Tip:
Highlight text to annotate it
X
MONİKA'YLA BİR YAZ
çeviri: ardemirel İYİ SEYİRLER
FORBERG'İN KRİSTAL VE PORSELEN DÜKKANI
Hadi, gidip bira içelim.
Önden buyrun, küçük hanım!
-İçkileriniz! -Teşekkürler.
-Kahveniz. -Teşekkür ederim.
Kibritin var mı? Benimkini bulamıyorum da.
Var. Cebimde olacaktı.
-Teşekkür ederim. Fark ettin mi, bahar geldi? -Evet.
-Böyle güzel bir günde kimse çalışmak istemez. -Haklısın.
Hadi çekip gidelim buralardan.
-Gezelim, dünyayı görelim. Sen de istemez misin? -Elbette.
-Forsberg'in yanında çalışıyorsun, değil mi? -Depodayım.
-Çok sıkıcı değil mi? -Evet.
-Benim çalıştığım manavı gördün mü hiç? -Evet, çok soğuk olmalı, öyle değil mi?
Geçen kış soğuktan kıçım donacak sanmıştım.
-Garbio'da oynayan "Aşk Şarkısını" gördün mü? -Hayır.
-O halde benimle... -...birlikte görmek ister miyim? Bu çok güzel olur.
-Bu gece nasıl? Ben biletleri alırım. -Harika!
Şimdi gitmem lazım.
Saat yedide sinemanın önünde buluşalım.
Hoşçakal!
Baharda yeni aşklar filizlenir.
Evet, ne yazık ki...
-Nerede şu kahrolası çocuk? -Gene ortadan kayboldu, ama öğreneceğim.
Satınalma makbuzlarını istediğimi söyle ona.
Saat üçü yirmi geçiyor.
Müşteriye "kupalar saat üçte elinizde olur" demiştim.
Son günlerde ortadan kaybolup duruyor.
Onu hizaya sokmalısın, Johan. Burası tatil köyü değil.
Bir de dükkandan, eğer kaldıysa, 53'lerden getirmesini söyle ona.
Kalmış olması lazım. Not etmeden kimse sonuncuları almaz.
Ne cehenneme gittin sen?
-Böyle ortadan kaybolmak da ne oluyor, Lund?
-Dükkandaki bütün 53'leri getir. -Hiç kalmamış, dün de söylemiştim.
Kalmamış mı? Sana bin kez not almanı söylemiştim.
-Ama dün söylemiştim... -Bana bahane bulup durma!
Gidip iki düzine 28'lerden getir.
-Diğer sipariş ne olacak? -Onu da götürür şimdi.
-Devamlı işten kaytarmaya çalışıyor. -Makbuzlar nerede?
-Lund iş zamanı kahve içmeye mi gidiyor? -Besbelli öyle, ben getiririm makbuzları.
-Başka 28 var mı? -En azından 10 düzine.
Yaptığın herşeyi iki kez kontrol etmeliyim.
Gene bir şeyler mi kırdın?
-Elimden kaydılar. -Kaydı mı?
Makbuzlar nerede kaldı? Kaç defa söylemem gerekiyor?
Daha fazla söylenmene gerek yok. Getiriyorum ben.
-Ne makbuzları? -Benim götürdüklerim.
Boş olanlar, tabiki, aylık hesap zamanı geldi. Şimdi hemen götür şu siparişleri!
Kök mü saldın oraya be patates çuvalı?
Yürü de geçelim.
Şimdi beni öpebilirsin sevgilim.
Elveda aşkım.
Bir daha birbirimizi göremeyebiliriz.
Elveda.
Elveda.
-Hoşuna gitti mi? -Evet.
Bazılarının herşeyi oluyor:
... güzel evleri var,...
... herkes onlara kibar davranıyor,...
.. son model arabalara binip,...
... her gece dansa gidiyorlar.
-Vitrindeki şu güzel bluza da bak! -Ne bluzu?
İşte şuradaki!
Evet, güzelmiş.
Beni kollarına alırsan üşümem.
Şimdi beni öpebilirsin, Harry.
-Birbirimiz için çıldırıyoruz değil mi? -Evet.
Monika...
Senin için deli oluyorum.
Sadece seni düşünüyorum, bir tek sen varsın benim için.
Çok üşüyorum,...
... daha fazla oturamayız burada.
Kalkmadan tekrar sarıl bana.
-Benden sıkılmadın değil mi? -Hayır, çok güzeldi.
-Ciddi misin? -Kesinlikle.
Hadi gidelim!
-Merhaba! -Merhaba. Çoktan gelmişsin ha?
Önce eve uğraman gerekmiyor mu?
Hayır, iş kıyafetlerim üzerimde.
Şey, benim evimde bir şeyler yiyebiliriz diye düşünmüştüm.
Babamın yelken klübünde toplantısı var.
Yıllık toplantılarından önce bazı arkadaşlarıyla yemek yiyecekler.
O yüzden ben de düşünmüştüm ki...
Çok tatlısın.
Eğlenceli olacak.
Tıpkı evliymişiz gibi.
Sen diğerleri gibi değilsin.
Filmdekiler gibisin.
Hadi gidelim!
Evin ne kadar güzelmiş.
Umarım bizim evimizde böyle olur,...
... tabi çocuklar olunca herşeyi kırıp dökerler.
-Bu kim? -Annem.
Ben sekiz yaşımdayken öldü. Her zaman hastaydı.
Zavallı Harry'im benim.
Kahve olana kadar biraz otur istersen.
-Sana küçük bir hediye aldım. -Benim için mi? Gerçekten mi?
Bunlar çok şık!
-Çok teşekkür ederim, Harry! -Bir şey değil.
-Ne kadar yumuşaklar, baksana... -Yumuşak olan senin bacağın.
-Artık senin oldu. -Hep yanımda olsun isterim.
Herşeyimle yanındayım, gitmek istemiyorum.
Gitmene izin vermem zaten.
Görelim bakalım.
Babam!
Artık dayanamıyorum.
Gene midesinden rahatsızlandı herhalde.
Ne yaptığımız belli oluyor mu? Anlasın istemem.
Sakin ol, gözlükleri olmadan bir şey göremez.
İyi akşamlar.
Sen Monika olmalısın.
-Umarım size rahatsızlık vermiyorumdur. -Hayır, katiyen.
-Hasta mısın? -Evet, erken ayrılmak zorunda kaldım.
Her zaman olduğu gibi gene midem...
Bir türlü anlamıyorum.
Yakında tekrar hastaneye gitsem iyi olacak.
Siz bana aldırmayın, küçük hanım.
Kahvelerinizi içmeye devam edin.
Ben müsadenizi isteyim.
Biraz mutfakta oturacağım.
-Ben de gideyim artık, baban rahat etsin. -Seni evine bırakayım.
-Merhaba, işler nasıl? -Çekil yolumuzdan.
Görünen o ki bodur Monika kendine yeni birini bulmuş.
Kapa çeneni, yoksa hademeye motosikletini kimin çaldığını söylerim.
-Hadi ama, eski bir dosta yapmazsın bunu, değil mi? -Görürsün, hadi uza artık.
Peki, seni yeni erkeğinle başbaşa bırakayım.
İyi bir dayağı hakediyor.
Bayan Eriksson, şu yaramaz çocuklarınıza geçerken kapıma vurmamalarını söyleyin.
Ve kocanıza da horlayarak bizi uyandırmamasını...
Bütün gece, o gürültüde gözlerimize hiç uyku girmiyor.
Kalkma vakti geldi, hadi iç şunu.
Sigara verir misin? Paltomun cebinde olacaktı.
-Peki sen ne vereceksin? -Orada şeker var. Paylaşın aranızda.
Sallanma da kalk artık!
Çabuk olun!
Kibriti atsana.
Sessiz olun!
Kalk dedim sana.
-Gecelikle dolaşıp durma! -Dışarı baktım sadece.
Düşüncelerimde bile...
... kimsenin kalmadığı kadar...
... sadık kaldım sana.
Gerçek aşk bizimkisi.
Bodur, şişko Monika!
Sizi aptal şeyler!
-Bunu nereye koyayım? -Ayakucuma bırak.
-Dokunma bana! -Dokunmaya değer, değil mi?
Emekli olduğunu zannediyordum.
-Bırakıp gitmiş olman gerekmiyor mu? -Erkek dediğin çalışmalı, ve de cep harçlığı lazım.
Bu tür heriflerden nefret ediyorum. Her an sarkıntılığa hazırlar.
-Gidip evde karılarına elleseler ya. -Belki onlardan tahrik olmuyorlardır.
-Bütün bunlardan bıktım artık. -Bana takıl, seni eğlendiririm.
Olmaz, başka planlarım var. Hem artık bir nişanlım var.
Senin mi?
Desene bütün çıtırlar emekli oldu.
-Duydun mu? Pyret de nişanlanmış. -İhtiyar geliyor.
-Nilsson! -Bay Svensson.
Ustabaşına bir şişe konyak sözüm var.
Hesaplarda iyi iş çıkardı.
Kapanmadan gidip alın.
Benim hesabıma yazsınlar.
-Gidecek mallar hazır mı? -Evet.
-Kontrol et, içinden kötü olanları ayır . -Peki efendim.
Dur, uzanmana yardım edeyim.
Kahrolası çek ellerini! Çok kaba birisin.
Haftasonu benimle geliyor musun?
-Seninle hiçbir yere gitmem. -Görelim bakalım.
Kahrolası! Aptal, embesill!
Öyle olsun bakalım.
Burada kal da öcüler yesin seni.
Al bu da sipariş listesi.
Senin yatakta olman gerekmiyor mu?
Biraz işim var.
Çok geç oldu, ayrılalım artık.
-Gitmeden son bir fırt çekip, mesaneyi boşaltalım mı? -Evet, iyi fikir.
-Neyse. -Yarın görüşürüz, arkadaşlar.
Neyin var senin böyle?
-Hatırlamıyor musun? -Neyi?
İlk defa 25 yıl önce bugün tanışmıştık.
Tamamıyla unutmuşum. Ama sen unutmadın demek.
Nasıl unuturum.
Kutlamak için sana pasta ve içki aldım.
Çocuklar pastaya bayılacaklar.
İşte benim karım! Her zaman başkalarını düşünür.
-Dur, yavaş ol... -Sanırım ampulu patlattık!
Yeter bu kadar! Huzur içinde okuyamayacak mıyız?
Mumları getir de yılbaşındaymış gibi yakalım.
Yılbaşı ha? Fena fikir değil.
Benim şişem burada.
-Küçük salatalıklardan da var mı? -Dolapta var.
-Yeni ayakkabılarıma basma sakın! -Sen de biraz derli toplu koy!
-Sakin ol! -Her zaman ki gibi sarhoş.
Seni sıçan! Gösteririm ben şimdi sana!
Seni utanmaz!
Ağlama lütfen.
Bunu yapmak istemezdim, ama söylediklerini duyunca...
Artık beni düşünmenize gerek yok.
Zaten gidiyorum buralardan.
Çok kırıldı!
Seni yaşlı aptal!
-Monika, ne oldu sana? -Babam çıldırdı!
-Ağlama artık, ne yaptı sana? -Bana vurdu!
-Neden? -Delirdi işte, anlatırım.
Neredeydin? Forsberg'i aradım ama yoktun.
Babamı hastaneye götürdüm.
Seninle kalabilirim o halde?
Bu pek iyi olmaz, halam yardıma gelecek, anahtarları var.
Eve geri dönmem.
-Belki başka bir çözüm bulabiliriz. -Bul o zaman.
-Bekle burada, gidip bir bakayım. -Seninle geleceğim.
Holde bekle sen.
Halam gelmiş bile.
Geldin mi?
Evet, bir arkadaşıma uyku tulumumu vereceğime dair söz vermiştim...
... kamp kurmaya gidecek de.
-Yaz daha gelmedi, çok soğuk olur. -Söz vermiştim.
Sen bilirsin, bana göre hava hoş.
Bu havada çocuklarını kampa gönderen anne baba delirmiş olmalı.
Henüz havalar ısınmadı bile.
-Ben çıkıyorum. -Çok geç kalma.
Sen gidene kadar dönebileceğimi sanmıyorum.
Gece yarısına kadar bitmez benim işim.
-Bu babamın teknesi. Burada kalabiliriz. -Harika.
Biraz boya kokuyor ama idare eder artık.
Sırılsıklam oldum, ama paltoyu çıkarırsam üşürüm.
Uyku tulumunun içi sıcak olur.
Eteğim kırışsın istemiyorum.
Sen de pantolonunu çıkar istersen, yoksa buruşacaktır.
Ne kadar da güzel bacakların varmış!
Gir, artık.
Gir.
-Işık! -Ben kapatırım.
Ne oluyor?
Saat 10. Uyuya kalmışım. İşyerinde kıyamet kopmuştur şimdi.
Benim işim yok bugün.
Geçen hafta hallettim hepsini.
-Benimle kalamaz mısın? -Hayır.
Saat beşi geçerek gelirim.
Yiyecek bir şeyler de getiririm.
Harry, paran var mı? Yanıma hiç almamışım.
-Bu yeterli mi? -Evet.
Hoşçakal.
Kendine dikkat et.
-Saatin kaç olduğunun farkında mısın? -Özür dilerim, uyuya kalmışım.
Bu kadar işimiz varken, bu yaptığın tek kelimeyle sorumsuzluk.
-Şunları götüreyim mi? -Hayır, önce diğerlerini paket yap.
Acil bir sipariş o.
Johan, ihtiyar gelmek üzere.
Şimdi görürsün gününü, geç geldiğini biliyor.
Demek sonunda teşrif edebildin.
Babamı hastaneye yatırdım. O yüzden uyuya kalmışım.
Manavda çalışan kaltakla beraber takılıyorlar.
Kendi işine bak sen.
Ne? Söylediklerine dikkat et, saygısız.
Bu çocuk iflah olmaz.
Kendine hakim ol, genç adam.
Hakkında çok fazla şikayet alıyorum.
-Böyle bir yere varamazsın.
Elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Gene de yaranamıyorum size. Belkide işi bırakmalıyım.
Sana bir haftalık uyarı cezası veriyorum.
Hayır, bırakalım gitsin. Bir referans mektubu yazıp verin eline.
Bu hafta için ödeme yapmayın ona, ama tatilde çalıştığını ödeyin.
Paketlemeye devam et.
Sen paketle, ben gidiyorum.
Ne diyorsun sen? İşimiz başımızdan aşkın zaten. Fazla mesaiye kalamam ben.
Beni hiç ilgilendirmez.
Johan, bunları götürmem lazım...
-Gidiyorum ben. -Tamam.
Monika! Monika!
-Merhaba! -Merhaba!
Artık istediğimiz yere gidebiliriz!
Kafede seyahat hakkında dediklerini hatırlasana.
Diğerlerinin canı cehenneme!
Bizi zincire vurup süründürenlerden nefret ediyorum. Hepsine Lanet olsun.
Boş ver artık, bize ne onlardan!
Bu anımızın tadını çıkaralım.
Çabuk ol!
Atla!
Harry!
Uyan artık!
Uyuya kaldım gene.
-Hayır, uyuya kalmamışım. -Hayır. Kahve hazır. Ben yaptım.
Ocakla başa çıkabildin mi? Çok akıllıymışsın.
Gidelim hadi.
Harry!
Forsberg´in yerinde nasıl köle gibi çalıştıklarını düşünsene...
O mahzende, toz ve kirin içinde kutuları taşıyıp durduklarını.
Onlara ve diğerlerine başkaldırdık, Monika!
Hepsine karşı!
Dün okuduğumuz hikayeyi hatırlıyor musun? "Kanunsuz Aşık"
Gittikçe şişmanlıyorum.
-Dans etmeyi bilmem. -Öyle de olsa en yakışıklıları sensin.
Hadi gidelim!
Pardon.
Bırakalım artık.
Daha güzel bir iskele biliyorum. Oraya gidelim.
Nasıl istersen.
Şu Lelle değil mi?
İmkansız, deli olma. Hadi gel.
Biliyor musun?
Bir şekilde hep yalnız kaldım.
Beş yaşındayken annem hastalandı.
Sekiz yaşımda ölene kadar hep hasta kaldı.
Babam bundan çok etkilendi. O kadar suskunlaştı ki.
Adeta konuşmaz oldu.
Her akşam, o ve ben, yemeğimizi yiyip tek kelime etmeden otururduk.
Sadece otururduk.
Ben hiç yalnız olmadım evde. Hep kalabalıktık.
Çocuklar devamlı gürültü yapar, kavga eder, bir şeyleri kırarlardı.
Babam eve hep sarhoş gelir, bağırıp çağırır,...
... bazen bizleri döverdi.
Herşeye rağmen çok komikti.
Desene benden daha iyi zaman geçirmişsin.
Monika, gece okuluna gitmeyi düşünüyorum.
Çok çalışırsam kesinlikle mühendis olurum.
Motorlar hep ilgimi çekmiştir.
Geçen sonbahar teknenin motorunu tamir etmiştim. Babam yapamamıştı.
Mühendis olduğun zaman evleniriz. Güzel olmaz mı bu?
Harry.
Ben hamileyim.
-Gerçekten mi? -Evet.
O zaman eve dönmeliyiz. Ben çalışmaya başlamalıyım.
-Senin de düzenli beslenmek gerekli. -Hayır , ben geri dönmeyeceğim.
Yazın bu şekilde geçmesini istiyorum.
Harry,
sen tanıdığım en iyi insansın.
Monika,
bu hayat için bir şeyler yapmamız lazım.
... hep birbirimizi sevmeli ve düşünmeliyiz.
Evlenebilmemiz için hem okuyup hem çalışacağım...
Böylelikle güzel bir eve oturur...
...sana, bana ve bebeğimize güzel şeyler alabilirim.
Sen çalışırken ben de yemek yaparım.
Pazar günleri çocukları gezintiye çıkarırız.
Ben çalışmam, evde çocuklara bakarım.
Güzel elbiseler dikerim.
Herşey güzel olacak,...
... her zaman beraber olacağız.
Sen ve ben!...
Hadi gel!
Yavaş, yavaş!
Bir, iki, üç...
Çok güzel.
Çok yeteneklisin.
-Adımlarımı takip et. -Bazı adımları atladın!
Ben mi? Sen öyle zannet.
Ne yapıyorsun?
Tekne yanıyor! İçinde de biri var.
Harry iyi misin? Canın yandı mı?
Yüzün harita gibi olmuş!
Baksana...
...kanıyor.
Hayır, yeter, Monika, Vurma sakın!
Monika, anlaşılan komşumuz taşınıyor.
İlk kadehimizde fa-la-la-la-la-le diyelim.
İlk kadehimizde fa-la-la-le diyelim
İlk kadehi almayan, ikincisini alamaz.
İlk kadehte...
fa-la-la-le diyelim!
Kes artık.
Daha içmesini bilmiyorsun!
-Bana ver onu! -Hayır!
Mantar kızartması, mantar haşlaması, mantar çorbası, her yerde mantar var.
Küçük Harry'miz çocuk yerine mantar olacak.
-Başka bir şeyler düşünmeliyiz. -Belki de eve dönmeliyiz.
-Hayır, dönmek istemiyorum. -Ama dengeli beslenmen gerekiyor.
Bir kaç gece önce gördüğümüz bahçeyi hatırlıyor musun?
Elma mantardan daha iyidir. Patatesleri de vardı.
-Ya yakalanırsak? -Sütü yürütürken kimse görmedi.
-İyi beslenmen lazım. -Korkuyorsan, tekneyi alıp tek başıma giderim.
-Hayır, yalnız gidemezsin! -Beraber gidiyoruz o zaman.
-Hava yeterince kararmadı. -Kimse yoktur şimdi.
-Bugün cumartesi. -Haftasonu herkes kulübelerine gider.
Gidip bakabiliriz en azından.
-Beraber gidip göz atalım. -Hadi gidelim!
Ne yapıyorsun sen burada?
Göran!
Birileri var!
Gel buraya!
Kımıldama!
-Yakaladım seni! -Bırak beni!
Denemeye bile kalkma!
Nerede gördün onu?
Kileri soyuyordu.
Önce sıçan zannettim, korkudan süt kovasını düşürdüm.
Sıçan ha!
En iyisi polis çağıralım.
Polis karakolu mu?
Adın ne senin?
Peki, çok teşekkür ederim.
Geliyorlar.
Arabayla 10 dakika sürer gelmeleri.
Nasıl olsa oturduğumuz yeri biliyorlar.
Geceyi hapiste geçirirsin artık.
Belki ilk sefer de değildir bu.
Biraz yemek ye.
Hoşuna gitmedi ha?
Kendime gelmek için bir bira içeceğim.
Harry!
Harry!
Neden bana yardım etmedin?
Nerede olduğunu bilmiyordum ki!
Yakalandığımı düşünmüş olman lazımdı.
Teknede kalman gerekiyordu! Elmalar için gittiğini düşündüm.
Teknede kalsaydım etimiz olmayacaktı.
-Yaptığın çok tehlikeliydi! -Yemek yemem lazım! Sen getirmezsen, ben alırım.
Ayak bileğim burkuldu.
-Bırak da bir bakayım... -Hayır, dokunma!
Ciddi bir şey değil.
Herşeyden sıkıldım artık.
Bebekle beraber herşey karıştı.
Herşey düzelecek.
Böyle yaşayamayız artık.
Evlenmeliyiz,...
Geçimimizi sağlayacak bir iş bulmalıyım.
Geri dönmek istemiyorum.
Burada daha fazla dayanamayız.
Hiçbir şey istemiyorum! Hiçbir şey.
Neden bazıları bu kadar şanslıyken..
... diğerleri bu kadar zavallı oluyor?
Monika,
birbirimize sahibiz ya, öyle değil mi?
-Hiç çay kalmadı mı? -Hayır, dün hepsini bitirdik.
Ayrıca ocağın ispirtosu da bitmiş.
Geri dönene kadar beklemekten başka bir şey yapamayız.
Herşeye rağmen güzel bir yaz geçirdik.
Bugünden itibaren herşey değişecek.
Şehre geri dönmek ister misin?
"Hayalleri olan Kız" dan sonra hiç sinemaya gitmedik.
Hayır, ama kendi hayallerimizi kuruyorduk.
Harry, tekrar eve döndük.
Beraber başarabildiğimizi....
.. herkese göstermeliyiz.
Artık çalışmak için bir sebebim var, Monika.
Kardeşim altı aydır hastanedeydi, efendim. Şimdi de bir sanatoryumda kalıyor.
Bu yüzden çocuklara ben göz kulak oluyorum, şey, görüyorsunuz ya...
Genç bayan Eriksson bebek bekliyor,
... henüz çok genç olsalar da evlenmek istiyorlar.
Kaç yaşındalar?
Harry 19'unu bitirdi, genç bayan da 17'sinde.
Evet, gençler, hem de çok genç.
Yani çocuk olmasaydı eğer, bu durumda biz düşündükte..
Afedersiniz.
Alo?
Merhaba
18.000?
Kesinlikle. Çok teşekkür ederim.
Yaşları küçük olduğundan evlenebilmeleri için...
...mahkeme izni olması gerekiyor.
Biz o kısmı hallettik. İşte kağıtları...
Formaliteler biter bitmez...
...evlenmelerini umuyoruz.
Sizi anlıyorum.
Ama bir kaç yeni form daha doldurmanız gerekecek.
Endişelenme, belki de ikizleriniz olmuştur.
Doğum bittiğinde seni ararlar.
Evet? Buyrun.
Lund.
Evet, benim.
Herşey yolunda mı? Durumu nasıl?
Saat yedide?
Çok teşekkür ederim.
Teşekkürler.
-Ee, yani? Neyin olmuş? -Bir kız.
Herşey yolunda gitmiş.
Kilosu da yerindeymiş.
Sen daha fazla burda kalma, git.
Parmağını kesmeni istemeyiz.
Yarın ayık bir şekilde gel, tamam mı?
En güzel elbiselerini giy ve eline de çiçek al.
Çiçekler karanfil olsun.
-Beyaz karanfiller mi? -Sen daha gençsin, kırmızı olsun.
Harry!
-Merhaba! -Merhaba!
-Nasılsın? -İyi.
Ne kadar güzel çiçekler!
Kız olduğu için üzüldün mü?
Hayır, üzülmedim.
Küçük Harry'miz olmadı ama...
-Bizde ona Monika deriz? -Olmaz.
June daha güzel.
June Monika.
Onu görmek ister misin?
Uyu bakayım, uyu
Küçük kızımın şimdi uyuması lazım.
Küçük Monikam,
Uyusun bebeğim benim.
Susturamıyor musun?
-Sen susturabiliyorsan al. -Hayır, birazdan uykuya dalar.
"Pisagor Teoremine göre; hipotenüsün karesi...
... diğer iki kenarın kareleri toplamına eşittir.
Bundan dolayı, sinüsün karesi artı kosinüsün karesi...
Bu formülleri ezberlemeniz tavsiye edilir."
Monika, uyan, saat sekizi geçiyor.
-Bu yüzden mi uyandırıyorsun beni? -Halam neredeyse gelir.
Onun titizlik huyuna dayanamıyorum artık.
Yardıma gelmesini sen istedin.
Sen dışarıdayken çocuğa bakması güzel bir şey.
Şu parayı al.
-Yeterli mi? -İdare eder.
-Cuma döneceksin, değil mi? -Öyle planladım.
Günlük harcırah olarak 25 kron verecekler.
Belki biraz biriktirebiliriz.
Neden bu kadar zor geçiniyoruz?
Yakında herşey düzelecek.
Okulun bitmesini beklemeliyiz.
Gelecekten bahsediyorsun. Ya şimdi?
Sinemaya gitmek için bile para ayıramıyoruz. Domuz gibi yaşıyoruz.
Döndüğüm zaman gideriz.
Hayır, gidemeyiz.
-Giyecek hiçbir şeyim yok. -Elimden geleni yapıyorum.
Kirayı ödemeyi unutma, bugün son günü.
Yeni bir palto almam gerekiyor!
Sen dışarıdasın nasıl olsa, evde çakılı kalan benim.
June'a bakmadığın zamanların keyfini çıkar.
Unutma ki, halam senin çalıştığını zannediyor.
Ne kadar da güzel bir fikir, ha?
Gece gündüz bebeğin delirttiği benim tabi.
-Merhaba hala. -İyi günler.
Merak etme sen, kendi çocuklarımı büyüteli uzun zaman olsa da...
... onlara iyi bakarım.
-Çok iyisin. -Yardım etmeyi seviyorum.
İşe girdiğin için çok mutlu oldum. -Teşekkürler.
Kendine iyi bak.
Sen de.
Sonraki durak: Stockholm Merkez!
-Neredeyse eve geldik. -Bu sefer iyi iş çıkardık.
Bu kadar kısa zamanda işi başarabileceğimizi düşünmemiştim.
Nasıl başardık hala hayret ediyorum.
-Yorgun musun, ufaklık? -Pek değil.
İşe alıştıkça herşey daha normal gelecek.
Henüz üçücü seferin bu.
Lund iyi çalışıyor, patronla konuşup...
... yerini sağlamlaştırmak lazım.
Son gelen ufaklığı hatırlıyor musun? Tembel şeytan, devamlı sigara otlanıyordu.
Eğer isteğin buysa, konuşuruz.
Aletleri iyi kullanıyorsun, ayrıca hepimiz senden hoşlandık.
Bunun kıymetini bilmelisin.
-Şehri yeniden görmek heyecan verici. -Rüya gibi!
Acele edersen, işe gitmeden yatağa atlayıp...
... senin ihtiyara sarılabilirsin.
Beklenenden birgün önce döndük, uyuyor olacaktır.
"Eve erken dönmek için çok çalışmış olmalısın" der kesin.
"Beni özledin mi" diye sorar.
Belki de onu yatakta başka bir herifle yakalarsın?
Ne dersen de, şehri tekrar görmek heyecan verici.
Bekle geldim, eski dostum!
İstediğin bu muydu, onca yaptığıma rağmen...
Uzun zamandır mı berabersiniz?
Seninle konuşmak imkansız.
Öyle dikilip duracak mısın?
En iyisi ayrılmamız, bu böyle yürümez.
Bu benim hatam değildi.
-Kimin hatası olduğu önemli değil. -Senin tek düşündüğün derslerin.
Bütün herşeyi sizi refaha kavuşturmak için yaptım.
Hep para biriktirmekten bahsediyorsun, hiçbir şey almıyoruz bile.
-Yeni bir palto almışsın ama! -Kira parasıyla. Üstüme bir şeyler almasa mıydım?
Yakında evi boşaltırlar,
ama artık bunun pek önemi yok.
Lanet olsun! Daha fazla mızmızlanmana dayanamayacağım.
Ama benim dayanıp hala kira için çalışıp kazanmam gerekiyor, ha?
Beni sen hamile bıraktın! Yapmasaydın herşey çok farklı olurdu.
Monika!
Artık konuşmak istemiyorum, uyumam lazım.
Yarın konuşuruz.
Yardım edeyim sana.
Üstüne üstlük çok çirkin oldum.
Herşeyi yoluna koymalıyız.
Bu noktaya nasıl geldik bilemiyorum.
Benimle hiç ilgilenmedin, hep kendi işlerinle meşguldün.
Henüz gençken eğlenmek istiyorum.
Herşeyi bizim için yaptım.
Daha rahat yaşayalım diye.
-Hep aynı bahane. -Ya sen?
Ben, eğlenebilmen için köle gibi çalışırken, kaç kişiyle yattın burada?
-Çok kabasın -Sana ne demeli?
Aptal Lelle'yle bile yatağa girmeye utanmadın mı hiç?
Ona aşık oldum.
Vurma bana!
Sakın vurma bana!
Monika!
Hepsi süprüntü bunların!
Kırık, dökük, iğrenç.
Hepsi için beş kron veririm.
Bunları götürdüğümüz için teşekkür etmelisin.
Kocam yatak ve lamba için 50 kron ödemişti.
-En son 7,5. -Tek kuruş fazla olmaz.
Bebeğe baktığın için teşekkürler, artık ben halledebilirim.
-Sen ve baban mı? -Artık ona ben bakmak istiyorum.
Şey, o senin kızın, annesi de terk ettiğine göre...
Kusura bakmayın, 7,5'u kabul edemem.
Bunlar güzel eşyalar.
-En son 10 olur, evet veya hayır? -Öyleyse lamba bende kalır.
Hayatın boyunca değerli gördüğün tek şey bu sanki!
FORSBERG'İN KRİSTAL VE PORSELEN DÜKKANI
Çeviri: ardemirel