Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Taner Tarlakazan Gözden geçirme: Sancak Gülgen
Ne düşündüğünüzü biliyorum.
Size göre yolumu kaybettim,
ve birisi az sonra sahneye çıkıp beni
koltuğuma nazikçe geri döndürecek.
(Alkışlar)
Bununla Dubai'de her zaman karşılaşıyorum.
''Burada tatilde misin?''
(Kahkahalar)
''Çocukları ziyarete mi geldin?
Ne kadar kalıyorsun?''
Aslında biraz daha fazla kalmayı umuyorum.
Körfezde 30 sene boyunca
yaşıyor ve öğretiyorum.
(Alkışlar)
Ve bu zamanda, birçok değişim gördüm.
İstatistik oldukça
şok edici.
Ve size bugün İngilizce'nin
küreselleşmesinden ve dil
kaybından bahsedeceğim.
Size yetişkinlere Abu Dabi'de İngilizce
öğreten bir arkadaşımdan bahsedeceğim.
Ve bir gün,
onları bahçeye doğa hakkında
kelime öğretme amaçlı götürmeye karar verdi.
Ama sonunda bütün yerel bitkilerin isimlerini
ve kullanımlarını, tıptaki kullanımını,
kozmetik kullanımlarını,
yemekteki kullanımını, şifalı bitkilerin isimlerini
Arapça olarak öğrenen kendisiydi.
Bu öğrenciler bu bilgileri nereden alıyorlardı?
Tabiki, büyük anne ve babalarından
ve hatta büyük büyük anne ve babalarından.
Nesiller boyunca iletişim kurabilmenin
ne kadar önemli olduğu sizlere
söylememe gerek yok.
Ama üzülerek, bugün
diller benzeri görülmemiş
bir oranda ölüyor.
Her 14 günde bir dil ölüyor.
Aynı zamanda,
İngilizce tartışmaz küresel dil.
Arada bir bağlantı olabilir mi?
Bilmiyorum.
Ama biliyorum ki birçok değişiklik gördüm.
Körfeze ilk geldiğim zaman, Kuveyt'e geldim
hala cefa cekilen günlerdi.
Aslında, bu kadar önce değil.
Bu birazcık erken.
Ama buna rağmen,
diğer 25 öğretmen ile beraber
British Council tarafından işe alındım.
Ve biz Kuveyt'te devlet okullarında
görev yapacak ilk müslüman olmayan öğretmenlerdik.
Biz oraya İngilizce öğretmeye gittik
çünkü devlet ülkeyi modernleştirmek istiyordu
ve vatandaşlarını eğitim ile güçlendirmek istiyordu.
Ve tabiki, Birleşik Krallık o güzel
petrol refahının bir kısmından faydalandı.
Tamam.
İngilizce öğretmenin nasıl
karşılıklı fayda
sağlayan bir durumdan
devasa uluslararası bir iş haline
gelmiş olduğu benim gördüğüm büyük değişikliklerden biri.
Artık müfredatta sadece bir yabancı dil değil.
Ve artık ana İngiltere'nin yalnız
etki alanı değil.
Bu, dünya üzerinde her ingilizce
konuşan her ulus için takip edilesi birşey.
Neden olmasın?
Sonuçta --
en son dünya üniversiteler sıralamasına göre
en iyi eğitim Birleşik Krallık ve
Amerika Birleşik Devletlerinde veriliyor.
Yani doğal olarak herkes İngilizce eğitim almak istiyor.
Ama anadiliniz İngilizce değilse,
bir sınavı geçmek zorundasınız.
Sadece dil yeteneklerine
bakarak bir öğrenciyi kabul
etmemek doğru olur mu?
Belki de dahi olan bir
bilgisayar bilimcisiniz.
O kişi avukatın konuştuğu kadar İngilizce bilmek zorunda mı?
Bence değil.
Biz İngilizce öğretmenleri onları her zaman geri çeviriyoruz.
Dur işareti koyuyoruz,
ve onları durduruyoruz.
Hayallerini İngilizce öğrenene kadar,
sürdüremiyorlar.
Bunu şu şekilde anlatayım,
eğer sadece Hollandaca bilen ve
kansere karşı tedavisi elinde olan biri ile tanışsam,
onu Britanya Üniversitesi'ne girmekten alıkoyar mıyım?
Hiçte öyle değil.
Ama aslında, bu tam olarak yaptığımız şey.
Biz İngilizce öğretmenleri kapıları tutanlarız.
Ve İngilizce'nizin iyi olduğu konusunda
önce bizi tatmin etmeniz lazım.
Belli bir katmandaki topluluğa
çok fazla güç vermek
tehlikeli olabilir.
Belki bariyer çok evrensel olacak.
Tamam.
''Ama,'' Dediğinizi duyar gibiyim,
''Araştırmadan ne haber?
Hepsi İngilizce.''
Kitaplar İngilizce,
makaleler İngilizce yapılıyor,
ama bu kendi kendini tatmin eden bir kehanet.
İngilizce gerekliliğini besliyor.
Ve bu şekilde gidiyor.
Size soruyorum, çeviriye ne oldu?
İslamik altın çağı düşünüyorsanız,
o zaman bir sürü çeviri vardı.
Latince ve Yunancadan çeviri yaptılar,
Arapçaya, Farsçaya,
ve sonra avrupanın Germen
dillerine ve Romen dillerine
çevrildi.
Ve sonra ışık avrupanın karanlık çağları üzerine doğdu.
Beni yanlış anlamayın;
İngilizce öğretmenin karşısında değilim,
hepiniz ingilizce öğretmenlerisiniz.
Küresel bir dile sahip olmamızı seviyorum.
Her zaman olduğundan daha çok ihtiyacımız var.
Ama bunu bir bariyer
olarak kullanmaya karşıyım.
Gerçekten ana dil olarak ingilizce ya da Çince'nin
olduğu 600 tane dil istiyor muyuz?
Bundan daha fazlasına ihtiyacımız var.Çizgiyi nereye çekeceğiz?
Bu sistem zekayı ve
İngilizce bilgisini ki
biraz keyfi--
bir araya getiriyor.
(Alkışlar)
Ve size hatırlatmak istiyorum
bugünün aydınlarının omuzlarının
üzerinde durduğu devler
İngilizce'ye sahip değildi,
Bir İngilizce sınavını geçmek zorunda değillerdi.
Örnek olarak, Einstein.
Bu arada kendisi okulda iken tedavi edilmesi gereken biri olarak
görüldü, çünkü kendisi disleksikti.
Ama dünya çok şanslı ki,
İngilizce sınavını geçmek zorunda değildi.
Çünkü 1964e kadar TOEFL'a
başlamadılar,
Amerikan İngilizce testi.
Şimdi ise bir patlama hakim.
İngilizce birçok test var.
Ve bu testlere giren milyonlarca
öğrenci var.
Aslında düşünebilirsiniz, ben de aynı zamanda,
bu ücretler çok kötü değil, idare eder şekildeler,
ama fakir olan milyonlarca
insan için fahiştir.
Yani sonuç olarak, onları kabul etmiyoruz.
(Alkışlar)
Geçenlerde gördüğüm bir manşet aklıma geldi:
''Eğitim: Büyük ayrım.''
Şimdi anlıyorum,
İnsanlar neden ingilizce üzerinde odaklanmalılar anlıyorum.
Çocuklarına hayatta en iyi şansı vermek istiyorlar.
Ve bunu yapmak için, batı eğitimine ihtiyaçları var.
Çünkü, tabi ki, en iyi işler
batı üniversitelerinden mezun olanlara gidiyor,
daha öncede belirttiğim gibi.
Bu döngüsel bir olay.
Tamam.
İki bilimadamı ile ilgili hikayeyi anlatayım size.
iki İngiliz bilimadamı.
Genetik, hayvanların ön ayakları
ve arka ayakları ile ilgili
bir deney yapıyorlardı.
Ama istedikleri sonuçları alamıyorlardı.
Gerçekten ne yapacaklarını bilemiyorlardı,
ön ayak ve arka ayak ile ilgili
iki kelime kullandıklarını anlayan bir
Alman bilimadamı gelene kadar,
genetikte bu ayrım yoktu,
Almancada da yoktu.
Yani,
problem çözüldü.
Eğer birşeyi düşünemezseniz,
takılıp kalırsınız.
Ama başka bir dil o düşünceyi düşünebilirse,
o zaman, birlikte çalışarak,
çok daha fazlasını öğrenip başarabiliriz.
Benim kızım,
Kuveyt'ten ingiltere'ye geldi.
Arapça olarak bilim ve matematik okudu.
Orta düzeyde bir Arapça okuldu.
Gramer okulunda İngilizce'ye çevirmek zorundaydı.
Ve o konularda sınıfında
en iyisiydi.
Bu da bize gösteriyor ki
öğrenciler bize yurtdışından geldiğinde,
onlara bildikleri hakkında yeteri
kadar kredi vermiyoruz,
ve bunu kendi dillerinde biliyorlar.
Bir dil öldüğü zaman,
o dille beraber neyi kaybettiğimizi bilmiyoruz.
Bu -- bilmiyorum CNN'de gördünüz mü --
Genç bir Kenya'lı çobana
Kahramanlar Ödülü verdiler
Kendi köyünde geceleri çalışamıyordu
bütün köy çocukları gibi,
çünkü kerosen lambası,
dumana sahipti ve gözlere zarar veriyordu.
Ve neyse, asla yeterli kerosen olmuyordu,
çünkü bir dollar size ne alabilir?
O da ücretsiz bir güneş
lambası icat etti.
Ve şimdi köyündeki çocuklar
evinde elektrik olan diğer çocuklar
ile aynı notları alıyor.
(Alkışlar)
Ödülünü aldığı zaman,
şu tatlı sözeri söyledi:
''Çocuklar Afrikayı bugün olduğundan öteye taşıyabilir,
kara kıtadan,
aydınlık bir kıtaya.''
Çok basit bir fikir,
ama çok daha uzaklara erişebilir.
Işığı olmayan insanlar,
fiziksel olarak ya da düşünsel olarak,
sınavlarımızı geçemezler,
ve ne bildiklerini asla bilemeyiz.
Onları ve kendimiz karanlıkta
bırakmayalım.
Farklılığı kutlayalım.
Dilinize önem verin.
Güzel fikirleri yaymak için kullanın.
(Alkışlar)
Çok teşekkürler.
(Alkışlar)