Tip:
Highlight text to annotate it
X
Merhaba, nasılsın Leone?
İyi.
Peki. Biraz da iş konuşalım.
Bu şişko domuz, Morizio'nun
işlerini ele geçirmeye çalışıyor.
Bilirsin, Morizio
mantıklı bir adamdır.
Onunla biraz konuşmak istiyor.
Ama bu herifin dinlediği filan yok.
Belki de seni dinler.
Her salı şehire geliyor.
Salı günü boş musun?
Evet, salı boşum.
Sizi yeniden görmek
ne güzel, Bay Jones.
Unutma, iş temiz olmalı.
Yarım saatin var.
Bir saat.
- Ne oldu?
- Ben Tonto, alt kattayım.
Burada seninle konuşmak
isteyen bir adam var.
Neye benziyor?
- Ciddi birine.
- Ona yukarı çıktığımı söyle.
Yukarı geliyor.
Biri yukarı geliyor. Ciddiymiş.
Micky, gözünü dört aç.
Konuğumuz var.
Bir konuğumuz var.
Haydi.
Durun! Durun, millet!
Tonto! Tonto!
Şoföre bizi arka tarafta
beklemesini söyle. Çabuk ol!
- Tatlım, neler oluyor?
- Meraklanma bebeğim.
Bir şey olduğu yok. Kestirmene bak.
Aman Tanrım! Bu herifler
iki çıkışı da tutmuşlar.
Terası kontrol edin!
911 Acil Yardım.
Yardım edin. Biri beni
öldürmeye çalışıyor.
Hatta kalın lütfen.
Hemen döneceğim.
Bayım, sizi bir memura bağlıyorum.
Dedektif Jefferson.
Yardımcı olabilir miyim?
Sizi tekrar ararım.
Sakin ol dostum. Şuradaki bavulların
içinde Bolivya'nın yarısı var.
Daha işlenmediler bile.
Hiç durma. Hepsi senin.
Şu numarayı ara.
Sonra konuşuruz tatlım, tamam mı?
Güle güle.
- Alo?
- Ben Morizio. Hatırladın mı?
- Bakıyorum şehire dönmüşsün.
- Evet, hayır. Sadece bugünlük.
O zaman, bugünün senin şehirdeki
son günün olduğunu...
...ve bir daha o şişko suratını
görmeyeceğimizi söyleyebiliriz.
Evet, tabii.
Şimdi telefonu dostumuza ver.
Seninle konuşmak istiyor.
İyice anlamasını sağla.
Sonra da serbest bırak.
İyice anladın mı?
- Söyle.
- Anladım.
İyi.
Tanrım!
Merhaba, nasılsın dostum?
Her zamanki gibi iki süt mü?
Sigarayı neden sakladın?
Bu bina ispiyoncularla dolu.
Benim ihtiyarın bilmesini istemiyorum.
Zaten yeterince sorunum var.
- Ne oldu?
- Bisikletten düştüm.
Babama sigara içtiğimi
söyleme, olur mu?
Bu nasıl oldu bilmiyorum. Ben sadece
emanetçiyim. Verdiklerinizi tutuyorum.
Bakmıyorum ya da dokunmuyorum.
Mal nasıl işlenir bilmem bile.
Beni iyi dinle. Haziranda malı
sana verdik. Yüzde yüz saf maldı.
Şimdi temmuzda, malı alıyoruz
ve yüzde doksan saf çıkıyor.
Haziranla temmuz arası
bir zamanda, yüzde onu işlenmiş.
Beni ilgilendirmez. Siz malı verdiniz,
ben de tuttum. Tüm bildiğim bu.
Sana yardımcı olmaya çalışıyorum...
ama biraz daha ayak dirersen,
onu rahatsız etmek zorunda kalacağım.
Sana söyleyeyim: Müziğine dalmışken
rahatsız edilmekten hiç hoşlanmaz.
Size doğruyu söylüyorum.
Umarım öyledir. Çünkü o yalanın
kokusunu almakta çok yeteneklidir.
Dehşet vericidir. Altıncı his
gibi bir şey bu.
Fikrini değiştirecek misin?
Yoksa onun keyfini kaçırayım mı?
Doğru söylüyorum.
Öyle olsun.
Stan. Stan.
Özür dilerim. Malı kendisinin
işlemediğini söylüyor.
Haydi?
Tabii ki o yapmadı.
Bana bir iyilik yap. Yarına kadar
kimin yaptığını öğren. Öğlene kadar.
Malky, bekle!
Malınızı işleyen ben değildim.
Yapanı kendiniz bulun!
Sen burada ne halt ediyorsun?
İçeri girip ödevlerini yap.
- Yaptım. - Öyleyse içeri gir, ablana
o çöplüğü temizlemesinde yardım et!
Sigara içmeyi de kes!
Bir! İki! Derin bir nefes alın!
Nefes verin! Derin nefes alın!
- Süren doldu. Sıra bende.
- Kanalı değiştir de yüzünü dağıtayım.
Sıra bacaklarda. Aşağı.
Affedersin, hayatım.
Gerinin. Rahatlayın...
Günaydın tatlım.
Merhaba tatlım.
Güzelim, kıs şunun sesini.
Annenin kafası şişti.
Benim sıramı çaldı.
O lanet çizgi filmleri seyredecekmiş.
Kıçını biraz kaldırsa ölmez.
Koca kıçlı olan ben değilim.
Bütün gün çizgi film izlemekten
başka şey yapmayan biri,
kıçını biraz kaldırıp yiyecek
bir şeyler getirebilir mi?
Sıkıysa bir daha söyle bakalım.
Marge, sanırım çuvalladım.
Bu, ilk kez olmuyor. Her zaman bir
şeylere bulaşıyorsun, değil mi?
Galiba bu sefer biraz ileri gittim.
Esas şimdi ileri gidiyorsun.
İşe geç kalıyorum.
Bugün evde çalışmaya ne dersin?
Hissediyor musunuz?
Midenizi içeri çekin. 1...
- Şimdi sıra bende.
- Lanet olsun! Beni dövecek!
Kahretsin. Kapat şu kapıyı!
Lütfen vurma!
Lanet olası pislik.
Megatron, Megatron! Megatron!
Ve tekrar kalkın.
Vücudunuzu şekle sokun. Kuadra-step'i
kullanırsanız, baldırlarınız...
- Biri şu telefona bakamaz mı?
- Meşgulüm!
Alo?
Ben Margarite McCallister. New Jersey
Wilwood Spencer Okulu'nun müdiresiyim.
Bay veya Bayan Lando evde miydi?
Evet, benim.
Bayan Lando, kocanız Mathilda'yı
okulumuza kaydettirirken,
bazı "sorunları" olduğunu
söylemişti.
Biz, sorunlu kızları sağlıklı,
bayanlara döndürmekle gurur duyuyoruz.
Ama eğer burada değillerse,
elimizden fazla bir şey gelmez.
Mathilda neredeyse 2 hafta önce
izin almadan okuldan ayrıldı.
Eşinizin bir yıllık okul ücretini
önceden ödediğini biliyorum
ama size gönderdiğimiz
yönetmelik kitapçığına baktıysanız,
mazereti olmayan uzun
süreli bir devamsızlık...
söz konusuysa, yapmış olduğunuz
ödeme yanmış sayılacaktır.
O öldü!
Hayat her zaman mı bu kadar zor,
yoksa sadece çocukken mi?
Bu hep böyle.
Sende kalsın.
Markete gidiyorum.
Biraz süt ister misin?
Her zamanki gibi
2 tane, değil mi?
Fırtına öncesindeki şu
sessizlik anlarını seviyorum.
Bana Beethoven'ı hatırlatıyor.
Duyabiliyor musun?
Sanki kulağını çimenlere
dayamışsın da, onların...
...büyüdüklerini duyabiliyormuşsun
gibi. Böcekleri duyabiliyorsun.
- Beethoven'ı sever misin?
- Pek söylenemez.
Sana biraz çalayım.
- Ne oluyor burada!
- Baba.
Benny, burada dur.
Baba! Baba!
Öğlen demiştik.
Benim saatime göre
bir dakika geçmiş.
Sen Beethoven'ı sevmiyorsun.
Ne kaçırdığından haberin yok.
Uvertürleri kanımı coşturuyor.
Çok güçlüdürler.
Ama girişten sonra,
dürüst olmak gerekirse,
biraz sıkmaya başlar.
İşte bu yüzden dinlemeyi kestim.
İçerisini altüst edin.
Sen bir Mozart hayranısın.
Onu ben de seviyorum.
Mozart'ı seviyorum.
O bir Avusturyalı.
Ama bu tarz bir iş için...
...biraz hafif kaçıyor. Bu yüzden
daha ağır ağabeylerle takılıyorum.
Harika!
- Ahbap, ne halt ediyorsun?
- Dostum, o çeneni kapalı tut.
Brahms'ı bir dene. O da iyidir.
- Sen müzikten ne anlarsın.
- Bırak şunları elinden!
- Yatağa baktın mı?
- Hayır!
- Kahretsin!
- Stan.
Tanrım!
Şu yaptığına bak.
Yaptığına bak!
Stan!
Stan, ne yapıyorsun?
Ölmüş işte.
Ama takımımı mahvetti.
Evet, ama öldü. Sadece
et yığını. Unut gitsin.
- Bırak şunu. Sakinleş.
- Ben sakinim.
- Burada dur.
- Tamam.
Benny!
Benny! Benny!
Lanet olsun Benny!
Biziz, Malky'yle Stan!
Stan sakin ol, tamam mı?
Haydi, Benny!
Bir sigara yakalım!
Benny, dışarı çıkıyoruz!
Benny, ateş etme! İçeri gir!
Lanet olsun sana, Benny!
- Tam yeni bir şey giyiyorsun!
- Ateşin var mı?
- Stan...
- Neler oluyor burada?
- Sorun yok, bayan. Biz narkotikteniz.
- O zavallı aileyi rahat bırakın.
- Her şey yolunda. Sakinleş biraz.
- Ben sakinim. Sakinim.
Neden onları rahat bırakmıyorsunuz?
Sana içeri girmeni söyledi.
Stan, içeri girmemiz daha iyi olur.
Benny, mutfağın altını
üstüne getir! Bul şu şeyi!
Willy Blood, ne yaptığına bak!
4 yaşında bir çocuğu öldürmüşsün!
Buna ne gerek vardı?
Lütfen kapıyı aç.
Lütfen.
Lütfen.
Benny, burada üç çocuk var!
Stan'in öldürdüğü şu kızdı galiba.
Willy gerizekalısı da
ufaklığı vurdu.
Üçüncüsü ortada yok. Bul onu.
Harika! Küçük bir kızı kaçırmışız.
Bu kahrolası kapıcıyı
bulmaya çalışayım.
- Hatırlamadın mı?
- Benim, Grimlock. Seni tanıyorum.
- Evet, işte buldum!
- Süper.
- Stan, bulmuş.
- Biliyorum.
Al bakalım.
Polisler dışarıda. Tüyelim.
Polisler dışarıdaymış. Biz tüyüyoruz.
Sen burada kal.
Onlara ne diyeceğim?
Onlara de ki...
...işimizi yapıyorduk.
Adın ne?
Mathilda.
Baban için üzgünüm.
Bunu biri yapmamış olsaydı,
er geç ben yapacaktım.
- Annen, o...
- O benim annem değil.
Ablam zaten kilo vermeye çalışıyordu.
Bu kadar iyi daha hiç görünmemişdir.
Öz ablam bile değil. Sadece üvey
ablamdı. Üstelik onda bile iyi değildi.
Madem onlara katlanamıyordun,
neden ağlıyorsun?
Çünkü kardeşimi öldürdüler.
Onun ne suçu vardı ki?
Sadece 4 yaşındaydı.
Hiç ağlamazdı. Yanıma
oturup bana sarılırdı.
Ona o domuzdan
daha çok annelik yaptım.
Domuzlar hakkında öyle konuşmamalısın.
Onlar insanlardan daha iyilerdir.
Ama bok gibi kokuyorlar.
Bu doğru değil. Aslında benim
mutfağımda bir tane var,
...o çok temiz ve güzel kokuyor.
- Mutfağında domuz filan yok.
- Evet, var. - Az önce oradaydım,
bir tane bile domuz görmedim.
Bir yere kaybolma.
Onu getireceğim.
Domuzcuk. Domuzcuk, neredesin?
İşte oradasın.
Merhaba domuzcuk.
Bugün nasılsın?
Daha iyi günlerim olmuştu.
Senin adın ne?
Léon.
Şirin isim.
Gidecek bir yerin,
bir akraban var mı?
Gidip biraz daha süt alayım.
Vay canına!
Çantaya dokunma lütfen!
Léon, hayatını kazanmak için
tam olarak ne yapıyorsun?
Temizlikçiyim.
Yani bir tetikçi misin?
Evet.
Bu harika.
- Herkesi mi temizlersin?
- Kadınlar, çocuklar olmaz. Kuraldır.
Kardeşimi öldüren o pislikleri,
...temizleyecek birini tutmak
ne kadara mal olur?
Adam başı 5 bin.
Şuna ne dersin?
Ben senin için çalışacağım,
Bunun karşılığında bana nasıl
temizlik yaptığını öğreteceksin.
Ne dersin?
Evini temizlerim. Alışverişini
yaparım. Çamaşırlarını yıkarım.
Anlaştık mı?
Hayır, anlaşmadık.
Ne yapmamı bekliyorsun?
Gidecek hiçbir yerim yok.
Kötü bir gün geçirdin.
Şimdi git yat, yarın düşünürüz.
Tamam mı?
Bana karşı çok iyisin, Léon.
Herkes böyle davranmaz,
biliyor muydun?
İyi geceler.
İyi uyudun mu?
İyi. Kahvaltıdan sonra
buradan gidiyorsun.
- Nereye?
- Bu benim sorunum değil.
Oku şunu.
Okumayı bilmiyorsun.
Öğreniyorum ama son zamanlarda
çok meşguldüm o yüzden,
...biraz geri kaldım. Ne yazıyor?
Hayatıma nasıl bir yol çizeceğime karar
verdim. Temizlikçi olmak istiyorum.
Temizlikçi olmak istiyorsun? İşte.
Al bunu. Veda hediyesi.
Git temizle...
- Benimle olmaz, ben yalnız çalışırım.
- Bonnie ve Clyde yalnız çalışmıyordu.
Thelma ve Louise de öyle.
En iyileri onlardı.
Mathilda, niye bana bunu yapıyorsun?
Sana iyi davrandım.
Dün şu kapının önünde,
senin hayatını kurtardım.
Doğru. Ve şimdi de
ondan sen sorumlusun.
Hayatımı kurtardıysan,
bunun için iyi bir nedenin olmalı.
Beni kovarsan, o kapıyı açmış
olmanın hiçbir anlamı kalmaz.
Beni ölüme terk etmiş olursun.
Ama kapıyı açtın.
Yani?
Eğer bana yardım etmezsen,
bu gece ölürüm.
Bunu hissedebiliyorum.
Ve bu gece ölmek istemiyorum.
Mathilda, sen daha
küçücük bir kızsın.
Beni yanlış anlama ama bunu
başarabileceğini sanmıyorum. Üzgünüm.
Bu nasıldı?
Bunu bir daha yapmaya kalkma
yoksa kafanı kırarım. Anladın mı?
Ben bu şekilde çalışmam. Hiç
profesyonelce değil. Kurallar var.
Sürekli "tamam" demeyi de kes!
Tamam mı?
Tamam.
Merhaba.
Bunu otelde çalmayı
düşünmüyorsunuz, değil mi?
Bayım, onu çalmak zorundayım.
Çünkü önümüzdeki ay
Juillard'da bir seçmeye katılacağım.
Bu yüzden alıştırma yapmalıyım.
Tamam ama saat ondan sonra olmaz.
- Tamam, söz.
- Tamam.
Koridorun sonundaki odayı veriyorum.
Böylece kimseyi rahatsız etmezsiniz.
Şunları doldurun lütfen.
Baba, bunları ben doldurabilir miyim?
Kayıt yaptırmayı sevdiğimi biliyorsun.
Teşekkürler baba. Hemen
doldurup getiriyorum.
- Dördüncü kat!
- Teşekkürler bayım.
Bir şeylere ilgisi olan bir
kızınız olduğu için şanslısınız.
Benim çocuğum 17 yaşında ve tüm
gün boyunca hiçbir şey yapmıyor.
Ben eşyalarımı yukarı çıkarırken,
bitkim burada durabilir mi?
Elbette.
Merhaba.
Sınıfta beni sinir eden
bir kızın adını yazıyorum.
İşler kızışırsa, yanan o olsun.
İşte bitti.
- Kaç yaşındasın?
- On sekiz.
- On sekiz mi?
- Ehliyetimi göstereyim mi?
- Hayır. Biraz küçük gösteriyorsun.
- Teşekkürler.
Léon, bana senin gibi olmayı öğret.
Senin gibi güçlü ve
akıllı olmak istiyorum.
Yeterince güçlü
olmadığımı biliyorum...
...ama işin temelini öğrenebilirim.
Teorisini. Ne diyorsun?
Sadece teoriyi.
Buna ihtiyacım var, Léon.
Kafamı toplamak için
zamana ihtiyacım var.
Evet. Benim de...
...bir içkiye.
Kıpırdama. Hemen getiriyorum.
Şerefe.
Bu bebeği çıkarmamı istediğinde,
...kulaklarıma inanamadım.
Kendi kendime;
"Léon bir profesyonel. Bunu acemilerden
başkası kullanmaz" dedim.
- Formda kalmak istiyorum.
- Tabii, her zaman zirvede ol.
Neyin nerede olduğunu
her zaman bilmeliyim.
Bu yüzden buradan hiç ayrılmam.
Şuradan şuraya gitmek haricinde.
Değişiklik iyi değildir.
Biliyorsun değil mi?
Evet.
Bak bakalım.
- Doğru şey olduğundan emin ol.
- Sana güveniyorum.
Her durum kendine özgüdür.
Bunu aklında tut, Léon.
Tutarım.
Önce tüfeği kullanmayı öğreneceksin.
Çünkü bu, senin hedefinle arandaki
mesafeyi korumanı sağlar.
Profesyonelliğe ne kadar yaklaşırsan,
hedefine de o kadar yaklaşırsın.
Örneğin bıçak, öğreneceğin
son alettir. Tamam mı?
Pozisyon al.
Hayır.
Son dakikaya kadar onu açma.
Işığı yansıtır.
Bir mil öteden seni fark ederler.
Ve her zaman koyu renkler giy.
Zeminden daha parlak renk olmasın.
Şimdi uygulama yapalım.
Öğrenmenin en iyi yolu bu.
- Kimi vurayım?
- Kim olursa.
Az sonra yanınızdayım. Bana
birkaç dakika verin. Teşekkürler.
Ortadan kaybolun.
Sizi görmek istemiyorum.
Bu son derece doğal görünmeli.
- Kadınlar ve çocuklar olmaz, değil mi?
- Evet.
- Sarı-turunculu koşucu nasıl?
- Olur.
Sakin ol.
Gözünü ondan ayırma.
Nefes al.
Hareketlerini izle.
Onunla birlikte koştuğunu düşün.
Bir sonraki hareketini
tahmin etmeye çalış.
Derin bir nefes al ve tut şimdi.
Şimdi!
- Aman Tanrım!
- Ben iyiyim, bir şeyim yok.
Yere yatın. Bu da nereden geldi?
Tek atışta. Fena değil?
- Nereden ateş edildi?
- Nefes alamıyorum. İnin üstümden.
Şimdi gerçek mermilerle
deneyebilir miyiz?
Bugün olmaz, toparlanalım.
Böyle.
Gördün mü?
- Hayır, teşekkürler.
- Tartışmak yok.
Öyle ki...
Sokrates'e göre...
Sok-ra-tes...
Ben yaparım.
Léon, tek yaptığımız çalışmak.
Biraz mola vermeliyiz.
- Haydi, oyun oynayalım.
- Nasıl bir oyun?
Ben harika bir oyun biliyorum.
Düşündürüyor, hafızanı güçlendiriyor.
Tam da ihtiyacın olan şey.
- Tamam. Evet, kim bu?
- Bilmiyorum.
Bilmiyorum.
Bıyık?
Yok.
- Gene Kelly?
- Güzel.
Sıra sende.
Pekala, yolcu.
Clint Eastwood?
Bulamadım. Pes.
John Wayne.
Tam dilimin ucundaydı. Yemin ederim.
Harikaydın. Léon çok iyiydin.
Harikaydı.
- Bitkini çok seviyorsun, değil mi?
- En iyi arkadaşımdır.
Hep mutludur. Soru sormaz.
Ve bana benzer.
Kökleri yok.
Eğer onu gerçekten seviyorsan,
onu bir parka dikmelisin ki
kök salsın.
Evet.
Ve eğer büyümemi istiyorsan
beni de sulamalısın.
Haklısın.
- Hayır. Hayır.
- Evet, evet.
Tabaktan dışarı fırlamalılar.
Capcanlı olmalılar.
Uzun zaman oldu Léon.
Yokluğunu hissettim. Sen de bazı
iyi işlerin yokluğunu.
- Antrenman yapıyordum.
- Antrenman iyidir...
Ama abartmaman gerekir. Antrenman,
çalışmak kadar iyi para kazandırmaz.
Kazandığım tüm para,
şu sende duran...
- Paraya mı ihtiyacın var?
- Hayır, sadece merak ettim.
Çünkü uzun zamandır çalışıyorum ve
kazandığım parayla hiçbir şey yapmadım.
Belki bir gün onu kullanabilirim.
Bir kadınla mı tanıştın?
Léon, kadınlara çok
dikkat etmelisin.
Buraya geldiğin zamanı
hatırlıyor musun?
Seni yanıma aldığımda,
ağzın süt kokuyordu.
Ve bir kadın yüzünden pisliğe
batmıştın. Bunu unutma Léon.
Keşke unutabilsem.
Paramla ilgili...
Belki, belki birine...
...paramın belki birazını
birine verebilirim.
Yardım etmek için.
Para senin. Ben sadece onu
tutuyorum, bir banka gibi.
Ama bir bankadan daha iyiyim
çünkü bankalar soyulur.
Kimse, İhtiyar Tony'yi soyamaz.
Üstelik bir bankada, doldurman
gereken yığınla form vardır.
Ama Yaşlı Tony'de okunacak, yazılacak
bir şey yoktur. Hepsi aklındadır.
Artık okumayı biliyorum.
Bu çok iyi, Léon. Çok iyi.
Paran burada. Ne zaman istersen,
bana söyle, tamam mı?
- İşte bir binlik. Al.
- İstemem.
Haydi, al işte.
Biraz eğlen. Al onu.
- Teşekkür ederim.
- Tamam mı?
Şimdi biraz da iş konuşalım.
Kaybolma dosyayı getireyim.
Manolo, dostum Léon'a
bir bardak süt ver.
Dinle, Mathilda. Dikkatli ol.
Sokaktaki herhangi
biriyle konuşamazsın.
Léon, sakin ol. Bunda
büyütecek ne halt var?
Beklerken bir sigara
tüttüreyim dedim sadece.
Ağzını bozmaktan vazgeç.
İnsanlarla böyle konuşulmaz.
Daha düzgün şekilde
konuşmanı istiyorum.
Ayrıca sigarayı bırakmanı
istiyorum. Ölümüne neden olur.
Ondan uzak dur.
Garip bir tipe benziyor.
Beş dakika içinde gelirim.
Seni görebileceğim bir yerde dur.
Léon, sanırım sana aşık oluyorum.
Bu başıma ilk defa geliyor,
biliyormuydun?
Daha önce hiç aşık olmadıysan,
bunun aşk olduğunu nereden biliyorsun?
- Çünkü hissediyorum.
- Nerede?
Karnımda.
Sıcacık.
Daha önce hep bir yumru
olurdu. Ama artık geçti.
Mathilda, artık karnının
ağrımadığına sevindim...
ama bunun bir anlama
geldiğini sanmıyorum.
İşe geç kaldım. İşe geç
kalmaktan nefret ederim.
Alıştırmalar nasıl gidiyor?
- Bugün nasılsın, küçükhanım?
- Alıştırma yapmaktan sıkıldım.
Anlıyorum. Ama iyi gidiyorsun.
Hiç şikayet eden olmadı.
Tellerin üzerine bir bez
parçası koydum. Sesi azaltıyor.
- Çok akıllıca.
- Müzikten herkes hoşlanmaz.
Evet, biliyorum.
- Baban ne iş yapıyor?
- O bir besteci.
- Bu harika.
- Ama benim babam değil.
Sevgilim.
Ben çıkıp biraz yürüyeyim.
- Cumartesi gecesi ne yapıyorsun?
- Yemeğe ne dersin?
- Nereye gidiyorsun?
- 6J'deki arkadaşlarıma.
Tamam. Cumartesi ne
yapıyoruz? Sekiz iyi mi?
Çok meşgul olduğunu biliyoruz.
İşi mümkün olduğunca kısa keserim.
Bize adım adım ne
olduğunu anlatırsan tabii.
Adam buradaydı. Silahına
davrandı. Ve biz de vurduk.
- Çocuklar tam olarak neredeydi?
- Bilmiyorum.
Okulda olmaları gerekirdi, değil mi?
İfadene göre ilk giren
senmişsin. Çocukları görmedin mi?
Kapı kırılmış. Ne oldu?
Prosedürü uyguladın mı?
Burada bir adamımı kaybettim.
Benden ne istiyorsunuz?
İşbirliği.
Bu saçmalıklara ayıracak
vaktim yok!
İşbirliği mi istiyorsun?
Ofisime buyurun, oda 4602.
Çocuklar okulda olmalı.
Ver şunu, o top benim. Ver.
Nereye gidiyorsun? Lanet olsun.
Nereye? O benim topum!
- Mavi arabayı takip et.
- Işıklarda geçmemi mi istiyorsun?
Hayır. Yavaş sür. Şu yüzlüğü
al ve çeneni kapalı tut.
Seninle dövüşmek istemezdim ama
bana başka seçenek bırakmadın.
Bana harika bir fikir verdin!
Harika bir fikir!
Eğlence sektöründeki son haberlere
30 dakikalık gezinti yapacağız.
Bu sana. Bir hediye.
Açmamı ister misin? Açayım.
Nasıl buldun?
Güzel, değil mi?
Bay McGilfin?
Biraz konuşabilir miyiz?
Al. Anlaşmaya karşılık.
20.000, değil mi?
Norman Stansfield.
Oda numarası 4602 DEA Binası.
No: 26 Federal Plaza.
- Almıyorum.
- Neden?
- Fazla tehlikeli.
- Bana silahlarını kiralar mısın?
Silahlarımı asla kiralamam.
Senin zaten bir silahın var.
Onu kullan.
Bana bir iyilik yap ve camdan
dışarı ateş etme, tamam mı?
Bana neden böyle
kaba davranıyorsun?
İnsanları vahşice öldürmek
umurunda olmuyor da...
tüm ailemi öldüren piçlerin
işini bitirmiyorsun?
İntikam iyi bir şey değil.
İnan bana. Unutmak en iyisi.
Unutmak mı? Kardeşimin öldüğü
yerdeki çizgileri gördüm.
Bunu unutmamı mı bekliyorsun?
O herifleri gebertmek istiyorum.
Kafalarını uçurmak istiyorum.
Birini öldürünce
hiçbir şey aynı kalmaz.
Hayatın sonsuza dek değişir.
Ömrünün geri kalanında tek gözün
açık uyumak zorunda kalırsın.
Uyku umurumda değil, Léon.
Ben aşk istiyorum ya da ölüm.
Hepsi bu.
Aşk ya da ölüm.
Beni rahat bırak Mathilda.
Oyunlarından bıktım.
Şu harika oyunu oynayalım, Léon.
İnsanları daha iyi yapan.
Düşünmelerini sağlayan,
...senin seveceğin türden bir oyun.
Eğer ben kazanırsam...
...yanında kalacağım ömür boyu.
- Ya kaybedersen? - Tek başına
alışverişe çıkarsın, eskisi gibi.
Kaybedeceksin Mathilda.
Şarjör tam bir tur attı. Duydum.
Ne olmuş? Kafama bir kurşun
sıkmam umurunda mı?
Hayır.
Umarım yalan söylemiyorsundur, Léon.
Umarım, içinde bir yerlerde
gerçekten de bir damla sevgi yoktur.
Çünkü eğer beni
birazcık olsun seviyorsan,
birkaç dakika içinde, bir şey
söylemediğine pişman olacaksın.
Seni seviyorum, Léon.
Ben kazandım.
Vuruldum. Bir yardımcıya
ihtiyacım var.
Küçük olduğunu biliyorum
ama çabuk öğreniyor.
Çocukları bir şeylere
yönlendirmek gerekir, değil mi?
Biliyorum. Bunu sana ben öğrettim.
- Ama bir yaş sınırı yok mu?
- On sekiz yaşında.
Gerçekten mi?
- Bir şeyler içmeye ne dersin, Tony?
- Olur. Manolo, Léon'a bir bardak süt.
Güzel dövme.
Manolo iki olsun.
- O ne için?
- Üşütmeyi göze alamam.
Önce zincirin nerede olduğunu bul.
Göremezsin ama hissedebilirsin.
- Burada. Zili çaldığımda
konuşmaya başla. - Ne diyeyim?
Ne istersen.
- Evet?
- Merhaba. Ben Susan.
Üzgünüm, yanlış kapıyı çaldın.
Susan diye birini tanımıyorum.
Biraz geri çekil.
Hiçbir şey göremiyorum.
Işıklar söndü.
Burası kapkaranlık.
Bayım, korkuyorum.
Tamam, tamam.
Ne halt ediyorsun?
Aç ağzını.
Eğer ağzından çıkarsa,
tetiği çekerim, kapiş?
Burası tamam.
Bırak. Bırak, dedim.
Çekil. Kenara geç.
Sakin ol. Sakin ol.
Benim ne yapmamı...
Haydi. Sıra sende.
Yapmayın. Beni vurmayın.
Bayım!
Bayım? Bayım, bu benim
malım değil. Bayım, bakın...
Biraz sola lütfen.
Önce lütfen...
Şimdi de güvenlik atışı.
İkincisi, göğüste daha yüksek bir yere
gelmeli. Kalbi, ciğerleri hedef almalı.
Tam burasını. Gördün mü?
İlk atış onu durdurur,
ikincisi işini bitirir.
- Ne bok yiyorsunuz siz?
- Asla yüze ateş etme.
Eğer hedefi teşhis etmezlerse,
ödeme yapmazlar.
Çünkü herhangi birini gebertip
işi hallettiğini söyleyebilirsin.
- Anladın mı?
- Anladım. Yüze ateş etmek yok.
- Şimdi aletleri toplayabilirsin.
- Ne halt ettiğinizi sanıyorsunuz?
Ne dönüyor burada? Bayım!
Susturucuyu çok fazla kullanırsan,
şuraya bir parça bez koymalısın.
Çünkü çok ısınıp
iç tarafı yanabilir.
Nemli, siyah bir bez en iyisi.
Ne yapıyorsun?
Kadınlar ve çocuklar
olmaz, demiştik.
Bunun kimleri öldüreceğini
sanıyorsun? Kedilerle köpekleri mi?
İşte şimdi temizlendi.
Çıkalım buradan.
İçki içmemizin yasak
olduğunu sanmıştım.
Biliyorum. Ama senin ilk işin
için bir istisna uyguluyoruz.
Eğer iyi yapılmış bir iş
için istisnalar yapabiliyorsak,
bir öpücüğe ne dersin,
tıpkı filmlerdeki gibi?
Hayır.
Evet.
- Ne yapıyorsun?
- Seni öpeceğim.
- Mathilda, dur lütfen.
- Haydi. Sadece bir öpücük.
Dur. Herkes bize bakıyor.
Git otur.
Afiyet olsun!
- Bana inanmıyorsun, değil mi?
- O ne demek?
- Seni sevdiğimi söylediğimde...
- Mathilda, lütfen kes şunu.
- Şu konuyu değiştir, tamam mı?
- Tamam. Affedersin.
- Tetiği ilk çektiğinde kaç yaşındaydın?
- On dokuz.
Seni geçtim.
- Ne yapıyorsun?
- Üşütmeyi göze alamam.
- Zil yok.
- O zaman kapıyı çal.
- Evet?
- Merhaba.
Bay Reubens'ın
dairesini arıyordum.
Ama koridor çok
karanlık ve kayboldum.
Bir dakika!
Bir saniye daha ister misin?
Haydi. Göster o suratını.
İşimi bu kadar kolay
bitirebileceğini mi sandın?
İş bu kadar zorlaştığında, daha da
çirkin hale geleceğini bilmelisin.
Ya elini çabuk tutarsın ya da tüm gün
boyunca saçmalıklarını dinlersin.
Pislik! Göster şu suratını, seni ibne!
Hadisene sakız numaracısı.
Pim numarasına ne dersin?
Bunu biliyor musun?
Pim numarası mı? Hadisene, sersem.
Bekliyorum. Göstersene.
İşte bu, pim numarası!
Mario, berbere dön.
Sonra bitiririz.
- Léon. Ne haber? İşin bitti mi?
- Hayır.
İnsanlardan daha iyiler, değil mi?
Sana söylemiştim.
- Bir sorun mu var?
- Hayır.
Bir sandalye çek.
Otur. Otur.
Düşünüyordum da...
Eğer bir gün bana
bir şey olursa...
Léon, sana bir şey olmayacak.
Seni kimse yok edemez.
Kurşunlar seni ıskalar geçer.
Tony, paramı diyordum.
Geçen gün gelen kızı
hatırlıyor musun?
- Geçen buraya gelen?
- Evet.
Adı Mathilda.
Eğer bana bir şey olursa...
paramı ona...
...vermeni istiyorum.
- Bana güvenebilirsin, Léon.
- Teşekkürler, Tony.
Gecikmem.
- Yanlış bir şey mi yaptım?
- Hayır.
Bu seferki büyük iş.
Ben sadece artıkları
topluyorum, öyle mi?
Mathilda, seninle tanıştığımdan
beri her şey farklılaştı.
Bu yüzden bazen
yalnız çalışmalıyım.
Senin biraz büyümek için
zamana ihtiyacın var.
Ben büyüdüm, Léon.
Yaşlanıyorum.
Benim için tam tersi.
Yeterince yaşlıyım.
Olgunlaşmam için zaman gerek.
Kahretsin!
Haydi, acele et!
İyi atıştı.
Benimle gel!
Sen yenisin, değil mi?
Beşinci kattasın, değil mi?
- Burada böyle oturamazsın.
- Öyle mi? Nedenmiş o?
Hiçbir şey bedava değil. Parkmetre
gibi. Durduğunda, ödersin.
- Kural bu.
- Sadece televizyonda.
- Ne dedin?
- Boşver. Ne kadar?
On dolar. Bir aylık.
Bozabilir misin?
Sorun değil. 10 dolardan
12 aylık anlaşırız.
Tamam, bir yıl.
Buraya kira ödemem, size
katlanacağım anlamına mı geliyor?
Hayır.
O zaman gidip başka yerde oynayın.
Düşünmem gerek.
Lütfen size eşlik eden
kişiyi burada bekleyin.
Dik dur. İşini sevmiyor musun?
Yemek.
Nereye gidiyorsun?
Özel teslimat. Oda 4602.
- Şurayı imzala.
- Buraya gel, gel...
- İyi hafta sonları, kızlar.
- Teşekkürler.
Ben tuvalete gidiyorum.
Özel teslimat mı?
Dur tahmin edeyim...
Çin?
Tayland, belki de?
Buldum.
Buldum. İtalyan yemeği.
Adın ne meleğim?
Mathilda...
...paketi yere koymanı istiyorum.
İyi.
Şimdi de bana İtalyan yemeği hakkında
bildiklerini anlatmanı istiyorum.
Bunu benim için hazırlayan
şefin adını da unutma.
Beni kimse göndermedi.
Kendi hesabıma çalışırım.
Yani bu bu kişisel
bir şey, öyle mi?
Doğru mu?
Bu sefer ne gibi
bir halt yedim peki?
Kardeşimi öldürdün.
Özür dilerim.
Ona katılmak mı istiyorsun?
Hayır.
Hep aynı şey oluyor.
Ölümden gerçekten
korkmaya başladığında,
hayatın değerini anlıyorsun.
Hayatı seviyor musun, tatlım?
Evet.
Çok iyi.
Çünkü bunu umursamayan birinin...
hayatına son vermekten...
hiç zevk almıyorum.
Stan!
Stan? Kahretsin, her yerde
seni arıyorum. Üst kata baktım...
- Ne var? Meşgulüm.
...her yere baktım.
Sorun, Malky. Ölmüş.
Malky, Çinlilerden mal alıyormuş.
Ama onların bunda parmağı yokmuş.
Bana dediklerine göre,
dışardan bir adam gelmiş.
Bir profesyonelmiş. Hızlıymış.
Birden ortaya çıkmış.
İki saniyede Çinlilerin işini bitirmiş.
Yavaş, dostum. Ben polisim.
- Sonra dönüp Malky'ye şey demiş...
- Kadınlar ve çocuklar olmaz.
Sanırım kişisel bir şeydi.
Ölümün bugün sağı solu belli değil.
Blood?
- Beni duyuyor musun?
- Seni duyuyorum. Sakin ol, dostum.
Onu ofisime çıkartır mısın?
Olur.
Lanet olsun Tanrım!
Léon, aşkım. Kardeşimi öldüren
adamların nerede olduklarını biliyorum.
Patronları Norman Stansfield. DEA
binasında, 4602 no. Lu odada.
Onların işini ben bitireceğim.
Ters giden bir şey olursa diye, masaya
senin için 20 bini bırakıyorum.
Anlaşma gereği.
Adam başı 5 bindi, değil mi?
Bunu yaparsam daha iyi
hissedeceğimi biliyorum.
Seni seviyorum. Mathilda.
Beni bekle. Hemen geliyorum.
Buraya öylece park edemem.
Burası federal bir bina!
Patron benim. Sen değilsin.
Ben ne dediysem, onu yapacak.
Bir dokuz milimetrelik.
Mermiler...
...bir dokuz milimetrelik daha.
Tüm bu silahlarla ne
yapmayı planlıyordun?
Belki de binayı
ele geçirmeyi planlıyordu.
Bak burada ne var? Öğle yemeği.
- Dikkat et, Blood. Zehirli olabilir.
- Üzerinde ançuez yok.
"Hemen dönerim" dediğin bu mu?
10 dakikadır bekliyorum.
Elimden geleni yaptım. Devam et.
Beğendin mi?
Evet.
Söyle o zaman.
Beğendim.
Susamadın mı?
Bilirsin, bir kız için
ilk ilişki çok önemlidir.
Daha sonraki cinsel
hayatını o belirler.
Bunu ablamın dergilerinden
birinde okumuştum.
Arkadaşlarım, ilk deneyimlerinden
nefret ettiklerini anlattılar.
Çünkü o çocukları sevmiyorlardı.
Sırf fiyaka olsun diye yaptılar.
Sonrasında da ondan,
sigaradan aldıkları zevki aldılar.
Ben ilk seferimin güzel
olmasını istiyorum.
Mathilda, olmaz.
Neden olmaz?
Yapamam.
- Başkasını mı seviyorsun?
- Hayır. Yani...
...uzun zaman önce biri vardı.
Ben Amerika'ya gelmeden önce.
Babası benimle
görüşmesini istemiyordu.
Çok saygın bir ailedendi.
Benim ailemse,
anlarsın ya o kadar...
...saygıdeğer değildi.
Beni görmek için her kaçışında
babası deliye dönüyordu.
- Gene de seni görmek için
kaçıyordu, değil mi? - Evet.
Gördün mü, aşkı hiçbir şey
durduramaz, Léon.
Onu öldürdü.
Kafasına bir kurşun sıktı.
İki gün hapiste tuttular,
sonra da serbest bıraktılar.
Kaza olduğunu söylediler.
Öyle olunca...
...ben de bir gece onu bekledim.
150 metreden dürbünlüyle.
O da bir kaza geçirmiş oldu.
Aynı gece bir gemiye
atlayıp buraya geldim.
Babamla buluşmak için.
Tony için çalışıyordu.
On dokuz yaşımdaydım.
O zamandan beri şehirden
hiç ayrılmadım...
...ve hiç sevgilim olmadı.
Görüyorsun, Mathilda,
iyi bir sevgili olamam.
- Bana bir iyilik yapar mısın?
- Ne?
Sandalyede uyumandan bıktım.
Yatağı paylaşacağız.
İyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
Tamam, sorun değil.
Bacaklarını yatağın üstüne koy.
Evet, böyle.
Başını arkaya koy. Rahatla.
İyi geceler, Léon.
İyi geceler.
- İlk dilimi ben istiyorum!
- Tony! Tony!
- Bir dilim pasta!
- Haydi ya!
Manolo, çocukları mutfağa götür.
Gelin.
Yaptığın işe çok saygı
duyuyorum, Tony.
Geçmişte bizim için adam öldürdüğünde
de senden hep memnun kaldık.
İşte bu yüzden bugün
benim için çok zor geçecek.
Umarım halimi hoş görürsün.
Benim adamım senin
bölgende öldürüldü.
Çinlilerin söylediğine göre,
tetikçide İtalyan tipi varmış.
Biz de Tony'nin bir şeyler
bilebileceğini düşündük.
Bekle. Dahası da var.
Buna bayılacaksın.
Birkaç saat önce, küçük 12
yaşında bir kız ofisime geldi.
Baştan ayağa silahlanmıştı ve
beni morga yollamaya kararlıydı.
Ve bil bakalım, kim gelip binanın
orta yerinden kızı çıkardı?
Aynı İtalyan tetikçi.
Onunla tanışmak için
sabırsızlanıyorum.
Sakin ol. Her şey yolunda.
- İyi uyudun mu?
- Ben uyumam. Bir gözüm hep açıktır.
Evet, unutmuşum.
Bir gözü açık uyuyup da bu kadar
çok horlayan birini görmemiştim.
- Horladım mı?
- Bebek gibi.
Ben gidip kahvaltı için biraz
süt alayım. Uzun sürmez.
- Döndüğünde, kodu unutma. - Önce 2
tıklatma sonra 1 ve tekrar 2 değil mi?
Siz şunları kasadan geçirin.
Ben gidip süt alayım.
Sakın sesini çıkarma.
Cevabın evetse, başını aşağı-yukarı;
hayırsa, sağa-sola salla. Anladın mı?
Yalnız mı?
Seni bekliyor mu?
Sende anahtar var mı?
Senin geldiğini anlayacağı bir kod
ya da kapı çalma şekli var mı?
- Alfa timi. Pozisyonumuzu aldık.
Hazırız. - Dikkatli olun.
Léon! Léon!
- Léon!
- Ne? Çekil, çekil.
Lanet olsun!
- Alfa timi. Adamımız vuruldu,
adamımız vuruldu. - Söylemiştim.
Benny?
- Herkesi getir.
- Ne demek, "herkesi"?
Herkesi!
Şunu al!
Git bir bak!
Kıpırdama.
Bir şey görüyor musun?
Adamımız. Burada.
Silahını kafama dayadı.
- Kimse kıpırdamasın.
- Kızı bırakın.
- Sakin ol, dostum.
- Kızı bırakın.
Tamam, kız çıkıyor. Kızı bırakın.
Duvardaki baltayı kap.
Orada. Haydi!
Sen bizimle geliyorsun!
Tanrım, onu vurdu!
Piç kurusu!
Çekilin!
Şu lanet suyu kes!
Gel!
Burada durum kötü.
Bize destek gönderin.
Nasıl oldu, anlamadım.
Geldiklerini görmedim, yemin ederim!
Markete gittim ve döndüğümde
her yerdeydiler...
Pencereden uzak dur.
Buraya gel.
Keskin nişancılar.
Tamamdır. Şimdi şu pisliği
deliğinden çıkartalım.
- Buradan nasıl çıkacağız? - Bu işi
bana bırak. Hesabı kapatıp ayrılıyoruz.
Gel!
Léon, burası senin
geçebileceğin kadar geniş değil.
- Ben bile zor geçiyorum.
- Tartışmak yok, demiştik.
- Hayır, istemiyorum...
- Dinle...
- Hiçbir yere gitmiyorum, gitmeyeceğim.
- Dinle. Beni dinle. Beni dinle.
Birlikte hiç şansımız yok.
Yalnız olursam, halledebilirim.
Bana güven. Formum yerinde.
Tony'de çok param var, çok.
Parayı alıp buradan kaçarız.
Sadece ikimiz. Tamam mı? Git.
Ben endişelenmeyeyim
diye bunları söylüyorsun.
- Seni kaybetmek istemiyorum, Léon.
- Beni kaybetmeyeceksin, Mathilda.
Bana yaşama zevki verdin.
Mutlu olmak, yatakta uyumak,
kök salmak istiyorum.
Tekrar yalnız kalmayacaksın,
Mathilda.
Lütfen, şimdi git bebeğim, git.
Sakinleş. Aşağı in. Git.
1 saat sonra Tony'nin yerinde buluşuruz.
Hepsini temizleyeceğim.
- Seni seviyorum, Mathilda.
- Ben de seni seviyorum, Léon.
Yukarıda neler oluyor? Adamı yok
etmenizi söyledim, tüm binayı değil.
Bu hala yaşıyor!
Sağlık görevlisini çağırın!
Koridordan çekilin! Yol verin!
- Bir yaralımız var! Yol açın!
- Merdivenlerden aşağı!
Hareket edin!
- Merdivenlerden indirin! Adamlarını
oraya gönder! - Tuttum!
İki adamımız aşağı iniyor!
Geliyorlar.
İyi misin?
Bir sağlık görevlisi lazım!
Kıçlarınızı kaldırın! Bir numaralı
ekip! Binadaki durum nedir?
Bir bok göremiyorum. Duman çok yoğun.
Beş dakika verin, temizleyelim.
200 tane herif bir adamla
küçük bir kızı bulamıyor mu?
Kızı buldunuz mu?
Merhaba nasılsın?
Maskeni çıkar çabuk.
Bakayım. Derin bir yara.
Bir de şuraya...
- Üçüncü bölgeden misin?
- Evet.
Haydi millet gidiyoruz!
Kolunu biraz kıvıralım.
Tamam, indir.
İki dakika bekle burada.
Hemen geleceğim.
Maskeyi tekrar takayım.
Onunla daha kolay nefes alıyorum.
Tamam, doğru söylüyorsun.
Burada bekle.
Haydi millet! Herkes dışarı!
Yürüyün! Dışarı çıkın!
Yolu açın!
Burada ne yapıyorsun?
Uzaklaş hemen. Çabuk.
- Stansfield?
- Emrinizdeyim.
Bu sana...
...Mathilda'dan.
Kahretsin!
Uzaklaşın buradan!
Léon sana yardımcı olmamı istedi.
Eğer ona bir şey olursa...
...ve sanırım bir şey oldu,
değil mi?
Senin için kenara
biraz para ayırmıştı.
Şunu öneriyorum.
Hâlâ çok genç olduğun için...
...parayı sen büyüyünceye
dek senin için tutacağım.
Bir banka gibi. Ama bir bankadan
daha iyiyim çünkü bankalar soyulabilir.
Kimse İhtiyar Tony'yi
soyamaz. Ama para senin.
Yapman gereken arada
bir buraya uğrayıp...
...bir şeyler yiyip para almak.
İşte başlangıç için 100 dolar.
- Bunun yerine bir iş alamaz mıyım?
- Bir iş mi?
- Sen ne halt edebilirsin?
- Temizleyebilirim.
12 yaşında bir çocuğa verilecek işim
yok benim. Bunu o kalın kafana sok!
Her şey bitti! Oyun bitti!
Léon öldü.
Beni duydun mu?
Yapma, ben de üzülmüyor
muyum sanıyorsun?
Ama o öldü.
Şimdi tüm bu deliliği unutup
okuluna geri dön. Kapiş?
Şu parayı al ve toz ol. Önümüzdeki
aya kadar yüzünü görmeyeyim.
Çünkü içimden bir ses o iyi huyumu
kaybetmek üzere olduğumu söylüyor.
Ailem...
...bir araba kazasında öldü.
Dört hafta oldu.
Çok korkunçtu.
Buraya ilk gelişinde birbirimizi
tanıyacak vaktimiz olmadı...
ama benim bir çocuğu geri çevirecek
kadınlardan olmadığımı bilmelisin.
Durumu ya da hatası
her ne olursa olsun.
Sana yardım edeceğim ve buraya
almak için elimden geleni yapacağım.
Ancak tek bir şartla: Bana yalan
söylemeye bir son vermelisin.
Bir şans verip bana
güvenmeni istiyorum.
Şimdi bana neler olduğunu anlat.
Ailem narkotik polisleri
tarafından öldürüldü.
Bir uyuşturucu meselesi yüzünden.
Dünyadaki en iyi adamla kaldım.
Bir tetikçiydi, şehirde en iyisi
oydu. Ancak bu sabah öldü...
ve bana yardım etmezseniz, ben de
bu geceye kadar ölmüş olurum.
Onu tanıyor musunuz?
- Hayır.
- Hiç görmedik.
Sanırım burada
rahat edeceğiz, Léon.