Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri : teenyoung
Tamam. Anne burada, değil mi?
Ben senin büyük bir çocuk
olmanı istiyorum, tamam mı?
Yatağın altına gir. Hemen yatağın
altına gir. Çabuk.Acele et.
Lütfen, bizi rahat bırak!
Annen nerede? Nerede...
Haydi, Michael, kaç!
Hayır!
Michael.
Michael, koş!
Telefonun şarjını bitireceksin.
Herhangi bir sinyal
alabiliyor musun bari.
Neyse ki, buradaki insanlarla
telefonsuz da görüşebilirsin.
Tamam, tatlım.
Kemerinin bağlı olmasına
dikkat et.
Ben değil.
Burada kalacağız. Nasıl?
Şimdi geriye dönmeyeceğiz.
İstesek de dönemeyiz.
Biliyorum, biraz yeriniyorsun
ama içeriyi görene kadar bekle.
- Hey, dostum.
- Hey, Denise, su pompasını kontrol et.
Arka avluyu görmek ister misin?
Evet? Oldukça büyük.
- Hala çalışıyor.
- Evet, etkileyici.
Biliyorum, endişelisin.
Birkaç gün içersinde herşeyi yeni
gibi yaparım. Söz veriyorum.
Bunu da mı?
Tamam. Belki bir hafta.
Hala yapabileceğimizi düşünüyor musun?
Climate haklı. Toprak raporları mükemmel.
Dinleyin, bu işi şehirde yapamayacağımı
biliyorum.
Fakat bu bildiğim bir şey.
Jess.
Jess, gel de bagajlara yardım et.
Ev için ne düşünüyorsun?
Muntazam.
Yerleşmemize yardım et.
Eğer gece uyumak istiyorsak,
bir an önce yerleşmeliyiz.
Tamam.
Tamam.
İyileşeceğini sanıyorum.
Güzel, en azından bizimle konuşuyor.
Bu iyi bir başlangıç.
Evet.
Biliyorsun, sizi seviyorum.
- Hey.
- Hey.
Nasıl gidiyor?
Burası çok sessiz.
Evet. Alışmak biraz zaman alacak,
değil mi?
Jessica biliyorsun. Seni buraya
cezalandırmak için getirmedik.
Bu hepimiz için gerekliydi.
Bu işi yapmamızın tek yolu
ona bir şans vermemizdir.
" Dikkate alacağım, baba "
"Haklısın. Sen herzaman haklısın. "
İyi geceler.
Haydi biraz uyu.
Pes etme, tatlım!
Merak etme. Başaracağım.
Haydi..
Haydi..
Haydi..
Haydi. Şimdi oldu. Tamam.
Başardı! Çak beşliği.
Başardı!
Roy Solomon?
Colby Price. Belton Tasarruf'dan.
Sizinle karşılaşmak güzel.
Babanızın da ayçiçeği
yetiştirdiğini söylemişsiniz.
Evet, Turek County'de.
Büyüdüğüm yer buraya
pek uzak değil.
Doğru.
Bakın, buraya yeni taşındığınızı biliyorum,
fakat bankamızda ilgileneceğinizi
sandığım bir fırsat oluştu.
Sizler gelip burayı almadan önce
burası çorak bir yerdi,
ve şimdi, demek istediğim,
bu çiftlik ile ilgilenen bir grup var.
Güzel haber,
ödediğiniz rakamı ödemeye hazırlar
hem de üzerine %15 ekleyerek.
Daha yeni taşındık.
Ve açıkçası,
şu sıralar ailemin biraz huzura
ihtiyacı var.
Güzel, ayrıntıları bu dosyada görebilirsin.
Eğer düşünürsen beni ara.
Teşekkürler, ararım.
Hey, Benny.
Geliyorum.
Hazır mısın?
Çok güzel.
Ben?
Ben?
Hey, sport.
Uyuduğunu sanıyordum.
Yatağından nasıl çıktın, sport?
Düşündüm ki sen...
Haydi. Seni yatağa yatıralım.
Tamam.
Tamam, Ben.
Şimdi biraz uyumaya çalış, olur mu?
Yatağ yat ve uyu. Güzel çocuk.
Baban seni seviyor.
Ne?
Ne yapıyorsun?
- Şehre gidiyorum.
- Sanmıyorum, Jess.
Anahtarları ver.
Teşekkürler, Jess.
Gitmeye hazır mısın?
Jess?
Neler ouyor?
Benim, o değil.
Arabayı aldığını sanmıştım.
Kafana takma.
Bu arada, oğlun dün gece yatağından
aşağı inmeyi başarmış.
Bu yeni.
Evet.
Bu akşam araziden dönünce
sana yapacaklarım da
- Yeni şeyler, öyle mi?
- Evet, tabi ki.
Bu günlerde çiftçi-sutra okuyorum.
Görüşürüz.
- Demek gidiyorsun. İyi günler.
- Teşekkürler, Ed.
Güzel, şehirde yenisiniz galiba, değil mi?
Evet, Roy Solomon.
- Peki ne yetiştireceksin?
- Ayçiçeği.
Tamam. Başlangıç için yardım edeyim.
Biraz etrafa bakabilir miyim?
Tamam.
Çok uzaklaşma.
Hey, tatlım.
Hey, nereye bakıyorsun?
Mamanı da bitirmemişsin.
Baban dün gece yatağından
indiğini söyledi.
Bunu tek başına mı yaptınf?
Güzel!
Onu bana ver.
Al onu.
Onun üstüne oyna.
-Zıpla! Zıpla!
- Al onu!
- Haydi, Bobby. Bu neydi?
- Haydi.
Biraz yardım?
Sağol.
- Tüm iş bileklerde.
- Doğru.
Ben Bobby.
Jess.
Kuzey Dakota'ya hoşgeldin, Jess.
Chicago'dan geldin, değil mi?
Evet. Bunu nasıl bildin?
Küçük kasaba. Herkes herşeyi bilir.
Belki hatırlaman gerekebilir.
Peki burada eğlenmek için neler yaparsınız?
Şu an ona bakıyorsun.
Güzel.
Yarısı peşin yarısı hasatta.
Yapabileceğim bu.
Anlıyorum.
Ve eğer işçi ararsan,
işsizleri ucuza çalıştırabilirsin.
Şimdilik düşünmüyorum,
ama aklımda olacak. Sağol, Ed.
Kıçımı tekmeliyorsun.
Evet, Tüm iş bileklerde.
Haydi, Chicago'da oynamıştın, değil mi?
Evet, oynamıştım. Genç takımda.
Evet? Ne oldu?
Bilmiyorum.
Sanırım başka şeylere yöneldim.
Güzel, buranın kızlar takımı çok kötü.
Evet, erkekler de öyle,
eğer sen takımdaysan.
Güzel, bro.
Hey, bilirsin, çiftlikte boş durmaktan
sıkılırsan,
herzaman gelip seni alabilirim,
ve başka yerlere gidebiliriz.
Evet, belki.
Artık gitmeliyim.
- Görüşürüz.
- Tamam.
Tanıştığıma sevindim.
Hey, bu çocuk da kim?
Yalnızca birisi.
Buralı mı?
Hayır. Basket atmayı gösteriyordum.
Numarasını aldın mı?
Baba.
Eğer geri gitmek istersen,
Eğer çok utandıysan,
- Onun numarasını senin için alabilirim.
- Baba.
Biliyorsun, Seni düşünüyorum ve eğer annene
fırsat verirsen sana anlatacağı çok şey var.
Biz bir aileyiz, Jess.
Ben annene bakayım, bir ihtiyacı var mı.
Tabi ki
Şehir nasıldı?
Küçük.
Hey, Jess, sabah olanlar için üzgünüm.
Önemli değil.
Sana yardımcı olmamı ister misin?
Girişteki kutulardan bazılarını
taşıyabilirsen sevinirim.
Tabi ki, nereye getireyim?
Yalnızca kilere koy.
Sağol.
Tanrım. Bunu yapmayı bırak.
Korkuttuysam üzgünüm.
Ne istiyorsun?
Bu alış teklifine bakmaya fırsatın
oldu mu diye merak ettim.
Anlaşmaya varabiliriz.
Burada kalıyoruz.
Şimdi, soracağın birşey yoksa,
çalışmak zorundayım.
Tabi ki.
Bir çiftlikte her zaman yapacak iş olur.
Hoşçakal.
Lanet olsun!
Defolun buradan!
Lanet olsun.
Tanrım.
Bu onları kaçırmanın tek yolu.
Her zaman böyleler mi?
Hayır. Yalnızca senin tohumlarını istiyorlar.
- Roy Solomon.
- John Burwell.
Tanıştığımıza sevindim.
Tam zamanında geldiğim için şanslısın.
- Buralarda mı yaşıyorsun?
- Hayır, kasabaya doğru gidiyordum.
İş neredeyse oraya giderim.
Ne iş yaparsın?
Her işten biraz anlarım. Neden...
Burada yardıma ihtiyacınız yok mu?
Bu gürültü de ne? Neler oluyor?
Herşey yolunda.
Bu John Burwell,
part-time karga kovucu.
Kargalar buradan tohumları çalıyordu.
Eğer John buradan geçiyor olmasaydı,
ben öldüresiye gagalayacaklardı.
Güzel, iyi bir iş yapmış o zaman.
Aslında çiftlikte bir yardımcıya ihtiyacım
var.Ama hasata kadar ödeme yapamam.
Yemeğini ve yatacak yerini
karşılayabiliriz.
Ayçiçeği, değil mi?
Hepsini yiyebilirsin.
Kulağıma güzel geldi.
Güzel, yemek hazırlamıştım.
Bize katılmak ister misin?
- Tabiki. Güzel olur.
- Tamam.
Bunu dışarda bırakır mısın?
Üzgünüm.
Ailen var mı, John?
Hayır bayan. Sadece ben.
Güzel bir hasat olabilir mi?
Evet, bu arazi bir süredir
ekilmemiş, bence evet.
Duymak istediğim buydu.
Şerefe.
Hey, Jess.
Bana biraz yardım eder misin?
Evet.
Sağol.
Bunu ister misin?
Kesmeyecek.
Fakat senden hoşlanmış olmalı.
Ben, Ben, Ben, Ben.
Ne arıyorsun?
Hiçbirşey.
Roy?
Yanlış birşey mi var?
Oh, Tanrım!
İyi misin?
- Ne oldu?
-Önemli değil.
Traktörde elimi kestim.
Oh, tatlım, dikiş atılması lazım.
Hayır, sadece sarmak yeterli.
Hayır, hastaneye gitmeliyiz.
Tamam, ben götüreyim.
İptal edilmiş ehliyetle olmaz.
Tamam. Ben'in çantasını getireceğim.
Jess, arabada kal.
Ben, Jess ile kalabilir.
Roy, bu iyi bir fikir değil.
sadece anahtarları al ve gidelim.
Jess ve Ben kalabilir.
Eğer birşeye ihtiyaçları olursa
John dışarıda olacak.
Lanet olsun.
Baban iyileşecek mi?
Evet. Sadece birkaç dikiş atılacak.
Hey, bu da ne? Çiftçi mi?
Büyüyünce baban gibi çiftçi mi
olacaksın?
- Eğer bir ihtiyacınız olursa söyleyin, tamam?
- Tamam, teşekkürler.
Kargalara neler oluyor?
Tamam, Ben. Bu gece menüde
fileminyon, dana rosto,
fırında Alaska, tavuk sote,
ve hamburger ve peynir.
Burada bekle, Ben, tamam mı?
Hey.
John.
Sen misin?
Hey, Kimsin...
911. Şikayetiniz nedir?
Sanırım evde başka birisi var!
Evdeki herkesi alın ve mümkün olduğunca
çabuk dışarı çıkın.
Derhal bir araba gönderiyoruz.
Bayan, yalnız mısınız?
Hayır, yanımda... yanımda...
Ben!
Ben!
Ben?
Ben, sen ne...
Ben!
Bırak gideyim!
Neler oluyor?
Yardım et! Onu al.
Sorun ne?
O ne? Jess. Sorun ne?
Oh, Roy, umarım onlar iyidir.
- Neler oldu?
- Herşey yolunda, bayan.
Oh, Tanrım.
Bütün odaları kontrol ettim.
Burada kimse yok.
Fakat o büyük bir hasardan bahsetti.
Peki şimdi, yanlış ihbar olarak rapor etmek
durumundayız, kasti şaka değil.
Sağolun.
John ne dedi?
İlk kez evde yalnız kalan birinin korkması
normal diyor.
Evde olandışı birşey yok diyor.
Anne, lütfen inan bana.
Uydurmuyorum. Gerçeği söylüyorum.
Jess, lütfen.
Sus artık.
Baba...
Baba, Gerçekten çok korktum.
Eve gidelibirmiyiz?
Jessica, Evimiz burası.
Artık kabullenmelisin.
Hani anlaşmıştık, denecektin.
Şimdi ne oldu?
Kapıyı kapat.
Belki de Ben'i onunla yalnız
bırakmamalıyız.
Yüzünü görmedin mi?
Çok korkmuş görünüyordu.
Onun için endişeleniyorum.
Sadece biraz zor zaman geçiriyor,
hepsi bu.
Biraz dışarıya çıkması iyi gelecek.
Bilmiyorum.
- Belki de buraya gelmemeliydik, Roy.
- Bunları atlatacağız.
Yalnızca zamana ihtiyacı var. İyi olacak.
Sen de gördün onu, değil mi?
Haydi. Biliyorum. Görmüş olmalısın.
Haydi anlat bana.
Sadece onlara ne dördüğünü
anlatmanı istiyorum.
Haydi, Ben.
Ne zaman konuşmaya başlayacaksın?
Söz veriyorum, sana birşey olmasına
izin vermeyeceğim.
Söz.
Sen de duydun, değil mi?
Onları görebiliyor musun?
Onlar nerede, Ben?
Orospu çocuğu!
Hey, duymuyor musun.
- Baban buna ihtiyacın olduğunu söyledi.
- Evet, sağol.
Neden babamlara dün akşam
birşey görmediğini söyledin?
Çünkü görmedim.
Diyorum ki, bak, biliyorum korktun.
İnsanları bilirim,
senin büyüklerin gibi bazen
-nasıl dinleyeceklerini bilmezler.
- Özellikle benimkiler.
Anlayamayacağın kadar baskı kuruyorlar.
Orada birşey gördüğünden emin misin?
Gördüm. Gerçekten.
Belki de aklın çok karışıktı.
Hey, Jess.
- Hey. Geldiğin için sağol.
- Tamam.
İyi görünmüyorsun. Ne oldu?
Benim evimde daha önce yaşayan aileyi
hatırlıyor musun?
Tam değil. Rollins'ler yaşamıştı herhalde.
Onlara ne oldu?
Beş, altı yıl önce birden bire terkettiler.
Bazı kötü hasat zamanları geçirdiler.
Çoğu insan dayanamaz.
Hey...
Peki ev hakkında birşeyler duydun mu
lanetli veya perili gibi?
Ciddiyim.
Sadece, aptalca hikayeler.
Uzun zamandır terkedilmiş, böyle...
- Nasıl hikayeler?
- Gerçek değil.
Çocukluğumuzda, tek başımıza
kilere inme konusunda meydan okurduk.
Neden? Birşey mi gördün?
Hayır. Ben değil.
Ben hiçbir zaman oraya inmedim.
Bana neler oluyor?
İyi misin?
Bugün yine birşey gördüm.
Bir kız. Kilerdeydi.
Birşey...
Ona birşey olmuş.
Sanki birşeyden kurtulmaya çalışıyordu.
- Nasıl birşeyden?
- Bilmiyorum.
Fakat o...
Ölümden korkmuş gibiydi.
Bundan sizinkilere bahsettin mi?
Biliyorsun bizimkiler benim deli olduğumu
düşünüyor.
Sence de delice mi?
İnsanlar öldükten sonra
ruhları ortalıkta gezer mi?
Hayır.
Bu yer ile ilgili birşeyler olmalı.
İnsanları tutmak istiyor.
Gitmelerine izin vermiyor.
Peki sen?
Kendini yalnız hissetmiyor musun?
Bir aile özlemi duymuyor musun?
Hayır, sizler beni yeterince
meşgul ediyorsunuz.
Dinleiğin için sağol.
Her zaman.
- Her zaman hazırım.
- Evet! anlatmak istediğim buydu.
Burada olmayı sevmeye başladım, Roy.
Sizler bana aile sıcaklığını hissettirdiniz.
Minnettarım.
Sen burada olduğun için şanslıyız, John.
Bakalım hasat ne kadar iyi olacak,
belki seni çalıştırabilecek imkanım olur.
Beni düşünme.
Sadece ailene dikkat et.
Yardım et.
Merhaba?
Benden ne istiyorsun?
Hey.
İyi misin?
Beni duyuyor musun?
Neler oluyor?
O iyi mi?
Yaralar yüzeysel.
Yakında iyileşir.
Oh, şükür Tanrım.
Belli bir sebebi var mı...
Kızınızın kendine zarar vermesine
veya dikkat çekmesine sebep olacak
şahsi veya ailevi sorunlarınız var mı?
Chicago'dan yeni taşındık.
Ve orada,
Jess'in bazı sorunları vardı.
Kendinle çatışıyordu.
Duygusal sorunlarıyla
ilgilenmeye çalışıyoruz.
Jessica? Annen burada.
Hey.
Baba, başka bir olay daha olmadan,
bu evden taşınmalıyız.
Baba.
Baba, Gerçekten korkuyorum.
Have you forgotten how hard it was
the last couple of years?
Ben çalışmıyorum,
ayrıca Ben'in tedavi masrafları.
Annen ve ben para biriktirebilmek için,
her bir kuruşun hesabını yapıyoruz.
Yirmi yıl.
Yirmi yıllık birikimimiz iki yılda gitti.
Herşeyimizi bu hasata bağladık, Jess.
Herşeyi.
Sadece birkaç gün kaldı. Lütfen.
- Anne, bu şeyler bana saldırdı.
- Yeter!
Tanrım. Doktor yaralarının, kendi kendini
yaralamaya benzediğini söyledi.
Onun söylediği bu. Sen yapmışsın!
Gerçekten benim kendi kendimi
yaraladığımı mı düşünüyorsunuz?
Neden bana inanmıyorsunuz?
Nasıl inanalım, Jess?
Söyle!
Demek istediğim,
tüm bunları arkana aldığını düşünüyoruz.
Neden herşeyin kabahatini
bana yüklüyorsunuz?
Beni asla dinlemiyorsunuz.
Ve neden? Güya biz tekrar mutlu
ve büyük bir aile olacağız!
Bunu yapamam.
Jess!
Bırak gitsin.
Belki de buraya gelmemeliydik.
Sonradan fikir değiştirme, Roy.
Neden olmasın? Burada herkes yapıyor.
Bu konuda üzerime gelme.
Burayı satmalıydım.
- Lanet olsun.
- Ne?
Buraya taşındıktan hemen sonra
yeni bir teklif gelmişti.
Ödediğimiz parayı %15 fazlasıyla
geri vereceklerdi.
Ve bundan bana bahsetmedin?
Nasıl bahsetseydim?
Bu teklifi şüpheli bulacaktın.
Ve bana bile sormadan karar verdin?
Ben ailemi sen iki yıldır iş ararken
bir arada tuttum.
Ve senin kararın doğrultusunda tüm
bu yolu çekip burya geldim.
Ve şimdi karşımıza yeni bir imkan çıkıyor
ve sen bundan bana bahsetmiyorsun?
Aileyi sen mi bir arada tuttun?
Bunun için mi Jess ile aynı odada
beş dakikadan çok kalamıyorsun?
Bu kız iyice dağılırsa şaşmam.
Lanet olsun, Denise. Denise, üzgünüm.
Lanet olsun.
Lanet.
Herşey yolunda mı, Roy?
Ne napacağımı şaşırdım,
ailemi bir arada tutamıyorum.
Hey. Sen iyi misin?
Ata binmek ister misin?
Peki nereye gideceğiz?
Markete.
Neden?
Bobby, sana birşey demek istiyorum.
Bana inanmalısın,
çünkü kimse inanmıyor.
Tamam.
Rollins'lerin burayı terkettiğine inanmıyorum.
Sen ne demek istiyorsun, Jess?
Sanırım onlara gerçekten çok kötü
bir şey oldu.
Bence onlar öldü. Onları gördüm.
Hayalet mi gördün?
- Babanlarla konuştun mu?
- Denedim ama beni dinlemediler.
Neden?
Chicago'da, iyice karışmıştım.
altı ay kadar önce annem babamı
havaalanından almaya gitmişti.
Uçuşu çok geç saatteydi,
annem beni aradı ve küçük kardeşimi
bakıcının evinden almamı istedi.
Ve ona arkadaşlarımla içtiğimizi
söyledim fakat...
Demek istediğim,
kendimi kötü hisetmiyordum,
ve araba kullanabilecek kadar iyiydim.
Fakat bir laza geçirdik,
ve Ben hastaneye kaldırıldı.
Ve o zamandan bu yana konuşamıyor.
Yani, gitmesine izin vermiyorlar.
Herkes hata yapar, Jess.
Evet.
Kızkardeşin iyi olacak.
Değil mi, Benny?
"Evet, Anne. " de.
Nereyi gösteriyorsun, Ben?
Ne görüyorsun?
Neye benziyor?
Kahrolası?
Tamam, tatlım.
Haydi biraz uyu, güzelim.
İyi misin? Tamam.
Bu kadın,
Onu gördüm, hatırlıyorum.
Orada!
İşte o.
Oh, Tanrım.
- Bu da ne?
- Eve gitmeliyim.
Ben, tatlım. Buradan dışarı çıkmalıyız.
Tatlım, haydi.
Anne orada olacak.
Anne orada olacak.
Tamam. Orada bekle. Tamam.
Anne orada olacak.
Orada bekle.
Oh, Tanrım, John.
Nereye gidiyorsun?
Nereye gidiyorsun, Mary?
Ne?
Bu da ne?
Beni bırakıyor musun?
- Ben asla...
- Kapa çeneni!
Hayır, böyle...
Hergün eşek gibi çalıştım.
- Bu senin için asla yeterli olmadı, değil mi?
- Oh, Tanrım.
Gerçekten beni terketmene izin
vereceğimi mi sanıyorsun?
Michael.
Kapıyı açın! Kapıyı açın, Mary!
Anne?
Baba?
Anne?
Anne?
Ben?
Kaç!
Bobby, bekle!
- Ne?
- Kardeşim.
- O burada değil. Haydi gidelim.
- Bobby, sakın!
Kapıyı aç!
Anne?
Anne.
Oh, Jess.
Senin ne gördüğünü biliyorum.
Ben de gördüm.
Sana inanmadığım için çok üzgünüm.
Anne, Dışarı çıkabileceğimiz bir yol buldum.
- Tamam mı?
- Tamam.
Mary. Senin bu aileden
çıkmana izin vereceğimi mi sandın?
Kapıyı kapa, Lindsay.
Kapıyı aç!
Bana izin vermiyorsun.
Sakin ol, sevgilim. Sessiz ol.
Bobby? Bobby!
Onlar nerede, Bobby? Neredeler?
Denise?
- Baba?
- Jess.
Baba!
Sen kötü bir kızdın, Lindsay.
Hayır! Onu rahat bırakın!
Buraya gel!
Neden hep benden
kaçmaya çalışıyorsun, Lindsay?
Sana neler oluyor?
Aileni sevmiyor musun?
Ailem tekrar bir araya gelecek!
Biz senin ailen değiliz!
Anne?
Baba!
Seni yakaladım.
Bekle!
Hey, tatlım, benim.
Herşey düzelecek.
Bayan Solomon,
Size birkaç sorum daha var.
İyileşeceksin.
Afedersiniz, lütfen.
Onu buraya getirin.
Belki şimdi dinlenebilirler, Ben.
- Hey.
- Hey.
- Susadın mı?
- Oh, evet. Sağol.
Peki, nasıl gidiyor?
Oraya geliyoruz.
Yukarıda ne var, ahbap? Gökyüzündeki ne?
- O. Kuş.
- O ne?
- Bulut mu?
- Karga. O bir karga.
Ne dersin?
Çeviri : @atalay15