Tip:
Highlight text to annotate it
X
TV-Rip: Burak ŞAHİN
-Bu ışıkta çekemezsin. -Peki, dışarı çıkalım. -Bu harika. Harika.
Perdeleri çek, tamam. Yoldan çekilin, haydi.
Günaydın dünya! Günaydın Evan, Mikey!
Mike'yi de al kayda. Günaydın Mike! Günaydın D!
Günaydın. -Günaydın, Michael.
Çekim için nerede durmamı istersin?
Nerede durmamı istersin? Burası olur mu?
Biraz daha geriye git. -Bir adım mı?
Evet. -Geriye büyük bir adım.
Şimdi çok kızdım işte! -Sonra görüşürüz.
Gökyüzüne baksana!
Pekâlâ, annenle röportaj yapacağım. -Olur, merhaba.
Bu seyahat hoşunuza gidiyor mu?
Çok memnunum ama senden daha fazla sevmiyorum.
Emin misin? -Evet.
Cennet. -Cennet hoşuma gidiyor.
Babacık geldi işte.
Bu soruyu sorduğuna memnun oldum, Evan. Yolculuk....
...çok hoşuma gitti ve bana neler yaptırıyor biliyor musun?
Neler? -Senin üzerinden atlatıyor beni.
Bu gerçekten çok etkileyiciydi. -Evet.
Şimdi eve giriyoruz. Bu, Michael'in odası. Uyuyan bebek, Michael'e...
...gittikçe yaklaşıyoruz. Tatil hoşuna gitti mi, Michael?
Şimdi de kendimi çekiyorum. Kameramanınız benim.
İyi miyim, kötü mü? Yaklaşık beş buçuk saniye sonra anlayacağım.
Babam beni arayıp, Evan'ın camdan atladığını söylediğinde...
...yatılı okulda, odamdaydım.
Hayatını sona erdirme kararı aldığında okulun üçüncü...
...haftasıydı sanırım.
Annemin odasına gittim ve bu cümleleri kurmam gerektiğinin...
...farkına vardım. Onlarla iletişim kurmalıydım ve onlara...
...Evan'ın kendisini öldürdüğünü anlatmam gerekiyordu.
Bilinçsiz bir şekilde yapılan, en azından ben öyle yapıyorum...
...yüzleşmesi acı olan şeyleri bloke etmektir. Bunu nasıl yapmış olabilir?
Mümkün gelmiyor. Oğlunuz ne kadar acı verici bir şey yaşamış...
...olabilir ki, artık buralarda olmak istemez?
St. John's Mezarlığı, Barrytown New York; 9 Ekim 2005
Kendisini öldürdüğü akşam, Evan'ın kafasında neler vardı...
...asla bilemeyeceğiz.
Pencerenin kenarında, atlamak üzereyken...
...düşünceleri nelerdi? Adımını atıp o kararı verirken ne düşünüyordu?
Belki de akıl hastalığı o kadar güçlenmişti ki, asla...
...kazanamayacağını hissetti.
İsa'yı yeniden var eden, ölümlü bedenlerimize tekrar hayat verecektir.
Sonsuz hayatımıza dirilişimizin, kati umudu ve inancında, kardeşimiz...
...Evan'ı Tanrı'ya emanet ediyoruz. Bedeneni ise toprağa.
Küller küllere, tozlar tozlara karışsın. Amin.
Nasıl olur da, bebeğime son defa onun cenazesinde sarılabilirim?
15 Yıl Önce
Hayatımdaki en mutlu günüm, Evan'ın doğduğu gündü.
En sonunda onu görebilmenin mutluluğu tanımlanamazdı.
Hamileyken bebekle iletişim kurmaya başlarsınız. İçinizde hareket eder.
Tekmeler ve kim olduğunuzu sorgular gibidir. Sonunda doğduğunda, Evan...
...çok güzeldi. Ona hemen âşık olmuştum.
Evan'ın doğumunu çekerken çok heyecanlıydım.
Kamerayı doktora vermiştim. O da bir kaç fotoğraf çekti.
Evan doğduğunda, 26 yaşındaydım. Hart ise 42. Eski ilişkisinden...
...bir oğlu daha vardı. Evan, benim ilk çocuğumdu.
Hart ve ben, film yapımcılarıyız.
O sıralarda Hart'ın, çekim için sık sık uzakta olması gerekiyordu.
Evan'la uzun süre yalnızdık. O da ben de çok gençtik ve...
...birbirine yardım etmeye çalışan iki minik yaratıklar gibiydik.
Şuna baksana! Nedir bu?
Annenle bir röportaj yapalım bakalım. Söyle bakalım annecik...
...oğlun hakkında ne düşünüyorsun? -Oğlum mu? Tamam, bu yani.
Ona kocaman öpücükler vermenin çok özel olduğunu düşünüyorum.
En keyifli kısmı bu sanırım.
Nicholas Kapple-Perry; Evan'ın üvey kardeşi
Evan'la ilk tanıştığım zamanı anımsıyorum.
Dana, hastaneden gelmişti. Doğumunda sanırım annemleydim.
Babam gelip beni dairemizden almıştı.
Annemle birlikte, Mercer Caddesi'nde oturuyordum.
Kardeşimle tanışacağımı söylemişti babam bana.
Bu, Evan'la ilk tanışmamın fotoğrafı. İfadem, her şeyi özetliyor bence.
"Bu da neyin nesi böyle?" Bebeği kucağımda tutuyorum ve...
...nereden geldiğini merak ediyorum.
Ağabeyin kimmiş bakalım? -Nicky.
Ağabeyin Nicky'i seviyor musun? -Evet.
Kaç yaşındasın, Evan? -Yaşlı yaşındayım.
Yaşlı mısın? Kaç yaşındasın? -Çok yaşımda.
Bunu söylerken, babana kameraya bakmalısın.
Çok yaşındayım!
Çok mu yaşlısın? Kaç yaşında? -Büyük yaşımda.
Büyük müsün? -Evet.
Ne kadar büyüksün? Kocaman mı? Dinozorlar kadar mı?
Öğrendiği ilk kelimenin, "Hayır," olduğunu anımsıyorum.
Sık sık, "Hayır," demesinin en çok bu kelimeyi duyduğundan...
...olduğu için konusunda şakalaşırdık. Yürümeye başlar başlamaz...
...ortalığı da karıştırmaya başlamıştı.
Ne kadar da sevimli!
Evan, yapma. Kibar olmalısın.
Lütfen, bırak da burnuna patlatayım bir tane!
Zor bir çocuk olduğunu, erken yaşlarında fark etmiştik.
Russell.
Sabahları giyinmesi bir sorundu. Doğru kıyafeti bulamazsa...
...uzun bir süre evden çıkamayacağımız kesindi.
Bir yaz Nantucket'e gitmiştik. Günün sonunda kumsaldan dönmeye...
...dönmeye çalışıyorduk. Havluları toplayıp eve dönüş yoluna...
...geçmemiz yaklaşık 45 dakikamızı almıştı. Çünkü Evan, havluların...
...belli bir düzende katlanmasını istiyordu. Olmadığı takdirde...
...onları kuma serer ve tekrar en baştan yapmaya başlardı.
En çok bu kalıbı kullanırdı, "Baştan yapmak."
Mükemmeliyetçiydi. Hayatı boyunca da böyle oldu. Herhangi bir konuda...
...en başarılı olamazsa, buna çok bozulurdu. Onu disiplin etmekse...
...imkânsız bir şeydi. Cezalısın, deyip odasına gönderirdik onu.
Cezalandırıp odasına gönderirdik onu.
Bu, Keith Moon'un otel odasındaki hâli gibi sonuçlar verirdi.
Televizyonu camdan atardı; kitaplıkları kırardı.
Odaya gittiğinizde darmadağın bulurdunuz her şeyi.
Bundan pişmanlık duymasını beklerdiniz ama olmaz.
"Beni hapse atın isterseniz," derdi.
Psikolojik sorunları olduğu bir gerçek. Sanırım, duygusal şok...
...emicilerinin olmadığını söyleyebiliriz. Bu nedenle...
...sizin ya da benim basit gördüğümüz konulara büyük tepkiler verirdi.
4 Yaş
İki farklı Evan vardı sanki. Bir yandan sinir krizleri geçirirdi.
Ona ulaşması imkânsız olurdu.
Öte yandan, yaşamayı seven, harika bir çocuktu.
Merhaba! -Merhaba.
Adın nedir? -Adım, Robocop.
Senin ki ne? -Hiç kimse.
Pekâlâ, seni durdurmak zorundayım Hiç Kimse. Hız yapıyordun.
Gaza bu denli abanmamalısın. -Peki, iyi geceler.
Tatlı rüyalar, hoşça kal.
Onunla vakit geçirmesi çok neşeliydi. Michael doğduğunda çok sevinmişti.
Oynayacak birileri olmuştu. Aynı odada kalıyorlardı.
Michael'e tapardı.
Merhaba, ben Evan. Bu küçük kardeşim ve bu da annem.
Ne yapmaktalar peki? -Annem birisiyle konuşmaya...
...çalışıyor. Michael, emziğini emiyor. Ağzını bir türlü açıp alamadım onu.
Michael ne diyor peki? -Diyor ki, bir köpek istiyormuş.
Bunu söylüyor!
Pekâlâ, şimdi kayıt yapmak ister misin, Evan?
Evet. -Pekâlâ.
Bu, bebek maması. Bu, yeşil bir gömlek ve bu da kim bakalım?
Babam! Dört gözlü. Burası tuvaletin içi ve burası da yatağın altı.
Bakalım neler varmış? Kırmızı eldivenler ve çoraplar görüyoruz.
Hazır mısın? -Pekâlâ.
Ve kamera!
Okumayı çok çabuk söktü. Kitaplara bayılırdı. Okudukları hakkında...
...konuşmayı severdi. İyi bir yoldaştı aynı zamanda.
Yolculuklarda macera yaşamayı seven bir tipti.
Hart! Canına okuyor senin!
Öyle değil mi? -Evan'ın da!
Evet, Evan'ın da.
Kocaman, güzel bir tane yakaladık. Muzaffer balıkçılarımızla konuşalım.
Harika, Nicholas! Sen ne düşünüyorsun, Evan?
Tanrım, kameram nerede?
Zavallıcık, annesinin yardımına ihtiyacı var demek.
Evan çok sevgi doluydu. Bunu fiziksel olarak gösterirdi.
Hep sarılırdık.
Evan, anne karnında minik bir bebek misin sen?
Daha doğmadın bile, değil mi?
Bu şiddetli sevgi ve duyarlılığın tam tersini de alabilirdiniz.
Bunu söyleyebilirim. Korkutucu bir insan ve korkutucu bir ruh.
Ruhların en karanlığı belki de.
Evan ana okulundayken, öğretmeni telefon etmişti.
Onun intihardan bahsetmesinden endişelenmişti.
Evan'la beş yaşındayken tanıştım. Gösteri sanatları programımıza...
...katılmıştı. Gördüğüm en sevimli çocuk oydu, diyebilirim.
Aralarında ayrım yapmamaya çalışırız ama bazen buna engel olamayız.
Tüm öğretmenlerin gözdesiydi o. Tanıştığım en sevgi dolu, en yaratıcı...
...çocuklardan birisiydi, Evan. Doğruluğa çok önem verirdi.
Adil olmalıydınız. Bir kavga çıktığında ayırmaya ilk o giderdi.
Ve sonra da bunun adil olup olmadığını sorgulatırdı.
Beş yaşında, minikler grubundayken kafasını ölümle bozmuştu.
Camdan atlayıp, kendisini öldüreceğini söylüyordu.
Bir akrabasının bunu yaptığını söylemişti.
Grupta her gün bu konuyu açardı. Camdan atlamak istediğini söylerdi.
"Ölüp ölmemek, umurumda değil," derdi.
"Ben ne olacağım peki," diye sorardım ona.
"Senin ve ailem için üzülürüm, ama benim umurumda olmazdı, çünkü...
...ben bir şey hissetmeyeceğim," derdi. Kucağıma oturur, kollarını...
...bana sarar ve hiçbir üzüntü belirtisi göstermeden, her zamanki...
...sevgi dolu, tutkulu Evan olarak atlayacağını söylerdi.
Ben de, bunun saçma bir konu olduğunu anlatmaya çalışırdım.
Depresif çocuklarla tanıştım. Hiper aktif olanlarıyla da.
Ama ölümden bahseden bir çocukla, hiç tanışmamıştım.
Ölümü merak ediyordu. Buna kafasını takmıştı bile diyebiliriz.
Ölüm takıntısı son derece mantığa dayalı bir konuydu onun için.
Olağan bir şeydi çoğu zaman.
Hawaii'deyiz. Dalış yapıyorduk ve bir su yılanı gördük.
Şimdi de balinaları arayacağız. Belki de Moby ***'in oğlunu görürüz.
Hawaii'deyken bir tüfeği olduğunu söylediğini anımsıyorum.
Bunu evde söyleme.
Neyi? -Bir tüfeğim var.
Tüfeğin mi var? -Evet.
Neden bir tüfeğe ihtiyacın olsun ki? -Seni vurmak için.
Ne demek istiyor, diye şaşırırsınız. Ne demek seni vurmak için?
Komiklik yapmaya çalışmıyordu. Dikkat çekmeye çalışır gibiydi.
Bu konuya kafa patlatıyorum, der gibi.
1997. Evan Perry; mükemmeliyetçi, takıntılı, sahip olmayı sevmez.
Bundan sonrasını yazmadım bile. İyi bir sporcu ve popülerdir.
Beş yaşındayken bir psikiyatra gittik.
Okulda dersleri iyi. Geçen seneden beri kavga çıkarmamış.
Evan'a depresyon teşhisi koydu ve Prozac'a başlattı.
25 Eylül 1997'de Prozac hakkında konuştuk. Çocuklarda depresyon...
...konusunun yeni yeni tartışılmaya başladığı dönemlerdi.
Eğitim aldığım dönemlerde, çocukların da depresyona...
...girebileceği fikrine aşina değildim. Çocuklar depresyona girmez.
Bu kadar basittir; değil mi?
Ona Prozac yazdığınızda çok şaşırmıştım.
Daha önce adını bile duymamıştım. -Büyük bir adımdı.
Ailesinin iki tarafından da gelen, şiddetli depresyon geçmişi vardı.
Devamını anlatayım mı, geçeyim mi? -Anlatın.
Amcası, 21 yaşında intihar etmiş. Kardeşiniz, evet.
Ölümden ve cinayetten bahsediyordu. Korkutucu bir çocuktu.
Ne diyeceğimi bilmiyorum. Çoktan intihar girişiminde bulunmuştu bile.
Hangisi?
Pencereye koşup ailesini atlamakla tehdit etmiş. Asi ve karşı gelen...
...bir yapısı var. Kafasını vurmuş. "Kanser olmak istiyorum," demiş.
Ebeveynlerini ve kardeşini öldürmekle tehdit etmiş.
Tam bir bebek gibiyi. Başlarda o kadar bebeksi bir yüzü vardı ki...
...pembemsi, bebek yüzü vardı. İçindeki şeytanlarla yüzü arasında...
...müthiş bir görsel karşıtlık vardı.
Evan yedi ya da sekiz yaşlarındaydı. Evdeydik ve yine kendisini...
...öldürmekten söz etmeye başlamıştı. Ne yapacağını son derece detaylı...
...bir şekilde anlattığı zamanlar olurdu. Camdan atlamak gibi.
Bir binanın tepesinden atlayacaktı. Kendisini kesecekti.
O seferinde de kendisini asmaktan bahsetmişti.
Yastık kılıfına bir kuşak bağlamış. Ranzasına tırmanmıştı.
Oraya bağlamış iyice. Sonra düğümü boynundan geçirdi ve bana...
...kendisini nasıl asacağını, ranzadan atlayacağını gösterdi.
Annesine, kendisini nasıl asacağını gösterecekti. Ona izin vermedim.
Evde duyduklarımı insanlara anlatmaktan yorulmuştum.
Bunu kaydetmeye karar verdim. Bu fotoğrafları çektiğim için...
...hep suçluluk duymuşumdur. İnsanlara oğlumun kendisini...
...öldürme planlarından bahsetmekten çok yorulmuştum ama.
Bunun gerçekten olduğuna dair bir kanıta ihtiyacım vardı.
İnanması çok da kolay olan bir konu değildi bu.
Tanrım!
Kendisini asmaya çalıştığında mı? -Evet.
Çocukların intihara meyilli olamayacağına dair bir fikir vardı.
Ölümün ne olduğunu anlayamayacakları düşünülürdü.
Bunun geri dönüşünün olmadığını anlayamazlardı.
Evan'ı iyi tanıdığımı düşünmedim hiçbir zaman.
Hayatımda gördüğüm en korkutucu çocuktu.
Ölüm hakkında bu kadar kararlı olan bir çocukla tanışmamıştım hiç.
Maske takmış gibi geliyordu. Yüzüne o ulaşılmaz ifade yerleşirdi.
Duygu durumu bozulduğunda, tüm vücudu değişirdi.
Fiziksel tepkileri, iletişim kurma yöntemleri hepsi değişirdi.
Bu değişiklik, yüzünden okunabilirdi. Ona ulaşamazdınız.
Füg aşaması, adını vermiştik buna. Beste yapar gibi, şöyle.
Fiziksel değişimi, yüzünün boş bakmasına yol açardı.
Bir şeyler eksilirdi sanki. Sahnede oynar gibi olurdu.
Bazı balinalar da çok meraklı canım. Gemiye iyice yaklaşıyorlar.
Bazıları da arkalarını dönüp, çekip gidiveriyorlar.
Yüz ifadesine uyan bir ses tonu da vardı. Dümdüz bir ses.
Balinayı gördün mü? -Orada işte.
Balinaları görmek, çok heyecan verici. Değil mi?
Huysuzlaşırdı.
Öyle mi? -Bunun hakkında ne düşünüyorsun?
Ne demek istiyorsun? -Amcan Chris adına mutlu musun?
Evet, mutluyum.
Kaç düğüne katıldın? -Beş.
Kaç düğüne katıldın? -Beş.
Beş mi? -Bu altıncısı.
Demek çok heyecanlı--
Çok erken yaşta, ergenlik davranışları sergilemeye başladı.
Aç mısın? -Evet ben--
Açsın demek? -Evet.
Fıstık ezmeli sandviç istiyorum.
Lanet olası kumanda buradaymış. -Ne dedin?
Lanet. -Bu hiç hoş değil.
Çocuk olmayı atlayıp, direkt buluğ çağına girmiş gibiydi.
Dünkü maç nasıldı? -Berbat.
Bu davranışları, 15 yaşında birisinden beklersiniz.
"Sen benim patronum değilsin. Ver şu arabanın anahtarlarını."
"Nereye gidiyorsun? Okulda neler yaptın?" Yanıt alamazsınız.
Normal gibi gelir ama yedi yaş için pek de normal değildi.
Çok sofistike olmasının yanı sıra, tam bir ergendi.
"Mutlak gücümün vaktidir bu."
Britney Spears'den ya da Backstreet Boys'dan hiçbir zaman hoşlanmadı.
Direkt olarak, Dylan, Neil Young ve Nirvana dinlemeye başladı.
Bir sürü şarkılar yazmıştı.
Çıkarmazsam kafamdaki mesajı Ölüp gidivermem lazımdı
Nasıl olur dersen bana Söylemedim mi ben sana
Sevdiysen alırız elinden Olur böyle aynen
Onun yaşındaki bir çocuğun aklından bile geçmeyecek konular hakkında...
...şarkı sözleri yazıyordu.
Yaş 9, New York City
Beleşe gelir sanırsın Kessem boğazımı
Seni tehdit etsem bıçağımla Gebereceksin bu akşam, diye
Söylesem sana şarkılar -Kes şunu!
Daha azı değil, depresyondayım Ne meraklı ne de öfkeli
Öldürsün beni artık biri! Diz çöktüm önünüzde
Lütfen, yalvarırım gebertin beni Diz çöktüm önünüzde
Çünkü feci depresyondayım.
Tamam, bitti.
8-9 yaşlarında günlük tutardı. Görünce alıp okumaya başladım.
Şiirler yazmıştı bir sürü. "Ölmeye hazırım, ölümden korkmuyorum."
Derin şiirlerdi. Bense 15-16 yaşlarındaydım ve buluğ...
...çağıma girmiştim. Kafamdaki düşüncelerle çok örtüşüyordu şiirleri.
Aklından kuvvetli düşünceler geçiyor olmalı, demiştim.
Yaşını aşan bir duygusallığı ve olgunluğu vardı.
Evan bir keresinde, ana karakterinin depresyonda olan ve her konuda...
...yalnızca olumsuzlukları düşünen bir çocuk olduğu bir oyun yazmıştı.
Yaş 9, Okul Sonrası Tiyatro Programı
Hey, evlat! -Efendim?
Artık yağmur yağmıyor.
Yeterince zaman verirsen, tekrar başlayacaktır.
On yaşında, ölmekte olan bir oğlan hakkında bir oyun oynamak istemişti.
Nasıl bir hikâye olduğunu sormuştum ona. "Ne demek, nasıl?" demişti.
"Ölmekte olan bir çocuk işte ve arkadaşları onu özlüyor."
Evan'ın yazdığı bir oyun; yaş 10
Sensiz nasıl yaşarım? Ağabeyimsin benim. Benimle kim ilgilenir?
Beni okula kim götürür? Üzüldüğümde kim sakinleştirir?
Lütfen! Beni terk etme! -Yanında olacağız.
Ben götürürüm seni okula, sorun değil.
Onu bırakamam!
Evan bu mantıksız hikâyeyi yazmıştı. Birisi ölmüştü ve ağlıyorlardı sadece.
Her zaman yanımda olacağını söylemiştin!
Sana her zamankinden de çok ihtiyacım var şimdi!
Oyunundaki ölen çocuğu, kendisiyle özdeşleştirdiği kesindi.
Herkesin onu sevdiğini, bir oyunda görmek istemişti.
İnsan göçüp gittikten sonra, geride kalanlar bir araya gelir ve...
...sizi özler ve onore ederler.
Her zaman yanımızda olacak. Buralarda ya da Cennet'te arama onu.
Kalbine dön, orada olacak.
Oyunu sahnelemeye karar verdik.
Bu sırada Evan ciddi bir intihar girişiminde bulundu.
Müdürden Mektup
2000 senesi sonbahar döneminde, Evan beşinci sınıftaydı.
Okul müdürüne, intihara meyilli olduğunu iletti.
Mektup: Acilen tavsiye ediyorum Bir psikiyatra danışmalı
Bize de mektup gönderdiler tabi. "Psikolojik danışmana görünmeli."
Çoktan terapi görüyordum ve o da ilaç alıyordu.
Ne yapacağımı bilemedim. Hiç bilemedim ne yapacağımı.
Üç hafta sonra, okulda bir denemede bulundu.
12 Ocak, 2001
Beni ofisimden aradılar. "Ben, Bay DelMonaco." Evan hakkındaydı.
Durumun çok ciddi olduğunu söyledi. Hemen oraya gitmeliymişim.
"Bana ne olduğunu söylemek zorundasınız," dedim.
"Okulun çatısına çıktı. Yaklaşık altı kat yüksekte. Kaldırımdan, burger...
...bir parça koparmış. Aşağıya, çocukların oynadığı yere fırlattı."
Öğretmenlerinden bir tanesi, beden eğitimi öğretmeni, çatıya çıkmış.
Evan'ın yanına. Evan, pervazdan sarkıyormuş ve ona kendisini...
...öldürmek istediğini, atlayacağını söylemiş. Öğretmen de ona, sevilen...
...birisi olduğunu, hayatın yaşamaya değer olduğunu anlatmış.
Sonunda, Evan kendi kendisine aşağı inmiş. Oraya vardığımda...
...okul müdürünün odasına gönderilmişti. Orada buluştuk.
Hemen acil servise gitmeye karar verdik.
Bir doktor ona, ölümün nasıl bir şey olduğunu bilip bilmediğini sordu.
Evan'ın yanıtı, "Evet, herkes toplanır ve ne kadar harika olduğundan...
...bahseder," olmuştu.
Bu benim en büyük korkumdu. Kardeşime benziyordu.
Küçük erkek kardeşim, Scott arabada egzoz gazıyla intihar etmişti.
Kardeşimden deneyimliydim; bu durumu boş veremezdim.
Evan'ı bir ruh hastalıkları enstitüsüne gönüllü olarak yatırdık.
İntihar girişimi bizi çok endişelendirmişti.
Bunu çok ciddiye aldık. New York'da kentin dışında "Four Winds" ...
...adında, psikiyatrik bir gözetim eviydi.
Okuldaki olaydan sonra, Evan bir ambülansla getirildi.
Çalıştığım Deerfield Kliniği'ne gelmişti. Sekiz-on iki yaş arası...
...çocuklarla çalışıyordum. Hemen muayenesini gerçekleştirdim.
Motif çıkarmayı başardık ve onun bipolar rahatsızlığından muzdarip...
...olduğunu saptadık. Eskiden manik depresif olarak bilinen bu hastalık...
...beyindeki kimyasal dengesizliklerden kaynaklanır.
Bazı çocuklar depresyona, bazılarıysa maniye yatkındır. Evan'ın...
...durumunda, yatkınlığının kesinlikle depresyon olduğunu söyleyebilirim.
Bipolar depresyon, kesinlikle depresyondan daha ciddidir.
Bipolar rahatsızlığı olan çocuklarda intihar daha sık görülür.
Daha korkutucu olmasının sebebi de budur. Durumu ne kadar...
...uzatacağını asla bilemezsiniz. Okulda pervazdan atlayabilirdi.
Kendisi dışında, başka durum ya da insanları suçlamaya yatkındı.
"Bunu yapmamam gerekiyordu, bir sürü insanı korkuttum," demezdi.
İstediği tek şeyin, kendisini can kulağıyla dinleyecek birisi...
...olduğunu söylemişti. Davranışlarının başkaları tarafından...
...neden bu kadar korkutucu algılandığını anlamıyordu.
Okulun çatısına çıkarsa, bir şeyler olacağını düşünmemişti.
Bu nedenle, gözetim altında her saniyenizin takip edildiği...
...programda yoksa hiçbir şey yapamadığız, başka rahatsız...
...çocuklarla bir arada olunan ve ailenizin sık sık ziyaret etmesine...
...izin verilmeyen bir yere kapatıldığında paramparça oldu.
Dağıldı.
Klinikteki demirbaşlara zarar veriyordu. Çok öfkeliydi.
Odasının tüm duvarlarını boyamıştı bir keresinde. Duvarları ona...
...temizletmek zorunda kalmıştık. Sinir krizleri geçiriyordu sık sık.
Kafasını ve kollarını duvara vurmaya başlamıştı; çok kızgındı.
Ne depresif ne de manik olduğu dönemlerde fark etmez.
Bipolar bir çocukla mantık çerçevesinde anlaşamazsınız.
Evan'ı, Four Winds'te ziyaret etmek çok acı vericiydi.
Çok daha ciddi psikolojik sorunları olan çocuklarla bir aradaydı.
Davranış bozukluğu olan çocuğunuzla yüzleşmek çok zor.
Ergen olsaydı, bu gelip geçici bir durum olurdu.
Bir sürü yeteneği ve parlak özellikleri olan bir çocuktu.
Four Winds, bu nedenle suratımıza yediğimiz bir tokat gibiydi.
Four Winds'de, Evan'a bir sürü ilaç verdiler. Depacote bunlardan biriydi.
Narkoz altında gibiydi. Sonradan Lityum'u önerdiler.
Lityum, bir duygu durumu stabilizatörüdür.
Yükselip alçalması yerine, beyindeki seratonin seviyesini dengede tutar.
Kimyasal dengeyi sağlar.
Lityum'a cevap vermeye başlamıştı. Dikkat çekici bir gelişmeydi bu.
Yine de çok rahatsızdı. Bundan sonra ne yapacağımıza karar vermeliydik.
Eski okulu onu geri istemedi. Çok pahalı bir alternatif dışında...
...gidebileceği hiçbir yer yoktu.
Bu, onun ömrünü en azından bir kaç sene uzattı, diyebilirim.
Terapisti, Suzanne Hannah, Well Spring adlı bir yeri tavsiye etti.
Çevresel terapi uyguluyorlardı. Bulaşık yıkamak, yemek yapmak...
...hayvanların ve kendilerinden küçük çocukların bakımını üstlenmek gibi...
...görevlerle, grup içinde yaşamayı öğreniyorlardı.
Evan, buraya Four Winds Hastanesi'nden geldi.
Bipolar bozukluğun, ilaç tedavisiyle kontrol altına alındığından ve...
...doğru dozajların uygulandığından emindiler. Bunu biz de gözlemledik.
Birkaç gün sonra, Evan kampüsten ayrılmaya karar verdi.
Kontrol altında tutulup tutulmadığını görmek istemişti.
Üç gün sonra, buna katlanamayacağına karar vermişti.
Her şeyden yetişkinlerin sorumlu olması, ona göre değildi.
Olması gerekenden biraz daha zorlaştırdı durumu.
Dramatik davranışlar gösterdi ve pencereden çıkıp gitti.
Oysa kapıdan da çıkabilirdi. Kapıları kilitlemeyiz.
Anlıyorum; pencereden çıktı ve çatıya tırmandı. Sonra da aşağı atladı.
Bayağı uğraşmış olmalı.
Evan, Dana'ya telefon etmiş. Wellspring'den pencereden...
...atlayarak kaçtığını ve bir adamın evinde olduğunu söylemiş.
Çocuk mahkemesine çıkmak zorunda kaldık tabi ki.
Evine girdiği adam, dava açmış.
Evine girdiği komşunun pek de bağışlayıcı olmadığını düşünüyorum.
"Neyse ki, eve bir zarar vermemiş,"miş.
Ailesine bir şeyler anlatmaya çalışıyordu oysa ki.
Onu kurtarmaya geldiklerinde, ne kadar acı çektiğini göreceklerdi.
Eve döndükten sonra, tekrar ortalığı karıştıracaktı ve belki bir sene sonra...
...tekrar hastanede bulacaktı kendisini. Bir oyundaymış gibiydi neredeyse.
Önemli bir olaydı. Evan'ın verdiği dolaylı zararı anlaması gerekliydi.
Yaşamında olup bitenlerin bir özeti gibi olmuştu bu olay.
Size verdiği zarardan şimdiye dek hiç sorumlu tutulmamıştı.
Buraya ilk o akşam gelmiştik. Şuraya oturmuştuk, değil mi?
Evet.
Anımsadığım kadarıyla, önce bizi çağırmıştınız. Sonra Evan da geldi.
Kucağımıza oturdu. Ona karşı son derece açık ve dürüst konuşmanız...
...gerektiğini söylemiştiniz. Biz de öyle yaptık.
Çok rahatlamıştım çünkü onu beter etmekten korkmadan...
...neler hissettiğimi söyleyebilmiştim. -Hatırlıyorum, çok şaşırmıştınız.
Gerçekten bunu yapabilir miyim," demiştim. Ona söylersem hislerimi...
...onun patlayacağını, onu ölü bulacağımı düşünüyordum.
Dünyanın sonu gelecekti ve bütün bunların açığa çıkması...
...bizi zehirleyecekti. Bununla başa çıkamayacaktık.
Bunun aksine, başa çıkmayı bırakın, üzerine inşa etmeye başladık.
Wellspring'deki terapiye cevap vermeye başladı sonunda.
Onların felsefesini anlamaya başlamıştı.
Evan'ın özel ihtiyaçlarına göre ailecek iletişim kurmayı...
...öğrenmek için, buraya sık sık geldik. Yeni bir dil öğrenmek gibiydi.
Çocukların, kendi davranışlarından sorumlu olduğunu öğretiyorlar.
Basitçe ifade etmek gerekirse, ortalığı batırırsan bunu kendin temizlersin.
Fiziksel bir dağınıklık olabilir; bir şeyler dökersen kendin temizlersin.
Duygusal bir dağınıklık da olabilir.
Evan'ın şu duvarı onarmaya uğraştığını anımsıyorum.
Bir çocuk için, bir şeyleri düzeltmiş olduğu, eskisinden daha iyi bir hâle...
...getirmiş olduğu hissi, cezalandırılıp sonuçlarına maruz bırakılmış gibi...
...hissetmekten çok daha olumludur. Bu şekilde daha iyi hissederler.
Wellspring'de Evan'ın çocukluğunu yaşamasını teşvik ettiler.
Çocukların çocukluk yapabilmesi, temel felsefelerine iyi bir örnek.
İlk geldiğinde, burayı neredeyse yönetiyor gibiydi.
Büyüklerle sohbet ediyordu. Diğer çocuklarla takılmaktansa...
...çalışanlarla bir arada olmayı tercih ediyordu. Tekrar bir çocuk olması...
...gerekiyordu. Rahatlayıp, eğlencesine bakması ve daha...
...büyük sorunları unutması gerekliydi.
Çok erken yaşta, bir ergen gibi davranmaya başlayan Evan'ın...
..."Ben bunlar için çoktan büyüdüm," havasını üzerinden atması gerekliydi.
Çocuk olması lazımdı. O yaşta ihtiyacınız olan budur.
Güzel bir günde, arkadaşlarınızla top oynamalısınız.
İlk dört hafta içinde, hafta sonu iznini koparmayı başarmıştı.
Michael'in doğum günü partisinin olduğu hafta sonu, salıverildi.
Doğum günü partisine gelmişti. Ona bakıp, "Ne kadar da çocuk gibi...
...görünüyor," diye düşündüğümü anımsıyorum.
Eski Evan, bunları aşmış gibi yapardı ve burun kıvırırdı hepsine.
Bir palyaçonun yüzünü boyamasına asla izin vermedi. Asla.
Kendisinin çocuk olmasına izin vermişti ilk defa.
Üzerindeki katmanların teker teker soyulmasına şahit oldum.
Danışmanların ciddiyetinin buna büyük katkısı oldu.
Dalga geçmezlerdi. Evan, başını beladan kurtarmak için...
...bin bir maskaralık denerdi ama Dan ona pas vermezdi.
"Bir yere gitmiyorum," derdi.
Bipolar rahatsızlığın, sadece bir duygu durumu bozukluğu değil...
...aynı zamanda karar verme mekanizması bozukluğu...
...olduğunu unutmamak gerekli. Çocuklar için, yetişkinlerin...
...onları gözünden ayırmaması ve sorumluk vermemesi onlara...
...çok sarsıcı olabilir. Öğrenmesi gereken, sizin kontrolü...
...elinizde bulundurduğunuz ve sizin yargı mekanizmanızdan...
...faydalanması gerektiğiydi. Bunu öncelikle bizim yapmamıza izin verdi.
Bunları atlatamıyorum, diye düşünmüş olmalı.
Sonra da bunu, size yönlendirdi.
Hayatında olup bitenlere karşın, burada çok kısa bir zaman kaldı.
Üç ay, genelde bunu başarmak için yeterli bir süre olmaz.
Evan'ın Well Spring'deki terapisi bittiğinde, Lityum'da işe...
...yaramaya başlamıştı. Terapiyle birlikte olumlu sonuç veriyordu.
Bu ikisini birbirinden ayıramazsınız. Ailemize tekrar katılmaya hazırdı.
Well Spring'e ailecek gittik ve hepimiz bir şeyler öğrendik.
Bittiğinde, oğlan yine bize kalmıştı. Onunla ne yapmalıydık?
Öğrencilerin özel ihtiyaçlarına dikkat eden normal bir okula yazdırdık.
York Prep, adında bir okula. Her şey değişmişti.
Karnesini aldığımızda sınıfının en iyi öğrencisi olduğunu görmüştük.
Öğretmenleri, "Keşke bütün öğrencilerim, Evan gibi olsa," ...
...diyorlardı. Fen bilgisi projesiyle ödül bile aldı.
Bu nedir? -Fen projem.
Hologramların nasıl yapıldığını anlatıyor.
Ödül mü kazandın? Kurdeleyi mi aldın yoksa?
Evan, York'da çok iyi arkadaşlar edindi. Bu, ona iyi geldi.
Güveninizi kazanması biraz vakit alırdı. Ama sonra gördüm ki...
...onunla her şey konuşabilirdim. Bir sorunum olursa, ona dönebilirdim.
Beraber takılmaya başlayınca ilgi alanlarımızın ortaklığını gördük.
Oyuncaklara bayılırdım; o da. Çizgi filmleri severi; ben de severdim.
Diğer çocuklardan kesinlikle farklıydı. Kimsenin onunki kadar...
...kuvvetli fikirleri yoktu. Bir şeyi aklına taktı mı, asla yılmazdı.
Lisedeki tipler, arkasında duramayacakları şeyleri, sırf...
...popüler olmak adına söylerler. Evan bunu yapmazdı asla.
Evan çok yaratıcıydı ve pek çok konuyla birden ilgilenirdi.
Diğerleri televizyon seyretmekle meşgulken, o televizyon yapıyordu.
8. Sınıf Fen Projesi
Evan'ın bir kaç tane film senaryosu vardı. Küçükken onları çekmem...
...için baskı yapardı.
Mikey! Mikey!
Pekâlâ çocuklar, çekimdeyiz. -Çocuklar kapayın çenenizi!
Pekâlâ, hazır? Üç, iki, bir ve kamera!
Merhaba, ben Adam Lupe. Yeni realite şovunuz...
..."Nasıl Astronot Olunur?" un sunuculuğunu yapacağım.
Sorunlar da çıkmaz değildi, tabi.
Pekâlâ, Kızıl sonra Gabe bir şeyler söyleyecek.
Sen de dikkat bozukluğu olan bir Çinli'sin, unutma.
Her zaman uzaya giderim ben! Uzayda yer çekimi bile yoktur.
Pekâlâ, ben Çinli olamam. Bu çok zor.
Dikkat bozukluğun da var. Göstermedin bunu.
Dikkat dikkat, Çinli kalmamış.
Bu üç satırı çekmek ne kadar vaktimizi aldı, biliyor musun?
Sadece bu kadarcık mı?
Biraz daha ciddi olmaya çalışalım, tamam mı?
Sen kim olacaksın peki?
Bu noktada fark etmiyor artık. -Hepsini baştan almak istiyorum.
Ne demek hepsini? -Bunu beğenmedim çünkü.
Bütün filmlerimiz felaketti. Mikrofonlarımız ve iyi bir...
...kameramız olduğu için çok heyecanlanırdık. Sürekli bunun...
...hakkında konuşur dururduk. Ama hiç tamamlamadık.
Evan, bir yaz New York Film Akademisi'ne devam etti.
Benden bir filminde oynamam için ricada bulundu.
"Siyah ve Beyaz, Evan Perry"
Görev, siyah-beyaz ve sessiz çekim yapmaktı. Filminin konusu...
...benim ses ve renk olmayan bir dünyada uyanmam üzerindeydi.
Sessiz ve renksiz
Hayvanlar ve dünya, çizgi filmler, Jackson Brown, bayrak ve...
...havai fişekler, ne gereksiz.
Onun bir sorunu olduğunu, ilaç falan aldığını kesinlikle bilmiyordum.
Bu konu hiç açılmadı; asla. Hiçbir fikrim yoktu.
Bazen bir şeylerden şüphelenirdik. Uzun bir süre sessiz kalırdı.
Ama buna alışmıştık; bunu sık sık yapardı çünkü.
Arada sırada okulu asardı. Hangi dönemlerinde olduğunu anlamaya...
...başlamıştım. Hiçbir şey yapmadan, üzülerek bir ay sürüklenirdi.
Sonraki aysa çok ama çok mutlu olurdu. Bana derdi ki, "Ne kadar...
...mutlu olursam bu ay, sonrakinde o kadar öfkeli olacağım."
Bir keresinde çatıya çıkmıştık. Pervazda oturuyordu. Beni...
...çok korkutmuştu. Korkusuzca kenarda yürüyordu.
Ona oradan inmesini falan söyledim. Bunu yapmamalısın gibi şeyler.
Uzaklaştı benden. Bana umurunda olmadığını göstermek istemişti.
Bu konuda biraz konuştuk ama elinin tersiyle itti genelde. Bunları artık...
...aştığını, geride bıraktığını söylerdi. Onun iyi olduğunu düşündük biz de.
Gerçek bir depresyon belirtisi bile yoktu ortalıkta bizce.
Sağlığından ve hayatının aldığı yönden çok umutluydum.
Tatillerde eve geldiğimde, iki sene öncesine göre çok daha sevecen...
...bir hayatımızın olduğunun farkına varırdım. Well Spring, faydalıydı.
Dana ve babam, ona aile bağlarımızın kuvvetli bir temel üzerine...
...kurulduğunu ve buna güvenebileceğini öğrettiler.
Bu dönemlerde, her şey kontrol altında gibiydi.
Yaş, 13
Well Spring'i takip eden yıllarda, sınıfının parlak öğrencisi olmaya...
...devam etti. Dostlukları da sürdü. Önemli sorunlar çıkmıyordu artık.
Tedavi olduğunu, iyileştiğini düşünmeye başlamıştım.
Kendi hayatı olabileceğini düşünüyordum. Evan'la...
...ağabeyini üniversitede ziyarete gitmiştik. Evan, bunun altından...
...kalkabileceğini, böyle bir hayatı olabileceğini düşünmüştü.
Yıllar geçtikçe, kötü telefon alacağım endişesi azalmaya başlamıştı.
Bu çocuk kardeşimden farklı; bir şansı var diye düşünüyordum.
Erkek kardeşime hiç teşhis konulmadı. İntihar denemesi...
...başarılı olmuştu. Evan'la ilgili en büyük korkum da buydu.
Erken yaşlarından itibaren, kardeşim Scott'da Evan'da duygularının...
...yoğunluklarında kayboldular. Kardeşimin kılavuzu olmayı...
...öğrenmiştim. Aynı okula, aynı üniversiteye gittik.
Neredeyse, onun koruyucusuydum bile denebilir.
Kız arkadaşı Martine'yle yaşamaya başlayana dek çok yakındık.
Scott, çok eğlenceli, çok zeki ve çok yaratıcıydı. Harika bir kayakçıydı.
Beraber kayağa giderdik. Çok eğlenirdik sürekli.
Onunla tanıştığımda baştan çıkmıştım.
Martine Gerard, Scott'un nişanlısı
Başından beri ilaç kullandığını biliyordum. Psikiyatrik yardım...
...aldığını da. Scott'la tanışmadan önce, depresyonla ilgili hiçbir...
...deneyimim olmamıştı. Bir sorun olduğunun farkındaydım.
Ama tam net görüyordum, diyemem. Scott hep dışadönük ve pozitif...
...bir insandı. Sanırım ilk seneden sonra fark etmeye başladım.
Duygu durumu değişiyordu. Yükselip alçalıyordu.
İkinci sene, benimle birlikteyken bir kaç defa intihar etmeye çalıştı.
Sabah uyanıp onu yanımda ölü bulmam gerekiyormuş.
Uyanmasına çok şaşırırdı. Yeteri kadar ilaç almamış herhâlde.
Aşırı dozda ilaçtan ya da belki eroinden ölmeye çalışıyordu.
İki denemesinin ardından, bu konu hakkında açıkça iletişim kurmaya...
...başladık. Çaresizliğinin seviyesini gerçekten anlamıştım.
Bir delikte olduğunu, bir tünelde olduğunu ve çıkışının olmadığını...
...söylüyordu. Çektiği acı inanılmaz boyutlardaydı.
Bununla başa çıkamıyordu ve yaşamak istemiyordu.
Benim olmam bile bir şeyi değiştirmedi.
Ailesi ve ben, onu hayatta tutmaya yetmedik.
Bu acı ve çaresizlik anlarından kaçmanın tek yolu, ölümdü.
Neler olup bittiğine dair bir fikrimin olduğunu düşünmek istemem.
Ama sanırım vardı, yine de ben başıma bu kadar acı verici...
...bir şeyler geleceği gerçeğiyle yüzleşmek istemedim.
Scott, hiç de mutsuz bir insana benzemiyordu.
Sevdiğiniz insanlar hakkında, tek başınıza çözebileceğinizden...
...çok daha fazla ve farklı, bilinmesi gereken şeyler var.
Scott'un öldüğü hafta sonu, ne oldu? -Bilmiyorum.
Hayır, en ufak bir fikrim bile yok. Hiçbir fikrim yok.
Onu siz bulmuşsunuz. -Kim bulmuş?
Siz bulmuşsunuz onu. -Ben mi bulmuşum?
Bunu yaptığımı anımsamıyorum. Hayır. Tekrar düşündüm de...
...bunu hatırlamadan da hayatımı sürdürebilirim.
Kesinlikle anımsamıyorum bunu.
Perry Ailesi'nin yazlığı; Germantown, New York
Cumartesi olmalı. Hafta sonu için buraya gelmiştik. 4 Temmuz tatili.
Scott her zamanki gibi normal, neşeli ve kibardı.
Çok güzel bir akşamüstüydü ve birdenbire Scott ortadan kayboldu.
Kötü bir şeylerin olduğunun farkındaydım.
Beati'ye bakıcının evine gidip, silahın yerinde olup olmadığını...
...öğreneceğim, dedim. Bakıcının silahlarının olduğunu, Scott'un...
...bildiğini biliyordum. Ben oraya gittim, Beati de diğer tarafa.
Eve giremedim; kapı kilitliydi. Nasıl olduğunu tam olarak anımsamıyorum.
Ama silahları almadığından emin olmuştum.
Döndüğümde Beati'yi gördüm. Ruju, ağzının etrafına dağılmıştı.
"Scott'u buldum," dedi. Onu cipte, arabada, ahırın yakınlarında bulmuş.
Elektrikli süpürgenin borusunu alıp arabanın egzoz borusuna bağlamış.
Kardeşim öldüğünde bir film çekmeye karar verdim.
Onun intiharıyla başa çıkmak çok acı verici bir süreçti. Ben de...
...onun mezarını süslemek için İspanya'dan gelen annemin...
...heykeltıraş bir arkadaşı hakkında bir belgesel çektim.
Heykelin yapım ve monte edilme sürecini belgelemek istedim.
Filmi yapma sürecinde, kardeşimin intiharını...
...anlamlı kılabileceğimi düşündüm.
Normale dönmemin, tam olarak sekiz yıl aldığını söyleyebilirim.
Sakat kalmıştım. Öldüğünde, benim de yarım öldü. Tamamen yok oldu.
Annem ve babam dağılmışlardı. Kırık bir bardak gibi paramparça oldular.
Ona ne oldu? -İntihar etti ya işte.
Ama bunu neden yaptı sence? -Neden yaptığını mı soruyorsun bana?
Evet. -Depresyondaydı.
Depresyonun kaynağının ne olduğunuysa bilemiyorum.
Bilmiyorum, bilmiyorum. Size yanıt veremem.
Söyleyemem bunu size, söyleyemem.
Başka birisine mahvolmuş bir parçanızı anlatacak sözcükler yok.
Dünya üzerinde yok, bu kelimeler. Bunu sana anlatmam mümkün değil.
Ama bunun asla geçmeyeceğini söyleyebilirim.
Hayatın devam ettiği bir gerçek. Ama istediğin ve planladığın şekilde değil.
Asla iyileşmiyorsun, bundan eminim.
Evan kendini öldürecekse, bunun kardeşimle benzer bir şekilde...
...olacağını düşünmüştüm. Yavaş yavaş azalacaktı.
Tatil Filmi Projesi
Pekâlâ, kareye girdin, Mike.
Ama Evan gayet iyi görünüyordu.
Merhaba! -Bira istiyorum adamım.
Light mı olsun? -Evet.
Bu saatte dışarıda ne işin var?
Pekâlâ, gitmesini izle.
Ödemedi. -Aynen öyle gitti, evet.
Evan asla çok mutlu, pırıl pırıl bir çocuk olmadı. Ama başını...
...belaya sokar mıydı sık sık? Kesinlikle, hayır.
Balığı yapabilir misin? -Balık mı? Yılanı yaparım.
Böyle mi? -Yılanı yapabilirim!
Ben de, kriz geçirebilirim. Bak!
Polisle aramız nasıldı? Well Spring'den önce bir kaç...
...defa polislik olmuştuk. Ama sonrasında, polis yoktu.
Evan'ın durumu çok iyiydi, neredeyse mucize gibi. İnanamıyorduk.
Onun aynı çocuk olduğuna, kesinlikle inanamıyorduk.
Büyüyordu, popülerdi. Bir sürü sevimli arkadaşı vardı.
Beraber iyi vakit geçiriyorlardı.
Birdenbire tüylenmeye başladı ve çene hatları keskinleşti.
Benden fazla uzamıştı ve genç bir adam olmuştu.
Çok yakışıklıydı ve kızlar arasında çok popülerdi. Ama onlara...
...pek fazla düşkün olduğu söylenemezdi.
Sesi de değişiyordu.
10. Sınıf Film Projesi
Kareye giriyorsunuz.
Kapı kapandıktan sonra devam edelim.
Hastalanmaktan nefret ederdi.
Evan'ın son videosu
Duymadın mı bizi? Arkandan "Evan," diye seslenip durduk!
Üç-E, iki-V, her neyse işte.
Pekâlâ, sizinle yarım saate buluşuruz o zaman. Birisini bekliyorum.
Peki, köşede Angela's'dayız.
Pekâlâ. -Tamam, hoşça kal.
Görüşürüz yakında.
Eski okulundan arkadaşlarıyla buluşması
Tanrım, ne oldu? -Çatıdaki olay--
Yine mi bundan bahsedeceğiz? Evan da bundan bahsediyor. "Artık öyle...
...değilim," diyor.
Şimdi daha iyi misin? -Çok daha iyiyim.
Harika! Çak o zaman!
Çoğu zaman kafası buralarda değil gibi gelirdi bana.
Bunu aldığı ilaçlara bağlıyorum. Onunla döner kapıdan geçerdik ve...
...ortasında duruverirdi. Etrafında neler olup bittiğine dikkat etmezdi.
Bu çocuğun nesi var, derdim. Sonra anımsardım, lityum alıyordu.
İlaç almamak üzerinde konuşmuştuk. Onu yoruyordu ve ağzında kuruluk...
...yapıyordu. İlaçları almaya devam etmek istemiyordu.
Biz de bunu onayladık. Bunu gerçekten denemek isteyip...
...istemediğini sorduk. İstediğini söyledi. Doktoru da onay verdi.
Dört-altı hafta içinde, dozu gittikçe azaltarak ilacı bıraktı.
30 Mart 2005; lityum dozu: 0.56. Şu anda terapi dozajının altında.
Önceden bin iki yüz miligram alıyordu. İlaçları almadığı...
...bir kaç gün içerisinde, çenesi düştü. Başlarda doz azalımı zorladı.
Şimdi durumu iyi. Kendisini az dozla daha iyi hissediyor.
Bir süre sonra, bipolar olduğuna inanmamaya başladım.
Yani bipolar olduğunu biliyordum, ama durumu çok iyiydi.
Onunla birebir konuştuk. "İntihara meyilli düşüncelerin var mı," ya da...
..."Kendini öldürmek istiyor musun, kendine zarar verir misin," gibi.
"Hayır," dedi, "Bunları düşünmüyorum."
Evan'ın intiharından altı hafta öncesi
Çocuklar bazı şeyleri söyler ya da yaparlarsa, onlara engel olunacağını...
...bilirler. Özellikle de aileleri, onların hayatında olup bitenlerle ilgiliyse.
Çocuk engellenmek istemiyorsa, hiçbir şey söylemeyecektir.
Evan, durumunu dışarıya yansıtmamayı öğrenmiş olabilir.
Ama içinden çok ıstırap çekiyordu ve bu henüz işin başıydı.
Daha çok küçükken başlamıştı ve asla geçmeyecekti.
Nantucket'e iki haftalığına tatile gitmiştik. Depresif görünüyordu.
Baskı altında gibi görünüyordu. Çok mutlu değildi; durumu kötüleşiyordu.
Okul başladığında, küskün ve depresifti. Eylül ayında, haftalar...
...birbirini kovalamaya başlamıştı ve ödevleri için endişeleniyordu.
Bir keresinde gelip, "Anne, bana dikkat etmen lazım," demişti.
Psikiyatrıyla iletişime geçtik. Ondan bir randevu aldık.
Lityumun dozunun arttırılması gerekiyordu.
İlacının dozunu arttırmayı denedik; işe yaramadı. Doktordan, sonraki...
...Salı için, 4 Ekim'de randevu aldık.
30 Eylül 2005, Evan'ın intiharından 2 gün önce
O Cuma akşamı, Evan'la takıldık biraz. "Ben ve Nick" adlı bir filme...
...gittik. Evan'a da gelmesini söyledik ama bunu istemedi. Dönüş saati de...
...sıkıntı yaratmış olabilir ama her neyse, gelmek istemedi işte.
O kadar büyük bir mesele olmadığını düşündük. herhâlde eve gidip...
...rahatlamak falan istiyor, diye düşündük.
Önceden tahmin etmemize imkân yoktu böyle bir şeyi.
İnsan bunu kendisine yapmakta kararlıysa, bunu...
...herkesten mutlaka saklayacaktır, değil mi?
2 Ekim, 2005
Öldüğü gece, akşam yemeğe eve gelmiştim. Pazar akşamıydı.
Hep beraber yemek yiyorduk. Evan'ın henüz tamamlamadığı bir ödevi vardı.
Ukalalık yapıyor ve bitirmek istemediğini söylüyordu.
Ayaklarını masaya uzatmıştı.
Annesinin ödevle ilgili başının etini yediğini söylüyordu.
Sonra biraz dalaştılar. Çok sinirlenmişti.
Kavga çok şiddetli olmuştu. Genelde hep böyle yoğun kavgalar çıkardı.
Bulaşık yıkıyordum ve terlemiştim ve bunlardan bıkmıştım artık.
Merdivenlerden çıkarken, "Anne, senden nefret ediyorum," dedi.
Kapısını kapattı ve kilitledi.
O akşam giderken, aklıma takılan bir şey yoktu. Bu çocuk, bu akşam...
...kendisini öldürecek, diye düşünmeme yol açacak...
...bir şekilde davranmamıştı. Milyonlarca sene geçse aklıma...
...gelmezdi. En iyi zamanlarımda bile ondan beter davrandığım olmuştur.
Akşam on sularıydı. Mikey'le yatak odasındaydık ve kitap okuyorduk.
Bir süre daha okuduk sonra Evan'a bakmaya odasına gittim.
Kilidi açmıştı. İç çamaşırlarıyla yatağında oturuyordu.
Kucağında laptopu vardı. İçeri girdim ve nasıl gittiğini sordum.
"İyiyim baba; ödevimi yapıyorum," dedi. Bilgisayarı vardı.
Ödevini yapıyormuşa benziyordu. Belki bir beş dakika daha...
...Mikey'le kitap okumaya gittim. Sonra Mikey'in yatma saati geldi.
Mikey'i odasına getirdim ve Evan ortadan kaybolmuştu.
Aklımdan geçen ilk şey, camdan atladığı olmuştu.
Pencere, apartman boşluğuna bakıyordu; bir şey görünmüyordu.
Mikey ufak bir fener getirdi. Apartman boşluğunda...
...bir şeyler kesinlikle vardı; ama net seçilemiyordu.
Gittikçe endişelenmeye başlamıştım ve...
...apartman boşluğuna girme izni olan kapıcımızı bulmaya gittim.
Roger Kanter, Apartman Görevlisi
Aşağıda, koltuğuma oturmuş televizyon seyredecektim.
Yarı uyur durumdaydım herhâlde. Gayet olağan bir ses duydum.
İlgimi bile çekmedi. Üst kattaki kız, bir şey düşürmüştür herhâlde, dedim.
Hiçbir şey olmadı. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Sonra birisi geldi.
Deli gibi kapımı çalıyordu.
Roger'laydık; ışığımız vardı. Cep telefonum ve anahtarlarım da...
...yanımdaydı. Labirente benzer bir yerlerden geçtik.
Ona ilk Hart ulaştı. Evan, sırtüstü yatıyordu. Etraf kan içindeydi.
Hayatta olabilir hâlâ, diye düşündüm. Nabzını aradım, ama gitmişti.
Ortalık gittikçe karışıyordu.
"Evan, Evan!" diye çığlıklar atıyordum. Lütfen!
Ben de yanlarına gittim. Hart önümdeydi. "Çekil oradan," ...
...dedim, "Suni teneffüs yapacağım ona! Çekil yolumdan!"
"Dana, doktorlar gelmek üzere. Mikey'le yukarı çık ve...
...onunla ilgilen," dedi bana. "Sorun yok." Son derece sakindi.
Evan'la hastaneye gitmem gerekebilir; diye düşünmüştüm.
Nick'i Mikey ve Dana'yla ilgilenmesi için çağırdım.
Michael'i sakinleştirmeye çalışıyordum ve dua ediyorduk.
Hâlâ hayattadır belki, diye düşünüyordum. Sadece kemikleri...
...kırılmıştır; belki de yaşıyordur.
Ne kadar zaman sonra bilemiyorum, Nick geldi.
Evin önüne varmıştık. Her yerde polis arabaları vardı.
"Lanet olsun, bunlar gerçekten oluyor," diye düşündüm.
Apartmana girdim. Alt katta polis memurları vardı. Bana yaklaştılar.
Kim olduğumu falan sormaya başladılar.
Onları ittim ve Dana'ya doğru koştum.
Michael harikaydı. Sürekli, "Anne, o iyi olacak. Düzelecek anne," diyordu.
Birbirimize sarılmıştık. Sonra Hart, telefon etti ve biliyordum.
Neler olduğunu anladım; öldüğünü biliyordum. Buna inanamıyordum.
Sonra, Jean beni hastaneye götürdü. St. Vincent's Hastanesi'ne.
Oraya daha önce de götürülmüştü. Bir odada sedyede yatıyordu.
Bedeni soğumamıştı. Üzerinde şort iç çamaşırı vardı.
Çarşafı şu şekilde kaldırdım. Ona sarıldım ve gözlerini kapattım.
Ve hepsi buydu.
Sonra arabadayken, Nick'ten telefon geldi. "Notunu buldum."
Notunu bulmuş.
Memurların bir not olup olmadığını sormasını anımsıyorum.
Buna bakmak aklıma bile gelmemişti. Odasına baktık; bir şey bulamadık.
Bilgisayarı işaret etti bir memur. Açtı ve ekrana dokundu.
Bir mektup açıldı karşımıza.
Uğruna Ölünecekler:
1.Başarısızlık korkusu 2.Arkadaşlara güvensizlik
3.Tüm bu çaba niye? 4.Asla uyum sağlayamadım.
5.Kötü olan her şeyin, gerçek olduğunu bilmek, tembel...
...kaybeden, çirkin, yeteneksiz ve aptal olmak.
6.Ne anlamı var?
Uğruna Yaşanacaklar: 1.Mükemmel olma potansiyeli
2.Sevdiklerime olan güven 3.Gelecek
4.Güvenilir arkadaşlar bulmak 5.Ailemin üzülecek olması
6.Sonra daha iyi hissetmek
İşte uğruna ölünecek ve yaşanacak altı şey.
İstediğim şeyler:
York Hazırlık Okulu'nun neden ve nasıl öldüğümü asla bilmemesi.
Unutulmak. Cenazeme yalnızca ailemin gelmesi.
Ölümün acısız olması.
Ve son olarak da, herkesin hayatına devam etmesi.
Üzgünüm ama en iyisi bu olacak.
Dürüst olmak gerekirse, bu mektup tüm 15 yaşındakilerin...
...kendileri hakkında düşündüklerini ifade ediyor.
Yeteri kadar iyi değilim, kimse benden hoşlanmıyor.
Hiçbir şey düzelmeyecek.
Evan'sa bunları, herhangi bir 15 yaşındaki çocuktan 20 kat...
...daha kuvvetli hissediyordu. Hiçbir şeyin düzelmeyeceğine daha çok...
...inanıyordu. Bir geleceğin olmadığına ve yaşamanın...
...çok azap verici olduğuna, çok zor olduğuna ve ölümün...
...tek yanıt olduğuna çok daha şiddetli inanıyordu.
O listenin üzerinden birlikte geçebilseydik keşke.
Kararını vermeden önce, bana göstermiş olsaydı o listeyi...
...onunla üzerinden geçerdik ve bunların hepsini düşündüm, derdim.
Bunu da düşündüm. Bunu da. Ama bunların benim için doğru...
...olmadığına karar verdim. Senin için de geçerli değiller.
Şu anda kendini farklı hissetmene yol açan özelliklerinin, beş sene sonra...
...senin en iyi yanların olduğunun farkına varacaksın.
Seni diğerlerinden ayıran bunlar olacak ve insanlar...
...bunu çekici bulacaklar.
Ama bu fırsatımız hiç olmadı.
Evan'ın intihar notu
Bundan ne anlam çıkarıyorsunuz?
Her şeyden önce, yetişkin yaşamının nasıl olacağını görmeye başlamıştı.
İstediği şekilde başarılı olamayacaktı bu yaşamda.
Psikiyatride bipolar rahatsızlık, bizim kanserimizdir. İnsanları öldürür.
Yapabileceğiniz her şeyi yaparsınız ama bazılarını asla kurtaramazsınız.
Ona kesinlikle bir süre daha yardımcı olabilirdik.
Ama ilaçlarını eninde sonunda bırakacaktı. Hepsi bırakır.
İlacı bırakınca, uçup gidecekti.
Belki de hastalığı, tür değiştirmeye başlamıştı.
Aklını yitirmeye başlamış olabilir miydi? Bunlar hakkında konuştu mu?
Hayır. -Hiçbiri hakkında mı?
Hissettiklerini reddetmiş olabilir, ama hiçbiri hakkında konuşmadı mı?
Arkadaşlarına güvenmediğini falan söylemedi mi?
Deliler böyle konuşur ama, yani-- -Deli saçması.
Deli saçması, son derece aklı başında bir şekilde yapılabilir.
Planlı ve programlı bir şekilde. Bu nedenle televizyon ve filmlerde...
...akıl hastalıklarının temsil ediliş biçimlerine öfkeleniyorum.
İlle de kendinden geçecek; ağzı köpürecek falan.
Aklı başında bir şekilde, bilgisayarının karşısında...
...sakin sakin bu korkunç şeyi yazıyor olamaz sanki.
Metodolojik bir biçimde, yapacağını zaten bilerek. Bu da deliliktir.
Tüm kilise cemaati adına, Evan'ın cenaze törenine davet ediyorum sizleri.
Evan'ın cenazesinde, aynı şeyleri tekrar yaşıyormuş gibi hissettim.
Aynı kilise, aynı aile. Tekrar gibiydi. 35 sene sonra aynı çocuk gitmişti.
Beati, Scott'un annesi, Evan'ın babaannesi de benimleydi.
Hart'ın annesi yanımda oturmuş bana tutunuyordu.
Tören boyunca bana, "Martine, Scott neden öldürdü kendini?" diye sordu.
Bir oğlunun öldüğünü, intihar ettiğini biliyordu ama anımsamıyordu.
Ona aynı hastalık olduğunu açıklamaya çalıştım.
Evan'la aynı nedenlerden öldüğünü.
Acısına biz katlanmak zorunda olsak bile, Evan'ın...
...huzura kavuştuğunu düşündükçe rahatlıyorum.
Onun anısında, hayatın kırılganlığının ve öneminin farkına varıyoruz.
Sahip olduğumuz hayatın kıymetini bilmeli; ilişkilerimizden...
...alabildiğimiz kadar keyif almalıyız. Her ne kadar zamanımız varsa.
Çoğu kez uykuya dalmadan önce, onu düşünmekten alamıyorum kendimi.
Bu konu hakkında her gün konuşup, ortamı bozmak istemezsin ama...
...konu her zaman ortada. Sadece bunun hakkında konuşmuyoruz.
Notunu okuduğumda, anın ilhamına kapıldığını hissettim.
En azından, yazdığı her şeye inanmadığını umuyorum.
Notu, benim tanıdığım Evan yazmadı. Çok moral bozucu bir nottu.
Arkadaşları olmadığını yazmış; bu korkunçluğa inanmadığını biliyorum.
Kurtarıcımız, kulun Evan'ı sana emanet ediyoruz.
Onu insafınla kucakla ve sonsuz huzurun kutsanmışlığına bırak.
Meleklerin ve ışığın zaferine yoldaş olsun. Amin.
Sorun nedir?
Kazmayı unutmuşlar. -Delik dışında her şey var.
Delik dışında her şey. -Deliği kazmayı unutmuşlar.
Nereyi kazacaklarını söyledik mi? -Bilemiyorum, fikrim yok.
Nerenin kazılacağını işaretlemeniz gerekiyordu.
Pekâlâ, yapacağız. Şimdi hallederiz.
Seni seni!
Gülmekten kırıldığına eminim.
Güldüğüne eminim. Kahkahalar atıyordur şimdi.
İsa'yı yeniden var eden, ölümlü bedenlerimize tekrar hayat verecektir.
Sonsuz hayatımıza dirilişimizin, kati umudu ve inancında, kardeşimiz...
...Evan'ı Tanrı'ya emanet ediyoruz. Bedeneni ise toprağa.
Küller küllere, tozlar tozlara karışsın. Amin.
Birisi bu kadar şiddetli bir depresyondaysa ve çok...
...acı çekiyorsa, onun için hiçbir şey yapamayız. Hiçbir şey.
Bundan sağ çıkmak çok zor. Ama elinden geleni yaparsın işte.
Başka ne var ki? Ne yapılabilir? Seçim diye bir şey yok ortada.
Başka bir fırsat görürsen, lütfen bize de göster. Kesinlikle yok.
Başa çıkmak gibi bir seçeneğim yok. Ailem var ve sevdiğim insanlar.
Beni de sevenler var ve kalkıp bir adımınızı diğerinin önüne...
...atmaktan başka bir seçeneğimiz yok. Üzerinde en fazla kafa...
...yorduğum konu, buna inanamıyor oluşum. İnanamıyorum buna.
Burada oturuyorum ve kesinlikle bu çocuğu doğurduğuma, onu...
...büyüttüğüme ve onu gömdüğüme inanamıyorum.
İnançsızlık hissiyatı. Bunun gerçek olduğuna inanacak mıyım hiç?
Bilemiyorum. Bunlar gerçekten oldu mu?
Bana bir rüya olduğunu söyleyin bunların. İnanamıyorum.
Günlerin geçmekte olduğuna ve dünyanın onsuz da dönmeye...
...devam ettiğine inanamıyorum.
Anıt Ağaç Ekimi
Umarım bu ağaç köklerini salar ve büyürken, bize Evan'ı anımsatır.
Gelecek nesiller için güzellik ve gölge yaratır. Onu her gördüğümüzde...
...onu ne kadar sevdiğimizi ve onu hep anımsayacağımızı düşüneceğiz.
Zaman geçtikçe sanırım değişecek tek şey bu olacak.
Bunların gerçek olduğuna inanmaya başlayacağım.
Ondan geriye kalanlar, beraber geçirdiğimiz 15 sene.
Güzelliklerle doluydu ve neşeyle. Belki de öğrenmemiz gereken...
...anlatmamız gereken bir ders vardır bunların içinde.
Başa çıkmakla ilgili, şunu söyleyebilirim.
Başka şansım yok. Hiç yok.
Evan'ın ölümünden 14 ay sonra
Bu savaşı kaybetmiş olsak da...
...Well Spring'de yaşadıklarımızı asla unutmayacağız.
Well Spring Ahır Projesi Alanı
Well Spring'deki ahırların kirişlerini yapmaya gönüllü oldum.
Bir çiftliğim ve bir testerem var.
Well Spring'in bize verdiklerine karşılık vermek istedik.
Böylelikle, şurada yapılacak binada başka çocuklar da...
...Evan'ın gördüğü terapiyi alabilecekler.
Buradaki kirişler, bizim. Tüm kirişler, şuradaki yazıya bakıyor.
Evan'a dair maddi bir anı bırakma fırsatımız oldu.
Adı, sonsuza dek burada olacak.
İnsanlar, Evan'ın kim olduğunu bilmeyebilir. Bu önemli değil.
Önemli olan, birilerinin Evan'ı...
...onun adını sonsuza dek yaşatacak kadar sevdiğini bilmeleri.
Okulumuzun gelişmesine, çocuklarımızın mutluluğuna katkısı olan herkese...
...teşekkür ediyorum. Nesiller boyunca hizmet vermesini Tanrı'dan diliyorum.
Bu ülkenin yardımsever insanları, Tanrı sizi korusun.
Burada çalışan tüm kardeşlerimizi kutsayıp işlerini kolaylaştırsın.
Hepinize teşekkür ederim.