Tip:
Highlight text to annotate it
X
Tanrı'nın Kitabı
Çeviri: batigol-7
Aç mısın?
Gelip alman gerek.
Zor adamı oynama.
Çok beğeneceksin.
Kedi eti.
İşte böyle.
Midende kahvaltı için de yer ayır.
# Geçmiş günleri düşünebilirim. #
# Hayatımı yaşadığım zamanları. #
# Bir adamın yaşamak
isteyebileceği her şeydi. #
# Yarını hiç göremedim. #
# Bana hiç...
...kederden bahsedilmedi. #
# Kırık bir kalbi...
...nasıl onarabilirsin? #
# Yağmurun yağışını...
...nasıl durdurabilirsin? #
# Güneşin doğuşunu...
...nasıl engelleyebilirsin? #
# Dünya'nın dönmesine
sebep olan nedir? #
Kimse yok mu?
Merhaba?
Lütfen...
Bana zarar verme.
Ne istersen al.
Donmuş yiyecek.
Al hadi.
- Sana zarar vermeyeceğim.
- Öyle mi?
Son adam da öyle demişti.
Yardım edebilir misin?
Tekerlek yerinden çıktı.
Onaramıyorum.
Belki yapabilseydim...
...ama yapamıyorum.
İşin iyi yanı sabun olmaması.
Korsanların kokusunu
çok uzaklardan alabiliyorsun.
Çok etkilendim!
Bu adam...
...kokumuzu...
...10 metreden aldı!
Hijyenimiz hakkında ne diyorlar?
Çantanda ne var?
Ne çantası?
Silahı var.
Dolu değil.
Asla da olmaz.
Doğru ama değil mi, moruk?
Çantayı aç yavaşça ve
nazikçe yola boşalt.
Yapamam.
Çıkar o çantayı...
...ve yere koy...
...yoksa ölürsün!
Beni dinliyor musun?
- Artık dinliyorum.
- Güzel.
- Sen beni dinliyor musun?
- Evet.
Güzel.
Bir daha bana el hareketi yaparsan
elini koparırım.
Ne dediğini duydunuz mu?
Pekala, demek ki bu işi
zor yoldan yapacağız.
Neden böyle yaptın?
Elimi mi kestin?
Ne diye dikiliyorsunuz?
Öpün şunu!
Ne dedi?
Şoka girdi.
Sanırım ''Öldürün onu.''
demek istedi.
Sana elini koparırım demiştim.
Evet, söylemiştin.
Kimsin sen?
Suyun nerede?
Önce sana saldırırlar...
...ve sonra da seni yerler.
Gerçekten.
Sepetimde.
Almayacak mısın?
- Nereye gidiyorsun?
- Batıya.
- Seninle gelebilir miyim?
- Hayır.
Hayır!
Dur bakalım.
Nereye gidiyorsun?
Tatlım, gel buraya.
Hayır, durun.
Lütfen, yapmayın.
Yolundan sapma.
Hayır!
Yolundan sapma,
seni ilgilendirmez.
Yolundan ayrılma,
seni hiç ilgilendirmez.
- Seni tanımıyorum.
- Buralardan değilim.
Yapma ya?
Kimsin sen?
Sorun çıksın istemiyorum.
Tamam.
- Sadece bir müşteriyim, tamam mı?
- Tamam.
Üzgünüm ama ellerini görmeliyim.
Onlardan biri değilim.
Tamam.
Çantamdan bir şey çıkaracağım.
- Parmağını tetikten çek.
- Tamam.
Süper. O bir Phantom 900, adamım.
Öyle mi?
90'lardan beri bunlardan görmemiştim.
Evet, eski doğudan almıştım.
- Çalışıyor mu?
- Evet, ama şarj edilmesi lazım.
Benim için şarj edebilir misin?
Kablolarım da var.
Kablolara gerek yok,
senin için makinayla şarj edebilirim.
Ama karşılığın varsa.
Evet, tabii.
- Amerikan malı.
- Evet.
Bunların alayı var bende.
- Öyle mi?
- Evet.
Dudak nemlendiricin var mı?
Hayır yok.
Kedi yağım var.
- Taze kedi yağı.
- Hayır, olmaz.
Güzeldir, aynı işi görür.
Peki hiç oyuncağın var mı?
Hayır, oynamam.
Ama...
Evet, evet, evet.
Pekala, tamam.
Bunu alıyorum ve bir de bunu.
Tabii ki, senin olsunlar.
Tamam, bana birkaç saat ver.
- Senin için şarj edeyim.
- Teşekkürler.
Sokağın karşısında bekleyebilirsin.
- Sağol, ben böyle iyiyim.
- Ama bar açılmak üzere.
Burada beklerim.
Bana güvenmiyorsun, değil mi?
- Burada beklerim.
- Tamam.
Carnie...
...yol çetelerinden biri şehre geldi.
Sana bir şey getirmişler.
- Kitaplar mı?
- Hem de sürüyle.
Onlara, hemen onlarla
görüşmek istediğimi söyle.
İyi iş başardık.
Senin istediğin kitap,
bunların arasında yok mu?
Yok.
Anlamıyorum.
İşe yaramaz sürüyle kitap.
Anlamak zorunda değilsin.
Anlama işini bana bırak ki
arkadaş olabilelim.
Sana güveniyorum,
o kitabı bulacaksın.
Dur!
Bir de bu var.
İşte bu bir ikram.
Şampuan.
Git biraz eğlen.
Karılarla takıl.
Sen ve arkadaşların istediğiniz kadar
takılabilirsiniz.
Sonra yollara geri dönün.
Sonra da sana kitabını getireceğiz!
Hiç şüphem yok.
Okumayı bile bilmeyen adamları...
...bir kitabı bulmaları için
gönderiyorsun.
Tabii ki hiçbir şey bulamayacaklar.
İşe yaramadıklarını ben de biliyorum...
...tabii sen onlarla gitmedikçe.
- Ya bunlar ne olacak?
- Yak gitsin.
Sokağın karşısındaki mekanda,
hiç su var mıdır?
Karşılığını verebilirsen var.
İşte.
Kokla.
Yol çetelerinden biri bulmuş.
Kim bilir...
Belki de dünyadaki son şampuandır.
Ve hepsi senin.
Kitabını bulmuşlar mı?
Hayır.
Yabancı?
Ellerini göster.
- Tamam, ne istiyorsun?
- Su.
İyi parça.
Kendi erzağımı satmak için tüketmeliyim,
ucuza kaçayım deme.
Tamam.
Bununla anca yarısını alırsın.
Solara!
Şunu doldur.
Bekle.
Buna ihtiyacın var.
Yolumda çekilir misin?
Sağol.
O benim kedimdi.
Cinsi güzelmiş.
Barda kedime vurduğunu gördüm.
Hayır, biraz ittim, vurmadım.
Ona elini kaldırdın.
Bir daha olmayacak,
söz veriyorum.
Martz, bir içki daha vereyim mi?
O kediler 2 yıldır buraya gelir.
Burada olmaya senden daha çok hakları var.
Sorun çıksın istemiyorum.
Çok kötü, çünkü...
Kim olduğunu biliyorum.
Yoldaki masum yolcuların katili.
Yaptığın her şeyin hesabı tutuluyor...
...bunları ödeyeceğini biliyor musun?
Tamam.
Eşyalarımı alıp,
buradan çıkıp gideceğim.
- Tamam mı, kardeş?
- Tamam.
Toprak...
...bizim yüzümüzden lanetlendi.
Toprak bize...
...diken ve çalı verecek.
Topraktan geldik, topraktan yaratıldık...
...ve yine toprağa döneceğiz.
Dur!
Lütfen.
Redridge!
Redridge.
- Kimsin sen?
- Hiç kimse.
Bundan biraz kuşkuluyum.
Barımda öldürdüğün adamlar...
...işte onlar hiç kimseydi.
- Ama sen...
- Eli bile titremedi.
Onlardan biri değil.
Güzel. Burası medeni bir kasaba.
İnsanları yemiyoruz.
Öncesinden çok fazla insan görmüyoruz.
Artık görmüyoruz.
- Okur musun?
- Her gün.
Senin için ne güzel.
Ben de okurum.
İşin komik yanı nedir biliyor musun?
Bizim gibi yaşlı insanlar...
...gelecek biziz.
Benden ne istiyorsun?
Doğruca konuya girdi.
Bunu sevdim.
Bunu sevdim.
Sadece eğitimli değilsin...
Daha önce onu senin gibi kullanan
birini görmemiştim.
Nerede öğrendiğini bilmiyorum...
Ama, eminim ki, çok iyi kullanıyorsun.
Burası küçük bir kasaba,
işin daha başındayız.
Genişletmek üzereyim,
uzman bir yardıma ihtiyacım var,
...senin gibi birini kullanabilirim.
Sağol ama ilgilenmiyorum.
Benim için çalışan insanlar, bir işçinin
rüyasında görebileceğinden bile...
...çok daha iyi yaşıyorlar.
Redrige'ye sor.
İstediğine sor.
Gerçek yatak, sıcak yemek ve kadınlar.
Temiz su.
Daha kötüsü de olabilir, dostum.
Sağol.
Ama gitmem gereken bir yer var.
Neresi?
Batı.
Batı diye bir yer yok.
Bana başka türlü söylendi.
Kim söyledi?
Bak ne diyorum.
Gece burada kal.
Konukseverliğimize bir bak...
...bakalım beğenecek misin?
Sabah tekrar konuşuruz.
Bu bir tavsiye, Walker.
Seçenek değil.
Daima bir seçenek vardır.
Gece boyunca odanın dışında biri olacak.
- Bir şeye ihtiyacın olursa...
- Olmaz.
Belli olmaz.
Bunlar senin için.
Duş için su...
...biraz yiyecek ve özel tatlı...
...müessesemizin ikramı.
Seni bulabilmem için elimdekini alman
veya bir şey söylemen gerekli.
- Sağol.
- Rica ederim.
Başka bir şey ister misiniz?
Hayır, gerek yok, sağol.
Savaşta mı kör oldun?
Doğuştan körüm.
Sanırım şanslıyım, çünkü
olayın yaşandığı zamana kadar...
...zaten böyleydim.
Yemek için sağol.
Rica ederim.
Parfümünü beğendim.
Sadece şampuan.
Ama yine de sağol.
İyi geceler.
Sabaha fikrini değiştireceğini sanmıyorum.
Burada kalmayacak.
Diğerlerinden daha farklı biri.
Ondan yapmanı istediğin şeyi
yaptıramayacaksın.
Kim benden bahsetti ki?
Solara'yı göndereceğim.
Bunu yapamazsın.
Tam onu kullanmanın vakti.
Lütfen. Yapma.
Lütfen, yapma. Lütfen.
Lütfen. Lütfen.
İçeri girebilir miyim?
Bir dakika müsaade et.
Biri zaten su ve yemek getirmişti.
İhtiyacım olan her şeyi aldım.
Emin misin?
Burası fazla aydınlık.
- Ben Solara.
- Evet.
Mataramı doldurmuştun.
Evet. Sen de Walker'sın, değil mi?
Evet.
Ödemeden tırsıyorsan,
müessesenin ikramıdır.
Ne için ödeme?
Neden oturmuyorsun?
Hayır.
Hayır, gidemem.
Beni gönderirsen,
anneme zarar verecek.
- Kim?
- Carnegie.
- O senin baban mı?
- Hayır.
Hayır ama ikimiz de ona aitiz.
Ben yerde yatarım.
Yarın ona benimle iyi vakit
geçirdiğini söylersin.
Söz veriyorum,
sorun çıkarmayacağım.
Lütfen.
At B4'e gider.
Senin sıran.
- Kaç yaşındasın?
- Pardon?
Buraya gelmeden önce senin yaşlarında
çok fazla insan görmedim.
Yaklaşık olarak...
...patlamada sonra 30 kış geçti.
Tam olarak hatırlamıyorum.
Nasıl olduğunu hatırlıyor musun?
- Yani öncesindeki Dünya'yı.
- Evet.
Nasıldı?
İnsanların elinde
ihtiyaçlarından fazlası vardı.
Neyin değerli olup...
...neyin olmadığını bilmiyorduk.
İnsanların şu an birbirlerini öldürdükleri
şeyleri, o zamanlar fırlatır atardık.
- Gerçekten mi?
- Evet.
Kitabın var!
Bakabilir miyim?
Hayır, bakamazsın.
- Bi'kere bakmak istiyorum.
- Hayır, hayır dedim.
Okumayı bilmiyorum.
Hadi, bi'kere bakmak istiyorum.
Senin derdin ne?
Sadece basit bir kitap.
Basit bir kitap değil.
Ne demek ''basit bir kitap değil''?
Kitapla ilgili soru sormak yok,
tamam mı?
Başka soru yok.
Buraya geldiğinden beri
sana sormak istediğim bir soru var.
Belki cevap veririm,
belki de vermem.
Suyu nereden getirdin?
Söyleyemem.
Söyleyemez misin
yoksa bilmiyor musun?
Biliyorum.
Sen kitap hakkında konuşmuyorsan...
...ben de su hakkında konuşmam.
Pekala, sana başka bir sorum var.
Tabii ya.
Aç mısın?
Burada epey yemek var.
Yiyebileceğimden de fazla.
Ne diyorum bak.
Yemeği paylaşabiliriz.
Eski insanların yaptığı gibi.
- Tamam.
- Tamam mı?
Dur bir dakika.
Otur.
Otur.
Sana bir şeyim var.
Ellerini ver.
Ne yapıyorsun?
Ban güven.
Ellerini ver.
Gözlerini kapat.
Yüce Tanrım,
sana bu yemek için şükrediyoruz.
Sana bu sıcak yatak için ve...
...soğuk gecedeki başımızın
üzerindeki tavan için...
...şükrediyoruz.
- Çok uzun zaman oldu.
- Kitaptan mı?
Gözlerini kapa.
Böyle zor zamanlarda
bize yoldaşlık yaptığın için...
...sana şükrediyoruz.
Amin.
Şimdi yiyor muyuz?
Evet, yiyoruz.
Günaydın, Solara.
Gecen nasıl geçti,
iyi uyudun mu?
- Söylediğini yaptım.
- Tabii ki yaptın...
...ama işe yaradı mı diye sordum?
- Kalıyor mu?
- Pek fazla konuşmadık.
Solara, tatlım, bir şeyler ye.
Anne, elini ver.
Gözlerini kapat.
Anne, güven bana.
Yüce Tanrım...
...yemeğimiz için sana şükrediyoruz.
Annem için şükrediyorum.
Başımızın üzerindeki çatı ve
yeni arkadaşlar için şükrediyorum.
Ve...
Sanırım şimdilik hepsi bu kadar.
Amin.
Aklına gelmeyen kelime buydu.
Amin.
Böyle bitirirsin.
Pek fazla konuşmadığınızı söylemiştin.
Peki hiç kitap okudu mu?
- Sana bir soru soru sordum.
- Bill, yapma.
Sen kes sesini.
Dur!
Anneni incitiyorsun, Solara.
Her gün okuduğunu söyledi.
Okudu mu?
Annenin çok hoşuna gidecek.
Bilmiyorum!
Bilmiyorum.
Evet, evet.
Okuyordu.
Ne çeşit bir kitap okuyordu.
Bilmiyorum,
eski deri kaplı bir şeydi.
Yani?
Bilmiyorum,
ön tarafında bir şey vardı.
Söyle neymiş o.
Bırak annemi lütfen.
Göster!
Redridge!
Kahretsin!
Bütün gece bekledim.
Nerede bu adam?
Bilmiyorum.
İçinde asit olmadığından
emin olmak istiyorum.
Anlıyorum. Hiç önemli değil.
Şunları al yeter.
- Hepsini al.
- Kurutmalıyım.
- Hey!
- Tamam, tamam.
- Hadi.
- Tamam.
Sağol. Onlara, sana bunu
zorla yaptırdığımı söyleyebilirsin.
- Söyle.
- Bana zorla yaptırdın.
O şey dolu mu?
Dolu olduğunu sanmıyorum.
Öğrenmenin tek yolu var.
Bak, o kitap bana lazım.
Yani, kitabı ve seni istiyorum.
Bana seçim yaptırırsan...
...seni öldürüp kitabı alırım.
Neden, neden kitabı istiyorsun?
Ben o kitapla büyüdüm.
Onun gücünü biliyorum.
Kitabı okuduysan
sen de biliyorsun.
O yüzden savaştan sonra
hepsini yaktılar.
Hayatta kalmak bile
inançlı davranmaktır.
Bu şehir inşa etmek bile
inançlı davranmaktan daha önemlidir.
Ama bunu anlamıyorlar.
Hiç biri anlamıyor.
Benim onlara yardım etmek için
doğru söylemlerim yok...
...ama kitabın var.
İtiraf ediyorum...
Bu kasabayı inşa etmek için,
kötü şeyler yapmak zorunda kaldım...
...hem de çok kötü şeyler,
bunu itiraf ediyorum.
Ama o kitaba sahip olsaydık...
...yapmak zorunda kalmazdım.
Elimizde doğru söylemlerimiz olsaydı,
bu küçük Dünya'nın...
...nasıl farklı, nasıl adil bir yer
olabileceğini hayal edebiliyor musun?
İnsanlar neden burada olup bunları
yaptıklarını gerçekten anlayacaklardı.
Diğer saçma motivasyonlara
ihtiyaçları olmayacaktı.
Kitabı saklamak doğru değil.
O kitap diğer insanlarla paylaşılmalı.
Yayılmalı.
Sen de bunu istemiyor musun?
Tüm ruhum ve kalbimle.
Bu kitabı daima
olması gerektiği yere...
...ihtiyaç duyulduğu yere
götüreceğime inandım.
Ama henüz bulamadım.
Bu adamı sevdim.
Bu adamı sevdim.
Vur onu.
Lütfen.
Ne diye dikiliyorsunuz?
Vurun şu herifi!
Allah kahretsin!
Takip edilmekten hoşlanmam.
Seninle gelmek istiyorum.
- Aptal mısın?
- Buradan nefret ediyorum.
Değiştir öyleyse.
Annem seninle daha güvende
olacağımı düşünüyor.
Seni suyumuzun olduğu yere
götürürüm.
Taşıyabildiğin kadar alabilirsin.
Taşıyabildiğimiz kadar demek istedim.
Carnegie, kuzeyde iki kaynak
daha olduğunu biliyor.
Daha fazla kasaba
inşa edeceğini söylüyor.
Bu suyu nereden biliyor?
Gençliğinde buradaymış.
Önceki Dünya'da.
Sanırım tanıdığı herkes ölmüş.
Acele etsek iyi olur.
Galiba gözlüklerimi içeride unuttum.
Benim için bakabilir misin?
Ben burada beklerim.
Ne yapıyorsun?
Sen tam bir yalancısın!
Yalancı değilim.
Suyunu alırsan seninle
gelebileceğimi söylemiştin.
Ben demedim, sen dedin.
Ayrıca, yollar senin için çok tehlikeli.
Düşündüğünden bile daha kötü.
Hoşçakal, Solara.
Seni tanımak güzeldi.
- Hey.
- Efendim?
Siktir git!
Pis ellerini yıkadın mı?
İki kere, efendim.
Sizin sabununuzla.
Bir ekip topla.
Peşlerinden gidiyoruz.
Dandik bir kitap için.
Dandik bir kitap falan değil!
O bir silah!
Akılları ve kalpleri, zayıflamış ve
zedelenmişleri hedefleyen bir silah.
Bize onların kontrolünü verecek.
Lanet bir kasabadan fazlasını
yönetmek istiyorsak...
...o kitabı almalıyız.
Dünyanın her yerinden insanlar gelecek
ve onlara ne söylersem yapacaklar...
...ama kitaptaki söylemleri kullanırsam.
Daha önce yaşandı,
ve tekrar yaşanacak.
Tek ihtiyacımız olan şey o kitap.
Öyleyse ben de Solara'yı istiyorum.
Benimle pazarlık mı yapıyorsun?
Seninle anlaşma mı yapıyorum?
Çok adam kaybettik.
Bana her zamankinden
daha çok ihtiyacın var.
O kitabın bu dertlere
değeceğini söylersen...
...sana inanacağım.
Ama bunun için Solara'yı istiyorum.
Neden olmasın?
Neden olmasın?
Hadi artık yola çıkalım.
Ne tarafa gidiyoruz?
Batı.
Kimse yok mu?
Biri bana yardım edebilir mi?
Merhaba, kimse yok mu?
İyi misin?
Evet, iyiyim.
Sen yoluna devam et,
ben iyiyim.
- Dur bir bakayım...
- Hayır. Lütfen!
İyiyim. Ben yardımı için
birini bekliyorum.
Sen yoluna git.
Önemli değil.
Sadece birkaç dakika sürer.
Ben iyiyim. Lütfen...
İmdat!
Bırakın beni!
Şuraya gidelim.
- Ne oldu?
- Duydun mu?
Hayır.
Kımıldama.
Kabloları dışarı çıkar.
Makaraya sar.
- Bu nedir ki?
- Öğle yemeği.
Adam efsunlu gibi.
Kimse ona zarar veremezmiş gibi.
Lanet herifin teki sadece.
Kurşunu sıkarsın
ve diğer herkes gibi ölür.
Hala sıcak.
Öleli daha birkaç saat bile olmamış.
Uzaklaşmış olamaz.
Şerefsiz.
Solara.
Onu hala istediğinden emin misin?
Yakında hava kararacak.
Onları gece izleyemeyiz,
geldiğimizi göreceklerdir.
Farkında olmadan
yanlarından geçer gideriz.
Haklı.
Yayan gidiyorlar. Yorgunlar.
Uyumak zorundalar.
Yarın yola devam ederiz.
Onları güneş doğmadan bulmalıyız, Sam.
Garanti olsa iyi olur.
Gerçekten her gün
aynı kitabı mı okuyorsun?
Hiç kaçırmadan.
Biraz da bana okur musun?
Lütfen.
Tanrı benim çobanımdır.
Beni yeşil çimlerde uzandırır.
Beni su olan yerlere yönlendirebilir.
Ruhumu onarır.
Beni kendi adının aşkına
dürüstlüğün yolunda tutar.
Ölümün gölgesindeki vadide
yürüyor olsam bile...
...Tanrı benim yanımda oldukça...
...kötülükten korkmayacağım.
- Çok güzel.
- Beğendin mi?
- Bunu sen mi yazdın?
- Evet.
- Gerçekten mi?
- Hayır.
Daha sen ve ben doğmadan çok uzun
zaman önce etrafta olduğu muhakkak.
''O sadece basit bir kitap değil''
derken ne demek istemiştin?
Bu son kalan.
Gerçekten mi?
Savaşın ardından insanlar
kendilerine iş kurmak için...
...ateşin yok etmediği
şeyleri de bulup, yok etmişler.
Bazı insanlar savaşın öncelikli
sebebinin bu olduğunu söylüyor.
Neyse, geriye sağ salim
bir tek bu kaldı.
Nasıl aldın?
Savaşın gökte bir delik açtığını söylediler.
Muhtemelen bu hikayeyi duymuşsundur.
Evet.
Gökte delik açıldı,
güneş yere indi...
...ve her şeyi yaktı.
Her şeyi ve herkesi.
Sen yer altında saklanacak böyle bir yer
bulduğun için şanslıymışsın.
Çoğu insan şanslı değildi.
Bir yıl sonra
dışarı çıkmaya başladık...
...amaçsıza etrafta dolanıyorduk,
ne yapacağımız bilmiyorduk...
...kendimize yaşamımızı sürdürecek
bir yer bulmaya çalışıyorduk.
Bir gün, bir ses duydum.
Açıklaması zor...
...ama sanki
içimden geliyormuş gibiydi.
Ama seninle şu an konuştuğum gibi
rahatça duyabiliyordum.
Ses ne dedi?
Beni kitabı bulacağım
yere doğru yönlendirdi.
Molozların altında gömülüydü.
Ses bana kitabı
batıya götürmemi söyledi.
Yolun benim için hazırlandığını söyledi.
Kitabı olması gereken yere götürürken...
...güvende olacaktım.
Korunacağımı söyledi.
Yolumda karşıma çıkacak
herkese, her şeye karşı.
O günden beri yürüyorum.
Bunların hepsini kafandaki ses
söyledi diye mi yaptın?
Aynen öyle.
Daha önce ne duyduğumu biliyorum.
Şu an ne duyuyor
olduğumu da biliyorum.
Bu işi yardımsız başaramayacağımı
anlamış oldum.
O nedir?
Bir soru bile çok fazla.
Yatalım, sabah erken kalkacağız.
Ne yapıyorsun?
Üzgünüm, uyuduğunu sanıyorum.
Uyumuyordum.
Ne yapıyorsun?
Kitaba bakmak istemiştim.
Benden başka kimse dokunamaz,
anladın mı?
- Anladın mı?
- Evet, anladım.
Git yat.
Nasılsa okumayı bilmiyorsun,
senin işine yaramaz.
Evet.
Öyleyse öğret bana.
Dur. Dur
Dur!
30 yıldır yürüdüğünü söylemiştin, değil mi?
- Evet, öyle.
Kaybolduğunu düşündüğün oldu mu?
Hayır.
Doğru yöne yürüdüğünü
nereden biliyorsun?
İnancımla yürüyorum,
görüşümle değil.
Bu da ne demek?
Yani, bir şeyler bilmiyorsan da
bir şeyler biliyorsundur.
Hiç mantılı gelmiyor.
Mantıklı olmak zorunda değil.
Çünkü bu inanç.
Karanlığın tarlasındaki
ışığın çiçeği gibi...
...yükü taşımam için gücü veren şey,
anladın mı?
Bu da mı kitaptan?
Hayır, bu Johnny Cash...
...eskilerden bir müzisyen.
Ne?
Sence burada yaşayan birileri var mıdır?
Bilmiyorum.
Belki su vardır.
Arkamda kal.
Çok garip.
Kimsin sen?
Sadece yolcuyuz.
Zarar verme niyetimiz yok.
İzinsiz girilmez.
Levhayı görmediniz mi?
Çok üzgünüz,
görmemiştik.
- Ne iş yapıyorsunuz?
- Biz sadece...
İşimiz yok.
Çok üzgünüz ve
izin verirseniz...
...yolumuza devam etmek istiyoruz.
George, şunlara bak.
Biri kız.
Yüzlerce kez duyduğumuz
eski bir hikaye.
Bu günlerde çok az ziyaretçimiz oluyor.
O yüzden George
herkesten şüphe ediyor.
Ben Martha.
Çay içer miydiniz?
Müziğe ne dersiniz?
Çok sakinleştiricidir.
George!
Nasıl seversiniz?
- Güzel mi?
- Güzel, güzel.
Harika.
İkinizin hayatta kalmış olması şaşırtıcı.
George elinden her iş gelen bir adamdır.
Burayı güvenli hale getirmek için
çok uğraştı.
Yaşlı olabiliriz ama dirençliyiz.
Bizi buradan çıkarmak için
birkaç kişiden fazlası gerekir...
...değil mi, George?
- Evet, öyle.
- Doğru.
Size bir şey göstermek istiyorum, hadi.
George, hayır.
Şimdi olmaz.
Hadi!
- Bunlar...
- Mezar mı? Evet.
Onları gömmemek
medeniyetsizlik olurdu.
Ayrıca, toprak için çok iyi.
Hadi içeri girelim.
Size sandviç hazırlayabilirim.
Sağolun. Teşekkürler.
- Hemen gitmeliyiz.
- Bu insanları öldürmüşler.
Sadece öldürmemişler,
onları yemişler.
- Elleri titriyor.
- Çok fazla insan etinden.
Hadi gidelim.
Biraz et buldum.
Umarım açsınızdır.
Hayır, hayır, sağolun.
- Gitmemiz gerekiyor.
- Hemen mi?
Maalesef öyle.
Kalmak istemediğinize emin misiniz?
Eminim hem de çok.
Silahını indir.
Üzgünüm bunu almalıyım.
Kapıyı aç lütfen.
- Çay için teşekkürler.
- Çok teşekkür ederiz.
İçeri dön.
George, sorun ne?
Hepsi ağır silahlı adamlar...
...ve doğruca bize geliyorlar.
Tam da yeni porselenlerimi çıkarmıştım.
Başlatma şimdi porselenine.
Daha silahınız var mı?
Silah mı?
Sana biraz silah göstereyim.
Hadi.
İçeride olduğunuzu biliyoruz.
Dışarı çıkın ki kimse zarar görmesin.
İşini kolaylaştırıyorum.
Solara'yı kitapla birlikte gönder.
- Ne yapacağız?
- Ben ne yapacağımı çok iyi biliyorum.
- Bekle, bekle.
- Solara'yı kitapla birlikte gönder.
Dışarı çıkmıyorlar.
Kahretsin! Yere yatın!
Herkes yere yatsın!
Şu duyduğun ses var ya?
Bu konuda bir şey söylemiş miydi?
İkimiz de sağ salim kurtulacağız.
Ya biz?
Sizden bahsetmedi.
Ateşi kesin!
Ateşi kesin.
Şerefsizler!
Bu tarafa geçin!
Bu tarafa geçin!
Adi pislikler!
Ateşi kesin!
- Ne yapıyorlar?
- İyi bir şey değil.
Kitap nerede?
Çantasını kontrol et.
Burada değil.
Bu senin son şansın.
Ya kitabı verirsin...
...ya da yemin ediyorum ki,
seni buraya gömerim.
Adi herif.
Tekrar deneyelim.
- Carnegie!
- Ne!?
Söyle.
Kitap nerede?
Kitabı ver ona. Lütfen.
Sakın söyleme.
Evdeki Tv'nin arkasında.
- Tv'yi kontrol et.
- Neyi?
Dalga mı geçiyorsun?
Sen git!
Git!
''İstersen mucizeyi gerçekleştirebilirsin.''
Tanrı iyi, değil mi?
Her zaman.
Her zaman değil.
Hayır!
Gördün mü?
Sana ne demiştim?
O sadece bir adam.
Hayır!
Rahat bırakın!
Koruman şimdi nerede?
Benim için dua et.
Tamam mı?
Ciddiyim.
Hadi be!
Geri dön!
Hadi. Hadi!
Geri getirmek için yeterince
benzinimiz var...
...peşinden gitmek ister misin?
Hayır.
Nereye gidiyorsun.
Batıya.
Batıya gitmeliyim.
Hey.
- Üzgünüm.
- Ne için?
Olanların hepsi benim hatam.
- Hayır, değil.
- Evet, öyle.
Seninle gelmeseydim
bunların hiçbiri başına gelmezdi.
Senin hatan değil.
Yapmam gerekeni yaptım.
O kitabı geri almanı sağlayacak
herhangi bir fikrin var mı?
Senin için çok önemliydi.
Yıllarca o kitabı her gün
yanımda taşıyıp okudum.
Kitabı korumak için kendimi
o kadar kaptırdım ki...
...yaşamak için ondan
öğrendiğim şeyi unuttum.
Öyle mi?
Neymiş o?
Kendin için yaptığından çok
başkaları için yap.
Kitaptan öğrendiğim budur.
Kokuyu sen de alıyor musun?
- Ne?
- Havada tuz kokusu var.
Okyanusa yaklaşıyoruz.
Çok güzel.
İşte bu.
Tamirciyi getirin!
Daha fazla yaklaşmayın!
Ne işiniz var burada?
Benim adım Eli.
Yanımda bir Kral James
İncili taşıyorum.
Olduğunuz yerde bekleyin.
Ani bir hareket yapmaya kalkışmayın...
...aksi halde üzerinize ateş açarız.
İtinayla çalış.
Özen göster.
Durun.
Bu işi uzun süredir yapıyoruz.
- Müze gibi görünüyor.
- Hayır. Çok daha fazlası.
Burası tekrar başlayacağımız yer.
Çok yakında baskıya geçiyoruz.
İnsanlara kaybetmek üzere oldukları
Dünya'yı öğreteceğiz.
Tekrar inşa etmeye başlamaları için
onlara yardım edeceğiz.
Bak. Shakespeare.
Britannica.
Sadece birkaç cildi eksik.
Mozart ve Wagner'in harika eserlerinin
tüm koleksiyonları var.
Hala da bozulmamış durumdalar.
Ama şimdi kadar
İncilimiz olmamıştı.
Nasıl bir durumda olduğunu
sorabilir miyim?
Eskimiş, ama işini görecektir.
Kitabı görebilir miyim?
Tabii ki.
- İşte bu. Açıldı.
- Güzel.
Üzerinde bir şey yazıyor mu?
Bize biraz boş kağıt
getirir misin, lütfen?
Çokça.
Ne kadar varsa.
Olamaz.
İmkansız!
Olamaz!
Dikkatini topla...
...ve söylediğim her şeyi yaz.
Söylediklerimin aynısını.
Musa'nın ilk kitabı.
İsmi Yaradılış'tı.
Bölüm 1. Ayet 1:
''Başlangıçta...
...Tanrı gökyüzünü ve...
...yeryüzünü yarattı.''
Ayet 2:
''Yer boştu...
...yeryüzü şekilleri yoktu...
...ve engin karanlık...
...her yeri kaplamıştı.
Tanrı'nın ruhu...
...suların üzerinde...
...dalgalanıyordu.
Ayet 3:
''Tanrı...
...''Işık olsun.''
diye buyurdu...
...ve ışık oldu.''
Solara nerede?
Dışarıda.
Kendi seçimi.
Geri getiremeye çalıştım.
Ama reddetti.
O reddederken sen ne yapıyordun?
- Oku.
- Kızıma ne yaptın?
- Oku!
- Kızıma ne yaptın?!
İstediğin zaman okuyabiliyorsun.
Üzgünüm.
Uzun zaman oldu,
hatırlamıyorum.
- Mecbursun.
- Öyle mi? Nedenmiş?
Okumak zorundasın. Lütfen.
Bacağın.
Artık ağrımıyor.
Kokuyu alabiliyorum.
Kitap için çok uğraştın.
Çok fazla adamı feda ettin.
Yerini doldurabileceğinden fazlasını.
Şimdi tüm o insanlar senin adını
söylemeye bile korkuyorlardı.
Şimdi hepsi aşağıda ortalığı dağıtıyor,
bunu biliyor muydun?
Ve onları durduracak kimse yok.
Ve senin ateşin var.
Bu kadar çok istediğin bir şeye bu kadar
yaklaşıp o kadar uzakta olma ihtimalini...
...nasıl hissettirdiğini
hayal bile edemiyorum.
Yeter!
Beni terk mi ediyorsun?
Claudia?
Claudia!?
Claudia!
Yüce Tanrım. Bana verdiğin görevi
tamamlamam için...
...verdiğin güç ve inanç için
sana şükrediyorum.
Beni doğru ve gerçek yolda tutup...
...önümdeki engelleri aşmama
rehberlik ettiğin için...
...ve etrafımdakiler kaybolmuş görünürken
beni azimli kıldığın için sana şükrediyorum.
Beni koruduğun ve yol boyunca birçok
şeye karşı uyardığın için şükrediyorum.
Yapmış olduğum her güzel şey için
sana şükrediyorum.
Hatalarım için çok üzgünüm.
Gitmek zorunda değilsin.
Burada istediğin gibi kalabilirsin.
Burada güvende olursun.
Teşekkür ederim.
Fakat bu benim yapmak zorunda
olduğum bir şey.
Nereye gideceksin?
Eve.
Edindiğim arkadaşlar için
sana şükrediyorum.
Lütfen beni koruduğun gibi
onu da koru.
Sonunda dinlenmeme izin verdiğin için
sana şükrediyorum.
Çok yorgunum.
Artık huzur içinde dinlenebilirim.
Dünya'da bulunduğum zamanda
doğru bildiklerimi yaptım.
Kutsal İncil
Yeni Kral James Versiyonu.
İyi savaştım.
Yarışımı bitirdim.
İnancımı korudum.
Çeviri: batigol-7