Tip:
Highlight text to annotate it
X
Ripped by DanEase
Niçin buna Dondurucu Soğuk
veya Keskin Soğuk çağı demeyelim ki?
Yani, bunun buzul çağı
olduğunu nasıl biliyoruz?
Çünkü her yer buz!
Ortalık daha da soğudu.
İmdat!
Haydi çocuklar, gidelim. Trafik ilerliyor.
Ama, baba ya.
Aması yok. Daha sonra da
oynayabilirsiniz.
Tamam. Haydi gidelim.
Ee, Eddie nerede?
Evrimsel bir değişimin eşiğinde
olduğunu söylemişti.
Gerçekten mi?
Uçuyorum.
Aman ne değişme.
- Dikkat et!
- Yanlış yoldasın.
Kaçık mamut.
Dünyaya bir iyilik et.
Şahsi sorunlarını yoldan uzak tut.
Hortumum öyle küçük olsaydı,
İlgiyi üzerime çekmezdim, ahbap.
Beni rahat bırak.
Badi badi yürüyoruz bütün gün.
Devam, kalabalığı takip et.
Sen gidince daha sessiz olacaktır.
Haydi gidelim. Donarak ölmek istiyorsa,
ölsün.
Kalktım!
Haydi kalkın millet.
Zak? Marshall?
Bertie? Mantar Amca?
Herkes nerede? Haydi millet,
Göçü kaçıracağız.
Bensiz gitmişler.
Her yıl bunu yapıyorlar.
Neden? Hiç kimse beni sevmiyor mu?
Tembel Sid'e değer veren hiç kimse
yok mu?
Peki o zaman, ben de kendim giderim.
İğrenç!
İri kıyım, bir dahakini bir kenara yap.
Off, kahretsin. Öööğk.
İnanamıyorum. Taze vahşi otlar.
Frank, böylesini daha önce buldun mu...?
- Hadisene yemeye başla.
- Bir kara hindiba.
- Ayazın hepsini yok ettiğini sanmıştım.
- Hepsini, biri hariç.
Bu beni çok... Kusmak istiyorum... Öööğk.
Bugün kesinlikle ters bir günümdeyim.
Ne dediğimi anlıyor musun, ahbap?
Siz, gergadanların küçük
beyinleri olduğunu biliyor muydunuz?
Gerçek bu n'apiyim. Gücenmek yok. Belki
ne konuştuğumu bile anlamadınız.
Yaşasın!
Bir kara hindiba. Mevsimin
son hindibası olmalı.
- Carl.
- Sakin ol, Frank.
Salatamızı mahvetti.
Benim hatam. Benim hatamdı. Durun...
Cidden, izin verin düzelteyim.
Bu da ne?
Çam kozalakları. Aman tanrım!
En sevdiklerim.
Nefis. Yemeye değer.
Ama hepsini ben yutmayayım.
İşte, siz de alsanıza biraz.
Lezzetli öyle değil mi? Afiyet olsun.
Şimdi mi?
- Burada yokmuşum gibi davran.
- Ona tam hız koşup, vurmak istiyordum.
- Tamam. Onunla biraz eğlenelim.
- Öldürmelerine izin vermeyin. Yaşamalıyım.
- Git başımdan.
- Haydi ordan, senaryo yazma bana.
Sadece onu alt edip kürkünü alıp, gideceğiz.
Eğer onlar yapmazsa, yarın başkası zaten
yapacak.
Bugün olmamasını yeğlerim. Anlaştık mı?
Boynunu kıracağız, ve hiçbir şey
hissetmeyeceksin.
Gergadanların vejetaryen
olduklarını sanırdım.
- Tam üstüne bastın.
- Kes çeneni.
Öldürdükten sonra,
onu yiyeceğimizi kim söylüyor?
Zevk için öldüren hayvanları sevmem.
- Bunu ciddiye alan bir memeliye anlat.
- Ciddiye alan memeli benim.
Tamam, sizden biri şu alanı geçerse, tembel
hayvanı siz alırsınız.
Kabul, sizi yenikler.
İlk adımı atın ve ölün.
- Blöf yapıyordun değil mi?
- Blöftü.
Yakalayalım!
Bir kara hindiba?
Başardık.
- Çok güzel gözlerin var.
- Düş yüzümden.
Vay, müthiş bir ekip olduk.
Güneye birlikte gider miyiz ne dersin?
Harika! Atla sırtıma ve
tüm yol boyu rahatla.
Vay be, gerçekten mi?
Dur, güneye gitmiyor muydun?
Mevsimlerin değişmesi, göç sezgisi.
- Kulağına hoş gelmiyor mu?
- Sanmam. Hoşçakal.
Tamam. Teşekkürler. Ben başımın
çaresine bakarım.
Seni sinsi şey.
Biz oraya gelene kadar bekle.
Bu güneye göç işi pek abartıldı.
Sıcak, kalabalık - Ne gerek var?
Harika olmaz mı? Sen ve ben,
doğada dolaşan iki yol arkadaşı.
Sen sadece seni başkalarından koruycak bir
koruma istiyorsun.
Çok kurnaz bir memelisin.
Tamam, yolu göster Bay...
İsmin yok mu?
- Manfred.
- Öööğk.
Çamurlu mamut Manny'e ne oldu?
Ya da melankolik Manny... ya da Manny'e
Beni takip etmeyi bırak.
Tamam, sorunların var. Burada olduğumu
bile hissetmeyeceksin. Çenemi kapatacağım.
Şu sevimli bebeğe bak Diego.
- Kahvaltıda bize katılması hoş olmaz mı?
- Onsuz kahvaltı, kahvaltı olmaz.
Hem de babası sürümüzün yarısını katletmiş
ve bizim derimizi ısınmak için giymişken.
Dişe diş, sen ne diyorsun?
Uzun dişli kaplanlarla uğraşmak ne demek
gösterelim.
Askerlere haber uçur. Şafakta saldırıyoruz.
Ve o bebeği canlı istiyorum.
Öcümden zevk alacaksam,
canlı olmasını isterim.
Bittim.
- Barınağın bu mu?
- Sen irisin ve çok odun taşıyabiliyorsun.
- Ben küçüğüm.
- Yarım odun parçası almışsın.
Ama küçük sopam ve evrim geçirmiş
beynimle, ateşi bulacağım.
Büyüleyici.
Bu gece, beynin mi kas mı kazanacak,
göreceğiz. Ne dersin?
Bir kıvılcım gördüm galiba.
Bir ihtimal, senin yanına sıkışabilir
miyim, dostum?
Canını sıkabileceğin başka biri yok mu?
Arkadaşların? Ailen? Zehirli sürüngenler?
Ailem beni terk etti.
Bensiz göç ettiler.
Geçen yıl ne yaptıklarını görmeliydin.
Erken uyanıp
ellerimi ve ayaklarımı bağladılar
ve beni bir tarla faresine rehin verdiler,
izlerini yok edip, kokularını kaybetmem için
sudan gittiler,
e... artık onlara kim ihtiyaç duyar ki?
Peki ya sen? Ailen var mı?
Tamam, yorgunsun. Anlıyorum.
Sabah daha çok konuşuruz.
Manfred? Hafifçe hareket edebilir misin?
Yapma. Kimse bu kadar çabuk uykuya
dalamaz.
Diego orada. Geri çekil.
- Bebek nerede?
- Şelalede kaybettim.
Kayıp mı ettin?
- O bebeği istiyorum.
- Getireceğim.
Onun yerine kurban gitmek istemiyorsan,
iyi edersin.
Half Peak'e kadar gideceğiz. Orada buluşuruz.
Canlı olsa iyi eder.
Bunun için sana güvenebilir miyiz Diego?
Gidelim.
Omzumdan bir tel saç aldı ve dedi ki,
"Başka biriyle çiftleşeceksen,
en azından kürkü aynı renk olan bir dişi bul."
"Üzerime peygamber develerini salacak"
sanmıştım.
Bir eş bulunca, sadık olmalısın.
Hele sen bulunca, şükretmelisin.
- Şimdi benden uzak dur.
- Yaşam için çiftleşmek aptalca.
Pek çok kadınla beraber olacak Sid var.
Şuna bak. Yaşıyor.
Gitti.
Birşeyi unutmaya mı çalışıyorsun?
- Ama onu kurtardın.
- Kurtardığım son şeyi def edemiyorum.
Ama onu burada bırakamazsın.
Bak, duman var.
Bebeğin kabilesi tepenin sağ üst kısmında.
- Onu geri götürmeliyiz.
- Şunda anlaşalım. "Biz" diye bir şey yok.
Hiçbir zaman "biz" olmadık. Aslında,
bensiz, "sen" diye bir şey de olmayacaktı.
- Sadece tepenin yukarısına gideceğiz.
- İyice dinle. Ben gitmiyorum.
- İyi, hödük ol. Ona ben bakarım.
- Bak bu iyi işte.
Sen kendine bile bakamıyorsun.
Gördüğüm bu.
Seni ben götüreceğim. O kaba-saba mamuta
ihtiyacımız yok, değil mi?
Hayır yok.
Doğa için utanç kaynağısın.
Biliyor musun bunu?
Bebek oyuncağı. İyiyim.
Öleceğim.
- Şu şirin Pinky benim.
- Aslında, bu Pinky ikimizin.
"Biz"? Siz ikiniz garip bir çiftsiniz.
"Biz" diye bir şey yok.
Anlıyorum. Kendiniz yapamadınız, evlatlık
edindiniz.
Bak, planını böldüğüm için üzgünüm,
ama gitmeliyiz.
Bebek? Lütfen.
Onu kabilesine geri götürüyordum.
Tabii, uydur, fırlak dişli.
- Bana yalancı mı dedin?
- Demedim.
Bunu düşünüyordun.
Bu kediden hoşlanmadım. Düşünce okuyor.
- Adım Diego, arkadaş.
- Manfred ve ben senin arkadaşın değilim.
İyi. Eğer insanlara bakıyorsanız,
zamanınızı boşa harcıyorsunuz. Onlar gitti.
Tavsiyen için teşekkürler. Şimdi defol.
Onu kabilesine götürmene yardım
edeceğim, ama sonra beni rahat bırak.
- Tamam. Anlaştık. Sorun ne?
- Sorunum sensin.
Sen gerginsin, bu yüzden çok yiyorsun.
Otcul diyeti ile şişmanlamak zor.
Şişman değilim. Hepsi kürküm.
Şişman görünmeme sebep olan bu.
Pekala, şişman kılların var.
Konuşmaya hazır olduğunda, burdayım.
Ne yapıyorsun? Düzlüğe indir onu.
- Onu bulduklarından emin olmalıyız.
- İyi fikir.
Bekle.
Bana vurmayın.
- Bu bir sorun.
- Şimdi ne var?
İşte bu harika.
- Size gittiler demiştim.
- Bakın kim gelmiş.
Karnını deşeceğin zavallı hayvanların
yok mu?
Çok uzaklaşmış olamazlar. Bence,
bu yoldan yada şu yoldan gittiler?
İz sürme hakkında çok şey bilmezsin
değil mi?
Ben tembel bir hayvanım. Ağaç bulur,
yaprak yerim. Böyle iz sürerim.
Çok uzakta olamazlar.
Hala yeşil.
İki saat önce kuzeye doğru gitmişler.
Durumu zorlaştırmaya gerek yok.
Bebeği bana verin. Sizden çok daha hızlı
insan izi sürerim.
Ve sen sadece yardım sever iyi bir
vatandaşsın?
- İnsanların nereye gittiklerini biliyorum.
- Buzul Geçidi.
Herkes, onların diğer tarafta
yaşadıklarını olduğunu bilir.
Nasıl iz süreceğinizi bilmezseniz, kar
geçidi kapamadan oraya asla ulaşamazsınız.
Hangisi, yaklaşık olarak, yarın?
Yani, bebeği bana verebilirsiniz,
veya tipide kaybolursunuz. Seçim sizin.
İşte eğlence bohçanız.
Onu insanlara biz götürüyoruz.
Kocaman, kötü kaplancığı
geride bıraktık. Zavallı kaplancık.
Sid, kaplancık bize yol gösterecek.
Bir saniye konuşabilir miyiz?
İnsanları ne kadar erken bulursak,
Salyalı Surat'ı da öyle defederiz,
ve tabii bebeği de.
Çevrende hep seni koruyan
bir Jumbo olmayacak.
O gün geldiğinde, sırtını kollamanı öneririm,
çünkü, seni çiğniyor olacağım.
Süper takipçi. Seni görebilmem için, düş
önüme.
Yardım edin.
Durdur şu zırıltıyı.
Artık dayanamıyorum.
- Mideyi az rahatsız eden şeyler yedim.
- Kıvranmayı kesmeyecek.
- Başına bak!
- Yere bırak onu.
Offf, "kaldır, indir..."
- Burnu kuru.
- Bir sorun olduğu anlamına geliyor.
- Biri onu yalamalı. Bir kez.
- Ben yaparım.
- Üzerinde bebek şeylerinden var.
- Eee?
Peki pislerse, nereye gidiyor?
- İnsanlar mide bulandırıcı.
- Pekala, sen. Bak bakalım kaka mı yapmış?
- Niye ben bakıyorum?
- Onu geri götürmek senin fikrindi,
sen küçük ve önemsizsin,
ve eğer yapmazsan seni yumruklarım.
- Başka sebep?
- Hemen şimdi.
Demek istediğim.
Şuna bak. Geliyor.
- Dikkat et.
- Şu şeyi sallamayı bırak.
Kötü oluyorum.
Temiz. Kandırdın.
Kesecek misin şunu?
Bir daha yap. Bunu sevdi.
Bu, benim de hoşuma gidiyor.
İşte, tut onu.
Bana doğru çevir.
Bebek nerede?
Orda.
Kes şunu. Korkutuyorsun onu.
- İddiaya girerim aç.
- Biraz süte ne dersin?
- İsterdim.
- Sen değil, bebek.
Şu anda süt vermiyorum, ahbap.
- Gıda zincirinde geridesin de.
- Yeter.
Yiyecek.
Bilmiyorum, ama duymuştum
Dünyanın çok soğuk olacağını
Buzul Çağı'na hazırlan.
Dodo yaşam tarzını koru.
Yaşam, dodoları ayaklılardan ayıracak.
- Buzul Çağı?
- Bu üşütükleri duymuştum.
- Davetsiz misafirler.
- Şimdi düşmeyin.
- Düşerseniz, kesinlikle...
- Davetsiz misafirler.
...yan ve öl.
Karpuzumuzu geri alabilir miyiz?
Çocuk aç...
Asla. Bunlar, Buzul Çağı için
bizim özel stoğumuz.
Dondurucu hava durumu, bizi,
milyarlarca yıl yer altına mahkum edecek.
Üç karpuzunuz var?
Geleceği düşünecek kadar akıllı değilseniz,
mahvolursunuz.
Benden uzak dur.
Karpuzu geri ver.
Dodolar Tae Kwon, saldırın.
Karpuz!
Son kadınımız gitti.
- Aldım!
- Gitti.
Son karpuz.
Şimdi daha çok yiyecek bulmalıyız.
Sağa, sağa daha fazla hareket edin.
- Şuna bakın. Hem akşam yemeği hem de şov.
- Sola!
Şimdi, zafer kazanan bir kahramana yaraşır
bir akşam yemeği bulmalı.
Ne? Bir düşman? Hadi ordan.
Benle dövüşmek mi istiyorsun?
Böyle soylu... değerini azaltıyor.
Uyku zamanı, bebecik.
Galip kahraman dönüyor.
Oh be.
Çok tokum. Büyük arkadaşın Sid'e
iyi geceler öpücüğü vermeyecek misin?
- Çocuk uyuyor.
- Seninle konuşuyordum.
İyi o zaman, bende uyuyacağım.
Peki o halde, iyi geceler.
Şunu kesecek misin?
Tamam, tamam. Rahatlamaya çalışıyordum.
Ayy.
- Ne...?
- Parçala beni. Yapacağın son şey bu olacak.
- Burada çalışıyorum, işe yaramaz kürk.
- Çok mu kızgınsın Diego?
Savunmasız bebekleri yakalamak
senin için çok mu zor?
- Burda ne arıyorsun?
- Soto, beklemekten usandı.
"Ya bebekle gelin,
ya da hiç gelmeyin" dedi.
Soto'ya benden bir haber götür.
Bebeği ona getireceğimi söyle.
Ve ona de ki, bir de mamut getiriyorum.
- Mamut mu?
- Mamutlar yalnız yolculuk yapmaz.
Ama bu yapıyor, ve ben ona Half Peak'e kadar
yol gösteriyorum.
Şu ete bak. Haydi saldıralım.
Şimdi değil. Bu mamutu alt etmek için,
tüm sürüye ihtiyacımız var.
Herkesi hazırla.
Hemen şimdi.
- Bebek nerede?
- Onu kaybettin?
Çirkin şey. Kesinlikle, büyüleyici.
Selam, bal kabağı. Selam, küçük kel fasulye.
- Onu nerede buldunuz?
- Zavallı küçük, doğada tümüyle yalnız.
Uzun dişli kaplanlar peşindeydi.
- Kapıp kaçtım.
- Ne cesur!
Bana ihtiyacı vardı,
ve keşke benim de böyle bir çocuğum olsa.
Gerçekten mi? Erkekler, beni böyle cezbeder.
Ah ahh! Hep söylerim,
kim bir ailesi olsun istemez ki.
- Bu zamana kadar nerelerdeydin?
- Şey biliyorsun...
Tatlı şey, hıh? Dediğim gibi, kadınlar...
Derdin ne?
Bir saniye bayanlar. Siz yıkanmaya devam
edin, ben hemen geri döneceğim.
Seksi.
Yakışıklı değil ama, bir aile babası
bulmak zor.
Anlıyorum seni. Duyarlı olanların hepsinin
nesli tükenmiş.
Lütfen, sana yalvarıyorum. Ona ihtiyacım var.
- Senin gibi yakışıklı biri?
- Söylüyorsun, ama ciddi değilsin.
Cidden. Dön de kendine bir bak.
Şu kadınlar, cazibene dayanamazlar.
- Çok zalim bir mizacın var.
- Seni kösteklememe izin verme.
- Teşekkürler. Sen bir dostsun.
- Pinky'siz.
Ona ihtiyacım var.
E... bayanlar, nerede kalmıştık?
- Carl.
- Sakin ol, Frank.
Hoş kuyruk yürür, aniden bir çita gibi
hareket eder. Ve o kaplan...
Evet, Bay Büyük İzci.
Tembel hayvanı bile bulamaz!
Ben neyim? Onların süt annesi mi?
Niye bakıyorsun, kemik torbası?
Kendine bir bak. İri bir yırtıcı olarak
büyüyeceksin.
Sanmam. Nelerin var?
Küçük bir parça kürkün.
Ne keskin dişlerin, ne pençelerin var.
Yumuşacık, örtülmüş kıvrım kıvrım derin.
Senin neren tehdit edici?
Burası sana hayvanat bahçesi gibi mi
geliyor? Hıh?
Tamam. Pekala, akıllı adam.
Sadece zaman kazandın.
Komik olduğunu mu sanıyorsun? Peki bu
nasıl?
Baykuşlar için öğün arası olacaksın.
Sen cesur bir ufaklıksın, itiraf ediyorum.
Tanrıya şükürler.
Bir kaplan.
İmdat!
- Bebek nerede?
- Manfred'te.
Beni ağzına al.
Haydi. Acele et. Yakaladı beni.
İmdat!
- Benden uzak dur.
- Bu yoldan gitti.
Şuradan.
Kaplan bizden önce davrandı.
Bir dakika.
Ölmüş işte.
Tüm zevki et oburlar tattı.
Tüh, kalplerini böyle kırmak istemezdim.
Ama, durumu biliyorsun.
Teşekkürler. Şimdi beni bırakabilirsin.
Hey, acelemiz olduğunu düşünüyordum.
Diego, tükür şunu.
Ne olduğunu bile bilmediğin şeyi yeme.
Vay be. Bir an için,
beni yiyeceğini sandım.
- Değersiz şeyleri yemem.
- Sanmıştım ki...
Sanmıştım ki... Öyle miydi?
Haydi, beni bekleyin.
Bir saniye bekler misiniz lütfen?
Arkadaşlar.
Beklediğiniz için teşekkürler.
Üç, iki, bir...
Emin olan güvenilirdir.
- Gelicem şimdi oraya.
- O başlattı.
Kimin başlattığı umrumda değil. Ben
bitireceğim.
Modern mimar. Asla ebedi olmayacak.
- Kayboldun.
- Nerede olduğumuzu tam olarak biliyorum.
Yönleri sor ona.
- Yöne gerek yok.
- İyi, ben ona soracağım.
Ahbap. Burdan geçen insan gördün mü?
Bu oyunu seviyorum. Tamam mı?
Üç kelime. Bir. Ağır yürü. Hayır. Kuvvetli bas.
Deneyeyim. Sürü!
İyi seçim. Uzun diş ve pençe sürüsü.
Kurtlar sürüsü? Sürüsü...
Ayılar sürüsü? Asalaklar sürüsü?
Kedi bıyığı sürüsü? Burun sürüsü?
- Kalın derililer?
- Yalan sürüsü.
Dertler sürüsü. Dayak sürüsü.
Kuşlar sürüsü.
Uçan balıklar sürüsü.
İyi haber. Kısa bir yol buldum.
- Kısa yol mu?
- Uzun yoldan daha kısa olan yol yani.
Kısa yol ne biliyorum.
Ya Buzul Geçidi'nde insanların önüne
geçeriz, ya da onları kaçırırız.
O yolla mı? Sen beni salak mı sandın?
Bu defa yarın,
özgür bir mamut olabilirsin.
Veya bir dadı. Bebeklere "ce" yapmaktan
sıkılmam.
Millet. Şunu izleyin.
Kaplan kısa bir yol buldu.
Hayır, sağ ol. Yaşamı seçiyorum.
O halde ben sana kısa yolu seçmeni
öneriyorum.
- Beni tehdit mi ediyorsun?
- Yürü, tembel hayvan.
İyi yaptın, kaplan.
Çabuk. İçeri.
Tamam, oyumu kısa yola veriyorum.
Beyler, birbirimizden ayrılmayalım.
Burada kolay kaybolunur.
Beyler?
Bir balık.
Gruptan ayrılma lütfen?
Bir bebeği gözetmek zaten yeterince zor.
Yakaladım seni.
Buz dağı önümüzde kaptan!
İkinci tura kim katılmak ister?
Çocuğa dikkatli olmasını söyle.
Bakın. Kaplanlar.
Birşey yok. Bak, kaplanlar antilopla sadece
elim sende oynuyorlar.
- Dişleriyle.
- Haydi, elim sende oynayalım.
Ebesin.
Tamam. Tembel hayvanlar nerede?
Asla tembel hayvanları göremezsin.
Fark ettin mi?
- Bak, bir mamut.
- Biri beni çimdiklesin.
Bu şişman olan aynı sana benziyor.
Ve bir ailesi var.
Mutlu. Bak, çocuğuyla oynuyor.
İşte? Senin sorunun bu.
Mamutların yapması gereken bu.
Dişi bir mamut bul, yavru mamutlarınız
olsun.
- Ne?
- Kapa çeneni.
Fakat...
Şuna bakar mısın?
Kaplan gerçekten yol gösterdi.
Half Peak orda.
Sonraki durak, Buzul Geçidi.
- Senden nasıl şüphelendim?
- Duydun mu küçük dostum?
Neredeyse evdesin.
- Ayaklarım terliyor.
- Vücudun birşey yapınca,
- anında canlı haber özetine girmen mi gerek?
- Önemseme onu.
Ciddiyim. Ayaklarım gerçekten sıcak.
Midenden geldiğini söyle.
Bir gürleme olduğundan eminim.
Yerden mi?
Durun, beni bekleyin.
Hareket ediyor olsaydın beklerdim.
- Keşke ben de öyle atlayabilseydim.
- Dileğin kabul.
- Haydi, daha hızlı hareket edin.
- Lav nehrini gördün mü?
Pinky'i tut.
İyi misin? Birşeyler söyle. Herhangi bir şey.
Ne? Seni duyamıyorum.
Hortumumun üzerine basıyorsun.
- İyisin!
- Niye yaptın bunu?
Beni kurtarmaya çalışırken, ölebilirdin.
Bir sürüde yaptığın budur.
Birbirini gözetirsin.
Teşekkürler.
Sizin ne düşündüğünüzü bilmem, ama
biz hayatımda gördüğüm en tuhaf sürüyüz.
Pençelerimi mamuta geçirmek için,
sabırsızlanıyorum.
Ben bebeği alana kadar,
mamuta kimse dokunmayacak.
Önce, arka kısmını parçalara ayıracağım.
- Beyaz eti bir tarafa koyacağım...
- Kes şunu. Midem kazınıyor.
Sonra, omuzlar. Genelde kayış gibidir, ama
çok da suludur.
- Sana kesmeni söylemiştim.
- Enerjini sakla.
Mamutlar öyle kolay al aşağı edilmezler.
Bunu yapmanın tek bir yolu var.
Önce onu bir köşeye sıkıştıracaksın.
Yolunu keseceksin.
Ve üçünüz onu kapana kıstırınca,
Ben boğazına saldıracağım.
Çocuğu şu rüzgardan korumamız gerek.
- Ne kadar uzakta?
- Üç mil.
Yoruldum. Sabaha orada oluruz.
- N'apıyorsun?
- Tembel hayvanlara tarihte yer açıyorum.
Niçin gerçekçi olup,
yatmış bir halde çizmiyorsun??
Ve daha toparlak yapmıyorsun.
- Mükemmel.
- Nasıl gülündüğünü unutmuştum.
Ben bir dahiyim.
Bundan böyle bana, Alevler Lordu Sid olarak
hitap etmek zorundasınız.
Alevler Lordu, kuyruğun yanıyor.
Teşekkürler. Bundan böyle sana,
Diego diyeceğim.
Lord Dokun Bana ve Öl.
Sadece dalga geçiyorum, seni küçük aptal.
Çifte kumrular.
Şuna bakın.
İnanamıyorum.
Gel buraya, seni küçük iki ayaklı.
Gel buraya, seni küçük kurtlu peynir.
Gel bakalım Sid Amca'na.
Burdan.
Git ona.
İyi iş başardın. Çalışmaya devam!
Şuna bakın. Bizim küçük adam büyüyor.
Pekala, haydi bakalım. Uyku zamanı, tombiş.
Şu koca çocuk düşkününe de bakın.
Daha önce hayatını benim için tehlikeye atan
bir arkadaşım olmamıştı?
Manny çok iyi bir dost.
Evet öyle.
İyi geceler.
Haydi temizlenelim. Baban seni,
pis kokulu ve kirli görünce ne der sonra?
Şu pis lekeyi temizleyelim.
İyi görünüyor. Biraz da burayı.
- Temiz görünüyorsun, ahbap.
- Sanırım bana benzemeye başlıyor.
Ne dersin?
- Belki bunu yapmamalıyız.
- Neden?
Onu kurtarırsak, avcı olacak.
Ve kimi avlayacağını düşünüyorsun?
Belki onu kurtarınca,
bizi avlamayacak.
Belki kürkü çıkacak, sıska bir boynu olacak
ve sana da Anne diyecek.
- Derdin ne?
- Hiç. Gidelim. Soğuktan kıçım donuyor.
Dondun mu?
- Eğilin.
- Ne?
- Eğilin ve beni takip edin.
- Ne oluyor?
Half Peak'in dibinde,
sizi bekleyen bir tuzak var.
- Ne?
- Ne demek istiyorsun, tuzak mı?
- Bizi kandırdın.
- Benim görevimdi.
- Bebeği alacaktım, ama...
- Bizi akşam yemeği için eve getirdin.
- Durum bu işte. Sen ekibin dışındasın.
- Üzgünüm.
Hayır değilsin. Henüz değil.
- Dinle, yardım edebilirim.
- Yakın duralım. Savaşabiliriz.
Yapamazsınız. Sürü çok güçlü.
Bana güvenmelisiniz.
Sana güvenmek mi? Tanrı aşkına
niye sana güvenelim ki?
Çünkü, tek şansınız benim.
Selam bayanlar.
- Bakın birileri ortaya çıkmaya karar vermiş.
- Senin için endişelenmeye başlamıştım.
Endişeye gerek yok. Yaklaşık iki dakika içinde
intikam isteğinizi gideriyor olacaksınız.
Çok güzel.
Tembel hayvanı görüyorum. Bebek onda!
Mamutu görene dek, yerlerinizden ayrılmayın.
Şaşırtılacak olan o.
Şunu parçalamak istiyorsun, değil mi?
- Parçalamak istiyorum.
- O halde neyi bekliyorsun?
Mamutu beklemenizi söyledim.
Arkadan vuranlar! Tozumu yeyin.
Luppp - Huppp.
Slalom, bebek!
Üzgünüm, ahbap! Biraz soğuk ısırığı oldu.
Yakala onu.
Sürpriz.
Tamam, beni izle. Sid'i alıp
buradan uzaklaşacağız.
Haydi, şu mamut'a gösterelim.
İşte orada.
Tamam. Bebek nerede?
Doğaya uyumlu olanların yaşam zaferi!
Ben öyle düşünmüyorum.
- Ne yapıyorsun?
- Mamutu rahat bırak.
Pekala. Önce seni alt edeyim.
Başardık.
İyi bir ekiptik ha?
Ekip miydik? Hadi ama, biz hala bir ekibiz.
Sizi ablukaya aldırdığım için üzgünüm.
Bilirsin. Ben kin tutamayacak kadar
tembelim.
Kes şunu, ufaklık.
Güçlü olmalısın.
Manfred ve Sid'e bakmalısın.
Özellikle de Sid'e.
Hadi ama, iyileşebilirsin. Sen bir kaplansın.
Bak, seni taşıyacağım.
Haydi, ne diyorsun?
Haydi, Diego.
Ona iyileşeceğini söyle, Manny.
Dinleyin, beni burada bırakmak zorundasınız.
İnsanlar geçitten geçerse,
onları asla yakalayamazsınız.
Hayatımı kurtarmak zorunda değildin.
Bir sürüde yaptığınız da budur.
Bizi unutma.
Olur mu?
Biz seni hiç unutmayacağız.
Hoşçakal.
Evet. Nerdeymiş bebek?
Haydi, güneye gidelim.
Nefesini boşa harcama.
Biliyorsun insanlar konuşamaz.
İyisin!
Dokuz canlıyım, bebek.
Seni öpebilir miyim?
Hoşgeldin ortak. Seni taşıyayım mı?
Yok sağ ol. Asaletimin kalanını,
korumam gerek.
Bizimlesin. Asaletin bizimle işi olmaz.
Taşıma teklifini ben kabul ediyorum.
- Tırman.
- Kaldır beni, dostum.
Yehu, haydi oğlum. Yo oğlum değil. Ne
desem ki?
Bu, bugüne kadar ki en iyi göç olacak.
Size içme yerlerimi göstereceğim. Derimdeki
mantar geçince, kahverengi olurum.
- Çekici.
- Şu Buzul Çağı'nın da heyecanı tükeniyor.
Neden isterdim biliyor musunuz?
Global bir ısınma.
- Hayal kurmaya devam edin.
- Hayır, gerçekten...
20.000 YIL SONRA