Tip:
Highlight text to annotate it
X
çeviri: deerhunter
Küçük bir kızken...
...bir gerçek fiyat vardı,
bir de anne fiyatı.
Gerçek fiyatlar size sadece üç
hafta ömrü olan parlak...
...parıltılı şeyler aldırırdı...
...ve anne fiyatları da,
sonsuza dek dayanaklı...
...kahverengi şeyler.
Yüzde 50 indirimde olduklarını
fark ettin mi?
Şuna bak...
Ama ne zaman mağaza vitrinlerine
baksam...
...orada başka bir dünya görürdüm.
Bir dolu mükemmel şeylerden
oluşan bir hayal dünyası.
Yetişkin kızların istedikleri
şeylere sahip olabildikleri bir dünya.
Çok güzeldiler.
Peri ya da prensesler gibi.
Paraya bile ihtiyaç duymazlardı,
ellerinde sihirli kartları vardı.
Ben de bir tane istiyordum.
Sonunda 12 tanesine birden...
...sahip olacağımı pek
bilemezdim tabii.
Rebecca Bloomwood.
Mesleği: Gazeteci.
Ceket: Visa. Elbise: AMEX.
Kemer: MasterCard.
Klasiklerdendir. Ayrıca
yüzde bir nakit iadem de var.
Çanta: Gucci!
Ve de her kuruşuna değer.
New York'a taşınınca, erkeklerle
tanıştım.
Bu da bazı şeyleri ilgi alanıma
sokuverdi.
Yani hani bilirsiniz, hoş birini
görürsünüz ve o da size gülümser...
...ve sonra kalbiniz sanki...
...kızarmış ekmek üzerindeki
tereyağı misali erir ya?
İşte, bir mağaza gördüğümde
bana olan şey de budur.
Tek farkı, ondan da iyidir.
Mesela, bir erkek sizi asla...
...bir mağaza kadar iyi sevmeyecek
ya da davranmayacaktır.
Eğer bir erkek size uymuyorsa,
onu daha sonra yedi gün içerisinde...
...muhteşem bir kaşmir süveterle
değiştiremezsiniz.
Ayrıca bir mağaza her zaman
güzel kokar.
Bir mağaza ihtiyacınız olduğunun
asla farkında bile olmadığınız...
...şeylere karşı içinizde
bir arzu uyandırabilir.
Ve parmaklarınız o parıltılı,
yeni çantaları kavradığı anda...
Ah, evet! Evet!
Olamaz... 900 dolar harcamışım.
Bahçe ve bahçe aletleri fuarını
izliyorsun, öyle değil mi?
İşimin başındayım.
Tamam, panik yapma.
Sakin ol. Sakin ol.
Bloomingdale's mağazası.
Pantolon olsun o zaman.
Pantolonumu mutlaka şeye
uydurmalıydım...
- Ayakkabıma.
- Ben...
Dur bir dakika...
- Biri kredi kartımı çalmış!
- Aman Tanrım.
Biri kredi kartımı çalıp...
...New York sokaklarında bir
alışveriş çılgınlığı yaşamış.
- Deme!
- Evet!
Açık Hava Dünyası mı?
Oraya hiç gitmedim.
Evet, gittin.
- Şu çadırı satın almıştın, hatırladın mı?
- Hayır, almadım.
- Kristen'e güle güle hediyesi.
- Çadır falan görmedim ben.
Para toplama işini organize edip,
parayı sana vermiştim.
"Özel yetenekler: Eskrim" mi?
Finceyi akıcı mı bilirsin?
Ne olmuş?
Özgeçmişini şişirmeyen mi var?
Ayakkabı! Teşekkürler.
Üstünü neden kendi ofisinde
değişemiyorsun?
Öyle yapıp "Bahçe Dünyası"
dergisindeki herkesin...
...'Alette' dergisiyle gizli bir
iş görüşmesi ayarladığımı...
...öğrenmesine izin mi vereyim?
Alette dergisiyle bir iş görüşmem
olduğundan bahsetmiş miydim?
Yalnızca milyar kez kadar.
- Tamam...
- Bu bir nevi sıçrama, öyle değil mi?
Bahçe işinden modaya mı?
Yani, bu işi yapamayacağını
kast etmiş değilim ama...
Suze... 14 yaşından beri
Alette dergisinde çalışmayı istedim.
Bu işi bir alabilirsem
sonsuza kadar mutlu olacağım.
Vay be.
Rebecca, daha yeni 900 dolarlık
bir kredi kartı ekstren geldi.
Bir fulara ihtiyacın yok.
Üstelik...
...kimin bir fulara ihtiyacı olur ki?
Eski bir kotunu boynuna sar gitsin,
bu seni sıcak tutacaktır.
Annen olsa öyle yapardı.
Haklısın, yapardı.
Bu fuların özelliği şu ki...
...senin şeyinin tanımının
bir parçası haline gelir...
Ruhunun boy aynası.
Ne demek istediğimi anlıyor musun?
Evet, anlıyorum.
Devam et, anlat.
Gözlerinin daha iri gözükmesini
sağlardı.
Saç kesimimin daha pahalı
gözükmesini sağlardı.
Onu her şeyle giyebilirdin.
Bir yatırım aracı olurdu.
O iş görüşmesine kendinden
emin bir şekilde girebilirdin.
- Kendinden emin.
- Ve özgüvenli.
- Özgüvenli.
- Yeşil fularlı kız.
Yeşil fular, lütfen.
İyi seçim. Bu sonuncusuydu.
Borcunuz 120 dolar.
Nasıl ödemek isterdiniz?
İşte size 50 dolar nakit,
bu karttan 30 çekin...
Bundan on.
Bundan yirmi.
- Ne kadar hoş.
- Kartınız reddedildi.
Gerçekten mi? Acaba tekrar...
Tekrar deneyebilir misiniz?
Gerçekten reddedildi.
Acaba bunu bana ayırabilir miydiniz?
Sadece parası ödenen ürünleri
ayırabilirim.
- Affedersiniz. Bu acil bir durum.
- Sıranın arkasına!
Affedersiniz, bu acil bir durum.
Kusura bakmayın, affedersiniz!
- Para üstünü nakit veriyor musunuz?
- Ne?
Size 23 dolarlık bir çek versem,
siz de bana...
...sosisli sandviçinizden bir adet
ve 20 dolar da para üstü verebilir misiniz?
- Ben bankaya mı benziyorum?
- Bir iş görüşmem var.
İstediğim malı ayırmıyorlar.
Son derece önemli bir fular.
Son derece önemli fular.
Büyük teyzem için.
Kendisi hastanede yatıyor.
Onlardan ısıtmayı açmalarını
rica edebilir misin?
Üzerine hardal ister misin?
Lütfen. Sosisli sandviçlerinizin
hepsini alırım.
- 97 tane sosisli sandviç mi alacaksın?
- Anlaştık.
Çeki kimin adına--
Bu az önce bir sosisli sandviçe
23 dolar verdin demek oluyor!
Sen fularını istiyorsun,
ben de sosislimi.
Paha ve değer çok farklı
şeylerdir.
Teşekkür ederim! Teyzem gerçekten
minnettar olacak.
- Selam.
- Selam.
Alette dergisiyle mülakat
için geldim.
Alette... O pozisyon dün
şirket içinden doldu.
İnternette yayınlamışlardı.
Bakalım, işi kim almış?
İti an çomağı hazırla.
Alicia... Billington.
Dünyadaki en uzun bacaklara sahip.
İçerlemiş bir şekilde belirtiyorsun.
Harika. Bozuldu.
- Güzel fular. - Teşekkürler.
İş görüşmesi için satın almıştım.
Affedersin...
Gel hadi.
Biz burada konuşurken,
şu anda iş görüşmeleri...
..."Başarılı Birikim"de yapılıyor.
- Ekonomi dergisi mi?
- Sakın küçümseme, cici kız.
Alette belki hayallerinin
Zümrüt Şehridir...
...ama Başarılı Birikim senin
"sarı yolun" olabilir.
'Dantay-West' bir aile gibi hareket
eden bir dergi ailesidir.
Son derece kayırmacı.
O yüzden sana tavsiyem,
sevgili Dorothy...
...şudur ki; Bu aileye bir kere
girdin mi... artık girmişsindir.
Ben varım.
Merhaba, Başarılı Birikim.
Bayan Bloomwood?
Peki bu mülakat nasıl bir yöntemle
gerçekleşiyor?
Sadece genel kültürle, hobilerle
ilgili bir sohbet mi...
Ah, hayır, hayır.
Tamamen finans üzerine kurulu.
Kelebek yatırımlar, vadeli işlemler.
O tarz şeylerle ilgili.
- Ama adam 1.2 milyar değerinde...
- İyi şanslar.
- Teşekkürler.
- Durmadan konuştuk. Hiçbir şey söylemedik.
Evet, elbette söyledim.
Kuralları anlıyor.
Bu her zaman...
Tabii ki faturayı aldık.
Dinle bak, kapatmam gerekiyor.
İş görüşmesindeyim.
Yo, hayır, ben değil...
Hoşça kal.
Kusura bakmayın.
Pekâlâ, Rebecca...
- Sizinle tanışmıştık!
- Selam! Evet, öyle. Teşekkür ederim.
Hasta teyze, fular. Evet.
Fuları ona ulaştırabildiniz mi?
Ulaştırdım. Bir yabancı bu kadar
nazik olduğunda, bu...
- Vay be.
- Bu çok hoş.
- Bir özgeçmişiniz var mı?
- Var. Evet, var tabii!
Ben... size kendim anlatabilirdim.
İsmim Rebecca Bloomwood.
Beş yıldır gazetecilik yapıyorum.
Rakamlarla aram çok iyidir...
...akıcı şekilde Fince konuşurum, ve...
- Fince mi?
- Evet, Fince.
- Aynı zamanda...
- Bu epey ilginç. Neden Fince?
Arkandaki nedir?
- Şey...
- Aman Tanrım.
Çıplak bir adam. Özür dilerim.
O kadar korktum ki. Ben, şey...
Ne olduğunu bilemedim.
Kafası kesilmiş.
Bunu ona kim yapar ki?
Pekâlâ, birkaç soru.
Ama, baksana!
Beşinci kattakilerin...
...neye baktıklarını merak
ediyorsundur, öyle değil mi?
Masanı o yöne çevirip, bütün gün
izleyebilirsin belki.
Be olsam öyle yapardım.
- Olmaz mı?
- Bayan Bloomwood.
Ben bir sapık değilim.
Oturun.
Özür dilerim, iş görüşmelerinde
berbatımdır.
Son zamanlarda gözünüze çarpan
finansal bir hikaye oldu mu?
Evet. Ayrıca bu konuyu açtığınız
için çok memnun oldum.
Çünkü çok sinirliyim.
Hayır, gerçekten öyleyim.
Hayır, yani, son zamanlardaki
vali krizi de neyin nesi?
Vali krizi mi?
- Mali... kriz.
- Mali kriz.
- Dehşet verici. Mali açıdan yani.
- Nasıl yani?
- Mali aile için.
- Affedersiniz.
- Çok geç kalındı.
- Bayan Bloomwood, fularınızı düşürmüşsünüz.
Teyzem öldü.
Bayan Bloomwood, çok çok
çetin bir 25 dakika geçirmişsiniz.
Anlayışla karşılamanıza memnun
oldum! Çoğu insan... Pekâlâ.
Tamam, öyleyse kısa kesmeyi öneri--
Az önce oradan ismimi mi karaladınız?
- Yo, hayır. Rutin bir uygulama.
- Bana biraz vakitsiz geldi.
Pekâlâ, bu görüşmeyi derhâl
kısa kesmeyi önereceğim.
Öyleyse, sizi sayılarınızla
baş başa bırakıyorum...
...ama benimle görüştüğünüz için
çok teşekkürler...
...ve takdir ediyorum...
Her şey için teşekkürler.
İyi günler.
İyi günler.
Hadi gel. Gidip, Bayan Harika
Açık Hava'ya çadırını verelim.
Emekli olmuyor.
- Ne dedin?
- Batan bir gemiyi terk ediyor.
O küçük fare! Dergi çöküyor
ve o da bunun farkındaydı!
Biliyordu ve kimseye söylemedi.
İyi tarafından bakarsan, o dergide
çalışmaktan nefret ediyordun zaten.
O benim gelirimdi, Suze.
Gelirime ihtiyacım var!
Pekâlâ Bex, en önemli şey
panik yapmamak.
- Telefona cevap verme!
- Hayır!
- Bir tahsilatçı olabilir!
- Alo?
- Ben Derek Smeath.
- Liste. Listeyi getir!
- Sanırım buralarda bir yerde görmüştüm.
- Feneri al!
- İşte burada!
- Bloomingdale's...
- Depresyon hastanesi.
- Finlandiya'da iş üstünde yakalandı.
Visa, beş para etmez.
Tüm Şehir Borç Tahsilatçısı.
Bunu yapmak zorundasın.
- Alo! Selam!
- Bayan Bloomwood mu?
- Alo.
- Özür dilerim. Aslında değilim.
Hâlâ iyileşmeye çalışıyor...
Bilirsiniz işte... Tamam.
Şey yapar yapmaz sizi aramasını...
- Evet?
- Geri döner dönmez...
- ...şeyden... Şeyden...
- Finlandiya! Finlandiya!
Açıkçası kendisi pek şey değil...
Bahanelerinin pek çoğu neden
içinde Finlandiya barındırıyor?
Çünkü kimse Finlandiya'yı
kontrol etmez, Tarkie.
Şimdi sana kirayı nasıl ödeyeceğim?
Kira çekini yırtıp atıyorum!
Hayır, Suze, bunu yapamazsın.
Bu benim dairem, aslında,
ailemin dairesi...
- ...ama kuralları ben koyarım.
- Sana en büyük hediyeyi alacağım.
Kesin! Nereye gideceğimi de biliyorum.
Macy's de indirim var!
Tarkie...
Ben evimde olacağım.
Teşekkürler, bebeğim.
Bex, ben tekilayı getiririm...
...sen de faturaları getir.
Bunu yapabilirim.
O kadar da kötü olamaz.
Yardım konseri gibi bir şey.
Her şey yolunda gidecek.
Bex! Marc Jacobs iç çamaşırına
iki yüz dolar mı verdin?
İç çamaşırı temel insan hakkıdır.
Lavanta balına seksen yedi dolar!
Tezgâhtara acıdım.
Göz tembelliği vardı.
Ne yöne baktığını anlayamadım.
Çok üzücüydü.
Bu konudan bahsedemeyeceğim bile.
Ayak masajı mı? Ayak masajında
ne işin vardı?
Bir mola verelim.
Saygın bir müşterileri olduğumu
söylemişlerdi.
Şimdi ise bana kınama mektupları
gönderiyorlar.
Bex.
Tanrım.
Bir işin bile yokken,
17 bin 262 dolar...
...ve 70 senti nasıl ödemeyi
düşünüyorsun?
Belki piyangoyu kazanabilirim.
Yedek bir planın olsa iyi olacak
galiba.
Yedek plan, buldum, buldum.
Yedek plan.
Pekâlâ. Tarkie hayalindeki
işi düşündüğü zaman...
...aşağı yukarı kendini
tarif eden o teklifi yazdı...
...işte, neden ibaret olduğu gibi şeyler
ve sen de bunu yapabilirisin.
Modayla ilgili bir şeyler
yazıp Alette'ye gönderebilirsin.
"Hey, Alette, yapabileceklerime
bir bak!" gibi.
Sadece ne konuda yazman
gerektiğini bulman gerek.
"Ayakkabınızın bir yatırım aracı
olduğunu varsayın.
"Her şey ona dayalıdır.
"En önemli nokta şudur ki,
her ayakkabı sizdeki yerini...
...kendi kazanmalıdır... "
Bex, bu çok komik.
Çok zekisin.
- Gördüğüm en iyi yazarsın!
- Beğendin mi?
- Şahanesin!
- Bekle! Bir tane daha.
Şu tasarruf zamazingosu dergisinde
beni işe almayan adama.
"Sayın Gergin Editör...
- ...işini alıp kıçına sokabilirsin. "
- Bisikletli adam!
Alo!
"İşte sana 20 dolar. Üstüne
giyecek düzgün bir şeyler satın al."
Geri döndüm!
Aman Tanrım. Aman Tanrım
Bu Alette dergisi için.
Lütfen, lütfen.
İyi şans getirmesi için bir öp.
Bu da...
...Bay Başarılı Birikim için.
Öff... Para, para, para.
Bu işi alsam iyi olacak.
Hiç param yok.
Hiç param yok.
Bu seni neşelendirmez mi?
- İşe yaramıyor, anne.
- Hadi ama, başka bir iş bulursun.
Hayat bit pazarı gibidir.
Harika zenginliklerin...
...umulmadık bir biçimde...
... karşına ne zaman çıkacağını
bilemezsin.
Bir çeyrekliğe ne alabilirim?
Bunu!
- Nasıl?
- Muhteşem.
- Ona ne kadar istiyorlar?
- Hoşuma gitmeye başladı.
- Bu kaç para?
- Yirmi dolar.
Merhaba
Şey, Rebecca. Luke Brandon,
Başarılı Birikim.
Evet?
Bu kadar erken aradığım için kusura
bakma ama mektubunu aldım.
Söylemem gerekir ki benim için
biraz sürpriz oldu.
Umarım meramımı anlatabilmişimdir.
Anlatmışsın. Anlatmışsın.
Hem de çok iyi.
Tüm o mecazi ifadeler.
Çok zekice.
Evet, öyle değil mi?
Tüm o mecaz...
Dur biraz... Ne dedin?
Affedersin...
Güvence yatırımının prensiplerini...
...farklı kadınların farklı ayakkabılar
satın alması ile açıklamak...
...biraz...farklıydı.
Alo? Sanki bir şeyle
meşgulsün gibi sesler geliyor.
Aklıma bir fikir getirdiğini
söylemeye çalışıyordum.
Buraya gelmek ister miydin?
Ben...
Nasıl yardımcı olabilirim?
Sanırım az önce Alette dergisinin
editörüne 20 dolar gönderip...
...kendine düzgün kıyafetler almasını
ve işi de kıçına sokmasını söyledim.
Bunlar şuraya...
- Alette için kıyafetler geldi.
- Asistanını ararım.
Selam. Bu kıyafetler Alette'in
onayı için getirildi.
Birazdan çıkar.
Cuma akşamı beraber çıksak,
ne dersin?
Yani, eğer sen de istersen tabii.
Cuma akşamı benimle
çıkmak ister misin?
Bilmiyorum.
Başka planlarım olabilir.
Olabilir... Bu zımbırtıları
hiç giyiyor musun acaba?
Bazıları hiç bana göre değil.
- Kesinlikle değil.
- Evet.
Bu delilik ama sanırım
moda dünyası böyle bir şey, ha?
- Evet.
- Evet, bunu bilirim.
Ben en iyilerindenim. Bunu
gözümün önünden ayırmam.
Hayatım pahasına korurum.
Bu mektupların herkese ulaştığından
emin olmak adına...
...üzerimde büyük baskı var...
- Onları yerine zamanında ulaştır.
- İşimi halletmem lazım.
Bak şimdi, işimi çok ciddiye
alırım.
- Evet. Postaları ulaştırmak için...
- Gerçekten mi?
Postaları ulaştırmak adına,
bir postacı olarak...
...insanlara mektuplarını ulaştırmak
üzerimde büyük bir baskı yaratıyor.
Daha bir mektup bile kaybetmedim.
Daha fazla dikey düğme iliği
istemiyorum.
Dikey düğme iliklerinden gına geldi.
Bu Paolo'yla gerçekleştirilecek
olan kaleydoskop çekimi için mi burada?
Ama bu!
Cavalli.
Zihnimi okumuş.
Bu muhteşem.
Hepsini kullanabiliriz.
Onu içeri getirin.
Tanrım.
Ne yapıyorsun?
Burası Alette.
Doğru yerde misiniz acaba?
Ah, evet. Evet.
Dantay-West beni bu dergide
editörlük yapmam için tutmadı.
Beni onun boynuna bir ip geçirip,
bataklıktan çekip çıkarmam için tuttular.
Ve bu da...
Herkese merhaba.
Ben Rebecca Bloomwood.
Otur, Rebecca.
Bir dergiyi gazete bayilerinden
uzaklaştıran şey nedir?
Gerçek, süslenmemiş hikayeler...
...hakkında yazdığımız insanlar
bundan hoşlansalar da hoşlanmasalar da.
Başarılı Birikim halihazırda
ekonomi gazeteciliğinin...
...'People' dergisidir ve bu
ulaşılabilecek son noktadır.
Şu andan itibaren...
Affedersiniz.
Şu andan itibaren kopyalamayacağız,
inceleyeceğiz.
Derinlemesine araştıracağız.
Yazını beğendim.
Bunu telefonda da söylemiştim.
- Güzel. Güzel.
- Hayley!
Üç haftalık bir deneme süresine
ne dersin?
- Bu bölmeyi ona ver.
- Şuradaki çok hoşmuş.
Hepsi bir buçuğa üç metre.
İşe kredi kartlarının yıllık bileşik
faizleri üzerindeki oranda...
...değişikliğe gitmenin etkileri hakkında
bin kelime yazmakla başlayabilirsin.
Güzel.
Yeni gözlüğünün etiketi hâlâ
üzerinde duruyor.
Ne?
Birikim dergisinde işe mi girdin?
Sen mi?
Kulağa kötü geldiğini biliyorum
ama bu aslında...
...çok organize bir planın parçası.
Elbette, bu harika bir şey
ama pek çok yönden de...
...pek harika sayılmaz.
Hani bir hayvan hakları savunucusu...
...bir inek tarafından ezilerek
öldürülse, buna ne denirdi?
Bu dediğini tanımlayan bir kelime
olduğunu sanmıyorum.
"İronik."
Rebecca Bloomwood'un...
...insanlara paralarını nasıl idare
edecekleri konusunda...
...tavsiyeler vermesi ironiktir.
Ama sanırım baş nedimemin...
...kendi elbisesinin parasını
karşılayabilmesi hoş olurdu.
- Teklif mi etti?
- Evet!
Aman Tanrım!
Orada olmalıydın.
- Nasıl teklif etti?
- Hey!
Kredi kartınızın limiti
dolmuş.
Sanırım ben müstakbel kocamın
bana Barneys mağazasında...
...evlenme teklif etmesini isterim.
- Ne yapıyorsun?
- Hiçbir şey.
- Hayır, yapıyorsun.
- Sana en uygun kitabı buldum.
Alışveriş Dürtünüze Hakim Olun,
Garrett E. Barton.
Bu ben oluyorum.
Kendinizi sık sık alışverişe
sürüklenirken buluyor musunuz?
- Evet.
- Hiç.
Düzgünce istiflenmiş raflarda
yeni bir ürün gördüğünüzde...
...kalbiniz daha hızlı atmaya mı
başlar?
- Evet! Bu adam çok iyi.
- Hayır.
Bu sorulara hayır cevabı verdiniz
ve sürekli bir inkâr hâlinde misiniz?
- Evet.
- Hayır!
Az önce yine "hayır" mı dediniz?
- Hayır.
- Evet.
Birinci adım: Hayatınızı düzene
sokun. Hepsini atın gitsin.
Kutulayın ve fırlatıp atın!
Sadelik ve düzen sizin yeni
parolanız.
Affedersiniz. Alo?
Taze bir başlangıç arıyor.
Ve bu telefon sana.
İşinize giderken...
...vitrinlerin baştan çıkarıcı
seslerine kulaklarınız tıkayın.
Yeni mantranız,
"Buna ihtiyacım var mı?" olacaktır.
Hayır.
Bu da ne?
Kredi kartı yıllık bileşik faizleri
hakkında bin kelime mi?
Doğrudan "Aptallar için Para"
kitabından aşırılmış gibi duruyor.
Hayır, yıllık bileşik faizler üzerine
bin kelimeyi...
...belli bir görüş açısından istedim.
Bu bir görüş açısı değil mi?
"Kafadan girmeyi" görüş açısı olarak
saymazsan değil.
- Hayır, saymam.
- Tekrar dene.
- Seni neden işe aldığımı bana hatırlat.
- Tamam.
Rebecca?
Az önce Google'da "ybf'ler üzerine
faydalı görüş açıları" diye mi arattın?
Evet. Google'da aradım.
- Kovuldum mu?
- Paltonu al.
Bu adamları tanıyorsun,
öyle değil mi?
Comintex? İletişim şirketi?
Evet. Kesinlikle.
Bu yıl iletişim sektörü için
eşsiz bir büyüme yılı oldu.
Genel olarak, dostum.
Ama senin şirketinde değil.
Bizim için, Comintex'deki...
...kârlar bize bu yılın hem APL
hem de Hollandalı fiber optik şirketi...
...Zandak için bir kazanç yılı
olarak geçtiğini yansıttı.
Bu adamların kendilerine
sağlamış oldukları...
- ...24 milyonluk primi tertemiz
bir şekilde maskeleyebildiler.
Biliyorum.
Şu anda içinde bulunduğumuz durum,
Rebecca, birinin çok zor sorular...
...sormak zorunda olduğu
bir konum.
- Kesinlikle.
- Elini kaldır.
- Ne? Hayır!
- Elini kaldır.
Sert sorularım yok.
- Soruları ben sana veririm.
- Ben not tutacağım.
- Hayır, elini kaldır.
- Daha çok öğrenci sayılırım.
Gayet iyi olacaksın.
Elini kaldır.
Merhaba. Selam.
- Dinlemiyor. Beni duyamaz.
- Daha yüksek sesle, Ayağa kalk.
- Rebecca Bloomwood!
- ... şunu görmelidir ki...
Merhaba.
- Şeyden. Şeyden.
- Merhaba, Başarılı Birikim'den.
Bir dergi.
Soruları rapordan sonra
alacağız.
İyi. Şey...
- Ona ne kadar kazandığını sor.
- Ne kadar kazıyorsunuz?
- Kazanıyorsunuz.
- Kazanıyorsunuz.
- Affedersiniz?
- Daha yüksek sesle.
Kazancınız ne kadar?
- Soruları daha sonra alacağız.
- Kendilerine neden prim veriyorlar...
Kendinize neden prim verdiniz...
...yirmi dört milyon...
...yirmi üç...
- Yirmi dört. Milyon.
...milyar...
- Milyon dolar... - ...hem de yatırımcılar
yüzde sekiz zarardayken?
- ...yatırımcılarınız yüzde sekiz
zarardayken hem de?
Dediğim gibi, bu soruları
cevaplamaktan memnuniyet duyarım...
Bu doğru mu?
Uzun bir tereddüt ve cevap yok.
- Tereddüt, cevap yok.
- Hayır, hayır...
Pekâlâ. Bunu neden yaptığımızı
biliyor musun?
Bir çeşit amansız başlatma
ritüeli mi?
Şunu bir dinle.
"Güven farklı kişiler için
farklı anlamlar taşıyabilir.
Bazıları için bu, bir partiye giderken
doğru ayakkabıları giymektir.
Bu sizi bir geceliğine
güvende hissettirebilir...
...fakat daha sonraki yaşamınızda
sizde sakat bir etki bırakacaktır."
- Bunu ben yazdım.
- Sen yazdın.
Şimdi, Comintex gibi firmaların...
...beslendiği nokta, halkın yaygın bir
farkındalık eksikliğidir.
Cinayetten paçayı yırtarlar çünkü...
...Maisie elinde birası ve bankada
200 dolarlık yatırım hesabıyla...
...neyi bilecek ki?
Bu adamların ne yaptıkları hakkında
gerçekte ne biliyor?
Ona söyleneni.
Ve bir de eğer cevap bulmak için
okudukları dergiler...
...doğru soruları sormuyorsa...
...bu Maisie için hiç iyi değildir.
Şimdi senden gerçeği Maisie'nin
anlayacağı şekilde anlatmanı istiyorum.
Hemen evine git ve bana bir ön
taslak hazırlayıp...
...saat 3:00'e kadar bana e-postala.
Anlaştık mı?
Oh, olamaz.
Olur olur. Güzel!
Az önce beni Comintex'den
Jeff Kanter aradı.
Hissedarlar toplantısı
varmış.
- Evet, birini gönderdim.
- Gönderdin demek.
Gönderdiğim kız, gerçek bir keşif.
Hayat dolu, dürüst.
Tam da bulmayı umduğum
tipte biri.
Sanırım Edgar West sana
bu yüzden beni işe aldırmıştı.
- Lanet olsun!
- Kesme vuruşu.
Seni bu derginin en önemli
meselesini çözmen için tuttum...
...ve biliyoruz ki bunun anahtarı
reklam geliridir.
Beni satacak bir ürün
yaratmam için işe aldınız...
- ...bir ürünü satmak için değil.
- Peki ya ben Edgar West'le beraber...
...golf oynarken lakayt bir şekilde
bana dönse ve...
"Luke Brandon'un neden Dantay-West'in
ticari çıkarlarına zarar verebilecek...
...bir gazeteciye iş verdiğini
bilmek isterim" dese?
- Buna ne dersin?
- Hiçbir şey, çünkü kız bunu yapmaz.
Kendimi maraton koşmuş gibi
hissediyorum.
Ellerinde Galliano var!
Yarı fiyatına Gucci var,
yarı fiyatına Calvin Klein var!
Sıra size de gelecek,
sabırlı olun!
Kendime hep şunu soracağım:
"Buna ihtiyacım var mı?"
Bu tarafta başka bir giriş daha var!
Bu kaşmir eldivenlere
ihtiyacım var...
...çünkü kış mevsimindeyiz
ve benim... ellerim var.
Hepsi bu kadar.
Sadece ve sadece bunları satın
alacağım.
Aman Tanrım, Missoni!
Şimdi güçlü ve kanaatkâr
bir şekilde buradan uzaklaş.
Aman Tanrım! Pucci çizmeler.
Yüzde elli indirim mi?
İhtiyacım var mı?
İhtiyacım var mı?
İhtiyacım var mı?
Hayır.
Jeannie, Pucci çizmeler!
Çok üzgünüm. Önce ben aldım.
Ama sonra yerine koydunuz.
Hayır, biliyorum ama önce ben
gördüm, o yüzden ben alacağım.
Sonra elinizi çektiniz.
O çizmeyi bana ver
ve kimsenin canı yanmasın!
Ver onu bana.
Ver onu bana!
Bak! Burberry'de indirim var!
Bu en eski numaradır!
- Ver onu bana!
- Sakın bana kalkıp...
O çizmeyi bana ver!
Bütün sabah bunun için sırada
bekledim!
İşte! Ha-ha!
REBECCA, LÜTFEN ACİLEN ARA!
"Kredi kartınız yüzde 50 indirimli
bir kaşmir palto gibidir.
İlk karşılaştığınızda size...
...en iyi dostunuz olacakmış
izlenimini verir.
Ta ki yakından bakıp, gerçek
kaşmir olmadığı anlayana dek."
Kandırılmışsınızdır.
Tamam. Anladınız mı?
Anladınız.
Anladık. Şimdi defol.
"Daha sonra, kış mevsimi geldiğinde,
fark edersiniz ki...
"...paltonuz aslında arkadaş falan
değilmiş.
"Küçük yazıları okumuş olmalıydınız.
"Büründüğünüz şeye daha yakından
bakmalıydınız."
Bunun içine bir fotoğraf koymalısın.
Bu bir hediye.
Doldurmak için henüz zaman bulamadım.
Annem bir indirim mağazasından
bana bunun aynısını almıştı.
İndirim mağazalarında pek sıklıkla
alışveriş ettikleri yok ama...
...büyük ihtimal senin ödediğinin
yarı fiyatına almışlardır.
- Ne?
- Gayet güzel.
Gerçekten mi?
Rebecca Bloomwood mu yazdı?
Evet! Arkadaşım Suze beni yazarken
gördü.
Demek istediğim, isminin bu
şekilde mi basılmasını istersin?
- "Rebecca Bloomwood yazdı"?
- Ha, anladım.
Bu dergiyle fazla bağdaşmak
istemiyorum.
Nasıl yani?
Çünkü bence sıradan biri...
...yazmış gibi görünmesi
daha iyi olacaktır.
Biraz daha, şey...
Gizemli, yani şeye göre daha...
Becky?
"Yeşil Fularlı Kız.
Teşekkür ederim.
"Bu sabah derginizi aldım
ve şimdiden...
...üç mağazaya kredi kartlarını
nerelerine sokacaklarını söyledim."
Hey, şuna bakın:
Queens'den Jay Brogan, e-posta ile:
"Bu adamların senin yararına
bir şey yapmasını beklemek...
Yıllık bileşik faizi kimse asla
kontrol etmez ki."
İstersen onu benim masamdan
arayabilirsin.
Hayır, hayır. Böyle iyi.
"Ama artık kontrol ediyorum.
Teşekkürler, Bayan Yeşil Fular. "
Bu tip bir tepkiyi hiç almayız.
Affedersiniz, efendim.
Edgar West.
Bu iyiye alamet değil.
Bizden nefret ediyor.
Luke Brandon.
Sizin şu "Yeşil Fular"a birkaç
dakikamı ayırdım, daha doğrusu...
...kendimi kaptırdım."
Hoşuma gitti.
Kişisel finansmana karşı
belli ki güçlü bir tutkusu var.
Affedersin, özür dilerim ama
gerçekten ısrarcı davranıyor.
Seninle konuşmak istiyor.
Meşgul olduğumu
söyleyebilir misin, lütfen?
Şanslı bir adamsınız, Bay Brandon.
Başkanı olduğum şu
hayır kurumuna...
Teşekkür ederim, efendim.
Anladığıma göre...
...makale o kadar hoşuna gitmiş ki...
...fazladan bir kaç dergiyi de
çocuklarına gönderiyormuş.
Aman Tanrım.
Buna inanamıyorum.
Çok özür dilerim, efendim.
İkinci hatta bekleyen bir adam var...
...ve bunun bir ölüm kalım meselesi
olduğunu söylüyor.
- İsmi neymiş?
- Derek Smeath.
- Derek Smeath.
- Hayır! Olamaz!
Bu eski erkek arkadaşın tam olarak
ne zamandır seni takip ediyor?
İlişkimiz sona erdiğinden beri.
Alacak tahsilatçısı kılığında
beni takip edip duruyor.
Ben de bir zamanlar...
...bir köpek tarafından takip
edilmiştim.
Anladım. Bak, günün geri kalanında
izin yap...
...ve sen de Derek Smeath'den gelecek
olan tüm aramaları püskürt.
Olur, efendim.
Akıllı harca, tamam mı?
Tanrım. Baba?
Para... seninle bunu konuşmaya
geldim.
Öyle mi?
Hey, tatlım?
- Evet?
- Çünkü...
- Şu kanatları getiriyor musun?
- Geliyor.
Bu ilginç çünkü annen ve ben de...
...seni bugün buraya çağırıp...
...hemen hemen aynı konuda
konuşmak istiyorduk. Para.
- Tasarruf.
- Paramızı. Hayat birikimimizi.
Gerçekten mi?
Evliliğimiz boyunca,
para harcamayıp...
...biriktiren tarzda insanlar olduk.
Epey bir birikime sahibiz.
- Paraya.
- Epey büyük bir birikim.
- Mangır.
- Evet öyle.
Ve bu yüzden...
...seni, yani biricik güzel
kızımızı...
...buraya çağırıp...
...şunu söylememiz gerektiğine
karar verdik:
Hepsini harcadık!
Son kuruşuna kadar.
Hâlâ buna alışmaya çalışıyor.
Ne kadar tatlı, değil mi?
Onunla tanıştığımız günden beri
bunlardan bir tane istiyordu.
Dahili blenderi var,
dört adet elektrikli fanı...
...ve termal bir çöp öğütücüsü.
İngiltere'deki Kathy ve Gordon'u
hatırladın mı?
Hani havuzları küflenmekten
çöken çift?
- Sakallı Kathy mi?
- İşte o.
Evet, epilasyon yaptırdı.
Bunu bize internetten göndermişler.
Para konusunda düşündüren...
...bir makale.
- Gerçek değerinin ne olduğu hakkında.
- Yaşlıyken güvende olmak mı?
Yoksa sevdiklerine yatırım yapmak mı?
Mutlaka okumalısın.
Yeşil Fularlı Kız dedikleri
biri yazmış.
O bir dahi.
Aman Tanrım. Millet!
Uluslararası olduk!
Evet!
Luke, Asya'yı almış bulunuyoruz.
Russell, ipotek simsarları
hakkındaki şu makale nasıl gidiyor?
- Olay olacak.
- Maaş çeki.
- Rebecca?
- Teşekkür ederim.
- Evet?
- Benimle önümüzdeki hafta...
...APA Konferansına gelmeni istiyorum.
Elbette.
APA Konferansı nedir?
Yılın en büyük dergicilik
buluşması.
Miami'de.
Luke. Bence kesinlikle
orada bulunmalıyım.
Erkenden yani,
ve baksana, otelin iyi olduğundan...
...emin ol ve belki birileri
dinlenmek ister diye...
...iyi restoranlar bulmaya çalış.
Öyle bir niyetim olduğundan değil de...
...ama asla bilinmez,
bazıları bunu isteyebilir.
Bu konuda hevesli olduğuna
sevindim.
- Ben de biraz heyecanlandım.
- Öyle mi?
Evet, yani birçok insan...
...seninle tanışmak için can atıyor.
Tamamen yeni bir demografiyi
ortaya çıkardın.
- Yeni bir ne çıkardın?
- Demografi.
Beni plaja götürmek istemesi...
...bu yüzden.
Yani konferansa.
Senin Alette'ye ulaşman
gerekmiyor muydu?
O yoldayım.
Bir kere girdin mi, girmişsindir.
- Sen bir finans gurusu olarak girdin.
- Harika finansal tavsiyeler veririm.
Bex, hiç kendi tavsiyene uymayı
düşündün mü?
Anne, sakin ol.
Mesela, Yeşil Fularlı Kız...
...Visa ekstrelerini yatağının
altına saklamak konusunda ne derdi?
- Bunun konuyla alâkası yok.
- O kadar alâkası var ki.
Dünyadaki en alâkalı şey.
Miami'ye gitmeyi istemen
konusunda...
...başka bir sebep daha var?
- Hayır!
- Belki de Fluke'la kafiyelidir, ha?
Luke.
- Ne...
- İşte bu.
- O bakışı atıyorsun.
- Hangi bakışı?
Bex! Ondan hoşlanıyorsun!
Bu korkunç bir şey!
Hayır, hayır. Hayır.
Ama varsayımsal olarak...
Varsayımsal olarak sen
koca bir yalancı oluyorsun!
İnsanlara borçları hakkında tavsiyeler
verirken...
...kendin boğazına kadar borca
batmış durumdasın.
Elbette, onun altına saklan.
Bay Sherman.
İsmim Brandon.
Annemin ismi Sherman.
Evet. Bay farklı.
- Beni kurtardın.
- Bir şey değil.
Tanrım!
Siz Başarılı Birikim'de çalışıyorsunuz.
- Evet.
- Beraber bir akşam yemeği yemeliyiz.
Tamam, ne yapma gerekiyor?
Kendin gibi ol yeter.
- Luke, nasılsın?
- Selam, Luke.
Seni hapisten saldılar demek.
Bu harika.
- Alicia.
- Luke.
Size Rebecca Bloomwood'u
tanıştırabilir miyim?
Yeşil Fularlı Kızı okumuşsunuzdur
belki.
Köşe yazınızın başlığı nedir?
"Riskli yatırım bir çift topuklu
ayakkabıya benzer."
Dur, daha önce kimse benden
alıntı yapmamıştı.
- Luke. Bir saniyen var mı?
- Evet. Elbette.
Neden hapse girmiştiniz?
- Uyduruk bir şeydi.
- İnsanlar sana güveniyor.
Kelebek yatırımlar.
- Teşekkürler.
- Bir şey değil.
- Şampanya, lütfen.
- Derhal, efendim.
Merhaba.
Birleşmiş Kuzey Bankası'ndan mısınız?
- Ben yönetiyorum.
- Geçenlerde bankanızın yanında geçiyordum.
Yeryüzündeki en sıkıcı
vitrin tasarımına sahipsiniz.
- Tam tersini kastediyor.
- Ciddiyim.
Sanki biri beynimdeki alarmın
uyuklama düğmesine basıp...
...bir on dakika daha uyuyabileceğimi
söylemiş gibi bir şeydi.
- Gerçekten.
- Evet.
İnsanları içeri çekmek için
vitrine hoş pembe şemsiyeler...
- ...falan koymalısınız.
- Bay Lewis, buraya bakın.
Başka ne yapabilirsiniz
biliyor musunuz?
- İndirim kampanyası düzenleyebilirsiniz.
- İndirim kampanyası mı?
Evet. Harçlarda indirim.
Ve bedava tatlı çörekler.
Kendisi mizahi makaleler yazar,
mizah dilinin bir parçasıdır.
- Bir tane daha alayım.
- Alışılmadık fikirler.
Luke, yazarın kontrolden çıktı.
Tasmasını kısa tut.
Dergiye zarar veriyor.
Tasmaya ihtiyacı yok,
bence tam tersi.
Bana gönderdiğin o bulvar gazetesi
sansasyonel tavırlı şeyin adı neydi?
Jon Goldman teşhiri mi?
İyi araştırılmış, desteklenmiş
bir makale.
O adamın teşkilatı yozlaşmış
ve finansal kusurlarla dolu.
Düzgün yürütemiyor. Şirketinin
Dantay-West'deki değeri iki milyon.
- Ryan.
- Bay Lewis.
Luke, şu köşe yazarın söylenebilecek
en zalim şeyleri söyledi.
Şirketim adına özür dilemek
isterim.
Zalim fakat dâhice şeyler.
Adeta taze bir nefese benziyor.
- Aynen katılıyorum.
- Ben de tamamen katılıyorum.
- Aynen katılıyor.
- Vitrinlerimiz can sıkıcı.
- Öyle değil mi?
- Kız haklı.
Dürüst biri.
Tatlı çörek fikrine bayıldım.
Reklam konusunda seninle
görüşürüz.
- Harika.
- Harika.
- Pekâlâ.
- Pekâlâ.
Harika gidiyorsun.
Gerçekten tanışman gereken
biri daha kaldı.
Bu seferki epey zorludur...
...ama ortak bir dilin faydası
olacaktır.
Dil mi?
Evet, seni Nokia'dan Janne Virtanen'le
tanıştırmak isterim.
Ona yarı Finli olduğunu
söyledim...
...ve seninle tanışmak için
can atıyor. Janne.
Rebecca.
Hey, hey, hey.
İşte Finlandiya'da böyle yapılır.
- Luke! Luke Brandon!
- Gerçekten eğlenceli biri.
- Bunu tercüme dahi edemem.
- Uzun zamandır görüşemedik, dostum.
Finlandiya'yı terk etme sebebim
sen sayılırsın.
- Merhaba?
- Bayan Bloomwood?
Ben, Tüm Şehir Borç
Tahsilatı'ndan Derek Smeath.
Sonunda tanışabildik.
Bacağınız nasıl oldu?
Hâlâ kırık mı?
Şey... bacağım... Çok daha iyi.
- Bay Brandon.
- Evet.
Biz İskandinavyalılar...
...onu seviyoruz. Hem de çok.
Güzel. O zaman bu öğleden sonra
nazikçe topallayarak, yalpalayarak...
...veya sürünerek ofisime gelin.
Kesinlikle, bu çok iyi olurdu.
Güzel.
- Tek sorun... Aman Tanrım.
- Ne oldu?
Teyzem garip bir paraşütle atlama
kazasında yere çakılmış.
Yeter! Borcunuzu hesabınızdan
Pazartesi sabahı saat 9:00'da...
...ilk iş olarak havale etmediğiniz
takdirde...
- Bay Smeath...
...bir sonraki adımımız...
...şahsi temas olacaktır.
Kesinlikle, Pazartesi sabahı
saat 9:00'da.
Gitmem gerekiyor.
Özür dilerim. Gitmeliyim.
Size ait telefon zil sesi
olacak.
Bu aramaya cevap verme sakın,
arayan Derek Smeath.
- Sakın...
- Rebecca.
- Teşekkürler.
- Sana söylemem gereken bir şey var.
Benim de sana söylemem gereken
bir şey var.
Tamam.
Önce sen.
Edgar West, Matbaacılar Birliği
Hayır Balosu'nda..
...bir masa almış...
...ve tahmin et Başarılı Birikim'den
hangi iki kişi...
...temsilci olarak davet edilmiş?
Bu büyük bir saygı alametidir.
Bu bizi büyüklerin ligine sokar...
...ve bu esasen senin sayende.
İyi misin?
- Bu kolay değil.
- Pekâlâ.
Kravatın gömleğine gitmemiş.
Keyfini çıkartmaya çalış. Hayır,
hayır, alışverişin tadını çıkarmalısın.
Hiçte bile.
Nokta atışı yapıp, alıp
çıkmalısın.
- Merhaba.
- Selam.
Patronum için kıyafet bakıyorduk.
Elbette. Bir takım elbise mi yoksa
ceket mi düşünüyordunuz?
Aslında ben hepsini düşünüyorum.
Tabii, hepsini verebiliriz.
Pembe. Aman Tanrım, erkeğin
üzerinde pembeye bayılırım. Bu kötü mü?
- Bu pembe harika.
- Muhteşem bir şey.
- Pembe giyer mi dersiniz?
- Sanırım giyer.
Mesela beyaz bir pantolon üzerine
giyer mi?
- Olur tabii.
- Aslında!
İhtiyacım olan şey, üç düğmeli...,
...48 beden bir smokin...
...beyaz bir frak, mavi rengini de
denerim...
...ve 44 numara siyah rugan
bir ayakkabı. İki tane de Advil hapı.
Prada dilini anlar mısın?
Arada sırada.
Ama madem iyi giyinmeyi
biliyorsun...
...peki işe gelirken neden şey gibi...?
Elbiselerle, etiketlerle ya da
ailemle tanımlanmak istemiyorum.
Ailenle neden tanımlanasın ki?
Annem Elinor Sherman'dır,
New York sosyetesinden.
Affedersiniz, az önce annenizin
Elinor Sherman olduğunu mu söylediniz?
Size, onu Metropolitan'ın açılışı
için bizim giydirdiğimizi söylemiş miydi?
Enfes görünüyordu.
Böyle olağanüstü bir anneye sahip
olduğunuz için tebrikler.
Anne ve babam boşandılar.
Ben İngiltere'de babamın yanında
büyüdüm.
Harika biridir.
Ayakları fazlasıyla yere basan,
annemden tamamen farklı bir kişi.
Her neyse, ben yetişkin olana dek
pek umurunda değildim.
Bu noktada artık sıraya geçmem
gerektiği farz olunmuştu.
Tahta geçmek için mi?
Hayır, aile şirketi için.
İş konusu nedir?
Sahipdarlık. Gayrimenkul...
...internet şirketleri...
- Kablo şirketleri...
- Affedersin. Özür dilerim.
Ben kendi koşullarımda başarılı
olmaya çalışmayı seçtim...
...üzerime hakimiyet kuracak bir aileye
el pençe divan olmayı değil.
Dantay-West nedir?
Hayatta her şeyle böyle
uğraşır mısın?
- Evet.
- Evet.
Öyleyse, benim hakkımdaki...?
Devam et.
Yeşil Fularlı Kızın, Luke Brandon'da
uğraşacağı şey ne olabilir?
Bir yatırım aracı olarak sen berbatsın.
- Ne dedin?
- Sen bir işkoliksin.
Tüm o saatlerini işe verirsin
ama semeresini almazsın.
Başka birinin cebine gider.
Ama sen harika bir editörsün.
Ve şimdi...
...tam bir editöre benzedin.
Bir sürü mohito içtim.
Çok fazla mohito içtim.
Her zaman iş ama eğlenceye yer
yok durumu yoktu ki.
- Teşekkür ederim.
- Teşekkürler.
Şerefe!
Lütfen, bir tane seç.
Ciddi misin?
Aman Tanrım, buna bayıldım.
Ama kırmızısına baksana.
- Kırmızı olan çok hoş.
- Birini seç.
- Kaç para?
- Üç dolar.
Bu olağanüstü. Basit.
- Mükemmel.
- Bekle, bana neden bir yelpaze aldın ki?
Çünkü dans edeceğiz.
Bu tarz dansı bilmem ben.
Ben bilirim.
Tamam mı?
Sen bana uy yeter.
Hayır...
İçgüdülerim senin kendi işine
sahip olman gerektiğini söylüyor.
- İçgüdün bu yönde mi?
- Evet.
Siparişiniz geldi, efendim.
Yukarı göndereyim mi?
- Hayır, ben hallederim.
- Tamam.
Teşekkür ederim.
Diğer bir içgüdüm de,
bunu baloya götürmemi söylüyor.
Olur mu?
Sence nasıl?
Evet, Rebecca, aslında balo
demişken, şey...
Sana söylemem gereken...
Nihayet.
Luke, nerelerdeydin?
Seni arayıp durdum.
Akşam yemeği rezervasyonumuz var.
Alışverişe mi gittin?
Ah, evet. Evet, Rebecca balo için
bir şeyler seçmem konusunda...
...bana yardımcı oldu.
Bu harika.
Ben de alışverişe çıktım.
Beraber mükemmel görüneceğiz.
Sen, baloya beraber gitmeye ikna
ettiğim için memnun değil misin?
Benim de söylemeye çalıştığım şey...
Harika, çok eğlenceli olacak.
Benim...
Benim gitmem gerek. Harika.
Dur, bekle, Rebecca.
Gitme.
Bir içki içmeye çıksana bizimle.
Alicia ve ben...
- Evet, beraber birer içki içelim.
- Olurdu tabii. Çok isterdim.
Ama bazı telefon görüşmeleri
yapmam gerekiyor.
- New York'da görüşürüz.
- Ne yazık.
- Görüşürüz.
- İyi geceler.
- Hey, Suze.
- Sakın eve gelme!
Geldim bile.
Öyleyse, ön kapıya gelme!
Derek Smeath burada.
- Süremeye devam et!
- Rebecca Bloomwood.
- Tanrım, ah, Tanrım.
- Panik yapma.
- Tanrım.
- Ona ne söyledin?
Pekâlâ. Ona Ermintrude teyzenin
sıtmadan öldüğünü söyledim.
Paraşütle atlama kazasında ölmüştü.
Paraşütü açılmamıştı.
Bunu nereden bilebilirdim?
Öyle biri bile yok!
Bir takım hatalar yaptığımı biliyorum
ama hayatımı tersine çeviriyorum.
Planlanmış durumda.
Baloya gideceğim.
Alette Naylor'u etkilemeliyim.
İşte! İlk yapmam gereken şey
yeni bir elbise satın almak.
Bex, hayır! Kesinlikle olmaz.
Halihazırda 10,000 elbisen var zaten
Ne? Abartıyorsun.
Elbiseyi biliyorum. Mükemmel.
Senin şeyde duruyor.
Neden bahsettiğimi anladın mı?
Nerede o?
Umarım dağınıklığı toparlama
işlemi sırasında çöpe atmamışızdır.
Bex. Kendini bu elbiseyi giymiş
bir halde hayal et.
Aynanın önünden geç.
Kıskanır mıydın?
- Evet!
- Evet.
Aman Tanrım, böyle bir elbisem
olduğunu bile unutmuştum.
Bu elbise üzerindeyken
Fluke sana bayılacak.
Fluke'dan bahsetme.
Neden? Sorun nedir?
Sorun Alicia Kaltak Uzunbacaklar.
Ondan nefret ediyorum
O kim ki?
Her şeyi mükemmel olan bir kız.
Vay, vay, demek Luke koca bir
moron.
Sen bu elbiseyle bomba gibi
balonun ortasına düştüğünde...
...öyle bir dibi düşecek ki.
Tam bir afet olacaksın.
Bu mükemmel. Artık tek yapmam
gereken yeni bir çanta satın almak.
Aman Tanrım. Bex, bu odada bir
yerlerde, bir çanta olması lazım.
Suze, o dolabı açayım deme!
Suze! Suze!
Suze, orda mısın?
Aman Tanrım.
Hiçbir şeyini çöpe atmadın,
öyle değil mi?
Üzgünüm.
Tamam. Neye ihtiyacın olduğunu
biliyorum.
İsmim Joyce ve ben bir
alışverişkoliğim.
- Merhaba, Joyce.
- Nasıl gidiyor?
Teşekkür ederim. Kocam bir tekstil
ithalatçısı.
Çamaşır dolabındaki gizli zulamı
keşfetti.
Evet, gemide giymek için aldığım
kıyafetleri buldu...
...ve şimdi artık gemi yolculuğuna
çıkmayacağımızı söylüyor!
Tamam, dayan Joyce.
Peki ya sen, Ryuichi?
Senin haftan nasıl geçti?
Adım Ryuichi,
ve ben bir alışverişkoliğim.
Merhaba, Ryuichi.
Kredi kartımı en son kullanmamın
üzerinden tam olarak...
...altı ay, üç hafta ve dört gün geçti.
Ryuichi!
Bu kesinlikle harika.
Sen hepimiz için ilham kaynağısın.
Duydun mu, Joyce?
Peki ya siz, Bay Freak?
Adım D. Freak.
Ben bir alışverişkoliğim.
- Merhaba, Freak.
- Hoş geldin.
Aynı zamanda eski bir NBA
oyuncusuyum.
Buna daha sonra döneriz.
Bugün Cartier'de dayanamadım.
Bu sefer kaç adet aldın?
Şey... Yedi tane aldım.
Haftanın her günü için bir tane.
Önce Santos'u aldım,
sonra şeyi...
Buraya gelmeye devam et, tamam mı?
Ona biraz destek alkışı verin.
Gelmeye devam et.
Hangi mağaza?
Rebecca, sen neden hikayeni
bizlerle paylaşmıyorsun.
Herkese merhaba.
Ben Rebecca Bloomwood.
Merhaba, Rebecca.
Aslında ben buraya bir arkadaşıma
iyilik olsun diye için geldim.
Yani, alışverişi severim.
Bunda çok ters olan bir şey mi var?
Demek istediğim, mağazalar oraya
biz tadını çıkartalım diye konulmuşlar.
Bu tecrübe çok eğlencelidir.
Hatta eğlencelinin de ötesinde.
Bu... Bu mükemmel bir şey.
Mankenin üzerine atılmış
ipeğin o parıltısı.
İtalyan malı yeni deri ayakkabıların
o kokusu.
İtalyan malı deri ayakkabılar,
en iyisi odur.
Kartınızı geçirirkenki o telaş.
Kartınız onaylanır
ve artık hepsi sizindir.
Pekâlâ, Rebecca.
Paylaşımın için teşekkürler.
Bir şey satın aldığınızdaki
keyif duygusu...
...sadece siz ve alışveriş varsınızdır.
- Siz ve alışveriş.
- Ryuichi!
Tek yapmanız gereken karşınızdakine
küçük bir kartı teslim etmek.
- Evet!
- Kendinize gelin!
Dünyadaki en iyi his
bu değil midir?
- Evet.
- Bunu dağ zirvelerinden...
- ...haykırma isteği duymaz mısınız?
- Doğru konuşuyor.
Ve kendinizi o kadar kendinden
emin ve hayat dolu hissedersiniz ki...
- Ya mutlu?
- Ve mutlu!
- Ve canlı.
- Ve canlı!
- Burada neler oluyor?
- Yeni bir çanta satın almam gerek.
- Alette Naylor'u etkilemem gerekiyor.
- O çantaya uyacak bir de kol saati al.
Catherine Malandrino'da indirim
varmış.
- Adeta ruh ikizim gibisin.
- Sakın onun sizi...
Gitmem gerekiyor.
Herkese iyi şanslar.
Orada ayakkabı da satılıyor mu?
- Otur hemen yerine.
- Azmim sağlam.
Cüzdanım kapalı.
Alışveriş yapmak istemiyorum.
Kutunun içinde ne var?
Elinizdeki her şeyi gördüm mü?
Parıltılı.
Parıltılı şeyleri severim.
Arkada daha başka var mı?
Sen. Sen!
Özür dilerim.
Bunu benden uzak tutun!
Hepsini benden uzak tutun!
Şunları değil!
Aman Tanrım.
Alicia!
Enfes görünüyorsun.
Seni Luke Brandon'la tanıştırmak isterim.
- Başarılı Birikim'den.
- Dergi artık harika görünüyor.
İşte orada.
Pekâlâ, panik yok.
Selam, Alette.
14 yaşımdan beri derginizde
çalışmak istemişimdir...
Rebecca. Çok hoş görünüyorsun.
- Sökülüyorsun.
- Ne?
- Ne oldu böyle?
- Yazık.
Selam.
Özür dilerim.
Lütfen.
Hayır, olamaz.
- Ne kadar sevimli, öyle değil mi?
- Evet. Çok sevimli.
Şimdi, tatlım, derhal bir kadeh
şampanya içmem gerekiyor.
- Hemen getiriyorum.
- Ben de bir cin tonik alayım.
Elbette.
Şu Yeşil Fularlı Kız'la tanışmak
için sabırsızlanıyorum.
Duyduğuma göre TV yıldızı olma
potansiyeline sahipmiş.
Bu doğru, evet.
Onu Sabah Kahvesi programı
için istiyorlar.
Bence Rebecca televizyonda
harika olurdu.
Onu... Görmezden gelmek çok zor.
- Affedersiniz!
- Şu tabaklar sunuma uygun mu?
- Tabaklar gayet güzel.
- Bana karşılık verme! Al ve git!
Masalardaki boşları al ve hemen
geri gel! Fırla!
Şu Yeşil Fularlı Kız'ı okumalıyım.
Kendisi şu aralar çok moda
gibi duruyor, ha?
- Gerçek güzellik.
- Hey!
Sen ne yaptığını sanıyorsun?
Bana bir cin tonik ve bir kadeh de
şampanya gerekiyor, lütfen.
Nesin sen, sarhoşun teki mi?
Koy onu yerine!
Kalk bakalım ayağa, 'Goldilocks' seni.
Ne kadar eleman sıkıntısı çektiğimizin
farkında mısın acaba?
Yemeklerin derhal masalara
servis edilmesi gerekiyor. Git hadi!
Yo, yo, hayır. Benim masama dön--
- Altı tane daha, lütfen!
- Ben garson değilim.
Biliyorum, tatlım,
sen bir aktrissin. Seni anlıyorum.
Gerçekten. Şimdi git hadi, git,
git, git, git!
Ne yapıyorsun?
Oraya git ve balıkları servis et!
Sen! Bu masaya servis yap.
Yap dedim.
- Bayan Bloomwood.
- Evet.
- Ben alabalık alayım, lütfen.
- Ben de somon alacağım.
- Az yağlı sosunuz var mı?
- Ben garson değilim.
- Bayan Bloomwood!
- Pekâlâ. Somon buraya.
- Meşhur Bayan Bloomwood bu mu?
- Garson kız mı?
Bayan Bloomwood!
Onu bırakın ve yerinize oturun!
Oturun.
Özür dilerim. Affedersiniz.
Çok özür dilerim!
- Otur yerine, Rebecca.
- Ceket!
Pekâlâ, bayanlar ve baylar, bu gece
sizlere dere alabalığı...
...ve yabani füme somon servisi
yapacağız.
Bayan West, bu bölgeden gelen
balıkların özellikle güçlü birer...
...afrodizyak olduklarını duymak
hoşunuza gidecektir.
Ona iki adet ver.
Bay Brandon, sanki hayatınız boyunca
garsonluk yapmış gibi servis yapıyorsunuz.
Kolej paramı garsonluk
yaparak kazanmıştım.
Şans eseri bu balık,
geçen sayınızdaki...
...kapak kızıyla aynı kiloda.
Alicia, hatırlat lütfen.
Somon muydu yoksa alabalık mı?
Seninki alabalıktı.
Orada beni kurtardığın için sağol.
Ee, fotoğraf çerçevelerini
doldurabildin mi?
Hayır. Henüz değil.
Bir tanesine Alicia'nın bir resmini
koyabilirsin aslında.
Ama ne yazık ki onun,
o örümcek gibi...
...uzun bacakları çerçeveye
pek sığmayacaktır.
Biliyor musun, bana hep
örümcek gibi uzun bacaklara...
...gereğinden çok fazla değer
biçiliyor gibi gelir.
Onun kız arkadaşın olduğunu
sanıyordum.
Hayır. O kız arkadaşım değil.
O senin gibi değil.
Erica, onu telefonla ara...
...ve ona sanki dünyadaki en iyi
arkadaşınmış gibi davran.
Bu berbat duruma nasıl
düştüğünü öğren hemen.
Bu hale nasıl gelebildi?
Sonra o bilgiyi al
ve ona karşı kullan.
Onu harekete geçiren etkenler
nelerdir? Gurur mu?
Dürüstlük? Şeref? Korku?
Ona her şeyini kaybedeceğini söyle.
Evine haciz gönder.
Ona bunu gazetelerde
yayınlayacağımızı söyle.
Onu uçurumun kıyısına
kadar götürmelisin.
Onu aşağı iteceğini düşünmesini
sağla ve son anda...
...onu tutup çek ve ondan
istediğin şeyi söküp al.
İşte, Erica, komisyon böyle kazanılır.
Affedersiniz.
Derek Smeath. Alo? Alo...
Asansörler.
İyi ki tekrar arama var.
Bu aramaya cevap verme,
arayan Derek Smeath.
Bu aramaya cevap verme,
arayan Derek Smeath.
Bu aramaya cevap verme,
arayan Derek Smeath.
Bu aramaya cevap verme, arayan...
Hayır, henüz bunu bilmiyor
ama yakında öğrenir. Pekâlâ.
- Sora görüşürüz o zaman.
- Luke! Luke.
- Günaydın.
- Merhaba.
- Merhaba.
- Affedersiniz.
Bir şeyi mi bölüyorum?
- Hayır.
- Yo, hayır.
Yeşil Fularlı Kız için gelmiştim.
- Ben mi?
- Saygıdeğer Bay West...
...benden sizi TV'deki ilk boy
göstermeniz için giydirmemi istedi.
Alışveriş için bir saatim var.
Özür dilerim, affedersiniz...
...Rebecca, Derek Smeath burada.
Tanrım. Şey... Ben...
Rebecca takip ediliyor.
Başarılı Birikim'de böyle
şeyler, ne heyecan verici.
Bu soytarıdan bana gına geldi.
Onunla ben görüşeyim.
Luke! Hayır! Onunla karşılaşmanı
istemiyorum, asla.
Merak etme.
Çoktan güvenliği çağırdım bile.
Gördün mü?
Güvenliği çağırmış.
Buyurun. Gidelim mi?
Hayır. Hayır, hayır, hayır.
Bu rezillik!
Burada bulunmaya hakkım var.
Balonun ardından, ben de
bizzat...
...Başarılı Birikim'i okudum.
Makalen çok iyiydi.
Seni gözlemledim...
...ve görünüşe göre sende
doğal sokak modasına eğilim var...
...ama... özgün bir stilin var mı?
Giyinme de diğer tüm
zahmete değer uğraşlar gibidir.
Bu bir sanattır ama aynı zamanda da
bir meydan okumadır.
Günaydın.
Bu elbise sende iyi durdu, ne dersin?
Belki üzerine... şu ceket olursa.
Bu dahice, Alette. Mükemmel.
Bence bu harika bir elbise
ama ben daha çok...
...sanki şöyle bir şey...
...düşünüyordum... bu nasıl?
Yani, ben olsam bunu yeni bir
Yves Saint Laurent manto ile eşleştirirdim.
Göster bana.
İşte, Rebecca.
Çantasını al.
Seçimin konusunda emin misin?
- Elbette.
- Görürüz.
Bu aramaya cevap verme,
arayan Derek Smeath.
Bu aramaya cevap verme,
arayan Derek Smeath.
Bu aramaya cevap verme,
arayan Derek Smeath.
Bu aramaya cevap verme,
arayan...
Merhaba.
Evet. Bu mükemmel.
Maalesef, fazla kalamayacağım.
Ama TV'deki program için
aksesuarlarla...
...nasıl tamamlayacağını görmeyi...
- ...merakla bekliyorum.
- Teşekkürler.
Hoşça kalın.
- Tanrım.
- Bir sorun mu var?
Neredeyse benim bu ayki
ilk maaşım kadar.
Ama buna değmez mi?
Tamam, bakmak yok. Aradan bakma.
Görebiliyor musun?
Tamam. Buraya çık.
Şimdi bu tarafa dön. Pekâlâ, bakma.
Bakma. Tamam, aç!
Baksana, bak, bak!
En iyi kısmı!
- Beğendin mi?
- Tam kendi gibi!
Bex. Bu çok heyecan verici.
Ben evleniyorum
ve sen elbiseni seviyorsun...
...ve Alette'e girme yolundasın,
ve...
Çantada ne var?
Bu Alette'in TV programında
giymem için...
...seçtiği bir elbise.
Anne, bir çörek alabilir misin?
Ne kadar tuttu?
Alette inanılmaz bir indirim alıyor.
Hâlâ İsimsiz Alışverişkolikler
toplantılarına katılıyor musun?
Evet!
- Çünkü söz verdin.
- Bunu biliyorum!
Affedersiniz. Sizde mi alışverişkolikler
toplantısına gidiyorsunuz?
Evet.
Bana bir iyilik yapıp şunları
arabanızın bagajında saklar mısınız?
Alışveriş sorunlarını düzeltmek
için orada bulunan bir alışveriş grubuna...
...elinde Barneys çantasıyla gitmek
pek iyi gözükmez.
Kesinlikle ne demek istediğini
biliyorum.
- Bu işi bana bırak.
- Pekâlâ.
- Bana da bir yer ayır, tamam mı?
- Tamam.
Teşekkür ederim!
İsmim Bayan Korch.
Yeni grup liderinizim.
Benim yöntemim farklıdır.
Bayan Bloomwood?
İhtiyacınız olmayan şeylere
paranızı harcamaya isteklisiniz...
...öyleyse ihtiyacınız olmayan şeyleri
parasız başkalarına vermeye...
...çalışmaya ne dersiniz?
Ama sorun şu ki:
O şeylere gerçekten ihtiyacım var.
Size onlara gerçekten kimlerin
ihtiyacı olduğunu göstereyim.
Kımıldama! Kımıldama.
Biraz cesaret be kadın.
- Vay be. Rengarenk.
- Bu benim nedime elbisem.
Lütfen! Kaçımız bunu daha önce
kullandı, ha?
Pekâlâ. Sizden bu elbiseleri
almanızı ve...
...faydalı bir şekilde kullanmanızı
istiyorum.
Bayan Bloomwood, bu özgürlük
verici bir şey değil miydi? Bravo!
Azmim sağlam. Cüzdanım kapalı.
Alışveriş yapmak istemiyorum!
Bodruma geri döndük.
Bundan daha gurur dolu olamazdım.
Bir hata oldu.
Size verdiğim şu elbiseler vardı ya?
- Geri almam gerekiyor.
- Anlıyorum. Christy!
Evet?
O iki elbiseyi satamazsın.
Bir hata olmuş.
- İade yoktur.
- O elbiselere gerçekten ihtiyacım var!
Yarın yerlerine başka bir şey getirirdim.
- Daha iyi şeyler.
- Değiştirme yoktur.
- Pekâlâ, öyleyse onları satın alırım.
- Alır mısınız? Bu harika.
Gerçekten.
Her sente ihtiyacımız var.
- Tamam. Ne kadar?
- Yüz on dolar.
Ne? Burası nasıl bir hayır kurumu
mağazası?
Bu elbise Barneys marka.
Biliyorum. İkisine yetecek kadar
param yok.
- Bu yirmi dolar.
- Bunun için daha sonra geri gelsen?
Hangisi daha önemli?
Para sorununuz mu var?
Kimin yok ki?
Tarkie, Tarkie, Tarkie,
program başladı!
- Bu o mu?
- Evet.
Yeşil Fularlı Kız,
Rebecca Bloomwood...
Uzman gibi duruyor.
Aksesuarları nasıl?
Hey, Janice. O şeyde...
Hangi kanal?
...finans. Hiç bana göre değil.
- Jane.
- Efendim?
- Janey. Janey!
- Ne var?
...sonra sizin makalelerinizi
okudum ve şöyle oldum...
"Vay be. Şimdi anladım."
Elbette. Amaç da bu zaten.
Çünkü bu kadar aşırı bir
finans gazeteciliği gerçekten...
- Gerçekten sıkıcı.
- O konuda size katılıyorum!
Evet! Yürü be, Bex!
Ulaşılabilir değil.
Ama birikim hesaplarında en çok
para bulunduranlar sıradan insanlardır.
Öyle. Annem ve babam gibi insanlar.
Bize mantodan bahsedin.
İzleyicilere kaşmir manto...
...ve ederi konusunda ne yazdığınızı
anlatın.
- Bu senin lafındı.
- Hayır, hayır.
Bana o ilham verdi.
Bu paha ve değer
arasındaki farktır.
Esasen, göremediğiniz ve
dokunamadığınız bir şeydir...
...ama aslında Amerika'daki
en değerli üründür.
- Ve bu da...
- Güvendir.
Güven. Sizleri seviyorum.
Borca girmenin bu kadar eğlenceli
olacağını kim bilebilirdi, ha?
Ama biraz daha vaktimiz
kaldı.
Seyircilerden soru almak istiyoruz.
Acaba aranızda finansal bir sorunu...
...olup da sormak isteyen...
Evet, siz bayım.
Benim borçla ilgili bir sorunum var.
Pekâlâ. Ev kredisi borcu mu,
taşıt kredisi borcu mu?
- Bayan Bloomwood'un borcu.
- Bayan Bloomwood'un borcuymuş.
Bu doğru.
Ben Tüm Şehir Borç Tahsilatı
Bürosundanım.
- Adım Derek Smeath.
- Peki.
Bakın, Tanrı aşkına,
bu adamın yıllardır...
...Rebecca'yı sinsice takip ettiğini
söylemek istiyorum.
Evet, bu doğru.
Kredi kartının ödenmemiş olan
toplam...
...9,412 dolar ve de çeyrekliği
tahsil edebilmek amacıyla.
Bu söyledikleri doğru mu?
Hayır, kusura bakma, bunun sebebi
adam onun eski erkek arkadaşı.
Gerçekten mi?
Onu eve getirmediğine şaşmamak
lazım.
Bu gayet iyi. Bak ne diyeceğim...
...siz bana baktıkça bu iş daha
eğlenceli bir hal alıyor.
Tamam, şey, eski kız arkadaşım...
...bana bugün buluşamayacağımızı
söyledi...
...çünkü Finlandiya'da kaptığı bir
hastalığı...
...bana bulaştırma riski varmış.
Yarı Fin olduğunu biliyor muydunuz?
Pekâlâ, zamanımız kısıtlı.
Soru sormak isteyen başka biri...
Hayır, hayır, hayır.
En iyi kısmına daha gelmedik.
Tanrım!
Acaba burada bulunan
Bayan Bloomwood'un...
...depresyon teşhisiyle şu an
hastanede olduğunu biliyor muydunuz?
Safra kesesi taşı yüzünden
şu an hastanede yatıyormuş.
"Çekiniz postada" 14 kez.
Çek 14 kez postada kayboldu.
Meyve asitli cilt temizleme
işleminin iyileşme aşamasında.
Basra'daki görevine ikinci kez
geri çağrılmış.
Bu bahanelerden hangisi gerçek?
Bir tane bile var mı?
Gerçek Rebecca Bloomwood
ayağa kalkar mı lütfen?
En azından gerçekten takip edildiğin
konusunda endişe etmeme gerek kalmadı!
Luke, anlamıyorsun!
Evet, haklısın, anlamıyorum!
O yüzden seni işe alma nedenime
uygun davran...
...ve bu durumu kesinlikle...
...anlamayan biri için gerçeği
açık et.
Alışveriş yaparım.
Demek alışveriş yaptığın için
yalan söylüyorsun.
Tamam, tamam.
Neden alışveriş yapıyorsun?
- İşte, ben...
- Hadi ama, hadi!
İyi ama bana şey için zaman
vermiyorsun--
Ne için?
Bir şeyler uydurman için mi?
Hayatın boyunca bir kereliğine
bile olsa bana gerçeği söyle.
Çünkü alışveriş yaptığım zaman
dünya daha da güzelleşiyor.
Dünya daha da güzel oluyor.
Sonra tekrar eskisine dönüyor.
Ve benim yine alışveriş yapmam gerekiyor.
Peki ya dürüstlük?
Ya güvenilirlik?
Aslında sana söylemek istedim...
...ama bu işi sırf Alette'e
girebilmek için kabul ettim.
Sana o konuda başarılar dilerim.
Luke, çok özür dilerim.
Hayır, hayır. Anlıyorum.
Hepsi bir yalandı.
Bu kesinlikle mantıklı geliyor.
# Kalbimi kırıyorsun
Onu paramparça ediyorsun
# Artık ben tırlattım
# Ve sen gözlüklerimi de
kırıyorsun, oldu mu?
O benim nedime elbisemi mi giyiyor?
Suze!
Bunu kesinlikle açıklayabilirim!
Pekâlâ! Açıkla hadi.
Açıkla!
Suze!
Bay West.
Luke Brandon'u severim.
Ama son bulgular, Bay Brandon'un
tarafsızlığını...
...yitirmesine imkân verdiğini
gösteriyor.
Bay Brandon?
Rebecca Bloomwood...
Rebecca Bloomwood, hayatta
gördüğüm en hayat dolu...
...eğlenceli ve ilham veren kadındı.
Ve bir yalanı yaşıyordu.
Artık bunu biliyoruz.
Ama makalelerinde yazdıkları
gerçeklerdi.
Bir düşüncesi vardı.
Anlayabileceklerine hiç
inanmayan ama...
...anlayabildiklerini görünce
buna bayılan insanlara...
...hitap etti.
Ve ben buna bayıldım.
Rebecca Bloomwood beni
hayal kırıklığına uğrattı.
Ama Yeşil Fularlı Kız bunu asla
yapmadı.
Sana gelince, eğer Luke Brandon
ve onun tavırları...
...Dantay-West' uygun düşmüyorsa...
...bunun tek bir çözümü vardır.
Belki de yeni bir dergi çıkarmalıyız.
Tamamıyla yazarlarının
düşünceleriyle yürüyecek bir dergi.
Şirketin bir parçası ama sınırlarının
dışında bir oluşum, anlarsınız ya?
Evet, kulağa...
Kulağa harika geliyor.
Evet. Beklenmedik bir şey gerçi.
Beceri ve vizyon sahibisiniz
Bay Brandon.
Etkilendim.
Başlangıç biraz çetin olacak...
...ama ben ve Cy bu şirketi de
bu şekilde kurmuştuk.
Kapının üzerine Dantay-West
yazısını astığımız gün.
O gün doğru kararı verdiğimizi
anladığımız gündü.
Öyleyse yeni teşebbüsümüze
kadeh kaldıralım.
Ben, buna...
Buna inanamıyorum.
Onu öldüreceğim.
Bay West, o tabelayı kapının
üzerine astığınızda...
...adınızı dünyaya duyurmak
istemiştiniz, öyle değil mi?
- Her şeyden çok.
- Ben de bunu istiyorum.
Tatlım, o iyi olacak.
Onunla konuştuğunda, sakın--
Tatlım, cidden,
sence artık çok mu--
"Mali Yönden Uyumlu Çocuklar
Yetiştirmek."
Sence bunun için artık çok mu geç?
Asla çok geç olmaz. O kitap fuarına
gittiğimiz için memnun musun?
Epey ilginçti, öyle değil mi?
Annen ve ben bu yüzden buraya
gelmeye bayılırız.
Bize Finlandiya'daki çocukluğumuzu
hatırlatır.
Annenle bizim düşüncemiz...
...eğer Amerikan ekonomisi
milyarlarca dolar borcu varken...
...hâlâ ayakta durabiliyorsa,
öyleyse bunu sen de yapabilirsin.
- Karavan 13,000 dolar falan eder...
- Hayır baba.
Bunu yapmak istiyoruz.
Eğer onu satarsan seni öldürürüm.
O tamamıyla seni ifade ediyor.
Tamamen.
Sen ve annen dışında başka hiçbir
şey beni ifade edemez.
DÜĞÜNE KADAR AİLEMİN
EVİNDEYİM.
TÜM DEĞERSİZ IVIR ZIVIRIN
ODANDA.
Demek bunu gerçekten yaptı ha?
Ve de işe yaradı.
Ne demek istiyorsun?
Bilmiyorsun yani.
Bu çok iyi.
Alette Naylor, dünyada en çok
istediği o şeyi ona vermek için...
...yeşil fularlı küçük kızla
görüşecekmiş.
Ben de onunla takıldım kaldım.
- Bay West' gittim ve...
- Sıcaktır.
Teşekkür ederim.
Charles ve Diana.
Hayır, hayır. Indiana'lı değiller,
İngilizler.
Hayır, baba, Charles ve Diana dedi.
Evet. Bay West'e af dilekçesi
vermek için gittim...
...ve o da kabul etti.
- Luke Brandon iyi mi peki?
Ne yazık ki, Bay Brandon artık
Dantay-West bünyesinde değil.
Ama kendi ayakları üzerinde duracaktır.
Ne de olsa o bir Sherman.
Rebecca...
Farkında olmayabilirsin
ama televizyon programındaki halin...
...pek çok kızın tüylerini
diken diken etti.
Seninle bir bağ kuruyorlar.
Senin sütununun adı
'Para Yettirilebilir Moda' olacak.
Ayda beş yüz kelime.
Alette'e hoş geldin.
Para yettirilebilir moda hakkında
yazabilirim.
Nerede indirim var hepsini bilirim.
Evet, evet, bilir.
İşin doğrusu, bunu benden öğrendi.
Hayır, öğrenmedim. Senden
öğrenmedim, öğrenmedim.
- Kek alır mısınız?
- Elbette.
Yo, yo, yo, hayır!
Ufacık, ufacık, ufacık.
Hayır, ufacık. Ufacık! Ufacık!
Teşekkür ederim.
Köşeni kişiselleştireceksin.
Kendi dolabından kıyafetler
kullanacaksın...
...bunun gibi mesela.
Bu çok zarif.
- Bunlar çok şık.
- Bu sezonun malı, sanırım.
Açıkçası, bunlar Louboutins marka...
...yani, pek para yettirebilir moda
ürünü değiller.
Endişelenme. Alette'de biz,
fiyatları çok küçük fontla yazarız.
Nihayetinde, kredi kartları
ne güne duruyor, öyle değil mi?
Bunu biliyor olmalısın.
Elbette.
Evet, hayır, ben, şey...
Kredi kartları hakkında her şeyi bilirim.
Son ihtarlar ve tahsilatçılar
hakkında da.
Moda dergilerinde bu tip şeyler
basılmalı. Öyle değil mi?
Rebecca, sen ahlaki vicdana
sahip birisin.
Ama eğer benim dergimde
çalışmak istiyorsan...
Hayır, hayır, ben gerçekten...
Alette'de çalışmak istiyorum.
Sorun nedir, bebeğim?
Midemin ortasında gerçekten
rahatsızlık veren şu his var.
Bu hissi bilirsin hani...?
Evet. Bende de başımın arkasında
olur.
Evet, şey olduğunda...
Ne demek istediğimi biliyor musun?
Bir şeyi yapmak istediğinde ama
aslında yapmaman...
...gerektiğini hissettiğinde mi?
- İşte bu!
- Benim midem ekşir.
Ben... çok fazla hata yaptım...
...ve bu işi kabul etmek de bunlardan
biri olacakmış gibi hissediyorum.
Kararını vermeden önce,
şunu bilmelisin.
Bu evden ayrıldığımda,
bu fırsat da benimle beraber gider.
Öyleyse ikiniz de gitmelisiniz.
Olur böyle şeyler.
Siz bir 'Sherman'sınız.
Bunu kendiniz finanse
edemez misiniz?
Size, bana arka çıkar mısınız diye
soruyorum.
İyi bir yatırım mıyım diye soruyorum.
Pekâlâ, millet, işte o an.
Bunu, sizin için kurtulması..
...zor bir şey olarak düşünün.
Yap şunu, Freak!
Ama kim ağlarsa...
...iki kart kesmek zorunda kalacak.
Adım Rebecca Bloomwood
ve ben bir alışverişkoliğim.
Merhaba, Rebecca.
Kariyerimi ulusal bir kanalda
mahvettim.
Aşık olduğum adama yalan söyledim.
En iyi arkadaşımı incittim.
Takip edildiğimi uydurdum
ve Fince bilmem bile.
Ama bir planım var ve
yardımınıza ihtiyacım var.
Kim benimle?
Kapa çeneni.
Yüzyılın indirimi.
Tüm çalışanlara ilet. Gönder.
Luke, affedersin.
Öğle iznimi uzun tutabilir miyim?
Elbette. Ne yapacaksın?
Bir randevum var.
- Kiminle?
- Biriyle.
Sanırım zorlu bir işe kalkışmak
üzere.
Bilirsin işte, Alette'den gelen
tüm o bedava giysilere yer açmak için.
Git, Hayley.
Acaba...?
- Çantalar!
- Hazır!
- Aksesuarlar!
- Hazır!
- Ayakkabılar!
- Hazır.
- Tuhafiye.
- Ne dedin?
- Şapkalar.
- Ha!
Umarım ayakkabı vardır!
Dışarıdakiler sabırsızlanıyorlar.
Biz hazırız, Bayan Bloomwood.
Kapıları aç, baba!
Herkese yetecek kadar var.
Sadece, istediğinizi...
Nefis renklerin, şık yakanın...
...ve bu klasik düğmelerin
farkına varabilirsiniz
Son teklifim otuz dolar.
Tezgahımdan uzaklaşmanız için
ben size otuz dolar veririm.
Peki ya annen?
O neden hoşlanır acaba?
Ağırbaşlılıktan.
- Bence bu...
- Bu şanslı üstlük.
Bunlar gerçek Prada ayakkabılar,
bayanlar.
Bu fularla aynı ton pembedirler.
El çantası da.
Ve eldivenler de öyle.
Pekâlâ, bunlar satılık değil.
Satılık değil.
- Bayan Ptaszinski!
- Ben iyiyim.
Ve sırada...
Yeşil Fular!
Bir ikon.
Yumuşacık, şehvet dolu,
paranın renginde.
Rebecca her zaman böyle
şahane zevkliydi.
Alette dergisine kapak atmasına
şaşırmamak lazım.
Becky Alette dergisine
kapak atmadı.
Bu devasa fırsatı geri çevirdi.
- Ne? Neden?
- Evet, Jane Bloomwood, selam.
Selam.
Bir sonraki Yeşil Fularlı Kız
kim olacak?
- Elli dolar!
- Başka yok mu?
- Yetmiş.
- Yetmiş geldi!
- Doksan dolar.
- Buradan doksan dolar!
- Affedersiniz.
- Buyurun.
Telefonda bir açık arttırmacı var.
Yüz yirmi dolar.
Güzel, ünlü ve seçkin fular için
yüz yirmi denildi...
- Yüz elli!
- Onu satma.
Zaten şimdiden bir sürü şey sattın.
- İki yüz dolar.
- İki yüz elli dolar.
İki yüz elli! 250 teklif edildi.
Sana karşı teklif 250.
- Evet?
- Üç yüz dolar!
Telefondaki arkadaşına, her teklifine
karşılık vereceğimi söyleyebilirsin.
Bir suikastçı gibi.
Üç yüz dolar. Satıyorum.
- Satıyorum.
- Açık arttırmacım çekiliyor.
Üç yüz dolara pembeli bayana
satıldı.
Bekle!
- Onu sarıyla beraber takma.
- Asla.
- Sana aşk getirebilir.
- Teşekkür ederim.
Bir, iki, üç, dört.
Bir binlik daha etti.
Vay be.
16,586 dolar 72 sent.
Kazandın, bebeğim!
Aman Tanrım.
Bay Smeath.
Bu da nedir böyle?
Ne yapıyorsunuz?
Bana o televizyon programında
tam olarak ne yaptıysan...
...ben de aynısını yapıyorum, Derek.
Sana hak ettiğin şeyi veriyorum.
Ama mümkün olan en külfetli
şekilde.
Ve bu da, sanırım, 9412 dolar
ediyor.
Ve bir de çeyreklik.
Aldım. Aldım.
Pekâlâ. Bayanlar, vakit geldi!
- Onun nasıl geri aldın?
- Bir anlaşma yaptım.
Ona biraz çiçek verin.
- Özür dilerim. Tamam.
- Git, git, git, git.
- Hazır mısın, tatlım?
- Bex!
Buraya gel.
Tamam.
Görüşürüz!
Tüm kıyafetlerini sattın ve
kendine bunu mu ayırdın?
- Bu Suze'un düğünü...
- Düğün. Biliyorum.
Ben bir araştırmacı gazeteciyim,
Rebecca.
Bana biraz itibar etmelisin.
Gerçekten hepsini sattın mı?
Hiçbir şeyin kalmadı.
Ben olsam öyle demezdim.
Ben de öyle.
Telefonda teklif veren sendin.
Ama kaybettin!
Açık arttırmacıların ikisi de
bendim.
Bu aşırı önem arz eden bir fular.
İsim: Rebecca Bloomwood.
Meslek: Luke'un yeni dergisinde
köşe yazarıyım.
Kıyafet: Islah olmuş bir alışverişkolik
olduğumdan, Suze'dan ödünç alındı.
- Al bakalım, Ryuichi.
- Vay be!
Alışveriş yapmayınca
bir şeyler yapmaya...
...bu kadar çok vaktiniz kalması
hayret verici.
Örneğin, Fince'yi gerçekten
öğrendim.
Bu benim arkadaşım.
Kendisi çok ünlü bir fahişedir.
Ayrıca kredi kartımla ilişkiye
girmek yerine...
...karşılık olarak onun da beni
sevdiği biriyle bir ilişkim var.
Ve de o beni asla batırmaz.
Bu hareketleri nereden buluyorsun?
Kim bilir?
Doğuştan geliyor.
Haklısın tabii. Bu tam bir sır.
çeviri: deerhunter