Tip:
Highlight text to annotate it
X
Nasıl öleceğimi
hiç düşünmemiştim...
...ama sevdiğin birisi için
can vermek...
...ölmek için
güzel bir yol gibi görünüyor.
Çeviri: Shagrathian
İyi Seyirler
Evden ayrıldığım için
hayıflanmamaya çalışıyorum.
Phoenix'i özleyeceğim.
Havanın sıcak olmasını
özleyeceğim.
Sevecen, dengesiz,
yarım akıllı annemi özleyeceğim...
...ve onun yeni kocasını da.
Haydi çocuklar! İkinizi de seviyorum
ama uçağı kaçıracağız.
Ancak onlar
yollarda olmak istiyor.
Ben de bu yüzden,
bir süre babamla kalmalıyım.
Bu iyi olabilir.
Sanırım.
Washington'da, yılın neredeyse her günü
yağmurlu ve bulutlu olan...
...Forks isminde bir kasaba var.
Nüfusu 3120 kişi.
İşte buraya taşınıyorum.
Babam Charlie.
Kasabanın şefi.
Saçların uzamış.
Son gördüğünden beri
tekrar kestirdim.
Sanırım hızlı uzuyorlar.
Eskiden burada,
her yaz iki hafta kalırdım...
...ancak yıllar oldu.
Banyodaki birkaç rafı boşalttım.
Doğru ya.
Tek banyo.
Masa lambası iş görüyor.
Yatak takımını satıcı kadın seçti.
Moru seviyordun, değil mi?
Mor iyidir.
Teşekkürler.
Pekâlâ.
Charlie'nin en iyi yanı...
...insanın başında
dikilip durmaması.
Yolun aşağısından geldiğinizi duydum.
Sizi görmek güzel.
Bella, Billy Black'i
hatırlıyorsun, değil mi?
Evet.
- İyi görünüyorsun.
- Hâlâ dans ediyorum.
Sonunda gelebildiğin için memnunum.
Geleceğini söylediğinden beri
Charlie'nin çenesi düştü.
Pekâlâ, abartma!
Seni çamura yuvarlayayım da gör.
Tabii önce bileklerini ezmezsem.
Gel bakalım!
Merhaba.
Ben Jacob.
- Küçükken çamurdan turtalar yapardık.
- Evet, hatırladım.
Hep böyle midirler?
Yaşlandıkça
daha da beter oluyorlar.
Ne düşünüyorsun bakalım?
Ne hakkında?
- Hoş geldin hediyen.
- Bu mu?
- Billy'den aldım.
- Evet.
- Motoru senin için elden geçirdim.
- Haydi ya!
Aman Tanrı'm!
Mükemmel!
Şaka yapıyor olmalısınız!
Üzgünüm.
Beğeneceğini söylemiştim.
- Çocukların derdinden anlarım.
- Evet, dostum. Bomba gibisin.
Pekâlâ.
Vites değiştirmek için
debriyaja iki kez basman gerekiyor...
...ama bunun dışında bir sorunu yok.
- Bu değil mi?
- Evet o.
Pekâlâ.
- Okula gitmek ister misin?
- Ben ayrılmış arazideki okula gidiyorum.
Anladım.
Bu kötü oldu.
Tanıdık biri iyi olurdu.
Yeni okulumdaki ilk günüm.
Aylardan Mart.
Sömestrin yarısındayız.
Harika!
Güzel araba.
Sağ ol.
Sen yeni kız, Isabella Swan olmasın.
Ben Eric. Okulun gözü, kulağıyımdır.
Ne ihtiyacın olursa... Tur rehberi,
yemek zamanları, ağlayacak bir omuz...
Aslına bakarsan ben; şu acısını
içinde yaşayan, sessiz tiplerdenimdir.
Makalen için güzel başlık!
Gazeteyi ben çıkarırım.
Haber de sensin, güzelim. Ön sayfada.
Yok, hayır.
Lütfen yapma...
Rahat ol.
Makale falan yok.
- Teşekkürler.
- Tamam mı?
Tamam, tamam.
Yakala, yakala!
Sende!
Özür dilerim.
Beni oynatmamalarını söylemiştim.
Hayır, hayır.
Sen Isabella'sın, değil mi?
Bella.
- Tamam. Merhaba, ben Mike Newton.
- Memnun oldum.
Ne smaçtı ama!
Bu arada, ben Jessica.
- Arizona'dan geldin, değil mi?
- Evet.
Arizonalıların bronz olması
gerekmiyor mu?
Evet. Belki de beni
bu yüzden postalamışlardır.
Bu iyiydi.
Çok komikti.
Temel parça o. Bizim de gökyüzüne kadar
tırmanan şu çılgın piramitlerimizden olacak.
Zevkle.
- Daha sonra hepiniz birer beşlik
çakabilirsiniz. - Arkadaşımla tanıştın mı?
Hey, Mikey!
Demek yeni kızım Bella'yla tanıştın.
- Yeni kızın mı?
- Evet.
Benim kızım!
- Oyununu bozduğum için üzgünüm, Mike.
- Taylor.
Tanrım!
Sanki yeniden birinci sınıftayız.
Sen de yeni, parlak oyuncaksın.
Gülümse!
Pekâlâ.
Üzgünüm.
Makale için lazımdı.
Makale olmayacak, Angela.
Bu konuyu bir daha açma!
- Tamam. Ben sadece...
- Seni kolluyorum, tatlım.
Sanırım bu sayı da,
genç yaştaki alkol sorunu üzerine olacak.
Yeme bozuklukları üzerine de
yazabilirsiniz...
...ya da dolgulu yüzücü giysileri üzerine.
- Evet. İyi fikir.
Kirk, değil mi?
Tam da benim düşündüğüm gibi.
Burada olimpik ölçülerden
bahsediyoruz.
- İmkanı yok. O çok zayıf. Saçma olur.
- Kesinlikle.
Onlar kim?
Cullenlar.
Dr. Cullen ve Bayan Cullen'ın
evlatlık çocukları.
Alaska'dan buraya
birkaç yıl önce taşındılar.
- Genelde kendi aralarında takılırlar.
- Evet çünkü hepsi birlikteler.
Yani birlikte, birlikteler.
Sarışın olan Rosalie.
Koyu saçlı, iri olanın adı da Emmett.
Aralarında bir şey var.
- Bunun yasal olduğundan bile şüpheliyim.
- Jes, gerçekte akraba sayılmazlar.
Evet ama beraber yaşıyorlar.
Garip.
Kısa, koyu renk saçlı olan Alice.
Çok garip bir tip.
Jasper'la beraber. Hani şu sarışın olan.
Onun da acı çekiyormuş gibi bir hali var.
Dr. Cullen hem üvey baba
hem de çöpçatan gibi.
Belki bir gün beni de evlat edinir.
O kim?
Edward Cullen.
Göz kamaştırıcı olduğu bir gerçek...
...ama görünüşe göre
buradaki kimseyi beğenmiyor.
Sanki çok da umurumda.
İşte böyle.
- Bence zamanını boşa harcama.
- Öyle bir şey düşünmüyorum.
- Bay Molina.
- Merhaba Mike.
Evet.
Bayan Swan.
Merhaba. Giriş kağıdınız?
Teşekkür ederim.
Sınıfımıza hoş geldiniz.
Bunlar malzemeleriniz.
Oturacak tek bir yerimiz kaldı.
Buradan buyurun.
Konuyu yakalamaya çalışın.
Pekâlâ arkadaşlar.
Bugün tenya olarak da bilinen...
...beyaz kurtçukların
hareketlerini inceleyeceğiz.
Bizim yapacağımız şey...
...onlara yeniden can vermek.
Zombi solucanlar.
Cep telefonu yok.
Haydi başlayalım.
Nazik davranın.
Lütfen orasından kesmeyin.
Oradan kesmek yok.
İnanamayacaksınız.
Biz bunları kontrol ederken,
siz de dikkatinizi vermeye çalışın.
İçlerinden birisinde boş yer olmalı.
Fizik? Biyokimya?
Tüm sınıflar dolu, tatlım.
Bir saniye, canım.
Korkarım ki
biyolojide kalmak zorundasın.
N'apalım katlanacağız artık!
Böylesine güzelleşip,
serpildiğine inanamıyorum.
Merhaba, Bella.
Beni hatırladın mı?
Bir keresinde Noel Baba olmuştum.
Waylon, buradaki son yılbaşını geçirdiğinde
henüz dört yaşındaydı.
- Üzerinde bir etki bıraktığımdan eminim.
- Huyundur zaten.
Çatalı görünen Noel Baba mı?
Çocuklar o küçük şişeleri severdi.
Neyse. Bırakalım da
kız vejetaryen burgerini yesin, Waylon.
Bitirince bana seslen de en sevdiğin
böğürtlenli pastadan getireyim.
Baban da her perşembe
ondan sipariş eder.
Teşekkürler.
Harika olur.
- Al.
- Teşekkürler.
Merhaba tatlım.
Dinle.
Phil'in sezona hazırlık antrenmanları
iyi giderse, Florida'ya taşınabiliriz.
Üç dakika daha konuşmak için
1.25 $ atın.
- Anne, cep telefonun nerede?
- Gülmek yok.
Şarj aletimi kaybetmedim
ama ortadan yok oldu.
Çok komik!
Teknolojiden nefret ediyorum.
- Seni özledim.
- Ben de seni özledim, canım.
Bana okulundan bahset.
İnsanlar nasıl? Hiç tatlı çocuk var mı?
Sana iyi davranıyorlar mı?
Hepsi de çok sıcakkanlı.
- Anlat bakalım.
- Önemli değil.
- Tabii ki önemli, tatlım.
- Yapmam gereken ödevler var.
Sonra konuşuruz.
- Peki. Seni seviyorum.
- Ben de.
Onunla yüzleşmeyi ve sorununun
ne olduğunu sormayı düşünüyordum...
...ama ortalarda gözükmedi.
Ertesi gün.
Yine ortalarda yoktu.
Günler geçtikçe...
...durum garipleşmeye başladı.
- İyi misin?
- Evet, iyiyim.
Buz iyice dengemi bozuyor.
Farkındayım. Ben de bu yüzden
kamyonetine yeni lastik taktım.
Eskiler iyice kabaklaşmıştı.
Yemeğe geç kalabilirim.
Mason County'ye gitmem gerekiyor.
Grisham Atölyesi'ndeki
güvenlik görevlilerinden biri...
...bir çeşit hayvan tarafından
saldırıya uğramış.
Hayvan tarafından mı?
Artık Phoenix'te değilsin, Bells.
Her neyse.
Duruma el atmam gerekiyor.
- Dikkatli ol.
- Her zaman dikkatliyimdir.
Lastikler için teşekkürler.
Balo komitesi kız işi ama ben zaten
olayı gazeteden duyuracağım.
Hem müziklerin ayarlanması için de
birisine ihtiyaçları vardı.
Senin müzik listen de lazım.
Baksana. Merak ediyorum da
acaba bir randevun...
Ne haber Arizona?
Yağmuru seviyor musun bakalım?
- Zamanla alışırsın.
- Mike, çok şirinsin, adamım.
- Biliyorum.
- Sahiden de harikaydı.
Oyunumu neden bozuyorsun ki?
Sıranı bekle.
Oldu. Bu arada
Ne oynuyorsun, T-Ball mu?
Merhaba.
Geçen hafta kendimi tanıştırma fırsatı
bulamadığım için üzgünüm.
Ben Edward Cullen.
Sen de Bella olmalısın.
Evet.
Şu an lâmlarınızda
soğan kökü hücreleri var.
Onları mitoz bölünmenin safhalarına ayırmanızı
ve etiketlendirmenizi istiyorum.
Bitiren ilk çiftin kazanacağı ödül...
...altın soğan!
Önden bayanlar.
Ortalarda yoktun.
Evet. Birkaç günlüğüne
kasaba dışındayım.
Kişisel sebeplerden ötürü.
Profaz.
Bakmamın sakıncası var mı?
Profaz.
Demiştim.
Yağmuru sever misin?
Ne?
- Bana havayı mı soruyorsun?
- Evet.
Evet, sanırım.
Yağmurdan pek hoşlanmam.
Soğuk ve ıslak olan hiçbir şeyden.
N'oldu?
Yok bir şey.
Anafaz.
- Bakmamın sakıncası var mı?
- Bak, tabii ki.
Anafaz.
Söylediğim gibi.
Yağmurdan ve soğuktan
bu kadar nefret ediyorsan...
...neden kıtadaki
en yağışlı yere taşındın?
Durum biraz karışık.
Anlayabileceğimden eminim.
Annem tekrardan evlendi.
Adamdan hoşlanmıyor musun?
Hayır, ondan değil.
Phil iyi biridir.
Metafaz.
Bakmak ister misin?
Hayır.
Sana inanıyorum.
Neden sen de
annen ve Phil'le taşınmadın?
Phil ikinci ligde beyzbol oynuyor.
Bu yüzden de
çok fazla seyahat ediyor.
Annem de evde benimle kalıyordu ama
bu durumun onu mutlu etmediğinin farkındaydım.
Bu yüzden de bir süre
babamla kalmaya karar verdim.
Ama şimdi de sen mutsuzsun.
- Hayır.
- Kusura bakma. Sadece...
...seni anlamaya çalışıyorum...
...ama seni çözebilmek çok zor.
Lens mi kullanıyorsun?
Hayır.
Son gördüğümde gözlerin siyahtı...
...ama şimdi kızıl kahverengi.
- Evet. Sebebi...
...florasanlar.
911'i arayın!
Ben aradım.
Birilerini gönderiyorlar.
Bella, üzgünüm.
Panikledim.
911'i arıyorum.
İyi misin?
İyi misin?
Seninle sonra konuşacağız.
- İyi misin?
- İyiyim, baba. Sakinleş.
Üzgünüm, Bella.
Durmaya çalıştım.
- Biliyorum. Tamam.
- Hayır. Tabii ki de tamam değil!
- Baba, onun hatası değildi.
- Ölebilirdin. Anlıyor musun?
Evet ama ölmedim.
Ehliyetinle vedalaş, evlat.
Şefin kızının
burada olduğunu duydum.
Dr. Cullen.
Charlie.
Ben ilgilenirim, Jackie.
Isabella.
Bella.
- Pekâlâ, Bella. Duyduğuma göre
yavaşça düşmüşsün. Nasılsın? - İyiyim.
Buraya bak.
Travma sonrası stres
ya da uyum sorunu yaşayabilirsin...
...ancak genel durumun normal.
Beyin travmasına dair bir işaret de yok.
- Bence iyisin.
- Üzgünüm, Bella. Gerçekten de...
Edward orada olmasaydı durum
çok daha kötü olabilirdi. Beni yoldan o çekti.
Edward.
Oğlun mu?
Evet, inanılmazdı. Beni öyle hızlı
yakaladı ki. Ayrıca yakınımda da değildi.
Çok şanslıymışsın.
Bazı kağıtları imzalamam gerekiyor.
Sen de anneni arasan iyi olur.
Ona söyledin mi?
Muhtemelen... çıldırmıştır.
Olanları on beş kişi gördü.
Ne yapmalıydım?
Ölmesine izin mi verseydim?
Bu sadece seni ilgilendirmiyor.
Sonu hepimize dokunur.
Bunu muayenehanemde konuşsak
iyi olur.
- Seninle biraz konuşabilir miyim?
- Rosalie.
Ne?
- Nasıl oldu da yanıma o kadar hızlı geldin?
- Zaten yanındaydım, Bella.
Hayır.
Bahçenin karşısında,
arabanın yanındaydın.
Hayır, değildim.
Oradaydın!
Bella... başını çarptın.
Sanırım kafan karıştı.
- Ne gördüğümün farkındayım.
- Peki tam olarak neydi?
Minibüsü durdurdun.
Elinle ittin onu.
Kimse sana inanmaz.
Kimseye söylemeyecektim.
Gerçeği bilmeliyim.
Sadece teşekkür edip,
boş versen olmaz mı?
Teşekkür ederim.
- Bunun peşini bırakmayacaksın, değil mi?
- Hayır.
O zaman hayal kırıklığının
tadını çıkarmaya bak.
Edward Cullen'ı rüyamda ilk defa
o gece gördüm.
Herkes izin belgelerini çıkarsın.
- Sammy, belgeleri topla, lütfen.
- Tamam.
Haydi çocuklar, gidiyoruz.
Haydi, herkes binsin.
Gidiyoruz!
Şuna bak!
Hâlâ hayattasın!
Evet.
Sanırım yanlış alarmdı.
Sana sormak istediğim bir şey var.
Gerçi daha bir ay var ama...
...benimle baloya gitmek ister misin?
Ne düşünüyorsun?
- Neyle ilgili?
- Gitmek istiyor musun?
Baloya yani.
Benime... beraber.
Baloya...
Dans etmek...
...benim için pek iyi bir fikir değil.
Hem hafta sonu Jacksonville'de
yapacak işlerim var.
- Erteleyemez misin?
- İadesiz bilet.
Bence Jessica'ya sor.
Seninle gitmek istediğini biliyorum.
Çocuklar, haydi ama!
Gitmemiz lazım, gitmemiz!
Yeşil nedir?
İyidir!
Haydi gidiyoruz!
Diğer otobüse, haydi!
Yumurta kabukları,
birinci sınıf havuçlar...
Bu gübre mükemmel.
Biraz doldur bakalım, Eric.
- Peki, efendim.
- Çok iyi, çok iyi.
Şimdi size buharı tüten
bir organik gübre çayı yapacağım.
Ben alayım.
Kendi içerisinde geri dönüşümlü.
En temel şekli bu.
Sakın içme!
Bitkiler için o.
Jacksonville'de ne var?
Sen nereden biliyorsun?
Ben...
Sorumu cevaplamadın.
Sen de benimkilerin
hiçbirini cevaplamıyorsun.
Bana selam bile vermiyorsun.
Selam.
Minibüsü nasıl durdurduğunu
söyleyecek misin?
Evet.
Adrenalin patlaması yaşadım.
Yaygın bir durumdur.
Google'da aratabilirsin.
Floridalılar.
Jacksonville'de olan...
Yürürken önüne bakamaz mısın?
Kaba davrandığım için üzgünüm
ama bence en iyisi bu.
Bella! Beni baloya
kim davet etti, tahmin et!
Aslında Mike'ın
sana sormasını bekliyordum.
- Bu durum garip olmaz, değil mi?
- Hayır, hiç garip olmaz.
- Birbirinize çok yakışıyorsunuz.
- Değil mi?
Bella, solucana bak!
Bella, arkadaş olmamalıyız.
Bunun farkına
daha erken varmalıydın.
Neden minibüsün beni ezmesine
izin vermedin ki?
Böylece pişmanlık duygusundan
kurtulurdun.
Seni kurtardığım için
pişman olduğumu mu söylüyorsun?
Ne yapmaya çalıştığını görebiliyorum
ancak sebebini bilmiyorum.
Aslına bakarsan
bildiğin hiçbir şey yok.
Merhaba.
Sen de bizimle mi geleceksin?
Hayır.
Otobüsümüz dolu.
Annen tekrardan aradı.
Senin hatan.
Ona kazadan bahsetmemeliydin.
- Bitirdin mi?
- Evet.
Sanırım haklısın. Her zaman
endişe edecek bir şeyler bulur.
Sesi farklı geliyordu.
Mutlu gibi.
Sanırım şu Phil iyi bir adam.
Evet, öyledir.
Pekâlâ.
Hayır, parmaksız eldiven lazım.
Sana parmaksız eldiven lazım.
Hayır, neden benimle tartışıyorsun?
Lazım dedim.
- Donarsın yoksa.
- Bilemiyorum.
Hey! La Push, tatlım.
Geliyor musun?
Ne anlama geldiğini bilmem
gerekiyor mu?
Yarın hep beraber Quileute yakınlarındaki
La Push kumsalına gidiyoruz.
Evet.
Çok fazla gelen var.
Ayrıca ben sadece
internette sörf yapmam.
Eric, sadece bir kez ayakta durabildin.
O da köpükten bir tahtaydı.
Hem balinaları da seyredeceğiz.
Sen de gel.
La Push, tatlım.
La Push.
Şunu söylemeyi kesersen gelirim.
Sahiden de korkunç, dostum.
- Ne? Öyle okunuyor.
- Şimdi...
Yenilebilir sanat.
Teşekkürler.
Senin şu sürekli değişen ruh halin
şok geçirmeme neden oluyor.
Ben sadece arkadaş olmasak daha iyi, dedim;
arkadaş olmak istemediğimi söylemedim.
Bu da ne demek oluyor?
Aklın varsa
benden uzak durursun, demek oluyor.
Diyelim ki aptalın tekiyim.
- Bana gerçeği söyler miydin?
- Muhtemelen, hayır.
Senin teorilerini duymayı
tercih ederim.
Radyoaktif örümcekler...
...ve kriptonit ihtimalleri
üzerinde duruyorum.
Yani şu süper kahraman olayları.
Peki ya kahraman değil de...
...kötü adamsam?
Değilsin.
Neden göz korkutmaya çalıştığını
anlıyorum.
Bu sadece insanları senden
uzak tutmak için giyilmiş bir maske.
Neden sadece...
...takılmıyoruz?
Kumsala gidiyoruz.
Sen de gel.
Hem eğleniriz.
- Hangi kumsal?
- La Push.
Bilemiyorum.
O kumsalın nesi var?
Biraz kalabalık.
- Buz gibi.
- Sadece ayaklarımı sokacağım.
- Değer mi bilemiyorum.
- Hem o kadar yol geldik.
En azından ayaklarımı sokayım.
- Haklı.
- Bebek gibisiniz.
Eric'in beni baloya
davet etmesini bekliyorum...
...ama hâlâ etmedi.
Sen onu etsene.
Kontrolü ele al.
Güçlü ve bağımsız bir kadınsın.
- Öyle miyim?
- Evet.
- Şunu kapatır mısın?
- Tamam.
- Bella.
- Merhaba, Jacob.
Çocuklar bu Jacob.
- Selam, çocuklar. Ne var ne yok?
- Selam.
- Yoksa beni takip mi ediyorsun?
- Hatırlarsan burası benim bölgem.
Sörf mü yapacaksın?
Tabii ki, hayır.
Çocuklar, Bella'ya arkadaşlık etseniz
iyi olur. Çıktığı onu ekti de.
- Hangi çıktığı?
- Edward'ı davet etti.
Nezaketen.
Hepsi bu.
Bence iyi düşünmüş.
Kimse onu davet etmiyor.
- Evet çünkü Cullen delinin teki.
- İyi söyledin!
Onu tanıyor musunuz?
Cullenlar buraya gelmez.
Arkadaşların "Cullenlar buraya gelmez."
diyerek neyi kastetti?
Demek yakaladın.
Bu konu hakkında konuşmamalıyım.
Sır saklayabilirim.
Sadece eski ve korkutucu bir hikaye.
Ama öğrenmek istiyorum.
Pekâlâ. Quileuteliler'in soyunun, sözüm ona
kurtlara dayandığını biliyor muydun?
Ne?
- Kurtlar derken, sahici kurtlar mı?
- Evet.
Bu, kabilemizin efsanesidir.
Peki ya Cullenlar'ın hikayesi nedir?
Onların düşman kabileden olduğu
varsayılır.
Dedemin dedesi, yani liderimiz,
onları bizim topraklarımızda avlanırken bulmuş...
...ancak diğerlerinden farklı olduklarını
iddia etmişler.
Biz de onlarla bir anlaşma yapmışız.
Quileute topraklarından
uzak durdukları sürece...
...onların soluk benizlilerden olduklarını
ifşa etmeyecekmişiz.
Buraya yeni taşındıklarını sanıyordum.
Belki de yeniden taşınmışlardır.
Elime değdi.
Yılan! Yapma!
- Onlar gerçekte ne?
- Bu sadece bir hikaye, Bella.
Haydi, gidelim.
Kim var orada?
Gerald?
Gerald?
Merhaba.
Güzel ceket.
Kimsin sen?
Hep aynı, saçma sorular.
"Kimsin sen?"
"Ne istiyorsun?"
"Bunu neden yapıyorsun?"
James...
...yemeğimizle oynamayalım.
Quileute Efsaneleri
Kitap Sonuçları
Burada değil.
Hava ne zaman güneşli olsa
Cullenlar ortalarda gözükmez.
Hendek falan mı kazarlar?
Hayır. Doktor Cullen ve Bayan Cullen
onları kamp yapmaya götürür.
Benimkilerin o tarz şeylerle
alakası yoktur.
Kızlar, baloya Eric'le gidiyorum.
Ona ben sordum.
Kontrolü ele aldım.
Sana söylemiştim.
- Sahiden de şehir dışına mı çıkacaksın?
- Evet. Şu aile işlerinden birisi.
Tüm güzel elbiseler silip süpürülmeden,
alışveriş için Port Angeles'a gitmeliyiz.
Port Angeles'a mı?
- Ben de gelebilir miyim?
- Tabii ki. Fikirlerine ihtiyacım var.
Bunu beğendim...
...ama şu tek omuz olayı
içime sinmedi.
Ben de bunu beğendim.
Cinsi de güzel.
- Bir şey takmana gerek de kalmaz.
- Jess, ne düşünüyorsun? Eflâtun bana gitti mi?
Evet, hoş oldu. Ben de şu,
gül kurusu renkli olanı sevdim.
Tamam, bu hoş oldu.
Göğüslerimi de güzel gösterdi.
Çok güzel.
- Rahatsız edici.
- İğrenç.
Bella, sen ne düşünüyorsun?
Harika görünüyor.
Bundan önceki beş elbise için de
aynısını demiştin.
Hepsi de güzeldi.
Bu tarz şeylerle pek ilgili
değilsin, değil mi?
Aslında ben
kitapevine gitmek istiyorum.
Sizinle restoranda buluşurum.
- Emin misin?
- Evet, görüşürüz.
- Tamam.
- Tamam.
Gerçekten de haklı.
Harika görünüyor.
Buyurun.
İyi geceler.
Teşekkürler.
- Seni mağazada görmüştük.
- Hey! Neden kaçıyorsun?
- İşte burada.
- N'aber?
- Çocuklar, ne haber?
- Ne haber, kız?
Nereye gidiyorsun?
Nereye gidiyorsun?
Beraber bir şeyler içelim.
Biraz bizimle takıl.
Haydi ama eğleniriz.
- Sorun ne?
- Hiç hoşlanmadı, dostum.
- Çok hoşsun.
- Dokunma bana!
- Çok tatlı.
- Harbiden...
Dokunma bana!
Arabaya bin!
Çok tehlikeli hareketti.
Geri dönüp, kafalarını koparmalıyım!
Hayır.
Ne kadar alçak ve iğrenç şeyler
düşündüklerini bilmiyorsun.
Sen biliyor musun?
Tahmin etmek çok da zor değil.
Başka bir konu açıp, dikkatimi dağıt ki;
geri dönmeyeyim.
Kemerini tak!
Asıl sen kendininkini tak.
Bence salata güzeldi.
- Kızlar, üzgünüm. Ben...
- Nerelerdeydin? Sana mesaj bıraktık.
Seni bekledik ama acıkmaya başladık.
O yüzden de...
Bella'yı yemekten alıkoyduğum için üzgünüm.
Birbirimize rastladık ve biraz çene çaldık.
Hayır, sorun değil.
Böyle şeyler olur, değil mi?
Biz de gidiyorduk.
Bella, sen de...
Sakıncası yoksa Bella'nın karnını
doyurduğundan emin olmak istiyorum.
Onu eve bırakırım.
Çok düşüncelisin.
Gerçekten de çok düşüncelisin.
Evet.
Bir şeyler yesem iyi olur.
Öyleyse yarın görüşürüz.
- Görüşürüz.
- Tamam.
Bir porsiyon mantarlı ravioli.
- Teşekkürler.
- Önemli değil.
- İstediğiniz başka bir şey var mı?
- Hayır, teşekkür ederim.
Seslenin yeter.
Bir şey yemeyecek misin?
Hayır, özel bir diyet uyguluyorum.
Bazı cevaplar istiyorum.
Evet, hayır,...
...karşıya geçmek,...
...1.77245,...
- Pi sayısının kare kökünü merak etmiyorum.
- Biliyor muydun?
Nerede olduğumu nasıl bildin?
Bilmiyordum.
- Pekâlâ.
- Ne?
Gitme.
Beni... takip mi ettin?
Sana karşı çok korumacıyım.
Öyleyse beni takip ettin.
Yardımıma ihtiyacın olana kadar
seninle arama mesafe koymaya çalışıyordum...
...ancak daha sonra o alçakların
ne düşündüklerini duydum.
Bir saniye.
Ne düşündüklerini
duyduğunu mu söyledin?
Yani sen...
...düşünceleri okuyabiliyorsun.
Bu odadaki herkesin düşüncelerini
okuyabilirim...
...ancak seninkilerin dışında.
Para.
Seks.
Para.
Seks.
Kedi...
...ama sana gelince,
hiçbir şey yok.
Çok sinir bozucu.
Bende bir sorun mu var?
Burada düşünce okuyabildiğimden bahsediyorum,
sen ise bende bir sorun mu var, diyorsun.
Ne oldu?
Artık kendimde...
...senden uzak durmaya yetecek gücü
bulamıyorum.
Durma öyleyse.
Yeterince ısındım.
Ellerin çok soğuk.
Neler olmuş burada?
Babam hâlâ burada.
Kenara çeker misin?
Benim babamın arabası da burada.
Ne yapıyor ki burada?
Carlisle, neler oluyor?
Waylon Forge, evinin yakınında
bir teknenin içerisinde ölü bulundu.
- Ben de cesedi inceledim.
- Öldü mü?
- Nasıl?
- Hayvan saldırısı.
Mason'daki güvenlik görevlisinin
başına gelenle aynı şekilde mi?
Evet, ona benziyor.
Şehre gittikçe yaklaşıyor olmalılar.
Bella, içeri girsen iyi olur.
Waylon babanın arkadaşıydı.
Tamam.
Görüşürüz.
Çok üzgünüm, baba.
Otuz yıllık arkadaşımdı.
Merak etme.
Bunun sorumlusunu bulacağız.
Bu arada...
...bunu yanında taşımanı istiyorum.
- Bilemiyorum...
- Bunu yaşlı bir adamın tavsiyesi olarak al.
Haydi, eve gidelim.
Soğuk varlık.
Soğuk Varlık: Apotamkin
MISIR
MISIRLILAR:
Ölümsüzlük İçeceği
HİNDİSTAN
GANG NEHRİ FELAKETLERİ
PERU
ŞEYTAN PARÇALAMA
Ölümsüz
Hız
Güç
Soğuk Tenli
Ölümsüz
Kan İçen
İnanılmaz derecede hızlı
ve güçlüsün.
Tenin solgun ve buz gibi soğuk.
Gözlerin renk değiştiriyor.
Bazen sanki başka bir çağdan
gelmiş gibi konuşuyorsun.
Hiçbir şey yiyip, içmiyorsun.
Gün ışığına çıkmıyorsun.
Kaç yaşındasın?
On yedi.
Ne kadar süredir on yedi yaşındasın?
Bir süredir.
Ne olduğunu biliyorum.
Söyle.
Yüksek sesle.
Söyle!
Vampir.
Korkuyor musun?
Hayır.
O zaman en temel soruyu sor.
Neyle besleniriz?
Bana zarar vermezsin.
Nereye gidiyoruz?
Bulutların az olduğu bir yere.
Dağın tepesine.
Gün ışığında
nasıl göründüğümü görmelisin.
İşte bu yüzden
gün ışığına çıkmıyoruz.
İnsanlar farklı olduğumuzu anlar.
İşte ben buyum.
Elmas gibi.
Çok güzelsin.
Güzel mi?
Bu bir katilin teni, Bella.
Ben bir katilim.
Buna inanmıyorum.
Çünkü bir yalana inanıyorsun.
Bir maskeye.
Ben dünyanın
en tehlikeli yırtıcısıyım.
Bendeki her şey, seni bana çekiyor.
Sesim, yüzüm...
Hatta kokum.
Sanki bunlara ihtiyacım varmış gibi.
Sanki benden kaçabilirmişsin gibi!
Sanki benimle
mücadele edebilirmişsin gibi.
Ben öldürmek için yaratıldım.
Umurumda değil.
Daha önce insan öldürdüm.
Bir önemi yok.
Seni de öldürmek istedim.
Hiçbir insanın kanını
seninki kadar çok istemedim.
Sana güveniyorum.
Güvenme.
Buradayım ve sana güveniyorum.
Ailemle ben diğerlerinden farklıyız.
Sadece hayvanları avlarız.
Susuzluğumuzu
kontrol etmeyi öğrendik...
...ama senin kokun...
...benim için bir uyuşturucu gibi.
Sanki bana özel bir eroin.
İlk tanıştığımızda benden,
neden o kadar çok nefret ettin?
Ettim.
Seni öylesine istiyordum ki.
Kendimi kontrol edebilir miyim,
hâlâ bilmiyorum.
Edebileceğini biliyorum.
Düşüncelerini okuyamıyorum.
Ne düşündüğünü bana söylemelisin.
Artık korkuyorum.
Güzel.
Senden değil...
...beni bırakıp gitmenden,
tekrar ortadan kaybolmandan korkuyorum.
Seni ne kadar süredir beklediğimi
bilmiyorsun.
Demek aslan kuzuya aşık oldu.
- Ne aptal bir kuzu.
- Ne hastalıklı, mazoşist bir aslan.
Üç şeyden kesinlikle emindim.
Birincisi...
...Edward bir vampirdi.
İkincisi...
...onun ne kadar baskın olduğunu
bilmediğim bu yanı...
...kanıma susamıştı.
Üçüncüsü...
...ona koşulsuz ve geri dönülemez bir şekilde
aşık olmuştum.
Balo temamız Monte Carlo mu?
Kumar, smokin...
...ve Bond... James Bond!
Aman Tanrı'm!
Herkes bize bakıyor.
Şu çocuk hariç.
Hayır, o da baktı.
Nasılsa cehenneme gideceğimden beri...
...tüm kuralları yıkıyorum.
Bir insanın
sizin gibi olabilmesi için...
...ölüme mahkum olması mı
gerekiyor?
Hayır.
Beni dönüştüren Carlisle'dı.
Bunu sadece başka seçeneği
kalmayanlara yapar.
Peki ne kadar süredir bu durumdasın?
1918'den beri.
Carlisle beni bulduğunda
İspanyol Gribi'nden ölüyordum.
Nasıl bir histi?
İnanılmaz derecede
acı veren bir zehirdi...
...ancak Carlisle'ın durumu çok daha zordu.
Birçoğumuz kendisini durduramaz.
Sadece ısırması yetmiyor mu?
Tam olarak öyle sayılmaz.
İnsan kanının tadına
bir kez baktığımızda...
...kendimizden geçeriz.
Durmak neredeyse imkansızdır.
Ama Carlisle durdu.
İlk önce beni, sonra da
karısı Esme'yi dönüştürdü.
Öyleyse insanları
öldürmemenin asıl nedeni...
...Carlisle değil.
Hayır, tek sebep o değil.
Bir canavar olmak istemiyorum.
Biz kendimizi
vejetaryen olarak tanımlıyoruz.
Hayvan kanını sadece
hayatta kalabilmek için içiyoruz.
Bizi... sadece peynir yiyerek
hayatını sürdüren bir insan gibi düşün.
Güçlü kalmanı sağlıyor
ancak asla tam olarak tatmin olmuyorsun.
Mesela hiçbir şey
senin kanını içmenin yerini tutamaz.
Waylon'ı öldüren
diğer vampirler miydi?
Evet.
Başkaları da var.
Ara sıra bazılarına denk geliyoruz.
Ailenin diğer üyeleri de
senin gibi düşünceleri okuyabiliyor mu?
Hayır.
Sadece ben okuyabilirim...
...ama Alice de geleceği görür.
Eminim benim geleceğimi de
görmüştür.
Alice'in gördükleri değişkendir.
Gelecek her an değişebilir.
İnsan gibi davranır mısın?
Etrafta komşular var.
Seni yarın bize götürüyorum.
Sağ ol.
Ailen de olacak mı?
Evet.
Ya benden hoşlanmazlarsa?
Vampirlerle dolu bir eve
gideceğin için değil de...
...seni onaylamayabilecekleri için mi
endişeleniyorsun?
Seni güldürdüğüme sevindim.
Sorun ne?
Karmaşıklık.
Yarın seni alırım.
Kamyonetinizi ziyarete mi geldiniz?
İyi görünüyor.
Göçük gitmiş.
Aslında kamyonu değil de
televizyonunuzu ziyarete geldik.
Sezonun ilk maçı.
Hem Jacob de seni tekrar görmek için
başımın etini yiyip durdu.
Eksik olma baba.
Gerçekleri söylüyorum, evlat.
- Biralar geldi.
- Tebrikler, şef.
Harry Clearwater'ın ev yapımı
kızarmış balık krakerleri.
Güzel.
- Waylon davasında bir gelişme var mı?
- Bence onu öldüren bir hayvan değil.
Ben de öyle düşünmüştüm.
Etrafta dedikodular dolanıyor.
- İnsanları tehlikeden uzak tutmak lazım.
- Haklısın.
Başka birisinin daha zarar görmesini
istemeyiz, değil mi?
İnanılmaz.
Çok geniş ve ferah.
Ne bekliyordun ki?
- Tabut, zindan ya da hendek mi?
- Hayır, hendek beklemiyordum.
Beklemiyordun demek.
Burası saklanmak zorunda
kalmadığımız tek yer.
Onlara uğraşmamalarını söylemiştim.
Soteye birazcık yağ ekleyin...
...ve orta ateşte yağ ile beraber
pişirmeye başlayın.
Şimdi de etlerimizi
gördüğünüz gibi dilimliyoruz...
- Kız İtalyan mı bari?
- Adı Bella.
Ne olursa olsun
seveceğinden eminim.
Kokusunu alıyorum.
İşte insan geliyor.
Bella, biz de senin için
İtalyan yemeği yapıyorduk.
Bella, bu Esme. Hangi açıdan
bakılırsa bakılsın kendisi benim annem.
Senin sayende ilk kez
mutfağa girdik.
Umarım açsındır.
- Kesinlikle.
- Aslına bakarsanız yiyip de geldi.
Mükemmel!
- Sizin yemediğinizi bildiğimden...
- Tabii ki. Çok düşüncelisin.
Rosalie'yi boş ver.
Ben öyle yapıyorum.
Tabii. Bunun bizim için hiçbir tehlikesi
yokmuş gibi davranmaya devam edelim.
Kimseye bir şey söylemem.
O da bunun farkında.
Sorun şu ki...
...ikiniz birlikte ortalarda
görünmeye başladınız. - Emmett!
Hayır.
Bunu bilmeli.
Bu işin sonu kötü biterse
tüm aile bundan kötü etkilenecek.
Kötü derken...
...yemek ben olurum.
Merhaba, Bella.
Ben Alice.
Selam.
Çok güzel kokuyorsun.
Alice, ne yapıyorsun?
Merak etme.
Bella'yla ben iyi arkadaş olacağız.
Kusura bakma. Jasper bizim son
vejetaryenimiz. Onun için biraz zor bir durum.
- Seninle tanışmak bir zevk.
- Rahatla Jasper. Onu incitmeyeceksin.
Pekâlâ.
Sana evin geri kalanını gezdireyim.
- Sonra görüşürüz.
- Tamam.
- Çok tatlı.
- Fark ettim.
- Bence iyi iş çıkardık.
- Sen de şunu temizle.
Hemen!
- Senin için de garip miydi?
- Bilemiyorum.
Mezuniyet kepleri mi?
Evet.
Özel bir espri.
Çok kez üniversite sınavına gireriz.
Sürekli liseyi okumak
berbat bir durum olmalı.
Öyle ama bir yerde yaşamaya ne kadar genç
başlarsak orada o kadar uzun kalabiliriz.
Haydi.
Burası da benim odam.
Yatağın yok mu?
Hayır.
Ben uyumam.
Hiç mi?
Hem de hiç.
Pekâlâ.
Burada çok fazla CD var.
Ne dinliyordun?
Debussy.
Bilemiyorum.
Evet.
Clair de Lune harikadır.
Ne?
Ben dans edemem.
Ama ben seni ettirebilirim.
Senden korkmuyorum.
Bunu sahiden de söylememeliydin.
Sıkı tutunsan iyi olur, maymuncuk.
Bana güveniyor musun?
Teorik olarak, evet.
Öyleyse kapat gözlerini.
Ne oldu?
Bu gerçek olamaz.
Gerçekte böyle şeyler yoktur.
Benim dünyamda var.
Bekleyin!
İnsan.
Arizona!
Ne var ne yok?
Demek sen ve Cullen, ha?
Bu hoşuma gitmedi.
Sana yiyecek
bir şeymişsin gibi bakıyor.
Vejetaryen tabağın hazır, Stephenie.
Geciktiğim için üzgünüm.
Biyoloji projesiyle uğraştım.
Senin için salata söyledim.
Umarım sorun yoktur.
Keşke kendine de söyleseydin.
Hâlâ et yemekte ısrarcısın.
Ben gayet sağlıklıyım.
Şef, çocuklar öğrenmek istiyor.
Bugün Queets Nehri'nde
herhangi bir şey buldunuz mu?
Evet.
Çıplak ayak izi bulduk.
Kime ait bilmiyorum
ama batıya doğru gidiyor.
O yüzden de bundan sonrasıyla
Kitsap County şerifi ilgilenecek.
Umarım onu
en kısa sürede yakalarlar.
Arkadaşların seni çağırıyor.
Sorun değil. İstersen gidebilirsin.
Ben de zaten bugün erken yatacaktım.
Ben de.
Bella, bugün cuma.
Biraz dışarı çık.
Newtonlar'ın oğlu sana karşı
çok sıcakkanlı.
Evet.
İyi bir arkadaş.
Kasabadaki diğer züppelerden iyidir.
Hoşlandığın birisi var mı?
Baba, erkeklerden mi konuşacağız?
Sanırım, hayır.
Seni yalnız bırakıyormuşum gibi
hissediyorum.
Biraz insanlarla kaynaş.
Yalnız olmak benim için
sorun değil.
Sanırım bu yönden
babama benzemişim.
- Beyzbol işleri nasıl gidiyor?
- Phil çok sıkı çalışıyor.
Sezona hazırlık
antrenmanları, bilirsin.
Bu arada kiralık ev arıyoruz.
Bu durum sürekli olacak gibi.
- Jacksonville'i seveceksin tatlım.
- Öyle mi?
Aslına bakarsan Forks'tan
hoşlanmaya başladım.
Ne?
Forks beni sarmaya başladı.
Bunun sebebi bir çocuk olabilir mi?
- Evet.
- Biliyordum.
Her şeyi anlat.
Nasıl birisi? İskoç mu, Indie mi?
Eminim ki yakışıklıdır.
Yakışıklı mı?
Anne, daha sonra konuşalım mı?
Haydi ama! Erkeklerden konuşuyorduk.
Korunuyor musun?
Buraya nasıl girdin?
Pencereden.
Bunu çok sık yapar mısın?
Sadece birkaç aydır.
Seni uyurken izlemeyi seviyorum.
Beni büyülüyorsun.
Hep bir şey denemek istemişimdir.
Hareketsizce dur.
Hareket etme.
Dur!
Özür dilerim.
Düşündüğümden daha da güçlüymüşüm.
Keşke ben de
aynısını söyleyebilseydim.
Seninleyken kontrolümü kaybedemem.
Gitme.
- Al, bir tane daha.
- Sağ ol.
Edward Cullen'la randevum var.
Senin için biraz büyük, değil mi?
Hayır.
O da benim gibi ikinci sınıfta.
Cullenlar'ı sevdiğini sanıyordum.
Ben de kasabadaki çocuklarla
ilgilenmediğini sanıyordum.
Edward kasabada yaşamıyor.
Yani teknik olarak.
Şu an dışarıda.
Dışarıda mı?
Evet. Seninle resmi olarak
tanışmak istiyor.
Pekâlâ.
Gelsin bakalım.
Nazik olabilir misin?
O benim için önemli.
Şef Swan, size kendimi tanıtayım.
Ben Edward Cullen.
Merhaba, Edward.
Bella çok geç kalmaz.
Ailemle beraber beyzbol oynayacağız.
- Beyzbol mu?
- Evet, efendim. Planımız bu.
Bella beyzbol mu oynayacak?
- Size iyi şanslar.
- Kızınıza göz kulak olacağıma söz veriyorum.
- Biber spreyin hâlâ yanında, değil mi?
- Evet, baba.
Vampirler ne zamandan beri
beyzbol oynuyor?
Beyzbol geleneksel bir
Amerikan oyunudur.
Fırtına çıkacak.
Bu oynayabildiğimiz tek zaman.
Neden olduğunu göreceksin.
Geldiğine çok sevindim.
Bizim de bir hakeme ihtiyacımız vardı.
- Hile yaptığımızı düşünüyor.
- Hile yaptığınızı biliyorum.
- Gördüğünü söyle Bella.
- Tamam.
Başlıyoruz.
Artık neden fırtınaya
ihtiyaç duyduğunuzu anlıyorum.
Sanırım bu sayı turu olacak.
Edward çok hızlıdır.
Acele et, Rosalie!
- Dışarıda.
- Dışarıda!
Bebeğim, haydi ama.
Sadece bir oyun.
Aferin, evlat.
- Ne yapıyorsun?
- Haydi!
Maymun adamım benim.
Durun!
Tam gidiyorlardı ama bizi duydular.
Gidiyoruz.
Çok geç.
Saçlarını indir.
Sanki çok fark eder de.
Kokusunu sahanın diğer tarafından alıyorum.
- Seni buraya getirmemeliydim.
Üzgünüm. - Ne?
Ses çıkarmadan arkamda dur.
Sanırım bu sizin.
- Teşekkürler.
- Ben Laurent.
Bunlar da Victoria...
...ve James.
Adım Carlisle.
Bunlar da ailem.
Merhaba.
Ne yazık ki avlanma faaliyetleriniz
başımıza iş açılmasına neden oldu.
Kusurumuza bakmayın.
Bölgenin sahipli olduğunu
bilmiyorduk.
Uzun süredir bu bölgenin yakınında
ikâmet ediyoruz.
Sahiden mi?
Bundan sonra başınıza dert açmayız.
Sadece geçiyorduk.
İnsanlar peşimizde
ancak onları doğuya yönlendirdik.
Güvendesiniz.
Harika.
Üç oyuncuya daha yeriniz var mı?
Haydi ama.
Sadece bir oyun.
Tabii ki.
Neden olmasın?
Üçü zaten gidiyordu.
Onların yerine geçebilirsiniz.
Önce biz vuruyoruz.
Öyleyse şu harika, falsolu
toplarımdan fırlatmanın zamanı geldi.
Sanırım bunun üstesinden gelebiliriz.
Göreceğiz.
Demek yanınızda çerez getirdiniz.
İnsan mı?
Kız bizimle beraber.
Gitseniz iyi olacak.
Gördüğüm kadarıyla oyun bitti.
Hemen gidiyoruz.
James.
Bella'yı buradan götür.
Haydi.
Tamam.
Ben hallederim!
Şimdi peşimden mi gelecek?
James bir takipçi. Avlanmayı saplantı haline
getirmiş. Düşüncelerini okudum.
Tepkim onu heyecanlandırdı. Bunu onun için
heyecanlı bir oyun haline getirdim.
Başarana kadar durmayacak.
- Ne yapacağız?
- Onu öldürmeliyiz.
Parçalara ayırıp, yakmalıyız.
- Nereye gidiyoruz?
- Forks'tan uzaklaşıyoruz.
Vancouver'dan vapura bineceğiz.
- Eve gitmeliyim. Beni eve götür.
- Eve gidemezsin.
Kokun onu oraya götürecek.
Bakacağı ilk yer orası.
- Ama babam orada...
- Bunun bir önemi yok!
Hayır, var!
Bizim yüzümüzden ölebilir.
İzin ver de seni bir an önce
şuradan uzaklaştırayım.
Babam o benim.
Geri dönmeliyiz.
Takipçinin izimi kaybetmesinin
bir yolunu buluruz. Bilmiyorum!
Bir şeyler yapmalıyız.
Edward, beni rahat bırak dedim!
- Bella, bunu yapma, lütfen.
- Bitti artık. Defol!
Bella, neler oluyor?
Buradan uzaklaşmam lazım.
Gidiyorum hemen!
Ona ne söyleyeceğim?
Onu incitemem.
- Bella neler oluyor?
- Bunu yapmak zorundasın.
Kamyonette bekliyorum.
Seni incitti mi?
Hayır.
Seni terk falan mı etti?
Hayır.
Ben onu terk ettim.
Ondan hoşlandığını sanıyordum.
Evet. Bu yüzden gitmem lazım.
Bunu istemiyorum. Eve gitmeliyim.
Eve mi?
Annen Phoenix'te bile değil.
Gelecek.
Yoldayken aradım.
Şimdi gitmene gerek yok.
Önce biraz sakinleş.
Sinirin sabaha geçmezse
seni havaalanına bırakırım.
Hayır. Araba kullanabilirim.
Hem düşünmek için daha fazla zamanım olur.
Çok yorgun hissedersem
bir motelde konaklarım.
Bella, seninle pek beraber olamadığım doğru
ama bundan sonra elimden geleni yaparım.
Beraber daha çok vakit geçiririz.
Ne yaparız mesela?
Televizyonda beyzbol mu seyrederiz?
Her gece yemekte biftek ve pasta mı yeriz?
Baba bu senin hayatın, benim değil.
Bella, haydi ama.
Seni kazanmaya çalışıyorum.
Eğer şimdi gitmezsem
annem gibi buraya tıkılıp kalacağım.
Baban seni bağışlayacak.
Bırak da ben süreyim.
Beni bağışlamayacak.
Yüzünü görmeliydin.
Annemin onu terk ederken söylediklerinin
aynısını söyledim.
Gitmene ancak
bu şekilde izin verirdi.
Artık onun için üzülme.
O güvende. Takipçi bizim peşimizde.
- Tanrım.
- Emmett.
Alice de bizi arabayla takip ediyor.
Bekle!
Bizi James hakkında
uyarmak için gelmiş.
Bu benim savaşım değil.
Ayrıca onun oyunlarından da sıkıldım artık.
Ancak onun benzersiz zekası
öldürücü derecede tehlikeli.
300 yıllık hayatımda
onun gibi birisiyle hiç karşılaşmadım.
Ayrıca Victoria'yı da
sakın küçümsemeyin.
Daha önce de bizim gibilerle savaştım. Bizi
öldürmek kolay değil, ancak imkansız da değil.
Onu parçalara ayırıp, yakmalıyız.
James gibi *** biri olsa da herhangi bir
varlığı öldürme fikrinden hoşlanmıyorum.
Ya önce o
bizden birisini öldürürse?
Ben Bella'yı güneye götüreceğim. Sonra da
takipçiyi buradan başka bir yere yönlendireceğim.
Hayır, Edward. James, senin Bella'yı yalnız
bırakmayacağını bildiğinden, seni takip edecektir.
Jasper'la ben onu güneye götürürüz.
Merak etme, Edward.
- Düşüncelerini de kendine
saklayabilir misin? - Evet.
Rosalie.
Esme.
Şunlara üzerinize giyer misiniz?
Böylece takipçi
Bella'nın kokusunu alır.
Neden?
Benim neyim oluyor ki?
Rosalie, Bella Edward'la beraber.
Artık o da bu ailenin bir üyesi.
Biz de ailemizi koruruz.
Eğer bir şey olursa
yemin ederim ki...
Hiçbir şey olmayacak.
Yediye karşı ikiler.
İşimiz biter bitmez,
gelip seni alacağım.
Bella, benim hayatım artık sensin.
Selam, anne.
Benim.
Herhalde telefonun yine bozuldu.
Şu an Forks'ta değilim ama her şey
yolunda. Daha sonra anlatırım.
Rosalie, ağaca sürtün.
Güzel.
Ne oldu?
Ne gördün?
Anladı.
Takipçi yönünü değiştirdi.
- Nereye gidiyor Alice?
- Aynalar... Aynalarla dolu bir odaya.
Edward gördüklerinin her zaman
kesin olmadığını söyledi.
Gördüklerini
insanların düşünceleri belirler.
Düşüncelerini değiştirirlerse
gördükleri de değişir.
Öyleyse takipçi şimdi
bale salonuna mı gidiyor?
- Orayı biliyor musun?
- Çocukken orada ders almıştım.
Gittiğim okulda da
tıpkı böyle bir kemer vardı.
- Gittiğin okul Phoenix'te mi?
- Evet.
- Edward, iyi misin?
- Takipçiyi kaybettik. Kadın hâlâ burada.
Rosalie'yle Esme babanı korumak için Forks'a
döndüler. Ben de seni almaya geliyorum.
Daha sonra seninle beraber
başka bir yere gideceğiz.
Yalnız başımıza.
Diğerleri de avlanmayı sürdürecek.
Tekrar güvende olman için
elimden gelen her şeyi yapacağım.
Anne, selam. Mesajımı almışsın.
Evde ne yapıyorsun?
Bella! Bella, Bella?
Neredesin?
- Sakin ol. Ben iyiyim.
- Bella, Bella!
Her şeyi daha sonra açıklayacağım.
Anne orada mısın?
Forks Lisesi, öğrencilerinin bilgilerini
pek iyi korumuyor.
Victoria için önceki adresini bulmak
hiç de zor olmadı.
Evin güzelmiş.
Tam senin için
hazırlanmış beklerken...
...babandan endişeli bir telefon alan
annen geldi.
Anlayacağın her şey sorunsuz gitti.
Bekle, bekle!
- Dokunma ona! Sakın!
- Hâlâ onu kurtarabilirsin...
...ama öncelikle arkadaşlarından
kurtulman gerekiyor. Bunu yapabilir misin?
Seninle nerede buluşayım?
Eskiden gittiğin
bale salonuna ne dersin?
Eğer yanında
birini getirecek olursan...
...zavallı annen
yaptığın hatanın bedelini öder.
Nasıl öleceğimi
hiç düşünmemiştim...
...ama sevdiğin birisi için can vermek,
ölmek için güzel bir yol gibi görünüyor.
Beni ölümle karşı karşıya getiren kararımdan
pişmanlık duymayacağım.
Aynı karar Edward'a
kavuşmamı da sağladı.
Bella! Bella, Bella?
Neredesin?
- Anne.
- Bella?
- Anne!
- İşte buradasın.
Ne yapıyorsun burada?
Herkes benimle dalga geçiyor.
Haydi ama.
Çok başarılıydın, tatlım.
Anne, berbattım.
Değildin.
İşte en sevdiğim kısım.
İnatçı bir çocuktun, değil mi?
- Burada bile değil.
- Evet.
Üzgünüm
ama işimi çok kolaylaştırdın.
Şimdi işimizi daha eğlenceli bir hale
getirmek için...
...birlikteliğimizi kısa bir filmle
süsleyeceğiz.
Kamerayı senden ödünç aldım.
Umarım sakıncası yoktur.
Güzel.
Motor!
Bu, Edward'ın küçük kalbini
birazcık kıracak.
- Edward'ın bununla bir alakası yok.
- Tabii ki var.
Onun seni korumaya yönelik
zayıf öfkesi...
...işlerin daha da eğlenceli bir hal
almasını sağladı.
Öyleyse devam edelim.
Çok güzel.
Gözle görülür bir enerjisi oldu.
Sahnemi iyi seçerim.
Seni dönüştürebilecek kadar
güçlü olmaması çok kötü.
Onun yerine senin zayıf bir insan olarak
kalmanı istiyor. Sahiden de çok acımasızca.
Ne kadar acıdığını söyle.
- İntikamını almasını söyle!
- Edward, sakın!
Söyle ona!
Yalnızsın çünkü diğerlerinden
daha hızlısın...
...ama daha güçlü değilsin.
Seni öldürecek kadar güçlüyüm.
Özür dilerim.
Bella, tamam geçti.
Evlat.
Yeter!
Kim olduğunu hatırla.
Bella'nın sana ihtiyacı var.
Tamam, tamam.
Tanrım.
Carlisle, kan!
- Kardeşlerin onun icabına bakacak.
- Döşemelerden yangın çıkart.
Alice!
Alice, git!
Uyluk atar damarı parçalanmış.
Çok fazla kan kaybediyor.
Hayır, hayır.
Kafam yanıyor!
Zehir.
Bir seçim yapmalısın. Dönüşümün
gerçekleşmesine izin verebilirsin.
Hayır.
Hayır!
Bunun olacağını gördüm, Edward.
Bu şekilde olması gerekmiyor.
Hâlâ bir şansı var.
Kemerini ver de kolunu sarayım.
Diğer seçeneğim ne?
Elimin üzerinden bağla.
Carlisle!
Git.
Zehri temizlemeye çalış.
- Duramayacağımı biliyorsun.
- Öyleyse durmanın bir yolunu bul.
Seçimini yap.
Sadece birkaç dakikası kaldı.
Onu senden alacağım, Bella.
Onu senden alacağım.
Edward, dur!
Kanı temizlendi.
Onu öldürüyorsun.
Dur!
Dur!
İradeni kullan.
Ölüm huzurlu, kolay.
Yaşamak daha zor.
Bella?
Tatlım?
Bella?
Anne.
Nerede o?
Edward nerede?
Uyuyor.
Başından hiç ayrılmadı.
Baban da aşağıda, kafeteryada.
Neler oldu?
Düşünce bacağını kırmışsın...
...ve çok kan kaybetmişsin.
Hiçbirini hatırlamıyorsun, değil mi?
Edward babasıyla beraber seni Forks'a geri
dönmeye ikna etmek için peşinden gitmiş.
Sen de kaldıkları otele giderken
tökezlemiş...
...ve iki kat merdivenden
aşağı düşüp,...
...pencereye uçmuşsun.
- Tam da benden beklenecek bir durum.
- Tatlım, çok üzgünüm.
Arayan Phil.
Senin için çok endişelendi.
- Mesaj mı çekiyorsun?
- Evet, en sonunda.
Ona Florida'da kalmasını söyledim.
Tatlım, Jacksonville’e bayılacaksın.
Her gün güneşli.
Kendi banyonun olduğu
küçük ama harika bir ev bulduk.
Anne, ben hâlâ
Forks'ta kalmak istiyorum.
Ne?
Forks'ta yaşamak istiyorum.
Bunu daha sonra konuşuruz.
Babamı çağırır mısın?
Onunla konuşup, özür dilemeliyim.
Tamam, bebeğim.
Gidip çağırayım.
Hem hemşireyi de çağırayım, olur mu?
Olur.
Neler oldu?
James nerede?
Onun icabına baktık...
...ama Victoria kaçtı.
Hayatımı sana borçluyum.
Hayır. Asıl benim yüzümden
bu haldesin.
En kötüsü de...
...duramayacağımı sandım.
Ama durdun.
Bella, Jacksonville'e gitmelisin.
Böylece artık sana zarar veremem.
Ne?
Hayır, hayır!
Sen ne dediğinin farkında mısın?
Gitmemi mi istiyorsun?
Hayır, seni bırakamam.
Biliyorum.
Biz ayrılamayız.
Beni bırakamazsın.
Buradayım.
Tamam. Bir daha bana
böyle şeylerden bahsetme.
Nereye gidebilirim ki?
Elbiseyi Alice verdi.
Alçı da...
Harika görünüyorsun.
Kızınıza göz kulak olacağım, Şef Swan.
Bunu daha önce de duymuştum.
Çantana yeni bir sprey daha koydum.
Baba.
Bu arada...
...çok güzel görünüyorsun.
Teşekkürler.
Görüşürüz.
Hemen geliyorum.
Selam.
Çok hoşsun.
Sen de.
Sen de baloya mı geldin?
Partnerin var mı?
Hayır.
Babam seninle konuşmam için
bana para verdi.
20 papel.
Duyalım bakalım.
Bana kızma, tamam mı?
Erkek arkadaşından
ayrılmanı istiyor.
Dedi ki:
- Alıntı -
"Seni izliyoruz."
- Peki. Ona teşekkür ettiğimi söyle.
- Olur.
- Borcunu da öde.
- Tamam.
- Sana yardım edeyim.
- Jacob.
Bana bırak.
Daha sonra görüşürüz, Bella.
Seni iki dakika yalnız bırakıyorum,
kurtlar başına üşüşüyor.
- Bana bunu yaptırdığına inanamıyorum.
- Gülümse.
Sahiden de
beni öldürmeye çalışıyorsun.
Balo gençler için önemli bir gelenektir.
Kaçırmanı istemedim.
- Dışarı çıkmak ister misin?
- Evet.
Pekâlâ, biraz yavaşlayalım.
Dans edelim mi?
Ciddisin sen.
Neden olmasın?
Gördün mü?
Dans ediyorsun.
Hem de baloda.
Edward, beni neden kurtardın?
Zehrin yayılmasına izin verseydin
şimdi ben de senin gibi olurdum.
Ne söylediğinin farkında değilsin.
- Bunu istemezsin.
- Ben seni istiyorum.
Sonsuza kadar.
Hayatına son vermeyeceğim.
Zaten ölüyorum.
Her geçen saniye yaşlanıyorum
ve sona daha da yaklaşıyorum.
Olması gereken de bu.
Alice beni de sizin gibi
gördüğünü söyledi.
- Onu duydum.
- Gördükleri değişkendir.
Evet ama gün gelir
insanlar bir karara varır.
Ben kararımı verdim.
Hayal ettiğin şey bu mu?
Bir canavar olmak mı?
Ben sonsuza kadar
seninle olmayı hayal ediyorum.
Sonsuza kadar mı?
Peki şimdi hazır mısın?
Evet.
Benimle uzun ve mutlu bir hayat
geçirsen yetmez mi?
Peki.
Şimdilik.
Bu akşam kimse teslim olmayacaktı.
Ancak pes etmeyeceğim.
Ne istediğimin farkındayım.
bay victory