Tip:
Highlight text to annotate it
X
Şimdi soru-cevap bölümüne geçelim.
Soru-cevap bölümü için yaklaşık yarım saatimiz var.
Açıklayamadığım bir nokta varsa sorabilirsiniz. Size anlamlı gelmeyen...
Videodaki bir şey olabilir. Neler olduğunu, nedenini, bu işe nasıl başladığımı,
hapishane hikayelerini, istediğiniz her şeyi sorun. Sizi memnun etmek için buradayım.
Arkada birisi elini kaldırdı.
Diyelim ki vejetaryen olmak istiyorum.
Et yiyen ve Walmart veya Target ya da Kroger'a giden birine göre, çünkü
buralar genellikle vejetaryenlere ve veganlara yönelik yerler değil,
haftalık gıda alışverişinin fiyat aralığı ne olurdu?
Daha ucuz olur.
Ortalıkta vegan olmanın daha pahalı olduğu gibi bir mit dolaşıyor.
Size bunu birkaç farklı şekilde anlatmaya çalışayım.
Öncelikle, eziyete ortak olmayan ve vegan ürünler piyasadaki en ucuz şeyler.
Pirinç, fasulye, mercimek, makarna...
Buna benzer şeyler.
Unutmayın, bu yüzden dünyadaki fakir insanlar, yoksullar vejetaryen.
Et yemek bir lüks.
Et sadece Amerika'da ucuz çünkü buna çılgınca mali destek sağlandı.
Ve... Bu denkleme, hiç kimsenin hiçbir zaman dahil etmek istemediği bir şeyi eklemenizi istiyorum.
Sağlık.
İlaçlar, hastane ziyaretleri, doktor ziyaretleri,
tüm o haplar, tüm vitaminler,
sağlık hizmetleri.
Bunlar veganlar için yaratılmadı.
Bunlar et yiyenlerin yarattığı şeyler.
Ağustos ayında 40 yaşına gireceğim.
Hiç sağlık hizmeti almıyorum.
Vitamin almıyorum.
Doktora gitmiyorum.
İhtiyacım yok.
İyi besleniyorum ve egzersiz yapıyorum.
Yani denkleme sağlığı eklediğinizde,
et yemek kesinlikle dünya üzerindeki en pahalı beslenme biçimi.
Ayrıca unutmayın, işlenmiş gıdalar alırsanız,
vegan olsun veya olmasın,
her zaman biraz daha fazla para ödersiniz.
Eğer Turtle Island Foods firmasına size Tofurky hazırlamaları için para öderseniz,
eğer Lean Cuisine'e size bir çeşit et yemeği hazırlamaları için para öderseniz,
bunu size biri hazırladığı için biraz daha pahalı olacaktır.
Eğer mutfakta gerçekten iyiyseniz, yemeklerinizi kendiniz hazırlayabilirsiniz.
Web sitemde bir yemek tarifi bölümü var.
Ayrıca restoran bölümü ve gıda alışverişi bölümü de var.
Bunlara istediğiniz zaman bakabilirsiniz.
Benimle iletişim kurup en sevdiğiniz tarifin nasıl hazırlandığını sorabilirsiniz.
Sizin için bunu araştırırım.
Kız arkadaşım da harika bir aşçı.
Yani tüm bunları da denkleme ekleyin.
Bir şey daha söyleyeyim. Dışarıda yemek yiyorsanız,
ister et yiyin isterse vegan olun,
bu her zaman biraz daha pahalıdır.
Yani şöyle suçlamalar yapmayın: "Bir vegan restoranına gittim ve biraz pahalıydı."
Biliyorsunuz, Outback Steakhouse da çok ucuz değil,
Longhorn Steakhouse da. Ve buna benzer diğer yerler de.
Ve eğer Subway gibi restoranlarda yemek yiyorsanız,
veggie sub sandviç yiyorsanız, 5 dolarlık özel menüleri haricinde,
veggie sub sandviç her zaman menülerindeki en ucuz yiyecek oluyor.
İtalyan ekmeğiyle hazırlanıyor ve vegan.
Taco Belle giderseniz, peynirsiz fasulyeli burrito alın.
Sudan ucuz 99 sentlik yemekler hakkında konuşmak isteyebilirsiniz.
Bu konuyu açıyorum çünkü öğrenciler her zaman bana şunu söylüyorlar:
"Gary, neden bahsettiğini anlıyorum ama ben beş parasızım,
üniversite öğrencisiyim, sadece bir dolarım var ve McDonalds'a gitmek zorundayım!"
Aynı pisliği Taco Bell'de de yiyebilirsiniz, öyle değil mi?
Pislik dememin nedeni, eğer McDonalds'ta yemek yiyorsanız,
bana lezzeti için orada yediğinizi söylemeyin!
Evet.
Vegan bir yemekte et tadını nasıl yakalıyorsunuz? Et kullanmadan.
Evet... Sebze ve baharatların doğru bileşimini kullanırsanız,
elde edeceğiniz tatlar sizi şaşırtabilir.
Örneğin, piyasada bir sürü sahte balık yemeği var.
Bir firmanın karidesinden bahsetmiştim...
Vegieworld web sitesine giderseniz: V E G I E, tek G ile,
vegieworld.com, sahte ıstakoz, sahte morina, sahte somonları var... Aradığınız her türlü balık ürünü.
Yosun kullanıyorlar.
Balık kokusunu ve balık tadını yosun veriyor.
Güzel Portobello mantarından hepiniz yemişsinizdir.
Bir Portobello mantarını ızgaraya atarsanız, müthiş et tadı alırsınız.
Biftek tadı elde etmek istedikleri zaman mantar kullanıyorlar.
Web sitemde tariflerin olduğunu bölümü hazırlayan kadının adı Amy Ball.
Kimsenin tanımadığı harika bir aşçı.
Birkaç yıl önce San Francisco'ya yolum düştü.
Ve seyahat etmenin artılarından biri,
ülkenin her yerinde yemek yeme şansı bulmam.
Nerede vegan yiyecek bulacağımı biliyorum.
Bu yüzden onun evine uğradım ve bana "Gary, vegan haşlanmış yumurta yemek ister misin?" diye sordu.
Vegan demedi, "Haşlanmış yumurta ister misin?" dedi.
"Benimle dalga mı geçiyorsun? Vegan haşlanmış yumurtan mı var?
Nasıl yani? Vegan haşlanmış yumurta yok ki!" dedim.
"Senin için bir tane hazırlayayım." dedi.
Bir avokadoyu aldı, ortadan ikiye böldü.
Yarısını aldı.
Avokadoyu düşünün,
haşlanmış katı yumurtanın sarısını düşünün.
Aynı doku.
Birisi sarı, diğeri yeşil.
Avokadoyu aldı, vegan patates püresinin üzerine koydu.
Kenevir sütü veya pirinç sütüyle yaptığı püre. O gün elinde hangi vegan süt varsa.
Bu da yumurtanın dışındaki yumuşak beyaz kısmın yerine geçti.
Üzerine biraz tuz serpti ve "Bir lokma al" dedi.
"İnanılmaz! Vegan haşlanmış yumurta."
Yani eğer mutfakta yaratıcı olursanız...
Pek çok yaratıcı aşçı var.
Tadı bir şeye benzeyen herhangi bir yiyeceği hazırlayabiliyorlar.
Bu şekilde yapıyorlar. Kimyasal yok! Kimyasal yok.
Evet?
Acaba bu yiyeceklere,
çok fazla sodyum ve mısır şurubu ekliyorlar mıdır?
İçinde sodyum var, kesinlikle.
Ve biliyorsunuz, tuz yiyeceklere çok lezzet katan bir şey.
Yani eğer sodyum düzeyinizi takip ediyorsanız dikkat etmeniz gerekebilir.
Ama hayvansal protein, kolesterol, doymuş yağ ve diğer tüm şeyler hakkında endişelenmek yerine,
insanların önce sodyum hakkında endişelenmelerini istemiyorum.
Bu biraz anlamsız.
Bu, birisinin elinde sigarayla bana şunu söylemesine benziyor:
"Gary, o otu cidden içmemelisin."
"Ne? Ne diyorsun?" derim ona. Sağlıksız bir şey yapıyorsan,
senin için sağlıksız olabielcek başka bir şeyden uzak durmaya çalışmanın ne anlamı var?
Evet.
Anladığım kadarıyla, veganizmin temel kavramı, canlıları sömürmemek veya onlara zarar vermemek, öyle değil mi?
Mesela ineklerden mantarlara kadar tüm canlılar.
Peki parazitler, bakteriyel enfeksiyonlar, bunlardan kaynaklanan hastalıklar hakkında ne diyorsunuz?
Kendinizi nasıl tedavi ediyorsunuz?
Evet... Nefsi müdafa kendinizi korumanın kabul gören bir biçimi.
Bu anlaşılabilir. Ama örneğin doktor olduğunuzu varsayın.
Mesleğinizde, yani içeri girip onu öldürmeniz gerekiyor. Yani...
Neyi öldürmeniz gerekiyor? Bakterileri mi?
Evet.
Peki sen "Bakterilere Etik Muamele Topluluğunun" kurucusu musun?
Bu konu açıldığı zaman beni rahatsız eden tek şey,
inekleri parazitler ve bakterilerle aynı seviyede değerlendirmek istemeniz.
Hayır, bakterilerle mantarları aynı seviyede değerlendiriyorum.
Tamam ama bakteriler seni çoğunlukla rahatsız mı ediyorlar?
Ettikleri zaman zararlılar.
Kendini savunmaya ve sana zarar veren bir şeyi öldürmeye hakkın var.
Şimdi size bunu farklı bir şekilde açıklayayım:
Seninle birlikte ormanda yürüyor olsak ve sana ayı saldırıp seni yere devirse,
sence "Üzgünüm, ben veganım dostum" diyeceğimi mi sanıyorsun?
Nefsi müdafa için ayının canını çıkarırım veya çıkarmaya çalışırım
ve seni o ayıdan kurtarırım.
Sana saldırdı.
Bir insan sebepsiz yere senin üzerine atlasa, yine seni korurum.
Bakteriler seni öldürüyor ve vücudunu mahvediyorsa,
seni mahveden bakterileri yok etmeye hakkın var.
Unutmayın, inekler bize saldırmıyorlar.
Tavuklar tarih boyunca hiçbir insana saldırmadılar.
Ben başka bir şeyi merak ediyorum:
Nasıl oluyor da tavuklardan daha iyi olduğumuzu düşünüyoruz?
Hem de her yıl bu gezegende 35 ila 40 milyar tavuğu öldürdüğümüz halde.
Bunu binlerce yıldan beri yapıyoruz.
Nasıl oluyor da cani, cinayet kurbanından daha özel olabiliyor?
Nasıl oluyor da zulmeden, zulme uğrayandan daha iyi oluyor?
Bunu ters anlamışız. Biz onlardan daha iyi değiliz.
Onlara saldıran biziz. Bu bizi daha az önemli yapıyor.
Bu bizi daha kötü, hatta şeytani yapıyor.
Evet.
Diyelim ki dünya nüfusu şu anda 8 milyar.
Ve en azından ABD'nin büyük çoğunluğunun etçil olduğu düşünülüyor. Değil mi?
Peki dünyanın yalnızca belli bir bölümü tarım arazisi olarak ayrılıyor. Yiyecek yetiştirebileceğimiz yerler...
Ve bence, dünyanın büyük bir bölümü vegan olsaydı, o zaman...
Yani tahıların %65'inin et ürünlerine ayrıldığıyla ilgili sözlerini biliyorum.
Ama et ürünleri olmadan nasıl ayakta kalırız? Sanırım şunu söylemeye çalışıyorum... Veya yumurtalar veya...
Çok kolay ve harika olur.
Başka istatistikler vereyim:
Amerika'da soyanın %95'i hayvanlara veriliyor.
Amerika'da mısırın %80'i hayvanlara veriliyor.
Amerika'da yulafın %70'i hayvanlara veriliyor.
Eğer bunları doğrudan biz yiyor olsaydık...
Dört dönüm arazide 13,5 ton havuç yetiştirilebileceğini biliyor musunuz?
18 ton patates ve 22,5 ton domates.
Dört dönüm arazi size yalnızca 113 kilo et verebilir.
Tamam mı? Sadece doğrudan ekinleri yiyor olsaydık,
daha az arazi kullanırdık, habitatı daha az yok ederdik.
Lütfen web sitemde "environment" bölümüne gidin
veya earthsave.org web sitesine gidin.
Herkes doyardı.
Burada şunu söyleyeyim:
Biliyorsunuz, dünyanın 'açlıkla mücadele eden' en büyük örgütünün adı Food for Life Global.
İsimlerine internetten bakabilirsiniz.
Bu grubu keşfettiğim zaman,
insanları vejetaryen ve vegan yemeklerle besliyorlardı. Günde 2 milyon öğün.
Bu grubu yaklaşık 10 yıl önce keşfettim.
Dünyada 'açlıkla mücadele eden' ikinci en büyük grubun adının da Plenty olduğunu öğrendim.
Web siteleri plenty.org.
Bunların her ikisi de vejetaryen gruplar.
İkisinin de başkanına şunları söyleyen birer mektup gönderdim:
"Aman Tanrım, bu harika! Nihayet birileri, insanlara yardım etmek için hayvanlara zarar vermek zorunda olmadığımızın farkına vardı."
Neredeyse birbirinin aynı olan cevaplar aldım. Şuna benzer şeyler yazmışlardı:
"Biz bunu etik nedenlerle yapmıyoruz.
Sizinle tartışmak sitemiyoruz, bu konuyla ilgili sizinle tartışmaya girmek istemiyoruz.
Bunu yapmamızın endeni daha ucuz olması.
Vejetaryen gıdalar kullandığımız zaman, et kullanan gruplara göre 20 ila 30 kat daha fazla insanı besleyebiliyoruz."
Başka sorusu olan? Orada birinin sorusu mu vardı?
Sebzeler ve meyvelerin, tüm bu yiyeceklerin insanlar için iyi olduğu konusunda sana katılıyorum.
Ama sanırım... Örneğin, işlenmiş soya sağlığa zararlı çünkü vücudun ekstra östrojen salgılamasına neden oluyor.
Bu konuda ilginç bir şey söyleyeyim. Eğer insanların soya yerken östrojenle ilgili endişeleri varsa,
et ve inek sütündeki östrojen miktarı, soyadakinin iki katı.
Ama izin verin size bunu açıklayayım.
Soyada bulunan östrojenin adı fitoöstrojen. F-İ-T-O, yani bitkisel.
Fitoöstrojenlerin insan vücuduna hiçbir zararı yok.
Hayvansal östrojenler vücudun çıldırmasına neden oluyor.
Ama size iyi haberlerim var.
Eğer soya yemek sizi gerçekten endişelendiriyorsa, yemek istemiyorsanız... Yemeyin.
Soya yemek veya yememek vegan olmanıza engel değil.
Buğday eti yiyebilirsiniz veya veganizmin alfabesini uygulayabilirsiniz:
Meyve ve sebze, mercimek ve fasulye, bunun gibi şeyler yiyin.
Yani soyayı diyetinize eklemek zorunda değilsiniz.
Ve eğer web siteme girmek isterseniz, umarım istersiniz...
Orada soya mitleriyle ilgili yepyeni bir bölüm göreceksiniz.
Bu mitlerin çoğunu ortaya atan kişi, “The Omnivore’s Dilemma” (Omnivorun İkilemi) kitabının yazarı Bay Michael Pollan.
Ve bu arada, ikilem de ne demek?
Zalim olmak yerine hassas olmak, gerçekten de insanlara sorun mu yaratıyor?
Bu arada Michael Pollan avcı. Et ve süt endüstrilerinin ücretsiz çalışan sözcüsü.
Lütfen gidip “Food Inc.” filmindeki veya “Omnivore’s Dilemma” kitabındaki şeylere kulak asmayın.
O da Ted Nugent gibi bir adam.
-Evet. -Merak ediyorum, sadece Amerika'da üretilen ürünleri mi satın alıyorsunuz?
Çünkü eziyete ortak olmayan şeyleri savunuyorsunuz,
ama mesela... kötü koşullarda çalıştırılan insanlara yapılan eziyet ne olacak? Sadece Amerikan malı mı satın alıyorsunuz?
Evet, bugünlerde. Etikete bakabilirsiniz ve bu Hemptown'dan.
Ben eşyalarımı adil ücretler ödeyen vegan firmalardan satın alıyorum.
Ve evet, artık Target veya Kohl’s gibi mağazalara gitmiyorum.
Dikkate almamız gereken daha pek çok konu var ve bu konunun gündeme gelmesine sevindim.
Ama bu gezegende yapılan en büyük eziyetin, bizim hayvanlara yaptıklarımız olduğunu unutmayalım.
Ama lütfen kötü koşullarda insan çalıştıranlardan uzak durmak gibi diğer konularla da ilgilenin.
Yerel üreticilerden alışveriş yapmaya çalışın.
Bu ürünlerin fiyatları nasıl...?
Evet bilirsiniz, bu tişörtlerden 3 tane aldım. Yeni sipariş ettim. Tanesi 9 dolardı.
Evet, bunlar çok ucuz.
Etik yaşamak insanların zannettiği kadar zor bir şey değil.
Her zaman öyle sanılıyor çünkü diğer şekilde yaşamaya alışmışız.
Ürünlerin nereden geldiğini önemsememeye,
başka hayvanlara ve başka insanlara neler olduğunu önemsememeye.
Hangi ülkeden sınırdışı edildiniz?
Kanada beni ilk kez 1999'da sınırdışı etti.
Ah... Bunun nedeni, 1997'de sadece vegan olmaktan daha fazlasını yapmaya karar verdim.
Tutsak edilen hayvanları özgür bırakmak istedim.
Blenheim, Ontario'da Eberts Kürk Çiftliği'ne gittim. Mink toplama kampı, hayvanların bulunduğu bir kürk çiftliği.
Ben Michigan'danım. Yani Kanada hemen sınırın diğer tarafında, yarım saat-45 dakika uzaklıkta.
Ben de bu çiftliğe gittim ve 1542 minkin kafesini açtım.
Kürk endüstrisinde minkleri iki şekilde öldürüyorlar:
1. Elleriyle boyunlarını kırıyorlar.
Onları kafesten çıkarıp hayvanların boyunlarını kendi dizlerinin üzerinde kırıyorlar.
Veya hayvanlara gaz veriyorlar. Toplama kamplarında olan şeyler.
O akşam işler biraz karıştı.
Tutuklandım.
Ve çabucak... O gece 540 mink kaçtı.
Çevredeki çitte delikler açıldı. Küçük bir toprak yol ve onun ardında 2400 dönüm orman arazisi vardı.
Yapmaları gereken tek şey, yolun karşısına geçip kaçmaktı.
Ne yazık ki bin tane mink araziye geçemedi.
Bu yüzden yakalandılar.
Onlara verebileceğimiz tek şey özgür olma şansı.
Dürüst olalım, siz tutsak edilseniz, boynunuz kırılacak olsa,
birileri bir çift terlik yapabilsin diye deriniz vücudunuzdan soyulacak olsa...
Hepiniz "Umarım Gary bu gece gelir, bu lanet olası kafesi açar,
bana bir şans verir" derdiniz...
O gece tutuklandım.
Bu arada beni yüksek güvenlikli hapishaneye attılar.
Altı aylık ceza aldım.
77 gün orada kaldıktan sonra sınırdışı edildim ve beni istenmeyen adam ilan ettiler.
Size hemen kısacık bir hikaye daha anlatayım.
Hapisteyken bir sürü kötü adamla birlikte kaldım.
Çocuk tacizcileri, tecavüzcüler, katiller, insanları bıçaklamaya çalışan insanlar...
Bana dersimi vermeye çalıştıkları için beni olabilecek en kötü yerlerden birine koydular.
Beni birime koydular, ilk gün içeri girdim... Kendi birimime aktarılmadan önce beni tuttukları bir birim.
Köşede televizyon seti vardı.
Kumanda alfa erkeğin elindeydi.
5, 5.30, 6, 6.30 haberleri.
O gece Kanada'da baş haber:
"Uluslararası Terörist Gary Yourofsky Bu Gece Hapse Atıldı"
“Gary Yourofsky - Uluslararası Terörist, Hapse Atıldı…”
Ne zaman adım anılsa 'uluslararası terörist' diyorlardı.
Ben Michigan'danım ve burası Kanada. Şimdi global oldum.
İlk gün kimseyi tanımıyorum.
Hücrenin en arkasında ayakta duruyorum ve herkes televizyonun başına toplanmış.
En sonunda orada onlarla birlikte durduğumu fark ettiler.
Adamın biri böyle ayakta durmuş etrafa bakıyor...
"Hey! Bu arkadaki adam... bu..."
Dolaşıp "Bu arkadaki adam" demeye başladı.
Alfa erkek içeri geldi, bana doğru yürüdü, oldukça büyük bir adam. Bana döndü:
"Uluslararası terörist sen misin?"
Cevapladım:
"Evet."
"Çünkü çok komik ama hiç uluslararası teröriste benzemiyorsun."
Şunu söyledim: "Belki de bunun tam tersi olduğum içindir.
Sana yaptıklarımı anlatayım. Birkaç minki serbest bıraktım, yoksa boyunlarını kıracaklardı..."
Bana ilk söylediği şey...
Hapishanede çok vaaz verdim ve herkesin bana ilk söylediği şey şu oldu:
"Mink de ne?"
"Dağ gelinciğinin büyüğü gibi, kemirgen ailesinden..."
Bana söyledikleri ikinci şey ise... Kelimesi kelimesine aynı olmasa da tonlama aynı.
Buna benzer bir şey söylüyorlardı:
"Bir saniye, seni bizimle birlikte buraya tıkmalarının nedeni...
fareleri serbest bırakman mı?"
Mutlaka "bizimle" diyorlardı, kötü adamlar olduklarını biliyorlardı. "Bizimle birlikte mi?"
Ben de "Hayır hayır, beni sizinle birlikte buraya tıkmalarının nedeni, mink çiftliğine 2,1 milyon dolar zarar vermem
ve adamı kalıcı olarak işinden etmem.
Ve bizim toplumumuzda ekonomik sabotaja hoşgörüyle bakılmaz."
Bir şeyi daha düşünmenizi istiyorum.
Beni ilk tutukladıklarında, kefalet vermeyi reddettiler.
Kefaletimi ödeyip çıkacağımı, Michigan'a döneceğimi düşündüler.
Ve minkleri serbest bırakmak suçluların iadesi kapsamında değil.
Kefalet duruşması için 10 gün beklemem gerekti!
Bunu gündeme getirdim çünkü bu odadaki herkese meydan okuyorum.
Bir tecavüzcü, katil veya çocuk tacizcisi için bana 10 günlük kefalet duruşması örneği bulun.
Bulamazsınız. Ama minkleri serbest bırakan adam 10 gün bekler.
10'uncu günde avukatım Steve Rogan,
bana 10 gün boyunca kefalet belirlemeyi reddeden yargıç Elaine Babcock'ın,
3 hafta önce Michigan'dan bir adama 1000 dolar kefalet verdiğini öğrendi.
2. derece cinsel suç için 1000 dolar kefalet.
Mahkemelerinde bir şeyi işitmek istemedikleri zaman,
yargıçların nasıl olduklarını bilirsiniz.
Yüzü kıpkırmızı oldu ve sesi yükseldi:
"Steve, mahkememde sakın bunu gündeme getirme!
Bunun davayla hiçbir ilgisi yok ve sen bunu çok iyi biliyorsun!"
Ben savunma locasında oturuyordum ve avukatımla konuşamıyordum.
Avukatım ortada dolaşıyordu.
Ama içimden şunu söyledim: "Geri adım atma, geri adım atma, geri adım atma..."
Dolaştı, dolaştı ve ben "Hadi ama Steve..." diyordum.
30 saniye sonra döndü ve şunu dedi:
"Biliyor musunuz Sayın Yargıç? Bunun davayla ilgisi var!
Müvekkilim zulmü durdurmaya çalıştı
ve bu aşamada hapse girip hayvanlar adına konuşmak istiyor.
Siz Michiganlı o adama bir kadına cinsel saldırı suçundan kefalet verdiniz
ama müvekkilime kefalet vermeyecek misiniz?"
Yargıç 10 günden beri ilk kez bana baktı ve
ben...
“10.000 kefalet” dedi.
Yasaların çiğnenmesine inansanız da inanmasanız da,
ve umarım anlıyorsunuzdur,
hepimizin hayranlık duyduğu herkes:
Martin Luther King, Gandhi, Rosa Parks, Henry David Thoreau, İsa...
hepsi radikal şekilde kanunlara karşı gelmişlerdi.
Bu gezegen üzerinde önemli değişimlere yol açan herkes, radikal şekilde kanunlara karşı geldi.
Herhangi bir nedenle benim yasaları çiğnememin veya insanların yasaları çiğnemesinin
doğru olmadığını düşünüyor olsanız bile,
bir kadına cinsel saldırıda bulunma suçu için kefaletin 1000 dolar,
birkaç fareyi serbest bırakmak için 10.000 dolar olması gerektiğini söyleyemezsiniz.
Özetlemek gerekirse:
Bir kadına cinsel saldırıda bulunmak ekonomiyi etkilemiyor.
Ve tüm kötülüklerin anası olan şeyi etkilemeyen olaylar bizi ilgilendirmiyor:
Para.
Sorunuz mu var?
A: Bu işe başlamanızı ne sağladı? ve B: Kolunuzdaki dövme nedir?
Kolumdaki dövmede ben, yüzümde maskeyle elimde tavşan tutuyorum.
Ve “Praesto et Persto” yazıyor. Latince “En önde ve sağlam duruyorum” demek.
Ve "ALF - Animal Liberation Front" (Hayvan Kurtuluş Cephesi) yazıyor.
Bu ortada dolaşan bir grup. Üyelik yok.
Ama ortada dolaşıp bir hayvanı serbest bırakan veya onlara işkence yapan bir yeri yok eden herkes, ALF üyesi kabul edilir.
Bu işe başlamama Shrine Sirkinde palyaço olan üvey babam sebep oldu.
23 yaşındayken beni sahne arkasına götürdü.
Ve şu da var, benim de gözümde at gözlükleri vardı.
Hayatımdaki köpekler haricinde hayvanlar zerre kadar umurumda değildi...
Veya önümden sincap geçince "Hey! Sincap gördüm." diyecek kadar.
Ama ben de diğer herkes gibiydim. Ölü hayvan yiyordum.
İnekler ve domuzlar, onların nelere katlandıkları umurumda değildi.
Babam beni sahne arkasına çağırdı ve "Filleri görmek ister misin?" diye sordu.
Ben de "Tabii ki! Filleri görmek istiyorum. Şaka mı yapıyorsun?
Wendy de benimle gelebilir mi?" dedim. O zamanki kız arkadaşım.
"Tamam! Wendy'yi de getir" dedi.
Böylece Wendy ile birlikte sahne arkasına gittik. Çok heyecanlıydık!
"Önce ben... önce ben... önce ben..." diye birbirimizi itip şakalaşıyorduk.
Oraya gidene kadar böyleydi.
Ve orada öylece kalakaldık.
Zulmü kendi gözlerinizle görürseniz, başkasının size açıklamasına gerek kalmaz.
Gördüğüm şeyin kötü olduğunu biliyordum.
3 fil tek sıra halinde zincirlenmişti.
Sol ön ayak,
sağ arka ayak.
Her biri Michigan Eyaleti Panayır Alanının deposunda beton zemine zincirlenmişti.
Soluma baktım ve... Bir maymunun hücresinin parmaklıklarına tutunup çığlık attığını gördüm.
Sağımda acınacak halde gezinen 2 kaplan gördüm.
Wendy'ye döndüm ve sözlerim için beni affedin ama ona söylediğimin aynısını size de söyleyeceğim.
"Zaten en başında bir fil Detroit'te 8 Mile ve Woodward Bulvarında ne bok yiyor?"
Wendy "Bimiyorum" dedi.
Ve bu fillere doğru yürüdük.
Enerjiye dikkat ederseniz...
Ve lütfen bunun tuhaf olduğunu düşünmeyin. Bunu sürekli yapıyoruz.
Bebeklerde olduğu gibi. Onlar iletişim kurmak için konuşmuyorlar.
Ama bir bebek ağlamaya başladığında...
“Lütfen ağlama… Susadın mı? Acıktın mı? Altını mı değiştirmek gerekiyor?”
Ne dediğimi anladınız, gözlerine bakmaktan, çevreye bakmaktan söz ediyorum.
Bu filler sinirli bir şekilde sallanıyorlardı.
Ben fil uzmanı değilim ama bunun fil davranışı olmadığını biliyorum.
Daha sonra bunun, sirklere alınan her filin sergilediği sinirli bir davranış olduğunu öğrendim.
Çünkü onları zincirliyorlar. Doğada, filler günde 30 ila 80 km yürüyorlar.
Fillerin gözlerinin içine baktığımda,
umutsuzluk ve korku dışında hiçbir şey göremedim.
Ve bir şeylerin yanlış olduğunu anladım.
Ardından düşünmeye başladım... Yiyeceklerim nereden geliyor?
Ayakkabılarım nereden geliyor?
Hayvan araştırma laboratuarlarında gerçekte neler oluyor?
İşte böylece araştırmaya başladım.
Bundan daha önce bahsettim. Thorn Apple Valley domuz mezbahasına gitmeye başladım.
Hayvan araştırma laboratuarlarına gitmeye başladım.
Ve.. En başta bununla diğer herkesin yaptığı gibi savaştım… yani… pek çok insanın yaptığı gibi.
Hayvan yemeyi bırakmak istemedim. Başka ne yiyecektim ki? Gün boyu salata mı?
Şunu demek istiyorum... Ortalıkta böyle bir mit var.
Sanki tüm veganların yediği tek şey marul ve domatesten ibaret.
Tamam, bu doğru değil ama ben de böyle olduğunu sanıyordum...
Her neyse bu konuyu düşündükçe, ikiyüzlülük ettiğimi daha iyi anladım.
Üzerinde düşünmenizi istediğim bir paradoks var:
Neden bazı hayvanlara "evcil hayvan" ve
başka hayvanlara "akşam yemeği" diyoruz?
Neden belli hayvanların hakları, mutluluğu,
sevgisi ve güvenliği için savaşıyoruz?
Amerika'da köpekler ve kediler... Peki ya diğerleri?
"Hey! Gagalarını dilimle!
Kahrolası tavuklar, dilimle onları. Canlı canlı!
Domuzlar ve domuz yavruları...
Testislerini koparıp at, canları cehenneme!"
Büyük bir ikiyüzlülük hakim.
Yaptığım seçimi görebilirsiniz.
Sizden isteyebileceğim tek şey, her gece başınızı yastığa koyduğunuzda,
kasıtlı zulüm eylemlerinden sorumlu olmadığınızı bilmeniz.
Dünya zaten bizim için ve özellikle de hayvanlar için yeterince çetin.
Onları yiyerek bunu daha kötü hale getirmek zorunda mıyız?
Bu zamanda ve çağda, hiçbir şekilde
hayvansal ürün tüketmeye gerek yok.
Artık bırakmanın vakti geldi.
Bugün buraya gelince, artık PETA üyesi olmadığınızı fark ettim. Bunun nedeni nedir?
Ahh... Mahvoldum.
Tam açıklamasını yapayım:
2002-2005 yılarında, kasım ayına kadar, gezilerimi PETA finanse etti.
Hiçbir zaman PETA çalışanı olmadım.
Onlardan sponsor olarak para aldım - bağımsız yüklenici.
İyi şeyler yapmak için herkesten para alırım.
Bence kötülerin parasını alıp iyi şeyler yapmak için kullanmak yanlış bir şey değil.
PETA 2005 kasım ayında bana finansmanı kesti. Çünkü bana eğitimin önemli olmadığını söylediler.
Gerçekten mi?
Dünyayı daha iyi bir yer haline getiren tek şey,
birisine neden başkalarına ayrımcılık yapmaması veya zarar vermemesi gerektiğini öğretmek.
PETA ile olan şey... PETA isimli kuruluş...
Şirketin merkezi Norfolk, Virginia'da...
Ben para alırım, para kazanmam.
Size bunu konuşma sırasında söyledim ve bu konuda ciddiyim.
Hiçbir zaman bir okuldan konuşma karşılığında para almadım.
Asla bir profesörden sınıfına gelmek için para istemedim.
Hiçbir zaman öğrencilerden para toplamadım.
Gerçekleri öğrenmek için para ödemek zorunda olduğumuza inanmıyorum.
Şimdi, PETA...
Bu gezileri yapmak bana yılda 64.000 dolara mal oluyordu.
Seyahat, oteller, kiralık arabalar, yiyecek, benzin için 35-40 bin...
Bu hiç ucuz değil çünkü yılda 7,5 ayım yollarda geçtiği için,
Gerisini alıyorum çünkü yaşamam ve kendi faturalarımı ödemem gerekiyor.
Bunu yapmak için gayet cüzi bir maaş alıyorum.
Ama en sonunda muhasebeciler PETA'nın merkezine geldiler...
Ingrid Newkirk’ün ofisine. PETA'nın kurucusu ve başkanı.
Ve şunu söylediler: "Biliyorsunuz Gary'ye 3 yıl boyunca yıllık 64.000 dolar verdik.
Toplam 192.000 dolar eder.
Ayrıca ona konuşmalarını DVD'ye kaydetmesi için 20.000 dolar verdik.
O da bunları öğrencilere bedava dağıttı. Halbuki DVD başına 10 dolar alması gerekiyordu."
Bu DVD'leri ilk aldığımda, insanlar bana gelip şunu söylüyordu:
"Gary, bunu erkek arkadaşımla, kız arkadaşımla,
babamla, kızkardeşimle paylaşmak istiyorum..."
Ve ben de "Harika, bende DVD'ler var. Tanesi 10 dolar" diyordum.
Ve bilirsiniz, ortalama bir öğrenci şöyle der:
"Ben beş parasızım, öğrenciyim. Ne demek 10 dolar?"
Ben de "Ah, tamam, buyur al..." diyordum.
Bu yüzden... DVD'lerimin en az %95'ini bedava dağıttım.
Ve PETA bunu öğrendi, çok kızdılar ve onlara şunu dedim:
"Siz yılda 25 milyon dolar kazanıyorsunuz.
Gerçekten de hayvan hakları ve veganizm hakkında bilgi almak için yalvaran insanlara
birkaç bin DVD dağıtamıyor musunuz?"
Bu yüzden, bilirsiniz, yollarımız ayrıldı.
Benden finansmanı geri çektiler. Ama başka bir şey daha var...
İlk başladığımda, paralarını almama rağmen her zaman PETA'yı kı***ım.
Ve şimdi, paralarını almadığıma göre, hala onları kınıyorum.
Kadınları sömürüyorlar. Gülünç taktikleri var.
Her zaman çıplak bir kadın arıyorlar. Pamela Anderson gibi.
Her zaman Pamela Anderson'ın memelerini reklam panolarına koymak istiyorlar.
Şimdi dinleyin, Pamela Anderson'ın hayvanları önemsediğine gerçekten inanıyorum.
Ama memeleri kimsenin vegan olmasını sağlamıyor!
Bu konuyu Ingrid'e açtığım zaman bana şunu söylemişti:
"O reklam panolarını gören insan sayısı, senin konuşmanı görenlerden ne kadar fazla biliyor musun?"
"Kesinlikle çok daha fazla, milyonlarca insan." demiştim.
New York'ta Time Meydanı'ndan geçerken Pamela'nın reklam panosunu gören adamlar,
hemen şöyle mi diyecekler?:
"Aman Tanrım, şu memelere bak!
Hadi gidip biraz tofu alalım!"
Arada bağlantı yok. Şimdi dinleyin, anlıyorum...
Ürün satmak için neden seksin kullanıldığını, neden kadınların sömürüldüğünü anlıyorum.
Bu hoşuma gitmiyor.
Ama erkeklere şunu söylerseniz: "Bunu üzerine sıkarsan,
koridorda 12 kadın senin üzerine saldıracak ve seninle seks yapacak!"
Tanrım! Erkekler şunu der: "Bana biraz AXE sık, üzerime boca et!"
Bir erkeğe şunu söylerseniz: "Harley alırsan seks yaparsın!"
Tanrım! Erkekler hemen gidip Harley almak isterler!
Ama Pamela Anderson'un memelerini gösterirsen...
Hiçbir şey.
Bir kulağından girip diğerinden çıkar. Hiçbir etkisi olmaz.
Ve PETA'da daha pek çok korkunç şey oluyor.
Web sitemde bununla ilgili bir yazı var.
"Other Animal Rights Issues" bölümünü tıklarsanız görürsünüz.
“What’s Wrong with PETA?” (PETA'nın Sorunu Ne?) başlıklı bir yazım var.
Ve "What’s Wrong with the Humane Society of the US?” (ABD'nin İnsancıl Toplumunun Sorunu Ne?)
Bu, hayvanların özgürleştiğini görmek istemeyen bir hayvan hakları grubundan başka bir şey değil.
Evet... Sonraki soru. Şimdi yukarıdan alalım, birazdan aşağı döneriz.
Az önce evcil hayvan konusundan bahsettiniz.
Etçil ev hayvanlarına et mi veriyorsunuz? Bu konuda ne hissediyorsunuz?
Kötü fikir!
Şimdi isterseniz bu konuyu bağlayalım.
Kimsenin köpeğine veya kedisine olan sevgisini sorgulamıyorum...
Aklınız varsa, akıllı biriyseniz,
ve kediniz veya köpeğiniz varsa, onlara aileden biri gibi davranırsınız.
Michael Vick'in aksine...
Ama onlarla ilgili büyük bir sorunu gündeme getirdin.
Öncelikle bu hayvanlar etçil.
Yani ineklerle domuzlardan daha çok sevdiğimiz köpekleri ve kedileri beslemek için
daha fazla inek, domuz, tavuk, hindi ve balığı köleleştirmemiz ve öldürmemiz gerektiği anlamına geliyor.
Şimdi bana kulak verin...
Etçil hayvanların doğada kendi başlarına ne yaptıkları umurumda değil. Kimin umurunda...
Bende Planet Life seerisi var. Pardon Planet Earth serisi.
Onları National Geographic'te izliyorum.
Bir arslanın zebrayı paramparça etmesini izleyebilirim. Bu beni rahatsız etmiyor.
Ama onları adına öldürmek bizim işimiz değil.
Bunu basitçe açıklayayım.
Kimin kedisi var? Birilerinin kedisi olması lazım. Önlerden? Kimsenin var mı?
Dışarı çıkıp kedin için kuş öldürüyor musun?
-Hayır. O öldürüp getiriyor... -Teşekkürler.
Kedi bunu kendi başına yapıyor.
Hiç kimse kedisi için kuş öldürmüyor.
Ama mezbahalarda çalışan insanların Science Diet, Iams ve diğer tüm evcil hayvan mamalarına
kuş öldürmeleri için para ödüyorsun.
Aynen bizim yerimize tavukları ve domuzları öldürmeleri için insanlara para verdiğimiz gibi.
Çünkü pek çok kişi... bilirsiniz... başka birisinin boğazına bıçak saplayamaz.
O yüzden etobur evcil hayvan beslemek iyi bir fikir değil.
Şimdi size iyi haberlerim var: Günümüzde,
vegan köpek maması ve kedi maması var.
Bunu söyledikten sonra...
Köpeklerinizi ve kedilerinizi vegan yapmak için burada bulunmuyorum.
5 ülkeden atılmamın nedeni...
Bu arada birisi sormuştu... Diğer 4 ülke
İngiltere, Kuzey İrlanda, Galler ve İskoçya.
Onların topraklarına ayak basmamış olsam da,
önlem olarak beni attılar çünkü yazılarımdan hoşlanmadılar.
Ama köpeklerinizi ve kedilerinizi vegan yapmak için 13 kez tutuklanmadım.
Fakat kedi ve köpek mamalarının içinde neler olduğunu bilseydiniz...
Köpek ve kedi beslemekle ilgili başka bir sorundan bahsedeyim.
Onları aşırı üretiyoruz.
Her yıl barınaklarımızda 5 ila 10 milyon köpek ve kedi katlediyoruz.
Bunlar şimdi mezbaha.
Her bir kafes boşalana kadar üretimin ertelenmesi gerekiyor.
Ama barınaklarda her yıl katlettiğimiz 5 ila 10 milyon köpek ve kedi...
Bunların çöplüğe gittiklerini sanıyorsanız elinizi kaldırın.
Yanılıyorsunuz.
Haftada bir kez,
kamyon gelip bunların hepsini alıyor
ve onları öğütüp Science Diet, Alpo ve Iams gibi mama firmalarına
satıyor.
Yani köpeklerimizi ve kedilerimizi yamyam yapıyoruz.
Ve normalde yiyecekleri gibi gerçek et de yemiyorlar.
İnsanların yedikleri hayvanların içindeki kimyasallar hakkında hiç konuşmadım...
Bu sizin için de geçerli!
Bu da başlı başına önemli bir konu, ama ben bunun etik yönüne daha fazla odaklanıyorum.
Tamam, ama... kimyasallarla dolu etler yiyorlar.
Mezbahada yerde kalan artıkları, bizim yemediğimiz kısımları yiyorlar.
Ne zaman etler geri çağrılsa,
veya E. coli için ıspanaklar geri çağrılsa...
Bunların da çöpe gittiğini düşünmüyorsunuz değil mi?
Science Diet ve Alpo ve Iams…
İşte bu yüzden vegan mamalar onlar için daha iyi.
Size hemen bir şey göstermek istiyorum. Aslında bunun bu yaz olacağını biliyordum.
Bunu daha önce hiç göstermedim ama...
Köpeğim Rex, 2004 yılında, 15 yaşında öldü.
Rex hayatının son 9 yılında vegandı.
Nature’s Recipe, vegan köpek mamasıyla beslendi.
Rex'in harika görünmediğini söyleyemezsiniz. Çünkü harika görünüyor.
Çünkü onunla seyahat ederken... Benimle çok gezdi.
Gerektiği zaman onu veterinere götürüyordum.
Her veteriner şaşırıp şöyle diyordu: "Aman Tanrım!
Sen vegan olduğun için köpeğini de vegan yapazmasın Gary! O etobur."
Ben de "Buyrun kan değerlerine bakın" diyordum.
Kan testi yapıp 3-4 gün sonra şunu söylemek için beni arıyorlardı:
"Bay Yourofsky, tüm veterinerler şu anda arka odada hayret içerisindeler.
Köpeğiniz şimdiye kadar gördüğümüz en sağlıklı köpek."
"Evet çünkü köpeğim çöp yemiyor" diyordum.
Ve "çöp" derken...
Thorn Apple Valley'de altı hafta kaldığım zaman,
her gün otoparka bir kamyonun geldiğini görürdüm.
Kamyonun üzerinde "insan tüketimine uygun olmayan et" yazardı.
Her gün kamyonun yola girdiğini görünce, üç çöp kovasını alıp içindekileri boşaltırdım.
Çöp kovaları.
Doğrudan mama şirketlerine giderdi.
Bunu takip etmesi zor değil.
İşte bu yüzden vegan mamalar daha iyi.
Vegan kedi mamasını piyasada bulamazsınız.
İnternetten sipariş etmeniz gerekiyor. Adresi sanırım vegancats.com
veya evolution.com.
Ama vegan köpek maması... mama satan tüm dükkanlarda gördüm.
İsmi Nature’s Recipe.
Sorusu olan?
Üzgünüm, süremizi doldurmuşuz.
Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim. Gerçekten minnettarım. Çıkışta alabilirim.