Tip:
Highlight text to annotate it
X
ABD neden Libya, Irak, Afganistan, Yemen’e saldırdı?
ABD gizli servisleri neden Suriye’nin istikrarsızlaştırılmasına yardım ediyor?
ABD hükümeti 1798’den bu yana hiçbir ülkeye saldırmamış olmasına rağmen
neden İran’ı alaşağı etmek istiyor?
Sırada ne var? Nereye gidiyoruz?
Olayların gidişatını bize okulda öğretilenlere göre yorumlarsak
saçma geliyor
Dünya görüşünüzü ana akım medyanın haber diye sunduklarına göre şekillendirdiğinizde anlamsız geliyor.
Ancak küresel baronların gerçek amaçlarını bildiğinizde gerçekleşen olaylar oldukça anlamlı.
Bu amaçları anlamak için öncelikle tarihe bir göz atmamız gerekiyor...
1945 yılında Bretton Woods anlaşmasıyla dolar dünya para rezervi oldu
ve böylece uluslararası mallar dolar üzerinden fiyatlandırıldı.
Birleşik Devletlere büyük bir ayrıcalık tanıyan bu anlaşma
35 doların her zaman 1 ons altınla değiştirilebilmesi şartıyla yapıldı.
Birleşik Devletler çok para basmamak için söz verdi ancak bu ilke sadece güvene dayalı kaldı
çünkü Federal Rezerv (dünyanın en güçlü bankalarından oluşan özel bir oluşum) para basımının denetlenmesine ya da idaresine izin vermeyi reddetti.
1970 yılında Vietnam savaşı harcamalarına götüren yıllarda birçok ülke ABD’nin sahip olduğu altından daha fazla para bastığını anladı
ve bu nedenle altınlarını geri istemeye başladı.
Bu durum doların değerinin bir anda düşmesine neden oldu.
Bu durum 1971 yılında Fransa altınını geri çekmek isteyip de Nikson bunu reddedince zirve yaptı.
Nikson 15 Ağustos’da şu açıklamayı yaptı:
NIXON: Doları spekülatörlere karşı koruması için
Hazine Bakanlığına emir verdim.
Bakan Connally’e Birleşik Devletlerin parasal istikrarı ve çıkarları haricinde
doların altına ya da diğer rezerv varlıklarına dönüştürülebilirliğini geçici olarak askıya almasını söyledim.
Bu Nikson’un iddia ettiği gibi geçici bir erteleme değil, daimi bir iptaldi.
ve dünyanın geri kalanının altınını Birleşik Devletlere emanet etmesi açık söylemek gerekirse hırsızlıktı.
Başkan Nikson 1973’te Suudi Kralı Faysal’a petrol satışı karşılığı aldıkları ödemelerde yalnızca ABD doları kabul etmelerini
ve yapılan kârı ABD hazine bonosu, senedi ve tahvillerine yatırmalarını istedi.
Nikson bunun karşılığında Suudi petrol yataklarını korumayı teklif etti.
Aynı teklif dünyanın petrol üreten anahtar konumdaki ülkelerinin herbirine yapıldı ve 1975 yılında tüm OPEC ülkeleri
petrolü ABD Doları karşılığında satmayı kabul etti.
Doları altından ayırıp yabancı petrole bağlama dünyadaki tüm petrol ithal eden ülkeleri daimi olarak bir Federal Rezerv kağıdı (dolar)
tedariği sağlamaya zorladı ve bu kağıdı (dolar) alabilmek için Amerika’ya gerçek fiziksel varlığı olan mallar göndermek zorundaydılar.
Bu petrodolar denilen şeyin doğuşuydu.
Kağıt dolarlar gitti ve Amerika’nın ihtiyaç duyduğu herşey geldi ve Birleşik Devletler sonuç olarak çok ama çook zengin oldu. .
Bu tarihin en büyük finansal dolandırıcılığı idi.
Soğuk savaşın silahlanma yarışı bir poker oyunu idi.
Askeri harcamalar oyunda kullanılan markalar idi ve ABD’nin sahip olduğu markaların sınırı yoktu.
Sahip olduğu petrodolar ile ortada dönen parayı sürekli artırdı
yeryüzündeki tüm uluslardan daha fazla para harcadı.
Bu durum ABD ordusunun harcamaları dünyadaki tüm ulusların askeri harcamalarının toplamını aşana kadar devam etti..
Sovyetler Birliği'nin hiç şansı yoktu.
1991’de Sovyetler Birliğinin çöküşü ile birlikte Birleşik Devletler’in askeri gücünü dengeleyecek son kale de ortadan kalktı.
Birleşik Devletler artık rakibi olmayan bir süper güçtü.
Çoğu kimse bunun yeni bir barış ve istikrar yüzyılının başlangıcı olmasını ümit etti.
Ancak maalesef yüksek mevkilerdeki bazı kimselerin başka planları vardı
Aynı yıl ABD ilk Körfez Savaşında Irak’ı işgal etti ve Irak ordusunu ezip
su arıtma tesisleri ve hastaneler de dahil altyapısını yok ettikten sonra
alt yapının yeniden inşa edilmesini engelleyen felç edici yaptırımlar uygulandı.
Baba Bush tarafından başlatılan ve tüm Clinton yönetimince sürdürülen bu yaptırımlar
on yıldan fazla sürdü ve tahminlere göre 500.000’den fazla çocuğun ölümüne neden oldu.
Clinton yönetimi bu durumun tamamıyla farkındaydı.
LESLEY STAHL: Duyduğumuza göre yarım milyon çocuk ölmüş.
Bu Hiroşima’da ölen çocuklardan daha fazla.
Sizce buna değer miydi?
MADELEINE ALBRIGHT: "Bu çok zor bir karar. Bizce buna değerdi.
Bayan Albright 500.000 çocuğu öldürmenize değecek şey neydi acaba?
Irak Kasım 2000’de petrolünü sadece ve sadece Avro karşılığında satmaya başladı.
Bu doğrudan dolara ve ABD’nin parasal egemenliğine yapılan bir saldırıydı ve hoşgörüyle karşılanmayacaktı.
ABD hükümeti karşılık olarak, egemen basın yayının da yardımıyla, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğuna
ve bunları kullanacağına dair yoğun bir propaganda kampanyası başlattı.
ABD 2003’te Irak’ı işgal etti ve ülke kontrol altına alınır alınmaz petrol satışları tekrar dolar üzerinden yapılmaya başlandı.
Bu özellikle önemli çünkü tekrar dolara dönmek Avro’nun yüksek değeri nedeniyle girdilerde % 15 -20’lik bir kayıp demekti.
Petrodolar tertibi dikkate alnımadığı takdirde bu fazla bir şey ifade etmez.
GENERAL WESLEY CLARK: “ Birkaç hafta sonra onu görmeye geldim ve o sıralarda Afganistan’ı bombalıyorduk.
Irak ile savaşa girecek miyiz diye sordum. Daha da kötü dedi.
Masasından bir kağıdı aldı ve Savunma Bakanlığı’nı kastederek
bu kağıdı az önce üst kattan aldığını,
kağıtta 5 yıl içinde Suriye, Lübnan, Somali, Sudan ile başlayıp
İran ile bitecek şekilde 7 ülkeyi nasıl alacağımızın anlatıldığını söyledi.
Son on yılda gerçekleşen olaylara bir bakın ve bir benzerlik görüp görmediğinizi söyleyin.
Libya’da Kaddafi o bölgede doların yerine geçmesi amacıyla Dinar denilen altına dayalı bir para birimi için
bir grup Afrika ülkesini örgütleme sürecindeydi
ABD ve NATO kuvvetleri 2011 yılında Libya hükümetinin istikrarsızlaştırılıp devrilmesine yardımcı oldu
oldu ve bölge kontrol altına alındıktan sonra ABD silahlandırdığı isyancılara Kaddafi’yi büyük bir soğukkanlılıkla öldürttü ve hemen ardından Libya merkez bankasını kurdu.
İran da bir süreden beri petrol satışlarını dolar üzerinden yapmaktan vazgeçmek için faal olarak çalışmalar yürütüyordu
ve yakın bir zamanda petrolünü altın karşılığında satmak üzere bazı anlaşmalar yapmıştı;
Buna karşılık ABD hükümeti egemen medyanın yardımı ile birlikte İran’ın nükleer silah üretmesine engel olma bahanesi ile
askeri müdahale için uluslararası destek sağlamaya çalışıyordu.
Bu arada ABD’li yetkililerin İran ekonomisini çökertmeyi hedeflediğini açıkça kabul ettikleri yaptırımlar uygulamaya başladılar.
Suriye İran’ın en yakın müttefikidir ve karşılıklı savunma anlaşmaları bulunmaktadır.
Ülke şu anda NATO’dan gizli destek ile istikrarsızlaştırılma sürecindedir
ve her ne kadar Rusya ve Çin böyle bir şeye girişmemeleri konusunda uyardıysa da
beyaz saray geçen ay askeri müdahaleyi düşündüklerini belirten açıklamalarda bulundu.
Suriye ve İran’a askeri müdahale kararı düşünülmüyor, bu karar çoktan verildi bile.
Irak ve Libya’da olduğu gibi ABD’de zaten planladıkları şeye
diplomatik bir bahane yaratmak için çalışıyorlar.
Bu işgallerin amacı resmin tamamını görüp noktaları birleştirdiğimizde ortaya çıkar.
Birleşik Devletleri kontrol edenler birkaç ülkenin bile petrolünü dolar dışında bir para birimiyle satmaya başlamaları durumunda
bunun zincirleme bir tepkimeye yol açacağını ve doların çökeceğini biliyorlar. Şu noktada hem onlar hem de dünyanın geri kalanı
doların değerini karşılayacak hiçbir şeyin olmadığını biliyorlar.
Ancak doların artık sonunun geldiği gerçeğini kabul etmektense küresel baronlar bir hesap yaptılar.
Orta Doğu ve Afrika’da direnen her devleti
ABD ordusu ile ezmeye karar verdiler. Bu başlı başına kötü bir şey ancak
anlaşılması gereken şu ki bu durum Suriye, İran ve Yemen ile sonlanmayacak.
Çin ve Rusya, İran ya da Suriye’ye yapılacak bir askeri müdahaleye müsamaha göstermeyeceklerini açıkça söylediler.
İran önemli müttefiklerinden ve bölgede bağımsız olarak petrol üreten son ülkelerden biri.
Ve İran’ın yıkılması durumunda savaşa girmeden dolardan kaçamayacaklarını biliyorlar.
Ancak ABD tüm uyarılara rağmen zorluyor.
Hiç düşünmek istemediğimiz sona doğru ilerlediğimizi görüyoruz.
Verilecek insani kayıplara rağmen yıllar öncesinde hazırlanmış bir plan bu.
Peki ama kim bizi bu yola soktu?
Kağıt bir paranın değerini korumak için milyonlarca insanın ölümüne neden olacak küresel bir çatışmayı
ne tür bir psikopat bilinçli olarak başlatmak istiyor olabilir?
ABD Başkanının bu kişi olmadığı kesin.Libya, Suriye, ve İran’ı işgal etme kararı Obama ulus çapında tanınmadan önce verildi
ve o da kendinden önceki kuklalar gibi görevini yerine getiriyor. Peki öyleyse ipler kimin elinde?
Bunun gibi sorulara en iyi yanıt genellikle bir başka soruyu sorarak alınır. Qui bono? Bu işten kimin çıkarı var?
Şu açık ki karşılıksız dolar basma gücünü elinde bulunduranlar doların çökmesi durumunda en çok kaybedecek olanlardır
ve 1913’ten bu yana bu güç Federal Rezerv’in elindedir.
Federal Rezerv dünyanın en güçlü bankalarından oluşan özel bir oluşumdur
ve ipler bu bankaları kontrol edenlerin elindedir.
Onlar için bu bir oyundur. Sizin hayatınız ve sevdiğiniz insanların hayatları onların satranç tahtasındaki birer piyondan ibarettir.
Oyunu kaybedince tahtayı deviren 4 yaşındaki bir çocuk gibi küresel baronlar da
küresel finans sisteminin kontrolünü elden bırakmamak için 3. Dünya Savaşı'nı çıkarmaya çalışıyorlar.
Bu savaşlar yayılıp hızlandığında bunları hatırlayın. Oğlunuz ya da komşunuzun oğlu
bayrağa sarılmış bir tabutla eve geldiğinde bunu hatırlayın. Günah keçisi olarak bir başka öcüyü gösterdiklerinde bunu hatırlayın.
Çünkü bu şovu oynatanlar sizin izin verdiğiniz yere kadar bunu devam ettirebilirler.
Öyleyse ne kadar zamanımız kaldı?
Bu sürekli duyduğum bir soru ancak bu yanlış soru
Ne kadar zamanımızın kaldığını sormak edilgen bir duruştur.
Bir çukura götürülüp başının arkasından vurulmayı bekleyen bir mahkumun tavrıdır bu.
Şansımız nedir? Bir şeyleri değiştirebilir miyiz? ... gibi sorular yanlış sorulardır.
Şansımızın olup olmaması artık önemli değil. Neyle karşı karşıya olduğumuzu eğer anlıyorsanız şansımız ne olursa olsun
elimizden geleni yapmak ahlaki sorumluluğumuzdur.
Başarı şansınıza göre harekete geçip geçmemeyi düşünmeyi bıraktığınızda ancak o başarı mümkün olur.
Finans elitlerinin güçlerini ellerinden almanın ve bu suç şebekelerini adalete teslim etmenin ihtilal dışında bir yolu görünmüyor.
Hükümet bizi kurtarmayacak.Hükümet ele geçirilmiş ve tamamen yolsuzluğa batmış durumda.
Şu noktada çözüm için onlardan medet ummak saflık olur.
Bir ihtilalin 3 safhası vardır ve bunlar ardışık olarak birbirini izler. Birinci safha çoktan başladı.
Birinci safha ideolojik direniştir. Bu aşamada neler olduğuna ve nereye doğru gittiğimize dair
olabildiğince çok insanı uyandırmamız gerekir. Tüm ihtilaller önce halkın zihnindeki bir değişimle başlar
ve bu olmadan anlamlı bir direniş mümkün olamaz.
Bir ihtilalin bu aşamasındaki başarı fikirlerin yayılmasıyla ölçülebilir.
Bir düşünce kritik bir kitleye ulaştığında kendi kendine yayılmaya başlar ve toplumun her seviyesine sirayet eder.
Bu yayılma durumuna ulaşmak için bu mücadelede daha fazla insana ihtiyacımız var.
Daha fazla konuşan, videolar yapan, makaleler yazan,
bu bilgiyi ulusal ve uluslararası düzeyde kamuoyuna aktaran insanlara ihtiyacımız var
ve özellikle de polise ve orduya ulaşmamız gerekir.
İkinci safha şiddetsiz direniş olarak da bilinen sivil itaatsizliktir.
Bu aşamada paranızı ve sadakatinizi hükümetten esirgersiniz
ve devletin dişlilerini durdurmak için elinizden ne geliyorsa yaparsınız.
Kitleler halinde uygulandığında bu yöntem kendi başına bir rejime boyun eğdirmek için yeterlidir. Ancak eğer bu aşmadan başarısız olursanız üçüncü safha kaçınılmazıdır.
Üçüncü safha doğrudan fiziksel direniştir.
Doğrudan fiziksel direniş son seçenektir ve olabildiğince uzak durulmalı ve ötelenmelidir
ve yalnızca diğer seçeneklerin tümü sonuna kadar denendiğinde başlamalıdır.
Sert konuşan ve zamanı geldiğinde direneceğini söyleyen kimseler vardır
ancak bu kimselerin anlayamadığı şey eğer ilk iki safhada faal değil idiyseniz
ve çabalarınızı şiddet içeren direnişe saklıyorsanız başarısız olursunuz.
Naziler kapı kapı dolaşıp Almanya’da evlerinden insanları toplarlarkenki safha fiziksel olarak mücadele etme anıydı
ancak ideolojik direniş ve o ana kadar sivil itaatsizlik gösterilmediğinden ötürü
silahlı bir direniş bile o anda büyük ihtimalle başarısız olurdu.
Silahlı direniş yalnızca insanlar faal bir direniş tavrı oluşturduklarında başarılı olabilir
ve faal direniş yalnızca zihinleri egemen olan propagandadan özgürleştiğinde mümkündür.
Eğer mücadele etmek istiyorsanız ya şimdi ya da hiçtir.
Başka bir şansınız daha olmayacak ve tehlike Nazi Almanya’sı döneminden çok daha büyük.