Tip:
Highlight text to annotate it
X
Hayatla ilgili en dikkat çekici özelliklerden biri, renge sahip olmasıdır.
Renk olgusunu anlamak için, ışığı bir dalga olarak düşünmek yardımcı olur.
Ama buna gelmeden önce,
dalgalardan genel olarak biraz bahsedelim.
Okyanusta bir bot üzerinde oturduğunuzu, bir mantar tıpanın suya girip çıkışını izlediğinizi hayal edin.
Bu hareketle ilgili fark edeceğiniz ilk şey, kendini tekrar etmesidir.
Mantar tıpa tekrar ve tekrar aynı yolu izler... yukarı ve aşağı, yukarı ve aşağı.
Bu tekrarlayan ya da periyodik hareket, dalgaların karakteristiğidir.
Sonra başka bir şey fark edersiniz...
bir kronometre yardımıyla, mantar tıpanın suda en yüksek pozisyonundan
en alçak pozisyonuna ve tekrar en yukarıya çıkış zamanını ölçersiniz.
Bu sürenin iki saniye olduğunu varsayın.
Fizik dilini kullanacak olursak, mantar tıpanın inip çıktığı dalganın periyodunu ölçmüş olursunuz.
Bu ise, bir dalganın hareketinin tamamının tek seferde ne kadar sürdüğüdür.
Aynı bilgi, dalganın frekansını hesaplayarak farklı bir şekilde de ifade edilebilir.
Frekans, ismin de söylediği üzere, dalgaların ne sıklıkta olduğunu söyler.
Bu, bir saniyede kaç dalganın geçip gittiğidir.
Eğer bir tam dalganın kaç saniye sürdüğünü biliyorsanız,
bir saniyede geçen dalga sayısını bulmak oldukça kolaydır.
Bizim örneğimizde, her bir dalga 2 saniye aldığına göre, frekans saniyede 0,5 dalga olur.
Batıp çıkan mantar tıpalarını bırakalım... ışık ve renk hakkında ne demeli?
Eğer ışık bir dalgaysa, o zaman bir frekansı olmalı. Değil mi?
Eh... evet, öyle.
Ve öyle ki, gözlerimizin algıladığı ışığın frekansı için zaten kullanılan bir kelimeye sahibiz.
Bu kelime, renk.
Evet öyle. Renk, ışık dalgalarının ne hızda dalgalandığının ölçümünden başka bir şey değil.
Eğer gözlerimiz yeterince hızlı olsaydı, bu periyodik hareketi direkt olarak gözlemleyebilirdik,
aynı mantar tıpanın okyanustaki hareketi gibi.
Ancak gördüğümüz ışığın frekansı oldukça yüksek,
bir saniyede 400 milyon milyon kere yukarı ve aşağı dalgalanıyor,
ki bu hareketi bir dalga olarak görmemiz mümkün değil. Ancak rengine bakarak, frekansını söylememiz mümkün.
Görebildiğimiz en düşük frekanslı ışık kırmızı ve en yüksek frekanslısı ise mor.
Bunların arasındaki tüm diğer frekanslar bir renk şeridi oluşturuyor, buna da görünür spektrum deniyor.
Pekala, ya masanızda duran sarı bir kaleminiz olsaydı?
Güneş ışığın tüm renklerini yayar, aynı şekilde kaleminize de ışığın tüm renkleri gönderilir.
Kalem sarı görünür, çünkü sarı ışığı diğer tüm renklerden daha iyi yansıtır.
Mavi, mor ve kırmızı ışığa ne olur?
Bunlar emilir ve taşıdıkları enerji ısıya dönüşür.
Diğer renklerdeki nesnelerde de durum benzerdir.
Mavi şeyler mavi ışığı, kırmızı şeyler kırmızı ışığı yansıtır ve böyle sürer gider.
Beyaz nesneler ışığın tüm renklerini yansıtırlar,
siyah nesnelerse bunun tam tersini yapar ve tüm frekanslarda ışığı emer.
Bu da, güneşli bir günde neden favori Metallica tişörtünüzü giymenin rahatsız edici olduğunu açıklar.