinci seçeneğe geçtiler:
Demokrat Parti alternatifine.
Demokrat Parti adayı olarak Wilson'u finanse etmeye başladılar.
Saygın tarihçi James Perloff'un kaydettiği gibi:
"Wilson'un "eğitimi" işi
Wall Street finansçısı Bernard Baruch'a verilmişti."
"Baruch, 1912'de Wilson'u New York'taki Demokrat Parti genel merkezine tasmasında köpek gezdirir gibi getirdi. Wilson burada toplanan liderlerden bir "aşılama eğitimi" aldı."
"Baruch, 1912'de Wilson'u New York'taki Demokrat Parti genel merkezine tasmasında köpek gezdirir gibi getirdi. Wilson burada toplanan liderlerden bir "aşılama eğitimi" aldı."
Sahne hazırdı. Para değiştiriciler merkez bankalarını
kurmak için bir kez daha mevzilenmişlerdi.
Başkan Andrew Jackson'un 67 yıl önce neden olduğu zarar
İç Savaş sırasında Ulusal Bankacılık Yasası ile
ile yalnızca kısmen giderilebilmişti.
O günden sonra kavga onyıllarca sürüp gitmişti.
"Jackson'cılar" "yeşil dolarcılara" dönüştüler,
onlar da William Jennings Bryan savunucularına...
Bryan'ın öncülüğünde bu para değiştirici karşıtları
Baruch'un vesayetinden habersiz
Woodrow Wilson'un ardına düştüler.
Hem onlar hem de Bryan pek yakında ihanete uğrayacaklardı.
22. 1913 FED YASASI
Başkanlık kampanyası sırasında
Demokrat Parti Aldrich Yasası'na karşıymış gibi görünmeye özen gösterdi.
Meclis Bankacılık Komisyonu başkanı,
Demokrat Partili Louis McFadden,
20 yıl sonra şöyle diyecekti:
"Aldrich Tasarısı reddedilmiş ve kınanmıştı... Wilson aday gösterildiğinde... Demokrat Parti başkanı, seçildiklerinde dönem boyunca bir merkez bankası olmayacağına söz verdi."
"Aldrich Tasarısı reddedilmiş ve kınanmıştı... Wilson aday gösterildiğinde... Demokrat Parti başkanı, seçildiklerinde dönem boyunca bir merkez bankası olmayacağına söz verdi."
"Aldrich Tasarısı reddedilmiş ve kınanmıştı... Wilson aday gösterildiğinde... Demokrat Parti başkanı, seçildiklerinde dönem boyunca bir merkez bankası olmayacağına söz verdi."
"Aldrich Tasarısı reddedilmiş ve kınanmıştı... Wilson aday gösterildiğinde... Demokrat Parti başkanı, seçildiklerinde dönem boyunca bir merkez bankası olmayacağına söz verdi."
"Aldrich Tasarısı reddedilmiş ve kınanmıştı... Wilson aday gösterildiğinde... Demokrat Parti başkanı, seçildiklerinde dönem boyunca bir merkez bankası olmayacağına söz verdi."
"13 ay sonra söz bozuldu. Albay House'un arkasında duran bu sinsi Wall Street kişiliklerinin vesayeti altındaki Wilson yönetimi...
"13 ay sonra söz bozuldu. Albay House'un arkasında duran bu sinsi Wall Street kişiliklerinin vesayeti altındaki Wilson yönetimi...
"13 ay sonra söz bozuldu. Albay House'un arkasında duran bu sinsi Wall Street kişiliklerinin vesayeti altındaki Wilson yönetimi...
"...burada, ülkemizde, bize tepeden egemen olmak ve beşikten mezara pragaya vurmak için kurtlanmış, monarşik "Kral'ın Bankası"nı kurdular."
"...burada, ülkemizde, bize tepeden egemen olmak ve beşikten mezara pragaya vurmak için kurtlanmış, monarşik "Kral'ın Bankası"nı kurdular."
"...burada, ülkemizde, bize tepeden egemen olmak ve beşikten mezara pragaya vurmak için kurtlanmış, monarşik "Kral'ın Bankası"nı kurdular."
"...burada, ülkemizde, bize tepeden egemen olmak ve beşikten mezara pragaya vurmak için kurtlanmış, monarşik "Kral'ın Bankası"nı kurdular."
"...burada, ülkemizde, bize tepeden egemen olmak ve beşikten mezara pragaya vurmak için kurtlanmış, monarşik "Kral'ın Bankası"nı kurdular."
Wilson seçilir seçilmez Morgan, Warburg, Baruch ve arkadaşları
yeni tasarıyı geliştirdiler.
Warburg tasarıyı "Federal Reserve System" (Federal Rezerv Sistemi) olarak adlandırdı.
Yönetim yeni tasarıya Aldrich Tasarısı'ndan
çok farklıymış gibi Glass-Owen Tasarısı adı verdi.
Ama gerçekte tasarının her önemli ayrıntısı Aldrich Tasarısı'ndakiyle aynıydı.
Aslında Demokratlar benzerlik iddialarını şiddetle reddettiler.
Her iki tasarıyı da kaleme alan Paul Warburg Meclis'teki
paralı dostlarına iki tasarının da tıpatıp aynı olmasını
garantilemek zorunda kaldı:
"Kabuktaki farklılıkları bir kenara bırakırsak, her iki sistemin de çekirdeği birbirine çok benziyor."
"Kabuktaki farklılıkları bir kenara bırakırsak, her iki sistemin de çekirdeği birbirine çok benziyor."
Ama bu itiraf dostlar arasındaydı.
Kamuoyu önünde para tröstü Senatör Aldrich ve
Jekyll Adası 7'lisi üyesi Frank Vanderlip'in
yasaya karşı çıkmasına uğraştı.
Ne var ki Vanderlip yıllar sonra Saturday Evening Post
gazetesine iki tasarının aynı olduğunu itiraf edecekti:
"Aldrich FED Tasarısı Aldrich adını taşıdığında reddedilse de son kabul edilen tasarıyla özünde aynıydı."
"Aldrich FED Tasarısı Aldrich adını taşıdığında reddedilse de son kabul edilen tasarıyla özünde aynıydı."
"Aldrich FED Tasarısı Aldrich adını taşıdığında reddedilse de son kabul edilen tasarıyla özünde aynıydı."
Oylama yaklaştığında Ohio savcısı
Alfred Crozier Meclis'e ifade için çağrıldı.
Crozier Aldrich Tasarısı ile Glass-Owen Tasarısı'nın
benzerliğine dikkat çekti:
"Yasa Wall Street'e ve büyük bankalara 25 yıldır uğraştıkları şeyi veriyor - paraya kamu yerine özel kişilerce egemen olunması.
"Yasa Wall Street'e ve büyük bankalara 25 yıldır uğraştıkları şeyi veriyor - paraya kamu yerine özel kişilerce egemen olunması.
"Glass-Owen Yasası bunu Aldrich Tasarısı'yla aynı şekilde gerçekleştiriyor. İki düzenleme de hükümeti ve halkı paranın etkin denetiminden alıkoyuyor, ve parayı toplumda az veya bol yapma gibi tehlikeli bir gücü bankalara veriyor."
"Glass-Owen Yasası bunu Aldrich Tasarısı'yla aynı şekilde gerçekleştiriyor. İki düzenleme de hükümeti ve halkı paranın etkin denetiminden alıkoyuyor, ve parayı toplumda az veya bol yapma gibi tehlikeli bir gücü bankalara veriyor."
"Glass-Owen Yasası bunu Aldrich Tasarısı'yla aynı şekilde gerçekleştiriyor. İki düzenleme de hükümeti ve halkı paranın etkin denetiminden alıkoyuyor, ve parayı toplumda az veya bol yapma gibi tehlikeli bir gücü bankalara veriyor."
"Glass-Owen Yasası bunu Aldrich Tasarısı'yla aynı şekilde gerçekleştiriyor. İki düzenleme de hükümeti ve halkı paranın etkin denetiminden alıkoyuyor, ve parayı toplumda az veya bol yapma gibi tehlikeli bir gücü bankalara veriyor."
Tasarı üzerindeki tartışmalar sırasında
senatörler büyük bankerlerin parasal güçlerini sonucu etkilemek için
kullanmalarından yakındılar.
Senatörün biri "bu ülkede toplumun refahının düşmanı olan bankerler var"
demişti.
Az bile demiş!
Aldatma ve yolsuzluk suçlamalarına karşın
22 Aralık 1913'te yasa Senato'dan sessizce geçirildi.
Çoğu senatör tatil için şehir dışındayken
ve yönetimin Noel tatilinden çok sonraya dek hiç bir şey yapmaması
garantilendikten sonra.
Yasanın geçtiği gün milletvekili Lindbergh
şöyle bir ileri görüşlü uyarıda bulundu:
"Bu yasa yeryüzündeki en dev tekeli kuruyor. Başkan yasayı onadığında Parasal Güç'ün görünmez devleti yasallaşacak. Halk bunu hemen bilmeyebilir, ama hesap verme günü yalnızca bir kaç yıl ertelendi... Bu bankacılık yassı ile çağların en büyük yasama suçu işlenmiştir."
"Bu yasa yeryüzündeki en dev tekeli kuruyor. Başkan yasayı onadığında Parasal Güç'ün görünmez devleti yasallaşacak. Halk bunu hemen bilmeyebilir, ama hesap verme günü yalnızca bir kaç yıl ertelendi... Bu bankacılık yassı ile çağların en büyük yasama suçu işlenmiştir."
"Bu yasa yeryüzündeki en dev tekeli kuruyor. Başkan yasayı onadığında Parasal Güç'ün görünmez devleti yasallaşacak. Halk bunu hemen bilmeyebilir, ama hesap verme günü yalnızca bir kaç yıl ertelendi... Bu bankacılık yassı ile çağların en büyük yasama suçu işlenmiştir."
"Bu yasa yeryüzündeki en dev tekeli kuruyor. Başkan yasayı onadığında Parasal Güç'ün görünmez devleti yasallaşacak. Halk bunu hemen bilmeyebilir, ama hesap verme günü yalnızca bir kaç yıl ertelendi... Bu bankacılık yassı ile çağların en büyük yasama suçu işlenmiştir."
"Bu yasa yeryüzündeki en dev tekeli kuruyor. Başkan yasayı onadığında Parasal Güç'ün görünmez devleti yasallaşacak. Halk bunu hemen bilmeyebilir, ama hesap verme günü yalnızca bir kaç yıl ertelendi... Bu bankacılık yassı ile çağların en büyük yasama suçu işlenmiştir."
"Bu yasa yeryüzündeki en dev tekeli kuruyor. Başkan yasayı onadığında Parasal Güç'ün görünmez devleti yasallaşacak. Halk bunu hemen bilmeyebilir, ama hesap verme günü yalnızca bir kaç yıl ertelendi... Bu bankacılık yassı ile çağların en büyük yasama suçu işlenmiştir."
Üstüne üstlük Meclis yalnızca bir kaç hafta önce
"Gelir Vergisi"ni yasalaştırmıştı.
Gelir Vergisi Yasası neden önemliydi?
Çünkü bankerler sonunda resmen sınırsız borçlanmaya izin veren
bir sistemi oturtmuştu.
Anapara şöyle dursun, bu borcun faizi nasıl ödenecekti?
Hatırlatırım, özel bir merkez bankası anaparayı yoktan var eder.
O zamanlar Federal Hükümet küçüktü.
Ve o zaman değin yalnızca gümrük vergisi ve
tüketim vergisi ile ayakta duruyordu.
Aynı Bank Of England'da olduğu gibi
faiz ödemeleri halktan doğrudan
alınan vergilerle garantilenmek zorundaydı.
Para değiştiriciler biliyordu ki [Anayasaya göre vergi eyalete ödenir-Ç.N]
eyaletlerin katkısı ile yetinmek zorunda kalsalardı [Anayasaya göre vergi eyalete ödenir-Ç.N]
eyalet meclisleri başkaldıracak, [Anayasaya göre vergi eyalete ödenir-Ç.N]
kendi paralarına faiz ödemek istemeyecek veya [Anayasaya göre vergi eyalete ödenir-Ç.N]
borcu küçük tutmak için politik baskı oluşturacaklardı. [Anayasaya göre vergi eyalete ödenir-Ç.N]
Ne ilginç ki 1895'te Anayasa Mahkemesi benzer bir
Gelir Vergisi yasasını Anayasa'ya aykırı bulmuştu.
Mahkeme 1909'da Kurumsal Gelir Vergisi'ni de Anayasa'ya aykırı bulmuştu.
Bunun sonucunda Senatör Aldrich
gelir vergisine izin veren bir
anayasa değişikliğini Meclis'e sundu.
16. Anayasa Değişikliği önerisi
onay için eyalet meclislerine gönderildi.
Kimi eleştirmenler önerinin gerektiği gibi eyaletlerin 4'te 3'ü tarafından
onanmadığını öne sürerler.
Bir başka deyişle 16. Anayasa Değişikliği yasal olmayabilir.
Ancak para değiştiriciler "ayrıntılarla" uğraşacak durumda değillerdi.
1913 Ekim'inde Senatör Aldrich
gelir vergisini Meclis'e sundu.
Eyaletlerin çevresinden dolaşmak ve halkı doğrudan vergilendirmek
gücü olmadan FED Yasası
ABD'yi kendine borçlandırmak isteyenler için
çok daha az kullanışlı olacaktı.
FED Yasası'nın geçmesinden bir yıl sonra Lindbergh
FED'in yaratılışını,
konjonktürel dalgalanmayı (iniş-çıkışları) ve
bundan nasıl çıkar elde ettiklerini açıkladı:
"Pahalılığa neden olmak için FED Kurulu'nun tek yapması gereken reeskont faizini düşürmek. Bu, kredinin genişlemesine ve borsanın yükselmesine neden olur... Sonra, iş adamları bu koşula uyum sağladıklarında ise orta kariyerdekilerin zenginleşmesini engellemek için faizi yükselebilirler.
"Pahalılığa neden olmak için FED Kurulu'nun tek yapması gereken reeskont faizini düşürmek. Bu, kredinin genişlemesine ve borsanın yükselmesine neden olur... Sonra, iş adamları bu koşula uyum sağladıklarında ise orta kariyerdekilerin zenginleşmesini engellemek için faizi yükselebilirler.
"Pahalılığa neden olmak için FED Kurulu'nun tek yapması gereken reeskont faizini düşürmek. Bu, kredinin genişlemesine ve borsanın yükselmesine neden olur... Sonra, iş adamları bu koşula uyum sağladıklarında ise orta kariyerdekilerin zenginleşmesini engellemek için faizi yükselebilirler.
"Pahalılığa neden olmak için FED Kurulu'nun tek yapması gereken reeskont faizini düşürmek. Bu, kredinin genişlemesine ve borsanın yükselmesine neden olur... Sonra, iş adamları bu koşula uyum sağladıklarında ise orta kariyerdekilerin zenginleşmesini engellemek için faizi yükselebilirler.
"Pahalılığa neden olmak için FED Kurulu'nun tek yapması gereken reeskont faizini düşürmek. Bu, kredinin genişlemesine ve borsanın yükselmesine neden olur... Sonra, iş adamları bu koşula uyum sağladıklarında ise orta kariyerdekilerin zenginleşmesini engellemek için faizi yükselebilirler.
"Pahalılığa neden olmak için FED Kurulu'nun tek yapması gereken reeskont faizini düşürmek. Bu, kredinin genişlemesine ve borsanın yükselmesine neden olur... Sonra, iş adamları bu koşula uyum sağladıklarında ise orta kariyerdekilerin zenginleşmesini engellemek için faizi yükselebilirler.
"Faiz oranındaki küçük oynamalarla piyasa sarkacının çıkıp ve inmesine veya daha büyük bir değişme ile sert dalgalanmalara neden olabilirler. Her iki durumda da yükseliş olsun düşüş olsun bir sonraki değişikliğin gizli bilgisini elinde tutacaktır."
"Faiz oranındaki küçük oynamalarla piyasa sarkacının çıkıp ve inmesine veya daha büyük bir değişme ile sert dalgalanmalara neden olabilirler. Her iki durumda da yükseliş olsun düşüş olsun bir sonraki değişikliğin gizli bilgisini elinde tutacaktır."
"Faiz oranındaki küçük oynamalarla piyasa sarkacının çıkıp ve inmesine veya daha büyük bir değişme ile sert dalgalanmalara neden olabilirler. Her iki durumda da yükseliş olsun düşüş olsun bir sonraki değişikliğin gizli bilgisini elinde tutacaktır."
"Faiz oranındaki küçük oynamalarla piyasa sarkacının çıkıp ve inmesine veya daha büyük bir değişme ile sert dalgalanmalara neden olabilirler. Her iki durumda da yükseliş olsun düşüş olsun bir sonraki değişikliğin gizli bilgisini elinde tutacaktır."
"Faiz oranındaki küçük oynamalarla piyasa sarkacının çıkıp ve inmesine veya daha büyük bir değişme ile sert dalgalanmalara neden olabilirler. Her iki durumda da yükseliş olsun düşüş olsun bir sonraki değişikliğin gizli bilgisini elinde tutacaktır."
"Faiz oranındaki küçük oynamalarla piyasa sarkacının çıkıp ve inmesine veya daha büyük bir değişme ile sert dalgalanmalara neden olabilirler. Her iki durumda da yükseliş olsun düşüş olsun bir sonraki değişikliğin gizli bilgisini elinde tutacaktır."
"İşte bu, gelmiş geçmiş herhangi bir hükümet tarafından ayrıcalıklı bir sınıfın eline verilmiş en garip ve en tehlikeli yetkidir."
"İşte bu, gelmiş geçmiş herhangi bir hükümet tarafından ayrıcalıklı bir sınıfın eline verilmiş en garip ve en tehlikeli yetkidir."
"İşte bu, gelmiş geçmiş herhangi bir hükümet tarafından ayrıcalıklı bir sınıfın eline verilmiş en garip ve en tehlikeli yetkidir."
"Sistem özeldir (kişiseldir). Başkalarının parasının kullanılması üzerinden mümkün olan en yüksek kazancın edinilmesi amacıyla yürütülür."
"Sistem özeldir (kişiseldir). Başkalarının parasının kullanılması üzerinden mümkün olan en yüksek kazancın edinilmesi amacıyla yürütülür."
"Sistem özeldir (kişiseldir). Başkalarının parasının kullanılması üzerinden mümkün olan en yüksek kazancın edinilmesi amacıyla yürütülür."
"Sistem özeldir (kişiseldir). Başkalarının parasının kullanılması üzerinden mümkün olan en yüksek kazancın edinilmesi amacıyla yürütülür."
"Ne zaman panik yaratılacağını önceden bilir ve bunu çıkarları için kullanırlar. Paniğin ne zaman bitirileceğini de... Finansa egemen oldukları zaman enflasyon da, deflasyon da onlar için eşit derecede yararlıdır."
"Ne zaman panik yaratılacağını önceden bilir ve bunu çıkarları için kullanırlar. Paniğin ne zaman bitirileceğini de... Finansa egemen oldukları zaman enflasyon da, deflasyon da onlar için eşit derecede yararlıdır."
"Ne zaman panik yaratılacağını önceden bilir ve bunu çıkarları için kullanırlar. Paniğin ne zaman bitirileceğini de... Finansa egemen oldukları zaman enflasyon da, deflasyon da onlar için eşit derecede yararlıdır."
"Ne zaman panik yaratılacağını önceden bilir ve bunu çıkarları için kullanırlar. Paniğin ne zaman bitirileceğini de... Finansa egemen oldukları zaman enflasyon da, deflasyon da onlar için eşit derecede yararlıdır."
Milletvekili Lindbergh'in bütün söyledikleri doğruydu.
Fark etmediği ise çoğu Avrupa ulusunun yüzyıllar veya onyıllar
önce merkez bankalarının kurbanı olmuş olmasıydı.
Ancak şunu gözden kaçırmadı:
FED bir yıl sonra piyasadaki altını avucuna almıştı.
"FED bankaları çoktan altını ve
altın sertifikalarını ele geçirdi."
Lindbergh tek muhalif değildi.
1920'den 1931'e dek Meclis Bankacılık ve Para Komisyonu
Başkanı olan Louis McFadden,
FED Yasası hakkında şöyle dedi:
"Bu yasa, kendi memnuniyetleri için dünyayı köleleştirmeye çalışan uluslararası bankerlerce ve fabrikatörlerce yönetilen bir süper-devlet oluşturmuştur."
"Bu yasa, kendi memnuniyetleri için dünyayı köleleştirmeye çalışan uluslararası bankerlerce ve fabrikatörlerce yönetilen bir süper-devlet oluşturmuştur."
"Bu yasa, kendi memnuniyetleri için dünyayı köleleştirmeye çalışan uluslararası bankerlerce ve fabrikatörlerce yönetilen bir süper-devlet oluşturmuştur."
Gördüğünüz gibi McFadden, FED'in hissedarlarının
uluslararası yapılarını görmüştü.
1960'ların komisyon başkanı
Wright Patman da bu konuda şöyle demişti:
"Bugün ABD'de iki hükümetimiz var... Biri uygunca görevlendirilmiş hükümet... Bir de FED sisteminde bağımsız, denetim ve eşgüdüm dışı hükümet var. Anayasa'nın Meclis'e özgülediği parasal güçleri elinde bulunduruyor."
"Bugün ABD'de iki hükümetimiz var... Biri uygunca görevlendirilmiş hükümet... Bir de FED sisteminde bağımsız, denetim ve eşgüdüm dışı hükümet var. Anayasa'nın Meclis'e özgülediği parasal güçleri elinde bulunduruyor."
"Bugün ABD'de iki hükümetimiz var... Biri uygunca görevlendirilmiş hükümet... Bir de FED sisteminde bağımsız, denetim ve eşgüdüm dışı hükümet var. Anayasa'nın Meclis'e özgülediği parasal güçleri elinde bulunduruyor."
"Bugün ABD'de iki hükümetimiz var... Biri uygunca görevlendirilmiş hükümet... Bir de FED sisteminde bağımsız, denetim ve eşgüdüm dışı hükümet var. Anayasa'nın Meclis'e özgülediği parasal güçleri elinde bulunduruyor."
"Bugün ABD'de iki hükümetimiz var... Biri uygunca görevlendirilmiş hükümet... Bir de FED sisteminde bağımsız, denetim ve eşgüdüm dışı hükümet var. Anayasa'nın Meclis'e özgülediği parasal güçleri elinde bulunduruyor."
Lambanın mucidi Thomas Edison
bile FED'i eleştirenlerin arasında yerini aldı:
"Ulusumuz bono basabiliyorsa banknot da basabilir. Bonoyu iyi yapan neyse, banknotu da iyi yapar. Bononun farkı, para simsarlarının bononun tutarının iki katını ve üstüne bir de %20'sini almalarıdır. Oysa banknot, üretime katılan dışında kimseye kazandırmaz."
"Ulusumuz bono basabiliyorsa banknot da basabilir. Bonoyu iyi yapan neyse, banknotu da iyi yapar. Bononun farkı, para simsarlarının bononun tutarının iki katını ve üstüne bir de %20'sini almalarıdır. Oysa banknot, üretime katılan dışında kimseye kazandırmaz."
"Ulusumuz bono basabiliyorsa banknot da basabilir. Bonoyu iyi yapan neyse, banknotu da iyi yapar. Bononun farkı, para simsarlarının bononun tutarının iki katını ve üstüne bir de %20'sini almalarıdır. Oysa banknot, üretime katılan dışında kimseye kazandırmaz."
"Ulusumuz bono basabiliyorsa banknot da basabilir. Bonoyu iyi yapan neyse, banknotu da iyi yapar. Bononun farkı, para simsarlarının bononun tutarının iki katını ve üstüne bir de %20'sini almalarıdır. Oysa banknot, üretime katılan dışında kimseye kazandırmaz."
"Ulusumuz bono basabiliyorsa banknot da basabilir. Bonoyu iyi yapan neyse, banknotu da iyi yapar. Bononun farkı, para simsarlarının bononun tutarının iki katını ve üstüne bir de %20'sini almalarıdır. Oysa banknot, üretime katılan dışında kimseye kazandırmaz."
"Ulusumuz bono basabiliyorsa banknot da basabilir. Bonoyu iyi yapan neyse, banknotu da iyi yapar. Bononun farkı, para simsarlarının bononun tutarının iki katını ve üstüne bir de %20'sini almalarıdır. Oysa banknot, üretime katılan dışında kimseye kazandırmaz."
"Ulusumuz bono basabiliyorsa banknot da basabilir. Bonoyu iyi yapan neyse, banknotu da iyi yapar. Bononun farkı, para simsarlarının bononun tutarının iki katını ve üstüne bir de %20'sini almalarıdır. Oysa banknot, üretime katılan dışında kimseye kazandırmaz."
"Ulusumuzun 30 milyonluk bono basabildiğini ama 30 milyonluk banknot basamadığını söylemek saçmadır. İkisi de ödeme sözüdür. Biri tefecileri semirtir, öteki halka hizmet eder."
"Ulusumuzun 30 milyonluk bono basabildiğini ama 30 milyonluk banknot basamadığını söylemek saçmadır. İkisi de ödeme sözüdür. Biri tefecileri semirtir, öteki halka hizmet eder."
"Ulusumuzun 30 milyonluk bono basabildiğini ama 30 milyonluk banknot basamadığını söylemek saçmadır. İkisi de ödeme sözüdür. Biri tefecileri semirtir, öteki halka hizmet eder."
"Ulusumuzun 30 milyonluk bono basabildiğini ama 30 milyonluk banknot basamadığını söylemek saçmadır. İkisi de ödeme sözüdür. Biri tefecileri semirtir, öteki halka hizmet eder."
"Ulusumuzun 30 milyonluk bono basabildiğini ama 30 milyonluk banknot basamadığını söylemek saçmadır. İkisi de ödeme sözüdür. Biri tefecileri semirtir, öteki halka hizmet eder."
"Ulusumuzun 30 milyonluk bono basabildiğini ama 30 milyonluk banknot basamadığını söylemek saçmadır. İkisi de ödeme sözüdür. Biri tefecileri semirtir, öteki halka hizmet eder."
FED Yasası geçtikten üç yıl sonra bile,
görevdeki ilk dönemi sırasında neyin ortaya çıktığı konusunda
Başkan Wilson'un kafasında soru işaretleri oldu.
"Uygar dünyanın en kötü yönetilen, en toptan denetlenen hükümetlerinden biri olduk. Artık özgür fikir ile, çoğunluk oyu ile yürüyen bir hükümet değil, güçlü adamlardan oluşan küçük bir öbeğin fikri ve direnci ile yürüyen bir hükümetimiz var."
"Uygar dünyanın en kötü yönetilen, en toptan denetlenen hükümetlerinden biri olduk. Artık özgür fikir ile, çoğunluk oyu ile yürüyen bir hükümet değil, güçlü adamlardan oluşan küçük bir öbeğin fikri ve direnci ile yürüyen bir hükümetimiz var."
"Uygar dünyanın en kötü yönetilen, en toptan denetlenen hükümetlerinden biri olduk. Artık özgür fikir ile, çoğunluk oyu ile yürüyen bir hükümet değil, güçlü adamlardan oluşan küçük bir öbeğin fikri ve direnci ile yürüyen bir hükümetimiz var."
"Uygar dünyanın en kötü yönetilen, en toptan denetlenen hükümetlerinden biri olduk. Artık özgür fikir ile, çoğunluk oyu ile yürüyen bir hükümet değil, güçlü adamlardan oluşan küçük bir öbeğin fikri ve direnci ile yürüyen bir hükümetimiz var."
"Uygar dünyanın en kötü yönetilen, en toptan denetlenen hükümetlerinden biri olduk. Artık özgür fikir ile, çoğunluk oyu ile yürüyen bir hükümet değil, güçlü adamlardan oluşan küçük bir öbeğin fikri ve direnci ile yürüyen bir hükümetimiz var."
"Ticaret ve üretim alanında ABD'nin en büyük adamları bir şeyden korkuyor. Bir yerlerde o denli örgütlü, o denli incelikli, o denli uyanık, o denli kenetlenmiş, o denli nüfuz edici bir güç var ki onun aleyhine konuşurken fısıldamak zorundalar."
"Ticaret ve üretim alanında ABD'nin en büyük adamları bir şeyden korkuyor. Bir yerlerde o denli örgütlü, o denli incelikli, o denli uyanık, o denli kenetlenmiş, o denli nüfuz edici bir güç var ki onun aleyhine konuşurken fısıldamak zorundalar."
"Ticaret ve üretim alanında ABD'nin en büyük adamları bir şeyden korkuyor. Bir yerlerde o denli örgütlü, o denli incelikli, o denli uyanık, o denli kenetlenmiş, o denli nüfuz edici bir güç var ki onun aleyhine konuşurken fısıldamak zorundalar."
"Ticaret ve üretim alanında ABD'nin en büyük adamları bir şeyden korkuyor. Bir yerlerde o denli örgütlü, o denli incelikli, o denli uyanık, o denli kenetlenmiş, o denli nüfuz edici bir güç var ki onun aleyhine konuşurken fısıldamak zorundalar."
"Ticaret ve üretim alanında ABD'nin en büyük adamları bir şeyden korkuyor. Bir yerlerde o denli örgütlü, o denli incelikli, o denli uyanık, o denli kenetlenmiş, o denli nüfuz edici bir güç var ki onun aleyhine konuşurken fısıldamak zorundalar."
"Ticaret ve üretim alanında ABD'nin en büyük adamları bir şeyden korkuyor. Bir yerlerde o denli örgütlü, o denli incelikli, o denli uyanık, o denli kenetlenmiş, o denli nüfuz edici bir güç var ki onun aleyhine konuşurken fısıldamak zorundalar."
"Ticaret ve üretim alanında ABD'nin en büyük adamları bir şeyden korkuyor. Bir yerlerde o denli örgütlü, o denli incelikli, o denli uyanık, o denli kenetlenmiş, o denli nüfuz edici bir güç var ki onun aleyhine konuşurken fısıldamak zorundalar."
1924'teki ölümünden önce Başkan Wilson
ABD halkına verdiği zararı bütünüyle anladı ve
"istemeyerek hükümetimi mahvettim" dedi.
Sonuç olarak para değiştiriciler,
yani dolaşımdaki paranın miktarıyla oynayanlar,
özel merkez bankalarını ABD'de yeniden kurdular.
Yine kendilerinin sahibi oldukları büyük gazeteler
1913 FED Yasası'nın geçmesini övdüler.
Halka "bunalımların bilimsel yolla engellenebileceğini" söylediler.
Gerçekte artık bunalımlar bilimsel yolla yaratılabilecekti.
23. I. DÜNYA SAVAŞI
Güç şimdi muazzam biçimde merkezileşmişti.
Şimdi savaş zamanıydı.
Gerçekten büyük bir savaş.
Yani I. Dünya Savaşı'nın...
Kuşkusuz bankerler için savaşla ilgili politik konular
savaş sayesinde elde edebilecekleri kazancın yanında bir hiçti.
Ve hiç bir şey savaşın yarattığı gibi borç yaratmaz.
O günlerde en güzel örnek İngiltere idi.
Bank Of England'ın kuruluşu ile
Napolyon'un Waterloo'da yenilmesi arasındaki
119 yıllık sürenin 59 yılında İngiltere savaşta idi.
Kalan zamanın çoğu da savaş hazırlığı ile geçti.
I. Dünya Savaşı'nda Alman Rothschildler Almanlara,
İngiliz Rothschildler İngilizlere,
Fransız Rothschildler Fransızlara borç verdi.
ABD'de J.P. Morgan hem İngilizlere hem de Fransızlara
savaş mallarını satan aracıydı.
Aslında savaşın ilk 6 ayının sonunda
Morgan günde 6 milyon dolar harcayarak
dünyanın en büyük tüketicisi oldu.
Burada, Wall Street Caddesi 23 numaradaki ofisi
anlaşma koparmaya çalışan satıcılar ve simsarlarca dolup taştı.
O denli kalabalık oldu ki banka her kapıya muhafız
koymak zorunda kaldı. Hatta ortakların evlerine de!
Başka pek çok Avrupalı banker de savaştan kazanç sağladı.
Wilson, Savaş Endüstrisi Kurulu'nun başına Bernard Baruch'u koydu.
Tarihçi James Perloff'a göre Baruch ve Rockefeller'lar
savaş sırasında 200 milyon dolar kazanç sağladılar.
Ancak tek niyet kar değildi.
Bir de intikam vardı.
Para değiştiriciler Çar'ın ABD'ye İç Savaş sırasındaki yardımını
hiç bir zaman bağışlamadılar.
Ayrıca Rusya Avrupa'da özel bir merkez bankasına [Türkiye'de de 19.yy'da Osmanlı Bankası kurulmuştu-Ç.N]
karşı duran son büyük ulustu. [Türkiye'de de 19.yy'da Osmanlı Bankası kurulmuştu-Ç.N]
Savaş çıktıktan 3 yıl sonra Rus Devrimi Çar'ı devirdi
ve komünizm belasını başlattı.
Kuhn-Loeb şirketinin kurucusu Jacob Schiff ölüm döşeğinde
Çar'ın devrilmesi için 20 milyon dolar harcamakla övünmüştür.
Devrimi desteklemek için İngiltere'den de para akıyordu.
Avrupa'nın en zengin adamları komünizmi neden finanse ettiler?
Yani kendilerini zenginleştiren kapitalizmi açıkça yıkmayı
amaçlayan sistemi?
Araştırmacı Gary Allen bunu şöyle açıklar:
"Sosyalizmin zenginliği paylaşma değil egemenliği ve zenginliği merkezileştirme programı olduğunu anlayanlar için süper-zenginlerin sosyalizmi desteklemesi çelişkisi artık çelişki olmaktan çıkar. Mantıklı olur. Hatta güç peşindeki megalomanların mükemmel aygıtı olur."
"Sosyalizmin zenginliği paylaşma değil egemenliği ve zenginliği merkezileştirme programı olduğunu anlayanlar için süper-zenginlerin sosyalizmi desteklemesi çelişkisi artık çelişki olmaktan çıkar. Mantıklı olur. Hatta güç peşindeki megalomanların mükemmel aygıtı olur."
"Sosyalizmin zenginliği paylaşma değil egemenliği ve zenginliği merkezileştirme programı olduğunu anlayanlar için süper-zenginlerin sosyalizmi desteklemesi çelişkisi artık çelişki olmaktan çıkar. Mantıklı olur. Hatta güç peşindeki megalomanların mükemmel aygıtı olur."
"Sosyalizmin zenginliği paylaşma değil egemenliği ve zenginliği merkezileştirme programı olduğunu anlayanlar için süper-zenginlerin sosyalizmi desteklemesi çelişkisi artık çelişki olmaktan çıkar. Mantıklı olur. Hatta güç peşindeki megalomanların mükemmel aygıtı olur."
"Sosyalizmin zenginliği paylaşma değil egemenliği ve zenginliği merkezileştirme programı olduğunu anlayanlar için süper-zenginlerin sosyalizmi desteklemesi çelişkisi artık çelişki olmaktan çıkar. Mantıklı olur. Hatta güç peşindeki megalomanların mükemmel aygıtı olur."
"Sosyalizmin zenginliği paylaşma değil egemenliği ve zenginliği merkezileştirme programı olduğunu anlayanlar için süper-zenginlerin sosyalizmi desteklemesi çelişkisi artık çelişki olmaktan çıkar. Mantıklı olur. Hatta güç peşindeki megalomanların mükemmel aygıtı olur."
"Sosyalizmin zenginliği paylaşma değil egemenliği ve zenginliği merkezileştirme programı olduğunu anlayanlar için süper-zenginlerin sosyalizmi desteklemesi çelişkisi artık çelişki olmaktan çıkar. Mantıklı olur. Hatta güç peşindeki megalomanların mükemmel aygıtı olur."
"Komünizm, ya da daha doğru adı ile sosyalizm ezilen kalabalıkların değil, ekonomik seçkinlerin hareketidir."
"Komünizm, ya da daha doğru adı ile sosyalizm ezilen kalabalıkların değil, ekonomik seçkinlerin hareketidir."
Politika yazarı W. Cleon Skousen'in 1970 kitabı "Çıplak Kapitalist"te açıkladığı gibi:
"Herhangi bir kaynaktan beslenen güç, daha fazlası için bir iştah oluşturacaktır. Süper-zenginlerin bir gün yalnızca kendi varlıklarına değil dünyanın bütün varlığına egemen olmak istemeleri neredeyse kaçınılmazdı."
"Herhangi bir kaynaktan beslenen güç, daha fazlası için bir iştah oluşturacaktır. Süper-zenginlerin bir gün yalnızca kendi varlıklarına değil dünyanın bütün varlığına egemen olmak istemeleri neredeyse kaçınılmazdı."
"Herhangi bir kaynaktan beslenen güç, daha fazlası için bir iştah oluşturacaktır. Süper-zenginlerin bir gün yalnızca kendi varlıklarına değil dünyanın bütün varlığına egemen olmak istemeleri neredeyse kaçınılmazdı."
"Herhangi bir kaynaktan beslenen güç, daha fazlası için bir iştah oluşturacaktır. Süper-zenginlerin bir gün yalnızca kendi varlıklarına değil dünyanın bütün varlığına egemen olmak istemeleri neredeyse kaçınılmazdı."
"Bunu sağlamak için var olan her hükümeti devirip merkezi bir dünya diktatörlüğü kurmaya hevesli politik komplocuların hırslarını beslemeye gönüllü oldular."
"Bunu sağlamak için var olan her hükümeti devirip merkezi bir dünya diktatörlüğü kurmaya hevesli politik komplocuların hırslarını beslemeye gönüllü oldular."
"Bunu sağlamak için var olan her hükümeti devirip merkezi bir dünya diktatörlüğü kurmaya hevesli politik komplocuların hırslarını beslemeye gönüllü oldular."
"Bunu sağlamak için var olan her hükümeti devirip merkezi bir dünya diktatörlüğü kurmaya hevesli politik komplocuların hırslarını beslemeye gönüllü oldular."
"Bunu sağlamak için var olan her hükümeti devirip merkezi bir dünya diktatörlüğü kurmaya hevesli politik komplocuların hırslarını beslemeye gönüllü oldular."
"Bunu sağlamak için var olan her hükümeti devirip merkezi bir dünya diktatörlüğü kurmaya hevesli politik komplocuların hırslarını beslemeye gönüllü oldular."
"Bunu sağlamak için var olan her hükümeti devirip merkezi bir dünya diktatörlüğü kurmaya hevesli politik komplocuların hırslarını beslemeye gönüllü oldular."
Peki devrimciler kontrol dışına çıkarsa ve
süper-zenginlerden gücü almaya çalışırlarsa ne olacak?
Nitekim Mao Zedung 1938'de
kendi konumunu şöyle değerlendiriyordu:
"Politik güç bir silahın namlusundan yetişir."
Wall Street - Londra ekseni bu riski almayı seçti.
Yönetici elebaşları, devrimci komünistleri
boyun eğdiklerinde büyük miktarda parayla beslediler,
başkaldırdıklarında parayı kestiler
veya bu kez muhalifleri beslediler.
Lenin Sovyetler Birliği'nin
tek diktatörü olmasına karşın
mali dizginleri elinde bulundurmadığının ayırdındaydı.
Dizginler başka birinin elindeydi:
"Devlet dilediğimiz gibi işlemiyor. Araba itaat etmiyor. Direksiyondaki adam onu yönetir görünüyor ama araba istenen doğrultuda gitmiyor. Başka bir gücün etkisinde gibi hareket ediyor."
"Devlet dilediğimiz gibi işlemiyor. Araba itaat etmiyor. Direksiyondaki adam onu yönetir görünüyor ama araba istenen doğrultuda gitmiyor. Başka bir gücün etkisinde gibi hareket ediyor."
"Devlet dilediğimiz gibi işlemiyor. Araba itaat etmiyor. Direksiyondaki adam onu yönetir görünüyor ama araba istenen doğrultuda gitmiyor. Başka bir gücün etkisinde gibi hareket ediyor."
"Devlet dilediğimiz gibi işlemiyor. Araba itaat etmiyor. Direksiyondaki adam onu yönetir görünüyor ama araba istenen doğrultuda gitmiyor. Başka bir gücün etkisinde gibi hareket ediyor."
"Devlet dilediğimiz gibi işlemiyor. Araba itaat etmiyor. Direksiyondaki adam onu yönetir görünüyor ama araba istenen doğrultuda gitmiyor. Başka bir gücün etkisinde gibi hareket ediyor."
Kim var direksiyonda?
1920'ler ve 1930'larda bunalım sırasında
Meclis Bankacılık ve Para Komisyonu Başkanı olan Milletvekili
Louis T. McFadden, bunu şöyle yanıtlar:
"Rus tarihi gerçekten uluslararası bankerlerin operasyonlarından büyük ölçüde etkilenmiştir. ABD Hazinesinin fonları FED Kurulu tarafından Chase Bankası aracılığıyla Sovyet Hükümeti'ne verilmiştir."
"Rus tarihi gerçekten uluslararası bankerlerin operasyonlarından büyük ölçüde etkilenmiştir. ABD Hazinesinin fonları FED Kurulu tarafından Chase Bankası aracılığıyla Sovyet Hükümeti'ne verilmiştir."
"Rus tarihi gerçekten uluslararası bankerlerin operasyonlarından büyük ölçüde etkilenmiştir. ABD Hazinesinin fonları FED Kurulu tarafından Chase Bankası aracılığıyla Sovyet Hükümeti'ne verilmiştir."
"Rus tarihi gerçekten uluslararası bankerlerin operasyonlarından büyük ölçüde etkilenmiştir. ABD Hazinesinin fonları FED Kurulu tarafından Chase Bankası aracılığıyla Sovyet Hükümeti'ne verilmiştir."
"Rus tarihi gerçekten uluslararası bankerlerin operasyonlarından büyük ölçüde etkilenmiştir. ABD Hazinesinin fonları FED Kurulu tarafından Chase Bankası aracılığıyla Sovyet Hükümeti'ne verilmiştir."
"İngiltere, FED bankaları aracılığıyla bizden para çekti ve Sovyet Hükümeti'ne yüksek faizle borç olarak verdi. Dnieperstroi Barajı ahlaksız ve sahtekar FED Kurulu'nun ve FED bankalarının ABD Hazinesi'nden yasadışı yolla aldığı fonlarla yapıldı."
"İngiltere, FED bankaları aracılığıyla bizden para çekti ve Sovyet Hükümeti'ne yüksek faizle borç olarak verdi. Dnieperstroi Barajı ahlaksız ve sahtekar FED Kurulu'nun ve FED bankalarının ABD Hazinesi'nden yasadışı yolla aldığı fonlarla yapıldı."
"İngiltere, FED bankaları aracılığıyla bizden para çekti ve Sovyet Hükümeti'ne yüksek faizle borç olarak verdi. Dnieperstroi Barajı ahlaksız ve sahtekar FED Kurulu'nun ve FED bankalarının ABD Hazinesi'nden yasadışı yolla aldığı fonlarla yapıldı."
"İngiltere, FED bankaları aracılığıyla bizden para çekti ve Sovyet Hükümeti'ne yüksek faizle borç olarak verdi. Dnieperstroi Barajı ahlaksız ve sahtekar FED Kurulu'nun ve FED bankalarının ABD Hazinesi'nden yasadışı yolla aldığı fonlarla yapıldı."
"İngiltere, FED bankaları aracılığıyla bizden para çekti ve Sovyet Hükümeti'ne yüksek faizle borç olarak verdi. Dnieperstroi Barajı ahlaksız ve sahtekar FED Kurulu'nun ve FED bankalarının ABD Hazinesi'nden yasadışı yolla aldığı fonlarla yapıldı."
"İngiltere, FED bankaları aracılığıyla bizden para çekti ve Sovyet Hükümeti'ne yüksek faizle borç olarak verdi. Dnieperstroi Barajı ahlaksız ve sahtekar FED Kurulu'nun ve FED bankalarının ABD Hazinesi'nden yasadışı yolla aldığı fonlarla yapıldı."
Bir başka deyişle FED ve Bank Of England,
kendilerini yöneten uluslararası bankerlerin emriyle
bir canavar yaratıyorlardı.
70 yıllık eşi görülmemiş komünist devrimi, savaş ve
en önemlisi borç doğuran bir canavar.
Eğer para değiştiricilerin komünizmi kurduğunu ve
sonradan kontrolü yitirdiklerini düşünüyorsanız...
1992'de Washington Times gazetesi
Yeltsin'in dış yardımın çoğuna
"Batı bankalarının borç tahsili olarak el koyduklarından"
yakındığını yazdı.
Sağduyulu hiç kimse I. Dünya Savaşı gibi büyük bir savaşın
tek bir nedenle çıkacağını söylemez.
Savaşlar pek çok nedensel etkiye sahip olan karmaşık şeylerdir.
Öte yandan I. Dünya Savaşı'nın birincil nedeninin
savaştan en çok kar elde edenler olduğunu yadsımak da
aynı derecede aptallık olur.
Para değiştiricilerin rolü saçma bir komplo kuramı değildir.
Bir amaçları var. Kısa vadeli, kendine hizmet eden bir amaç
ve uzun vadeli politik bir amaç olan totaliter hükümetleri desteklemek.
Hangi politikacı lider olursa olsun, mali ortamı para değiştiricilerin
kontrol edeceği totaliter hükümetleri...
Şimdi para değiştiricilerin nihai
politik hedefini göreceğiz.
24. BÜYÜK BUNALIM
I. Dünya Savaşı'ndan kısa süre sonra
para değiştiricilerin genel politik gündemi netleşti.
Şimdi ulusal hükümetlere birer birer egemen olmuşlardı,
sırada merkezileşmenin en büyük biçimi vardı:
Dünya Devleti.
Paris Barış Konferansı'nda
Yeni Dünya Devleti önerisi gündemin ilk sırasındaydı.
Milletler Cemiyeti adıyla.
Konferansa Başkan Wilson'la birlikte katılan
Paul Warburg ve Bernard Baruch dünyanın henüz ulusal sınırları
silmeye hazır olmadığını görmüşlerdi.
İnsanların yüreğinde milliyetçilik hala güçlüydü.
Örneğin İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon
İngiliz devlet politikasının
ilke olarak Milletler Cemiyeti'ne desteğine rağmen
"güzel bir şaka" demişti.
ABD Meclis'i de Cemiyeti
onaylamayarak Wilson'u utandırdı.
Pek çok devlet onaylamasına karşın
ABD hazinesinden para akışı olmayınca Cemiyet sona erdi.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD halkı
Başkan Wilson'un uluslararasıcı politikalarından bıktı.
1920 Başkanlık Seçimleri'nde
Cumhuriyetçi Warren Harding
oyların %60'ını alarak zafer kazandı.
Harding hem Bolşeviklerin, hem de Milletler Cemiyeti'nin düşmanıydı.
Seçim zaferi 12 yıllık bir Cumhuriyetçi yönetimi dönemini başlattı.
Bu eşi görülmemiş ekonomik kalkınma yıllarının başlangıcıydı.
"Roaring 20's" (kükreyen 1920'ler) adıyla anılır.
I. Dünya Savaşı ABD'yi iç savaştakinin
on katı borca sokmuştu.
Yine de ABD ekonomisi yükseldi.
Savaş sırasında ve savaş sonrasında
altın ABD'ye aktı.
1920'lerin başında bu bankanın,
New York FED'in başkanı
Benjamin Strong,
Bank Of England başkanı Montague Norman'la
gizlice ve sıkça buluştu.
Norman İngiltere'nin savaş boyunca ABD'ye kaptırdığı ödediği altını
geri kazanmaya ve Bank Of England'ı
dünya finansında yitirdiği baskın konumuna
yeniden ulaştırmayı amaçlıyordu.
Üstüne üstlük altınla zenginleşen
ABD ekonomisi, İç Savaş sonrasında olduğu gibi
yeniden kontrolden çıkabilirdi.
İzleyen 8 yılda
Harding ve Coolidge yönetimlerinde
I. Dünya Savaşı'nda oluşan dev borç %38 azaldı
ve 16 milyar dolara indi.
ABD tarihinin en büyük oranda borç azalmasıdır.
1920 seçimlerinde Harding ve Coolidge ikilisi,
Ohio Valisi James *** ve adı duyulmamış
Franklin D. Roosevelt'e karşı yarışmışlardı.
Roosevelt'in o güne dek geldiği en yüksek konum
Wilson'un Donanma Bakanlığı Yardımcılığıydı.
Göreve gelişinin ardından Harding
Milletler Cemiyeti'ne son vermek için kolları sıvadı.
Ardından hızlıca iç vergileri azalttı
ve gümrük vergilerini rekor düzeye çıkardı.
İşte bu, Kurucu Atalar'ın da
büyük olasılıkla uygulayacağı bir politikaydı.
Görevinin ikinci yılında Harding bir tren gezisinde hastalandı
ve aniden öldü.
Otopsi yapılmamasına karşın
ölüm nedeninin zatürre veya
gıda zehirlenmesi olduğu söylendi!
Başkan Yardımcısı Coolidge görevi devralınca
yüksek gümrük vergisi ve düşük gelir vergisi politikasını sürdürdü.
Bunun sonucunda ekonomi öyle büyüdü ki maliye gelirleri yine de yükseldi.
İşte bunun durdurulması gerekiyordu.
Para değiştiriciler daha önce de yaptıkları gibi
ekonomiyi batırmanın zamanının geldiğine karar verdiler.
FED ülkeyi paraya boğmaya başladı.
Bu yıllarda para arzını %62 artırdılar.
Para boldu.
Bu yıllara bu yüzden "Kükreyen 1920'ler" deniyor.
Eski Başkan Theodore Roosevelt [Franklin Roosevelt değil!]
ABD halkını olan biten konusunda uyardı.
New York Times gazetesinin 27 Mart 1922 sayısında
Roosevelt şöyle dedi:
"Bu uluslararası bankerler ve Rockefeller-Standard Oil çıkarları, gazetelerin çoğunu kontrol ederler. Bunlar ve köşe yazarları, gölge hükümeti oluşturan güçlü ve ahlaksız çetelerin çıkarlarına çalışmayı reddeden kamu yöneticilerini hizaya getirir veya görevi bıraktırırlar."
"Bu uluslararası bankerler ve Rockefeller-Standard Oil çıkarları, gazetelerin çoğunu kontrol ederler. Bunlar ve köşe yazarları, gölge hükümeti oluşturan güçlü ve ahlaksız çetelerin çıkarlarına çalışmayı reddeden kamu yöneticilerini hizaya getirir veya görevi bıraktırırlar."
"Bu uluslararası bankerler ve Rockefeller-Standard Oil çıkarları, gazetelerin çoğunu kontrol ederler. Bunlar ve köşe yazarları, gölge hükümeti oluşturan güçlü ve ahlaksız çetelerin çıkarlarına çalışmayı reddeden kamu yöneticilerini hizaya getirir veya görevi bıraktırırlar."
"Bu uluslararası bankerler ve Rockefeller-Standard Oil çıkarları, gazetelerin çoğunu kontrol ederler. Bunlar ve köşe yazarları, gölge hükümeti oluşturan güçlü ve ahlaksız çetelerin çıkarlarına çalışmayı reddeden kamu yöneticilerini hizaya getirir veya görevi bıraktırırlar."
"Bu uluslararası bankerler ve Rockefeller-Standard Oil çıkarları, gazetelerin çoğunu kontrol ederler. Bunlar ve köşe yazarları, gölge hükümeti oluşturan güçlü ve ahlaksız çetelerin çıkarlarına çalışmayı reddeden kamu yöneticilerini hizaya getirir veya görevi bıraktırırlar."
"Bu uluslararası bankerler ve Rockefeller-Standard Oil çıkarları, gazetelerin çoğunu kontrol ederler. Bunlar ve köşe yazarları, gölge hükümeti oluşturan güçlü ve ahlaksız çetelerin çıkarlarına çalışmayı reddeden kamu yöneticilerini hizaya getirir veya görevi bıraktırırlar."
"Bu uluslararası bankerler ve Rockefeller-Standard Oil çıkarları, gazetelerin çoğunu kontrol ederler. Bunlar ve köşe yazarları, gölge hükümeti oluşturan güçlü ve ahlaksız çetelerin çıkarlarına çalışmayı reddeden kamu yöneticilerini hizaya getirir veya görevi bıraktırırlar."
NY Times'da bir gün önce New York Belediye Başkanı John Hylan
Roosevelt'ten alıntı yapmış ve ABD'ye, politikasına ve basınına
egemen olmaya başlayanları eleştirmişti:
"Roosevelt'in uyarısının zamanlaması yerinde. Çünkü cumhuriyetimiz için gerçek tehdit şehri, eyaleti ve ulusu ahtapot gibi saran bu gölge hükümettir. Yüksek yöneticilerimizi, hukuk kurumlarımızı, okullarımızı, mahkemelerimizi, gazetelerimizi ve kamuyu koruması için yaratılan her kurumu uzun ve güçlü kolları dokunaçlarıyla sıkar."
"Roosevelt'in uyarısının zamanlaması yerinde. Çünkü cumhuriyetimiz için gerçek tehdit şehri, eyaleti ve ulusu ahtapot gibi saran bu gölge hükümettir. Yüksek yöneticilerimizi, hukuk kurumlarımızı, okullarımızı, mahkemelerimizi, gazetelerimizi ve kamuyu koruması için yaratılan her kurumu uzun ve güçlü kolları dokunaçlarıyla sıkar."
"Roosevelt'in uyarısının zamanlaması yerinde. Çünkü cumhuriyetimiz için gerçek tehdit şehri, eyaleti ve ulusu ahtapot gibi saran bu gölge hükümettir. Yüksek yöneticilerimizi, hukuk kurumlarımızı, okullarımızı, mahkemelerimizi, gazetelerimizi ve kamuyu koruması için yaratılan her kurumu uzun ve güçlü kolları dokunaçlarıyla sıkar."
"Roosevelt'in uyarısının zamanlaması yerinde. Çünkü cumhuriyetimiz için gerçek tehdit şehri, eyaleti ve ulusu ahtapot gibi saran bu gölge hükümettir. Yüksek yöneticilerimizi, hukuk kurumlarımızı, okullarımızı, mahkemelerimizi, gazetelerimizi ve kamuyu koruması için yaratılan her kurumu uzun ve güçlü kolları dokunaçlarıyla sıkar."
"Roosevelt'in uyarısının zamanlaması yerinde. Çünkü cumhuriyetimiz için gerçek tehdit şehri, eyaleti ve ulusu ahtapot gibi saran bu gölge hükümettir. Yüksek yöneticilerimizi, hukuk kurumlarımızı, okullarımızı, mahkemelerimizi, gazetelerimizi ve kamuyu koruması için yaratılan her kurumu uzun ve güçlü kolları dokunaçlarıyla sıkar."
"Roosevelt'in uyarısının zamanlaması yerinde. Çünkü cumhuriyetimiz için gerçek tehdit şehri, eyaleti ve ulusu ahtapot gibi saran bu gölge hükümettir. Yüksek yöneticilerimizi, hukuk kurumlarımızı, okullarımızı, mahkemelerimizi, gazetelerimizi ve kamuyu koruması için yaratılan her kurumu uzun ve güçlü kolları dokunaçlarıyla sıkar."
"Roosevelt'in uyarısının zamanlaması yerinde. Çünkü cumhuriyetimiz için gerçek tehdit şehri, eyaleti ve ulusu ahtapot gibi saran bu gölge hükümettir. Yüksek yöneticilerimizi, hukuk kurumlarımızı, okullarımızı, mahkemelerimizi, gazetelerimizi ve kamuyu koruması için yaratılan her kurumu uzun ve güçlü kolları dokunaçlarıyla sıkar."
"Roosevelt'in uyarısının zamanlaması yerinde. Çünkü cumhuriyetimiz için gerçek tehdit şehri, eyaleti ve ulusu ahtapot gibi saran bu gölge hükümettir. Yüksek yöneticilerimizi, hukuk kurumlarımızı, okullarımızı, mahkemelerimizi, gazetelerimizi ve kamuyu koruması için yaratılan her kurumu uzun ve güçlü kolları dokunaçlarıyla sıkar."
"Yalnızca genelleme yapmayayım. Bu ahtapotun başında Rockefeller- Standard Oil grubu ve uluslararası bankerler olarak anılan küçük ve güçlü bir bankacılar öbeği vardır. Bu küçük uluslararası banker çetesi resmen ABD hükümetini kendi bencil amaçları için yönetirler."
"Yalnızca genelleme yapmayayım. Bu ahtapotun başında Rockefeller- Standard Oil grubu ve uluslararası bankerler olarak anılan küçük ve güçlü bir bankacılar öbeği vardır. Bu küçük uluslararası banker çetesi resmen ABD hükümetini kendi bencil amaçları için yönetirler."
"Yalnızca genelleme yapmayayım. Bu ahtapotun başında Rockefeller- Standard Oil grubu ve uluslararası bankerler olarak anılan küçük ve güçlü bir bankacılar öbeği vardır. Bu küçük uluslararası banker çetesi resmen ABD hükümetini kendi bencil amaçları için yönetirler."
"Yalnızca genelleme yapmayayım. Bu ahtapotun başında Rockefeller- Standard Oil grubu ve uluslararası bankerler olarak anılan küçük ve güçlü bir bankacılar öbeği vardır. Bu küçük uluslararası banker çetesi resmen ABD hükümetini kendi bencil amaçları için yönetirler."
"Yalnızca genelleme yapmayayım. Bu ahtapotun başında Rockefeller- Standard Oil grubu ve uluslararası bankerler olarak anılan küçük ve güçlü bir bankacılar öbeği vardır. Bu küçük uluslararası banker çetesi resmen ABD hükümetini kendi bencil amaçları için yönetirler."
"Yalnızca genelleme yapmayayım. Bu ahtapotun başında Rockefeller- Standard Oil grubu ve uluslararası bankerler olarak anılan küçük ve güçlü bir bankacılar öbeği vardır. Bu küçük uluslararası banker çetesi resmen ABD hükümetini kendi bencil amaçları için yönetirler."
"Yalnızca genelleme yapmayayım. Bu ahtapotun başında Rockefeller- Standard Oil grubu ve uluslararası bankerler olarak anılan küçük ve güçlü bir bankacılar öbeği vardır. Bu küçük uluslararası banker çetesi resmen ABD hükümetini kendi bencil amaçları için yönetirler."
"Yalnızca genelleme yapmayayım. Bu ahtapotun başında Rockefeller- Standard Oil grubu ve uluslararası bankerler olarak anılan küçük ve güçlü bir bankacılar öbeği vardır. Bu küçük uluslararası banker çetesi resmen ABD hükümetini kendi bencil amaçları için yönetirler."
"Resmen her iki partiyi kontrol ederler, kukla parti yöneticileri yaratırlar, özel örgütlerin başındakileri kullanırlar ve büyük iş çevrelerinin buyruklarından çıkmayacak bu türlü kişileri en yüksek kamu yöneticileri yapmak için her yola başvururlar."
"Resmen her iki partiyi kontrol ederler, kukla parti yöneticileri yaratırlar, özel örgütlerin başındakileri kullanırlar ve büyük iş çevrelerinin buyruklarından çıkmayacak bu türlü kişileri en yüksek kamu yöneticileri yapmak için her yola başvururlar."
"Resmen her iki partiyi kontrol ederler, kukla parti yöneticileri yaratırlar, özel örgütlerin başındakileri kullanırlar ve büyük iş çevrelerinin buyruklarından çıkmayacak bu türlü kişileri en yüksek kamu yöneticileri yapmak için her yola başvururlar."
"Resmen her iki partiyi kontrol ederler, kukla parti yöneticileri yaratırlar, özel örgütlerin başındakileri kullanırlar ve büyük iş çevrelerinin buyruklarından çıkmayacak bu türlü kişileri en yüksek kamu yöneticileri yapmak için her yola başvururlar."
"Resmen her iki partiyi kontrol ederler, kukla parti yöneticileri yaratırlar, özel örgütlerin başındakileri kullanırlar ve büyük iş çevrelerinin buyruklarından çıkmayacak bu türlü kişileri en yüksek kamu yöneticileri yapmak için her yola başvururlar."
"Resmen her iki partiyi kontrol ederler, kukla parti yöneticileri yaratırlar, özel örgütlerin başındakileri kullanırlar ve büyük iş çevrelerinin buyruklarından çıkmayacak bu türlü kişileri en yüksek kamu yöneticileri yapmak için her yola başvururlar."
"Resmen her iki partiyi kontrol ederler, kukla parti yöneticileri yaratırlar, özel örgütlerin başındakileri kullanırlar ve büyük iş çevrelerinin buyruklarından çıkmayacak bu türlü kişileri en yüksek kamu yöneticileri yapmak için her yola başvururlar."
"Resmen her iki partiyi kontrol ederler, kukla parti yöneticileri yaratırlar, özel örgütlerin başındakileri kullanırlar ve büyük iş çevrelerinin buyruklarından çıkmayacak bu türlü kişileri en yüksek kamu yöneticileri yapmak için her yola başvururlar."
"Bu uluslararası bankerler ve Rockefeller-Standard Oil grubu bu ülkedeki gazetelerin ve dergilerin çoğunluğunu elinde tutar."
"Bu uluslararası bankerler ve Rockefeller-Standard Oil grubu bu ülkedeki gazetelerin ve dergilerin çoğunluğunu elinde tutar."
Neden halk bu güçlü uyarıları dinlemedi
ve 1913 FED Yasası'nın iptalini istemedi?
Çünkü hatırlayın: 1920'lerdi.
Banka kredilerinde kararlı artışlar
yükselen bir piyasaya katkı sağlar.
Bir başka deyişle, aynı bugün olduğu gibi, ekonomik bolluk zamanında
kimse ekonomik konulara kafa yormak istemiyor.
Ama bu bolluğun bir de karanlık tarafı var.
İş yerleri büyüdü ve krediye fazla bel bağladı.
Fırlayan borsada spekülasyon aldı yürüdü.
Her şey güllük gülistanlık görünse bile aslında kumdan kaleydi.
Zamanlama uygun olduğunda, Nisan 1929'da,
FED'in babası Paul Warburg arkadaşlarına gizli bir uyarı yolladı
ve çöküş ve ülke çapında bunalımın kesin olduğunu söyledi.
Ağustos 1929'da FED parayı sıkmaya başladı.
O yılların Wall Street devlerinin,
John D. Rockefeller, J.P. Morgan, Bernard Baruch gibi adamların
hepsinin de biyografilerinde
borsanın çöküşünden hemen önce borsadan çıkıp
bütün paralarını nakte ve altına koymalarından söz edilmesi
rastlantı değildir.
24 Kasım 1929'da büyük New York bankerleri
24 saatlik simsar kredilerini geri çağırdılar.
Bu şu demekti:
Hem simsarlar hem müşteriler fiyat ne olursa olsun
hisseleri satacaklar ve kredilerini kapatacaklardı.
Sonuç olarak piyasa alt üst oldu. O gün "Kara Perşembe" diye anılır.
John Kenneth Galbraith, "Büyük Kriz 1929" kitabında şunu yazar:
Satış çılgınlığının tavan vurduğu anda Bernard Baruch Winston Churchill'i
borsaya, ziyaretçi salonuna getirir ve
kendi gücünü görmesi için paniğe tanık olmasını sağlar.
kendi gücünü görmesi için paniğe tanık olmasını sağlar.
1920-1931 arasında Meclis Bankacılık ve Para Komisyonu
Başkanı olan Louis McFadden
kimin suçun kimde olduğunu biliyordu.
FED'i ve uluslararası bankerleri
çöküşü yönetmekle suçladı.
"Kaza değildi. Dikkatlice hazırlanmış bir olaydı. Uluslararası bankerler burada bir ümitsizlik durumu oluşturmaya çalışıp hepimizin üzerinde baskın çıkmaya çalıştılar."
"Kaza değildi. Dikkatlice hazırlanmış bir olaydı. Uluslararası bankerler burada bir ümitsizlik durumu oluşturmaya çalışıp hepimizin üzerinde baskın çıkmaya çalıştılar."
"Kaza değildi. Dikkatlice hazırlanmış bir olaydı. Uluslararası bankerler burada bir ümitsizlik durumu oluşturmaya çalışıp hepimizin üzerinde baskın çıkmaya çalıştılar."
"Kaza değildi. Dikkatlice hazırlanmış bir olaydı. Uluslararası bankerler burada bir ümitsizlik durumu oluşturmaya çalışıp hepimizin üzerinde baskın çıkmaya çalıştılar."
"Kaza değildi. Dikkatlice hazırlanmış bir olaydı. Uluslararası bankerler burada bir ümitsizlik durumu oluşturmaya çalışıp hepimizin üzerinde baskın çıkmaya çalıştılar."
Ama McFadden daha da ileri gitti:
Onları çöküşü bilerek yaratıp
ABD'nin altınını çalmakla suçladı.
Şubat 1931'de, bunalımın tam ortasında bunu şöyle açıkladı:
"Sanırım Avrupa'nın devlet adamları ve finansçıları I. Dünya Savaşı sonucu ABD'ye kaptırdıkları altın stoğunu hızlıca geri almak için ne gerekiyorsa yapacakları tartışmasızdır."
"Sanırım Avrupa'nın devlet adamları ve finansçıları I. Dünya Savaşı sonucu ABD'ye kaptırdıkları altın stoğunu hızlıca geri almak için ne gerekiyorsa yapacakları tartışmasızdır."
"Sanırım Avrupa'nın devlet adamları ve finansçıları I. Dünya Savaşı sonucu ABD'ye kaptırdıkları altın stoğunu hızlıca geri almak için ne gerekiyorsa yapacakları tartışmasızdır."
"Sanırım Avrupa'nın devlet adamları ve finansçıları I. Dünya Savaşı sonucu ABD'ye kaptırdıkları altın stoğunu hızlıca geri almak için ne gerekiyorsa yapacakları tartışmasızdır."
"Sanırım Avrupa'nın devlet adamları ve finansçıları I. Dünya Savaşı sonucu ABD'ye kaptırdıkları altın stoğunu hızlıca geri almak için ne gerekiyorsa yapacakları tartışmasızdır."
"Sanırım Avrupa'nın devlet adamları ve finansçıları I. Dünya Savaşı sonucu ABD'ye kaptırdıkları altın stoğunu hızlıca geri almak için ne gerekiyorsa yapacakları tartışmasızdır."
Lehman Brothers'ın simsarı Curtis Dall
çöküş günü New York borsasındaydı.
1970'te çıkardığı kitabı "Sömürülen kayın babam: Franklin Roosevelt"te
çöküşün New York para piyasasında
planlı bir geri çağırma karşısında aniden düşülen
nakit açığıyla tetiklendiğini yazar.
"Gerçekte bu, dünyanın para güçlerinin New York Borsası'nda planlı ve ani para kıtlığı yaratarak tetiklediği, halkı hesaplanmış olarak "kırkma" işlemiydi."
"Gerçekte bu, dünyanın para güçlerinin New York Borsası'nda planlı ve ani para kıtlığı yaratarak tetiklediği, halkı hesaplanmış olarak "kırkma" işlemiydi."
"Gerçekte bu, dünyanın para güçlerinin New York Borsası'nda planlı ve ani para kıtlığı yaratarak tetiklediği, halkı hesaplanmış olarak "kırkma" işlemiydi."
"Gerçekte bu, dünyanın para güçlerinin New York Borsası'nda planlı ve ani para kıtlığı yaratarak tetiklediği, halkı hesaplanmış olarak "kırkma" işlemiydi."
Üç hafta içinde 3 milyar dolarlık varlık basitçe yok oldu.
Bir yıl içinde ise 40 milyar dolar...
Peki gerçekten yok mu oldu? Yoksa bir kaç elde toplandı mı?
Ve FED ne yaptı?
Faiz oranını hemen düşürerek
ekonomiye yardım etmek yerine
para arzını daraltmayı sürdürdü.
bunalımı derinleştirdi.
1929'dan 1933'e dek
FED para arzını bir %33 daha daralttı.
Çoğu Amerikalı bunalıma FED'in
neden olduğundan habersiz olsa da
bu seçkin iktisatçılarca bilinir.
Nobel ödüllü iktisatçı, bugün Stanford Üniversitesi'nde olan Milton Friedman,
1996'da ulusal bir radyo kanalındaki röportajda aynı şeyi söyledi.
"FED 1929'dan 1933'e dek para arzını üçte bir azaltarak kesinlikle Büyük Bunalım'a neden olmuştur."
"FED 1929'dan 1933'e dek para arzını üçte bir azaltarak kesinlikle Büyük Bunalım'a neden olmuştur."
"FED 1929'dan 1933'e dek para arzını üçte bir azaltarak kesinlikle Büyük Bunalım'a neden olmuştur."
Ancak bunalım sırasında Amerikalıların
yitirdiği para yok olmadı.
Yalnızca çöküşten hemen önce
borsadan çıkıp altın alanların eline geçmiş oldu.
Altın, bir bunalımdan önce paranızı
yatıracağınız güvenli bir sığınaktır.
Amerika'nın parası ayrıca deniz ötesine gitti.
İnanılmayacak bir biçimde,
Başkan Hoover kahraman bir biçimde bankaları kurtarmaya
ve iş yerlerini ayağa kaldırmaya çalışırken ve
Büyük Bunalım derinleşirken milyonlarca Amerikalı açlık çekerken,
Almanya'nın I. Dünya Savaşı'nın zararları giderilip
yeniden inşasına milyonlarca dolar harcanıyordu.
Hitler Polonya'yı işgal etmeden 8 yıl önce
Meclis Bankacılık ve Para Komisyonu Başkanı
Louis McFadden,
Hitler'in iktidara gelmesinin masrafını
ABD'nin ödediği konusunda Meclis'i uyarmıştı.
"I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya, Alman uluslararası bankerlerinin eline düştü. Bu bankerler şimdi Almanya'nın her şeyine sahipler. Almanya'nın fabrikalarını satın aldılar, toprağında ipotekleri var, bütün kamu kurumlarının üretimini ellerinde tutuyorlar."
"I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya, Alman uluslararası bankerlerinin eline düştü. Bu bankerler şimdi Almanya'nın her şeyine sahipler. Almanya'nın fabrikalarını satın aldılar, toprağında ipotekleri var, bütün kamu kurumlarının üretimini ellerinde tutuyorlar."
"I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya, Alman uluslararası bankerlerinin eline düştü. Bu bankerler şimdi Almanya'nın her şeyine sahipler. Almanya'nın fabrikalarını satın aldılar, toprağında ipotekleri var, bütün kamu kurumlarının üretimini ellerinde tutuyorlar."
"I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya, Alman uluslararası bankerlerinin eline düştü. Bu bankerler şimdi Almanya'nın her şeyine sahipler. Almanya'nın fabrikalarını satın aldılar, toprağında ipotekleri var, bütün kamu kurumlarının üretimini ellerinde tutuyorlar."
"I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya, Alman uluslararası bankerlerinin eline düştü. Bu bankerler şimdi Almanya'nın her şeyine sahipler. Almanya'nın fabrikalarını satın aldılar, toprağında ipotekleri var, bütün kamu kurumlarının üretimini ellerinde tutuyorlar."
"I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya, Alman uluslararası bankerlerinin eline düştü. Bu bankerler şimdi Almanya'nın her şeyine sahipler. Almanya'nın fabrikalarını satın aldılar, toprağında ipotekleri var, bütün kamu kurumlarının üretimini ellerinde tutuyorlar."
"I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya, Alman uluslararası bankerlerinin eline düştü. Bu bankerler şimdi Almanya'nın her şeyine sahipler. Almanya'nın fabrikalarını satın aldılar, toprağında ipotekleri var, bütün kamu kurumlarının üretimini ellerinde tutuyorlar."
"I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya, Alman uluslararası bankerlerinin eline düştü. Bu bankerler şimdi Almanya'nın her şeyine sahipler. Almanya'nın fabrikalarını satın aldılar, toprağında ipotekleri var, bütün kamu kurumlarının üretimini ellerinde tutuyorlar."
"Almanya'nın uluslararası bankerleri bugünkü Alman hükümetini sübvanse ettiler ve bütün dolarları Hitler'in Başbakan Heinrich Brüning'i tehdit olarak sürdürdüğü savurgan seçim kampanyasına verdiler."
"Almanya'nın uluslararası bankerleri bugünkü Alman hükümetini sübvanse ettiler ve bütün dolarları Hitler'in Başbakan Heinrich Brüning'i tehdit olarak sürdürdüğü savurgan seçim kampanyasına verdiler."
"Almanya'nın uluslararası bankerleri bugünkü Alman hükümetini sübvanse ettiler ve bütün dolarları Hitler'in Başbakan Heinrich Brüning'i tehdit olarak sürdürdüğü savurgan seçim kampanyasına verdiler."
"Almanya'nın uluslararası bankerleri bugünkü Alman hükümetini sübvanse ettiler ve bütün dolarları Hitler'in Başbakan Heinrich Brüning'i tehdit olarak sürdürdüğü savurgan seçim kampanyasına verdiler."
"Almanya'nın uluslararası bankerleri bugünkü Alman hükümetini sübvanse ettiler ve bütün dolarları Hitler'in Başbakan Heinrich Brüning'i tehdit olarak sürdürdüğü savurgan seçim kampanyasına verdiler."
"Almanya'nın uluslararası bankerleri bugünkü Alman hükümetini sübvanse ettiler ve bütün dolarları Hitler'in Başbakan Heinrich Brüning'i tehdit olarak sürdürdüğü savurgan seçim kampanyasına verdiler."
"Almanya'nın uluslararası bankerleri bugünkü Alman hükümetini sübvanse ettiler ve bütün dolarları Hitler'in Başbakan Heinrich Brüning'i tehdit olarak sürdürdüğü savurgan seçim kampanyasına verdiler."
"Brüning Alman uluslararası bankerlerin buyruklarına uymadığında, Almanları korkutup sindirmek için Hitler getirildi."
"Brüning Alman uluslararası bankerlerin buyruklarına uymadığında, Almanları korkutup sindirmek için Hitler getirildi."
"Brüning Alman uluslararası bankerlerin buyruklarına uymadığında, Almanları korkutup sindirmek için Hitler getirildi."
"Brüning Alman uluslararası bankerlerin buyruklarına uymadığında, Almanları korkutup sindirmek için Hitler getirildi."
"FED Kurulu üzerinden 30 milyarı aşkın ABD doları Almanya'ya pompalandı. Almanya'da gerçekleşen harcamaları hepimiz duymuşuzdur."
"FED Kurulu üzerinden 30 milyarı aşkın ABD doları Almanya'ya pompalandı. Almanya'da gerçekleşen harcamaları hepimiz duymuşuzdur."
"FED Kurulu üzerinden 30 milyarı aşkın ABD doları Almanya'ya pompalandı. Almanya'da gerçekleşen harcamaları hepimiz duymuşuzdur."
"Modern konutlar, büyük rasathaneler, spor salonları, yüzme havuzları, kara yolları, mükemmel fabrikaları. Hepsi bizim paramızla yapıldı. Hepsi Almanya'ya FED Kurulu yoluyla verildi."
"Modern konutlar, büyük rasathaneler, spor salonları, yüzme havuzları, kara yolları, mükemmel fabrikaları. Hepsi bizim paramızla yapıldı. Hepsi Almanya'ya FED Kurulu yoluyla verildi."
"Modern konutlar, büyük rasathaneler, spor salonları, yüzme havuzları, kara yolları, mükemmel fabrikaları. Hepsi bizim paramızla yapıldı. Hepsi Almanya'ya FED Kurulu yoluyla verildi."
"Modern konutlar, büyük rasathaneler, spor salonları, yüzme havuzları, kara yolları, mükemmel fabrikaları. Hepsi bizim paramızla yapıldı. Hepsi Almanya'ya FED Kurulu yoluyla verildi."
"Modern konutlar, büyük rasathaneler, spor salonları, yüzme havuzları, kara yolları, mükemmel fabrikaları. Hepsi bizim paramızla yapıldı. Hepsi Almanya'ya FED Kurulu yoluyla verildi."
"Modern konutlar, büyük rasathaneler, spor salonları, yüzme havuzları, kara yolları, mükemmel fabrikaları. Hepsi bizim paramızla yapıldı. Hepsi Almanya'ya FED Kurulu yoluyla verildi."
"Modern konutlar, büyük rasathaneler, spor salonları, yüzme havuzları, kara yolları, mükemmel fabrikaları. Hepsi bizim paramızla yapıldı. Hepsi Almanya'ya FED Kurulu yoluyla verildi."
"FED Kurulu Almanya'ya o denli çok ABD doları pompaladı ki toplamı söylemeye cesaret edemiyorlar."
"FED Kurulu Almanya'ya o denli çok ABD doları pompaladı ki toplamı söylemeye cesaret edemiyorlar."
Franklin D. Roosevelt
1932 başkanlık seçimlerini kazandı.
Roosevelt göreve gelir gelmez
kapsamlı acil bankacılık önlemleri alındı.
Bunlar ancak FED'in para arzı üzerindeki gücünü artırdı.
Bunlar ancak FED'in para arzı üzerindeki gücünü artırdı.
Ardından, ve yalnızca bunun ardından
FED sıkboğazı gevşetti ve açlıktan can çekişen
Amerikan halkını para ile beslemeye başladı.
25. FRANKLIN D. ROOSEVELT/ II. DÜNYA SAVAŞI
Başlangıçta Roosevelt para değiştirileri
bunalımın nedeni olarak kı***ı.
İster inanın ister inanmayın, 4 Mart 1933'teki
göreve başlama konuşmasında bunu söyledi:
"İlkesiz para değiştiricilerin uygulamaları kamu vicdanında mahkum edilmiştir. Para değiştiriciler uygarlığımızın tapınağındaki yüksek koltuklarından inmişlerdir."
"İlkesiz para değiştiricilerin uygulamaları kamu vicdanında mahkum edilmiştir. Para değiştiriciler uygarlığımızın tapınağındaki yüksek koltuklarından inmişlerdir."
"İlkesiz para değiştiricilerin uygulamaları kamu vicdanında mahkum edilmiştir. Para değiştiriciler uygarlığımızın tapınağındaki yüksek koltuklarından inmişlerdir."
"İlkesiz para değiştiricilerin uygulamaları kamu vicdanında mahkum edilmiştir. Para değiştiriciler uygarlığımızın tapınağındaki yüksek koltuklarından inmişlerdir."
Ama iki gün sonra
Roosevelt bir banka tatili duyurdu ve bütün bankaları kapadı.
Aynı yıl Roosevelt nadir olanlar dışında bütün altın paraların
ve altın külçelerin özel sahipliğini yasadışı yaptı.
Sıradan Amerikalı'nın elindeki
altının çoğu altın para biçimindeydi.
Yeni düzenleme uygulamada bir el koymaydı.
Karşı gelenler 10 yıla kadar hapis ve
10 bin dolar para cezası riskine girdiler. Bugünkü değeri 100 bin dolardır.
ABD taşrasında kimi insanlar Roosevelt'in emrine güvenmediler.
Pek çoğu zor kazanılmış varlıklarını korumakla
hükümetin sözünü dinlemek arasında sıkıştılar.
Altınını teslim edenler, karşılığında resmi fiyat olan
ons başına 20,66 dolar aldılar. [1 ons = 28,35 gram]
El koyma emri o denli tepki gördü ki
hükümette kimse bunun sorumluluğu almadı.
Hiç bir milletvekili sahiplenmedi.
İmza töreninde Roosevelt bunu
kendinin yazmadığını söyledi,
hatta okumadığını bile kabul etti.
Hazine Bakanı bile okumadığını söyledi.
Çünkü düzenleme "uzmanların istediği" idi.
Roosevelt halkı altınlarını teslim etmeye ikna etmek için [Bugün Türkiye'de aynı şey faiz vaadiyle yapılıyor-Ç.N]
ulusun kaynaklarını bir havuzda toplamanın [Bugün Türkiye'de aynı şey faiz vaadiyle yapılıyor-Ç.N]
bunalımı aşmak için gerekli olduğunu söyledi. [Bugün Türkiye'de aynı şey faiz vaadiyle yapılıyor-Ç.N]
ABD Hükümeti'nin hukuksuz olarak el koyduğu
tonlarca altını saklamak için, büyük bir gösterişle
külçe deposu yapımı emrini verdi.
1936'da Fort Knox'taki ABD külçe deposu tamamlandı.
1937 Ocak'ında altın buraya akmaya başladı.
Çağların en büyük soygunu gerçekleşmek üzereydi.
1935'te, altının tamamı teslim edildikten sonra
altının resmi fiyatı birden bire 35 dolar/ons'a yükseltildi.
Ancak püf noktası, bu yüksek fiyattan yalnızca
yabancıların altın satabileceğiyidi.
Warburg'un haberini dikkate alıp
çöküşten hemen önce borsadan çıkan ve
20,66 dolardan altın alan ve
Londra'ya götüren para değiştiriciler,
şimdi de geri getirip
neredeyse iki kat fiyata satabileceklerdi.
Bu arada sıradan Amerikalı açlıktan kıvranıyordu.
Fort Knox külçe deposu burada,
Louisville Kentucky'nin 50km güneyinde,
Fort Knox Askeri Kışlası'nın ortasında yer alıyor.
Yıllarca milletvekillerine kameralarımızla içeri girebilmek için
izin isteyen bir sürü mektup yazdık
ancak yaklaşmamıza izin verilen en yakın mesafe bu.
Binayı çevreleyen 1,5 hektarlık alan
elektrikli çit, bir hendek ve
binanın köşelerinde makineli tüfekli 4 kule
ile korunuyor.
13 Ocak 1937'de altın gelmeye başladığında
benzersiz bir güvenlik vardı.
Binlerce kişi Filadelfiya'dan
9 vagonluk bir trenin gelişini izledi.
Tren silahlı dedektifler, posta görevlileri,
gizli servis adamları ve
darphane muhafızlarıyla korunuyordu.
Büyük bir tiyatroydu:
ABD'nin altın kaynakları ülkeden toplanmıştı.
Sözde kamu yararı için.
Ve Fort Knox'a güvenle tıkıldı.
Ama bütün bu güvenlik hükümetin kendisi tarafından aşılacaktı.
Şimdi gerçekten büyük bir savaş için her şey hazırdı.
I. Dünya Savaşı'nda üretilen borcu katlayıp geçecek bir borç üretmek için.
Sözgelimi yalnızca 1944'te
ABD milli geliri yalnızca 183 milyar dolardı
ama 103 milyarı savaşa harcanmıştı.
Bu, I. Dünya Savaşı'nda harcananın 30 katıydı!
Aslında, Amerikalı vergi mükellefi, Müttefiklerin savaş masrafının
%55'ini tek başına harcamıştı.
Ancak aynı derece önemli olarak,
II. Dünya Savaşı'na giren her ulus
borcunu büyük oranda katladı.
Örneğin ABD'de Federal borç 1940'da 43 milyar dolardan
1950'de 257 milyar dolara çıkmıştır. %598 artış!
1940 le 1950 arasında Japonya'nın borcu %1348 arttı.
Fransa'nın borcu %583, Kanada'nın borcu arttı %417 arttı.
Savaş sonrası dünya iki ekonomik kampa bölünmüştü.
Bir yanda komünist blok ekonomileri,
öbür yanda tekelci kapitalist ekonomiler,
hiç durmayan ve son derece karlı bir silahlanma yarışına giriştiler.
Artık merkez bankacıları için bütün dünyanın
ekonomik sistemlerini merkezileştirmek ve küresel hükümeti
veya Yeni Dünya Düzeni'ni kurmak için
3 aşamalı bir planı başlatma zamanı gelmişti.
Planın aşamaları şunlardı:
Adım 1: Dünya çapında ulusal ekonomilere
merkez bankalarınca egemen olunması
Adım 2: Bölge ekonomilerini merkezileştirmek
Avrupa Para Birliği gibi [daha sonra Avrupa Birliği oldu-Ç.N]
NAFTA gibi...
Adım 3: Dünya ekonomisini merkezileştirme
Bir dünya merkez bankası, [BIS bunun tohumudur.-Ç.N]
dünya para birimi,
ve bütün gümrük tarifelerinin
GATT benzeri anlaşmalarla kaldırılması ve ulusal ekonomilere son verilmesi.
1. adım çok önce tamamlandı.
2. ve 3. adımlar çok ilerledi, tamamlanmaya yakın.
Peki ya altın?
Merkez bankaları içinde elinde en çok altın bulunduran IMF'dir.
IMF ve merkez bankaları dünya altın stoğunun 3'te 2'sini ellerinde tutuyorlar.
Bu onlara altın piyasasını yönlendirme yetisi kazandırıyor.
Para değiştiricilerin altın kuralını hatırlayın:
"Altını elinde tutan kuralları koyar."
Sorunumuzun çözümlerine gelmeden önce
Fort Knox'taki altına ne olduğuna bir bakalım.
Çünkü altının çalındığını anlamazsak
yanlış çözüme gideriz:
Altın karşılıklı para.
Çoğu Amerikalı hala altının burada, Fort Knox'ta bulunduğuna inanır.
II. Dünya Savaşı'nın sonunda
Fort Knox'ta 20 bin tonun üzerinde altın vardı.
Dünyanın bütün altınının %70'i gibi inanılması güç bir değer.
Ne kadarı kaldı? Kimse bilmiyor.
Yasanın Fort Knox'taki altının her yıl fiziksel olarak
denetlenmesini gerektirmesine rağmen
Hazine denetlemeyi sürekli geri çevirmektedir.
Gerçek şu ki, 1953'te Başkan Eisenhower'ın emrettiği
denetlemeden bu yana hiç bir güvenilir denetleme yapılmadı.
ABD'nin Fort Knox'taki altını nereye gitti?
Geçen yıllar boyunca Avrupa'lı para değiştiricilere
onsu 35 dolardan satıldı.
Hatırlayın: ABD'lilerin Fort Knox'tan
kendi altınlarının hiç bir miktarını alamadığı yıllardı.
Aslında, kötü şöhretli bir olay yaşanmıştı:
Firestone grubu Fort Knox'tan altın alabilmek ve
İsviçre'de saklamak için paravan şirketler kurmuştu...
...altın hiç ABD'ye girmeden.
Ne var ki yakalandılar ve mahkum oldular.
Son olarak 1971'e gelindiğinde Fort Knox'taki bütün som altın gizlice
çıkarılmış ve Londra'ya götürülmüştü.
Altın Fort Knox'tan gidince Başkan Nixon,
Roosevelt'in 1934 Altın Rezerv Yasası'nı
kaldırdı ve altın kapısını kapadı.
Sonunda Amerikalıların altın satın alabilmesi yeniden yasal olmuştu.
Doğal olarak altın fiyatları aniden tırmanmaya başladı.
Dokuz yıl sonra altın fiyatı 880 dolar/ons'a, Fort Knox'taki
altınların satıldığı fiyatın 25 katına çıktı.
İnsan hükümetten birinin olup biteni fark etmesini
ve haberi dışarı sızdırmasını bekler.
Dünya tarihindeki en büyük servet çalındı.
James Bond filmi Goldfinger'ı hatırlatıyor.
Zaten aslında, James Bond dizisinin yazarı Ian Fleming
İngiliz karşı casusluk örgütü MI5'ın eski yöneticisiydi.
Haber alma çevrelerinde kimisi Fleming'in yazdığı kurgunun,
pek çok kurgu yazarının yaptığı gibi
aslında olanlar için bir uyarı olduğunu söyler.
Fort Knox'taki altının hepsinin götürülmesi
ABD Hazinesi'nin yağmalanması olarak görülürse,
bu operasyonun yıllarca sürmüş olması gerekir.
Tam olarak söylemek gerekirse 40 yıl.
Fleming'in durumu anlaması ve önlemeye çalışması için kesinlikle yeterli bir zaman.
Peki Fort Knox altın soygununun haberi nasıl alındı?
Hepsi 1974'te bir New York dergisindeki bir yazıyla başladı.
Haber, Rockefeller ailesini Fort Knox altınlarını
adı bilinmeyen Avrupalı ailelere öldü fiyatından satabilmek için
FED'i yönlendirmekle suçluyordu.
Üç gün sonra haberin belirsiz kaynağı,
Louise Auchincloss Boyer,
anlaşılmaz biçimde 10. kattaki dairesinin penceresinden aşağı düştü.
Bayan Boyer Forx Knox soygununun
Rockefeller'la bağlantısını nereden biliyordu?
Nelson Rockefeller'ın uzun süre sekreterliğini yapmıştı.
Sonraki 14 yıl boyunca bu adam,
Ohio'lu zengin bir fabrikatör olan
Ed Durell, kendisini
Fort Knox altını gerçeğini kovalamaya adadı.
1000'in üzerinde hükümet ve
bankacılık yetkilisine mektuplar yazarak
ne kadar altının kaldığını ve
gerisinin nereye gittiğini öğrenmeye çalıştı.
Başkan Theodore Roosevelt'in torunu Edith Roosevelt,
New Hapshire Sunday News gazetesinde Mart 1975'te
hükümetin eylemini sorguladı:
"Fort Knox altınımızla ilgili iddialar Avrupa finans çevrelerinde çokça tartışılıyor. Ama şaşırtıcı olan Başkanlığın altın hazinesiyle ilgili kaygıya yer olmadığını göstermeye çalışmaması - tabi gerçekten altınlar yerinde duruyorsa."
"Fort Knox altınımızla ilgili iddialar Avrupa finans çevrelerinde çokça tartışılıyor. Ama şaşırtıcı olan Başkanlığın altın hazinesiyle ilgili kaygıya yer olmadığını göstermeye çalışmaması - tabi gerçekten altınlar yerinde duruyorsa."
"Fort Knox altınımızla ilgili iddialar Avrupa finans çevrelerinde çokça tartışılıyor. Ama şaşırtıcı olan Başkanlığın altın hazinesiyle ilgili kaygıya yer olmadığını göstermeye çalışmaması - tabi gerçekten altınlar yerinde duruyorsa."
"Fort Knox altınımızla ilgili iddialar Avrupa finans çevrelerinde çokça tartışılıyor. Ama şaşırtıcı olan Başkanlığın altın hazinesiyle ilgili kaygıya yer olmadığını göstermeye çalışmaması - tabi gerçekten altınlar yerinde duruyorsa."
"Fort Knox altınımızla ilgili iddialar Avrupa finans çevrelerinde çokça tartışılıyor. Ama şaşırtıcı olan Başkanlığın altın hazinesiyle ilgili kaygıya yer olmadığını göstermeye çalışmaması - tabi gerçekten altınlar yerinde duruyorsa."
"Fort Knox altınımızla ilgili iddialar Avrupa finans çevrelerinde çokça tartışılıyor. Ama şaşırtıcı olan Başkanlığın altın hazinesiyle ilgili kaygıya yer olmadığını göstermeye çalışmaması - tabi gerçekten altınlar yerinde duruyorsa."
"Fort Knox altınımızla ilgili iddialar Avrupa finans çevrelerinde çokça tartışılıyor. Ama şaşırtıcı olan Başkanlığın altın hazinesiyle ilgili kaygıya yer olmadığını göstermeye çalışmaması - tabi gerçekten altınlar yerinde duruyorsa."
Ne yazık ki Ed Durell öncelikli hedefine hiç bir zaman ulaşamadı:
Fort Knox'taki altın rezervinin tam olarak denetlenmesi.
Dünyanın en büyük hazinesi üzerinde bu denli az muhasebe ve denetlenme...
...inanılmaz!
Bu altınlar Amerikan halkına aitti.
FED'e ve yabancı sahiplerine değil.
Bir şey kesin: Hükümet,
basının kamera ışıkları altında yapılan gerçek bir denetimle
bütün söylentileri susturabilirdi.
Bunu yapmamayı seçti.
Böyle bir denetimin ortaya çıkaracağı gerçekten
korktukları sonucuna ulaşmak zor değil.
Hükümeti bu denli korkutan ne?
İşte yanıt: 1981'de Ronald Reagan göreve geldiğinde
muhafazakar dostları kendisini altın karşılığı sistemine dönülmesi
olanağını araştırması konusunda uyardı.
Bu, devlet harcamasını baskılamak için tek yoldu.
Mantıklı bir seçenek gibi görünüyordu.
Ve Reagan bir grup adamı "Altın Komisyonu" olarak
konuyu araştırmakla ve Meclis'e rapor sunmakla görevlendirdi.
1982'de Altın Komisyonu'nun Meclis'e
sunduğu şey, işte şu şok edici gerçekti:
"ABD Hazinesi'nde hiç altın yok."
Fort Knox'a bırakılan bütün altın
ulusal borca karşılık ipotek olarak
şu anda FED'e ait. Yani, bir özel bankerler öbeğine.
İşin gerçeği daha önce hiç bir zaman
bu kadar çok para kamunun elinden çalınıp
küçük bir grup yatırımcının eline verilmemişti.
Yani para değiştiricilerin.
26. IMF/DÜNYA BANKASI
Washington DC'deki Uluslararası Para Fonu (IMF)
yönetim binasının önündeyim.
Caddenin karşısında Dünya Bankası yönetim binası var.
Bu örgütler neyin nesidir? Bunları kim yönetir?
Ve önemlisi,
bunlar dünya çapında büyük bir bunalım yaratmak üzere midir?
Şimdi zamanda biraz geri gidelim
ve I. Dünya Savaşı'nın sonuçlarına bakalım.
İnsanlar savaştan bıkmışlardı.
Dolayısıyla uluslararası bankerler
"barış" adı altında, politik gücü daha da
merkezileştirmek için bir plan yaptılar.
Para değiştiriciler yalnızca uluslararası bir
dünya hükümetinin dünya savaşlarını engelleyebileceğini
öne sürüp dünya devleti önerilerini
üç ayağa oturttular:
Bank Of International Settlements (BIS)
adı verilen bir dünya merkez bankası,
Hollanda La Hey'de yerleşik,
Adalet Divanı adıyla anılan küresel yargı,
ve Milletler Cemiyeti adı verilen
küresel bir yasama ve yürütme organı.
Başkan Clinton'un hocası, tarihçi Carrol Quigley
1966'da yazdığı kitabı "Trajedi ve Umut"ta şöyle der:
"Finansal kapitalizmin güçleri uzun erişimli bir planları vardı. Her bir ülkenin politik sistemini ve dünya ekonomisini bir bütün olarak kontrol etmeye gücü yeten, özel ellerde küresel bir finansal yönetim."
"Finansal kapitalizmin güçleri uzun erişimli bir planları vardı. Her bir ülkenin politik sistemini ve dünya ekonomisini bir bütün olarak kontrol etmeye gücü yeten, özel ellerde küresel bir finansal yönetim."
"Finansal kapitalizmin güçleri uzun erişimli bir planları vardı. Her bir ülkenin politik sistemini ve dünya ekonomisini bir bütün olarak kontrol etmeye gücü yeten, özel ellerde küresel bir finansal yönetim."
"Finansal kapitalizmin güçleri uzun erişimli bir planları vardı. Her bir ülkenin politik sistemini ve dünya ekonomisini bir bütün olarak kontrol etmeye gücü yeten, özel ellerde küresel bir finansal yönetim."
"Bu sistem dünya merkez bankalarınca feodal tarzda, düzenli toplantılar ve konferanslarda varılan gizli anlaşmalarla yürüyecekti."
"Bu sistem dünya merkez bankalarınca feodal tarzda, düzenli toplantılar ve konferanslarda varılan gizli anlaşmalarla yürüyecekti."
"Bu sistem dünya merkez bankalarınca feodal tarzda, düzenli toplantılar ve konferanslarda varılan gizli anlaşmalarla yürüyecekti."
"Sistemin doruğu İsviçre, Basel'deki BIS olacaktı. Yani, hepsi de özel şirketler olan dünyanın merkez bankalarının sahip ve egemen oldukları özel bir banka."
"Sistemin doruğu İsviçre, Basel'deki BIS olacaktı. Yani, hepsi de özel şirketler olan dünyanın merkez bankalarının sahip ve egemen oldukları özel bir banka."
"Sistemin doruğu İsviçre, Basel'deki BIS olacaktı. Yani, hepsi de özel şirketler olan dünyanın merkez bankalarının sahip ve egemen oldukları özel bir banka."
"Sistemin doruğu İsviçre, Basel'deki BIS olacaktı. Yani, hepsi de özel şirketler olan dünyanın merkez bankalarının sahip ve egemen oldukları özel bir banka."
"Her bir merkez bankası hazine borçlanmalarını kontrol etme, döviz kurunu yönlendirme, ülkedeki ekonomik etkinliği etkileme ve işbirlikçi politikacıları
"Her bir merkez bankası hazine borçlanmalarını kontrol etme, döviz kurunu yönlendirme, ülkedeki ekonomik etkinliği etkileme ve işbirlikçi politikacıları
"Her bir merkez bankası hazine borçlanmalarını kontrol etme, döviz kurunu yönlendirme, ülkedeki ekonomik etkinliği etkileme ve işbirlikçi politikacıları
iş dünyasındaki ekonomik kazanımlarla yönlendirme yeteneğiyle kendi hükümeti üzerinde baskınlık kurmaya çalışır."
iş dünyasındaki ekonomik kazanımlarla yönlendirme yeteneğiyle kendi hükümeti üzerinde baskınlık kurmaya çalışır."
iş dünyasındaki ekonomik kazanımlarla yönlendirme yeteneğiyle kendi hükümeti üzerinde baskınlık kurmaya çalışır."
Uluslararası bankerlerin ve basının yoğun baskısına karşın
Henry Cabbot Lodge'un başını çektiği bir kaç senatör
ABD'yi bu planların dışında tuttu.
ABD'nin katılımı olmadan Milletler Cemiyeti sürmeyecekti.
İnanılmaz bir biçimde ABD hükümetinin
dünya merkez bankasını, BIS'i geri çevirmesine karşın
New York FED hükümete aldırış etmedi ve
arsızca İsviçre'deki merkez bankacılar toplantısına temsilci gönderdi.
Bu 1994'e,
ABD resmi olarak katılmak zorunda bırakılana dek sürdü.
Dünya devleti planı suya düşen bankerler
eski formüle geri döndüler:
"Her bir merkez bankası hazine borçlanmalarını kontrol etme, döviz kurunu yönlendirme, ülkedeki ekonomik etkinliği etkileme ve işbirlikçi politikacıları
Dünya devletine direnci kırmak ve bir yandan da fahiş kazançlar
elde etmek için yeni bir dünya savaşı.
Bunu başarmak için Wall Street, Thyssen bankaları kanalıyla
Almanya'nın dirilmesine yardım etti.
Thyssen bankaları New York'taki Harriman grubuyla bağlantılıydı.
Chase Bankası da aynı şekilde I. Dünya Savaşı sırasında
Rusya'da Bolşevik devrimini finanse etmişti.
Chase Bankası Rockefeller ailesi yönetimindeydi.
Daha sonra Warburg'un Manhattan Bankası'yla birleşerek
Chase-Manhattan Bankası'nı oluşturdu.
Bu da New York'un Chemical Bankası'yla birleşerek
Wall Street'in en büyük bankası oldu.
Stratejileri işe yaradı. Daha II. Dünya Savaşı
sona ermeden dünya devleti planı yeniden yürümeye başlamıştı.
1944'te New Hampshire Bretton Woods'da,
IMF ve Dünya Bankası ABD'nin tam katılımıyla onaylandı.
Birleşmiş Milletler olarak adlandırılan İkinci Milletler Cemiyeti
1945'de onaylandı.
Kısa sürede uluslararası mahkeme sistemi de işlerliğe girmişti.
Tam planlandığı gibi, bu örgütlere karşı
savaş öncesinde var olan direnç savaşın ateşiyle ortadan kalktı.
1894'ün Ulusal Bankacılık Yasası'nın
ve 1913'ün FED Yasası'nın
ABD'de yerleştirdiği şeyi
bu kurumlar dünya ölçeğinde yineliyordu.
Dünya merkez bankalarından oluşan bir bankacılık karteli oluşturdular.
Bu kartel yavaş yavaş dünyanın bütün ulusal bankalarına
kredi politikalarını dayatacak gücü eline aldı.
Örneğin, FED Yasası'yla
yeni ulusal karşılıksız para olan
FED Banknotları'nın yaratıldığı gibi,
IMF'ye de küresel karşılıksız para olan
Özel Çekme Hakları(SDR)'nı basma yetkisi verildi.
1996'ye dek IMF fazladan 30 milyar dolar değerinde SDR bastı.
Üye uluslara para birimlerini SDR'ye
tam dönüştürülebilir yapmak için baskı yapılıyor.
ABD Meclisi 1968'de FED'e
SDR'yi ABD'de rezerv olarak kabul etme ve
SDR karşılığı dolar basma yetkisi veren yasayı onadı.
Bu ne demektir?
Şu demek: SDR'ler çoktan ABD'de yasal paramızın bir parçası.
Peki ya altın?
SDR'lerin kısmi olarak altın karşılığı çoktan var.
Ve dünya altınının 3'te 2'si merkez bankalarının elinde olduğuna göre,
para değiştiriciler dünya ekonomisini gelecekte diledikleri gibi,
en çok karı sağlamak üzere biçimlendirebilirler.
Unutmayın: Aynı FED'in kendi Para Kurulu tarafından yönetildiği gibi,
IMF de kendi Para Kurulu tarafından yönetiliyor.
Bu kurul ya merkez bankalarının
ya da yine merkez bankalarının hakim olduğu
hazine bakanlıklarının elinde.
IMF'deki oy hakkı ABD ve İngiltere'ye,
yani aslında FED ve Bank Of England'a
etkin hakimiyet sağlıyor.
Aynı FED'in ABD'deki para miktarını belirlediği gibi
BIS, IMF ve DB dünyadaki para miktarını belirliyor.
Görüldüğü gibi eski sarraf dolandırıcılığı tekrar ediliyor.
Ulusal ölçekte FED gibi merkez bankaları,
uluslararası ölçekte de Dünya Merkez Bankası'nın üç kolu eliyle tekrar ediliyor.
Birlikte "Dünya Merkez Bankası" dediğimiz bu
BIS, IMF ve DB örgütleri
şu anda dünyanın kredisini azaltıp artırıyor mu?
Evet!
BIS tarafından 1988'de yapılan düzenlemeler
dünya bankerlerinin sermaye ve karşılıklarını 1992'ye dek
pasiflerinin %8'ine çıkarmalarını gerektiriyor.
Artırılmış sermaye gereksinimi
kısmi karşılık kredilendirmesine bir tavan sağlıyor.
Aynı nakit karşılık gereksinimi (munzam karşılık oranı) gibi.
İeviçre'nin bir kentinde 8 yıl önce yapılan ve önemsiz görünen
bu düzenlemenin dünya için anlamı nedir?
Şu demek: Bankalarımız bir sonraki bunalımdan kurtulmak amacıyla
daha fazla zaman kazanmak için daha fazla kredi veremeyecek.
Çünkü artık azami kredi oranı belirlendi.
Bankacılık sistemlerinde
en düşük karşılık oranlarına
sahip olan ülkeler bu kredi daralmasının
berbat sonuçlarını yaşadılar çünkü
bankaları karşılıklarını %8'e güçlükle yükselttiler.
Bankaların para için hisselerini satmaları gerekti.
Bu, borsaları düşürdü.
Ve bunalım ilk önce kendi ülkelerinde başladı.
1988'de Japonya'nın sermaye ve
karşılık gerekliliği en düşüklerin arasındaydı.
Onun için düzenlemeden en çok etkilenen ülke oldu.
1989'da neredeyse hemen başlayan
finansal çöküşü yaşadılar.
1990'dan bu yana borsasının değerinin %50'sini
ve ticari taşınmazların değerinin %60'ını yok etti.
ve ticari taşınmazların değerinin %60'ını yok etti.
Japon Merkez Bankası ekonomiyi diriltmek için faiz oranını
%0.5'e indirdi. Para neredeyse bedavaydı ama
yine de bunalım kötüye gitti.
ABD'nin Meksika'ya 20 milyarlık kurtarma uygulaması nedeniyle
Meksika'daki finansal çöküşü Amerikalılar çoktan biliyorlar.
Ancak kurtarmaya karşın ekonominin durumu hala felaket [1996'da].
Meksika'nın yalnızca eski borçların
faizlerini ödeyebilmesi için
dev borçlar veriliyor.
Ülkedeki her yedek kuruş faiz ödemelerini
yapabilmek için silip süpürülürken
ülkenin yoksul güneyi ayaklandı.
Önemli bir nokta da şu:
Dünya ulusları, dünyanın en zengin
bir avuç bankerinin sahip olduğu ulusötesi bir
Dünya Merkez Bankası'nın hizmetçilerine dönüşürken
kökten bir güç aktarımı gerçekleşiyor.
IMF yalnızca kalem oynatarak daha çok ve daha çok
SDR yaratırken
giderek daha çok ulus, borcunu ödemek için bunları
borç olarak alıyor ve yavaş yavaş perde arkasındaki
Dünya Merkez Bankası bürokratlarının avcuna düşüyorlar.
Dünya çapındaki bunalım kötüleşir ve yayılırken
bu, Dünya Merkez Bankası'na ulusların ekonomik yaşam ve
ölümünü belirleme gücünü veriyor.
Hangi ulusun açlıktan can çekişeceğini, hangi ulusun daha fazla
borç alabileceğini o belirleyecek.
Yoksulluğun azaltılması ve kalkınma
söylemine karşın sonuç,
borçlu uluslardan para değiştiricilere
IMF ve DB yoluyla sürekli bir varlık aktarımı oluyor.
Örneğin, 1992'de
DB'den borç alan 3. Dünya ülkeleri,
DB'den aldıkları borcun
198 milyon dolar fazlasını
gelişmiş ülkelerin merkez bankalarına
DB fonlu amaçlar için ödediler.
Bütün bunlar, yoksullukta daha fazla borçlanmayla sağlanan
geçici hafiflemeler karşılığında kalıcı borcu artırıyor.
Bu geri ödemeler var olan borcu çoktan geçti.
1992'de Afrika'nın dış borcu 290 milyar doları geçti.
1980'dekinin 2,5 kat fazlası.
Bunun sonucunda bebek ölümleri ve işsizlik fırladı,
örgün eğitim, iskan ve
kamu sağlığı bozuldu.
Dünya çoktan 3. dünyayı yok eden, ve şimdi
Japonya'ya bulaşan ölçülemez sıkıntıyla yüz yüze.
Yalnızca para değiştiricilerin çıkarı için.
Önde gelen Brezilyalı bir politikacı bunu şöyle yorumluyor:
"Üçüncü dünya savaşı çoktan başladı. Bu sessiz bir savaş. Ama daha az kötü değil. Savaş Brezilya'yı, Güney Amerika'yı ve bütün 3. Dünya'yı yıkıyor."
"Üçüncü dünya savaşı çoktan başladı. Bu sessiz bir savaş. Ama daha az kötü değil. Savaş Brezilya'yı, Güney Amerika'yı ve bütün 3. Dünya'yı yıkıyor."
"Üçüncü dünya savaşı çoktan başladı. Bu sessiz bir savaş. Ama daha az kötü değil. Savaş Brezilya'yı, Güney Amerika'yı ve bütün 3. Dünya'yı yıkıyor."
"Üçüncü dünya savaşı çoktan başladı. Bu sessiz bir savaş. Ama daha az kötü değil. Savaş Brezilya'yı, Güney Amerika'yı ve bütün 3. Dünya'yı yıkıyor."
"Üçüncü dünya savaşı çoktan başladı. Bu sessiz bir savaş. Ama daha az kötü değil. Savaş Brezilya'yı, Güney Amerika'yı ve bütün 3. Dünya'yı yıkıyor."
"Askerler yerine çocuklar ölüyor. 3. Dünya borcu üzerinde dönen, ana silahı faiz olan bir savaş. Bir silah ki, atom bombasından daha ölümcül, lazer ışınından daha yıkıcı."
"Askerler yerine çocuklar ölüyor. 3. Dünya borcu üzerinde dönen, ana silahı faiz olan bir savaş. Bir silah ki, atom bombasından daha ölümcül, lazer ışınından daha yıkıcı."
"Askerler yerine çocuklar ölüyor. 3. Dünya borcu üzerinde dönen, ana silahı faiz olan bir savaş. Bir silah ki, atom bombasından daha ölümcül, lazer ışınından daha yıkıcı."
"Askerler yerine çocuklar ölüyor. 3. Dünya borcu üzerinde dönen, ana silahı faiz olan bir savaş. Bir silah ki, atom bombasından daha ölümcül, lazer ışınından daha yıkıcı."
"Askerler yerine çocuklar ölüyor. 3. Dünya borcu üzerinde dönen, ana silahı faiz olan bir savaş. Bir silah ki, atom bombasından daha ölümcül, lazer ışınından daha yıkıcı."
27. SONUÇ
Merkez bankacılığı ve kısmi rezerv bankacılığıyla ilgili
herhangi bir değerlendirmede Rothschild,
Warburg, Shiff, Morgan ve Rockefeller gibi
ailelerin oynadığı merkezi rolü yok saymak saçma olsa da,
merkez bankaları ve büyük ticari bankalar bugün 300 yıl yaşındalar ve
pek çok ulusun ekonomik yaşamına
iyice yerleşmiş durumdalar.
Bu bankaların artık Nathan Rothschild gibi zeki kişilere
gereksinimi yok.
Yıllar önce sahibin kim olduğu önemliydi, artık değil.
Sözgelimi hem Bank Of England, hem de Banque De France
II. Dünya Savaşı'nın ardından kamulaştırıldı ve hiç bir şey değişmedi.
Kesinlikle hiç bir şey!
Ayaktalar ve büyümeyi sürdürüyorlar.
Yasalar, satın alınmış politikacılar ve ipotekli basın tarafından
kuşaklardır dokunulmadan korunuyorlar.
3 yüzyıl bunlara bir saygınlık havası kazandırdı.
Miras bugün 6. kuşak toruna geçti.
Torun, adının sayısız hayır örgütünün
yönetim kurulunda bulunduğu ve hiç bir biçimde
sorgulamayacağı bir sistemde yetişti.
Bugün kişilere ve ailelere veya günün güç odaklarını
bulup çıkarmaya çalışan çabaların pek az yararı olacaktır ve
bu dikkatimizi çareden uzaklaştıracaktır.
Sorun çok daha büyük.
Bugünkü ekonomik sorunumuz, çok büyük varlıkları daha az ve
daha az sayıda kişinin elinde toplayagelen
çürümüş bankacılık sistemi.
Oyuncuların adlarını değiştirin,
sorun çözülmeyecek, hatta hafiflemeyecektir bile.
Benzer olarak DB'de, merkez bankalarında
ve uluslararası bankalarda çalışan bürokratların
çok çok azı ne olup bittiğinin ayırdında.
İşlerinin insanlığın hızla yoksullaşması
ve bir avuç süper-zengin Plütokrata
köle olması sürecine
katkıda bulunduğunu öğrenseler korkacaklardır.
Dolayısıyla bireylerin payını daha çok vurgulamakta gerçekten bir yarar yok.
Ve sorun politikanın sağ-sol yelpazesinin de ötesinde.
Hem sosyalizm hem komünizm, aynı tekelci kapitalizm gibi
para değiştiricilerce kullanılageldi.
Bugün yeni politik yelpazenin her iki cephesinden de çıkar sağlıyorlar:
"Sol" denen güçlü bir refah devleti savunucuları ile
sağda "bırakınız yapsınlar"cı,
deveti yaşamlarından çıkarmak isteyen Neo-Con kapitalistler.
Her türlü bankerler kazanır.
ABD ulusunun önündeki en büyük politik sorun parasal reformdur. [Bu bilgiler ışığında Türkiye'nin de en büyük sorunudur.-Ç.N]
Bunu açıklığa kavuşturduktan sonra
Lincoln'ün ilkesiyle sonuçlara geçelim:
"Kimseye kötü niyet beslemeden, herkesin iyiliğini gözeterek"
Bu videonun başında bir kaç sıkıntılı soru sorduk.
Bunları yanıtladığımızdan emin olalım.
Bugün ABD'de ne oluyor?
Neden boğazımıza dek borca battık?
Politikacılar neden borcu dizginleyemiyorlar?
Neden boğazımıza dek borca battık?
Çünkü özel bankerlerin tasarlayıp yönettiği
Borca Dayalı Para Sistemi'nde çalışıyoruz.
Kimileri FED'in yarı-kamu
kurumu olduğunu öne sürer.
Ancak Başkan dört yılda bir
FED Kurulu'nun yalnızca iki üyesini atayabiliyor.
Ve bunları 14 yıl için, kendininkinin çok üzerinde bir süre için atıyor.
Senato bu atamaları onaylıyor.
Ama gerçek şu ki Başkan bu kurula Wall Street'in
onaylamayacağı hiç kimseyi atamaya cesaret edemez.
Kuşkusuz bu durum onurlu adamların
Kurul'a atanması olasılığını ortadan kaldırmaz.
Ancak FED de ABD'nin önceki merkez bankaları gibi
özellikle hükümetten bağımsız olarak
işleyecek biçimde tasarlanmıştır.
Kimi der ki, FED parasal kararlılığı sağlar.
Bank Of England başkanı Eddie George,
bunun bir merkez bankasının en önemli işlevi olduğunu söylemişti.
Ne var ki FED'in ekonomide kararlılık sağlamakla ilgili karnesi
bu konuda berbat biçimde çuvalladığını gösteriyor.
Var oluşunun ilk 25 yılında
FED üç ekonomik düşüşe neden oldu.
Büyük Bunalım da bunun içinde.
Ve son 30 yılda [1965-1995] ABD ekonomisini
eşi görülmemiş bir enflasyona sürükledi.
Yineleyelim, bu saçma bir komplo kuramı değildir.
İyi iktisatçıların çok iyi bildiği bir gerçektir.
Nobel ödüllü iktisatçı Milton Friedman şöyle der:
"FED sistemi kurulduktan sonra para stoğu, fiyatlar ve üretim kesinlikle öncekinden daha kararsız oldu.
"FED sistemi kurulduktan sonra para stoğu, fiyatlar ve üretim kesinlikle öncekinden daha kararsız oldu.
"FED sistemi kurulduktan sonra para stoğu, fiyatlar ve üretim kesinlikle öncekinden daha kararsız oldu.
En çarpıcı çıktı, kuşkusuz 1920-21, 29-33 ve 37-38'in sert parasal daralmalarının yaşandığı iki savaş arası dönemdi. Başka hiç bir 20 yıllık dönemde üç kez daraltma yapılmamıştır."
En çarpıcı çıktı, kuşkusuz 1920-21, 29-33 ve 37-38'in sert parasal daralmalarının yaşandığı iki savaş arası dönemdi. Başka hiç bir 20 yıllık dönemde üç kez daraltma yapılmamıştır."
En çarpıcı çıktı, kuşkusuz 1920-21, 29-33 ve 37-38'in sert parasal daralmalarının yaşandığı iki savaş arası dönemdi. Başka hiç bir 20 yıllık dönemde üç kez daraltma yapılmamıştır."
En çarpıcı çıktı, kuşkusuz 1920-21, 29-33 ve 37-38'in sert parasal daralmalarının yaşandığı iki savaş arası dönemdi. Başka hiç bir 20 yıllık dönemde üç kez daraltma yapılmamıştır."
En çarpıcı çıktı, kuşkusuz 1920-21, 29-33 ve 37-38'in sert parasal daralmalarının yaşandığı iki savaş arası dönemdi. Başka hiç bir 20 yıllık dönemde üç kez daraltma yapılmamıştır."
En çarpıcı çıktı, kuşkusuz 1920-21, 29-33 ve 37-38'in sert parasal daralmalarının yaşandığı iki savaş arası dönemdi. Başka hiç bir 20 yıllık dönemde üç kez daraltma yapılmamıştır."
"Bu kanıt I. Dünya Savaşı'ndan sonraki fiyat artışının 3'te 1'inin nedeninin FED olduğuna beni ikna ediyor.
"Bu kanıt I. Dünya Savaşı'ndan sonraki fiyat artışının 3'te 1'inin nedeninin FED olduğuna beni ikna ediyor.
"Bu kanıt I. Dünya Savaşı'ndan sonraki fiyat artışının 3'te 1'inin nedeninin FED olduğuna beni ikna ediyor.
"...ve bu üç büyük daralmanın doğrudan nedeninin FED yetkililerinin ekleme ve çıkarması olduğuna."
"...ve bu üç büyük daralmanın doğrudan nedeninin FED yetkililerinin ekleme ve çıkarması olduğuna."
"...ve bu üç büyük daralmanın doğrudan nedeninin FED yetkililerinin ekleme ve çıkarması olduğuna."
"...ve bu üç büyük daralmanın doğrudan nedeninin FED yetkililerinin ekleme ve çıkarması olduğuna."
"Bir kaç adama bu denli büyük güç ve gizlilik veren ve bu denli uzun erişimli her sistem -gerekçesi olsa bile- kötü bir sistemdir.
"Bir kaç adama bu denli büyük güç ve gizlilik veren ve bu denli uzun erişimli her sistem -gerekçesi olsa bile- kötü bir sistemdir.
"Bir kaç adama bu denli büyük güç ve gizlilik veren ve bu denli uzun erişimli her sistem -gerekçesi olsa bile- kötü bir sistemdir.
"Bir kaç adama bu denli büyük güç ve gizlilik veren ve bu denli uzun erişimli her sistem -gerekçesi olsa bile- kötü bir sistemdir.
"Özgürlüğe inananlar için kötü bir sistemdir çünkü politik örgütün etkili bir denetimi olmadan bir kaç adama bu denli büyük bir gücü verir.
"Özgürlüğe inananlar için kötü bir sistemdir çünkü politik örgütün etkili bir denetimi olmadan bir kaç adama bu denli büyük bir gücü verir.
"Özgürlüğe inananlar için kötü bir sistemdir çünkü politik örgütün etkili bir denetimi olmadan bir kaç adama bu denli büyük bir gücü verir.
"İşte bu, özgür/özerk bir merkez bankası aleyhine en güçlü savdır.
"İşte bu, özgür/özerk bir merkez bankası aleyhine en güçlü savdır.
"Clemenceau'dan alıntılamak gerekirse para, merkez bankacılara bırakılamayacak denli ciddi ve önemli bir konudur."
"Clemenceau'dan alıntılamak gerekirse para, merkez bankacılara bırakılamayacak denli ciddi ve önemli bir konudur."
İş işten geçmeden tarihimizden ders çıkarmamız gerek.
Politikacılar neden kamu borcunu dizginleyemiyorlar?
Çünkü bütün paramız borç olarak üretiliyor.
Yineliyorum, bu Borca Dayalı Para Sistemi'dir.
Paramız hazine bonolarının satın alınmasıyla üretiliyor.
Halk bono satın alır,
bankalar bono satın alır, yabancılar bono satın alır,
ve FED para yaratmak istediğinde
bono satın alır ve karşılığında resmen
yoktan var ettiği kaydi sayıları öder.
Sonra FED tarafından yaratılan bu yeni para
Kısmi Rezerv İlkesi sayesinde
bankalarca 10 ile çarpılır.
Yani bankalar karşılıksız para/banknot basmasalar da
kredi vererek çek karşılığı ve mevduat yaratırlar.
Hatta bu yeni yaratılmış paranın bir kısmını yatırımda değerlendirirler.
İşin gerçeği bu özel sektörce yaratılan bu paranın 1 trilyon doları [1996]
açık pazarda ABD hazine bonosu almak için kullanılmıştır.
Bu da bankalara yılda 20 bin dolar faiz kazandırır.
Risksiz... Mudilere ödenen faiz hariç.
Bu yolla, Kısmi Rezerv Sistemi'yle
bankalar paramızın %90'ını yaratır
ve dolayısıyla enflasyonun %90'ına neden olurlar.
Peki ne yapabiliriz?
Şükür ki sorunu kolayca, hızlıca ve hiç bir ciddi finansal sorun
olmadan çözmenin yolu var.
Borca dayalı olmayan ABD dolarıyla bonoları satın alıp
ülkemizin borcunu bir kaç yılda bütünüyle ödeyip bitirebiliriz.
Aynı Lincoln'ün yaptığı gibi.
Kuşkusuz bu muazzam bir enflasyon yaratacaktır
çünkü Kısmi Rezerv Bankacılığı
ile paramız on katıyla çarpılıyor.
Ancak kısmen Milton Friedman'ın geliştirdiği ve
borç ödenirken para arzını sabit tutan,
enflasyona ve deflasyona neden olmayan dahice bir çözüm var.
Hazine ABD dolarıyla açık pazarda
bono satın alırken
yerel bankaların
munzam karşılık oranı (rezerv oranı) yükseltilecek ve
dolayısıyla dolaşımdaki para sabit kalacak.
Bono sahiplerine dolarla ödeme yapıldıkça
bu para bankaların yükseltilmiş munzam karşılık oranı için
gereken parayı sağlayacak.
Bütün hazine bonoları dolarla değiştirildiğinde bankalar bugün
geçerli olan Kısmi Rezerv (Munzam karşılık) Sistemi yerine
%100 karşılık sistemine dönecekler.
Bu noktadan sonra eski FED binaları ancak merkezi çek ödeme
merkezleri ve banknot kasaları olarak kullanılacak.
FED yasası artık gerekli olmayacak ve yürürlükten kaldırılabilecek.
Para basma yetkisi Hazine Bakanlığı'na geri verilebilecek.
Bundan böyle bankalarca para yaratımı ve daraltımı olmayacak.
Bu yolla
kamu borcu bir yıl gibi bir sürede ödenebilir.
FED ve Kısmi Rezerv Bankacılığı kaldırılabilir.
Ulusal iflas, finansal çöküş, enflasyon, deflasyon veya
ortalama yurttaşın
işlerini yürütmesine ciddi bir engel yaratılmadan.
Sıradan yurttaş için
1913 FED Yasası'ndan bu yana tek değişiklik
vergilerin düşmesi olacak.
Hamilton'un banker arkadaşları yerine
işte size ulusal bir nimet.
Şimdi bu önerilerin ayrıntılarına bakalım.
Meclis'ten geçmesi gereken
Parasal Reform Yasası'nın özellikleri şöyle.
Parasal Reform Yasası'nın taslağını
bu videonun sonuna koyduk.
Elbette aynı sonuçlara yol
açacak küçük değişiklikler yapılabilir.
1. Borcu, borca dayalı olmayan para ile ödeme
Thomas Edison'un dediği gibi, ABD bono basabiliyorsa
para da basabilir.
İkisi de yalnızca ABD Hükümeti'ne olan güvenle ayakta durur.
Bu da bir devlet yükümlülüğünün yerine ötekini koymak demektir.
Biri faiz yaratır, öteki yaratmaz.
Bu, FED banknotlarıyla da yapılabilir,
ancak FED'in kapatılmasını teklif ediyoruz,
dolayısıyla ABD banknotlarını öneriyoruz.
2. Kısmi Rezerv Bankacılığı'nı kaldırma
Borç ödendikçe,
bankaların munzam karşılık oranı
aynı anda orantılı olarak yükseltilecek ve
yeni basılan ABD banknotları
mevduat olarak bankaya yatırılarak emilecek.
Geçiş döneminin ilk yılının sonuna doğru bankaların ve
finans kuruluşlarının kalan borç ve senetleri
bir kereliğe özel olarak ABD Hükümeti'nce üstlenilecek.
Bir başka deyişle,
bunlar da toplam para stoğunu
sabit tutmak için
borca dayalı olmayan parayla ödenecek.
Birinci yılın sonlarında
bütün ulusal borç ödenecektir.
Ve Tam Rezerv Bankacılığı'nın
yararlarını görmeye başlayabiliriz.
FED bir tarihsel yanılgı olarak kalacak.
3. 1913 FED Yasası'nın ve
1864'ü Ulusal Bankacılık Yasası'nın yürürlükten kalkması.
Bu yasalar parasal güçleri özel bir banka tekeline veriyor.
Bunlar iptal edilmeli ve
parasal yetki
Lincoln'un zamanında olduğu gibi Hazine'ye devredilmeli.
Finansal kurumlar ve bankalarla herhangi bir bağlantısı olan
hiç kimseye bankacılığı düzenleme yetkisi verilmemeli.
İlk iki reformdan sonra,
bu yasalar Kısmi Rezerv Bankacılığı'yla ilgili olduğundan
zaten bir amaca da hizmet etmeyecektir.
4. ABD'nin IMF, BIS ve DB'den çıkması
FED benzeri bu örgütler
uluslararası bankerlerin dünya ekonomisine
hakimiyetlerini daha da merkezileştirmek için kurulmuştur.
ve ABD bunlardan çıkmalıdır.
Bunların kambiyo gibi zararsız işlevleri
ulusal olarak veya
yalnızca bu işlevler için kurulan kurumlarca yerine getirilebilir.
Böyle bir parasal reform yasası
dolaşımdaki para miktarını oldukça kararlı tutacak,
ne enflasyona, ne deflasyona neden olacaktır.
Hatırlatayım: FED son otuz yıldır
para arzını her on yılda ikiye katladı.
Bu gerçek ve Kısmi Rezerv Bankacılığı enflasyonun, yani
alım gücünde düşmenin gerçek nedenidir. Bu gizli bir vergidir.
Bu ve öbür vergiler yalnızca geçinebilmek için hem babanın
hem de annenin çalışmasını gerektiren nedenlerdir.
Fiyatların kararlı olması için
para arzı yavaş artmalı
Yıllık nüfus artışı oranına yakın bir oranda.
Yoksa gizlice buluşan bir avuç bankerin keyfi oranında değil.
Aslında,
gelecekte ulusal ekonomide ne kadar para olacağı,
nüfus artışı ve fiyat endeksi istatistiklerine
göre belirlenmeli.
Hazine Bakanlığı'ndaki yeni para kurulunun
Hazine Bakanlığı'ndaki yeni para kurulunun
bu anlamda hiç bir gizlisi saklısı olmamalı.
Savaş ilanı durumu dışında.
Bu durum yıllık yaklaşık %3 oranında kararlı bir parasal büyüme sağlar.
Fiyat düzeyinde ve para arzında kararlılık oluşur.
Sürecin bütünüyle açık ve dürüst olduğundan emin olmak için
bütün tartışmalar kamuya açık olmalıdır.
Bugün FED Para Kurulu toplantılarının olduğu gibi gizli değil.
Bunun işe yarayacağı nereden bellidir?
Çünkü bu önlemler ekonomik kararsızlığın iki büyük öğesini
ortadan kaldırır: FED ve Kısmi Rezerv Bankacılığı.
Bunun yanında yeni kararsızlık öğesini, BIS'i de kaldırır.
Ama en önemlisi büyük bir bunalım tehlikesi ortadan kaldırılmış olur.
Büyük ekonomik bunalımların nedeni hakkında
Milton Freedman şunu söylüyor:
"Para stoğunda sert bir düşüşün izlemediği bir büyük bunalıma ve aynı biçimde büyük bir
"Para stoğunda sert bir düşüşün izlemediği bir büyük bunalıma ve aynı biçimde büyük bir
"Para stoğunda sert bir düşüşün izlemediği bir büyük bunalıma ve aynı biçimde büyük bir
bunalımı izlemeyen para stoğundaki sert düşüşe, hiç bir ülke ve zamanda rastlamadım."
bunalımı izlemeyen para stoğundaki sert düşüşe, hiç bir ülke ve zamanda rastlamadım."
Kendi paramızı basmak çok radikal bir çözüm değil.
Bu çözümü ABD Başkanları Jefferson, Madison,
Jackson, Van Buren ve Lincoln de önermiştir.
Avrupa'da da değişik zamanlarda buna başvurulmuştur.
Belki en iyi örnek Manş Denizi'nde
Fransa kıyısı açıklarındaki adalardır.
Guernsey Adası yaklaşık 200 yıldır
büyük yapı projelerinin parasını borca dayalı olmayan parayla ödüyor.
Burada, Guernsey'deyiz.
Bu, Guernsey çiçek ve sebze pazarı.
Guernsey, borca dayalı olmayan bir para sisteminin
ne denli iyi çalışabildiğine çok iyi bir örnek.
1815'te bu pazarın en iyi biçimde nasıl
finanse edebileceğini araştırmak için bir kurul görevlendirildi.
Yoksullaşmış ada daha çok vergiyi kaldıramazdı.
Onun için devlet büyükleri devrimsel bir fikri denemeye karar verdiler:
Kendi kağıt paralarını basmak.
Hiç bir karşılığı olmayan yalnızca renkli kağıtlardı ancak
bu küçük adanın halkı bunu kabul etti ve alışverişlerinde kullandı.
İyice yayılmasını sağlama bağlamak için
bununla vergi ödenebileceğini söylediler.
Kuşkusuz bu yeni bir fikir değildi.
Amerikan Özgürlük Savaşı'ndan önce Amerika'nın yaptığı tam olarak buydu.
Dünyada da pek çok örneği var.
Ancak Guernsey için yeniydi ve mucizeler yarattı.
Bu pazar hala kullanılıyor
ve hatırlatayım, halka hiç bir borç yükü getirmedi.
Ama Guernsey örneğini izlersek ne olacak?
Bankerler bu reformlara nasıl tepki verirler?
Kesin olarak, uluslararası banker karteli ekonomi üzerinde geçmişte
oluşmuş olan tekellerini ortadan kaldıracak bu reformlara
karşı çıkacaktır.
Ancak aynı kesinlikteki bir gerçek de şudur ki,
Meclis anayasal olarak borca dayalı olmayan
para basmaya ve yanıltılarak çıkardığı
bankacılık yasalarını yeniden yapılandırma yetkilidir.
Kuşkusuz bankerler borca dayalı olmayan para basmanın yüksek
enflasyona ve başka ciddi sorunlara neden olacağını öne süreceklerdir.
ama hatırlayın, enflasyonun
%90'ına Kısmi Rezerv Bankacılığı neden oluyor,
borca dayalı olmayan paranın kamu borcunu ödemede kullanılması değil.
Şimdiki sistemde Meclis'in fazladan yaptığı her harcama
daha çok bonoya/borca dönüşüyor,
FED'in satın aldığı %10,
bankalarca katlanarak enflasyonun
%90'ından fazlasına neden oluyor.
Sorunumuz borca dayalı Kısmi Rezerv Bankacılığı'dır.
Reforma karşı olan kaçınılmaz direnci önemsememeli
ve iyileştirme tamamalanana dek sıkı durmalıyız.
1920'lerdeki Bank Of England yöneticisi
Josiah Stamp
çağcıl Kısmi Rezerv Bankacılığı düzenine yönelik olak şöyle demişti:
"Bankacılık eşitsizlikte yaratılmış ve günah içinde doğmuştur.
Bankacılar dünyanın sahibidir.
Dünyayı onlardan geri alıp para yaratma ve krediyi yönetme
gücünü ellerinde bırakırsanız
iki kalem oynatır ve dünyayı geri alacak kadar para yaratırlar.
Bu büyük gücü bankerlerden alırsanız
benimki gibi bütün servetleri yok olacaktır.
ve yok olması da gerekir,
çünkü bu daha iyi ve daha mutlu bir dünya olacaktır.
"Ancak bankerlerin kölesi olmaya
ve kendi köleliğinizin masrafını
ödemek istiyorsanız,
bırakın parayı yaratmaya ve krediyi yönetmeyi sürdürsünler."
Amerikalılar yavaş yavaş bunu anlıyorlar.
Bugün [1996] 3200 ilçe "Sovereignty" (egemenlik)
adlı kar amacı gütmeyen örgüte destek veriyor.
Sovereignty Hareketi Meclis'in Hazine Bakanlığı'na
yılda 90 milyar dolar
ABD parası basma yetkisi vermesini teklif ediyor.
FED parası değil, borca dayalı bono değil.
Bu para kentlere (belediyelere), ilçelere ve okullara
gerekli yatırımlar için borç olarak verilecek.
Şaşırtıcı bir biçimde ve övgüye değer olarak
515 üyeli Illinois Yerel Bankerler Birliği teklifi destekledi.
Doğru yönde atılmış iyi bir adım.
Milton Friedman'ın yineleyerek belirttiği gibi
büyük parasal daralma olmadan büyük bir bunalım olmaz.
Bugünkü sistemde yalnızca FED, BIS, ABD Bankerler Birliği
ve Wall Street'in büyük bankalarından bir öbek
bunalıma neden olabilir.
Bir başka deyişle ekonomimiz o denli büyük, esnek ve dirençli ki
bunalımlar kesinlikle kaza ile olamaz.
Bankacılığı yeniden yapılandırmadıkça da bu güce sahip olacaklar.
Ekonomimizin fişini istedikleri an çekebilirler.
Tek çözüm FED'i,
Kısmi Rezerv Bankacılığını kaldırmak ve
BIS'ten çıkmaktır.
Uluslararası bankerlerin ekonomimiz
üzerindeki egemenliğini yalnızca bu kıracaktır.
Ve unutmayın, borsanın çöküşü
tek başına bir bunalım yaratamaz.
Yalnızca para arzının hızlı daralması
bir bunalıma neden olabilir.
1929'un borsa çöküşü yalnızca
spekülatörleri, özellikle küçük ve orta boy
olanları ortadan kaldırdı
ve 3 milyar dolar varlık el değiştirdi.
Ama bu, izleyen 4 yılda FED'ce yapılan
%33'lük daralma için bir duman perdesi olarak kullanıldı.
Bu daralma ise 40 milyar dolarlık varlığın ABD orta sınıfından
büyük bankalara aktarılmasıyla sonuçlandı.
Ardından, Meclis'teki cılız protestolara karşın
bağımsız/özerk FED para arzını on yıl daha daraltmayı sürdürdü.
FED'in Amerikan halkına çektirdiği korkunç eziyeti
yalnızca II. Dünya Savaşı durdurdu.
Bunalım ilerledikçe borç yükü altındaki Amerikan orta sınıfının geriye kalan
varlığı da işsizlik, hacizler ve bunun sonucunda gelen iflaslarla yok edildi.
Parasal sistemimizi yeniden yapılandırmak için harekete geçersek
para değiştiriciler 1929 ve ardından 1930'larda yaptıklarını yapabilirler:
Borsayı çökertmek ve bunu bir duman maskesi
olarak kullanarak para arzını daraltmak.
Ama paramızın yönetimini
ele geçirmek için savaşmaya kararlı olursak bundan çabuk çıkabiliriz.
Belki de ABD banknotları
dolaşıma girdikçe ve bu para bankalarca emildikçe
bir kaç ayda bile bitebilir.
Bekledikçe, ulusumuzun
egemenliğini bütünüyle yitirmesi tehlikesi artıyor.
Ancak kimi hala uluslararası bankerlerin neden bunalıma
neden olmak istediğini merak ediyor.
"Bu, faiz dediğimiz bütün bu altını
yumurtlayan kazı öldürmek değil midir?"
Larry Bates'in videonun başında söylediğini hatırlayalım:
"Bakın, ekonomik karşılık ve kriz dönemlerinde varlık yok edilmez, yalnızca aktarılır."
Para değiştiricilerin bizim için ne planladığı hakkında bir ipucu var mı?
En büyük Wall Street bankası Chase-Manhattan Bankası'nın
patronu David Rockefeller bakın bu konuda ne diyor:
"Küresel bir dönüşümün eşiğindeyiz.
Tek gereken doğru bir büyük kriz
böylece ulus YENİ DÜNYA DÜZENİ'ni kabul edecektir.
Yani planlarını hızla uygulamak için krize gereksinimleri var.
O zaman tek soru, kriz ne zaman olacak?
Şükür ki büyük olasılıkla biraz zamanımız var.
1996 seçimlerinden önce pek olası değil [söz konusu olay 2008'de olmuştur-Ç.N]
ancak ardından tehlike yükselecek. [söz konusu olay 2008'de olmuştur-Ç.N]
Bir çöküşe de, bunalıma da yol açmaya karar verseler,
durmadan yükselen vergilerle
GATT ve NAFTA gibi anlaşmalar
sonucu iş sahaları yurtdışına gidecektir.
ABD'nin orta sınıfı soyu tükenme tehlikesinde olan bir türdür.
Harry Wu'nun kahramanca belgelediği gibi Kızıl Çin'de
köleliği de içeren ucuz iş gücü
Amerikan iş gücüyle rekabet etmek için kullanılıyor.
Bir başka deyişle para bu ulusun veya dünyanın tarihinde
hiç görülmedik biçimde giderek daha az elde toplanıyor.
Reform olmadan Amerikan orta sınıfı pek yakında tükenecek.
Geride, dünyanın çoğu yerinde olduğu gibi
pek az zengin ve pek çok yoksul kalacak.
Son yıllara dek milletvekilleri, başkanlar, fabrikatörler
ve iktisatçılar yıllarca bizi uyardılar.
Dinsel önderler de tehlikeyi gördüler.
1898'de, Başkan William Jennings Bryan döneminde
Papa 13. León XIII, şöyle gözlemledi:
"Bir yanda varlığı elinde bulundurduğu için
gücü elinde bulunduran topluluk var;
bütün emeği ve ticareti elinde tutuyor;
bütün arz kaynaklarını kendi çıkarı ve amacı için yönlendiriyor
ve devlet organlarında güçlü olarak temsil ediliyor.
Öteki yanda yoksul ve güçsüz çoğunluk var,
mutsuz ve kıvranıyor."
"Kilise tarafından bir çok kez kınanmasına karşın acımasız tefecilik bir başka biçimde ama aynı suç özüyle aç gözlü ve doymaz adamlarca uygulanıyor... O denli ki, az sayıda çok zengin adam yoksul kalabalıklara kölelikten azıcık daha ehven bir boyunduruk vurabildi."
acımasız tefecilik bir başka biçimde
ama aynı suç özüyle
aç gözlü ve doymaz adamlarca uygulanıyor...
aç gözlü ve doymaz adamlarca uygulanıyor...
O denli ki, az sayıda çok zengin adam
yoksul kalabalıklara kölelikten
azıcık daha ehven bir boyunduruk vurabildi."
Daha güncel olarak, Amerikan Büyük Bunalımı sırasında
Para 11. Pious aynı sorundan söz etti:
"Günümüzde yalnızca zenginlik birikimi oluşmadı,
aynı zamanda muazzam bir güç ve
despotça bir ekonomik baskınlık
bir avuç adamın elinde toplandı.
Bu güç paraya, onun yönetimine ve
krediyi belirleme ve paylaştırma yetkisine
sahip olanların elinde olduğu zaman
özellikle direnilmez olur.
Bu güç bunlara deyim yerindeyse
bütün ekonomiye kan sağlama erki verir.
Ekonominin canı bunların
ellerindeymiş gibidir,
kimse bunların iradesinin aleyhinde
nefes bile almaya cesaret edemez.
Dostlarınızı eğitin.
Ülkemiz paramızın nasıl yönlendirildiğini [Her ülke için geçerli-Ç.N]
ve gerçek çözümlerin ne olduğunu bilen [Her ülke için geçerli-Ç.N]
sıkı ve sağlam bir topluluğa gereksinim duyuyor. [Her ülke için geçerli-Ç.N]
Çünkü bir bunalım olursa, [Her ülke için geçerli-Ç.N]
kendine "muhafazkar" diyenler [Her ülke için geçerli-Ç.N]
uluslararası bankerlerin çerçevesini belirlediği [Her ülke için geçerli-Ç.N]
"çözüm"leri önerecek ve yürütecekler. [Her ülke için geçerli-Ç.N]
Altın standardına dönme çağrılarına dikkat edin.
Neden?
Basit: Çünkü hiç bir zaman bu denli çok altın ABD dışındaki bu denli
az kişinin elinde toplanmamıştı.
Ve hiç bir zaman bu denli çok altın
DB ve IMF gibi
uluslararası bankacılık kurumlarında toplanmamıştı.
Altın karşılıklı para bir ulusa çoğunlukla yıkım getirir.
Ve bizim durumumuzda altına dönmek kesinlikle yanlış bir çözüm olur.
Unutmayın, 1929'da ve Büyük Bunalım'ın
ilk dört yılında doların altın karşılığı vardı.
Aynı bunun gibi, bölgesel veya küresel para birimi önerilerine dikkat edin:
Bu, uluslararası bankerlerin truva atıdır.
Milletvekillerinizi eğitin.
Yalnızca bir kaç milletvekili
ötekilerin dikkatini çekebilir.
Pek çok milletvekili sistemi bilmiyor bile.
Kimi biliyor ama bankaların o denli etkisinde kalıyorlar ki bunu umursamıyorlar.
Umursamazlıklarının ne korkunç olduğunun ayırdına varamıyorlar.
Umarız parasal reformla ilgili
ulusal tartışamaya bir katkımız olmuştur.
Her birey, yaşamdaki konumu ile tutarlı olarak görevini yapmalıdır.
Tanrı bize kendimizi ve ulusumuzu yenilememizi sağlayacak ışığı versin.
Kendimizi diyoruz çünkü gittikçe daha büyük kalabalıklar
zenginliğin giderek daha az kişinin elinde
toplanmasıyla çaresizliğe gömülüyorlar.
İnsanlar kendisine zulmedenler gibi olmaya eğilim gösterecekler, bencil ve açgözlü.
Reform döneminde daha önemli
bakış açılarını yitirmemek için uyanık olmalıyız.
Papa 11. Pious şöyle uyarıyor:
"Zenginliklerin daha adil dağılması, insanlar sonunda özlerini yitirmenin acısını çekeceklerse ne yarar sağlayacaktır?
Bencilliğin, çürümüş açgözlülüğün kendilerini savurmasına izin verecek olduktan sonra, Tanrı'nın uyarılarını duymalarına karşın tersini yapacak olduktan sonra, ekonomi ilkelerini öğrenmenin ne yararı olabilir?"